Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2136 E. 2023/433 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2136
KARAR NO: 2023/433
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2019
NUMARASI: 2014/236 E. – 2019/338 K.
DAVANIN KONUSU: Şirket genel kurul kararının iptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin, davalı şirkette %33 oranında pay sahibi olmalarına rağmen davalı şirkette fiilen azınlık konumuna düşürüldüklerini, diğer iki ortağın kendi ve bağlı ortaklıkların oylarıyla haksız uygulamalara neden olduklarını, müvekkillerinin şirket yönetiminden uzaklaştırılarak bilgi edinme haklarının engellendiğini, iptali istenen 22.04.2014 ve 23.05.2014 tarihli genel kurullarda alınan kararlarda, çoğunluğun yetkilerini keyfi bir şekilde kötüye kullanarak azınlık haklarının ihlal edildiğini, şirketin 22.04.2014 tarihli 2013 yılı olağan genel kurulunda alınan 2,7 ve 11 nolu gündem maddeleri ile 22.04.2014 tarihinde yapılan 2013 yılı olağan genel kurul toplantısında ertelenen gündem maddelerine ilişkin olarak, 23.05.2014 tarihinde yapılan olağan genel kurulun 4,5,6 ve 8 numaralı gündem maddelerinin kanun ve iyi niyet kurallarına aykırı olması nedeniyle batıl olduğunu, müvekkillerinin her iki genel kurul toplantısına katılarak muhalefet şerhini toplantı tutanağına yazdırdığını, genel kurulun şirketin en üst karar organı olması nedeniyle, burada ortaya çıkacak hissedarların iradelerinin doğru bilgiye dayalı olarak ortaya çıkması gerektiği, ancak çoğunluk pay sahiplerinin genel kurula katılacak kişilere açıklama yapmadıklarını, finansal tabloları okumadıklarını, bilgi edinme hakkını ihlal ederek icracı olmayan yönetim kurulu üyelerine kar dağıtıldığını, bilgilerin karartılarak, şirket ortaklarının iradelerinin sağlıklı bir şekilde oluşmasının engellendiğini, 22.04.2014 tarihli genel kurulda verilen önerge ile faaliyet raporunun okunmaması teklifinin oy çokluğuyla kabul edildiğini, TTK’nın 409. maddesi ile genel kurul toplantılarına ilişkin yönetmeliğin 13. maddesinde yönetim kurulunca hazırlanan yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi ile finansal tablolarının okunması, müzakeresi ve tasdikinin gündemde yer alması gereken zorunlu maddelerden olduğunu, sorulacak sorulara sağlıklı cevap alınması ve şirket ortaklarının yapılacak görüşmeler ile ilgili sağlıklı bilgi sahibi olması için yönetim kurulu raporlarının okunmasının talep edildiğini, bilgi edinme hakkı kapsamında TTK’nın 437. maddesi gereğince sorulan soruların büyük kısmının cevapsız bırakıldığını, inceleme talebinin reddedildiğini, bu nedenle yönetim kurulu faaliyet raporunun yasa ve yönetmeliğe uygun şekilde müzakere edilmediğini, davalı şirketin TTK’nın 195 vd. maddeleri uyarınca sunması gereken bağlılık raporunun da ortakların bilgisine sunulmadığını, yönetim kurulu raporu ve finansal raporların okunmamasının sonraki görüşmelerin de sağlıklı şekilde yapılmasının engellenmesi nedeniyle, tüm kararların batıl olduğunu, müzakere sırasında soru ve konuşmaların on dakikayla sınırlandırıldığını, geniş bir faaliyet yelpazesi bulunan şirket yönünden bu kadar kısa süre öngörülmesinin tüm kararlar yönünden butlan nedeni olduğunu; 23.05.2014 tarihli genel kurulda finansal tabloların okunmaması ve bunlarla ilgili hususların müzakere edilmemesi nedeniyle gündemin 4.maddesinde alınan kararın iptalinin gerektiğini, ertelenen 23.05.2014 tarihli genel kurulda da bu karara atıf yapılarak finansal tabloların okunmadığını, bu hususun da önceki maddede belirtilen TTK’nın 409 ve yönetmeliğin 13. maddesine aykırı olduğunu, ayrıca TTK’nın 195 vd. maddeleri gereğince, şirketin hakimiyeti altında tuttuğu bağlı şirketlere ilişkin finansal tabloların da düzenlenerek, genel kurulun bilgisine sunulması gerektiğini, bu şekilde işlem yapılmaksızın denetim ve inceleme hakkının ihlal edilmesi nedeniyle kararın batıl olduğunu; 23.05.2014 tarihli genel kurulun 5.maddesiyle alınan yönetim kurulu üyelerinin ibrası kararının iptali gerektiğini, toplantılarda faaliyet raporları ile finansal tabloların okunmaması nedeniyle yönetim kuruluyla ilgili alınan kararların batıl olduğunu; 23.05.2014 tarihli genel kurulun 6.maddesi ile müvekkillerinin muhalefetine rağmen, sadece ödenmiş sermayenin % 5’i oranında kar payı dağıtılmasına toplam 800.000 TL’nin icra görevi olmayan yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasına, dağıtılmayan karın geçmiş yıl karları hesabına aktarılmasına karar verildiğini ve anılan kararın da ana sözleşme, yasa ve iyiniyet kurullarına aykırı olması nedeniyle iptali gerektiğini; 23.05.2014 tarihli genel kurulun 8.maddesi ile alınan yönetim kurulu üye sayısının görev sürelerinin ve seçimine ilişkin maddelerin iptali gerektiğini, 22.04.2014 tarihli genel kurulda müvekkillerinin muhalefetine rağmen yönetim kurulu üyelerinin TTK’nın 395 ve 396. maddelerinde yer alan izinlerin verildiğini, ancak faaliyet raporunun müzakere edilmeyerek bilgi edinme ve inceleme haklarının ihlal edilmesi, finansal tabloların okunarak müzakere edilmemesi nedeniyle bu kararların da batıl olduğunu, finansal tablolar okunmadan yöneticilerin ibra edilemeyeceğini, yöneticilerin kendi dışındaki yöneticilerin ibrasında oy kullanamayacağını; 22.04.2014 tarihli olağan genel kurulda temsil hakkının sınırlandığını, davacıları temsilen birer kişinin toplantıya alındığını, vekaletnamede yetkisi bulunmasına rağmen diğer temsilcilerin toplantıya alınmadığını, vekaletnamede adı bulunan temsilci …nin bir saat sonra göstermelik şekilde toplantı salonuna alındığını; toplantı başkanı tarafından gündem maddelerinin okunmadığı gibi değişiklik önerisinin pay sahiplerine sorulmadığını, gündeme madde eklenmesine ilişkin taleplerinin kabul edilmediğini, 23.05.2014 tarihli genel kurulda beyan edilmeyen hususların toplantı tutanağına yazıldığını, bir kısım beyanların ise tutanağa yazılmadığını, bu durumun da toplantının sağlıklı bir şekilde yapılmadığını gösterdiğini ileri sürerek, 22.04.2014 tarihinde yapılan 2013 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 2,7 ve 11 numaralı gündem maddelerinde alınan kararların ve 23.05.2014 tarihinde yapılan 2013 yılı olağan genel kurul toplantısında 4,5,6 ve 8 numaralı gündem maddelerinde alınan kararların iptaline, açıklanan bir kısım kararlarda butlan nedenlerinin de kabulü ile her iki genel kurulda alınan tüm kararların batıl olduklarının tespitine, kararların icrasının tedbiren durdurulmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davalı şirketin 22.04.2014 ve 23.05.2014 tarihli genel kurul toplantılarında alınan kararlar bakımından TTK’nın 445. maddesindeki iptal ve TTK’nın 447.maddesindeki butlan hallerinin bulunmadığını, kararların hukuka ve esas sözleşmeye uygun olduğunu, 22.04.2014 tarihli genel kurul toplantısının 2. maddesi ile faaliyet raporunun okunması ve müzakeresine ilişkin kararın iptalinin istenildiğini, maddenin faaliyet raporunun okunması ve müzakere edilmesine ilişkin olduğunu, toplantı öncesinde şirket merkezinde bulundurulması gereken finansal tabloların incelemeye sunulduğunu, toplantı sırasında verilen önerge ile oy çokluğuyla faaliyet raporunun okunmamasına karar verildiğini, raporla ilgili sorulan sorulardan da raporların incelendiğinin anlaşıldığını, TTK’nın 490. maddesinde faaliyet raporunun okunmasının değil müzakeresinin düzenlendiğini, finansal tabloların okunması ve müzakeresinin gündemin 2. maddesinde bulunmadığını, bu belgelerin 4.maddeye ilişkin olup bu maddenin iptalinin istenmediğini, müvekkilinin … Şirketler Grubunun hakim şirketi olması nedeniyle, bağlı konumda olmaması nedeniyle, bağlılık raporunun düzenlenmesine gerek bulunmadığını, bu hususun toplantı sırasında sorularak cevaplandırıldığını, bağlı şirketlerin sunduğu raporların görüşüldüğünü, toplantının yaklaşık 9 saat sürdüğünü ve her bir pay sahibinin ilgili yönerge gereğince makul olan on dakika konuşma süresinin her bir maddeye ilişkin olarak verildiğini; gündemin 7. maddesi ile yönetim kurulu üyeleri ve bağımsız üyelerinin her birine aylık 230,00 TL brüt ücret ödendiğini, maddenin müzakeresi sırasında yönetim kurulu üyelerinin performansına ilişkin bir soru sorulmadığını ve bu ikinci maddenin müzakeresi sırasında sorulan performansa ilişkin soruların cevaplandırıldığını, verilen bu ücretin huzur hakkı olmayıp hizmet bedeli olduğunu; 22.04.2014 tarihli toplantının 10. maddesiyle alınan TTK’nın 395 ve 396. maddesindeki izinlerin verilmesine ilişkin gündem maddesinin iptali talebinin haksız olduğunu, toplantının ikinci maddesinde faaliyet raporunun ayrıntılı şekilde müzakere edildiğini, finansal tablolara ilişkin 4. ve ibraya ilişkin 5. maddenin müzakeresinin ertelendiğini, 22.04.2014 tarihli toplantıda yönetim kurulu üyelerinin icrasının görüşülmediğini, şirket yöneticilerinin 40.873.167.668 adet şirket payına karşılık 106.726 paya sahip olmaları nedeniyle, ibrada oy kullanılsa dahi sonuca etkili olmadığını; 23.05.2014 tarihli toplantının 4. maddesi ile finansal tabloların ayrıntılı olarak müzakere edildiğini ve finansal tabloların toplantı öncesi 08.04.2014 tarihinde şirket merkezinde incelemeye açıldığını, toplantı sırasında pay sahiplerinden … AŞ’nin önergesi ile finansal tabloların toplantı sırasında okunmamasına karar verildiğini, ancak finansal tablolar üzerinde ayrıntılı görüşme yapıldığını ve tüm soruların cevaplandırıldığını, TTK’nın 409.maddesinde finansal tabloların okunmasının değil müzakeresinin düzenlendiğini, yasa ve yönetmelikte toplantı öncesi hazır edilen bu tabloların tekrar okunmasını zorunlu kılacak bir madde bulunmadığını; finansal tabloların gizlenip müzakere edilmediği iddiasıyla yönetim kurulunun ibrasının istenildiğini, oysa finansal tabloların toplantı öncesi incelemeye sunularak bir kopyasının ortaklara verildiğini, genel kurul toplantı tutanağının 3-31.sayfaları arasında finansal tabloların müzakere edilerek soruların cevaplandırıldığını, ayrıca genel kurul sonrası noter ihtarıyla da davacılara bildirildiğini; 23.05.2014 tarihli genel kurulda alınan kar dağıtımı hakkındaki kararın ana sözleşmeye uygun olduğunu, 31.10.2013 tarihli genel kurulda şirket sermayesinin artırılmasına karar verildiğini, açılan iptal davasından önce bir kısım ortakların artırılan sermaye paylarını ödediğini, daha sonra verilen tedbir kararı uyarınca eşitlik ilkesi gereğince, alınan bedellerin iade edildiğini, kazanç payının ne şekilde dağıtılacağının toplantıda görüşlerle karara bağlandığını; yönetim kurulu üye sayısı görev süreleri ve seçime ilişkin kararın ana sözleşme ve objektif iyi niyet kurallarına uygun olduğunu, davacıların asıl talebinin istedikleri kişileri yönetime seçilmesine ilişkin olduğunu; TTK7nın 425.maddesi gereğince pay sahibi veya olmayan bir kişiyi genel kurula getirilebileceği düzenlendiğinden, davacı pay sahiplerinin genel kurulda bir kişiyle temsil edilmesinin hukuka uygun olduğunu, yapılan toplantı ve alınan kararların iç yönerge ve yasaya uygun olduğunu, davalı şirketin genel kurul toplantılarında kararlaştırılan hususların hayata geçirildiğini, 23.05.2014 tarihli genel kurulda kararlaştırılan kar ve kazanç payı dağıtımlarının dava tarihinden çok önce tamamlandığını, davacıların da hiçbir itirazı kayıtta bulunmadan kar paylarını aldıklarını, bu sebeple yürütmenin geri bırakılması talebinin haksız olduğu gibi konusuz kaldığını, davacıların telafisi ağır maddi zararlara uğratıldıklarını, bu yönde birçok ticari davanın olduğunu iddia ettiklerini ancak davalı şirketin bilgisi dahilinde davacıların maddi zararlarının tazmini için davalı şirkete karşı açmış oldukları hiçbir davanın bulunmadığını, davacıların gerçek dışı iddialarının aksine her iki genel kurul toplantısında hiçbir pay sahibinin ortaklık haklarını ihlal eden hiçbir kararın alınmadığını, davalı şirkete … Şirketler Grubu üyesi diğer şirketlere ve davalı şirketin iştiraklerine karşı çok sayıda dava açtıklarını, bu dilekçe tarihiyle bu şekilde açılan 18 davanın bulunduğunu, davacıların davalı şirketi ve diğer pay sahiplerini bunaltarak, taciz ederek haksız taleplerini kabule zorlamak amacıyla kötü niyetli bir plana uygun olarak hareket ettiklerinin tespit edileceğini, açılan çok sayıda davanın, davacıların dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiklerini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…TTK’ nun 446. maddesi toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini zabta geçirten pay sahiplerinin, TTK 445.madde de belirtildiği gibi, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, tarihlerinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracatla iptal davası açabilecekleri hükümlerini düzenlemiş bulunmaktadır. Keza TTK 447. Madde de batıl genel kurul kararlarına dair düzenlemeye yer verilmiştir. Şirketin celpolunan sicil dosyasından müseccel adresinin mahkememiz yargı yetkisi alanında kaldığı ve davanın da yasada öngörülen 3 aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı görülmüş, işbu davanın açıldığı, yönetim kuruluna ilan ettirilmiştir. Davalı şirketin anılan tarihlerde Olağan Genel kurul toplantısının yapıldığı ve davalı şirketin %33 hisse oranına sahip ortakları konumundaki davacıların iptal istemine konu 22/04/2014 tarihinde yapılan 2013 yılı olağan genel kurul toplantısında 2,7 ve 11 numaralı gündem maddelerinde alınan kararların ve 23/05/2014 tarihinde yapılan 2013 yılı olağan genel kurul toplantısında 4, 5, 6 ve 8 numaralı gündem maddelerinde alınan kararlarına muhalif kaldıkları anlaşılmaktadır. Öncelikle butlan talebinin değerlendirilmesinde; Genel Kurul kararlarının ve işlem bütününün hükümsüzlüğü halleri; iptal edilebilirlik, butlan ve yokluk halleri olarak karşımıza çıkmakta olup, bir hukuki işlemin konusu bakımından olduğu gibi, meydana gelişi bakımından da emredici hukuk kurallarına aykırı olması durumunda, hukuki işlemin unsurlarını oluşturan, hukuki işlemin varlık şartlarını belirleyen kurucu- şekli nitelikteki emredici hükümlere aykırılık hallerinde; o hukuki işlemin yokluğundan, butlan durumunda ise; hukuki işlemin içeriği bakımından emredici hukuk kurallarına aykırılık hallerinden butlan durumunun varlığı söz konusu olmaktadır. Dava konusu her iki Genel Kurul Toplantı tutanakları ve Genel Kurul tarafından alınan karar içerikleri dikkate alındığında; kararların butlanını gerektirir bir durum bulunmadığı anlaşılmaktadır. TTK 446 maddesindeki düzenleme dikkate alındığında bu maddede yer verilen dava açma şartının gerçekleştiği tespit edilmekle, iptal istemine konu kararların, kanuna esas sözleşmeye veya iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadıklarının incelenmesinde;22/04/2014 tarihli genel kurulun 2 maddesinde alınan kararlar yönetim kurulu faaliyet raporunun ve finansal tabloların okunmamasına ilişkin olup, 2013 yılına ait yönetim kurulu faaliyet raporu ile finansal tabloların şirket merkezinde ortakların incelemesine açıldığı belirtilerek bu gerekçe ile okunmaması teklif edilmiş ve oy çokluğu ile bu yönde karar verilmiştir. Davacı yan bu kapsamda bilgi alma hakkının engellenmiş olduğunu ileri sürmekle birlikte genel kurul toplantı tutanağına göre davacının sormuş olduğu sorulara tek tek cevap verildiği görülmektedir. Okunmama keyfiyeti, önceden incelemeye hazır bulundurulmuş olma ve genel kurulda müzakere edilmiş olma karşısında tek başına iptal kararı verilebilmesi için yeterli değildir. Keza şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede ticari defterlerin usulüne uygun olarak tutuldukları, diğer yandan davalı şirketin 2013 yılında 70.897.525,31-TL kar tutarı elde ettiği, dava konusu kararın %67 gibi yüksek bir çoğunlukla kabul edildiği, anılan karara ilişkin iptal talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Gündemin 7. Maddesinde yönetim kurulu üyelerinin her birinin aylık brüt 230,00-TL ücret ödenmesine oy çokluğu ile karar verildiği ve şirketin türü, mali yapısı, işlem hacmi, sermaye büyüklüğü, faaliyet konusunun yönetim kurulunun sürekli bir aktif rol oynamasını gerektirdiği ve tespit edilen ücretin makul kaldığı ve talebin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yine gündemin 11. maddesinde; yönetim kurulu üyelerine TTK m.395 hükmü uyarınca şirketle işlem yapma ve TTK m.396 hükmü uyarınca şirketle rekabet etme yönünde izin ve yetkilerinin oy çokluğu ile karar verildiği, genel kurul kararıyla yöneticilere gerekli izin ve yetkilerin verilebileceği, davalı şirketin 2013 yılında 70.897.525,31 TL kar tutarı elde ettiği, yönetim kurulu üyelerinin başarılı bir performans sergiledikleri, izin ve yetkiyi kötüye kullanacaklarına dair herhangi bir somut veriye rastlanılmadığı, dava konusu kararın %67 gibi yüksek bir çoğunlukla kabul edildiği, anılan karara ilişkin iptal talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Gündemin 6. maddesinin iptali talebi bakımından yapılan değerlendirmede; öncelikle, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere; kâr payının dağıtılıp dağıtılmaması hususunda takdir şirket genel kuruluna ait bulunmaktadır. Bu tespit sonrasında anılan madde yönünden bilirkişi kurulunun vardığı sonuç mahkememizce ve bizzat bilirkişi kurulunun saptadığı teknik veriler ışığında dosya kapsamına uygun bulunmamıştır. Öncelikle; şirketin ödenmiş sermaye tutarı 388.097.524,63 TL olup, buna karşılık bilirkişi kurulu tedbir kararı sebebiyle iade olunan tutarları dikkate almayıp, mahsup etmeksizin ve bu haliyle şirket ödenmiş sermayesinde var olduğunu kabul ederek 538.097.519,64 TL ödenmiş sermaye kabulü suretiyle anılan sonuca varmış olup, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/549 Esas 2015/634 Karar sayılı kararı doğrultusunda ilgili sermaye arttırımının iptaline karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi nedeniyle …dışındaki ortaklar tarafından ödenmiş olan ve fakat iade edilen 150.000.000,00 TL’ lik sermayenin de tenzili ile buna göre net kârın yaklaşık %66′ ya varan bir oranının pay sahiplerine temettü olarak dağıtılmasına da karar verilmiş olması karşısında keza kalan miktar bakımından da genel kurul kararında yer verilen gerekçe ve keza bu gerekçenin genel kurul toplantı tarihinden sonra gelişen genel ekonomik süreç karşısında yerinde olduğu da anlaşılmakla ve diğer yandan, bilirkişi kurulunun yanlış tespiti kapsamında bir an için ödenmiş sermaye ve birinci temettü matrahının 538.097.519,00 TL olduğunun benimsenmesi halinde bunun üzerinden %5 oranı uygulanarak 26.904.875,00 TL birinci temettü miktarının ödenmiş sermaye içindeki 150.000.000,00 TL’ ye denk gelen 7.500.000,00 TL’ si davacı …’ nin, 150.000.000,00 TL’ lik sermayeyi ödemiş olan davalı şirketin diğer ortakları … A.Ş ve … A.Ş’ ye dağıtılacağı açık olmakla, bu yönden de bilirkişi kurulunun vardığı sonucun yerinde olmadığı ve yine, bilirkişi kurulunun iptal talebine konu bu madde bakımından icra görevi olmayan üyelere kazanç payı ödenmesine ilişkin karar bakımından kök raporda bir değerlendirme de yapılmaksızın anılan maddenin (her iki bakımdan da ve fakat ikinci hal bakımından bir değerlendirmeye de yer vermeksizin) iptali gerektiği ifade edilmiş olmakla birlikte şirket yönetim kurulunda icra görevi olan yönetim kurulu üyelerinin ilgili şirketler topluluğu dahilindeki başka şirketlerde yönetim kurulu üyeliği haricinde fiilen idari görev ve icrai mahiyette faaliyet gösteren kişiler konumunda oldukları bu itibarla, icracı olan ya da olmayan yönetim kurulu üyesi tabirinin bu anlamda kullanıldığı, diğer yönetim kurulu üyeleri bakımından davacılar dışında başkaca bir itirazın da söz konusu olmadığı ve bu itibarla yeterli çoğunlukla alınan kararın ortakların hukukunu etkileyen bir yanının da bulunmadığı anlaşılmakla (benzer yönde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. HD’ nin 2017/333 Esas 2017/619 Karar sayılı kararı), her iki açıdan da anılan kararın iptali şartlarının mevcut olmadığı sonucuna varılmıştır. Finansal tabloların onaylanmasına ilişkin 23/05/2014 tarihli genel kurulun 4. maddesinde mali inceleme bölümünde gelir ve gider tablosu ile bilançoda herhangi bir usulsüzlük tespit edilmediği ve anılan maddeye ilişkin talebin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Gündemin 5. Maddesinde yönütem kurulu üyelerinin ibrasına oy çokluğu ile karar verildiği, yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında sahip oldukları oy haklarını kullanmadıkları, yönetim kurulu üyeleri kanuna aykırı olarak kendileri dışındaki yöneticilere ilişkin ibra kararının alınmasında oy kullanmışlar ise de kullanılan bu oyların geçersiz kabul edilmesi durumunda dahi karar nisabının yine de sağlandığının anlaşıldığı, ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davalı şirketin 2013 yılında 70.897.525,31-TL kar tutarı elde ettiği, mali tablo ve raporların gerçeği yansıtmadıklarına ilişkin herhangi bir iddia ve somut veriye rastlanmadığı bu nedenle bu karara ilişkin iptal talebinin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Gündemin 8. maddesinde eski yönetim kurulu üyelerinin tekrar seçilmesine oy çokluğu ile karar verildiği, davalı şirketin 2013 yılında 70.897.525,31-TL kar tutarı elde etmiş olması dikkate alınarak eski yöneticilerin yeniden seçilemeyceğine ilişkin bir kural bulunmadığından, anılan yöneticilerin tekrar seçilmelerini engelleyen haklı bir nedene rastlanmadığından ve anonim şirketlerde yöneticilerin seçilmesi için toplantıya katılanların adi çoğunluğu yeterli olduğundan, anılan kararın iptalini gerektirecek bir hususun bulunmadığından, yukarıda belirtilen hisse oranı ve çoğunluk oranı ile alınan bu kararda da iptali gerektirecek bir hususun bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan tüm bu sebeplerle butlan ve iptal istemine konu 22/04/2014 ve 23/05/2014 tarihli genel kurul toplantılarında alınan kararların batıl oldukları ya da kanuna, ana sözleşmeye veya afaki iyiniyet kurallarına aykırı bir yönünün bulunmaması nedeniyle yerinde görülmeyen davanın reddine..” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece kar payına esas ödenmemiş sermaye miktarının, bilirkişi raporlarında yer aldığının aksine ilişkin hatalı şekilde tespit ederek hüküm kurduğunu, davacı şirketin hakim ortakları olan … AŞ ve … AŞ’nin yönetim dışında tuttuğu azınlık ortaklara bilgi vermemek amacıyla 31.12.2013 tarihinden sonra TTK’nın 514.maddesi gereğince hazırlamakla yükümlü olduğu mali tabloları düzenlemediğini, TTK’nın emredici 515.maddesine aykırı şekilde muhasebe sistemi uygulama genel tebliğine göre mali tabloların hazırlandığını, tercih edilen bu sisteme aykırı şekilde gelir tablosunun hazırlanmadığı ve bilançoların dipnotsuz hazırlanarak dürüst resim ilkesine aykırı hareket edildiğini, dosyaya sunulan 14.09.2018 tarihli ikinci ek raporun 9. sayfasında davalı şirket ve dava dışı … AŞ ile birlikte garantörü olduğu bağlı ortaklıkları imzaladığı 06.12.2010 tarihli garanti ve destek sözleşmesi gereğince likidite oranının 1,2 olarak belirlendiği, mali tablolarda ise konsolite cari oranının 1,2 oranının altında olduğu halde verilen kefaletin nakde dönüşme riskinin bulunmadığının belirlendiği şirketçe bu riske karşılık ayrılmaması nedeniyle, karın tamamının dağıtılmayarak sadece % 5’inin dağıtılmasının haklı olmadığının belirlendiğini, bu durumda kar payının karşılık ayrılmamasına rağmen eksik dağıtılmasının dürüstlük ilkesine aykırı olduğunu, bilirkişi raporlarında bu riskin gerçekleşmesinin düşük olasılık olduğu belirlenmesine rağmen cari oranın 1,2 oranında tutulması gerektiğinden bahisle kar payının yalnızca % 5 oranıyla sınırlı tutulmasının hatalı olduğunu, tüm mali tablolarda kar payı dağıtımına esas olarak alınması gereken ödenmiş sermayenin 583.098 TL olduğunu, TTK’nın 509.maddesi gereğince kar payının ancak net dönen karından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabileceğini ve TTK’nın 508/2.maddesine göre yıllık karın, yıllık bilançoya göre belirlenebileceği öngörülmüşken, mahkemece davalı şirkete yapılan 150.000.000 TL apel ödemesinin her halükarda kar payına esas ödenmiş sermaye miktarına esas alınması ve ödenmiş sermayenin yukarıda belirtilen miktar olduğu açıkça 388.097.524,63 TL varsayımıyla karar verilmesinin hatalı olduğunu, 31.10.2013 tarihli genel kurulda sermayenin 600.000.000 TL artırılarak 613.097.521,12 TL’ye yükseltildiği, bu kararın ana sözleşmeye aykırı olması nedeniyle İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/549 Esas sayılı dosyasında iptal davası açılmasına rağmen, mahkemece bu genel kuruldan bir buçuk yıl sonra 21.10.2015 tarihinde karar verildiğini, bu karardan daha önce yapılan genel kurulda 2014 yılı Ocak ayında tahsil edilen 150.000.000 TL sermaye payı ödemesinin hukuki dayanaktan yoksun şekilde iade edilmesine rağmen, bu iadenin dikkate alınarak dağıtılacak karın belirlenmesinin hatalı olduğunu, mahkemece verilen sermaye artırımı kararının durdurulmasına ilişkin tedbirin sadece davacılar bakımından hüküm ifade edebileceği diğer ortaklar bakımından hüküm ifade etmeyeceği, bu nedenle müvekkilleri dışındaki pay sahiplerinin tedbir kararından sonra 18.12.2013 tarihinde bakiye sermaye bedeline davalı şirkete ödemeleri nedeniyle, sermaye miktarının 388.097.524,63 TL olarak kabul edilemeyeceğini, mahkemenin bu kabulüyle müvekkillerine kar payı ödenmemesi gerektiğine ilişkin varsayımda bulunduğunu, şirketçe net dönen karının VUK gereği hazırlanan 2013 yılına ait gelir tablosunda belirtilen miktara karşın % 60’lık oranın kar payı dağıtımına ayrıldığına ilişkin tespitinin hatalı olduğunu, bu tabloya göre net karının % 66’sının değil % 27’sinin dağıtıldığı, bu durumda ortaklara karın sadece % 20’sinin dağıtılması, kalan kısmın dağıtılmayarak yedek akçeye ayrılmasına ilişkin kararın şirket ve ortak menfaatlerine aykırı olması nedeniyle, ilk derece mahkemesinin gündemin 6.maddesine ilişkin kararının hatalı olduğunu; ilk derece mahkemesince hatalı bir şekilde davalı şirketin olası finansal ihtiyaçları bulunduğu belirtilmesine rağmen hakim ortakların esasen şirketçe karşılanmaması gereken birçok giderinin şirket kasasından karşılandığını, şirket kasasından … Şirketine ciddi miktarda sermaye artırıldığını; ilk derece mahkemesinin yönetim kurulu üyelerinin kazanç payı dağıtılmasına ilişkin kararının hukuka aykırı olduğunu, kazanç payının şirketin daha karlı bir yapıya sahip olması için teşvik edici niteliği uyarınca, yönetim kurulu üyelerinin şirket için sunduğu somut olarak belirlenen hizmetler karşılığı verilebileceğini, ancak kazanç payı dağıtımına karar verilen yönetim kurulu üyelerinin şirket performansına ne hususta katkı sağladıklarını, yılda kaç toplantıya katıldıklarının değerlendirilmeden karar verildiğini, icra görevi olmayan yönetim kurulu üyelerine hangi ölçülere göre kazanç payı verildiğinin belli olmadığını, şirkete bir katkısı bulunduğu belirlenemeyen yönetim kurulu üyelerine yapılan bu ödemelerin ortaklar arasındaki eşitliği bozduğunu, başka mahkemelerce haksız şekilde yapılan bu ödemelerin tahsiline karar verildiğini, ikramiye ve ücret benzeri bu ödemenin her halükarda ödemesinin gerekmeyeceğini; Finansal tabloların ve faaliyet raporlarının dava konusu genel kurulda okunmamış olmasının tespit edilmesine karşı, TTK’nın 409 ve yönetmeliğin 13.maddesine aykırı şekilde alınan 2 ve 4 nolu kararların iptali gerekirken, davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu; şirket yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 23.05.2014 tarihli toplantıda alınan 5 nolu karar ile 22.04.2014 tarihli toplantıda alınan TTK’nın 395 ve 396.maddeleri kapsamında yöneticilere verilen izinlere ilişkin 11.madde konusunda mahkemece hatalı değerlendirme yapılarak karar verildiğini, bu kişilerin kendi ibrasında oy kullanamayacağını ve bu hususların faaliyet raporları ile finansal tabloların bağlı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, dava şirketin 22.04.2014 tarihli genel kurulunda alınan 2, 7, 11 nolu kararlar ile ve 23.05.2014 tarihli genel kurul toplantılarında alınan 4, 5, 6, ve 8 nolu kararların butlanı veya iptali taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK nın 446. maddesinde, toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini zabta geçirten pay sahiplerinin, TTK 445.madde belirtildiği gibi, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararlarının iptali için üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaat eder iptal davası açabilecekleri düzenlenmiştir. TTK’nın 447. maddesinde ise batıl olduğu ileri sürülen genel kurul kararlarına ilişkin düzenlemeye yer almıştır. Davalı şirketin, anılan tarihlerde olağan genel kurul toplantılarının yapıldığı ve davalıların şirketin %33 payına sahip ortakları, davada 22.04.2014 tarihinde yapılan 2013 yılı olağan genel kurul toplantısında 2,7 ve 11 numaralı gündem maddelerinde alınan kararların ve 23.05.2014 tarihinde yapılan 2013 yılı olağan genel kurul toplantısında 4, 5, 6 ve 8 numaralı gündem maddelerinde alınan kararlarına muhalif kalarak, toplantı zaptının muhalefet şerhini yazdırdıkları anlaşılmıştır. İptali istenilen genel kurul kararlarının ve tüm toplantı kararlarının butlanı talep edilmiştir. Bir hukuki işlemin konusu bakımından olduğu gibi, meydana gelişi bakımından da emredici hukuk kurallarına aykırı olması durumunda, hukuki işlemin unsurlarını oluşturan, hukuki işlemin varlık şartlarını belirleyen kurucu şekli nitelikteki emredici hükümlere aykırılık hallerinde, o hukuki işlemin yokluğundan; hukuki işlemin içeriği bakımından emredici hukuk kurallarına aykırılık hallerinden butlan durumunun varlığından söz edilebilir. Dava konusu her iki genel kurul toplantı tutanakları ve genel kurulca alınan kararlar birlikte değerlendirildiğinde, toplantıda alınan kararlarda butlan veya yokluk halinin bulunmadığı, TTK’nın 447. Maddesinde tanımlanan butlan hallerinden birisinin varlığının ispat edilemediği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi gerekçesinde butlan iddiası bakımından bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu neden davacılar vekilinin butlana ilişkin istinaf nedenlerinin reddi gerekmiştir.İptali talep edilen genel kurul kararlarının ayrı ayrı değerlendirilmesinde; davacılar tarafından 22.04.2014 tarihli genel kurulun ikinci gündem maddesinde alınan karar, şirket yönetim kurulu faaliyet raporunun görüşülmesine ve finansal tabloların okunmamasına ilişkindir. Şirketin finansal tablolarının görüşülmesi ise gündenim dördüncü maddesinde görüşülmüştür. Yönetim kurulu faaliyet raporunun görüşülmesi sırasında faaliyet raporuna daha önce şirket ortaklarının incelenmesinin sunulduğu, bu nedenle toplantıda yeniden okunmamasına ilişkin önerge verildiği ve oy çokluğuyla bu önergenin kabul edilerek, faaliyet raporunun okunmadığı, anılan maddede şirket ortaklarının her bir gündem maddesi üzerindeki soru ve görüşlerini 10 dakika ile sınırlandırılmasına karar verildiği, 2013 yılı faaliyet raporunun müzakereye açıldığı, gündem üzerinden ortaklarca müzakere yapıldığı, sorulan soruların cevaplandırıldığı, yapılan müzakere ve verilen cevapların toplantı tutanağına işlendiği anlaşılmıştır. Davacılar, anılan maddedeki işlemlerle bilgi alma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedirler. Genel kurul toplantı tutanağına göre davacıların, sorduğu sorulara ayrıntılı cevap verildiği, yönetim kurulu faaliyet raporu ve finansal tabloların önceden şirket merkezinde ortakların incelemesine sunulduğu ve gerekli suretlerinin talep eden ortaklara verildiği anlaşılmıştır. Nitekim, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 19.12.2019 tarih ve 2018/1327 Esas, 2019/8307 Karar sayılı ilamı ile ilamın incelenmesine konu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 12.Hukuk Dairesinin 21.12.2017 tarih ve 2017/333-619 E. K. Sayılı ilamındaki tespitlere göre; TTK’nın 409/1. maddesinde yönetim kurulu faaliyet raporunun müzakere edileceğinin düzenlendiği ve belirtilen maddede daha önce ortakların bilgisine sunulan yönetim kurulu faaliyet raporunun, genel kurulda yeniden okunmasına ilişkin bir zorunluluk bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan incelemede, şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, şirketin 2013 yılında 70.897.525,31 TL kar elde ettiği anlaşılmakla, iptali talep edilen genel kurulun ikinci maddesinde iptal nedeninin bulunmadığına ilişkin mahkeme gerekçesi yerindedir. Gündemin 7. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin her birine, aylık brüt 230,00 TL ücret ödenmesine oy çokluğu ile karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan değerlendirmede, şirketin türü, mali yapısı, işlem hacmi, sermaye büyüklüğü, faaliyet konusunun yönetim kurulunun sürekli bir aktif rol oynamasını gerektirdiği ve tespit edilen ücretin makul kaldığına ilişkin tespitlerin yerinde olduğu, bu madde yönünden de şirketin hacmi ve yapısı dikkate alındığında yapılan ödemenin sembolik sayılabilecek bir ücret olduğu ve şirketin faaliyet raporunun görüşülmesine ilişkin toplantının ikinci maddesindeki tartışmalara göre, bu maddenin iptalini gerektirir somut bir neden bulunmadığı anlaşılmakla, bu yöne ilişkin mahkeme gerekçesi de yerinde görülmüştür.Genel kurul gündemin 11. maddesinde; yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395. maddesi uyarınca şirketle işlem yapma ve TTK’nın 396. maddesi uyarınca şirketle rekabet etme yönünde izin ve yetkilerinin oy çokluğu ile karar verildiği anlaşılmıştır. Genel kurul kararıyla yöneticilere gerekli izin ve yetkilerin verilebileceği açıktır. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin anılan 2018/1327 Esas – 2019/8307 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, “… Şirketin yönetim kurulu üyelerine, TTK’nın 395. ve 396. maddeleri çerçevesinde izin verilmesi oylamasında oydan yoksun olup olmadıklarına ilişkindir. Mahkemece, yukarda açıklanan gerekçe ile söz konusu anonim şirketlerin yapılan genel kurul toplantısında, anılan konulardaki kararlar bakımından oydan yoksun oldukları görüşüyle sonuca varılmıştır. Ancak, 6102 sayılı TTK’nın ‘Oydan Yoksunluk’ başlıklı 436. maddesinde ‘Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz. Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.’ hükmü yer almaktadır. Görüşülüp karara bağlanan gündem maddesinde, mahkemece oydan yoksun oldukları değerlendirilen anonim şirketlerin ne kendileri ile davalı şirket arasında, ne de yine bu anonim şirketlerin ortağı olduğu şahıs şirketi ile hakimiyetleri altındaki şirketler arasında kişisel nitelikte bir iş görüşülüp karara bağlanmış değildir. TTK’da oydan yoksunluk haline ilişkin mevcut düzenleme, anonim şirketin pay sahiplerinin oy hakkına ve bunun doğumuna ilişkin 434. ve 435. maddeleri gözetildiğinde istisnai nitelikte olup istisna hükümlerinin yorum yoluyla kapsamının genişletilmesi kaçınılması gereken bir yöntemdir.” Bu nedenlerle, TTK’nın 436. maddesinde hükme bağlanan oydan yoksunluk halinin uyuşmazlık konusu maddede uygulama yerinin bulunmadığı ve yine yönetim kurulu faaliyet raporunun okunması ve müzakeresine ilişkin ikinci maddesindeki değerlendirme ve tartışmalara göre bu maddenin iptalini gerektirecek bulunmadığına ilişkin mahkeme kabulü yerindedir.Şirketin 2013 yılı olağan genel kurul toplantısında, ortakların talebi üzerine finansal tabloların görüşülmesi ile buna ilişkin maddelerinin TTK’nın 420. maddesine göre ertelenmesine karar verilmiş olup ertelenen toplantı 23.05.2014 tarihinde yapılmıştır. İlk olağan genel kurul gündeminin dördüncü maddesi ile görüşülen finansal tablolara ilişkin görüşme sırasında azınlık pay sahiplerinin talebi üzerine finansal tablolara ilişkin dördüncü madde, yönetim kurulu üyelerine ilişkin beşinci madde, kâr dağıtımına ilişkin altıncı madde ve yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin sekizinci madde finansal tabloların görüşülmesine bağlı olduğundan bu maddelerin görüşülmesi ertelenmiş, görüşülmesi finansal tablolara bağlı olmayan maddelerin görüşülmesine geçilmiştir. İptali istenen 23.05.2014 tarihinde yapılan ertelenmiş genel kurul toplantısında alınan gündemin 4, 5, 6 ve 8 nolu gündem maddelerinin iptali yönünden de açılan davaya ilişkin istinaf incelemesinde; Finansal tabloların görüşülerek onaylanmasına ilişkin 23.05.2014 tarihli genel kurulun 4. maddesinde, mali inceleme bölümünde gelir ve gider tablosu ile bilançoda herhangi bir usulsüzlük tespit edilmediği ve anılan maddeye ilişkin talebin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Belirtilen madde önceki toplantıda azınlık talebi üzerine ertelenmiş olup, toplantı sırasında finansal tabloların müzakere edildiği, sorulan sorulara cevap verildiği, davacıların inceleme ve özel denetçi taleplerinin oylanarak kabul edildiği, dosyada yapılan bilirkişi incelemesine göre, finansal tablolarda bir usulsüzlük bulunmadığı, yapılan müzakerelerin saat 11 ile 18 arasında devam ettiği anlaşılmıştır. Davalı şirket ile bağlı şirketlerin ortaklık ve bağlılık ilişkisine göre düzenlenmesi gereken raporların TTK’nın 195 vd. maddelerine göre düzenlenerek, şirket ortaklarının incelemesine sunulması nedeniyle bu karar yönünden iptal koşullarının oluşmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi tespiti yerindedir. Gündemin 5. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına oy çokluğu ile karar verildiği, yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullanmadıkları, yönetim kurulu üyeleri kanuna aykırı olarak kendileri dışındaki yöneticilere ilişkin ibra kararının alınmasında oy kullanmışlar ise de kullanılan bu oyların geçersiz kabul edilmesi durumunda dahi karar nisabının yine de sağlandığı, yönetim kurulu faaliyet raporları ve finansal tablolar ile ticari kayıt ve belgelerin usulüne uygun şekilde düzenlendiği ve şirket yöneticilerinin ibra edilmemesini gerektirir somut bir neden bulunmadığından, anılan maddeye ilişkin ilk derece mahkemesince verilen karar da bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Gündemin 8. maddesinde eski yönetim kurulu üyelerinin tekrar seçilmesine oy çokluğu ile karar verildiği, davalı şirketin 2013 yılını karla kapattığı, şirket finansal tablolarının onaylanması ve yönetim kurulunun ibra edilmesi nedeniyle önceki yöneticilerin yeniden seçilmesine engel bir yasal düzenlemenin bulunmadığı, şirket yöneticilerinin genel kurul kararıyla, belli kişi veya ortaklık payına sahip kişilerin şirket yönetim kuruluna seçilmemiş olmasının iptal nedeni olarak kabul edilemeyeceği, seçimin yeterli nisapla yapıldığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin bu maddeye ilişkin karar ve gerekçesi yerindedir.Gündemin 6. maddesinin iptali talebi bakımından yapılan değerlendirmede; ilk derece mahkemesince alınan ek ve kök raporlarda da belirtildiği üzere; belirtilen maddede kâr payı dağıtımına ilişkin karar ile dağıtılmayan karın yedek akçeye eklenmesine ilişkin kararın usulüne uygun olmadığı belirlenmiştir. İlk derece mahkemesince getirtilip incelenen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/549 Esas 2015/634 Karar sayılı kararı ile şirketin sermaye arttırımına ilişkin kararının iptali sonrası, iptal kararı öncesinde sermaye artırımını yapan ortaklara yaptıkları ödemenin iade edilmesi nedeniyle, bilirkişilerin kâr payına ilişkin vardıkları sonuç doğru görülmeyerek, iptal kararı üzerine ilk derece mahkemesince değerlendirme yapılmıştır. İstinaf incelemesi sırasında, 6. maddeye yönelik istinaf başvurusunun değerlendirilmesi bakımından bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç duymuştur. HMK’nın 358/3. maddesi, öngörülen tahkikat yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hallerde başvurunun bu nedenle reddedileceği hükme bağlanmıştır. Dairemizce, belirlenen bilirkişi gideri davacıya bildirilmiş ve bilirkişi giderinin yatırılmamasının hukuki sonucu ihtarda gösterilmiştir. Bu gündem maddesiyle ilgili istinaf sebebinin değerlendirilmesi için bilirkişi incelemesi yapılması zorunlu olup davacı, bilirkişi incelemesi için gerekli giderleri yatırmadığından bu istinaf sebebinin değerlendirilmesi mümkün olmamıştır. Bu nedenle, gündemin 6.maddesine yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 358/3. maddesi gereğince reddine karar vermak gerekmiştir. Son olarak, davacılar bir kısım temsilcilerin genel kurullara alınmadığını belirterek toplantının batıl olduğunun tespitini istemişlerdir. TTK’nın 425. maddesinde, “Pay sahibi, paylardan doğan haklarını kullanmak için genel kurula kendisi katılabileceği gibi pay sahibi olan veya olmayan bir kişiyi de temsilci olarak genel kurula yollayabilir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Somut olayda, davacıların yasa maddesinde belirtildiği şekliyle, davacı ortakların toplantıda temsil edildiği anlaşılmakla, bu yöne ilişkin iptal nedeni de yerinde bulunmadığı gibi, yapılan toplantının süresi, düzenleme tutanağı ayrıntılı olarak yapılan iş ve işlemleri göstermesi, faaliyet raporu ve finansal tabloların süresinde şirket ortaklarına sunulması, zaman darlığı nedeniyle cevap verilemeyen hususlarda şirket ortaklarının yazılı olarak bilgilendirilmesine karar verilmesi ve bilgilendirilmeleri nedeniyle butlan ve iptal nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 356/2. maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacının istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun duruşmalı olarak yapılan incelemesi sonucunda; a-Davalı şirketin 23.05.2014 tarihli genel kurulunun 6 nolu gündem maddesiyle alınan karara ilişkin istinaf başvurusunun HMK’nın 358/2.maddesi uyarınca reddine, b-Davalı şirketin 22.04.2014 tarihli genel kurulunun 2-7-11 nolu gündem maddeleriyle alınan kararlar ile 23.05.2014 tarihli genel kurulunun 4-5 ve 8 nolu gündem maddeleriyle alınan kararlara ilişkin istinaf başvurusunun HMK’nın 356/2. maddesi uyarınca esastan reddine dair;2-Davacı vekilince yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafça sarf edilen kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve istinaf aşamasında birden fazla duruşma yapıldığından, AAÜT’ndeki esaslara göre belirlenen 11.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine dair; Davacılar vekilinin yokluğunda, davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açık olmak üzere ve oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15.03.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.