Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/213 E. 2020/564 K. 16.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/213
KARAR NO: 2020/564
KARAR TARİHİ: 16/06/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2018
NUMARASI: 2017/1107- 2018/1029 E.K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili, davalıların yönetici oldukları dava dışı … San. ve Tic. A.Ş’nin, son ödeme tarihleri 05.04.2010, 03.05.2010, 05.07.2010, 30.07.2010, 02.08.2010, 03.09.2010 olan 6 adet faturayı ödememesi üzerine, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla icra takibine girişildiğini, takibe itiraz üzerine, İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/929 Esas sayı ile itirazın iptali davası açıldığını, davaya konu borç tarihinde ve sonrasında şirket yöneticisi olan davalıların, müvekkilinin aleyhine olarak borçları ödeme yoluna gitmediklerini, kusurlarıyla ödememe yolunu seçtiklerini, takipte de işi sürüncemeye bırakmak için kötü niyetle itiraz ettiklerini, TTK 553,554 ve diğer hükümlere dayanan hukuki sorumlulukları dışında davalıların TTK 512 ve 513 maddeleri uyarınca geri verme yükümlülüklerinin olduğundan tazminat taleplerinin olduğunu, davalıların sorumluluğu olduğu tazminatın yargılamada ortaya çıkacağından davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını ileri sürerek İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosya ile tahsilde tekerrür olmamak üzere; müvekkili şirkete borçlu olan … San. ve Tic. A.Ş’nin yöneticisi olan davalıların bu şirketle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu ve borçlu olduklarının kabulüne, davalıların müvekkil şirketin uğradığı zararları tazminine, mahkemece belirlenecek tazminatın her bir fatura borcunun son ödeme tarihinden itibaren (avans oranında faizinden aşağı olmamak üzere) borçlu şirkete uygulanan faiz oranı üzerinden işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …, davacının alacağı dava dışı şirketten olan faturalı alacağına dayandığındna davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, olayda kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalılar vekili, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, müvekkilleri müteveffa … mirasçıları … ve …’nun mirası reddettiklerinden bu davalılara husumet yöneltilemeyeceğini, davanın zamanaşımına uğradığını, kaldı ki, davanın esastan reddi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada, somut olayda davacının iddiası, davalıların şirketi iyi yönetememesi sebebiyle şirketi zarara uğrattığına yönelik olup, dolaylı zarara ilişkin işbu davanın TTK’nın 309. maddesine dayalı olarak açıldığının kabulü gerektiği, davacı alacaklının dava hakkının bulunduğunun kabulü zorunlu ise de, madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere böyle bir davada davacının dava sonunda hükmedilecek tazminatı şirket yararına istemiş olması gerektiği, oysa somut olayda, davacı alacağın kendisine ödenmesini talep ettiği gerekçesiyle davanın HMK’nın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalıların borcun doğumundan bugüne kadar süregelen sorumlulukları bulunmakla, zarar verici eylemin ne zaman meydana geldiği belirlenmediğini, bu belirlemenin akabinde uygulanacak yasanın ortaya çıkabileceğini, kaldı ki; “çoğun içinde az da vardır” kuralı uyarınca müvekkiline ödenmesi istenen paranın öncelikle şirkete ödenmesi istendiğinin de kabulü gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, yönetim kurulu üyeleri ve müdürün sorumluluğuna ilişkin tazminat davasıdır. Davacı tarafça, davalıların yetkilisi oldukları dava dışı şirketten olan alacağın tahsil edilememesinden kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açılan işbu davada, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde davanın usulden reddine karar verilmiştir. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK hükümleri uyarınca anonim şirketlerde yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen yönetim ve denetim kurulu üyeleri, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yöneticiler ve denetçiler aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı, ortaklığa aittir. Ancak, zarar gören ortakların da yöneticiler ve denetçiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere, zarar gören alacaklıların da yöneticiler ve denetçiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Yöneticinin ortaklığın mal varlığının azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Yani, şirketin kötü yönetilmesi nedeniyle şirketin zarara uğratılması nedenine dayalı tazminat davasında, şirket yöneticisinin eylemleri nedeniyle uğranılan zarar, şirket açısından doğrudan, davacı alacaklı açısından ise dolaylı zarardır. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, alacaklıların dolaylı zararı olarak sonuç doğuracağından alacaklı dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada hükmedilecek tazminatın kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. Somut uyuşmazlıkta, davalı yöneticilerin kusurlu davranışları nedeniyle alacağın dava dışı şirketten tahsil edilememesi sureti ile davacı şirketi zarara uğrattıkları ileri sürüldüğüne göre, dava konusu edilen zararın davacı yönünden dolaylı zarar niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, ilk derece mahkemesince, davanın dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 555. (6762 sayılı TTK’nm 309.) maddesi kapsamında açılan bir dava olup, böyle bir davanın ancak hükmedilecek tazminatın dava dışı şirket lehine hüküm altına alınması istemli olarak açılabileceği, davacı tarafça tazminatın bizzat kendisine ödenmesinin talep edilmesi karşısında işbu davanın dinlenemeyeceği nazara alınarak davanın usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir (Emsal bkz. Yargıtay 11 HD, 20/12/2018 tarih ve 2017/337-2018/8127 EK; 23/10/2018 tarih ve 2016/13409 -2018/6594 E.K sayılı ilamları). Ne var ki, davalılar müteveffa …’nun yasal mirasçıları … ve …’nun murisin mirasını reddettikleri ve reddi mirasa ilişkin kesinleşmiş mahkeme ilamının dosyaya sunulmuş olduğundan, bu davalılar hakkında davanın pasif husumet ehliyeti (davalı sıfatı) yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın bu yönden düzeltilmesi gerekmiştir ( (Emsal Bkz. Yargıtay 11. HD, 22/05/2019 tarih, 2018/2648- 2019/4026 E.K; 15/04/2019 tarih, : 2018/1406 -2019/2982 E.K sayılı ilamları). Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK’nın 33, 355. maddeleri uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının resen düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, II-HMK’nın 33, 114 ve 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının re’sen düzeltilmesi gerekmekle, kararın kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın davalılar müteveffa … mirasçıları … ve … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, 2-Davanın diğer davalılar yönünden ise, HMK’nın 114/2 ve 115/2.maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine, 3-Alınması gerekli 54,40-TL red harcının peşin yatırılan 31,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 23,00-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 6-Davalı …, … ile … Mirasçıları kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden bu davalılar yararına takdir olunan 1.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …, … ile … Mirasçıları’na verilmesine, 7-İstinaf yargılaması yönünden: a-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, b-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, c-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından, ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 9-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.1-2. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16/06/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.