Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2129 E. 2022/944 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2129
KARAR NO: 2022/944
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2019
NUMARASI: 2017/475 E. – 2019/655 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Şirket Payı Devrinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 07.05.2014 tarihinde düzenlenen sözleşme ile … AŞ.’nin hisselerinin devri esaslarının belirlendiğini, sözleşmenin 4.4 maddesinde ”kapanış tarihinde satıcının madde 4.3’deki edimlerini yerine getirmesi ile eş zamanlı olarak alıcı hisse devir bedelini nakden ve defaten satıcı’ya ödeyecektir.” hükmü bulunduğunu, hisse devir sözleşmesi uyarınca edimlerin karşılıklı olarak ifa edilerek hisse devrinin gerçekleştiğini, devirden kaynaklı olarak davalı aleyhine doğabilecek olumsuzluklar için müvekkilince davalı lehine, … Bankası A.Ş. Merkez Şubesi tarafından düzenlenen 24.04.2014 tarih ve … seri nolu 31.12.2020 tarihine kadar geçerli olacak 7.000.000 TL bedelli kesin teminat mektubu verildiğini, davalının hiçbir haklı neden olmaksızın müvekkilinin sözleşmeye aykırı davrandığını ve zarara uğradığını iddia ederek teminat mektubunun irat kaydedilmesini talep ettiğini, bankaca mektup bedelinin müvekkilinden istenildiğini, bankanın Fona devri nedeniyle teminat mektubu bedelinin davalıya ödenmediğini, ancak bu durumun her an değişebileceğini, teminat mektubunun nakde çevrilmesi talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında düzenlenen sözleşme şartlarının müvekkil tarafından ihlal edilmediğini ve devir sözleşmesindeki ruhsata uygun olarak inşaatın tamamlanarak, davalı mülkiyetinde faaliyetine devam ettiğini, teminat mektubunun nakde çevrilmesini gerektirecek bir sözleşmeye aykırılık nedeni bulunmadığını ileri sürerek, teminat mektubunun nakde çevrilmesi talebinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, taraflar arasında imzalanan devir sözleşmesi nedeniyle davacının, davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etimiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin ağırlıklı olarak gayrimenkul ve inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini, davacının … AŞ’nin tek paydaşı olduğunu, müvekkilinin Sultanbeyli İlçesi, … mevkiinde bulunan taşınmazı edinmek amacıyla 2014 yılında … AŞ’nin hisselerine talip olduğunu, sözleşmenin imzalanmasından önce müzakere ve taraf iradelerini ortaya koymak amacıyla 07.03.2014 tarihli Ön Sözleşme imzalandığını, ön sözleşmenin taraf iradeleri ve sözleşmenin akdedilme nedenini göstermesi bakımından önemli olduğunu, davacının, satıcı sıfatıyla müvekkiline verdiği beyan, tekeffül, bilgi ve belgelerin hisse devir bedelini belirleyen asli unsur olduğunun ön sözleşmeyle tartışmaya yer vermeyecek şekilde ortaya konduğunu, müzakere sürecinin ardından davacı tarafından … hisseleri için 40.750.000.USD bedel belirlenerek hisse devir sözleşmesi imzalandığını ve söz konusu bedelin müvekkili şirket tarafından davacıya ödendiğini, sözleşmede yer alan hisse devir bedeline ilaveten alıcıya ödenmesi kararlaştırılan bedel hakkındaki sözleşmenin 5.1.3. maddesine göre, satıcının en geç 31.10.2014 tarihine karar taşınmaz üzerinde yer alan … AVM projesi üzerine yapılacak, fonksiyonu ofis, konut veya hotel olarak kullanılacak katlardan oluşan alana toplam satış bedelinden şirket payına düşecek harç ve devir masrafı çıktıktan sonra kalacak net tutarın 4.500.000 USD üzeri bir bedel ile alıcı bulması halinde alıcının bu kısmı satma zorunluluğu bulunmamakla beraber, ilaveten bu satış tutarının harç ve devir masrafı çıktıktan sonra 4.500.000 USD’yi aşan kısımının alıcı tarafından satıya iade edileceği, iş bu satış tutarını aşan meblağ ne olursa olsun alıcı tarafından satıcıya yapılacak azami ödeme miktarının her halükarda 2.500.000 USD ile sınırlı bulunduğunun kararlaştırıldığını, bu madde ile satıcının beyan ve tekeffüllü kapsamında yapacağı aracılık karşılığında adeta komisyon benzeri ilave hisse devir bedeli belirlendiğini, diğer bir ifade ile satıcı davacı projenin ofis kısmının tamamlanacağını, 4.500.000 USD üzerinde bir bedelle satılabileceğini, kendisinin böyle bir satış işleminin gerçekleşmesini sağlayacağını taahhüt ettiğini ve satış nedeniyle de kendisine ilave bir bedel ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ofis katlarının bu fiyatla satılacağının davacı tarafından sözleşme ile garanti altına aldığını, hisse devir işlemlerinin kapanışı sürecinde davacı tarafından, müvekkili şirkete bu hisse devir ilişkisinden doğan taahhüt ve tazmin sorumluluklarının teminatı olarak teminat mektubu verildiğini, müvekkili şirketin davacı ile olan hisse devir ilişkisi kapsamındaki risk ortaya çıktığı için bu işten doğan zararlarının tazmini amacıyla 08.08.2016 teminat mektubunun tazmini için bankaya başvurulduğunu, ancak halen ödeme yapılmadığını, davacının sözleşme kapsamındaki beyan ve tekeffüllerinin sadece … şirketinin hisselerinin devredilmesinden ibaret olmadığını, projenin tamamlanmasının ardından ofis bölümünün satılabilirliği ve hatta satış değeri hakkında da açık bir taahhütte bulunduğunu, … hisselerinin müvekkili şirket tarafından devralınmasından sonraki dönemde taşımazın devir sırasında mevcut olan ruhsatının ofis bölümü ile ilgili kısmının Sultanbeyli Belediyesi tarafından tadil edildiğini, bu tadil sonrasında projenin ofis kısmının yapılamayarak sadece AVM olan kısmının tamamlandığını, bu nedenle şirketin … hisselerine biçilen ve davacıya ödediği bedel üzerinden hem de projenin ofis kısmının satışından elde etmeyi beklediği gelir üzerinden zarara uğradığını, ruhsatta meydana gelen değişiklikten ve ofis projesinin hayata geçirilmemesinden davacının doğrudan sorumlu olduğunu, bahse konu teminat mektubunun hukuki niteliğinin garanti sözleşmesi olması ve teminat mektubunun içeriği nazara alındığında müvekkil şirketin tazmin amacıyla bankaya yapdığı başvurunun haksız olmadığını, teminat mektubunu veren bankanın TMSF ye devredildiği ve ilgili KHK nedeniyle müvekkil şirkete ödeme yapılamadığını savunarak, dava ve ihtiyati tedbir talebinin reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı taraf özetle, taraflar arasında 07/05/2014 tarihinde hisse alım satım ve devir sözleşmesi imzalandığını,Devirden kaynaklı olarak davalı taraf aleyhine gerçekleşebilecek olumsuzlukların teminatı olarak davacı tarafça davalı taraf lehine 7.000.000.TL. Bedelli kesin teminat mektubu verildiğini, Tarafların sözleşme uyarınca edimlerini karşılıklı olarak yerine getirdiklerini, Davalı tarafın haklı neden olmaksızın davacı tarafça verilen teminat mektubunu sözleşmeye aykırı davrandığı iddiası ile teminatı veren bankaya müracaat ederek işbu teminat mektubunun nakde çevrilmesini istediğini belirterek davacı tarafın davalı tarafa teminat mektubundan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Taraf ise özetle; Davacı yanın sözleşme kapsamında beyan ve sorumluluğunun sadece … hisselerinin devredilmesinden ibaret olmadığını, Davacı tarafın tamamlaması gereken projenin ardından ofis bölümünün satılabilirliği ve satış değeri hakkında açık bir taahhüdün söz konusu olduğunu, Davacı tarafın sözleşmenin getirdiği düzenleme ile ilgili binanın katlardan oluşan alanının satılacağını ve bu işte davacı yanın aracılık edeceğini ve satış bedelinin …’ye kalacak net tutarının 4.500.000.USD üzerinde olması halinde malikin bu satışına razı olmak zorunda olduğunu beyan ve taahhüt ettiğini, Yapı Kullanım İzni kapsamında inşaatın bitiminde davalı tarafa taahhüt edilmiş olan hisse devir sürecinde ortaya çıkan sonuç arasında açıkça fark olduğunu, Davacı taraflar arasında yapılan işbu sözleşme kapsamında taahhüt ve tazmin sorumluluklarının teminatı olarak teminat mektubunu davalı taraf verdiğini, Kapanış öncesinde gerçekleşebilecek yapı ruhsatı iptali, imar değişiklikleri, lisans iptalleri gibi idari işlemler mücbir sebep olarak sözleşmede düzenlenmiş olduğunu, Davacı tarafça davacı yanın hisse devir surecinde satıcı sıfatıyla oluşturduğu hukuki görünüş ve güvene dayalı olarak bir ticari beklenti içerisine girdiğini, hisse devir süreci sonrasında yaşanan olaylar nedeniyle zarara uğradığı vc zararın teminat mektubunun tutan olan 7.000.000.TL.’nin üzerinde olduğunu belirterek davanın Reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava konusu uyuşmazlığının sözleşmesel dayanağı, Taraflar arasında düzenlenen 07/05/2014 Tarihli ‘… A.Ş. Hisse Alım Satım ve Devir Sözleşmesi’ dir. Sözleşmenin 2.maddesinde Hisselerin alım ve Satımı düzenlenmiştir. Sözleşmenin 2.1 Maddesi aynen ‘İş bu sözleşme hüküm ve koşulları çerçevesinde, kapanış tarihinde Satıcı hisseleri alıcıya satmayı ve devretmeyi, alıcı da hisseleri satıcıdan satın ve devir almayı kabul ederler.’Sözleşmenin 2.2 Maddesi aynen ‘ Hisseler şirketin esas sözleşmesi hüküm ve koşullarına uygun olarak, her türlü Takyidattan ari olarak Satıcı tarafından satılacak ve hisseler mülkiyeti alıcıya devredilecektir.’ şeklinde taraflar arasında ki hisse alım satımının ne şekilde yerine getirileceği belirlenmiştir. Sözleşmenin 3. Maddesinde Hisse Devir Bedeli 40.750.000. USD olarak belirlenmiştir. Sözleşmenin 4.3-VI md.sinde ise aynen ‘İş bu sözleşmeden doğan taahhüt ve tazmin sorumluluklarının teminatı olarak Alıcı’ ya hitaben hazırlanmış, 31Aralık 2020 Tarihinde kadar geçerli 7.000.000.(YEDİMİLYON) TL.lik kesin banka teminat mektubunu alıcıya teslim edilecektir.’ şeklindedir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 4.3-VI md.si uyarınca Davamızın davacısı tarafından Davalı tarafa verilen Dava konusu teminat mektubu ‘…’ dan davalı taraf lehine alınma 24/04/2014 Tarihli … Seri nolu 7.000.000.TL.bedelli Kesin Teminat mektubu’ dur. Taraflar arasında ki uyuşmazlığın çözümünde Teminat mektubunun hangi hususları teminat kapsamına aldığının, davacı tarafın sözleşmeye aykırılığının bulunup bulunmadığının ve davalı tarafın teminat mektubu miktarı olan 7.000.000.TL. değerinde zararının olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Tarafların beyanları, dosya kapsamına ibraz edilen deliler ve yapılan Bilirkişi incelemeleri sonucu elde edilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde; Taraflar arasındaki 07/05/2014 Tarihli ‘… A.Ş. Hisse Alım Satım ve Devir Sözleşmesinde’ asıl borç bir miktar hissenin davalıya satış ve devrinin sağlanmasına yöneliktir. Sözleşme uyarınca hisselerin satış ve devri gerçekleşmiştir. Davalı taraf sözleşmede belirtilen bu borcun yanında davacı satıcının taşınmaz satışlarından belli tutarda bir kazanç sağlama garantisi şeklinde borcunun da bulunduğunu, bu yükümün sözleşmenin 5.1.3 maddesinde yer aldığını, plan ve projede uyumsuzluklar, eksik ve tamamlanmayan kısımlar nedeniyle beklenen kazancın elde edilemediğini ileri sürmüştür. Davalı taraf dayanak olarak ileri sürdüğü 5.1.3.maddesi aynen ‘Satıcı en geç 31 Ekim 2014 Tarihine kadar, Taşınmaz üzerinde yer alan … Avm Projesi üzerinde yapılacak ve fonksiyonu ofis, konut veya hotel olarak kullanılacak katlardan oluşan alana (AVM kısmı hariç olmak üzere), toplam satış bedelinden şirket payına düşecek, harç ve devir masrafı çıktıktan sonra kalacak net tutarın 4,500.000 USD üzerinde bir bedel ile alıcı bulması halinde Alıcının bu kısmı satma zorunluluğu bulunmaktadır. İlaveten bu satış tutarının harç ve devir masrafı çıktıktan sonra 4.500.000. USD’yi aşan kısmı Alıcı tarafından Satıcıya iade edilecektir. Şöyle ki; bu satış tutarını aşan meblağ ne olursa olsun Alıcı tarafın satıcıya yapılacak azami ödeme miktarı herhalükarda 2.500.000.USD ile sınırlıdır.’ şeklindedir. Sözleşmenin ilgili maddesi incelendiğinde, davacı taraf taşınmazların belli bir tutarın üzerinde satılması imkanı olursa, davalı alıcıya satma şeklinde bir borç yüklediği ve bir kısım bedeli de davacıya vermeyi kararlaştırdıkları anlaşılmaktadır. Davalı tarafça ‘söz konusu taşınmazların toplam satış bedelinden şirket payına düşecek, harç ve devir masrafı çıktıktan sonra kalacak net tutarın 4,500.000 USD üzerinde bir bedel ile alıcı bulunduğunu’ kanıtlar delil ibraz edilemediğinden bu yönde ki iddiası mahkememizce kabul edilmemiştir. Bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davalı alıcı, söz konusu satış işlemi sonucunda risk ve borca aykırılık oluştuğunu, zararın doğduğunu iddia etmiş ise de davalı tarafın ticari defterleri de dahil olmak üzere bu hususları kanıtlar delil ibraz edilememiş olmakla davalı tarafın 7.000.000.TL. Bedelli teminat mektubunu nakde çevirme hakkı bulunmadığı yönünde mahkememizce kesin kanaat hasıl olmakla davacı tarafın …’dan davalı taraf lehine alınma 24/04/2014 Tarihli … Seri nolu 7.000.000.TL.bedelli Kesin Teminat mektubunun verilmesine dayanak 07/05/2014 Tarihli ‘… A.Ş. Hisse Alım Satım ve Devir Sözleşmesinden’ dolayı Davalı Tarafa Borçlu olmadığının tespitine… ” gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının … tarafından davalı lehine düzenlenen 24.04.2014 tarih ve … seri nolu 7.000.000 TL bedelli kesin teminat mektubunun verilmesine dayanak 07.05.2014 tarihli … AŞ.’nin hisse alım ve devir sözleşmesinden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin gerekçeli kararında davanın konusu olan teminat mektubunun hangi hususları kapsamına aldığının tespiti gerektiği belirtilmesine rağmen bu yönde sağlıklı bir tespit yapılmadığını, 31.12.2020 tarihine kadar süreli olan teminat mektubunun içerik olarak genel ifadeler içerdiğini, mektupla bankanın …’nin hisse devri ile ilgili olarak davacının borç ve yükümlülükleri ile beyan ve tekeffüllerinden doğanlar dahil olmak üzere 7.000.000 TL’sına kadar olan kısmını kayıtsız ve şartsız garanti ettiğini; Teminat altına alınan hususların; davacının hisse devir sözleşmesinden doğan tüm borç ve yükümlülükleri, davacının müvekkili şirkete verdiği beyan ve tekeffülleri kapsadığını; teminat mektubunun tazmin edilmesi talebinin haklı olup olmadığı yönündeki uyuşmazlık çözümlenirken, davacının sözleşme kapsamındaki asli ve tali tüm borç ve yükümlülükleri ile müvekkili şirkete karşı öne sürdüğü beyan ve tekeffüllerin incelenmesi gerektiğini, ancak gerekçeli karardan anlaşılacağı üzere mahkeme davacının sözleşme kapsamındaki tek yükümlülüğünün hisselerin müvekkili şirkete devredilmesi olduğu yanılgısı içerisinde kararı verdiğini, tahkikatın da bu sınırlı ve yetersiz kapsam çerçevesinde yapıldığını; cevap dilekçesi ekinde hisse devri sürecinde davacı tarafından müvekkiline sunulan tüm evrak ve yapılan projeksiyonların sunulduğunu, bu kapsamda davacının sözleşme kapsamındaki beyan ve tekeffüllerinin sadece … hisselerinin devredilmesinden ibaret olmadığını, müvekkilinin davacı tarafından oluşturulan hukuki görünüşe itibar ederek, ticari bir beklenti ile oldukça yüksek bir bedelle … şirketinin hisselerini devraldığını, taşınmaz üzerinde yürütülen projenin ofis+AVM olarak hayata geçirileceği yönünde bir ticari beklenti olduğu ve davacı tarafından bunun vaad edildiğinin dilekçe ekinde sunulan davacı projeksiyonlarından anlaşılacağını, davacının açıkça taşınmaz üzerindeki projenin 12.000-15.000 m2lik kısmının ofis olarak tamamlanacağı yönünde bilgi ve belge sunduğunu, davacının proje ile ilgili taahhüdü ile müvekkili ve umuma arz ettiği bilgilerin cevap dilekçesi ekinde sunulduğunu, sözleşmenin imzalanmasına neden olan iradeyi oluşturan Ön Sözleşmenin gerekçeli kararda tartışılmadığını, oysa Ön Sözleşmenin 3.3. maddesi ile 9. maddesinde davacının, müvekkiline satıcı sıfatıyla verdiği beyan, tekeffül, bilgi ve belgelerin hisse devir bedelini belirleyen asli unsur mahiyetinde olduğunu tartışmaya mahal vermeyecek açıklıkta ortaya konduğunu, bu nedenle tahkikat sırasında, hisse devir bedeline etki eden taşınmazın o günkü değerine etki eden nitelikler ile sonradan bu niteliklerin değişmesi neticesinde ortaya çıkan farkın hesaplanması gerektiğini, ancak mahkemece buna ilişkin bir inceleme yapılmadığını, taşınmaz üzerindeki projenin ne şekilde tamamlanacağı ile ilgili davacının beyan ve tekeffülleri hakkında verilen örneklerin mahkemece yanlış değerlendirildiğini, cevap dilekçesinde Sözleşme’nin 5.1.3. maddesine atıf yapılmasına rağmen, mahkemece bu hükmün sözleşmenin ruhuna, lafzına ve hukuka aykırı bir şekilde yorumlandığını, şirket hisselerinin devri sonrası, devir sırasında mevcut olan ruhsatın ofis bölümünün Sultanbeyli Belediyesi tarafından tadil edilerek, inşaat projesinin tadil edilmiş yapı ruhsatı ile tamamlandığını, inşaatın bitiminde ortaya çıkan yapı kullanım iznindeki alan ve özellikler ile hisse devir sürecinde verilen beyan/tekeffül/taahhüt arasındaki farkın açık olduğunu, bilirkişi raporunda da her iki ruhsat arasındaki farkların belirlenerek uyuşmazlığın bu nedenden kaynaklandığının belirlendiğini; Sözleşmenin 5.2.18. maddesinin mahkemece dikkate alınmadığını, anılan maddeye göre inşaatın ruhsata uygun yürütüldüğü ve inşaatın yürütülmesine bir engel bulunmadığının belirtildiğini, sözleşmenin bu hükmüne rağmen ruhsatın değiştiğini ve müvekkiline sunulan projeksiyonlarda taahhüt edilenden oldukça farklı bir proje ortaya çıktığını, Sultanbeyli Belediyesinin kararı üzerine projenin ofis kısmı yapılmadığını, sadece AVM kısmının tamamlanarak … AVM olarak faaliyete geçtiğini; bu nedenle müvekkilinin hem … hisselerine biçilen ve davacıya ödediği bedel üzerinden hem de projenin ofis kısmının satışından elde etmeyi beklediği gelir üzerinden zarara uğradığını, mahkemece sözleşmenin bu hükmünün hiç tartışılmayarak, şirket hisselerine devir öncesi biçilen değere etki eden faktörler ile devir sonrasındaki mevcut durumu karşılaştırmamasının eksik inceleme niteliğinde olduğunu, müvekkilinin zararının ticari defterlerden anlaşılamayacağını, satın alınan emtianın vasfının değişmesi ile oluşan bu zararın defterde kayıtlı olamayacağını, alınan bilirkişi raporlarının uyuşmazlığı aydınlatmadığını, rapora yönelik itirazda gayrimenkul ve hisse değerlemesi konusunda rapor alınması talebinin usulsüz şekilde reddedilerek karar verilmesinin hatalı olduğunu, teminat mektubunun hisse devir sözleşemesinin 4.3/vi. maddesi uyarınca davacının sözleşme, beyan ve tekeffülleri kapsamındaki taahhüt ve tazmin sorumluluklarının teminatı olarak verildiğini sözleşmenin “Tazminat ve Sorumluluk” başlıklı 6/a maddesine göre, ortaya çıkacak zararların tazmininin devir eden davacı tarafından üstlenildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasında düzenlenen anonim şirket hisse devir sözleşmesi nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ve teminat mektubunun nakde çevrilmesinin tedbiren durdurulması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında 07.05.2014 tarihinde düzenlenen … AŞ. Hisse Alım Satım ve Devir Sözleşmesi kapsamında, şirketin tüm paylarının davalıya devir edildiği ve devir bedelinin davacıya ödendiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmaktadır. Uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşme müzakereleri sırasında davacı tarafından, payları devir edilen anonim şirkete ait yapı ruhsatı bulunan inşaatın değeri, yapı ruhsatı, yapılacak inşaatın niteliği ve alanı ile sonuçta satılacak ofis nitelikli bağımsız bölümler yönünden asgari bir satım bedeli taahhüdü bulunup bulunmadığı ve bu kapsamda davalı şirketin sözleşme kapsamında giderilmesi gereken bir zararının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davalı vekili, sözleşme öncesi aşamada davacının inşaat alanı, yapı ruhsatı ve inşaatın değeri hakkında beyan ve taahhütte bulunduğunu, devir bedelinin bu taahhütlere göre belirlenerek ödendiğini, ancak devir sonrası yapı ruhsatının Belediyece tadil edilerek, inşaatın bu yapı ruhsatına göre tamamlandığını, mevcut yapı ruhsatına göre ofis katlarının iptal edilmesi nedeniyle yapının sadece AVM olarak tamamlanarak faaliyete geçirildiğini ve sözleşmenin 5.1.3 maddesi uyarınca davacının taahhüt ettiği asgari gelirin elde edilmediğini, gerek sözleşme ve gerekse ön sözleşme ile sözleşmenin müzakereleri sırasındaki davacının açık taahhüt ve yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle davalının zarara uğradığını savunmuştur. Davalı vekilinin dayandığı ön 07.03.2014 tarihli ön sözleşmenin 3.3.maddesinde, ” Taşınmazın imar durumu ve emsal değerlerinin artması öngörülmekte olup, Sultanbeyli Belediyesi tarafından düzenlenen 16.01.2014 tarih Rapor No:97 Dosya No: 2013/2526 olan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi meclisinden geçen, G1 bölge plan notlarında yer alan parsel büyüklüğü 10.000 m2 üzerinde olan alanlarda emsal bedeli 2.20’ye çıkarılması yönündeki plan tadilatına göre taşınmaz imar durumunun ve emsal değerlerinin olması planlanmıştır. Taraflar, hisse devir bedelinin bu projeksiyon çerçevesinde belirlenmesi hususunda anlaşmış olup, imar durumu tadilatının askı süresi bitiminden sonra hisse devir bedeli teklifinde bulunacaktır” düzenlemesi bulunmaktadır. Sözleşmenin belirtilen maddesinde, davacının, hisseleri devir edilen şirketin imar durumuyla ilgili açık bir taahhüdünün bulunmadığı, maddede tarafların hisse devir bedelini bu projeksiyon çerçevesinde belirlenmesi hususunda anlaştıkları ve imar durumu tadilatını askı süresi bitiminden sonra hisse devir bedeli teklifinde bulunulacağının kararlaştırıldığı; belirtilen şartın gerçekleşmesinden sonra devir bedelinin belirlenerek 07.05.2014 tarihli Hisse Devir Sözleşmesinin imzalandığı anlaşılmıştır. Ön Sözleşme’nin 9. maddesinde;” Satıcı gerek Şirket’e gerek Taşınmaz’a ilişkin gerekli hukuki, mali, vergisel verileri sınırlı anlamda Alıcı ile paylaşmıştır. Ancak taraflar söz konusu bilgi ve belgelerin gerek Şirket, gerek Taşınmaz hakkındaki genel bilgiler sunabildiğini, söz konusu belgeler ve zamanlama açısından derinlemesine bir çalışma yapılamadığını, bu bağlamda Satıcı’nın işbu Sözleşme’deki beyanlarının esas teşkil etmekte olduğunu kabul ederler” düzenlemesi bulunmaktadır. Belirtilen maddede, hisse devrine ilişkin sözleşme görüşmelerine başlandığı ve bu görüşmelerin davacının vermiş olduğu bilgiler çerçevesinde yürütüldüğü, ön sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle, derinlemesine bir çalışma yapılmadığı belirlenmiştir. Ancak, devir görüşmeleri ve bu görüşmelere ilişkin ön sözleşmeden sonra tarafların devir edilecek hisse değeri üzerinden karşılıklı uzlaşarak payları devir edilecek şirketin pay değerini belirleyerek, buna ilişkin nihai pay devir sözleşmesini düzenledikleri ve bu sözleşmeyi ifa ettikleri açıktır. Cevap dilekçesi ve istinaf başvurusunda belirtilen ön sözleşmenin anılan her iki maddesinde de, davacının hisse devir sözleşmesi öncesi payları devir edilen şirketin yapı ruhsatı ve yapılacak inşaatın nitelikleri ile asgari satım bedeli hususunda açık bir taahhüdünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Pay devri sonrası Sultanbeyli Belediyesi tarafından yapılan plan ruhsatı ile payları devir edilen şirkete ait inşaatın yapı ruhsatının tadil edildiği ve inşaatın bu yapı ruhsatına göre yapıldığı sabittir. Bu husus bilirkişi raporunun beşinci vd. maddelerinde belirlenmiş olup, sözleşme ve ön sözleşmenin hiçbir hükmünde satış aşamasındaki yapı ruhsatına uygun şekilde devrin gerçekleştirildiği, sonradan yapı ruhsatının değiştirilmesi halinde aradaki farktan davacının sorumlu olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesi yeterli olup, devir tarihindeki yapı ruhsatı ile tadil edilen yapı ruhsatı arasındaki yapılaşma farkı ve bu farktan kaynaklı maddi taleplerin belirlenmesine gerek bulunmamaktadır. Diğer yandan, davalı vekili taraflar arasındaki sözleşmenin 5.1.3.maddesinde yapılacak ofis katlarının satışına aracılık edilmesi ve asgari değeri bakımından davacının taahhüdünün bulunduğunu ve tadil edilen yapı ruhsatı kapsamında ofis katlarının yapılmaması nedeniyle davalının zarara uğradığını ileri sürmüştür. Sözleşmenin 5.1.3 maddesinde, “Satıcı en geç 31 Ekim 2014 Tarihine kadar, Taşınmaz üzerinde yer alan … Projesi üzerinde yapılacak ve fonksiyonu ofis, konut veya hotel olarak kullanılacak katlardan oluşan alana (AVM kısmı hariç olmak üzere), toplam satış bedelinden şirket payına düşecek, harç ve devir masrafı çıktıktan sonra kalacak net tutarın 4,500.000 USD üzerinde bir bedel ile alıcı bulması halinde Alıcının bu kısmı satma zorunluluğu bulunmaktadır. İlaveten bu satış tutarının harç ve devir masrafı çıktıktan sonra 4.500.000. USD’yi aşan kısmı Alıcı tarafından Satıcıya iade edilecektir. Şöyle ki; bu satış tutarını aşan meblağ ne olursa olsun Alıcı tarafın satıcıya yapılacak azami ödeme miktarı herhalükarda 2.500.000.USD ile sınırlıdır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Anılan düzenlemede, davacının ofis katlarının yapımına ilişkin bir taahhüdü bulunmadığı gibi, bu yerlerin belli bir miktar üzerinden satışı da garanti edilmemiştir. Aksine, satıcının belli bir bedel üzerinde müşteri bularak satışa aracılık etmesi halinde satıcıya verilecek satım bedelinden ayrı bir tutar kararlaştırılmıştır. Davalı vekili istinaf başvurusunda ilk derece mahkemesince sözleşmenin 5.2.18.maddesinin değerlendirilmediğini ileri sürmüştür. Anılan maddede, “Taşınmaz üzerinde yürütülen proje ve inşaat çalışması yürürlükteki imar durumuna uygun şekilde temin edilmiş izin ve ruhsatlar ile ilerlemekte olup; Taşınmaz’ın inşaatının sona ermesine müteakip belirlenen imar planı doğrultusunda işletilmesinde her hangi bir mani bulunmamaktadır.” Anılan düzenlemede, inşaatın devir tarihi itibariyle yapı ruhsatına uygun şekilde başlatılarak yürütüldüğü davacı tarafından kabul edilmiştir. Gerçekten de inşaatın devir sırasında geçerli olan yapı ruhsatına uygun yapıldığı tarafların kabulündedir. Yapı ruhsatına aykırı ve kaçak bir yapı yapılarak davalının zarara uğratıldığı ileri sürülmemiştir. Maddede yapı ruhsatının idari makamlarca tadil edilmesi halinde gayrimenkul ve inşaat değerinde meydana gelebilecek azalmaların davacı tarafından karşılanacağı taahhüt edilmediği gibi, devir sonrası imar durumunun değişmesi ile yapı alanının genişlemesi halinde elde edilecek farkın da davacıya ait olduğu kararlaştırılmamıştır. Sözleşmenin mücbir sebep başlıklı 9.maddesinde, tarafların kontrolleri dışında gelişen olaylardan ötürü sözlemedeki edimlerin kısmen ya da tamamen ifada zoruluğa düşmeleri halinde TBK’daki mücbir sebep atıflarının uygulanacağı belirlenmiştir. Sözleşmenin 4.maddesinde kapanış hükümleri düzenlenmiş olup, kapanış tarihinde tarafların anlaşarak sözleşme bedelini belirlemeleri nedeniyle, satış sonrası, Belediyece tadil edilen ofis katların yapılmamasının sorumluluğu davacıya yüklenemez.Sonuç olarak ilk derece mahkemesince yapılan yargılama ve varılan sonucun dosya kapsamına uygun olduğu, taraflar arasında düzenlenen 07.05.2014 tarihli sözleşmenin 2,3 ve 4.maddelerine göre tarafların edimlerini yerine getirdiği, davacının sözleşme ve ön sözleşmede imar, yapı ruhsatı ve yapılacak taşınmazların nitelik ve değerlerine ilişkin açık bir taahhüdünün bulunmadığı, basiretli tacir olan tarafların sözleşme öncesi görüşmeler yürüterek devir edilecek şirket hisse bedelini imar durumu ve hisse değerine etki edebilecek her türlü durumu değerlendirerek devir bedelini belirledikleri, sözleşmenin karşılıklı olarak devir sözleşmesi ve ön sözleşmeye uygun şekilde ifa edildiği, davalının sözleşmenin eksik ifasından kaynaklı somut ve belirlenebilir bir zararının bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusun reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 358.627,50 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.06.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.