Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2126 E. 2022/424 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2126
KARAR NO: 2022/424
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/05/2019
NUMARASI: 2017/283 E. – 2019/472 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın Bayrampaşa Şubesi’nde bulunan müvekkiline ait hesabın internet şifresi kırılmak suretiyle 18.07.2016 tarihinde 36.500 TL’nin …bank A.Ş ‘de bulunan …’ın hesabına internet üzerinden EFT yoluyla gönderildiğini, hemen akabinde paranın hesap sahibince çekildiğini, müvekkilinin belirtilen günde işlem yapmak istediğini, öncelikle bankaca hesap bilgilerinin güncellenmesinin istenildiğini, bilgilerin güncellenmesinden sonra hesaptan para çekildiğinin anlaşıldığını, işlem öncesi veya sonrası müvekkiline SMS gönderilmediğini, işlemin müvekkili şirket bilgisayarından mutad yapılan bir işlem olmayıp internet dolandırıcılığı marifetiyle yapıldığını, davalı bankanın gerekli güvenliği sağlamayarak ve özeni göstermeyerek müvekkili şirketin zarara uğramasına neden olduğunu, aynı gün savcılığa şikayette bulunulduğunu, olay tarihinden bu yana banka yetkililerinin tüm görüşmelere rağmen sorunu çözmediklerini ileri sürerek, 36.500,00 TL’nin ihtarname tarihi olan 05.08.2016 tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının davasının erken açıldığını, aynı gün savcılığa başvurmasına rağmen tedbir alınamadığını, tedbir kararı alınması halinde zararın oluşmayacağını, davacı yetkilisi tarafından müşteki olarak verilen ifadesinde bilgilerinin üçüncü kişi tarafından ele geçirilmiş olabileceğinin ifade edildiğini, sistemde davacının belirttiği gibi bilgi güncellemesine ilişkin bir işlem yapılmadığını, davacının internet bankacılığından yapmaya çalıştığı işlemlere ilişkin olarak SMS mesajı ile şifre gönderildiğini, bu şifre kullanılarak işlem yapıldığını, ceza soruşturmasının sonucu beklenilmesi gerektiğini, dolandırıldığını ispatlanamayan davacının davasının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, davalı banka nezdinde açılmış olan hesaptan davacının bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan işlemler sonucu dava dışı gerçek kişi hesabına EFT yapılması suretiyle aktarılan paranın iadesi istemine ilişkindir. Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. (4491 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 10/4 ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. BK’nın 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa’nın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafık kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir. Somut olayda dava konusu işlem, davacıya ait paranın, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemleri neticesinde, internet bankacılığı yolu ile hesaptan para aktarımı işlemi olup, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, bilirkişi heyetinin, davacıyı ait kullanıcı kodu, internet şifresi, cep şifrenin dolandırıcılar tarafından davacının sorumluluk alanından ne şekilde ele geçirildiğinin dava dilekçesindeki beyanlar ve soruşturma aşamasında verilen ifade tutanağından anlaşılmakla, tarafların eşit oranda müterafik kusurlu oldukları yönündeki görüşü Mahkememizce de yerinde görülmekle, zararın meydana gelmesinde tarafların müterafik kusurlu oldukları kanaati ile davanın kısmen kabulüne…. ” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 18.250,00 TL’nın 15.08.2016 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili bankanın müterafık kusurlu olduğuna yönelik bilirkişi raporu esas alınarak karar verildiğini, ancak olaya ilişkin suç duyurusu üzerine Bakırköy Cumhuriyet Savcılığının 2019/18548 soruşturma sayılı dosyasının beklenmeden bilirkişi raporunun esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu; alınan raporda da bankanın güven kurumu olması nedeniyle kusurlu bulunduğunu, ancak teknik bilirkişinin bu şekilde uzmanlık alanı dışına çıkarak görüş bildirmesine rağmen mahkemece başka bir kusur araştırması yapılmaksızın karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin internet bankacılığının gerektirdiği parola, şifre ve benzeri asgari bir giriş güvenliğini temin ettikten sonra, ilave güvenlik seçenekleri ve bunların muhtemel sonuçları hakkında müşterilerini bilgilendirip bilgilendirmediği noktasında ihmal ve kusurunun bulunup bulunmadığı araştırılarak bir karar verilmesi gerekirken, bankaların güven kurumu olduğundan hareketle düzenlenen raporların esas alınması ile kötü niyetli müşterilerin bu tür hukuki yaklaşımlardan faydalanma yolunu da açtığını, internet bankacılığı sisteminin işletilmesinde müvekkilinin bir kusur ve zaafiyeti bulunmadığını, davacının sebepsiz zenginleşen kişiye karşı bir talepte bulunmadığını, tedbir almadığını, soruşturma dosyasında da kişisel bilgilerinin başkalarının eline geçmiş olabileceğini beyan etmesi nedeniyle davalıya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının banka hesabındaki paranın rıza ve bilgisi dışında üçüncü kişi hesaplarına havale edilmesi nedeniyle uğranılan zararın davalı bankadan tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık; davacının, davalı bankadaki hesabında bulunan paranın, davacının bilgisi ve izni dışında internet bankacılığı yoluyla yapılan işlemler sonucu, üçüncü kişilerce çekilmesinde kusur ve sorumluluğunun olup olmadığı, davalının bu zararı tazmin yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı noktalaraında toplanmaktadır. Niteliği gereği bir güven kurumu olan bankalar, TBK’nın 115 (818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 99.) maddesi gereğince hafif kusurlarından dahi sorumludur. İnternet bankacılığı sistemini kurup hizmete sunan banka, mudinin kastı, kötüniyeti ve suç sayılır eylemini kanıtlayamadığı sürece kendisine emanet edilen paradan (ve diğer yatırım araçlarından) güven kuruluşu vasfı nedeniyle sorumludur. Davacının zararın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğunu ispat yükü davalı bankadadır. (Yargıtay 11. H.D’nin 10/01/2018 tarihli 2016/8635 Esas-2018/179 Karar sayılı, 13/05/2013 tarihli 2012/11585 Esas – 2013/9805 Karar sayılı ve 16/12/2014 tarihli 2014/13736 Esas -19841 karar sayılı ilamları). İnternet veya telefon bankacılığını müşterilerine özendiren davalı bankanın kendisine emanet edilen mevduatı koruma özel yükümlülüğü gereğince; internet bankacılığı işlemlerinde işlem yapanın gerçek müşteri olup olmadığını belirleme yönünde, gelişen dolandırıcılık yöntemlerine karşı, bunları önleyici gerekli altyapının sağlayarak güvenlik önlemlerini almak zorundadır. (Y. 11. HD 09.09.2019 tarih ve 2018/3563 Esas 2019/5115 Karar sayılı ilamı). İnternet bankacılığı ile yapılan işlemlerde şubeden yapılan işlemlerde olduğu gibi mevduat banka kontrol ve sorumluluğundadır.Bu emsal içtihat ışığında somut olaya gelindiğinde; davacının davalı bankadaki internet işlemlerine açık hesabından 18.07.2016 tarihinde para çekildiği, davacı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen beyanda belirtilen tarihte işlem yapmak istediğinde güncelleme talep edildiğini, güncellemeyi yapmasından sonra 36.500,00 TL’nin hesabında bulanmadığını beyan ettiği görülmüştür. Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinde; işlemi yapan kişinin gerçek müşteri olup olmadığı konusunda gerekli önlemleri almayan bankanın bu işlemler nedeniyle sorumlu olduğu, yapılan işlemi davacının bankacılık uygulamalarında kullandığı ve yalnızca kendisi tarafından bilinmesi gereken kullanıcı kodu, internet şifresi gibi kişisel statik bilgilerinin oltalama yoluyla dolandırıcılar tarafından hazırlanan banka sitesine benzer bir internet sitesine girilerek dolandırıcılar tarafından ele geçirildiği, dolandırıcıların bu bilgileri ele geçirdikten sonra sms bilgilerini ele geçirir şekilde işlemler yaparak dolandırıcılık eylemlerini gerçekleştirmeleri nedeniyle tarafların eşit kusurlu olduğu belirlenmiştir. Mahkemece yapılan inceleme bilirkişi tarafından banka sistemi üzerinde yapılan düzenlenen bilirkişi raporunda; bankanın davacıya ait hesap üzerinden yetkisiz üçüncü kişiler tarafından işlem yapılmasını engelleyecek tedbirler alınmadığı, davacının da bankaca verilen kişisel erişim bilgilerini saklama konusunda yeterli özeni göstermemesi nedeniyle kusurlu olduğu, dosyadaki tespitlere göre ve davacının hesabından dolandırıcılık faaliyeti ile para çeken kişilerle birlikte hareket ettiğine ilişkin bir savunma bulunmaması nedeniyle, ceza soruşturmasının sonucunun beklenmesinin gerekmediği, bilirkişi kurulunun bankacılık uygulamaları ile internet bankacılığı teknik sistemi üzerinde uzmanlıkları bulunması nedeniyle her bir tarafın kusurunun belirlenmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, olayın meydana gelmesinde bankanın sorumlu olduğunun belirlenmesi ve sebepsiz zenginleşen kişi hakkında tazminat davası açılmamasının bankanın sorumluluğuna bir yetkisi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf nedenlerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 934,92 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekilerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 07.04.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.