Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2123 E. 2022/483 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2123
KARAR NO: 2022/483
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2019
NUMARASI: 2016/1034 E. – 2019/573 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketle müvekkili arasında 14.02.2013 tarihinde … projesinde bulunan … Blok … no’lu daire ile ilgili düzenlenen satım vaadi sözleşmesinde teslim tarihinin 30.10.2014 olarak belirlenerek, satıcıya 180 gün erteleme hakkı verildiğini, teslim tarihinden itibaren 3 ay içerisinde tapunun verileceğinin kararlaştırıldığını, ancak taşınmazın tesliminden itibaren 10 ay sonra tapu devrinin gerçekleştiğini, sözleşmede satın alınan dairenin brüt ve net m2 sinin belirtilmediğini, 03.12.2014 tarihli teslimden sonra dairenin 48,00 m2 olduğunun belirtilmesine rağmen duvarlar hariç kullanımdaki net alan bilgisinin hiçbir zaman verilmediğini, bu konuda çeşitli bilgiler alındığını, ancak taahhüt edilen alana sahip bağımsız bölüm teslim edilmediğini, sosyal tesislerin 30.10.2014 tarihinde tamamlanacağının belirtilmesine karşılık, bu yerlerin Ekim-Kasım 2015 tarihinde tamamlanması nedeniyle taşınmazın kiraya veremediğini, tapu devrinin sözleşmede belirtilen süreden 7 ay sonra yapılması nedeniyle müvekkilinin cezai şart alacağı bulunduğunu, site yönetiminin usulüne uygun kurulmamasına rağmen diğer davalı tarafından aidat alındığını ileri sürerek, süresinde teslim edilmeyen taşınmaz nedeniyle uğranılan 22.000,00 TL kazanç kaybı ve 3698,00 TL aidat bedelinin tahsiline, gerçeği yansıtmayan daire alanı sebebiyle uğranılan zararın tespiti ile şimdilik 5.000,00 TL’sinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …. Vekilleri, savunmasında özetle; aidat taleplerin ilişkin davanın sulh hukuk mahkemesinde açılması gerektiğini, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, tapu devrinin gecikmesinin kiraya etkisinin bulunmadığını, projeye ait tapu katalogunda yer alan bağımsız bölüm m2 sinin davacıya mail yazışmalarında bildirildiğini, satış ve uygulama m2 si arasında fark olmadığını, dairenin satışı öncesi davacıya bilgi verildiğini, sözleşmenin taahhütler kısmında da davacının gerekli araştırmaları yaptığının ve bilgilerin verildiğinin belirlendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı …/… Site Yönetimi vekili, savunmasında özetle: Kat mülkiyeti kanunundan doğan davalarda sulh hukuk mahkemesinin görevli olması nedeniyle, buna ilişkin talebin ayrılarak görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, müvekkili site yönetiminin borcu bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce toplanan delillere, iddia ve savunmaya göre davacının, davalı borçludan alacaklı olup olmadığı hususunda bilirkişiden rapor alınmış 08/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle ; İstanbul ili,Kağıthane İlçesi, … Mahallesi, … sokak no:… adresindeki … Blok …kat, … no’ lu dairenin alım,satımı ile ilgili Davalı arasında dava konusu adresteki … pafta – … ada – … parsel sayılı yerde bulunan … Blok … no’ lu dairenin satış vaadi ile davalı ….ile davacı … arasında 14.02.2013 tarihinde sözleşme yapıldığı,ancak dairenin,bahsedildiği şekilde ve süresinde teslim edilmediği,bildirilen değerde bulunulmaması nedeniyle uğranılan zararın ödenmesi talebi ile huzurunuzda görülmekte olan dava için,Sayın Başkanlığınızda yapılan keşif sonucunda; dava konusu … no’ lu konut nitelikli bağımsız bölüm 36,74 m2 brüt yüzölçümüne sahip olup,daire içerisindeki 1,12 m2 (perde) kolon düşüldüğünde 35,62 m2 net kullanım alanına sahip olduğu; Taraflar arasında 14.02.2013 tarihinde imzalanan sözleşmede,satışı yapılan dava konusu 25 no’ lu bağımsız bölümün yüzölçümünün belirtilmediği;Bu sözleşmeyi yapan satıcı anlamında önemli bir eksiklik,alıcı açısından,aldığı dairenin yüzölçümünün sorulmaması büyük bir zafiyet olduğu halde bu konuda davacı ) bir hak talebi olamayacağı veya kendisine beklendiğinden küçük bir daire verildiği iddiasında bulunamayacağı;Dosyada dava konusu 25 no’ lu bağımsız bölümün tamamlandığına dair bir teslim tutanağının bulunmadığı ancak davacının teslim tarihin geç yapıldığına dair bir belge veya teslim alındığına dair bir tutanak bulunmadığı;Bağımsız bölüme ait tapu belgesinin geç verildiği için,dairenin kiraya verilemediği iddiasının doğru olmadığı çünkü dairenin kiraya verilesi için tapu belgesinin şart olmayacağı; Sosyal tesislerin geç teslim edildiğine dair bir belge sunulmadığı için sadece keşif tarihi itibarı ile dış bahçe alanında peyzaj çalışmasının yapılmış olduğu ve otoparkın kullanıldığı; sözleşmenin teknik şartname bölümünde,otoparkın bloklar arasında bölünmüş olarak kullanılacağına dair bir şart belirtilmediği; Davacının itiraz etmesine karşın etik nedenlerle ödediğini belirttiği 3686 TL aidat bedelinin; Dava konusu bağımsız bölüm teslimi yapıldığı için ( teslim tutanağı olmamasına karşın davacının geç teslim aldığına dair bir belgesi olmadığı için), aidatların ödenmesi yükümlülüğünün alıcı (davacıya) ait olduğu tespit ve rapor edilmiştir. Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere; Kağıthane Tapu Müdürlüğü tarafından verilen 14.06.2018 tarih ve … sayılı cevap eki Tapu Kaydına göre ; İstanbul İli,Kağıthane İlçesi, … Mahallesi,… ada – … parsel sayılı yerde bulunan 1.205,26 m2 yüzölçümünde 25 katlı Betonarme Bina ve Arsanın … arsa/paylı … Normal kat … no’ lu konut nitelikli bağımsız bölüm 04.09.2015 edinme tarihi itibarı ile …‘ya ait olduğu, … parsel sayılı yerde bulunan … Blok … no’ lu dairenin satış vaadi ile davalı … A.Ş.ile davacı … arasında 14.02.2013 tarihinde sözleşme yapıldığı, 01.04.2019 tarihinde yapılan keşif sırasında yapılan ölçümlere göre dava konusu 25 no’ lu konut nitelikli bağımsız bölüm 36,74 m2 yüzölçümüne sahip olup,daire içerisindeki 1,12 m2 (perde) kolon düşüldüğünde 36,74 m2 – 1.12 m2 = 35,62 m2 net kullanım alanına sahip olduğu, taraflar arasında 14.02.2013 tarihinde imzalanan sözleşmede,satışı yapılan dava konusu 25 no’lu bağımsız bölümün yüzölçümünün belirtilmemesi sebebiyle bu konuda alıcının ( davacı ) bir hak talebi olamayacağı veya kendisine beklendiğinden küçük bir daire verildiği iddiasında bulunamayacağı, dosyada dava konusu 25 no’ lu bağımsız bölümün tamamlandığına dair bir teslim tutanağının bulunmadığı ancak davacının teslim tarihin geç yapıldığına dair bir iddiasının bulunmadığı;Tapunun işleminin geç yapılmasının teslimim geç yapıldığı anlamına gelmediği; dosyada dairenin teslim alındığına dair bir tutanak mevcut olmayıp,geç teslim alındığına dair bir belgenin de mevcut olmadığı, bağımsız bölüme ait tapu belgesinin geç verildiği için,dairenin kiraya verilemediği iddiasının dairenin kiraya verilmesi için tapu belgesinin şart olmayacağı, sosyal tesislerin geç teslim edildiğine dair bir belge sunulmadığı için sadece keşif tarihi itibarı ile dış bahçe alanında peyzaj çalışmasının yapılmış olduğu ve otoparkın kullanıldığı, sözleşmenin teknik şartname bölümünde,otoparkın bloklar arasında bölünmüş olarak kullanılacağına dair bir şart belirtilmediği tespit ve rapor edildiği, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporuna göre davanın reddine.. ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ile davalı …. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı şirket arasında 14.02.2013 tarihinde düzenlenen satım vaadi sözlemesi ile Kağıthane, … Mahallesi … ada … parsel üzerinde … adlı projede inşa edilecek olan … Blok … numaralı bağımsız bölümün 700.000 TL + KDV bedelle satışının kararlaştırıldığını, sözleşme gereğince anahtar teslim tarihinden en geç 3 ay içerisinde tapu devri yapılmasını gerekirken ancak 10 ay sonra tapu devrinin yapıldığını, satım vaadi sözleşmesi öncesi müvekkilinin kataloglar üzerinden dairenin net ve brüt alanları konusunda yanlış yönlendirildiğini, sosyal tesislerin en geç 30.10.2014 tarihinde tamamlanacağının belirtilmesine rağmen bir yıl geciktiğini ve taşınmazın bu nedenle kiralanamadığını, belirtilen zararların tahsili amacıyla açılan davada mahkemece talep ve itirazlarının dikkate alınmadan karar verildiğini, bu kapsamda bilirkişi raporuna yönelik itirazların değerlendirilerek ek rapor alınmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece itiraza uğrayan eksik ve hatalı raporun esas alınarak karar verildiğini, bilirkişi kurulunun sunulan belgeleri dikkate almadan rapor düzenlediğini, raporda tefrik edilen aidat istirdadı ile ilgili kısmın da incelendiğini, oysa bu davaya konu olmayan talebin değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece sözleşmede taşınmazın yüz ölçümünün yazılmamasının önemli bir eksiklik olduğu kabul edilmesine rağmen bu gerekçeyle çelişir şekilde davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, basiretli bir tacir olan satıcının satış aşamasında dairenin alanını belirleyerek alıcıya bildirmesi gerektiğini, satım sözleşmesinde alan ölçüsünün yer almamasına rağmen, tanıtım kataloğunda brüt 81 m2 olarak sunularak bu miktar üzerinden sözleşme bedelinin belirlendiğini, ancak teslim sonrası yüz ölçümün net 48m2 olduğunun bildirilmesi üzerine, buna itiraz edildiğini, bilirkişice taşınmazın net alanını 35,62 m2 olarak belirlendiğini, bu nedenle satıcının müvekkilini yanlış bilgilendirdiğinin açık olduğunu, sözleşmede yüz ölçümün yazılı olmaması nedeniyle talebin reddine ilişkin gerekçenin yerinde olmadığını, inşaatın satımı sırasında verilen taahhütler ve gösterilen kataloglara göre alanın daha büyük olması nedeniyle taşınmazın satın alındığını, sözleşme sırasında inşaatın başlamaması ve projenin yapılmaması nedeniyle katalog üzerinden sözleşme yapıldığını ve ancak teslimle müvekkilinin dairenin vaad edilenden çok küçük olduğunu öğrendiğini, sözleşmede yüz ölçümün belirlenmemesinin satıcının dürüst davranma yükümlülüğünü kaldırmayacağını, sosyal alanların geç teslim edildiğine ilişkin iddianın keşif tarihi itibariyle değerlendirildiğini, oysa ihtar ve tespit talebinin sosyal alanların geç teslimine ilişkin belge olduğunu, eksiklikler nedeniyle taşınmazın kiralanamadığını, tapunun geç verilmesi nedeniyle müvekkilinin zararının oluşmadığına ilişkin kabulün hatalı olduğunu, teslimden itibaren üç ay içinde tapunun verilmesi gerekirken 10 ay sonra verilmesi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı … A.Ş. vekili, istinaf başvurusuna karşı sunduğu cevabında özetle, taraflarca resmi şekilde satım vaadi sözleşmesi düzenlendiğini, davalının sözleşme öncesi gerekli araştırmayı yaptığı ve bilgilendirildiğinin sözleşmenin 20.maddesinde belirtilmesi karşısında, müvekkilinin sözleşme öncesi aşamada davacıyı yanılttığının kabul edilemeyeceğini, kaldı ki alana ilişkin ayıpların açık ayıp niteliğinde olması nedeniyle ayıp ihbar sürelerine uyulması gerektiğini, davacının harç ve giderleri geç ödemesi nedeniyle tapunun geç verildiğini, taşınmazın teslimi için ortak alanların bitirilmesinin zorunlu olmadığının sözleşmenin 4.4.maddesinde açıklandığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım vaadi sözlemesine konu taşınmazın geç ve eksik teslimi nedeniyle uğranılan zararların tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekil ince yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında 14.02.2013 tarihinde düzenlenen satım vaadi sözleşmesi ile konut niteliğindeki bağımsız bölümün davalı şirket tarafından davacıya satılmasına ilişkin esaslar belirlenmiştir. Sözleşmenin ödeme şartları başlıklı kısmında, satış bedeli 700.000 TL olarak belirlenmiş ve taşınmazın en geç 30.10.2014 tarihinde teslim edileceği kabul edilmiştir. Sözlemenin 8.maddesinde ise alıcının edimlerini yerine getirmesinden sonra teslim tarihinden itibaren üç ay içinde tapunun devir edileceği belirlenmiştir. Davacı, tapu kaydının devrinin geç yapılması ve sosyal alanların bitirilmeden taşınmazın teslim edilmesi nedeniyle kira zararının oluştuğunu, taahhüt edilen yüz ölçümden eksik taşınmaz teslim edilmesi nedeniyle zarara uğratıldığını ve haksız şekilde aidat istenildiğini belirterek zararlarının giderilmesini istemiştir. Dava konusu taşınmaz konut niteliğinde olup, 04.09.2015 tarihinde davacı adına tapuya tescil edilmiştir. Taşınmazın, bu tarihten önce sözleşmede belirlenen tarihte fiili olarak teslim edildiği davacı beyanından anlaşılmaktadır. TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olmalı (nispi ticari dava) ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı yönünde düzenlenme (mutlak ticari dava) olmalıdır. Somut uyuşmazlık, konut satımından kaynaklanması nedeniyle mutlak ticari dava söz konusu değildir. Dosya kapsamına göre, gerçek kişi olan davacının tacir olduğunu ispatlayan herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın, nispi ticari dava tanımına da uymadığı anlaşılmaktadır. O halde somut uyuşmazlık ticari dava niteliğinde değildir. Dava dilekçesinde, taşınmazın ofis olarak kullanılmak üzere alındığı belirtildiğinden, mesleki faaliyet kapsamında iktisap edilmesi nedeniyle işlemin tüketici işlemi niteliğinde de olmadığı kabul edilmelidir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. Anılan Kanunun 73/1. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yukarıdaki yasal tanıma göre, tüketici sayılabilecek kişinin mal ya da hizmeti ticari veya mesleki faaliyeti dışında, özel kullanım ya da tüketimi için satın alması gerekir. Mal ya da hizmetin bizzat kendi kullanımı ya da yararlanmasının amaçlanması halinde tüketiciden söz edilebilir. Buna göre bir mal veya hizmeti, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur. Somut olayda, satıma konu olduğu iddia edilen ofis olarak kullanılmak üzere satın alındığının dava dilekçesinde belirtilmesi ve bu satın almanın mesleki amaçla yapıldığı dikkate alındığında, tüketici işlemi niteliğinde olmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu kabul edilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan ve HMK’nın 355. maddesi uyarınca mahkemenin görevli olup olmadığını Dairemizin resen inceleme yükümlülüğü bulunduğundan, HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nun 353/1.a.3. maddesi uyarınca, kararı veren İlk Derece Mahkemesinin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine fiziken ve UYAP üzerinden derhal gönderilmek üzere, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde taraflara iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, görevli ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın, görevli İlk Derece Mahkemesince taraflara çıkarılacak duruşma davetiyesiyle birlikte tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20.04.2022 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.