Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2100 E. 2020/74 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/2100
KARAR NO : 2020/74
KARAR TARİHİ : 30/01/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/05/2019
NUMARASI : 2018/748- 2019/450 E.K
DAVANIN KONUSU : Yabancı Hakem Kararının Tenfizi
Taraflar arasındaki yabancı hakem kararının tenfizi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, hisse devir sözleşmesi kapsamında davalıların … A.Ş.’deki hisselerini müvekkili şirkete sattıklarını, böylelikle anılan şirketin müvekkilinin Türkiye’deki yavru şirketi haline geldiğini, … A.Ş.’nin davalıların grup şirketleri olan … A.Ş. ile aralarındaki dağıtım sozleşmesinin haklı nedenle feshi sonucuna bağlı olarak hisse devir sözleşmesi çerçevesinde müvekkili şirket tarafından satın alınan hisselerin iadesi ve aynı zamanda tazminat ödenmesini talepli olarak davalılar tarafından müvekkili aleyhine tahkim davası ikame edildiğini, taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesi uyarınca tahkim yargılamasının Zürih’te (İsviçre’de) ikame edilerek görüldüğünü, tahkim heyetince öncelikle dağıtım sözleşmesi ile hisse devir sözleşmesinin, bileşik sözleşme olup olmadığı hususunu karara bağlayarak 27 Mayıs 2015 tarihindeki kısmi kararıyla her iki sözleşmenin bileşik sözleşme olmadığına karar verildiğini, kısmi kararda, tarafların yargılama masraflarına ilişkin bir karar verilmeyerek bu hususun nihai karada değerlendirileceğinin belirtildiğini, davalıların hakem heyetinin kısmi kararına karşı İsviçre Federal Mahkemesi nezdinde açmış oldukları iptal davasının reddedidiğini, hakem heyetinin yargılaması sonucunda, 9 Mart 2018 tarihli nihai kararında, davalıların (tahkim davasının davacılarının) müvekkilinin tahkim davası yüzünden katlanmış olduğu toplam 1.641.236,21 ABD Doları, 3.789.421,36 Euro ve 42.244,06 İsviçre Frangı tutarındaki masrafın, 9 Mart 2018 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte müvekkiline davalılarca müştereken ve müteselsilen ödenmesine karar verildiğini, bu karara karşı yasal süresisi içinde iptal davası açılmadığını, kararın kesinleşerek icra kabiliyeti kazanmış ve taraflar açısından bağlayıcı hale geldiğini ileri sürerek, Milletlerarası Ticaret Odası (MTO / ICC) nezdinde görülmüş olan … numaralı tahkim yargılaması çerçevesinde verilen 9 Mart 2018 tarihli hakem kararının aynen tenfizine ve ayrıca ihtiyati haciz koşulları oluştuğundan, tenfize konu hakem kararında davalılar tarafından müvekkili şirkete ödenmesine hükmedilen alacağı teminat altına almak üzere davalıların taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, tahkim yargılamasında hükmedilen tahkim gideri ve masrafların dayanaklarının gösterilmediğini, tahkim heyetince belirlenen miktarların geçerliliği ve kanıtlanabilir tarafının olmadığını, yabancı hakem kararının tenfizinin Türk ekonomisine veya Türk kamu kurumlarına tahammülü güç mali bir yük getirmiş olmasının kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliler sonucunda, tenfizi talep edilen ilamın Türk kamu düzenine aykırılık teşkil ettiği iddiasının soyut ve dayanaksız olduğu, hakem heyeti kararında, talep edilen masrafların ICC Tahkim Kurallarının 37. maddesine uygun olduğunun tespit edildiği, kaldı ki hakem kararlarının maddi hukuk bakımından içeriği ve doğruluğunun tenfiz mahkemesi tarafından incelenemeyeceği gerekçesiyle, Milletlerarası Ticaret Odası (MTD/ICC) nezdinde görülmüş olan … numaralı tahkim yargılaması çerçevesinde verilen 09.03.2018 tarihli yabancı hakem kararının MÖHUK’un 60 vd. maddeleri uyarınca ve New York Sözleşmesi uyarınca tenfizine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; 1-Tenfizi istenen yabancı hakem kararının tenfizi durumunda Türk kamu düzenine aykırılık oluşturacağını, bu itirazın değerlendirilmesi için işin esasının da incelenmesi gerektiğini, aslında bu durumun teknik anlamda esastan inceleme anlamına gelmediğini, ilk derece mahkemesince resen dikkate alınarak kararın kamu düzenine ve emredici hukuk kurallarına aykırı olup olmadığı konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmadan ve herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, zira tenfize konu yabancı hakem kararının konusunu avukatlık ücreti ve tahkim masrafları oluşturduğunu, hakemlerin yetkilerini aşarak ve herhangi bir hukuk kuralına bağlı kalmayarak takdiren bu ücretleri belirlediğini, böylece tahkim yeri olan İsviçre hukuku ve Türk hukukunun emredici kurallarının, dolayısıyla kamu düzeninin ihlal edildiğini, 2-Uluslararası tahkim kurallarında, karşı yan vekalet ücretinin ve masraflarının tespiti konusunda açıklayıcı bir hüküm bulunmadığını ve bu bağlamda, hakem heyetinin bu konuda takdir yetkisi bulunsa da uluslararası tahkim kurallarına göre, hakem heyeti tarafından takdir edilecek tahkim masraflarının sadece makul olanlarının karşılanabileceğinin kabul edildiğini, oysaki tahkim heyetinin takdir yetkisi bulunduğundan bahisle, hiç bir usul kuralına atıf yapmadan karar verdiğini, 3-İlk derece mahkemesince, usule aykırı olarak tenfiz davasında nisbi harca ve nisbi vekalet ücretine hükmedildiğini, oysa maktu harca hükmedilmesi gerektiğini, Açıklanan bu gerekçelerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu tenfiz kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini, ayrıca davacı tarafından başlatılan icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalıların tenfiz davasında ileri sürdükleri itirazlarını gerek tahkim davasında ve gerekse açabilecekleri bir iptal davasında ileri sürmediklerini, tenfiz mahkemesinin hakem kararının esasını inceleme yetkisinin bulunmadığını, tenfizine karar verilen hakem kararının kamu düzenine aykırılık teşkil etmediğini, tenfiz şartlarının somut olayda gerçekleştiğini, davalının itirazlarının karşılandığını, istinaf sebeplerinin yerinde olmadığını belirterek, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, MÖHUK’un 60 vd. maddeleri ile New York Sözleşmesi hükümleri uyarınca, yabancı hakem kararın tenfizi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalılar vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davalılar vekili tarafından ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, hisse devir sözleşmesi çerçevesinde … A.Ş. nezdindeki hisselerin davalılardan satın alındığını, daha sonradan satın alınan hisselerin iadesi ve tazminat istemli olarak hisse devir sözleşmesindeki tahkim şartına dayalı olarak davalılar tarafından davacı aleyhine ikame olunan tahkim davasının sonucunda, davacının tahkim davası nedeniyle katlanmış olduğu tahkim gider ve masraflarına hükmedildiğini, süresi içinde iptal davası açılmayan kararın kesinleştiğini ileri sürerek 9 Mart 2018 tarihli hakem kararının aynen tenfizini istemiş, davalılar ise tenfiz şartlarının oluşmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasında imzalanan hisse alım-satım sözleşmesinde tahkim yeri olarak İsviçre/Zürih’in gösterildiği, Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının geçerli olacağı ve sözleşmeden kaynaklı ihtilafların Paris’teki Uluslararası Ticaret Odası Tahkim kuralları doğrultusunda, üç hakem tarafından nihai olarak çözüme kavuşturulacağı öngörülmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, tenfizi istenen yabancı hakem kararında, davacı lehine belirlenen tahkim gider ve masraflarının hakem heyetince usulüne uygun olarak belirlenip belirlenmediği ve ilgili kararın tenfiz koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır. Tenfizi talep edilen hakem kararı 02.10.2003 tarihli hisse alım-satım sözleşmesine ilişkin olup, New York Sözleşmesi’ne taraf olan İsviçre’de verilmiş olduğundan ve uyuşmazlık ticari nitelikte olduğundan, uyuşmazlığa tenfiz şartları bakımından Türkiye’nin de taraf olduğu New York Sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerekir (Anılan sözleşmenin onaylanmasına dair 08.05.1991 tarihli, 3731 sayılı Kanun m.2). Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de icra edilebilmesi, tenfiz prosedürüne tabi olduğundan, New York Sözleşmesine göre tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesine gelince; yabancı hakem kararlarının tenfizini engelleyen haller New York Sözleşmesinin (V). maddesinde düzenlenmiştir. Sözleşmenin (V). maddesindeki şartlardan bir kısmını tenfiz mahkemesi re’sen dikkate almak zorundadır. Diğer şartları ise tarafların iddia ve ispat etmesi gerekir. Mahkeme tarafından re’sen dikkate alınacak şartlar şunlardır: 1- Hakem kararının konusunu teşkil eden uyuşmazlığın tanıma veya tenfiz istenilen ülkenin hukukuna göre tahkim yoluyla çözümünün mümkün olmaması, 2- Hakem kararının kamu düzenine aykırı olmasıdır. Taraflarca iddia ve ispat edilecek tenfiz engelleri ise 1- Tahkim anlaşmasının taraflarının ehliyetsiz olması veya tahkim anlaşmasının geçersiz olması, 2- Hakkında hakem kararının tenfizi istenen tarafın hakem seçiminden veya tahkim yargılamasından usulen haberdar edilmemiş olması veya delillerini sunma imkânından mahrum edilmesi, 3- Hakem kararının, tahkim anlaşmasında yer almayan bir hususa ilişkin olması veya tahkim anlaşmasının sınırlarını aşması, 4- Hakemlerin seçimi veya hakemlerin uyguladıkları usulün, tarafların anlaşmasına, böyle bir anlaşma yok ise hakem hükmünün verildiği yer hukukuna aykırı olması, 5-Hakem kararının tabi olduğu veya verildiği yer hukuku hükümlerine göre kesinleşmemiş veya icra kabiliyeti kazanmamış veya verildiği yer mahkemesi tarafından iptal edilmiş olmasıdır (Nuray Ekşi, “Yargıtay Kararları Işığında ICC Hakem Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi”, 25.11.2008 tarihinde İstanbul Sanayi Ticaret Odasında yapılan ICC Tahkimine İlişkin Milletlerarası Seminer’de sunulan tebliğ, Ankara Barosu Dergisi, Yıl:67, sayı:1,Kış 2009, sh.58,59). 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 60-63. maddelerinde yabancı hakem kararlarının tenfizi düzenlenmiştir. Buna göre, “kesinleşmiş” ve “icra kabiliyeti kazanmış” veya “taraflar için bağlayıcı olan” yabancı hakem kararlarının tenfiz şartları, New York Sözleşmesi’ne paralel olarak düzenlenmiştir. MÖHUK’un 60/1. maddesinde “Kesinleşmiş ve icra kabiliyetini kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları tenfiz edilebilir.” Aynı Yasa’nın 61. maddesine ve New York Sözleşmesi’nin IV. maddesine göre ise yabancı bir hakem kararının tenfizini isteyen tarafın dilekçesine tahkim sözleşmesi veya şartının aslı yahut usulüne göre onanmış örneğini, hakem kararının usulen kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcılık kazanmış aslı veya usulüne göre onanmış örneğini, sayılan belgelerin tercüme edilmiş ve usulen onanmış örneklerini eklemek zorundadır. Davacı vekili açmış olduğu iş bu davada, tahkim sözleşmesinin aslının onanmış sureti ile tercümesini, yabancı hakem kararının apostil şerhli ve tercümesi yapılmış belge örneklerini ibraz etmiş, bu belge asılları mahkeme kasasında muhafaza altına alınmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere, MÖHUK’un 60. maddesine göre kesinleşmiş ve icra kabiliyetini kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları tenfiz istenebilir. MÖHUK’un 62. maddesinin 1. Fıkrasının (h) bendi uyarınca, hakem kararı tabi olduğu veya verildiği ülke hukuku hükümlerine veyahut tabi olduğu usule göre kesinleşmemiş yahut icra kabiliyeti veya bağlayıcılık kazanmamış veya verildiği yerin yetkili mercii tarafından iptâl edilmiş ise tenfiz mahkemesinin bu kararın tenfizi talebini reddetmesi gerekir. Yabancı hakem kararlarının tenfizinde aslolan, verildiği ülkede dahi henüz bağlayıcı, kabili icra, geçerli olmayan hakem kararlarının, tenfizin talep edildiği ülkede icra olunmamasıdır. Bu durumda, dava konusu tenfizi istenen hakem kararına karşı verildiği yer ülkesinde iptal davası açılmadığı ihtilafsız olduğuna göre, hakem kararının kesinleşmiş olduğu tarafların da kabulündedir. Davalılar vekili, tenfize konu hakem kararının yargılama giderlerine ilişkin bölümlerinin kamu düzenine aykırı olduğunu savunmuştur. Yukarıda açıklandığı üzere, gerek New York Sözleşmesi’nin V. maddesine gerekse HÖHUK’un 62/1.b maddesine göre, hakem kararının, tenfiz ülkesinin kamu düzenine aykırı olmaması gerekir. Aksi takdirde tenfiz isteminin reddine karar verilmelidir.Kamu düzeni kavramı pozitif hukukta tanımı yapılmış bir kavram değildir. Kavram, öğretide ve yargı kararlarında tanımlanmaya çalışılmıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 2010/1 E.- 2012/1 K. sayılı, 10.02.2012 tarihli içtihadı birleştirme kararında, kamu düzeni kavramı şöyle tanımlanmıştır: “…Kamu düzeni, niteliği gereği zamana, yere göre değişen, içeriğinin tesbiti zor bir her somut olaya göre değişiklik gösteren bir kavramdır. İlmi açıklamalara ve yargısal kararlara rağmen gelişen hukuk sistemlerinde bile tanımı olmamasına rağmen ‘toplumun temel yapısını ve çıkarlarını koruyan kuralların bütünü’ olarak tanım yapılabilir. Kamu düzeni kavramının müdahale alanı son derece geniş ve yoruma müsaittir. Hükmün gerekçesiz oluşundan dolayı kamu düzeni kavramından hareket ederek, yabancı ilamın verilmesinde işlenen usulün, uygulanan hukukun, ilamın icrasının meydana getireceği sonuçların incelenmesi suretiyle, bir kararın kamu düzenine aykırı bulunarak tenfizi mümkün olmayacaktır demek çok ağır bir neticeyi yaratmak olacaktır. Türk kamu düzeninin ihlalini gerektirecek haller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkca ihlali halinde düşünülecektir. Fakat her emredici hükmün ihlali halinde veya her emredici hükmü ihlal eden bir yabancı kararın Türk kamu düzenine aykrı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. O halde, iç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi, Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, Anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensip ve özel hukuka ait iyiniyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir. İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları, kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.”. Milletlerarası Hukuk Enstitüsü’nün Milletlerarası Ticari Tahkim Komisyonu kamu düzeni konusunda bir çalışma yaparak yayınladığı rapora göre; kamu düzeni, usule ve esasa ilişkin olarak ikiye ayrılır. Usule ilişkin kamu düzeni kavramına hakem kurulunun oluşturulmasında hile yapılması, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmesi, hakemin tarafsız ve bağımsız olmaması, hakem kararında gerekçe olmaması, uygulanacak hukukun açık bir şekilde göz ardı edilmesi, vakıaların açık bir şekilde göz ardı edilmesi hususları girer (Hakan Pekcanıtez/ Muhammet Özekes/ Mine Akkan/ Hülya Taş Korkmaz, Pekcanıtez Usul- Medeni Usul Hukuku, C:III, 15. Basım, İstanbul 2017, s.277-278). Somut olayda davalılar vekili, hakemlerce hüküm altına alınan yargılama giderlerinin Türk kamu düzenine aykırı olduğunu savunmuş olup, usule ilişkin bir hususta kamu düzenine aykırılık iddiası söz konusudur. Taraflar, özgür iradeleriyle ICC tahkim kurallarının uygulanmasını seçmişlerdir. Hakemler, yargılama giderlerini bu tahkim kurallarının tayin ettiği usul çerçevesinde hüküm altına almıştır. Dosya kapsamına göre, tahkim yargılamasında taraflarca belirtilen masrafların dayanaklarının gösterilmemesi ile ilgili hakem heyeti tarafından taraflara sunulan öneriye karşı çıkılmadığı, davacının sunmuş olduğu masraflara da itiraz edilmediği, tahkim masrafları ile ilgili olarak tahkimin tabi olduğu ICC Kurallarının 37. maddesine uygun olarak karar verildiği, hakem kararına karşı iptal davası açılmadığı, bu nedenlerle yabancı hakem kararının kamu düzenine aykırı olmadığı ve yukarıda belirtilen tenfiz şartlarının somut olayda gerçekleştiği gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince, hakem kararının tenfizine karar verilmesinde usule ve yasaya aykırılık görülmemiştir (Emsal Bkz. Yargıtay 11 HD, 16.07.2013 tarih, 2012/16024-2013/14728 E.K sayılı ilamı). Karanın kamu düzenine aykırı olup olmadığı hukuki bir konu olup, HMK’nın 33. maddesi uyarınca hukuki değerlendirmenin mahkemeye aittir. Hukuki konularda bilirkişiye başvurulamayacağı gözetildiğinde, bu konuda ileri sürülen istinaf sebebi de yerinde değildir. Eldeki dava, yabancı hakem kararının tenfizi istemine ilişkin olup, hakem kararlarının tenfizi davalarında nispi harç alınacağına dair bir düzenleme bulunmadığından, maktu haç alınması gerekir. İlk derece mahkemesince yargılama harcı ile davacı yararına takdir edilen vekalet ücretinin, nispi değil maktu olarak belirlenmesi gereklidir. Bu durumda, ilk derece mahkemesince, nispi harç ile davacı yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığından kararın bu yönden düzeltilmesine karar verilmiştir (Bkz. HGK, 27.06.2019 tarih, 2017/19-930 -2019/812 E.K ).Davalılar vekilinin dava konusu tenfize konu ilama dayalı icra takibinin durdurulmasına ilişkin tedbir talebi yönünden ise 5718 sayılı MÖHUK’un 61. maddesi atfıyla hakem kararlarının tenfizinde aynı yasanın 55, 56 ve 57 nci maddelerinin kıyas yoluyla tatbikinin öngörüldüğü, MÖHUK’un 57/2. maddeside, “Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizi genel hükümlere tabidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur.”şeklinde hüküm bulunduğu, dolayısıyla kanun yolu başvurunun istinaf sürecini de kapsadığının kabulü gerektiğinden, tenfizine karar verilen yabancı hakem kararının infazında ve bu bağlamda icra takibine konu edilmesinde yasal engel bulunmamakta ise de tenfizine karar verilen karara karşı kanun yoluna başvurulması durumunda yukarıdaki anılan yasa hükmü gereğince icra takibi kendiliğinden durduğundan ve davalıların tedbir talebi de takip hukukunu ilgilendirdiğinden ve özellikle istinafa konu edilen tenfize konu ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak Dairemizce yeni bir karar verilmiş olduğundan davalıların tedbir istemi konusunda karar verilmesine gerek görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalıların istinaf talebinin kısmen haklı bulunduğu, harç ve vekalet ücreti konusundaki hüküm fıkrasının düzeltilmesi gerektiği kanaatine varıldığından, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak hükmün düzeltilmesine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca, harç ve vekalet ücreti yönünden ilk derece mahkemesinin kararın düzeltilmesi gerekmekle, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu 16/05/2019 tarihli, 2018/748 E- 2019/450 K. sayılı kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1)Davanın kabulü ile Milletlerarası Ticaret Odası (MTD/ICC) nezdinde görülmüş olan … numaralı tahkim yargılaması çerçevesinde verilen 09.03.2018 tarihli yabancı hakem kararının MÖHUK 60 ve devamı maddeleri uyarınca ve New York Sözleşmesi uyarınca TENFİZİNE, 2)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının başlangıçta peşin alınan 562.125,44 TL harçtan mahsubu ile artan 562.071,04 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 3)Davacı tarafından harcanan 35,90 TL başvuru harcı, 54,40 TL peşin harç, 5,20 TL vekalet harcı, 265,00 TL davetiye gideri olmak üzere toplam 360,50 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 4)Davacı duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 5)Davacının / davalıların gider / delil avanslarından artan bakiyelerinin karar kesinleştiğinde davacıya / davalılara / vekillerine iadesine, 6)İstinaf yargılama giderleri yönünden; a) Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına, b)İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar tarafından yatırılan peşin istinaf harcının talep halinde davalılara iadesine, c)Davalı tarafça harcanan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ve 102,40 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 200,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, d)Artan gider avansının karar kesinleştiğinde iadesine, 7)Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 8)Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30/01/2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK’nın 361. maddesi gereğince, kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.