Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2084 E. 2022/492 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2084
KARAR NO: 2022/492
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI: 2017/865 E. 2019/509 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; davalı bankanın dava dışı … Ltd. Şti. tarafından ödenmeyen kredi borcunun tahsili için icra takibi başlattığını, takipte bir zaman şirket ortağı olan ve sözleşmeye kefil olduğu iddia edilen müvekkilinin de borçlu gösterildiğini, dava ve takip konusu sözleşmede yer alan kefalet tarihi ve sorumlu olunan azami miktar kısımlarının müvekkilinin eli ürünü olmadığını, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğunu, takibin kötü niyetli olarak başlatıldığını beyanla, müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile yürütülen icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takibin müvekkili açısından iptaline, kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili banka ile dava dışı asıl borçlu … Ltd. Şti. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davacının bu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, söz konusu sözleşmeye istinaden borçluya ticari krediler kullandırıldığını, ihtarnameye rağmen borcun ödenmediğini, bunun üzerine icra takibi başlatıldığını, genel kredi ve kefalet sözleşmesinin TBK’ya uygun olarak düzenlendiğini, gerekli şekil şartlarını taşıdığını beyanla, davanın reddine, %20 oranındaki icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; davalı tarafından, dava dışı … Ltd.Şti ile arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinde müteselsil kefil olduğundan ve dava dışı asıl borçlu tarafından krediden kaynaklanan borcun ödenmemiş olması gerekçesiyle davacı hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibe dayanak 31/12/2013 tarihli, 625.000,00 TL kefalet limitli kefalet sözleşmesinde bulunan “625.000 TL” ve “31/12/2013″ ibarelerinin davacının eli ürünü olmadığı, Türk Borçlar Kanunun 583. maddesi uyarınca, kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, kefilin sorumlu olacağı azami miktarı ve kefalet tarihini sözleşmeye kendi el yazısıyla yazması gerektiği, takibe konu sözleşmede bu şekil şartına uyulmamış olduğundan kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu, davacının, bu sözleşme ve bu sözleşmenin konu edildiği takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığı anlaşılmış olduğu ” gerekçesiyle; davanın kabulü ile davacının İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ve bu dosyaya konu edilen 31/12/2013 tarihli 625.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin davacı yönünden iptaline, davacının tazminat talebinin ise yasal şartları oluşmadığından reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı ve davalı vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davacının kefalet sözleşmesine ilişkin imza inkârında bulunmaması sebebiyle davacı tarafın kefalet tarihi ve sorumlu olunan azami meblağın kendi elinden sadır olmadığına yönelik iddialarının kötüniyetle öne sürüldüğünü, Asıl borçlu tarafından kredi borcu ödenmemiş olup davacının tüm dosya borcundan sorumlu olduğunu, Kredi sözleşmesinde kefaletin doğmuş ve doğacak tüm borçlar için düzenlendiğini, Genel Kredi Sözleşmesini kefil sıfatı ile imzalayan davacının, asıl borçlunun müvekkil nezdinde doğmuş ve doğacak tüm borçlarına kefil olduğunu, kredi alan, aldığı krediyi zamanında ödemek suretiyle (yeniden sözleşme imzalamaya gerek duymaksızın) tekrar kredi isteyebildiğini, kefilin de süresiz olarak bu dönen krediye kefil olduğunu, Yukarıda bahsi geçen nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarlamış ve 21.05.2019 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda da bahsedildiği gibi, kefalet sözleşmesinin müvekkili tarafından el yazısı ile yazılmadığını, müvekkili tarafından doldurulmamış kısımları alacaklının daha sonra kendisinin doldurduğunu ve icra takibi başlattığını, davacı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, katılma yoluyla istinafa başvuru taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kötü niyet tazminatı yönünden düzeltilmesine ve %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmesini, davalının istinaf başvurusunun ise esastan reddine karar verilmesini ibtemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, banka genel kredi borcu nedeniyle düzenlenen kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu iddiasıyla İİK’nın 72. maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılmış bir menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince ve katılma yoluyla davacı vekilince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davaya esas İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklının … A.Ş., borçluların …, …, … oldukları, … no’lu taksitli krediden kaynaklanan 107.085,26 TL asıl alacak, 1.412,82 TL işlemiş faiz ,70.64 TL gider vergisi olmak üzere toplamda 108.568,72 TL alacak için icra takibi başlatıldığı, Çek Kanunu gereğince iade edilmeyen çek yaprağı sorumluluğundan kaynaklanan 19.350,00 TL’nin naklen depo edilmesinin de talep edildiği, borç sebebi olarak kredi ve rehin sözleşmesi, ihtarname ve hesap özetinin gösterildiği görülmüştür. Borçlu vekilinin yetkisiz icra dosyasına sunduğu itirazında; müvekkilinin şirketteki sermayesinin tamamını 07.07.2015 tarihli hisse devir sözleşmesi ile …’e devrederek ortaklıktan ayrıldığını, söz konusu devir işleminin 07.07.2015 tarihli genel kurul kararıyla kabul edildiğini, genel kurul kararının Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiğini, müvekkilinin borçtan sorumluluğunun bulunmadığını, aksi durumda dahi kredi sözleşmesindeki adres, kefalet rakamı, tarih gibi kısımların müvekkilinin el yazısı ile yazılmadığından müvekkilinin sorumluluğuna yine de gidilemeyeceğini beyan etmiştir. … vekili, yetkili İstanbul … İcra Dairesine yapmış olduğu itirazında; kefaletin geçersizliğini ileri sürmüş, 3095 sayılı kanuna göre ticari avans faizinin güncel oranının %9.75 olmakla alacaklının talep ettiği %48 oranındaki temerrüd faizinin kabul edilemeyeceğini, zira TBK’nın 120. maddesine göre sözleşme ile kararlaştırılabilecek temerrüt faizinin, yasal oranın iki katını geçemeyeceğini, bankanın müvekkiline ödeme planı sunmadığını beyan ederek, tüm borca ve faize itiraz ettiklerini bildirmiştir. Davaya konu genel kredi sözleşmesinin 31.12.2013 tarihli kredi sözleşmesi olduğu, müteselsil kefil olarak … ve …’nin isimlerinin bulunduğu, …’nin kefalet tutarının 625.000 TL olarak belirlendiği, el yazısıyla yazılan beyan ve imzanın bulunduğu görülmektedir. Kefalet tarihi 31.12.2013 olup geçerlilik şekli TBK hükümlerine tabidir. Gebze … Noterliğinin … yevmiye numaralı 15.01.2016 tarihli ihtarnamesinde; ihtar edenin … Bankası, muhatapların … ve … oldukları, 147.410,56 TL nakden ve yine 15 adet iade edilmemiş/ karşılıksız yazılan çeklerden dolayı toplam 18.000 TL’nin nakden depo edilmesi ve çek yapraklarının bankaya iade edilmesi ihtaren bildirildiği anlaşılmıştır. Dosya içerisindeki 21.05.2019 tarihli ATK raporunda; 31.12.2013 tarihli 625.000 TL bedelli genel kredi sözleşmesinin 21. sayfasında kefalet tutarı 625.000 ve kefalet tarihi 31.12.2013 rakamlarının davacı …’nin elinin ürünü olmadığı yönünde kanaat bildirildiği anlaşılmıştır. Kefalet sözleşmesinin şekil şartlarını düzenleyen TBK’nın 583. maddesinde “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.” düzenlemesi bulunmaktadır. Belirtilen bu düzenlemede kefilin sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olunması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadenin kefilin el yazısıyla yazılmış olması, kefalet sözleşmesinin geçerlilik koşuludur. Somut olaydaki kefalet sözleşmesinde, kefilin sorumlu olduğu miktarın rakam ve yazıyla yazıldığı, ancak bu rakam ve yazının kefilin eli ürünü olmadığı, rakam ve yazının kefilin elinin ürünü olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edildiği anlaşılmaktadır. Kefelet, asıl borca bağlı ikincil nitelikte bir borçtur. TBK’da getirilen şekil şartı ile alacaklının, özellikle matbu evrak kullanan finans kuruluşlarının kötüniyetli davranışlarının önlenmesi amaçlanmıştır. Bu düzenleme ile artık kefilin el yazısı ile yazılması gereken hususların boş bırakılarak sonradan doldurulmasının önüne geçilmiştir. Bu durumda, kefalet sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu miktarın, kefilin el yazısıyla yazılması kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartı olup, bu şarta aykırı olarak düzenlenen sözleşme ile kefilin sorumlu tutulması mümkün değildir. Yasadaki emredici kurala aykırı düzenlenen sözleşme karşısında menfi tespit talebinin ileri sürülmesi için bir süre öngörülmemiştir. Bu nedenle, geçersiz sözleşmeden sonra, bir süre sessiz kalınması veya kredinin kullandırılması, geçersiz sözleşmeyi geçerli hale getirmez. Açıklanan bu nedenlerle, davacının geçersiz kefalet nedeniyle kefil sıfatıyla borçtan sorumlu olmadığının kabulü gerekir. Diğer yandan, kanunun tanıdığı imtiyaz yetkisi ile bankacılık faaliyetini yürüten davalı bankanın, sözleşmenin düzenlenmesi sırasında yasada emredilen geçerlilik koşullarını denetlemesi ve yasanın emredici hükümlerine uygun şekilde sözleşmeler düzenleyerek kredi alacağını teminat altına alması gerekir. Belirtilen şekilde işlem yapılmadan, geçersiz şekilde oluşturulan sözleşme ile feri nitelikte borç üstlenen kefilin sorumlu tutulmasını hukuk düzeni himaye etmez. Yukarıda bahsi geçen sebeplerle davalı vekilinin ileri sürdüğü istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekili, müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini dava dilekçesinde talep etmiş ve bu hususu istinaf başvurusu olarak ileri sürmüştür. Dosya içerisinde davalının kötüniyetli olarak takip başlatmış olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmamakla, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Yukarıda bahsi geçen sebeplerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 5.561,93 TL istinaf nispi karar harcın davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 21.04.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.