Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/208 E. 2021/110 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/208
KARAR NO : 2021/110
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 27/06/2018
NUMARASI : 2017/880 Esas – 2018/93 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne yönelik verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin tekstil boyalarının alım satımını yaptığınıi bu akpsamda davalıya satmış olduğpu boyalardan kaynaklanan cari hesap alacağı bulunduğunu, 574.287,32 TL cari hesap alacağının tahsişli için Bakırköy … İcra Müdürlüğününn … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine giriştiklerini, davalının itiraz üzerinde taklibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili savunmasında özetle; davacının satmış olduğu boyaların bozuk çıktığını, davacının ayıplı mal sattığını, bozuk boyalar nedeniyle müvekkiline milyonlarca Türk Lirasını bulan reklamasyon faturasını kesildiğini, davacının, müvekkilin zararlarını giderilmesi için 400.000 TL ödeme yaptığını, ayıplı boyalar nedeniyle sorunsuz boyalar vermeyi ve reklamasyon faturalarını ödemeyi kabul ettiğini, bu zarar nedeniyle müvekkilinin alacaklı olduğunu, davacının bozuk olan boya bedellerini tahsil etmeye çalıştığını, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunduğunu, dönem sonlarında ödeme yapıldığını, vadesinin henüz gelmediğini, davacının borçlu olduğu tutarlar yönünden takas mahsup defiinde bulunduklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 27/06/2018 tarihli, 2017/880 Esas – 2018/93 Karar sayılı ilamıyla; “…Tüm dosya kapsamından; davacı ticari alım satım nedeniyle davalıya satmış olduğu boyaların bedelini talep etmiş, davalı ise takip dosyasında borcu bulunmadığını belirtmiş, mahkememizde ise satılan boyaların ayıplı olduğunu ileri sürmüştür. Taraflar arasında aralarında bulunan ticari ilişki kapsamında, davacı tarafından davalıya boya satılması ve bedeli hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık satılan boyaların ayıplı olup olmadığı, davalı tarafın süresinde ve usulüne uygun ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı ve ayıplı ifa var ise davalının bir zararının doğup doğmadığı ve davacıdan tahsilini talep edip edemeyeceğini hususlarında bulunmaktadır.Taraflar arasında ticari alım satım söz konusu olup TTK’nın 23/son maddesi gereğince malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belliyse alıcı iki gün içinde durumu alıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa hakları korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda Türk Borçlar Kanununun 223.maddesinin 2.fıkrası uygulanır. Yine TTK’nın 18/3 maddesi gereğince tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemiyle yapılır.Yukarıda belirtilen yasal hükümelr nezdinde dava konusu olayda ihtilafı değerlendirdiğimizde; her iki taraf tacir olup uyuşmazlık ticari alım satımdan kaynaklanmaktadır. Davalı taraf, ayıplı ifa iddiasında bulumuş olup TTK’nın 23.maddesi gereğince açık ayıplarda iki gün, açıkça belli olmayan ayıplarda sekiz gün içerisinde ayıp ihbarında bulunma yükümlülüğü bulunmaktadır. Davalı taraf bu süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunduğunu ispat edememiştir. Her ne kadar davacı ile görüştüğünü, davacının ayıplı ifayı kabul ettiğini ileri sürmüş ise de bu hususta herhangi bir delil dosyaya sunmamıştır. Yukarıda belirtilen TTK’nın 18/3 maddesi gereğince ayıp ihbarının noter marifetiyle, iadeli taahhütle veya bu maddede belirtilen şekilde yapılması gerkmektedir. Davalı tarafın bu şekilde ihbarda bulunduğuna dair bir iddiası da bulunmamaktadır. Her ne kadar bu hususta tanık dinlenmesini talep etmiş ise de uyuşmazlık ticari alım satımdan kaynaklandığından ve ortada bir eser sözleşmesi bulunmadığından ayıp ihbarında bulunduğunnun tanıkla ispatı mümkün değildir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında davalı tarafın ayıplı ifa iddiasını ispat edemediği, alım satım ve miktar konusunda da aralarında uyuşmazlık bulunmadığı, bu kapsamda yapılan itirazın haksız olduğu…” gerekçesiyle itirazın iptaline, takibin devamına, davalının likit olan borcuna karşılık itirazda bulunduğu anlaşıldığından takdiren %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Davacı şirketin satmış olduğu boyaların bozuk çıktığını, davacı tarafın ayıplı mal sattığını, davacı tarafın, davalının uğradığı zararların giderilmesi için 400.000 TL ödeme yaptığını, davacı taraf bozuk olduğunu bildiği boyaların bedelini tahsil için icra takibi başlattığını, Davacı tarafın sattığı boyaların ayıplı olduğunun bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, dosya münderecatında da yer alan İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Metalürji Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. … tarafından hazırlanan bilimsel rapor ile ayıbın açık olarak ortaya konulduğuru, 28.11.2017 tarıh ve 85901163.17/550 sayılı rapor içeriğinde yer alan tespitleri ile davacı tarafın satmış olduğu boyaların ayıplı olduğu hususunun nesnel ölçütler ile şüpheden uzak bir biçimde açıkça ortaya konulduğunu, müvekkiline ayıplı boya satıldığı hususunun bilirkişi raporu ile sabit olmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu durumun göz ardı edildiğini, öte yandan müvekkilinin zamanında ayıp ihbarında bulunmuş olup davacının hatasını kabul edip ve müvekkilinin uğradığı zararları tazmin etmeyi taahhüt ettiğini, davacı ayıplı boyaların yerine sorunsuz boya vermeyi ve müvekkilinin reklamasyon kayanaklı zararlarını gidermeyi taahhüt ettiğini, müvekkilimizin ayıp ihbarında bulunduğu ve bunun üzerine davalı tarafça ayıplı boyalar kaynaklı zararların tazmini amaçlı ödemeler yapıldığı dosya münderecatı ile sabit olduğunu, bu kapsamda davacı tarafından söz konusu zararlara karşılık gelmek üzere 200.000 TL / 50.000 TL / 100.000 TL / 50.000 TL olmak üzere 400.000 TL ödeme yapıldığı hususunu mahkemenin dikkatine sunduklarını, Müvekkilinin ayıp ihbarını derhal yaptığını hususunun izahtan vareste olduğunu, Yargıtayın güncel içtihatlarında da ayıp ihbarının tacirler arasında olsa bile bir şekle tabi olmayacağı yönünde olduğunu, nitekim emsal br Yargıtay kararında, yolda kalan ve arızalanan bir aracın servise teslim edilmesinin ayıp ihbarı niteliğinde olacağı ve ayrıca bir bildirime gerek olmadığı yönünde karar verildiğini, şu hâlde eldeki veriler ışığında davacı tarafın satmış olduğu ürünler ayıplı olup süresinde ayıp ihbarında bulunulduğunu (Y.15.H.D. 15.01.1996 T. 7272/74 sy.) (Y.15.H.D. 24.11.1989 T. 3847/4937 sy.)., diğer taraftan, davacının hem ağır kusurlu, hem de satış sözleşmesine konu emtia satıcılığını meslek edindiğini, bu bağlamda ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamayacağını, İlk derece mahkemesince savunma hakları kısıtlanarak delillerinin toplanmadığını, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunduğunu, davacı taraf aleyhinde Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyası tahtında icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin kayyıma devredildiğini, Müvekkilinin mağduriyetinin dosya münderecatıyla sabit olması dışında yeni gelişmeler yaşandığını, müvekkilinin haklılığını ve mağduriyetini bir kez daha ortaya koyan yeni gelişmeler yaşanmış olup bunları mahkemenin dikkatine sunmayı elzem gördüklerini, davacı şirket aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, mesnetsiz ve kötü niyetli davanın reddi gerektiğini, Yukarıda açıklanan nedenlerle Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.06.2018 tarihli ve 2017/880E. 2018/647 K. sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda davacı, icra takibine konu faturalarda yazılı olan malların davalıya teslim edildiğini ileri sürmüş, davalı ise akdi ilişkiyi ve malları teslim aldığını kabul etmiş, ancak kendisine teslim edilen malların ayıplı olduğuna dair davacıya ayıp ihbarında bulunduğunu bavunmuştur. Bu durumda, ayıbın varlığını ve ayıp ihbarının yapıldığını ispat yükü davalı taraftadır. Davalı, davacıya ihbarda bulunduğunu yazılı bir delil ile kanıtlayamamıştır. Bunun üzerine mahkemece, ayıp ihbarı yapıldığının kanıtlanması amacıyla yemin delili hatırlatılmış, davalının yemin delilene dayanması üzerine davacı şirket yetkilisi tarafından yemin eda edilmiştir. Davalı cevap dilekçesinde, davacı tarafından satılan boyaların ayıplı olduğu kabul edilip, 30.11.2016 tarihinde 200.000 TL, 30.11.2016 tarihinde 50.000 TL, 08.12.2016 tarihinde 100.000 TL ve yine 08.12.2016 tarihinde ayıp nedeniyle uğradığı zararlar için ödeme yaptığı, bu surette ayıbı kabul ettiği, buna göre ayıp ihbarı yapıldığının kanıtlandığı ileri sürülmüşse de icra takibine ve davacı alacağına konu faturaların Mayıs, Haziran ve Temmuz 2017 yıllarına ilişkin olduğu gözetildiğinde, davalının bu yöndeki istinafı yerinde görülmemiştir. Yine davalı yanca davacı şirket yetkilisi … ait telefona gönderilen mesaj tarihinin 25.01.2017 tarihli olduğu dikkate alındığında, bu mesaj ile süresinde ayıp ihbarı yapıldığının kabulü gerekeceği yönündeki istinaf nedeni de görülmemiştir.Davalı istinafında, ayıplı emtiayla ilgili davacıya bildirimde bulunulduğunu bu hususta tanık dinelteme taleplerinin reddedildiğini, bu surette savunma haklarının kısıtlandığnı ileri sürmüştür. Taraflar arasındaki ilişki ticari satım olup, TTK’nın 23/1-c maddesinde ayıplı mal hakkında alıcıya ihbar yükümlülüğü getirilmiştir. Alıcı muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeden satıcıdan mal bedeli konusunda istemde bulunamaz. Davalı alıcı, ihbarda bulunduğunu yazılı belge ile kanıtlamak zorundadır. (Yargıtay 19 HD 2015/5982 Esas 2015/15327 Karar 23/11/2015 T.) Davalı tarafından, ihbarda bulunulduğuna dair belge sunulamamış, davacı yan tanık dinlenmesine açıkça rıza göstermemiştir. Buna göre davalı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde görülmemiştir.Davacının ağır kusurlu olarak ayıplı mal teslim ettiğine ilişkin kanıt bulunmamakla, somut olayda TBK’nın 225. maddesinin uygulanma koşulları bulunmadığından, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf başvurusu da yerinde görülmemiştir.Davalı yanca taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunduğu, buna göre davacının dönem sonu gelmeden alacak talep edemeyeceği ileri sürülmüşse de yargılama aşamasında taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunduğuna dair bir belge sunulmamıştır. Davalının İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesinden alıp, dosyaya delil olarak sunduğu ve tek taraflı tespit şeklinde alındığı anlaşılan raporun dava tarihinden sonra alındığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki mahkemece ayıp ihbarının TTK’nın 23/son maddesi uyarınca süresinde yapıldığı kanıtlanmadığı gerekçesiyle sonuca gidilmiş olup, davalının satılan boyaların ayıplı olduğunun bu rapor ile kanıtlandığı, bu nedenle ayıp iddiasının kanıtlandığı yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir. Davacı şirkete ve yöneticilerine karşı yürütülen soruşturmalar kapsamında kayyım tayin edilmiş olmasının eldeki davaya etkisi bulunmadığından, davalı vekilin istinaf dilekçesinde yer verdiği bu hususlar dairemizin istinaf incelemesi kapsamında değerlendirebileceği hususlar olmamakla, bu yöndeki istinaf nedenleri de yerinde görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 29.386,27 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28/01/2021 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.