Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2078 E. 2022/498 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2078
KARAR NO: 2022/498
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/04/2019
NUMARASI: 2016/357 E. 2019/351 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; davacının “…” markasını 29/09/1983 tarihinde tescil ettirerek toptan ve parekende bal ticareti yaptığını, davacının aynı zamanda 5262 sayılı kanuna göre Ekolojik Tarım Müteşebbis Sertifkası sahibi olduğunu ve organik süzme bal, petekli bal ve polen üretim ve satış işlemi ile uğraştığını, davacının Türk Patent Entstitüsüne müracat ederek … TPE nolu “…” markasının tescilini talep ettiğini, davalı şirketin, şirket sahibi (…) ile aynı soyadını taşıyan kişilere ait ve Bakanlıkça para cezası kesilen … San. Ltd. Şti. ile aynı adreste Ocak 2015 tarihinde kurulduğunu ve “…-…” adlı balların Bakanlıkça hileli ürünler listesinde yayınlandığını, davalı şirketin kendine veya yakınlarına ait TV ve Radyo kanalları veya başka medya kanalları ile yazılı ve görsel olarak yaptığı reklamlarla haksız rekabet fiilini işlediğini, davalı şirketin 5262 sayılı Yasa’ya göre “Ekolojik Tarım Ürünü Sertifikası” almadan davacı şirketin belge aldığı ve başka markalardan ayırt edici özelliğe sahip “…” ve “…” adını kendi şirket adı olarak koyduğunu ve aynı şekilde bal ticareti yaptığını , davalı firmadan alınan ürünün, Türk Gıda Kodeksine uygun olup olmadığı noktasında Bakırköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/46 D. İş sayılı dosyasıyla tespit yapıldığını, davalı firmadan “…” adı altında bal satın alan bir kısım tüketicilerin satın alınan balların sahte ve tağşiş edilmiş olduğu hususunda müvekkilini arayarak şikayetlerini bildirdiklerini, davacı müvekkilinin sahip olduğu markanın piyasadaki güvenirliğinin haksız rekabet yoluyla zedelendiğini, sonuç olarak davalı tarafın davacı şirket ile aynı iş dalında tescilli ticaret ünvanının ayırtedici kısmı olan “…” ibaresini ve “…” ibaresi aynen kullanılmak suretiyle ticaret ünvanı tescil edilmek ve ticari faaliyette bulunmak suretiyle ünvana tecavüz ve haksız rekabet yapıldığını belirterek, unvana tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile tecavüzün kaldırılmasına, davalıya ait ticaret ünvanında yer alan “…” ve “…” ibaresinin silinmesine, durumun ticaret sicil müdürlüğüne bildirilmesine, mevcut tecavüzün durdurulması yönünde ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, hüküm özetinin Türkiye genelinde yayınlanan yüksek trajlı bir gazetede ilan edilmesine, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili firmanın … Ltd. Şti. unvanını tescil ettirirken herhangi bir müdahale ve itirazla karşılaşmadıklarını, her ne kadar karşı taraf hak ihlanının devam ettiğini iddia etmekte ise de davacı tarafın ihtarından sonra şirket ünvanının değiştirildiğini ve Ticaret Sicil Gazetesi’nde yeni ünvanın ilan ettirildiğini, müvekkili firmanın ticaret ünvanının “… Ltd. Şti.” şeklinde değiştirildiğini, müvekkili şirket tarafından herhangi bir haksız rakebet ve marka tecavüzü yapılmadığını, herhangi bir tecavüz mevcut olmadığından buna ilişkin ihtiyati tedbir isteminin de haksız olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli ticaret ünvanını kullanmadığı göz önüne alınarak ticari sicilden ünvan silinmesi talebinin ve ilana yer olmaması nedeniyle bu taleplerinin yersiz olduğunu belirterek, davadaki tüm talepler bakımından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı ve davalının aynı iş kolunda faaliyet gösterdikleri, davacının “…” markasını 1983 yılında tescil ettirdiği, 1996 yılında davacının “… – …” unvanı ile ticaret odasına kaydolduğu, dava tarihi olan 14.04.2015 tarihinde davalı şirketin unvanının … Ltd. Şti olduğu, görüleceği üzere ticari unvanın vurgu sözcüğünün “…” olduğu, tescilde öncelik ilkesi gereği davacının ticaret unvanının korunması gerektiği, davalı şirketin dava tarihinden sonra 22.06.2015 tarihinde unvanını “… Şti.” olarak değiştirdiği, davalı şirket ile aynı adreste faaliyet gösteren “… Ltd Şti” unvanlı şirket arasında hem aynı adresi kullanmaları hem de ortaklarının aynı soyadlarını taşımaları nedeniyle organik bağ olduğunun değerlendirilebileceği, “… San Ltd Şti” tarafından satılan taklit veya tağşiş edilmiş ballar satıldığı bu nedenle bu şirketin ürünlerinin Bakanlığın taklit veya tağşiş edilmiş ballar listesinde yayınlandığı, … Ltd. Şti’nin reklamlarından ve verdikleri telefon ve internet adreslerinden verilen siparişlerde taklit veya tağşiş edilmiş bal gönderildiği bu nedenle davacı şirketin ticari itibarının zedelendiği ve manevi anlamda zarara uğradığı, ancak davacı şirketin bu nedenle satışlarının azalmadığından davacı şirketin maddi bir zarara uğramadığına kanaat getirilmiştir. Açıklanan nedenlerle miktar itibariyle de hakkaniyete ve hukuka uygun manevi tazminat talebinin kabulüne, maddi tazminatın ise maddi bir zarar meydana gelmediği ispatlanamadığından reddine, davalı şirket dava sırasında unvanını değiştirdiği için unvana tecavüzün kaldırılmasına ve ‘…’ ile ‘…’ ibaresinin silinmesine ilişkin talepler konusuz kaldığından buna ilişkin karar verilmesine yer olmadığı” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının haksız rekabetinin tespiti ile 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, maddi tazminata ilişkin talebin reddine, unvana tecavüzün kaldırılmasına ve “…” ile “…” ibaresinin silinmesine ilişkin talepler konusuz kaldığından buna ilişkin karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin kendisine yapılan ihtardan sonra Ticaret Siciline ünvan değişikliği ile ilgili olarak hemen başvuruda bulunduğunu, dolayısıyla müvekkili şirketin tescilli ünvanını yeni ünvan alınana kadar kullanılmak durumunda kaldığını, zira Yargıtay 11. HD’nin 06.07.2004 tarihli, … sayılı kararında de belirtildiği gibi tescilli ticaret ünvanının sicilden terkin edilme anına kadar kullanılmasında her hangi bir usulsüzlük olmadığını, Davacı tarafın, müvekkili şirketin satış yaptığı ballar ile ilgili olarak şikayetler olduğu iddiasının dayanağı olarak davalı şirketin adresinin ve ortaklarının soy isimlerinin “…” ile aynı olması husunu gösterdiğini, halbuki müvekkili şirketin tüzel kişiliğinin bahsedilen şirketten ayrı olduğunu, adres ve ortak soy isimlerinden yola çıkarak böyle bir çıkarımda bulunulmasının mümkün olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 50 vd.maddeleri uyarınca ticaret unvanın korunması ve aynı Kanun’un 54 vd. maddeleri uyarınca haksız haksız rekabetin tespiti,önlenmesi, maddi ve manevi tazminet taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davanın tarafı olan şirketlerin türleri bağlamında ele alındığında, limited şirketler ile anonim şirketlerin ticaret unvanlarının nasıl olacağına ilişkin hüküm, TTK’nın 43.maddesinde yer almaktadır. Anılan düzenlemeye göre, “(1) Anonim, limited ve kooperatif şirketler, işletme konusu gösterilmek ve 46 ncı madde hükmü saklı kalmak şartıyla, ticaret unvanlarını serbestçe seçebilirler. (2) Ticaret unvanlarında, ‘anonim şirket’, ‘limited şirket’ ve ‘kooperatif’ kelimelerinin bulunması şarttır. Bu şirketlerin ticaret unvanında, gerçek bir kişinin adı veya soyadı yer aldığı takdirde, şirket türünü gösteren ibareler, baş harflerle veya başka bir şekilde kısaltma yapılarak yazılamaz.” Buna göre anonim ve limited şirketlerin unvanlarının çekirdek kısmı, şirketin türünü gösteren ibare (anonim şirket/limited şirket) ile şirketin işletme konusundan oluşur. Unvana ek almak ise kural olarak serbesttir. Bu serbesti, TTK’nın 46/1.maddesinde, “Tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve fınansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bulunmamak, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmamak şartıyla; her ticaret unvanına, işletmenin özelliklerini belirten veya unvanda yer alan kişilerin kimliklerini gösteren ya da hayalî adlardan ibaret olan ekler yapılabilir.” şeklinde ifade edilmiştir. Ticaret unvanına ek almanın zorunlu olduğu hallerden biri TTK’nın 45. maddesinde gösterilmiştir. Bu hükme göre; “Bir ticaret unvanına Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılır.” TTK’nın 52/1.maddesi uyarınca ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde, bir başkası tarafından kullanılması halinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir, maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir.”Davacı vekili dosyaya ibraz etmiş olduğu 30.05.2016 tarihli beyan dilekçesinde; davalı şirket sahibi ile aynı soyadı taşıyan kişilere ait … Ltd. Şti. ile aynı adreste kurulu olduğunu, bu firma tarafından üretilen balların bakanlıkça hileli ürünler listesinde yayınlandığını, bu sebeple davacının …, … ve … markalı ticaret unvanına karşı tecavüzün menine, haksız rekabetin tespitine, davalıya ait ticaret unvanında yer alan “…” ve “…” ibaresinin unvandan silinmesini, fazlaya dair talepler saklı kalmak suretiyle şimdilik 5.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 24.04.2017 tarihli celsede davacı vekilinin öncelikle dava dilekçesindeki talebinin unvana tecavüz olarak belirlediğini, davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde ise dava sebebini markaya karşı haksız rekabet şeklinde değiştirdiğini, bu duruma muvafakatlarının bulunmadığını beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 05.10.2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacının … markasının 1983 yılında tescil edildiği, 25.07.1996 tarihinde ise “… ” unvanı ile davacının ticaret odası kaydının mevcut olduğu, davalı şirketin “… Ltd.Şti.” ibareli ticaret unvanının dava açılışından sonra “… Ltd.Şti” olarak ilan edildiği, bu suretle unvana tecavüzün önlenmesine yönelik davanın konusuz kaldığı, dava tarihi itibariyle, tescilden öncelik ilkesi gereği davalının bahsi geçen ticaret unvanını kullanmasının, unvana tecavüz ve haksız rekabet fiilini teşkil ettiği değerlendirmeleri yapılmıştır. İlk derece mahkemesince maddi tazminata ilişkin dava reddedilmekle davacı vekili tarafından yapılmış bir istinaf başvurusu bulunmamaktadır. Haksız rekabetin tespiti ve manevi tazminat yönünden; TTK’nın 56/1.e maddesi uyarınca, haksız rekabet halinde davacı, TBK’nın 58.maddesindeki koşulların varlığı halinde manevi tazminat talep edebilir. TBK’nın 58. Maddesinde ise, “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre manevi tazminata karar verilebilmesi için 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 24. maddesi hükmünde genel olarak açıklanan kişilik haklarına bir saldırı bulunması, hukuka aykırı fiil sonucunda kişilik haklarının zarar görmüş olması zorunludur. Bakırköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/46 Değişik sayılı dosyasına ibraz edilen 21.04.2015 tarihli bilirkişi raporunda; talep edenin … ve … karşı tarafın ise … Ltd. Şti. oldukları, talep edenlerin iddiasının, … firmasına bakanlıkça defalarca ceza kesilerek satışlarının yasaklanması üzerine bu kez aynı aileye ait kişilerin … Şirketi’ni kurarak aynı adreste aynı işi yapmaya başladıkları hususuna dayandığı anlaşılmaktadır. Tespit neticesi … şirketi reklamlarından, telefon ve internet adreslerinden davacı tarafından sipariş verilen balın üretici firmasının ambalaj üzerindeki etikete göre … Ürünleri olduğu, İstanbul Gıda Kontrol laboratuvarlarında yapılan tetkik sonucuna göre söz konusu balın gıda tebliğine uygun olmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir. Çukurova Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti evraklarına göre; aynı şekilde davalı şirketten bal satın alan bir tüketicinin dahi teslim alınan balın gerçek olmadığının anlaşılması üzerine davacı firmaya karşı şikayette bulunduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince talimat yoluyla dinlenen davacı tanığı beyanında, davalının taklit ve tağşiş edilmiş nitelikte mal sattığı yönünde beyanda bulunmuştur. Bu durumda, davacının, iddia ettiği olayların kişilik hakkını, örneğin hayatını, sağlığını, vücut bütünlüğünü, şeref ve haysiyetini ya da somut olayda iddia edildiği üzere ticari itibarını nasıl ihlal ettiği hususunu somut olarak açıklaması ve bu iddialarını ispat etmesi gerekir. Somut olayda az yukarıda bahsi geçtiği üzere davalının, davacının ticaret ünvanına yönelik haksız rekabet niteliğindeki eylemi gerçekleştirdiği subuta ermiştir. Bakırköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/46 Değişik sayılı dosyasına ibraz edilen 21.04.2015 tarihli bilirkişi raporunda davalının gıda tebliğine uygun olarak iş yapmadığı anlaşılmış olmakla; bu tespiti destekler nitelikte tanık beyanı ve Çukurova Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti evrakları mevcuttur. Sonuç olarak davalının subuta eren haksız rekabet eylemi ile davacının ticari itibarını zedelediği kanaatine varıldığından ve bu eylemler sonucunda davacının ticari itibarının zedelendiği, böylece kişilik haklarının zarar gördüğü kanaatine varıldığından, ilk derece mahkemesince haksız rekabetin tespitine ve manevi tazminatın tahsiline ilişkin hükmünde usul ve yasaya aykırılık bulunmamış, bu nedenle davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenlerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 597,85 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 22.04.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davalı vekiline vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.