Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2073 E. 2022/496 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2073
KARAR NO: 2022/496
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2019
NUMARASI: 2018/295 E. 2019/206 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkilinin Yunanistan’da kurulmuş Atina merkezli bir havayolu şirketi olduğunu, davalının İstanbul’da kurulu bir turizm acentesi olduğunu, çeşitli havayollarının acenteliğini yaptığını, taraflar arasında 01/02/2012 tarihli bir acentelik sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme gereğince davalı şirketin, müvekkilinin Türkiye’deki genel satış acentesi olarak tayin edildiğini, davalının bu sözleşme ile kendisine verilen yetkiyi kullanarak müvekkilinin biletlerini sattığını ve paralarını tahsil ettiğini, ancak davalının davacı adına yaptığı tahsilatların bir kısmını müvekkiline aktarmayarak uhdesinde tuttuğunu, davalının sözleşme gereğince ilk iki taksidini ödediğini, ancak kalan dört taksiti vadesinde ödemediğini, ödenmeyen toplam tutarın 66.726,90 € olduğunu, davalı şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün …-…-…-… esas sayılı dosyaları üzerinden 11/10/2017 tarihinde dört adet icra takibi başlatıldığını, davalının itirazları neticesinde icra takiplerinin durduğunu belirterek, bu icra takiplerine vaki itirazların iptali ile takiplerin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatlarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin iş bu davada davalı sıfatı bulunmadığını, davacı ile akdedilen 01/02/2012 tarihli sözleşmenin tarafının dava dışı … Limited Şirketi olduğunu, bu şirket ile müvekkili şirketin farklı tüzel kişiliklere sahip olmasından ötürü müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, bu nedenle pasif husumet yokluğu nedeni ile davanın reddi gerektiğini, ayrıca icra takiplerine dayanak yapılan 05/12/2014 tarihli sözleşmede yer alan şirket kaşesi ve kaşe üzerindeki imzanın müvekkili tarafından atılmadığını belirterek, davanın reddine ve kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, icra takiplerine itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda davacı şirket ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında 01/02/2012 tarihli “yolcu genel satış acenteliği sözleşmesi” akdedildiği, takibe konu borcun anılan sözleşmeden kaynaklandığı iddia edilmiştir. Davacı vekili 01/02/2012 tarihli sözleşmeden kaynaklanan borcun ödenmesi için müvekkili ile davalı şirket arasında icra takiplerine konu 05/12/2014 tarihli sözleşmenin akdedildiğini öne sürmüş, davalı vekili 01/02/2012 tarihli sözleşmeye müvekkilinin taraf olmadığını, bu nedenle anılan sözleşmeden kaynaklanan borçtan sorumlu tutulamayacağını, kaldı ki 05/12/2014 tarihli sözleşmede müvekkilinin ünvanı altındaki kaşenin müvekkiline ait olmadığını, imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını savunmuştur. Sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereği sözleşme kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları da sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatlarında ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır. Somut olayda icra takibine konu borcun 01/02/2012 tarihli sözleşmeden kaynaklandığı iddia edilmiş olup, davalı anılan sözleşmenin tarafı değildir. Davacı vekili, davalı şirket ile dava dışı … Ltd. Şti.’nin münferiden imza yetkilisinin … adlı kişi olduğunu, icra takiplerine dayanak 05/12/2014 tarihli sözleşme altındaki imzanın da … adlı kişiye ait olduğunu öne sürmüştür. Bu durumda uyuşmazlığın çözümü için icra takiplerine dayanak 05/12/2014 tarihli sözleşme nedeni ile davalının takiplere konu borçtan sorumlu olup olmadığının, taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisinin tespiti ile anılan sözleşmede yer alan imzanın sözleşme tarihi itibari ile davalıyı temsile yetkili kişiye ait olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Davacı vekili aşamalardaki beyanında 05/12/2014 tarihli sözleşme aslının davalı tarafta olduğunu, davalı tarafın bu sözleşmeyi müvekkiline e-mail yolu ile gönderdiğini öne sürmüştür. İmzada sahtelik iddiasının varlığı halinde belge aslı ve mukayese belgeler üzerinde teknik inceleme yapılması gerekmektedir. Bu nedenle davalı tarafa 6100 sayılı HMK 220/2 maddesi uyarınca yemin teklifinde bulunulmuş, davalı tarafça yemin teklifi kabul edilerek eda edilmiştir. Davalı şirket yetkilisi … 21/03/2019 tarihli duruşmadaki imzalı yeminli beyanında 05/12/2014 tarihli sözleşme altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, davacı taraf ile davalı şirket arasında bu sözleşmenin düzenlenmemiş olduğunu, sözleşmedeki imzanın kopya olduğunu beyan etmiştir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK md. 6). Somut olayda ispat yükü davacı tarafta olup, davacı iddialarını ispat edememiştir. Tüm bu sebeplerden dolayı ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. İİK 67 maddesi uyarınca itirazın iptali davasında borçlu-davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklının takibe geçmede haksız ve kötü niyetli olması zorunludur. Somut olayda dava ispatlanamamış olup, davayı ispatlayamama hali kötü niyet sayılamayacağı” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlayarak, ibraz edilen delillerin hepsinin, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi, tereddüte yer bırakmayacak şekilde kanıtlar nitelikte olduğunu, ilk derece mahkemesinden tarafların ticari defterlerinin incelenmesini talep ettikleri halde taleplerinin gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmesi suretiyle adil yargılanma hakkının ortadan kaldırıldığını, Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, acentelik sözleşmesi kapsamındaki alacağı tahsili amacıyla başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davaya esas İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; alacaklının …, borçlunun … A.Ş. olduğu, 15.000 Euro asıl alacak ( 29.02.2016) ve 1.634,38 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplamda 72.425,24 TL’nin takibe konu edildiği, takip sebebi olarak 05.12.2014 tarihli sözleşmenin gösterildiği, itiraz eden vekilinin icra dosyasına itirazında müvekkiline borcu olmadığından bahisle takibe borca ve faize itiraz etmiş olduğu anlaşılmıştır. Davaya esas İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklının … borçlunun … A.Ş olduğu, 15.000 Euro asıl alacak ( 29.01.2016) ve 1.783,56 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplamda 72.812,13 TL’nin takibe konu edildiği, takip sebebi olarak 05.12.2014 tarihli sözleşmenin gösterildiği, itiraz eden vekilinin icra dosyasına itirazında müvekkiline borcu olmadığından bahisle takibe borca ve faize itiraz etmiş olduğu anlaşılmıştır. Davaya esas İstanbul …İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklının … borçlunun … A.Ş olduğu, 21.726,90 Euro asıl alacak ( 29.04.2016) ve 2.208,41 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplamda 103.838,54 TL’nin takibe konu edildiği, takip sebebi olarak 05.12.2014 tarihli sözleşmenin gösterildiği, itiraz eden vekilinin icra dosyasına itirazında müvekkiline borcu olmadığından bahisle takibe borca ve faize itiraz etmiş olduğu anlaşılmıştır. Davaya esas İstanbul …İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklının … borçlunun … A.Ş olduğu, 15.000 Euro asıl alacak ( 29.03.2016) ve 1.613,84 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplamda 72.075,80 TL’nin takibe konu edildiği, takip sebebi olarak 05.12.2014 tarihli sözleşmenin gösterildiği, itiraz eden vekilinin icra dosyasına itirazında müvekkiline borcu olmadığından bahisle takibe borca ve faize itiraz etmiş olduğu anlaşılmıştır. Az yukarıda bahsi geçen icra dosyalarına dayanak yapılan 05.12.2014 tarihli sözleşmenin taraflarının; alıcı sıfatıyla … Limited Şirketi, satıcı sıfatıyla … olduğu, sözleşmenin alıcının satıcıya olan 967.026,90 Euro tutarındaki borcunun yapılandırılmasına/taksitlendirilmesine ilişkin yapıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşme her iki tarafça imzalanmıştır. Davacı vekili, dava dilekçesinde 01.02.2012 tarihinde taraflar arasında bir acentelik sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme çerçevesinde … A.Ş’nin, …’ın Türkiye’deki genel satış acentası olduğunu öne sürmüştür. Davacı tarafından ibraz edilen 01.02.2012 tarihli “Yolcu genel satış acenteliği sözleşmesi” altındaki imzanın … Ltd.Şti.’ne ait olduğu görülmektedir. Davalı vekili ise cevap dilekçesinde husumet itirazında bulunarak; müvekkili şirketin … A.Ş. olduğunu, halbuki davacı tarafından dosyaya ibraz edilen 01.02.2012 tarihli sözleşmenin davacı ile … Ltd. Şti. arasında yapıldığını beyan etmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; … Ltd. Şti. ile davalı … A.Ş.’nin her ikisinin imza yetkilisinin münferiden … olduğunu, davalı … A.Ş. tarafından müvekkili adına keşide edilen beş adet komisyon faturası altındaki adresin … Ltd.Şti.’ne ait imza sirkülerinin arkasındaki noter beyanı içinde yer aldığını, her ne kadar yolcu satış acenteliği sözleşmesi dava dışı … Ltd. Şti adına imzalanmış ise de sözleşmede acenteye düşen borç ve yükümlülüklerin …A.Ş tarafından yerine getirildiğini belirtmiştir. Davalı vekili tarafından dosyaya ibraz edilen Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 24 Ekim 2014 tarihli, 8680 sayılı nüshasının 453. sayfasının incelenmesinde; 14.10.2014 tarihli 2013 yılına ait Genel Kurul Toplantısında …’ün üç yıl süre ile Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildiği ve şirketi münferiden imza ile temsile yetkili olduğu görülmektedir. Dosya içerisindeki İstanbul … Noterliğine ait 01.02.2012 tarihli … yevmiye numaralı imza sirkülerinin incelenmesinde, … Ltd. Şti.’ni münferit imzaları ile temsile yetkili olanların … ve … oldukları anlaşılmaktadır. Davacı vekili 01.11.2018 tarihli duruşma sırasındaki beyanında; 05.12.2014 tarihli sözleşmenin aslının davalı tarafta olduğunu, davalı tarafın da bu sözleşmeyi müvekkiline e-mail yoluyla gönderdiğini iddia etmiş olsa da davalı vekili aynı celsede 05.12.2014 tarihli sözleşme aslının müvekkilinde bulunmadığını, çünkü müvekkilinin imzaladığı böyle bir sözleşmenin bulunmadığı ileri sürmüştür. 28.02.2019 tarihli celsede mahkemece resen HMK’nın 202/2. maddesi uyarınca davalı tarafa yemin hatırlatılmış, davalı vekili ise yemin teklifini kabul ettiklerini, yemini eda etmek üzere gelecek celse müvekkili şirket yetkilisinin hazır edeceğini beyan etmiş, 21.03.2019 tarihli celsede davalı şirket yetkilisi 05.12.2014 tarihli sözleşmenin altındaki imzanın kendisine ait olmadığı, karşı taraf ile aralarında böyle bir sözleşmenin düzenlenmediği, sözleşmedeki imzanın kopya olduğu yönünde yemin etmiştir. İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlı olup icra takibinde borcun sebebi olarak 05.12.2014 tarihli sözleşmenin gösterildiği, bahsi geçen sözleşmenin taraflarının alıcı sıfatıyla … Limited Şirketi, satıcı sıfatıyla … olduğu, bu noktada, takibe esas 05.12.2014 tarihli sözleşmede taraf olarak … Limited Şirketi gösterilmiş olsa da esasen söz konusu sözleşmenin her iki şirketin de yetkilisi olan … tarafından … A.Ş adına imzalanmış olduğuna dair iddianın varlığı karşısında, eldeki davanın davalı tarafı olana … A.Ş. ile davacının ticari defterleri incelenmek suretiyle davanın ve icra takibinin tarafı olan … A.Ş. açısından takibe konu 05.12.2014 tarihli sözleşmeden kaynaklı olarak davacının davaya esas icra takiplerine konu olan miktarda alacak talep edip edemeyeceğinin bilirkişi incelemesi yoluyla denetlenmesi gerekmektedir. Zira taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmasa dahi aradaki ticari ilişki kapsamında alacaklılık ve borçluluk ilişkisi doğuran belgeleri, taraflar ticari defterlerine kayıt ettikleri taktirde deftere kaydedildiği şekilde ticari ilişkinin benimsenmiş olduğunun kabulü gerekeceğinden, artık zaten söz konusu ticari ilişkinin ispatı açısından yazılı bir sözleşmenin varlığı aranmayacaktır. İlk derece mahkemesince, davanın çözümünde önemli bir delil olan ticari defterlerin incelenmesi yapılmamıştır. Mahkemece, temel ilişkiye dair tüm deliller toplanarak sonuca gidilmediğinden, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-İlk derece mahkemesince verilen hüküm, Dairemizin iş bu kararı ile ortadan kalktığından, İİK’nın 36/5. maddesi gereğince yatırılan teminatın, yatıran tarafa iadesine, 5-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 22.04.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.