Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/207 E. 2021/143 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/207
KARAR NO : 2021/143
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/02/2018
NUMARASI : 2016/1279 Esas – 2018/134 Karar
DAVA: Şirket Ortağı Olmadığının Tespiti
Taraflar arasındaki davacının davalı şirketlerde ortak olmadığının tespiti istemli açılan davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu görülmekle, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Ltd. Şirketine 07.09.2005 tarihinde, … Ltd. Şirketine 25.10.2005 tarihinde ortaklığını Gebze Ticaret Sicile tescil ettirdiğini, söz konusu her iki şirkette 800 paya ayrılmış ve payların …, 10 payın … adına tescil edildiğini, müvekkilinin …’ın şirketlerin diğer ortağı olan … ile … Ltd.Şti’e 32.000,00 TL karşılığında ortak olma amacıyla anlaştığını, 7.000,00 TL nakit, 25.000,00 TL senet olarak ödendiğini, şirketin usulüne uygun bir şekilde 06/09/2005 tarihinde kurulduğunu, taraflar arasında anlaşmazlık çıktığını bunun üzerine müvekkilinin şirketten ayrılmak istediğini diğer hissedar … ilettiğini, 24.10.2005 tarihinde çıkış işlemlerini yapmak için Gebze ….Noterliği’ne gidildiğini, bu işlem nedeniyle …’nin müvekkile imzalattığı belgelerin şirketten çıkmaya ilişkin olmayıp …Ltd.şirketinin kuruluşuna yönelik olduğunu, şirketten ayrılmak isteyen müvekkilinin önüne gelen hiçbir evrakı okumadan imzaladığını, bu itibarla şirketten ayrıldığını düşünen müvekkilinin aslen yeni bir şirkete daha ortak edildiğini, şirkete ortak olmak amacıyla daha önce ödemiş olduğu senetlerin ve 7.000,00 TL’nin 5.300,00 TL’sini geri aldığını, bu olaylardan yaklaşık 3 yıl sonra ….Ltd.Şirketi hakkında tahakkuk edilen vergi borcunun halen ticaret sicilde ortağı görülen müvekkiline tebliğ edilmesi nedeniyle bu şirketin ortağı olduğunu öğrenen müvekkilinin, … söz konusu şirketin borçlarından dolayı müvekkilinin bir sorumluluğunun olmadığına dair kaşeli ve ıslak imzalı bir yazı verdiğini, 2013 yılı sonlarına doğru müvekkili adına her iki şirket için vergi borcundan dolayı ödeme emri gönderildiğini, bu takip nedeniyle müvekkilinin mülkiyetinde bulunan …. plakalı aracın ve SGK’dan almakta olduğu emekli maaşına haciz konulduğunu,yaklaşık 3 yıldır müvekkilinin maaşından 1/4 kesinti yapıldığını ayrıca müşteri bulmuş olduğu aracını da satamadığını, söz konusu şirketlerin hukuken ortağı görünse de fiilen şirketlerle bir alakasının olmadığını, hiçbir yönetim kurulu toplantısına katılmadığını, kar payı ödemesi yapılmadığını, şirket ortağı olmasından kaynaklanan hiçbir hakkını kullanmadığını beyanla müvekkiline ait araç ve emekli maaşı üzerindeki haczin kaldırılmasına, söz konusu iki şirketin ortağı olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. Davalı şirketlerin yetkilisi davaya karşı beyan dilekçesinde; …’ın şirkete ortak olduğu 30.000,00 TL şirket hesabına banka vasıtasıyla ödemesi gerekirken bu güne kadar ödemediğini, tanıkların yalancı tanıklık yaptıklarını, kendisinden 300.000,00 TL para almak istediklerini parayı vermeyince bu yola başvurduklarını, sahtecilik olmadığını, ortaklığın ve tüm belgelerin resmi olduğunu bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 15/02/2018 tarihli, 2016/1279 Esas – 2018/134 Karar sayılı kararında, “… Davacı açmış olduğu bu dava ile davalı şirketlerde ortak olmadığının tespitini talep etmektedir. Dava dilekçesinde kendi iradesi ile … Limited şirketine ortak olduğunu, daha sonra diğer hissedar … ortaklıktan ayrılmak istediğini bildirdiğini, bunun üzerine 24/10/2005 tarihinde çıkış işlemleri yapmak üzere Gebze …. Noterliğine gittiklerini, bu işlem nedeniyle … davacıya imzalattığı belgelerin şirketten çıkmaya ilişkin değil aksine … Limited şirketi kuruluşuna ilişkin olduğunu bildirerek bu şirkete üye olmak yönünde bir iradesi bulunmadığını iddia etmektedir. Davacı iddiasını ispat bakımından mahkememize tanık dinletmiştir. Ancak dinlenen tanıkların noterde yapılan davalı … Limited şirketinin kuruluşuna ilişkin işlemler konusunda bilgi ve görgüleri yoktur. Dosya kapsamında bulunan şirket kayıtları incelendiğinde özellikle … Limited şirketinin 29/11/2005, 10/06/2008 tarihli kararlarında ve şirket ana sözleşmesinde davacının da imzasının bulunduğu görülmektedir. Davacı sadece kuruluş sırasında değil sonraki tarihli işlemlerde ve kararlar da imza atmıştır. Şirketin kuruluş işlemleri de noterden yapılmıştır. Davacı noterde düzenlenen belgelere atmış olduğu imzasını ve şirket kayıtlarında bulunan diğer imzalarını itiraz etmeyerek kabul etmektedir. Davacı dava dışı ortağın kendisini kandırdığını ispat edecek delilleri ortaya koyamamıştır. Aksine dosya içerisinde bulunan şirket kayıtları arasındaki kararlarda davacının imzası da bulunmakta olup, davacının şirketin işleyişine de katıldığı görülmektedir. Bu nedenle dava dilekçesinde iddia edildiği şekilde noterde yapılan şirket kuruluş işleminin davacının iradesine aykırı olduğu, diğer ortak tarafından davacının kandırılarak … Limited Şirketinin kuruluşunun yaptırıldığı iddiasının ispat edilemediği kanaatine varılmıştır. Davalı … Limited şirketin kayıtları incelendiğinde ana sözleşmede davacının imzasının bulunduğu, davacının sermaye koyarak bu şirkete ortak olduğu, kuruluşa ilişkin işlemler yapılarak ticaret sicilde kayıt yapıldığı ayrıca ticaret sicil gazetesinde de ilan yapıldığı, bu itibarla ortaklığa ilişkin prosedürün tamamlandığı, hukuken geçerli bir ortaklık bulunduğu anlaşılmaktadır. Netice olarak; Davacının TTK hükümleri gereğince davalı şirkete ortaklığının gerçekleştiği ve halen ortak olarak gözüktüğü; davacının, ortaklığının TBK.’nun 30 vd. maddelerinde düzenlenen irade bozuklukları hallerine girdiği, ortak olma iradesinin bulunmadığı, her iki şirkete ortaklığının da geçersiz olduğunu ispat edilemediğinden …” davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Müvekkilinin bulunduğu adresinde standart bir hayat sürmekte olup semt pazarında tezgahçılık yaptığını, yaşamı boyunca hiç bir zaman maddi boyutu yüksek bir işin içine girmediğini, tanık beyanları ve dosya içeriğinden de tespit olunacağı üzere müvekkilinin işlerini büyütmek açısından gıda malzemesi alıp satmak maksadı ile bu işi yaptığını düşündüğü dosyada ismi geçen … ile konuştuğunu ve konuda bir anlaşma sağladığını, ancak müvekkilinin yapılan aldatma ve saikte yanılgıya düştüğünü ve davalı olan şirketlerde kendini ortak olarak bulduğunu ve bu durumu farketmesi arabasını satma isteği ortaya çıktığında hacizli olduğunu öğrenmesiyle vuku bulduğunu, daha sonra bahsi geçen kişi ile yapılan görüşmede maddi bir hata olduğunu ve bütün sorumluluğun kendisine ait olduğunu beyan eder bir evrak verdiğini, ilgili bu evrakın dosyada mevcut olup ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararında bahsi geçen evrakı değerlendirmeye dahi almadığını, bu açıdan karar verdiğini, Müvekkilinin ortak olarak gözüktüğü davalı şirketlerin sermaye paylarına baktığımızda müvekkili ile ilgili şirketlere %1.25 oranında hisse sahibi olduğunun gözüktüğünü, bu durumun hayatın olağan akışında bir şirkete ortak olmak isteyen bir kimsenin maddi karşılığı olan 250,00 TL tutarında ki bir ortaklığı kabul etmesi ve istemesi aykırı olacağı gibi hiç bir kimsenin bu kadar düşük bir pay oranında kendini sorumlu tutmasını beklemesinin olağan dışı bir durum olacağını, aynı zamanda dosyada var olan bilirkişi raporunda davalı şirketlere ilişkin ortaklar pay defterleri, karar defterleri ve genel kurul müzekkere defterleri istenmiş davalılarca bu evraklar sunulmuş ancak herhangi bir şekilde dosyada bir ek rapor çıkartılmadığını, itirazları dikkate alınmadan karar verildiğini, Daha sonra 2013 yılı sonralarına doğru müvekkili adına her iki şirket için vergi borcundan dolayı ödeme emri gönderildiğini, bu takip nedeniyle müvekkilinin mülkiyetinde bulunan … Plakalı aracına ve SGK’dan almakta olduğu emekli maaşına haciz konulduğunu, yaklaşık 3 yıldır müvekkilinin maaşından 1/4 kesinti yapıldığını, ayrıca müvekkilinin müşteri bulmuş olduğu aracını da satamadığını, Yukarıda da açıklandığı üzere müvekkilinin söz konusu şirketlerin hukuken ortağı görünse de fiilen şirketlerle bir alakası olmadığını, müvekkilinin bugüne değin söz konusu her iki şirket içinde hiçbir faaliyette bulunmadığını, gelinen aşamada müvekkilinin devam eden mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğini belirterek, Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının davalı şirketlerden ortak olmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı açtığı davada, davalı şirketlerdeki ortaklığının gerçek bir ortaklık olmadığını,belgeleri okumadan imzaladığını ve iradesinin sakatlanarak şirketlerde ortak yapıldığını ileri sürmüştür. Mahkeme gerekçesinde de yer verildiği üzere, davalı şirketlerin kuruluş işlemleri noterde yapılmıştır. Davacının sadece davalı şirketlerin kuruluş işlemlerinde değil sonraki tarihli işlemlerinde ve kararlarına da imza atmıştır. Kaldı ki davacı noterde düzenlenen belgelere atmış olduğu imzasını ve davalı şirket kayıtlarında bulunan diğer imzalarının sahte olduğunu da ileri sürmemiş, bilakis benimsemiştir. Davacının şirket borçlarından sorumlu tutulmayacağına ilişkin düzenlenip verildiği ileri sürülen belge, tarafların iç ilişkide birbirlerine karşı sorumlulukları kapsamında düzenlenen belge niteliğinde olup, davacının davalı şirket ortağı olmadığını kanıtlamaya yeterli değildir. Davacı vekili, dava dışı diğer ortağın, davacının iradesini sakatlayarak aldatma ve saikte yanılgıya düşerek davalı şirketlere ortak edildiğine dair iddiasını da ispatlayamamıştır. Buna göre mahkemece davanın reddi yönünde verilen karar isabetli olup, davacı vekilinini aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 04/02/2021 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.