Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2041 E. 2022/324 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2041
KARAR NO: 2022/324
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2019
NUMARASI: 2018/1116 E. 2019/929 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Yedieminlik Ücreti)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; bonolara dayalı olarak davalı aleyhine Beykoz İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip yaptıklarını, davalının borca itiraz etmediğini, takibin kesinleştiğini, ancak dosyayı takipsiz bıraktıklarını, bu nedenle 24/08/2017’de yenilendiğini ve takibe Beykoz İcra Müdürlüğünün … sayılı dosya üzerinden devam edildiğini; davalının Beykoz İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/384 Esas sayılı dosyası üzerinden dava açarak icranın geri bırakılmasına ve kendisi yönünden takibin iptaline karar verilmesini talep ettiğini; mahkemece bu talebinin kabul edilip, takibin borçlu … açısından iptaline karar verildiğini, kararı istinaf ettiklerini, istinaf taleplerinin reddine kesin olarak karar verildiğini, bu nedenle iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını; bonoların toplam bedelinin 35.000,00 TL olduğunu belirterek, bu bedelin 02/02/2012’den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin müvekkilinin ikametgahı olan Bursa Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, ayrıca bonoların zaman aşımına uğradığını, kaldı ki müvekkilinin yetmiş üç yaşında bir ev hanımı olduğunu, davacı ile herhangi bir borç ilişkisinin bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, bonolara dayalı alacak davasıdır. Mahkememizce incelenen bonoların tamamında davalımız bonoları ‘KEFİL’ sıfatıyla imzalamıştır. Bonoların zaman aşımına uğradıkları sabittir. Zaman aşımına uğrayan bonolardaki kefilin / avalistin sorumluluğu; kambiyo senedinin zaman aşımına uğraması ile sona erer. Bu husus 19. Hukuk Dairesinin 2015/11985 Esas – 2016/2030 Karar sayılı hükmü ile açık açık vurgulanmıştır. Zira davalımız olan kefil, senedin borçlusu olan dava dışı şirketin kök borcuna değil, vermiş bulunduğu senede kefil olmaktadır. Bu nedenle kambiyo senedinin zaman aşımına uğrayıp özelliğini yitirmesi ile kefilin senetten dolayı sorumluluğu sona erer. Sadece keşidecinin ( dosyamızdaki dava dışı şirketin ) Türk Ticaret Kanununun 732. Maddesine göre sorumluluğu devam eder. Bu nedenle kefile karşı açılan iş bu davanın reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve İİK’nın 33/a maddesinde “Alacaklı, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vaki olmadığını ispat sadedinde ve yedi gün içinde umumi mahkemelerde dava açabilir. Aksi takdirde icrası istenen ilamın zamanaşımına uğradığı hususu kesin hüküm teşkil eder.” düzenlemesinin bulunduğunu, ilk derece mahkemede açmış oldukları dava yukarıdaki maddeye göre açılmış bir dava olup icranın geri bırakılması kararının kesinleşmesinden sonra yedi gün içinde açıldığını, bu nedenle senette müteselsil kefil konumundaki davalının sorumluluğunun sona ermediğini, Takip konusu senet kambiyo senedi olduğundan her bir borçlunun borçtan mütesselsilen sorumlu olduğunu, takip konusu senette keşideci olarak görülen şirketin davalıya ait bir şirket olduğunu, bu konularda ilk derece mahkeme tarafından inceleme yapılmadığını, müvekkil tarafından verilen paranın bizzat davalıya verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, zamanaşımına uğramış bonolara dayalı olarak, bonolarda aval verene karşı açılmış bir alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.07.2018 tarihli 2018/323 Esas 2018/593 karar sayılı ilamında, davacının …, davalının … oldukları, dava konusunun dava dilekçesinde belirtilen toplam 35.000 TL tutarlı beş adet bonoya dayalı olarak yapılan icra takibine borçlu tarafından haksız itiraz edilmiş olduğundan Beykoz İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/384 Esasa sayılı dosyasında dava açıldığını, takibin borçlu … açısında iptaline karar verildiğini, sonuç olarak bahsi geçen icra dosyasında takibe esas olan 35.000 TL alacağı masrafa faiziyle davadan tahsiline talep edildiği, davalı vekilinin cevap dilekçesinde zamanaşımı defini ileri sürdüğü anlaşılmakla ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan bahisle usulden red kararı verilmiştir. Söz konusu kadar 10.09.2018 tarihinde kesinleşmiştir. Beykoz İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, ödeme emrinde alacaklının …, borçlunun … Olduğu, 30.000 TL asıl alacak 5.000 TL faiz alacağı, 35.000 TL toplam alacağın takibe konu edindiği, borç sebebi olarak 7.500 TL miktarlı senedin gösterildiği anlaşılmaktadır.İlk derece mahkemesince 12.03.2019 tarihli duruşma celsesinin 2 no’lu ara kararı gereği Bursa Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak davalının isticvabına ve davalıya senet fotokopisini gösterilmek suretiyle senedin altındaki hukuki işlemin ne olduğu konusunda dillenmesine, davalı gelmediği taktirde keşidecinin senet lehtarına borç verdiğini kabul edilerek değerlendirme yapılacağı hususu ihtar edilmiştir. Talimat yoluyla …’in (tanık olarak) verdiği beyanında lehtar … ile herhangi bir ticari ve özel nitelikte hukuki ilişkisinin bulunmadığını, … Organizasyonun hangi hukuki ilişkisinden dolayı söz konusu borç paranın verildiğini bilmediğini, şirket ortağı yada temsilcisi olmadığını, …’in kendisinden senetlerin altını imzalamasını istediğini, bunun üzerine senetleri imzaladığını beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince dava konusu bonolar üzerinde davalının avalist olarak imzasının bulunduğu, senetlerin zamanaşımına uğramış olması sebebiyle davalıya karşı sorumluluğunun sona erdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içerisindeki dava konusu beş adet senet fotokopisinin incelenmesinde: 10.03.2011 düzenleme tarihli ödeme günü 20.06.2011 olan 4.000 TL tutarında senedin keşidecisinin … Ltd.Şti., lehtarının … olduğu, …’in ise kefil sıfatıyla isim ve imzasının bulunduğu; 10.03.2011 düzenleme tarihli ödeme günü 30.06.2011 olan, 3.500 TL tutarında senedin keşidecisinin … Ltd.Şti., lehtarının … olduğu, … ise kefil sıfatıyla isim ve imzasının bulunduğu; 10.04.2011 düzenleme tarihli ödeme günü 20.07.2011 olan 5.000 TL tutarında senedin keşidecisinin … Ltd.Şti., lehtarının … olduğu, …’in ise kefil sıfatıyla isim ve imzasının bulunduğu; 10.03.2011 düzenleme tarihli ödeme günü 20.10.2011 olan 7.500 TL tutarında senedin keşidecisinin … Ltd.Şti., lehtarının … olduğu, …’in ise kefil sıfatıyla isim ve imzasının bulunduğu; 10.03.2011 düzenleme tarihli, ödeme günü 20.11.2011 olan 10.000 TL tutarında senedin keşidecisinin … Ltd.Şti., lehtarının … olduğu, …’in ise kefil sıfatıyla isim ve imzasının bulunduğu görülmektedir. Buna göre davalı, takip dayanağı olup mahkemeye ibraz edilen ve hükme esas alınan beş adet bononun avalisttir. Davalının avalist olduğu bonolar üç yıllık zamanaşımı dolunca kambiyo senedi vasfını kaybetmiş olup, avalistin sorumluluğu da sona ermiştir. Bu itibarla davalının avalist olduğu bonolar nedeniyle avaliste karşı temel ilişkiye dayalı talepte bulunulması mümkün değildir. Ancak davacı lehdar vekilince, keşidecinin müvekkilinden borç para aldığını bu itibarla dava konusu beş adet bononun keşideci tarafından müvekkiline verildiğini, davalının da esasen keşideci şirketin ortağı olduğunu ileri sürmektedir. TTK’nun 613/1. maddesi gereğince muhatap veya keşidecinin (veya keşidecilerin) imzaları dışında poliçenin ön yüzüne konan her imza, avali gösteren herhangi bir kayıt (şerh) bulunmasa da, aval verildiği anlamındadır. Bu nedenle bononun ön yüzünde “kefil” yazılı kısmın karşısında imzası bulunan kişinin, gerçekte aval verme iradesiyle hareket ettiği, dolayısıyla aval veren olarak kabulü gerektiği, gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında benimsenmiştir. O halde dava konusu olayda da takip konusu bononun ön yüzünde “kefil” yazılı kısmın karşısında isim ve imzası bulunan davalının, bonoda aval veren sıfatında bulunduğunu kabul etmek gerekir. Bonoda imzaları bulunan davalıların kambiyo senedindeki hukuki sıfatlarının bu şekilde tespitinden sonra, TTK’nın 732 (6762 sayılı TTK’nın 644.) maddesinin tüm davalılar yönünden uygulanıp uygulanamayacağının incelenmesine gelince; anılan maddeye göre sebepsiz zenginleşme davasında davalılar kural olarak keşideci veya muhatap veya her ikisidir. Keşideci kavramına, hesabına poliçe çekilen şahıs veya ticarethane, muhatap kavramına, ikametgahlı poliçeyi ödeyecek kişi de dahildir. Bu kişilerin ortak yönleri, senedin zamanaşımına uğraması sonucunda mal varlıklarında hamilin zararına sebepsiz bir zenginleşmenin meydana gelmiş olmasıdır. TTK’nın 732. ( 6762 sayılı TTK’nın 644.) maddesinde davanın yöneltilebileceği kimseler tahdidi olarak belirtilmiş olduğundan, cirantalara, kefile, aval verene karşı sebepsiz zenginleme davası açılamaz. Dava konusu senetlerde davacı lehtar, dava dışı şirket ise keşideci sıfatını haiz olup, dava dilekçesinde bilirkişi incelemesi ve tanık gibi, delillere de dayanılmıştır. Ancak keşideci davada taraf olmamakla davacı dava konusu bonolarda avalist sıfatı ile imzası bulunan davalının dava dışı keşideci şirketin ortağı olduğu, müvekkili tarafından dava dışı şirket için borç paranın bizzat davalı tarafa verildiği iddia edilmektedir. İlk derece mahkemesince ara kararı ile hatalı olarak davalı kefil olduğundan sorumluluğunun keşideci gibi kabul edileceğine dair tespit yapılmıştır. Ancak gerekçede bahsi geçen yanlışlık düzeltilmiş ve isabetli şekilde somut olayda takip konusu bonoda aval veren durumunda olan davalıya karşı TTK’nın 732 (eTTK’nın 644.) maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme davası açılmayacağı yönünde karar verilmiştir. Davacı vekili, davanın İİK’nın 33/a maddesi uyarınca açılmış bir dava olduğunu belirtmiştir. Anılan maddenin ikinci fıkrası uyarınca, davacı bu davada, alacağın zamanaşımına uğramadığını kanıtlamakla yükümlüdür. Somut olayda bonoların zamanaşımına uğradığı sabit olup, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı bu yönden de isabetlidir. Davalının usule aykırı şekilde isticvabına karar verilmesi ve tanık olarak ifadesinin alınması da sonuca etkili görülmemiş, bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17.03.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.