Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2040 E. 2022/438 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2040
KARAR NO: 2022/438
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2018
NUMARASI: 2014/858 E. 2018/1442 K.
DAVA: Alacak
BİRLEŞEN, İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2013/17 ESAS, 2013/64 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: İtirazın İptali
BİRLEŞEN, İSTANBUL 50. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2011/434 ESAS, 2013/207 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davaların ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair verilen hükme karara karşı, taraflar vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı … vekili, davasında özetle; müvekkili davacı şirket ile davalı şirket arasında 29.06.2009 tarihli ve ilk gaz alım tarihinden itibaren 5 yıl süre ile geçerli olacak “LPG İle Çalışan Karayolu Taşıtları İçin İkmal İstasyonu Bayiliği Sözleşmesi” imzalandığını, 23.06.2009 tarihli protokol ile 1.050.000 TL’ tutarında maddi destekte bulunulduğunu, ayrıca 01.07.2010 tarihli ek protokol ile davalı şirketin nakit ihtiyacı nedeniyle 500.000 TL’lik ilave nakit destek verildiğini, ancak davalının haksız şekilde bayilik sözleşmesini 18.09.2010 tarihinde feshettiğini, Protokol’ün 8/g maddesi uyarınca müvekkilinin 700.000 USD cezai şart alacağının doğduğunu, şimdilik 50.000 TL’sinin talep edildiğini, davalının müvekkili şirketin bayiliğini yaptığı 444 günde 2.817,889 ton LPG satışı yaptığını, ortalama günlük satışının 6.346,59 kg olduğunu, haksız fesih tarihi ile sözleşmenin olağan sona erme tarihi arasında 1376 gün olduğu buna göre sözleşme normal şartlarda devam etseydi davalının 8.732,917 ton LPG satışı yapması gerektiğini, 18.09.2010 tarihi itibariyle LPG ton başına müvekkili şirketin kar payının nakliye masrafları mahsup edildikten sonra 201,02 TL olduğunu, bayilik sözleşmesinin 32. maddesi uyarınca müvekkilinin, sözleşmenin normal sona erme süresinin sonuna kadar mahrum kalınan kârı talep etme hakkı bulunduğunu, sonuç olarak müvekkilinin 201.02 TL/ton x 8.732,917 Ton = 1.755.491,03 TL mahrum kalınan kâr alacağı doğduğunu, ayrıca bayilik sözleşmesinin 33. maddesine göre müvekkilinin cezai şart talep etme hakkının doğduğunu, cezai şart hesabının bayinin LPG alımının en yüksek olduğu aya ait ton miktarının, sözleşmenin feshi tarihindeki perakende satış fiyatı ile çarpılmasıyla tespit edileceğinin kararlaştırıldığını, en yüksek LPG alım tarihinin 213.819 kg ile 2009 yılı Ağustos ayı olduğunu ve fesih tarihi olan 18.09.2010 tarihindeki perakende satış fiyatının 1 litre için 1,99 TL/litre olduğundan müvekkilinin, haksız fesih nedeniyle 759.057,45 TL cezai şart alacağının doğduğunu, yukarıda yazılı cezai şart alacağı ile kâr kaybı alacağının toplamda 2.514.548,48 TL olduğunu ve tahsil edilen teminat mektubu mahsup edildiğinde alacağın 1.814.548,48 TL şeklinde hesaplandığını belirterek; şimdilik her iki alacak kalemi için ayrı ayrı 100.000 TL’nin ve ayrıca 23.06.2009 tarihili protokoldeki düzenleme gereği 50.000 TL tutarındaki cezai şart alacağının, fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. vekili, savunmasında özetle; davacı tarafından talep edilecek herhangi bir cezai şart ya da kâr kaybı alacağının bulunmadığını, zira bayilik sözleşmesinin, bu sözleşmenin eki olarak akdedilen 23.06.2009 tarihli protokol başlıklı belgenin 8. maddesinin g bendinin 2. fıkrası uyarınca haklı şekilde feshedildiğini, davacı şirketin bayilik sözleşmesinin akdedildiği tarihte sözleşmeye konu arazide üçüncü kişi lehine intifa hakkının kurulmuş olduğunu bildiğini, intifa hakkının üçüncü bir şahsa ait olduğunu bildiğini, bayilik sözleşmesinden beklenen kazançlarına, kârlarına kavuşamayacağını hatta zarara uğrayacağı riskini göze alarak bayilik sözleşmesini yapmayı benimsediğini, İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/309 E sayılı dosyası üzerinden müdahalenin men’i davası açıldığını, söz konusu dosyada , bilirkişi raporunun olduğunu, ayrıca Rekabet Kurulu Kararları ve mevzuatı gereğince … lehine daha evvel tesis edilen intifa hakkının en erken 23.11.2010 tarihinde sona ereceğini ve intifa hakkının 18.09.2010 tarihinde sona ermesinin mümkün olmadığını, bu durum karşısında müvekkilinin bayilik sözleşmesini feshetmek zorunda kaldığını, peştemaliye niteliğindeki ödemelerin hiçbir suretle geri istenemeyeceğini, davacı tarafından verilmiş diğer mali desteklerin de davacı yanca, hiçbir tazminat istenmemesi koşuluyla ödeneceğinin kabul edildiğini, teminat mektubundan aldıkları haksız iktisap neniyle haksız iktisabı geri isteme hakkının saklı tutulduğunu belirterek, haksız davanın reddine, yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 50. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2011/434 ESAS SAYILI DOSYASINDA: Davacı … vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesinin, davalı tarafından süresinden önce haksız olarak feshedilmesi nedeniyle davacı tarafından davalıya sözleşme ve protokoller ile verilen 1.614.900 TL nakdi desteğin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. vekili savunmasında özetle; davacının, müvekkiline toplamda 1.614.900 TL nakit desteği verdiğini ve 700.000 TL teminat mektubu alarak nakte çevirdiğini, bir kısmının verilen çekler ile ödendiğini, toplamda 1.264.900 TL ödendiğini, geri kalan 350.000 TL’nin yıllık satış destek priminden kaynaklanan haklara ilişkin olduğunu, yine kalan 200.000 TL’nin de peştamaliye ödüllerinin satışı yapılan on dört aylık satış ödülüne tekabül ettiğini, bu sebeple geri ödenmesinin gerekmediğini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2013/437 ESAS SAYILI DOSYASINDA: Davacı … vekili, dava dilekçesinde özetle;davacı şirket ile davalı şirket arasında bayilik sözleşmesi ve protokoller imzalandığını, davalının müvekkili şirkete olan cari hesap borcu nedeniyle davalı borçlular aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip başlattıklarını,davalılar tarafından icra takibine itiraz edildiğini bildirerek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir Davacı vekili 16.07.2013 tarihli duruşma sırasındaki beyanında; İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce birleştirilen davadaki alacak ile, asıl dosyadaki alacak kalemlerinin aynı olduğunu sadece tahsilde tekerrür olmamak koluşuyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını bildirmiştir. Davalılar, davanın reddine istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı … A. Ş. ile davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında 29.06.2009 tarihinde 5 yıl süre ile geçerli olmak üzere, Bayilik sözleşmesi imzalanmış, Davacı, taraflar arasındaki sözleşme ve protokoller çerçevesinde davalıya 1.050.000 TL ve 500.0000 TL olmak üzere nakit maddi destek vermiş, davalı 17.09.2010 tarih ve 30580 sayılı ihtarname ile, davacı ile aralarındaki bayilik sözleşmesini tek taraflı olarak feshetmiştir.Davacı, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiğinden bahisle bayilik sözleşmesinden kaynaklı cezai şart ve kar kaybı ile protokolden kaynaklı cezai şart talebinde bulunmuştur. Birleşen, İstanbul Kapatılan 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/17 Esas, 2013/64 Esas sayılı dosyasında davacı, … A. Ş., davalı … ve …’a bayilik sözleşmesi ve protokol çerçevesinde cari hesap alacağı için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibi yapmış, davalıların itirazı üzerine takip durmuş, davacı da itirazın iptalini talep etmiştir. Birleşen, 50. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/434 Esas, 2013/207 Karar sayılı dosyasıyla, davacı, … A. Ş., davalı … Petrol’den Bayilik sözleşmesi ve protokoller doğrultusunda, … Petrol’e ödediği nakdi desteğin iadesine yönelik yapılan icra takibine itirazın iptalini talep etmiştir. Tarafların ticari defterleri, belgeler üzerinde, teknik inceleme yaptırılmış düzenlenen raporlara karşı taraf itiraz ve talepleri neticesinde 04.12.2017 tarihinde alınan ek bilirkişi raporu usul ve yasaya uygun denetime elverişli olduğundan Mahkememizce kabul edilmiştir. Davalı, dava dışı … lehine 08.04.2004 tarihinde başlamak ve 08.04.2019 tarihinde sona ermek üzere 15 yıl süreli intifa hakkı tesis etmiş, intifa hakkı 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. ve 56 maddeleri uyarınca en son 18.09.2010 tarihine kadar hüküm ifade edecektir. Davalı, dava dışı … lehine intifa hakkı tesis etmesinden sonra, üzerinde akaryakıt istasyonu kurulu taşınmazda bayilik sözleşmesi imzalamış, ve davacının bayisi olarak faaliyette bulunmuştur. Davacı ile davalının LPG satışına yönelik 29/06/2009 tarihli bayilik sözleşmesi imzalaması, dava dışı …’i bağlamasa da tarafları bağladığı açıktır…. lehine intifa hakkı da 18.09.2010 tarihi itibariyle fiili ve hukuki olarak imkansız hale geldiğinden davacı ile bayilik sözleşmesi imzalayan ve intifa hakkını …’e veren davalının sonradan bu anlaşmanın geçersizliğini ileri sürmesinin hukuken iyiniyet kuralları çerçevesinde korunması mümkün değildir. 18.09.2010 tarihinde davalının …le sözleşmesi sona erecekken davalının davacıyla olan sözleşmesini bir gün önce yani 17.09.2010 tarihinde feshetmesi, davalının mecburiyetinden değil, bir haktan faydalanmak istemesi olarak nitelendirileceğinden davalının sözleşmeyi feshetmesinde haklı bir sebebi mevcut değildir. Bu itibarla taraflar arasındaki 29.06.2009 tarihli LPG İle Çalışan Karayolu Taşıtları İçin İkmal İstasyonu Bayiliği Sözleşmesi haksız olarak feshedilmiştir. Davacı, hem taraflar arasında akdedilen 29.06.2009 tarihli LPG İle Çalışan Karayolu Taşıtları İçin İkmal İstasyonu Bayiliği Sözleşmesi hemde 23/06/2009 tarihli protokol uyarınca iki defa cezai şart talep etmektedir. Mahkememizce Bayilik Sözleşmesi ve Protokol bir bütün olarak değerlendirildiğinden, aslolan sözleşmede bayilik sözleşmesi olarak kabul edildiğinden, aynı sözleşmeden kaynaklı 2 kez cezai şart talebi hakkaniyete uygun görülmeyip, davalı şirketinde ekonomik mahfiyetine sebebiyet vereceğinden, davacının protokolden kaynaklı cezai şart talebinin reddine, Bayilik sözleşmesinden kaynaklı cezai şartta, taraflar arasındaki işlerin hacmi, ticari ilişkinin süresi verilen teminat mektubunun miktarı, davalının şirketinin ticari yapısı, finansal yapısı dikkate alındığında hakkaniyet gereği ekonomik mahfiyetine sebebiyet vermemesi açısından Mahkememizce takdiren tenkis edilmiş, bu miktardan, nakde çevrilen teminat mektubu meblağı düşülerek karar verilmiştir. Sözleşmenin sonrasındaki 45 aylık süreye isabet eden kar mahrumiyeti, teknik bilirkişi tarafından 614.879,10 TL olarak hesaplanmış, bu hesaplama usul yasaya uygun olup denetime elverişli olduğundan mahkememizce kabul edilmiştir. Ayrıca LPG Piyasası Lisans Yönetmeliği 37. Maddesinde yer alan mesafe kısıtlaması Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin içtihatlerı göz önünde bulundurulduğunda 6 aylık makul süre kısıtlamasının hakkaniyete uygun olmadığına Mahkememiz kanaat getirmiştir. Birleşen, İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/434 Esas ve İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/17 Esas sayılı dosyalarında talep edilen alacak kalemleri için tarafların ticari defterleri, belgeler, faturalar üzerinde inceleme yapıldığında, davacının İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dosyası açısından, sözleşmenin uygulanmayan kısmı dikkate alınmış, davacının 402.618,90 TL talep edebileceği,İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dosyası açısından cari hesap alacağının 648.537,79 TL olduğuna kanaat getirilmiştir. Ayrıca davacı ıslah dilekçesinde 614.879,10 TL kar mahrumiyeti talep ettiği, ancak mahkememiz kısa kararında sehven 648.537,79 TL ( 100.000 + 548.537,79 TL ) olarak yazılmış olduğu, bu durumun karar yazım aşamasında fark edildiği anlaşılmakla hükümde 614.879,10 TL olarak düzeltilerek, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçesiyle; asıl dava açısından, sözleşme haksız olarak feshedildiğinden bayilik sözleşmesinden kaynaklı cezai şart talebinin reddine, 23.09.2009 tarihli protokolda düzenlenen cezai şart talebi dikkate alındığında mahkememizce davalının ekonomik mahfiyetine sebebiyet verilmemesi açısından teminat mektubunun miktarı da nazarı itibara alındığında hakkaniyet gereği cezai şartın 1.000.000 TL olarak tenkisine, takdirine, 700.000 TL’lik kısmı teminat mektubu ile karşılandığından geriye kalan 300.000 TL için 50.000 TL’nin dava tarihinden 250.000 TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının kâr mahrumiyeti talebinin kabulü ile 100.000 TL’nin dava tarihi, 514.879,10 TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline; birleşen, İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/434 E sayılı dosyası açısından davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 402.618,90 TL üzerinden devamına, asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan asıl alacağın %40’ına tekabul eden 161.047,56 TL icra inkar tarzminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine; birleşen İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/17 E sayılı dosyası açısından davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, 648.537,79 TL üzerinden devamına, dava konusu alacak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında ilamsız takip açılmak suretiyle tahsili istendiğinden tekerrür oluşturulmaması açısından icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl ve birleşen davalarda davacı …vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Önceki beyanlarını tekrarla, asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunda bulunmuştur. Asıl davaya ilişkin istinaf kanun yoluna başvurma nedenleri: 23.06.2009 tarihli Protokol’ün 3/8/g maddesinden kaynaklanan 2.625.000 TL tutarındaki cezai şart talebinin, teminat mektubu bedeli olan 700.000,00 TL mahsup edilerek fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden 1.925,00 TL olarak beyan edilmiş olmasına rağmen mahkemenin, cezai şart talebini 1.000.000 TL’ye tenkis etmesinin hukuka aykırı olduğunu, Cezai şart tenkisatının makul olduğunu, buna rağmen ilk derece mahkemesince teminat mektubu bedeline göre değerlendirme yapılarak tenkise karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Bayilik sözleşmesi gereğince talep ettikleri cezai şart alacağının ilk derece mahkemesince reddedilmesi üzerine karşı taraf aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığını, ıslah dilekçesi ile bayilik sözleşmesi gereğince cezai şart talebi 1000 TL olarak belirlenmişken ilk derece mahkemesince 10.750,00 TL vekalet ücreti hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu; Birleşen 50. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/434 E sayılı dosyasına ilişkin istinaf kanun yoluna başvurma nedenleri : İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. nolu dosyasındaki itirazın iptali için açtıkları birleşen 50. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/434 E. nolu dosyasında davasını 23.06.2009 tarihli Protokol ve 01.07.2010 tarihli Ek Protokol uyarınca verilen 1.648.879,27 TL’nin (1.614.900-TL asıl alacak) iadesi talepli açtıklarını, Bilirkişi raporu doğrultusunda, müvekkili tarafından davalıya verilen maddi desteklerin iadesine ilişkin talebin 648.537,79 TL olarak yeniden belirlendiğini, buna rağmen mahkemece takibin 402.618,90 TL üzerinden devam edilmesine karar verilmesinin uygun olmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasındaki takibin, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasındaki takip ile tahsilde tekerrür olmamak üzere açıldığını, 18.01.2016 tarihli bilirkişi raporunun 15. sayfasında 402.618,90 TL’nin talep edilen rakamdan mahsup edilmesi gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen mahkemenin bu tespiti de dikkate almadığını, ıslah dilekçesinde belirledikleri üzere 648.537,79 TL üzerinden hüküm kurulması gerektiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğündeki … E sayılı dosyasındaki talep 648.537,79 TL olarak belirlenmişken davalı lehine 10.866,13 TL vekalet ücreti hükmedilmesinin uygun olmadığını; Birleşen İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/17 E sayılı dosyasına ilişkin istinaf kanun yoluna başvurma nedenleri: İstanbul … İcra Müdürlüğündeki … E sayılı dosyasındaki taleplerini 648.537,79TL olarak belirlediklerini buna rağmen karşı taraf lehine 10.866,13 TL vekalet ücreti hükmedilmesinin uygun olmadığını, Asıl ve birleşen davalara yönelik olarak açıkladıkları bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davalar bakımından verdiği kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmesini istemiştir. Asıl ve birleşen davalarda davalı … Petrol vekili, asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve taraflar arasındaki 23.06.2009 tarihli protokolün şarta bağlı bir sözleşme olduğunu, yani bu sözleşmenin, bayilik sözleşmesinin yürürlüğe girmesine bağlı olarak düzenlendiğini, md.8/g.2 ve 3. hükmü uyarınca bayinin intifa hakkının sona ereceği 18.09.2010 tarihinin ertesi günü olan 19.09.2010 tarihinden önce intifa hakkı sahibinden kaynaklanan bir sebepten dolayı sözleşme feshedilirse …’a cezai şart ödenmeyeceğinin, ancak bu durumda bayinin …’ın sağladığı nakdi destek bedelini hesaba girdiği tarihten 19.09.2010 tarihine kadar geri ödeyeceğinin, aynı zamanda bayinin tüm zararlarının tazmin edileceğinin ve bayilik sözleşmesinden kaynaklı haklar dışında …’a 700.000 TL cezai şart ödeneceğinin kararlaştırıldığını, dava dışı intifa hakkı sahibi … tarafından İzmir 9.ATM’nin 2009/309 Esas sayılı dosyası ile intifa hakkı olduğu taşınmazlarda kurulu akaryakıt istasyonunun otogaz servis ve satışına ilişkin kısmına haksız müdahalenin önlenmesi, istasyonda bulunan tüm teçhizatın kaline karar verilmesi için dava açıldığını, aynı zamanda dava dışı … A.Ş. tarafından İstanbul 3. ATM’nin 2009/532 E sayılı dosyası ile alacak davası açıldığını, bunun üzerine müvekkili tarafından 23.06.2009 tarihli protokolün 8. maddesinin g. bendinin 2. fıkrası uyarınca sözleşmenin zorunlu olarak feshedildiğini, mahkeme aksi kanaatte ise dahi sözleşmenin feshinde davacının da kusurlu olduğunu, zira davacının önceden mevcut intifa hakkından ve üçüncü kişi sıfatındaki şirketlerin varlığından haberdar olduğunu, dolayısıyla somut olayda kusur indirimi yapılması gerektiğini, Davacı basiretli bir tacir gibi davranmadığından kâr kaybı talebinde bulunamayacağını, bir an için davacının kâr kaybı talebinde bulunabileceği düşünülse de akaryakıt sektöründeki rekabet ortamı ve tüketim ihtiyacı gözetildiğinde davacının kolaylıkla ve makul sürede başka bir bayilik vereceği şüphesiz olup bundan dolayı mahkemece 45 aylık süreye isabet eden kâr mahrumiyetine hükmedilemeyeceğini, İstanbul 50. ATM’nin 2011/434 sayılı dosyası açısından ve birleşen İstanbul 19.ATM’nin 2013/17 Esas sayılı dosyası açısından, müvekkilinin zaten teminat mektubu verdiğini, bu mektubun da davacı yanca nakde çevrildiğini, söz konusu icra takipleri mükerrer takipler olup her iki birleşen dosyanın da reddine karar verilmesi gerektiğini, Son olarak İstanbul 50. ATM’nn 2011/434 E sayılı dosyasında davacının müvekkilinden alacaklı olduğunu kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, alacak likit olmadığından müvekkili aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesini istemiştir. Birleşen 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/17 ESAS sayılı davasında davalı …, istinaf kanun yoluna başvurmamıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl davada davacı, bayilik sözleşmesinin haksız feshi sebebiyle cezai şart ve mahrum kalınan kar kaybından doğan alacağın ve taraflar arasındaki protokolde düzenleme bulan cezai sart alacağının tahsili talebinde bulunmuştur. Birleşen İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/434 E sayılı dosyasında bayilik sözleşmesi ve protokoller uyarınca ödendiği iddia edilen nakdi desteğin iadesi amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali talep edilmektedir. Birleşen İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/ 17 E sayılı dosyasında bayilik sözleşmesi ve cari hesap ilişkisi kapsamında ortaya çıktığı iddia edilen alacağa ilişkin olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın -İstanbul 50.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2011/434 E sayılı dosyasının dayanağı icra takibi ile tahsilde tekerrür olmamak üzere- iptali talep edilmektedir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, asıl ve birleşen davalarda davacı vekili ile asıl ve birleşen davalarda davalı şirket vekili tarafından, asıl ve birleşen davalara yönelik olarak, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içerisindeki 06.07.2009 tarihli 7972 resmi senedin incelenmesinde; … Mah. … Ada bir parselde kain mülkiyetinin 1/2 hissesi …, 1/2 hissesi de … Petrol’e ait taşınmazın … Petrol ve … arasında imzalanmış protokol ve müteakiben imzalanacak bayilik sözleşmesi ve bu sözleşmede yer alan teminat, cezai şart ve tazminatlarla birlikte …Petrol’ün … A.Ş’ye borçlanacağı tutarlara teminat olarak 750.000 TL bedelle … A.Ş. lehine ipotek tesis edildiği anlaşılmıştır. Dosya içerisindeki 29.06.2009 tarihli bayilik sözleşmesinin 32. maddesinin incelenmesinde; …’ın sözleşmeye aykırı davranışı sebebiyle sözleşmeyi feshetmesi halinde bayiden maruz kaldığı zarar ziyan ve anlaşma süresinin sonuna kadar hesap edilmek üzere mahrum kaldığı kâr karşılığı tazminat talep edebileceği, temerrüt tarihi ile temerrüt faizinin temerrüt veya tahsil tarihindeki kısa vadeli banka kredi faizleri seviyesinde olacağı taraflarca kabul edilmiştir. Sözleşmenin 33. maddesinde ise bayinin sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle sözleşmesinin feshine sebebiyet vermesi sebebiyle 32. maddeden ayrı olarak …’dan LPG alımı yapacağı dönem içinde LPG alımının en yüksek olduğu aydaki LPG miktarının fesih tarihindeki perakende satış fiyatı ile çarpımı sonucu bulunacak bedeli cezai şart olarak bayinin …’a ödeyeceği yönünde düzenleme mevcuttur. Taraflar arasındaki 23 Haziran 2009 tarihli protokolün 8.g maddesinin incelenmesinde; bayinin intifa hakkının sona ereceği tarih olan 18.09.2010 tarihinin ertesi günü olan 19.09.2010 tarihinden önce tamamen intifa hakkı sahibinden kaynaklı bir sebepten ötürü sözleşmeyi feshetmek zorunda kalması halinde …’a cezai şart ödemeyeceği, ancak bu durumda bayinin …’ın bayiye sağladığı nakit destek bedelini bayi hesaplarına girdiği tarihten 19.09.2010 tarihine kadar işleyecek reeskont faizi ile birlikte …’a geri ödeyeceği, 19.09.2010 tarihinden sonra bu sözleşmede belirlenen haklı fesih halleri dışında her ne sebeple olursa olsun ve özellikle mevcut intifanın kaldırılmamasında veya bir başka hak sahibi lehine geri intifa tesisinden dolayı …’ın zarara uğraması halinde bayinin …’ın uğrayacağı tüm zararları tazmin edeceği ve bayilik sözleşmesinden kaynaklanan talep hakları dışında …’a 700.000 USD cezai şart ödeyeceği, … tarafından kendisine verilen nakli destekleri hesabına girdiği tarihten …’a ödeyeceği tarihe kadar olan reeskont faizi ile birlikte …’a nakden ödeyeceğini, bayinin … A.Ş’nin alacaklarına karşılık BTM’leri nakde çevrilip varsa diğer nakdi teminatlarla birlikte irat kaybedileceği hususunda karşılıklı anlaşmaya varılmıştır. Taraflar arasındaki 01.07.2010 tarihli ek protokolde …’ın bayiye 500.000 TL nakit kredi desteği vereceği, bayinin …’dan almış olduğu LPG otogaz alımları için vadesinde ödenmesi gereken bedellerin 500.00 TL’sına tekabül eden kısmının bayinin uhdesinde bırakılması suretiyle bu desteğin verilmesinin sağlanacağı, bu bedelin 30.12.2012 tarihinde nakden ödeneceği, sözleşmenin herhangi bir nedenle 03.01.2015 tarihinden önce sona ermesi durumunda sözleşmenin fesih tarihinde bayinin kendisine ödenen 500.000 TL’nin nakden …’a ödeneceği, bu bedele aynı zamanda bu bedelin 30.12.2010 tarihinden itibaren aynı zamanda aylık %2 vade uygulanması suretiyle ödeneceği düzenlenmiştir. Dosya içerisindeki Menemen … Noterliğinin 06.08.2010 tarihi ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinde; keşidecinin … Akaryakıt, muhatabın … Petrolleri A.Ş. olduğu, ihtarnamenin içeriğinden … petrolleri A.Ş. tarafından İstanbul 9.ATM’nin 2010/184 Esas sayılı dosyasında keşideci … aleyhine dava açıldığını, … ile … arasında … adına tapuda kayıtlı arsa üzerinde 26.03.2007 tarihinden geçerli olmak üzere on beş yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini, … Petrolleri ile … arasında …’in kullanım hakkı elde ettiği arsa üzerinde kurulacak akaryakıt istasyonunun işleticiliğini içeren beş yıl süreli bayilik anlaşmasıyla ilgili protokol imzalandığını, söz konusu arsa üzerinde GSM ruhsatı alınamadığından henüz satışa başlanılamadığını, … petrollerinin istasyonun yapımına en ufak bir katkı sağlamadığı gibi taraflar arasındaki protokol gereği …’nin vermekle yükümlü olduğu 2008-2012 dönemine ilişkin en geç 31.01.2008 tarihinde 400.000 USD+ KDV bedeli de henüz vermediği belirtilerek, bahsi geçen sebeplerle protokolün tek taraflı olarak feshedildiğinin ihtaren bildirildiği anlaşılmıştır. İstanbul 21.ATM’nin 2011/275 Esas sayılı dosyasına ilişkin talebin … Petrol ve … Turizm arasındaki 25.04.2008 tarihli LPG Otogaz Bayilik Sözleşmesi’nin davalı … Turizm tarafından tek taraflı fesih edilmesi sebebiyle taraflar arasındaki sözleşmenin 42/d.3. maddesi ile 39. maddesine istinaden davacı tarafından haksız feshe dayalı olarak kâr mahrumiyeti bedeli talep edilmektedir. İstanbul 21. ATM’nin 2011/275 Esas sayılı dosyası içerisindeki 09.05.2012 tarihli bilirkişi raporunda, taraflar arasındaki sözleşmede kâr kaybının nasıl hesaplanacağına dair hüküm olmadığından davacı şirketin yıllık net satış tutarları sonucu elde ettiği faaliyet kârının davalıya satmış olduğu tutara oranlaması suretiyle bilirkişilerce davacının kâr mahrumiyetinin 4.663,99 TL olarak hesaplandığı, ancak davacının talebinin 20.000 TL olduğu değerlendirilmiştir. İstanbul 37.ATM’nin 2011/250 Esas sayılı dosyasındaki 07.06.2012 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; somut olayda davalı bayinin feshinin söz konusu olduğu, dosya kapsamında davalı bayinin haksız feshinin sabit olduğu değerlendirilse dahi yine cezai şart talebinin mümkün olmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir. Bilirkişi raporunda davacının 2009-2010 yılına ait ticari defterler incelenmiş, ticari defterlerin usulüne uygun olduğu tespit edilmiştir. Davacının kâr mahrumiyeti talebine ilişkin olarak ise taraflar arasındaki sözleşmenin 32. maddesi kapsamında hesaplama yapılmış; davacının Ağustos 2009 ve 2010 dönemi arasındaki bir yıllık süre içinde davalıya yaptığı satışların toplamı 7.305.684 TL olarak hesaplanmış, davacının bir yıllık kâr mahrumiyetinin ortalama faaliyet kârı ve ortalama satışının çarpımının sonucu olarak 202.360 TL olduğu, bu bağlamda aylık kâr mahrumiyetinin 16.863 TL olarak hesaplandığı, sözleşmenin fesih tarihi olan 18.09.2010 ile sözleşmenin hitam tarihi olan 29.06.2014 tarihi arasındaki 1376 günün 45 aya tekabül etmesi sebebiyle sonuç olarak davacının talep edebileceği kâr mahrumiyeti toplamının 758.835 TL olduğu, davacının dava dilekçesindeki talebinin ise 100.000 TL olduğu, ayrıca dava tarihinde kadar kâr mahrumiyeti açısından 5.494 TL işlemiş faiz talep edilebileceği değerlendirilmiştir. İstanbul 37. ATM’nin 18.07.2012 tarihli ara kararı ile heyete iki yeni bilirkişi eklenmesi suretiyle 06.09.2013 tarihli rapor dosyaya kazandırılmıştır. Bilirkişilerce somut olayda davalının sözleşmeyi fesih etmiş olmasının haklı nedene dayanıp dayanmadığı hususundaki değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğu, davacının taraflar arasındaki protokolün 8. maddesi gereği 700.000 USD cezai şart (şimdilik 50.000 TL), yine bayilik sözleşmesinin 33. maddesi uyarınca 759,057,45 TL cezai şart (şimdilik 100.000 TL), bayilik sözleşmesinin 32. maddesi uyarınca 1.755.491,03 TL mahrum kalınan kâr (şimdilik 100.000 TL) talep etmiş olduğu, kök raporda belirtildiği üzere davacının 33. maddeye istinaden davalıdan cezai şart talep edemeyeceği, bu hususta kök rapordaki değerlendirmelerle birlikte aynı zamanda aynı sözleşmede aynı konuda iki ceza şartın birden kararlaştırılmasının mümkün olmadığı, davacının yoksun kalınan kâra yönelik talebine ilişkin olarak yapılan değerlendirmelerde altı aylık bir sürenin göz önünde bulundurularak yoksun kalınan kâr miktarının hesaplandığı, buna göre yoksun kalınan kârın 16.863*6=101.178,00 TL olduğu, bu şekilde davacının taleple bağlı olarak 100.000 asıl ve 5.494,46 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 105.494,46 TL alacak talebinde bulunabileceği, taraflar arasındaki 23.06.2009 tarihli protokolün 8.g maddesine istinaden davacının davalıdan 700.000 USD tutarında cezai şart tazminatına karşılık fazlaya ilişkin talep ve hakkını saklı tutarak 50.000 TL talep etmiş olduğu, dolayısıyla taleple bağlılık ilkesi gereği davalı şirketten 50.000 TL asıl ve 2.247,23 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 52.247.23 TL tutarında tazminat talebinde bulunabileceği belirtilmiştir. Birleşen İstanbul 19.ATM’nin 2013/17 E. – 2013/64 K.sayılı dosyası ile ilgili olarak 2. Ek bilirkişi raporunda yapılan inceleme sonucunda, davacının, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasındaki asıl alacak talebi yönünden (750.000 – 648.537,79 -) 101.462,21 TL tutarında aşkın talepte bulunduğu, 750.000 TL tutarındaki takip talebinin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 648.537,79 TL’ tutarındaki kısmının kabulü, 101.462,21 TL’lik kısmının reddi gerektiği kanaatine varılmış, ancak raporda, davacının takip tarihinden (18.03.2011) önce (18.01.2011) tarihinde elindeki … Teminat Mektubunu nakte tahvil etmek suretiyle davalıdan 700.000 TL tahsil ettiği, davalının takibe konu 662.752,32 TL borcunu takip öncesinde (18.01.2011) ödediği sabit olmakla, 18.03.2011 tarihli mükerrer takibin iptali gerektiği şeklinde kanaat bildirilmesine rağmen, raporun sonuç bölümünde bu ifadeye yer verilmediği görülmüş olup, söz konusu ifadenin yer aldığı şekli ile 2. ek bilirkişi raporundaki görüşe iştirak edildiği anlaşılmaktadır. Birleşen İstanbul 19.ATM’nin 2013/17 Esas sayılı dosyasındaki davaya esas İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya incelenmesinde; alacaklının … A.Ş., borçluların … Petrol ve …, takibe konu alacağın 700.000 TL olduğu, takip sebebi olarak taraflar arasındaki 23.06.2009 tarih protokol ve 01.07.2010 tarihli ek protokol çerçevesinde borçluya ödenmiş olan nakit destek bedellerinin tahsili talebinin gösterildiği, anlaşılmıştır. Dosya içerisindeki resmi senedin incelenmesinde; 1/2 hissesi …, 1/2 hissesi ise … Petrol adına kayıtlı taşınmazın 750.000 TL bedelle … ile … arasında imzalanmış 23.06.2009 tarihli protokol ve müteakiben imzalanacak bayilik sözleşmesi ve sair sözleşmelerin teminatı olarak 750.000 TL bedelle … lehine ipotek tesis edildiği görülmektedir. Davacı …’nin 01.03.2018 tarihinde verdiği ıslah dilekçesinde; kâr mahrumiyetine ilişkin taleplerini 100.000,00 TL’den 614.879,10 TL’ye; protokolün 3/8/g maddesinden kaynaklanan cezai şart taleplerini teminat mektubu bedeli olan 700.000,00 TL’yi mahsup ederek, fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden hesaplanmak üzere 50.000,00 TL’den 1.925.000,00 TL’ye çıkardığı; bayilik sözleşmesi’nin 33. maddesinden kaynaklanan cezai şart taleplerini, 100.000,00 TL’den 100,00 TL’ye indirdiği; birleşen 50. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/434 E sayılı itirazın iptali dosyasındaki maddi desteklerin iadesi taleplerini 1.648.879,27 TL yerine 648.537,79 TL olarak, birleşen 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/17 E sayılı dosyasına istinaden ipotek bedelinin tahsiline ilişkin talebi tahsilde tekerrür olmamak üzere 750.000,00 TL yerine 648.537,79 TL olarak ıslah ederek, tüm bu bedellere temerrüt tarihinden itibaren ticari temerrüt faz işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen İstanbul 19.ATM’nin 2013/17 Esas sayılı dosyası ile bağlantılı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının …, borçluların … Petrol ve … oldukları, 750.000 TL asıl alacağın takibe konu edildiği, takip sebebinin 23.06.2009 tarihli protokol ve 01.07.2010 tarihli ek protokol çerçevesinde borçluya ödenmiş olan nakit destek bedellerinin tahsili olduğu, itiraz eden borçlu vekili icra dosyasına itirazında, müvekkillerinin alacaklıya hiçbir borçları bulunmadığından borca ve faize itiraz ettiklerinin bildirildiği anlaşılmıştır. Dosya içerisindeki takip dayanağı resmi senedin incelenmesinde 1/2 hissesi …, 1/2 hissesi ise … Petrol adına kayıtlı taşınmazın 750.000 TL bedelli … ile … arasında imzalanmış 23.06.2009 tarihli protokol ve müteakiben imzalanacak bayilik sözleşmesi ve sair sözleşmelerin teminatı olarak 750.000 TL bedelle … lehine ipotek tesis edildiği görülmektedir. Birleşen 50. ATM’nin 2011/434 Esas sayılı dosyası ile bağlantılı İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının … borçlunun … Ltd.Şti olduğu, 1.614.900,00 TL asıl alacak 33.979,27 TL işlemiş faiz olmak üzere 1.648.879,27 TL tutarındaki alacak için icra takibi yapıldığı, borç sebebi olarak 23.06.2009 tarihli protokol 01.07.2010 tarihli ek protokol çerçevesinde borçluya ödenmiş nakit destek bedellerinin tahsilinin talep edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. Yargılama aşamasında alınan 07.06.2012 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiği, sözleşmenin 32. maddesi uyarınca talep edilen kâr mahrumiyeti alacağına ilişkin olarak 18.09.2010-29.06.2014 dönemi için davacının Ağustos 2019 ve Ağustos 2010 dönemi arasındaki bir yıllık süredeki davalıya yaptığı toplam satışın 7.305.684,00 TL olduğu, 2009 yılı ortalama faaliyet yılı ve ortalama satış kâr oranlarının çarpımının 202.360 TL olarak hesaplandığı, şu halde sözleşmenin fesih tarihi olan 18.09.2010 ile hitam tarihi olan 29.06.2014 tarihi arasındaki 1376 gün 45 aya tekabül ettiğinden toplam kâr mahrumiyetinin 758,835 TL olduğu, bayilik sözleşmesinin 33. maddesinde kararlaştırılan cezai şartın taraflar arasındaki 23.06.2009 tarihli protokolde yer alan cezai şart düzenlenmesi sebebiyle hesaplanmadığı, 23.06.2009 tarihli protokol gereği ise davacının 700.000 USD cezai şart talep edebileceği yönünde kanaat bildirilmiştir. Farklı bir heyetten alınan 06.09.2013 tarihli raporda ise kâr mahrumiyeti talebine ilişkin olarak davacının yeni bir bayiyle anlaşması için geçecek makul sürenin altı ay olarak kabul edilerek kâr kaybının 18.09.2010 fesih tarihinden başlayarak sözleşmenin beş yıllık olağan süresinin sonu olan 29.06.2014 tarihine kadar geçecek zaman için hesaplanmasının mümkün olmadığı, davacının talep edeceği kâr mahrum tutarının önceki raporlardan yapılan tespitlerden hareketle 16.863 x6 = 101.178 TL olarak hesaplandığı, zira önceki raporda da davacının 2009 yılı faaliyet kârı ve 2010 yılı faaliyet kârının ortalama değeri alınarak davacının Ağustos 2009 ve Ağustos 2010 dönemi içinde davalıya yaptığı toplam satış bedeli olan 7.305,684 TL’nin ortalama faaliyet kârı ile çarpılması neticesi bulunan sonuç 12 ‘ye bölünmüş ve davacının bir yıllık kâr mahrumiyeti 16.863 TL olarak hesaplanmış olduğunu, protokolün 8/g maddesindeki düzenleme uyarınca davacının davalıdan 700.000 USD cezai şart talebinde bulunabileceği belirtilmiştir. 06.09.2013 tarihli bilirkişi raporuna ek niteliğindeki 07.04.2014 tarihli bilirkişi raporunda ise; birleşen İstanbul 50. ATM’nin 2011/434 Esas sayılı dosyasına ilişkin olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takip başlatıldığı, davacının ve davalının ticari defterleri incelendiği, ticari defter kayıtlarına göre davacının 30.11.2010 takip tarihi ile davalıdan 648.537,79 TL asıl alacak ve 14.214,53 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 662.752,32 TL alacak talebinde bulunabileceği, davacının talimat mektubunu nakde çevirmek suretiyle davalıdan 700.000 TL tutarında para tahsil ettiği, birleşen İstanbul 19.ATM’nin 2013/17 Esas sayılı dosyası yönünden ise İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, davacının 648.537,79 TL asıl alacak 10.394,37 TL faiz olmak üzere toplamda 658.932,16 TL talep edebileceği, davacının takip tarihi olan 18.03.2011 tarihinden önceki bir zaman olan 18.01.2011 tarihinde elindeki teminat mektubunu nakde çevirmek suretiyle davalıdan 700.000 TL tahsil etmesi sebebiyle mükerrer takibin iptali gerektiğini, asıl dava yönünden ise her ne kadar 11.03.2013 tarihli ek raporda yoksun kalınan kâr tutarının ticari hayatın olağan akışına göre gerekçesiyle altı aylık süreyle kısıtlanarak 105.494,46 Tl olarak hesaplandığı belirtilmiş olsa da 02.05.2005 tarihinde yürürlüğe giren LPG Piyasası Kanununa istinaden yayınlanan 16.09.2005 tarihli Yönetmeliğin 37. maddesi uyarınca mevcut mesafe kısıtlamalarına göre aynı yerde akaryakıt istasyonu açma imkanı bulunmadığından davacının davalının haksız feshine bağlı olarak kullanılamayan 45 aylık kısım için kâr mahrumiyetinde bulunamayacağı yönünde değerlendirme yapılmıştır. Aynı zamanda davacının cezai şart talebine ilişin olarak taraflar arasındaki protokolde düzenleme bulan cezai şart talebinin mümkün olduğu bu sebeple sözleşmenin 33. maddesinde öngörülen yöntemle cezai şart hesaplanmasının yapılmasının gerekmediği değerlendirilmiştir. Farklı bilirkişilerden alınan 18.01.2016 tarihli bilirkişi raporunda ise; davalının feshinin haklı nedenlere dayanmadığı, taraflar arasındaki 23.06.2009 tarihli protokolün 8/g maddesi uyarınca davacının davalıdan 700.000 USD cezai şart bedeli talep edebileceği, sözleşmenin fesih tarihi ile sona erme tarihi arasındaki 45 aylık süreye tekabül eden davacının kâr mahrumiyetinin 735.834 TL olarak hesaplandığı, ancak LPG Piyasası Kanunu ile Lisans Yönetmeliği’nin 37. maddesi göz önünde bulundurularak altı aylık makul süre kısıtlanmasına riayet edilmesinin somut olayda mümkün olmadığı, birleşen İstanbul 6.ATM’nin 2011/434 Esas sayılı dosyasında davacının takip tarihi itibariyle 648.537,79 TL asıl alacak ve 14.214,53 TL işlemiş faiz olmak üzere 662,752,32 TL alacak talep edebileceği, destek ve promosyon bedellerinin ancak sözleşmenin uygulanmayan kısmı için iadesinin talep edilebileceği kabul edilirse bu miktardan 402.618,90 TL’nin düşürülmesi gerektiği, birleşen İstanbul 19.ATM’nin 2013/17 Esas sayılı dosyasında 648.537,79 TL açısından talebin kabulünün gerektiği, ancak davacının takip öncesinde davalıdan 700.000 TL tahsil ettiği anlaşılmakla mükerrer takibin iptali gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.
18.01.2016 tarihli raporu hazırlayan bilirkişilerden alınan 06.12.2016 tarihli raporun incelenmesinde; 18.01.2016 tarihli kök bilirkişi raporunun kâr mahrumiyetine ilişkin kısmı dışında kanaatlerini aynen korudukları, kâr mahrumiyeti talebine ilişkin olarak ise sözleşmenin fesih tarihi ile sona erme tarihi olan 18.09.2010-29.06.2014 tarihleri arasında kalan 45 aylık süreye isabet eden kâr mahrumiyetinin 614.879,10 TL olduğu, altı aylık makul süre kısıtlamasına iştirak etmenin mümkün görülmediği yönünde kanaat bildirilmiştir. 18.01.2016 ve 06.12.2016 tarihli bilirkişi raporlarını hazırlayan aynı bilirkişilerden alınan 04.12.2017 tarihli raporun incelenmesinde; davalının feshinin haksız olduğu, davacının 23.06.2009 tarihli protokolün 8/g maddesi uyarınca 700.000 TL cezai şart talep edebileceği, sözleşmenin fesih tarihi ile sözleşmenin sona erme tarihi arasında kalan 45 aylık süreye isabet eden davacının kâr mahrumiyetinin 614.879,10 TL olarak hesaplandığı, altı aylık makul süre kısıtlamasına iştirak edilemeyeceği, birleşen İstanbul 50. ATM 2011/434 E sayılı dosyasında davacının takip tarihi itibariyle 648.537,79 TL asıl ve 14.214,53 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 662.752,32 TL alacak talebinde bulunabileceği, destek ve promosyon bedelleri bakımından talebin sözleşmenin uygulanmayan süreye tekabül eden kısmı için kabul edileceği, davacının bu kapsamında 452.618,90 TL talep edebileceği, İstanbul 19.ATM 2013/17 E sayılı dosyasında talebin 648.537,79 TL’sinin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla kabulü gerektiği yönünde kanaat bildirilmiştir. Asıl ve birleşen davalarda davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde: Tüm dosya kapsamında toplanan deliller neticesi intifa hakkının davalı ile dava dışı üçüncü bir kişi arasında kurulmuş olduğu, davacı şirketin, intifa hakkı tesisine ilişkin sözleşmenin tarafı olmadığı, bu nedenle davalı yanın intifa işlemini gerekçe göstererek davaya konu bayilik sözleşmesi ve protokolün feshetmesinde davacının bir kusur ve yükümlülüğünün bulunmadığı anlaşılmakla; ilk derece mahkemesince aradaki bayilik ilişkisinin feshedilmesinde davalının haksız olduğu yönünde yapılan değerlendirme isabetlidir. Bu sebeple davalı vekilinin sözleşmenin feshinde davacının da kusuru bulunduğu yönündeki istinaf başvurusunun reddi gerekmektedir.Davacı vekilinin basiretli tacir gibi davranmayarak söz konusu taşınmaz üzerinde bir başkası lehine intifa hakkı tanınmış olduğunu bilerek buna rağmen davaya konu bayilik sözleşmesi ve protokolleri imzalamış olduğu yönünde davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de bu noktada dava dışı üçüncü şahıs lehine tesis edilmiş intifa hakkının varlığından davacı vekilinin haberdar olduğuna ilişkin dosya kapsamında hiçbir delil bulunmamaktadır. Bu sebeple, davalı vekili bu yöndeki iddialarını ispat edememiştir. Zira söz konusu taşınmaz davalılara ait olmakla davalılar tarafından bayilik sözleşmesi kapsamında taşınmaz üzerinde davacı lehine ipotek tesis edilmiştir. Buna rağmen davalının, taşınmaz üzerinde bir başkası lehine intifa hakkı tesis etmesinde davacının herhangi bir tasarrufu bulunmamakla; bu noktadaki sorumluluk bütünüyle davalı tarafların üzerindedir. Bahsi geçen sebeplerle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Davaya esas uyuşmazlık taraflarca imzalanan sözleşme ve protokollere aykırılık halinde talep edilebilecek alacak kalemlerine ilişkindir. Bu bağlamda talep konusu alacaklar likit olduğundan birleşen davaya ilişkin olarak kabul edilen tutar üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık yoktur. Dolayısıyla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Asıl davada davacı kâr mahrumiyeti talep etmiş olmakla; ilk derece mahkemesince karara esas alınan en son tarihli bilirkişi raporunda davacının 2009 yılı faaliyet kârı ve 2010 yılı faaliyet karının ortalama değeri alınarak davacının Ağustos 2009 ve Ağustos 2010 dönemi içinde davalıya yaptığı toplam satış bedeli olan 7.305,684 TL’nin ortalama faaliyet kârı ile çarpılması neticesi bulunan sonuç on ikiye bölünmüş ve davacının bir yıllık kâr mahrumiyeti 16.863 TL olarak hesaplanmıştır. Sözleşmenin fesih tarihi ile sözleşmenin sona erme tarihi arasında kalan 45 aylık süreye isabet eden kâr mahrumiyetinin 614.879,10 TL olarak hesaplandığı, altı aylık makul süre kısıtlamasına iştirak edilemeyeceği yönünde değerlendirme yapılmıştır. Bayilik sözleşmesinin süresinden önce haklı bir neden olmaksızın feshedilmesi halinde diğer tarafın kâr kaybına uğrayacağı tartışmasızdır. Yargıtay uygulamalarına göre bu durumda karşı tarafın talep edebileceği kâr kaybı, sözleşmenin kalan süresine göre değil, davacının aynı bölgede benzer bir bayilik kurabilmesi için gerekli makul süre kadar olmalıdır. Dosyadaki mevcut bilirkişi raporlarından birinde 02.05.2005 tarihinde yürürlüğe giren LPG Piyasası Kanunu’na istinaden yayınlanan 16.09.2005 tarihli Yönetmeliğin 37. maddesi uyarınca mevcut mesafe kısıtlamalarına göre aynı yerde akaryakıt istasyonu açma imkânı bulunmadığından, davacının, davalının haksız feshine bağlı olarak kullanılamayan 45 aylık kısım için kâr mahrumiyeti talebinde bulunamayacağı görüşü ortaya konulmuş ise de sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının kâr kaybına uğradığı ve davalının bunu tazmin etmekle yükümlü olduğu açıktır. Son bilirkişi raporunda makul süre kısıtlamasına iştirak edilmemesi hukuka uygun bulunmuştur. Son bilirkişi raporundaki görüş dosya kapsamında uyumlu bulunarak davacının kâr mahrumiyetinin 614.879,10 TL olacağı yönünde kanaat oluşmuştur. Bu sebeple davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurularının reddi gerekmiştir.Birleşen İstanbul 19.ATM’nin 2013/17 Esas sayılı dosyasında; davacının takip tarihi olan 18.03.2011 tarihinden önce 18.01.2011 tarihinde elindeki teminat mektubunu nakde çevirerek 700.000 TL tahsil ettiği anlaşılmakla, davanın 402.618,90 TL üzerinden kabulüne karar verildiği görülmektedir. Birleşen İstanbul 50. ATM’nin 2011/434 Esas sayılı dosyasında ise davacının takip tarihi olan 20.11.2010 dan sonra 18.01.2011 tarihinde elindeki teminat mektubunu nakde çevirerek 700.000 TL tahsil ettiği görülmektedir.Ancak dosya kapsamından anlaşılacağı üzere bahsi geçen 700.000 TL protokol uyarınca hükmedilen cezai şarta ilişkin alacak tutarının hesaplanmasında dikkate alınarak bu tutar uyarınca mahsup ve tenkis işlemleri yapılmıştır. Dolayısıyla yargılama konusu birleşen dosyalarda bahsi geçen 700.000 TL tutarındaki meblağın mahsup edilerek sonuca ulaşması gerektiği yönündeki davalılar vekili istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Davalının, aradaki bayilik sözleşmesi ve protokolün az yukarıda bahsi geçtiği üzere haksız şekilde sona erdirdiği anlaşılmakla; davacı dava dilekçesinde hem bayilik sözleşmesi hem de protokolde düzenleme bulan cezai şarta ilişkin ayrı ayrı talepte bulunmuştur. Dosyada mevcut bilirkişi raporlarında, protokol maddesi olarak kararlaştırılan cezai şartın talep edilmesinin mümkün olduğu, ancak aynı zamanda sözleşmede düzenleme bulan cezai şartın istenemeyeceği yönünde kanaat bildirilmiştir. Esasen somut olayda akde aykırılık halinde cezai şarta yönelik düzenlemelerin yapıldığı protokolün tarih itibariyle bayilik sözleşmesinden daha önce imzalandığı, şu halde bayilik sözleşmesiyle düzenleme bulan cezai şarta ilişkin hükümlerin protokolün aynı nitelikteki hükümlerii değiştirmiş olduğunun kabulü gerekmekle birlikte, davacı vekilinin bu yönde bir istinaf başvurusunun olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan tüm bu gerekçelerle, asıl ve birleşen davalarda davalı şirket vekilinin, asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin, asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde: Davacı vekili protokol gereği ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan cezai şartın mahkemece tenkis edilmesini hukuka aykırı bularak bu yönde istinaf başvurusunda bulunmuş olsa da; mahkemece alınan bilirkişi raporlarında cezai şartın sözleşme hükümlerine göre, 426.965,12 TL olarak belirlendiği, taleple bağlı kalınarak 100.000,00 TL’nin hüküm altına alındığı anlaşılmıştır. Mahkemece, bayilik sözleşmesinden kaynaklı cezai şart talebinin reddine karar verilmiş, 23.09.2009 tarihli protokolda düzenlenen cezai şart talebi dikkate alındığında davalının ekonomik mahfına sebebiyet verilmemesi açısından teminat mektubunun miktarı da ilk derece mahkemesince nazara alınarak hakkaniyet gereği cezai şartın 1.000.000 TL olarak tenkisine, 700.000 TL’lik kısmı teminat mektubu ile karşılandığından geriye kalan 300.000 TL için 50.000 TL’nin dava tarihinden 250.000 TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş olduğu görülmüştür. Mahkeme gerekçesinde belirlendiği üzere, cezai şartın sözleşmeye uygun şekilde belirlendiği, teminat mektubu mahsubu sonrası talep edilen miktarın davalı bayinin iktisadi yönden mahvına neden olup olmayacağı tartışılmak suretiyle davalının dosya kapsamından anlaşılan ekonomik durumuna göre ilk derece mahkemesince hükmedilen cezai şart bedelinin makul olduğu anlaşılmaktadır. Bahsi geçen sebeplerle davacı vekilinin bu husustaki istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Birleşen İstanbul 50. ATM’nin 2011/434 Esas sayılı dosyasına ilişkin olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takip başlatıldığı görülmekle; davacının ve davalının ticari defterleri incelenmiş, ticari defter kayıtlarına göre davacının 30.11.2010 takip tarihi ile davalıdan 648.537,79 TL asıl alacak ve 14.214,53 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 662.752,32 TL alacak talebinde bulunabileceği, davacının teminat mektubunu nakde çevirmek suretiyle davalıdan 700.000 TL tutarında para tahsil ettiği, birleşen İstanbul 19.ATM’nin 2013/17 Esas sayılı dosyası yönünden ise İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, davacının 648.537,79 TL asıl alacak 10.394,37 TL faiz olmak üzere toplamda 658.932,16 TL talep edebileceği yönünde değerlendirme yapılmıştır. Dosyadaki bilirkişi raporlarının incelenmesinde: 07.04.2014 tarihli bilirkişi heyeti raporunda birleşen davalar kapsamında talep edilen promosyon ve pazarlama desteği, satış destek primi ve peştemaliye bedeliyle ilgili olarak, davacı tarafından davalıya yapılan gerçekleşmiş ödeme tutarları esas alınarak ve sözleşmenin fesih tarihinden itibaren normal bitim süresinin sonuna kadar kalan 1380 gün için kıstelyevm usulüyle hesaplama yapıldığı, buna göre, sözleşmenin ifa edilmeyen bakiye dönemine isabet eden promosyon ve satış destek pirimi karşılığı 113.362,54 TL ana para ve 2.484,66 TL temerrüt faizi; yine sözleşmenin ifa edilmeyen 1380 günlük kısmına isabet eden dönemine isabet eden 535.175,25 TL peştemaliye bedeli ile bu tutarın temerrüt faizi olarak 11.729,87 TL talep edilebileceği, buna göre toplam anapara alacağının 648.537,79 TL, işlemiş toplam faizin 14.214,53 TL olarak hesaplandığı anlaşılmaktadır. Bu hesaplama hukuka uygundur. Çünkü, bu tür destek ve teşvik ödemelerinin, ancak sözleşmenin ifa edilmeyen bölümüne isabet eden kısmı talep edilebilir. Sözleşmenin ifa edilen kısmına isabet eden tutar talep edilemez. Çünkü, ifa edilen kısımdan iki taraf da menfaat temin etmiştir. Bu anılan rapordaki hesaplama, 18.01.2016 tarihli bilirkişi raporunda da aynen benimsendiği halde, bu raporun sonuç kısmının 4. bendinde, tamamen hatalı olarak, peştemaliye ve destek ödemelerinden sözleşmenin ifa edilmiş olan kısmına isabet eden 402.618,90 TL’nin düşülebileceği görüşü belirtilmiştir. Aynı hatalı değerlendirme, 04.12.2017 tarihli bilirkişi ek raporunda da tekrarlanmıştır. Bu değerlendirme bütünüyle hatalıdır. Çünkü, 04.07.2014 tarihli raporda bilirkişinin bulduğu 648.537,79 TL hesaplanırken zaten sözleşmenin bakiye süresi esas alınmıştır. Yani bu tutar, zaten sözleşmenin haksız feshinden itibaren normal bitim tarihine kadar kalan 1380 gün için hesaplanan tutardır. Diğer bir deyişle, davacının davalıya ödediği peştemaliye bedeli toplam 755.000 TL olup, bu tutarın sözleşmenin ifa edilmeyen kısmına isabet eden 535.175,25 TL’li kısmının ve davacı tarafından davalıya ödenmiş olan toplam 150.000 TL’lik promosyan ve destek priminin sözleşmenin ifa edilmeyen kısmına isabet eden 113.362,54 TL’lik kısmının toplanarak 648.537,79 TL’nin bulunduğu, görüldüğü üzere bu tutar hesaplanırken, davalıya yapılan ödemelerin sözleşmenin ifa edilen kısmına isabet eden bölümünün zaten düşülmüş olduğu açıktır. Kıstelyevm usulüyle yapılan hesaplamanın sonucu budur. O halde, davacının destek ödemeleri ve peştemaliye bedeli olarak ödediği tutarın, sözleşmenin ifa edilmeyen bölümüne isabet eden 648.537,79 TL’lik kısmını talep hakkının bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim ilk derece mahkemesi, birleşen 2013/17 E sayılı davada verdiği hükümde, bu tutara hükmetmiştir. Birleşen 2011/434 E sayılı davaya konu alacak ile 3013/17 E sayılı davaya konu alacak aynı alacaktır. İkinci takip, yani 2013/17 E sayılı davaya konu takip, aynı alacak için ipoteğin paraya çevrilmesi takibidir. Dolayısıyla bu iki davada farklı tutarlara hükmedilmiş olması da çelişkilidir. Bu açıklamalar ışığında, davacı vekilinin birleşen 2011/434 E sayılı davada verilen hükme yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü gerekmiştir. Buna göre anılan birleşen davada verilen hükmün kaldırılarak 648.537,79 TL yönünden davanın kabulü yönünde yeniden hüküm tesis edilmiştir. Davacı vekili, ıslah suretiyle talep azaltımı yaptığını belirterek, müvekkili aleyhine hükmedilen vekalet ücretlerine karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş ise de ıslahla talep azaltılması feragat niteliğinde olup azaltılan kısmın reddine karar verilmesi sonucu davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; asıl ve birleşen davalarda davalı şirket vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine; asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin asıl ve birleşen İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/17 Esas sayılı dosyasına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine; davacı vekilinin birleşen İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/434 Esas sayılı dosyasına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca birleşen 2011/434 E sayılı dava hakkında verilen hükmün kaldırılmasına bu davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; I-Asıl ve birleşen davalard davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti. Vekilinin istinaf başvurusu yönünden: 1-Asıl ve birleşen davalarda davalı şirket vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,2-a)Davalı şirket vekili tarafından asıl dava ve birleşen 2013/17 E sayılı dava için yatırılmış olan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına, b) asıl dava için bakiye 82.734,29 TL, birleşen 2013/17 E sayılı dosyası için bakiye 33.226,21 TL olmak üzere toplam 115.960,50 TL istinaf nispi karar harcının davalı şirketten tahsili ile Hazineye gelir kaydına, c) Birleşen 2011/434 E sayılı dava için davalı şirket tarafından yatırılmış olan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bu dosya hakkında davacı vekilinin istinaf başvurusu kısmen kabul edilip yeniden hüküm verildiğinden, davalı şirket vekilinin bu dosya için yatırmış olduğu 6.875,73 TL nispi istinaf harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davalı şirkete iadesine, 3-Davalı şirket vekili tarafından asıl ve birleşen davalar için yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, II- Asıl ve birleşin davalarda davacı şirket vekilinin istinaf başvurusu yönünden: A-Davacı şirket vekilinin asıl davaya ve birleşen İstanbul 19.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/17 Esas sayılı davasına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusu yönünden: 1-Davacı şirket vekilinin asıl davaya ve birleşen İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/17 Esas sayılı davasına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,2-Davacı şirket vekilinin bu dava dosyaları için yatırdığı istinaf başvuru ve peşin harçlarının hazineye gelir kaydına; 3-Davacı şirket vekilinin bu dava dosyaları bakımından yaptığı kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, B-Davacı şirket vekilinin birleşen İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/ 434 Esas sayılı dosyasına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusu yönünden: Birleşen İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/434 Esas sayılı dosyası hakkında verilen hükme karşı davacı şirket vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca birleşen 2011/434 E sayılı dava hakkında ilk derece mahkemesince verilen hükmün kaldırılmasına bu davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; Birleşen, İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/ 434 Esas sayılı davasında: 1-Davanın Kısmen Kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 648.537,79 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2011/946 Esas sayılı dosyasıyla tahsilde tekerrür olmamasına, 2-Alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan asıl alacağın %40’ına tekabul eden 259.415,11 TL icra inkar tarzminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Alınması gereken 44.301,61TL harçtan peşin alınmış olan 16.241,51 TL’nin mahsubu ile bakiye 28.060,10 TL harcın davalı şirketten tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 121,30TL başvurma harcı, 3.712,50 TL peşin harcın toplamı olan 3.833, 80 TL davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden iş bu hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca, davanın kabul edilen miktarı üzerinden hesaplanan 49.476,89 TL nispi ücreti vekaletin davalı şirketten alınıp alınarak davacı şirkete verilmesine, 6-Davalı şirket kendisini vekille temsil ettirdiğinden, iş bu hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca, davanın reddedilen edilen miktarı üzerinden hesaplanan 65.368,11 TL nispi ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine, 7-Bu dosya için taraflarca yatırılan avanstan geri kalan kısmın kararın, kararın kesinleşmesi sonrası ilgili tarafa iadesine, 8-İstinaf aşamasında davacı tarafından 2011/434 E sayılı dosyasında yapılan harç ve giderler yönünden; a-Davacı tarafından yatırılmış olan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı vekili tarafından birleşen bu dosya için yatırılmış olan 44,40 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde davacıya iadesine, b-Davacı tarafından harcanan 121,30 TL harç giderinin davalı şirketten alınıp davacıya verilmesine, 9-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 10-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.04.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.