Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2027 E. 2022/325 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2027
KARAR NO: 2022/325
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI: 2018/1074 E. 2019/387 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkili şirketin taşımacılık işi ile uğraştığını, davalıya ait beş sandık içindeki sanat eserinin … Vakfı adına İstanbul’dan Venedik’e ve sonra geriye İstanbul’a taşınmasını müvekkilinin gerçekleştirdiğini, davalının eserleri teslim almaması nedeniyle eserlerin yaklaşık iki yıldır müvekkili şirketin deposunda saklanmakta olduğunu, bu güne kadar davalıya depo ücretinin ödenmesi ve eserlerin teslim alınması konusundaki başvuruların sonuçsuz kaldığını belirterek; davalıya ait beş adet sandık içindeki sanat eserinin davalıya teslimi ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davalıdan 6.307,10 Euro alacağının dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, eserlerin müvekkili şirket tarafından saklanması ve depolanması müvekkili için imkansız hale geldiğinden ihtiyati tedbir yolu ile eserlerin davalıya yada mahkemece belirlenecek bir yeddi emin deposuna teslimi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, masraf ve ücreti vekaletin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin başarılı ve saygın mimarlarından biri olduğunu, davacının iddiasının doğru olduğu kabul edilse dahi müvekkilinin bu durumda tüketici sıfatını haiz olduğunu, KHK gereği her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaların işbu kanun kapsamında olup, bu tür ihtilaflarda görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri olduğunu, müvekkili ile davacı şirket arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığını, müvekkilinin İKSV ile olan sözleşmesi gereği eserleri üretiğini ve sonrasında mülkiyetini İKSV’ye devrettiğini, müvekkilinin eserlerin taşınması, depolanması vs. ile ilgili bir yükümlülüğü ya da sorumluluğu bulunmadığını, 2016 senesinin sonlarına doğru müvekkili adına iki senelik fatura düzenlenip gönderildiğini belirterek, öncelikle görev itirazlarının değerlendirerek dosyanın İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemelerine gönderilmesine, davacı ile davalı müvekkil arasında sözleşmesel ve sair bir ilişki bulunmaması gözetilerek davanın esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan dava, alacak davası olup yaptırılan bilirkişi incelemesinde incelenen Karayolu Nakliyesi ATA karnesi ve ithalat işlemleri için düzenlenen fatura dikkate alındığında dava dışı … Vakfının taşıtan davacının ise taşıyan sıfatının bulunduğu, davacı ile davalı arasında taşımacılık sözleşmesi olmadığı gibi herhangi hukuki bir ilişki de olmadığı davalı taraf ile dava dışı … Vakfı arasında eserlerin teslimi hususunda sözleşme bulunmasının davacı ile davalı arasında ticari ilişki olduğu anlamına gelemeyeceği, davalının taşınan sanat eserlerinden kaynaklı davalı tarafa borcu bulunmadığından açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yargılamanın son aşamasında savunma hakkının kısıtlandığını, önce Vakfın davaya dahil edilmesine yönelik taleplerinin reddedildiğini, esas hakkında beyanların aynı gün sunulmasına karar verilerek duruşmanın aynı gün öğleden sonraya talik edildiğini, bu kısıtlı sürede esas hakkında beyanlarını sunduklarını, davalı asilin mahkemeye isticvap davetiyesi ile davet edilerek dava konusu eşyaların mülkiyeti konusunda beyanının alınmasının taraflarınca talep edildiğini, bu talebinin kabul edilmeyerek duruşmanın bir ertesi güne bırakıldığını ve ertesi günkü duruşmada davanın reddine karar verildiğini, yapılan tüm bu işlemler ile savunma hakkının kısıtlandığını, Karara esas alınan bilirkişi raporunun ise hukuki hatalarla dolu olduğunu, raporda kanaat bildirildiğini fakat bu kanaate nereden varıldığının gerekçelerinin hiçbir şekilde açıklanmadığını, ayrıca raporu tanzim eden ve taşımacılık uzmanı olduğunu belirten bilirkişinin dosyaya vakıf olmadığını, Tüm bunların yanında, kararda eseri teslim alma yükümlülüğünün …’ye ait olduğunun belirtildiğini, davalının eserlerin müvekkili şirketin deposunda saklanmasına zımnen muvafakat verdiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve yeniden yapılacak yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve müvekkilin taşıma ve depo etme sözleşmesinden doğan bir borcun muhatabı olabilmesi için buna ilişkin ödeme tutarı, taşınacak ve depo edilecek ürünler gibi esaslı unsurların bulunduğu bir akdin mevcudiyeti gerektiğini, ayrıca, dava değeri itibarı ile de bu akdin yazılı olarak mahkemeye sunulmuş olması gerektiğini, zaten davacı tarafından da müvekkili ile böyle bir akdin gerçekleştirildiğine dair iddiası bulunmadığını, buna göre, davacı üçüncü kişi ile imzaladığı bir sözleşme uyarınca müvekkilinin borç altında olduğunu öne sürdüğünü, Müvekkilinin mülkiyet iddiası olmadığı gibi davacıdan eserlerin depo edilmesi, saklanması veya taşınmasına yönelik herhangi bir talebinin de olmadığını, buna rağmen davacının kararı etkilemeyecek bir husus olan mülkiyetin kimin olduğunun açıklattırılması gibi bir hususu öne sürerek karar verilmesini engellemeye çalıştığını, Davacı tarafça savunma hakkının kısıtlandığının iddia edildiğini, ancak 18.06.2019 tarihli celsede, davacının, üçüncü kişinin davaya taraf olarak eklenmesi talebinde bulunduğunu, bu talebi yasa gereği reddedilince davacı vekilinin bu sefer, zaruri ve elzem beyanlarının olduğunu ve dosyaya mutlaka sunmak istediğini belirttiğini, bunun üzerine hakimin süre verdiğini, ancak davacı vekilinin, verilen süreye rağmen kötü niyetli bir şekilde mazeret sunup karar verilmesini engellediğini, mahkemenin bir sonraki duruşmanın karar duruşması olacağına hükmederek taraflara e- tebligat yoluyla bildirim yaptığını, davacı vekilinin duruşmaya katılmadığını, Yukarıda arz ve izah olunduğu üzere davacı tarafından haksız ve kötü niyetli yapılan istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararına ilişkin de tarafına vekâlet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, Yargıtayın içtihatlarının da bu yönde olduğunu, buna rağmen müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini, Bu nedenle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti yönünden hatalı olduğunu belirterek; kararın vekalet ücreti yönünden düzeltilmesine ve davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taşıma ve saklama sözleşmesinden kaynaklı alacak talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreler içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.12.2017 tarih 2017/443 esas 2017/448 Karar sayılı ilamı ile uyuşmazlığı çözmekte Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle davanın usulden reddine karar verilmiş söz konusu kararın istinaf incelemesi dairemizce yapılmış, dairemizin 08.11.2018 tarihli kararı ile saklama sözleşmesinden doğan davaların ticari dava olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin kararı hukuka uygun bulunmakla davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. İş bu istinaf incelemesine konu karar, görevli Asliye Ticaret Mahkemesince verilmiş olup, her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili, son celseden önceki celse mazeret dilekçesi vermekle ilk derece mahkemesince bir sonraki celseye ilişkin duruşma gün ve saatinin e-tebligat yolu ile bildirildiği iddia edilmişse de UYAP sisteminde böyle bir e-tebligatın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu şekilde bir e-tebligat çıkartılmış olsaydı bile, sözkonusu e-tebligatın bir günlük sürede kanuni sonuç doğurması mümkün değildir. Yargıtay tarafından geliştirilen mutlak temyiz sebepleri kavramından hareketle, temel yargılanma haklarının ihlali sonucunu doğuran usul hatalarının mutlak istinaf sebebi olarak kabulü gerekir. İlk derece mahkemesinde bir tarafın hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmiş olması mutlak bir istinaf sebebi olarak kabul edilmelidir. Hukuki dinlenilme hakkı yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken bir temel yargısal haktır. 03/10 2001 tarihli 4709 sayılı Yasa ile Anayasanın 36. maddesine eklenen ibare uyarınca, herkes adil yargılanma hakkına sahiptir. Bu nedenle, ilk derece yargılamasında taraflardan birinin adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olması mutlak bir istinaf sebebidir (Dr. Cenk Akil, İstinaf Kavramı, Ankara 2010, s.362). İlk derece mahkemesince, davanın görülüp karara bağlanması için gerekli usul işlemleri yapılmadan, davacı vekili usulünce duruşmaya çağrılmadan hüküm verilmiştir. Mahkeme, hüküm vermek için gerekli koşulları sağlamadan hüküm verdiğinden, kararın kaldırılması gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, hukuki dinlenilme hakkını zedeleyen usul hatalarının giderilmesi için ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından İİK’nın 36. maddesi uyarınca yatırılan teminatın iadesine, 5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17.03.22
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.