Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2025 E. 2019/1319 K. 16.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2025
KARAR NO : 2019/1319
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2018
NUMARASI : 2018/84 E. – 2018/664 K.
DAVANIN KONUSU: Alacağın Temliki sözleşmesinin İptali
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı, ilk derece mahkemesine sunmuş olduğu 19/01/2018 tarihli dava dilekçesinde ve ön inceleme tutanağındaki beyanlarında özetle; kendisinin davalı … İnşaat San. Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu, diğer ortak olan ve aynı zamanda şirketi temsil yetkisine sahip …’nun şirketin kira alacaklarını, kendisinin akrabası olan diğer davalı …’ya muvazaalı olarak temlik ettiğini, yapılan temlikin muvazaalı olduğunu, zira ortağı olduğu şirketin davalı olan Sıddık’a herhangi bir borcu bulunmadığını belirterek, yapılan alacağın temliki işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde ve yargılama aşamasındaki beyanlarında özetle; davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, alacağın temliki koşullarının mevcut olduğunu, ayrıca davacının şirket ortağı olarak usulüne uygun olarak yapılan temlik işleminin iptalini talep edemeyeceğini belirterek, yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; dava konusu temlik işlemlerinin mevzuata uygun olduğunu, şirket ortakları arasında mevcut olan ihtilafın kendisine yansıtılamayacağını, ayrıca davacının böyle bir dava açmaya hak ve yetkisinin bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Her ne kadar davacı tarafından ortağı olduğu şirkete ait alacağın şirket yetkilisi tarafından davalı …’ya yapılan temliklerin muvazaa nedeniyle iptalini talep etmiş ise de, celp edilen belgelere göre temlik işleminin kanunda ön görülen koşullara uygun olarak yapıldığı, ayrıca temlik işleminin muvazaalı olduğu hususunun davacı tarafından kanıtlanamadığı, kaldı ki yapılan temlik işleminin muvazaalı yapıldığı kanıtlanmış olsa bile davacı tarafın şirket ortağı olarak böyle bir işlemin iptalini talep edemeyeceği, zira üçüncü kişinin danışıklı işlem ile haklarını zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onların danışıklı işlem de bulunandan alacaklı olmaları ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerektiği (Yargıtay 11.HD 2009/12849 – 12249 EK sayılı ilamında da belirtildiği üzere), olayımızda davacının şirket ortağı olarak şirketten herhangi bir alacağı bulunduğu ve bu alacağın tahsilini engellemek için temlik işleminin yapıldığı hususunda herhangi bir iddiası bulunmadığı, davacının bu koşullarda ancak şirket yetkilisi olan … aleyhine şirketi zarara uğrattığından dolayı sorumluluk davası açabileceği mahkememizce değerlendirilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafın dava konusu yapmış olduğu temlik işlemlerinin kanunda ön görülen koşullarda yapıldığı, davacının şirket ortağı olarak yapılan temlik işleminin şirketin alacağa temellük eden davalı …’ya herhangi bir borcu bulunmadığı gerekçesiyle iptalini isteyemeyeceği, davacının, şirket ortağı olarak dava konusu yapılan temlik işlemi ile şirketi zarara uğrattığı iddia edilen şirket yetkilisi … aleyhine şirkete ödenmek üzere tazminat davası açabileceği, bu bağlamda davacı tarafından açılan davanın sübuta ermediğinden reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davanın sübuta ermediğinden reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ Davacı istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddialarını tekrarlamış, şirketin tüm iş ve işlemlerinin ticari olduğunu, yapılan temlik işlemlerinin sebebinin ticari defterlerle ve kayıtlarla ispatı gerektiğini, davalı şirketin yönetiminin 2015 yılından buyana, şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili müdür …’da olduğunu, yönetimin kayyımda olmadığını, defterlerin mahkemeye sunulmamasının hukuki dayanağının bulunmadığını, davalı gerçek kişiye yapılan temliklerin muvazaalı olduğunu, temlike gerekçe olarak fotokopisi sunulan bononun düzmece olduğunu, davalı gerçek kişinin davalı şirketle hiç bir ticari ve finansal ilişkisinin bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin ispat yükünü yanlış değerlendirdiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, ispat yükünün karşı tarafa ait olduğu ilkesi ışığında yargılamanın yeniden yapılması için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davacının ortağı olduğu davalı şirkete ait alacakların, davalı gerçek kişiye temlikine ilişkin temlik sözleşmelerin muvazaa nedeniyle iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca davacı tarafından ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, davalı şirkete ait alacakların davalı gerçek kişiye temlikine ilişkin üç adet temlik sözleşmesinin muvazaa nedeniyle iptalini istemiştir. Üç adet temlik sözleşmesinin örnekleri dosya arasındadır. Mahkemece, davacının iptalini talep ettiği temlik sözleşmelerinin değerinin açıklattırılması ve bu değer üzerinden peşin harcın ikmal ettirilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken, maktu harçla davaya devam edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Somut olayda, dava nispi harca tabi olmasına rağmen dava değeri gösterilmeden maktu harç yatırılarak davanın açıldığı, yargılama aşamasında davacı tarafa bu konuda mehil verilmediği anlaşılmıştır. Harç tahsili kamu düzenine ilişkin bulunduğundan bu hususun mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerekir. Bu kapsamda, davacıya, iptalini istediği temlik sözleşmelerinin konusu olan alacaklar esas alınarak dava değerini açıklaması için süre verilmeli, belirttiği değer üzerinden nispi harcın ikmalinden sonra yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken maktu harçla yetinilerek yargılamaya devam edilip hüküm kurulması doğru değildir ( Yargıtay 19.H.D 2005/11490 E.2006/1871 K, 15H.D 2012/900 E.2012/1280 K, 6 H.D 2014/10008 E. 2015/8037 K sayılı ilamları).Diğer taraftan, ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinde, önce davanın esası hakkında değerlendirme yapılarak muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı belirtildikten sonra, bu gerekçeyle çelişir şekilde, davacının aktif dava ehliyetinin, yani davacı sıfatının bulunmadığı, davanın bu nedenle reddi gerektiği belirtilmiş ve neticede, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemenin kararında dayandığı iki gerekçe birbiriyle çelişmektedir. Bu durumda ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın HMK’nın 297. maddesine uygun ve denetlenebilir bir karar olduğundan söz edilemez. HMK’nın 353/1.a. maddesinde ilk derece mahkemesi kararlarının usul yönünden incelenmesi düzenlenmiştir. Usuli incelemenin kapsamı HMK’nın 353/1.a. maddesinde altı bent halinde sayılmıştır. Ancak bu sayımın sınırlı olmadığı, Yargıtayın mutlak temyiz sebebi olarak kabul ettiği tüm konularda (mutlak istinaf sebeplerinin mevcudiyeti halinde) bu maddenin uygulanması gerekir (Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara – 2009, s.305). Somut olayda, mahkemenin çelişen gerekçelerle karar verildiği ve kararın bu haliyle istinaf incelemesine elverişli bir karar olmadığı anlaşılmaktadır.Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince yargılama harçları tamamlattırılmadan esasa girildiği, iki farklı gerekçe gösterilerek çelişkiye düşüldüğü, bu haliyle kararın istinaf incelemesine elverişli olmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Ayrıca, davacının ihtiyati tedbir talebinin ise ilk derece mahkemesince değerlendirilmesinin uygun olacağı düşünülmüştür.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-Davacı tarafça yatırılan istinaf harçlarının, talep halinde iadesine,4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Davacının ihtiyati tedbir isteminin ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 16/10/2019