Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2012 E. 2022/366 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2012
KARAR NO: 2022/366
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/02/2019
NUMARASI: 2017/896 E- 2019/173 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl ve karşı davanın kabulüne dair verilen karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı- karşı davalı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin göndericisi olduğu, İstanbul – Bratislava arası 16 kap emtianın nakliye işinin müvekkili tarafından yapıldığını, nakliye tamamlanmış olduğu halde davalı tarafından 4.489,97 TL navlun alacaklarının ödenmediğini, bunun üzerine davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirterek, davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline ve takibin devamına, % 20 oranından aşağı olmamak üzere belirlenecek icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı- karşı davacı vekili, asıl davaya cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile dava dışı … şirketi arasındaki ticari ilişki münasebetiyle üretilen bir kısım ticari eşyanın … şirketinin Slovakya’daki fabrikasına teslimi için davacı- karşı davalı şirketten teklif alındığını, her ne kadar taraflar arasında yazılı bir sözleşme mevcut bulunmasa da işin aciliyetine binaen malların 16/09/2016 tarihinde dava dışı … firmasının Slovakya’daki fabrikasına teslimi konusunda davacıyla anlaşmaya varıldığını, fakat davacı- karşı davalının emtiayı 28/09/2016 tarihinde teslim ettiğini, işbu nedenle ilgili kanun ve uluslararası sözleşmeler uyarınca davacı- karşı davalının müvekkili şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığını kabul edilerek davanın reddine ya da navlun bedelinden hakkaniyete uygun indirim yapılmasına karar verilmesi gerektiğini, davacı- karşı davalı şirketin taahhüt ettiği tarihte malların teslimini gerçekleştiremediğini, müvekkilinin zararının tazminine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin davacı- karşı davalının taahhüt ettiği sürede teslim edemediği nitelik, nicelik ve miktar bakımından aynı olan emtiayı havayoluyla dava dışı … şirketinin Slovakya’daki fabrikasında teslim ettiğini, müvekkilinin davacı- karşı davalı şirketin kusurundan kaynaklanan gecikme nedeniyle dava dışı şirkete 10.063,75 Euro cezai şart bedeli ile 1.287,12 TL + KDV havayolu kargo bedeli ödediğini belirterek, davacı- karşı davalının hukuki dayanaktan yoksun açtığı itirazın iptali davasının reddine ve % 20 oranıdan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline, asıl davanın kabulü halinde ise geç teslimden dolayı ilgili yasal mevzuat ve uluslararası sözleşmeler uyarınca navlun bedelinden indirim yapılmasına, karşı davanın kabulü ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 4.489,97 TL’nin 05/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davacı- karşı davalıdan tahsiline, asıl davanı ve karşı davanın kabulü halinde alacakların karşılıklı takas ve mahsup edilmesine, yargılama harç ve masraflarının davacı- karşı davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı- karşı davalı vekili, cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; yükün geç teslim edildiği iddiası ile tazminat talebi bakımından davalı-karşı davacının, taşıma ücreti nispetinde CMR hükümlerine, taşıma bedelini aşan kısmın diğer zararların tazmini aşamasında TTK ve TBK hükümlerine dayanılmasının mümkün olmadığını, dava konusu ihtilafta CMR Konvaksiyonu hükümlerinin uygulanması gerektiğini, davalı- karşı davacının eşyanın geç teslimi nedeni ile tazminat talebinde bulunabilmesi için geç teslime ilişkin bildiriminin emtianın tesliminden itibaren yirmi bir günlük ihbar süresi içinde yazılı olarak taşımacıya yapılması gerektiğini, bu süre içinde yazılı bildirim yapılmadığından davalı- karşı davacının müvekkilinden tazminat talep edemeyeceğini, davalı- karşı davacının gecikme nedeni ile zararının meydana geldiğini de ispat edemediğini, davalı- karşı davacının tazminat istemine avans faizi uygulanması yönündeki talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, CMR’nin 27. maddesinde hak sahibine ödenecek tazminat için yılda % 5 üzerinden faiz öngörüldüğünü, CMR hükümlerine göre davanın zamanaşımına uğradığını belirterek, davanın … Ltd. Şti.’ne ihbar edilmesine ve karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141); toplanan/sunulan deliller, icra dosyası, bilirkişi raporu, taraflar arasındaki mail yazışmaları, ihtarnameler, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında yazılı olmasa da sözlü olarak yapılan bir taşıma sözleşmesi olduğu, taşıma bedelinin 4. 489,97 TL olduğu konusunda ihtilaf bulunmadığı, davacı karşı davalının taşıma işine istinaden düzenlemiş olduğu fatura ile navlun ücretini davalı karşı davacıdan icra takibi ile talep ettiği, davalı karşı davacının takibe itirazı sonucu takibin durduğu ve huzurdaki itirazın iptali davasının açıldığı, karşı davacının emtianın dava dışı şirkete geç teslim edilmesinden dolayı zarara uğradığını, cezai şart ödediğini, ve aynı emtiayı hava yolu ile dava dışı şirkete göndermek zorunda kaldığı, bu nedenle uğramış olduğu şimdilik 4.489,97 TL yi davacı karşı davalıdan talep ettiği, mahkememizce alınan bilirkişi raporuna göre navlun bedeli olan 4.489,97 TL nin her iki tarafın ticari defterlerinde de kayıtlı olduğu, ticari defterlere göre asıl davada davacının davalıdan takip tutarı kadar alacaklı olduğu, yine bilirkişi raporunda belirtildiği gibi taraflar arasındaki taşıma sözleşmesine göre taşınan emtianın en geç 19/09/2016 tarihinde teslim edilmesi gerektiği, ancak davacı karşı davalının taşıma işini kusuru nedeniyle belirlenen sürede teslim etmediği, bu nedenle davalı karşı davacının aynı emtiayı tekrar hava yolu kargo şirketiyle göndermek zorunda kaldığı ve bu nedenle cezai şart ile kargo ücretiği ödediği, taraflar arasındaki taşıma işinde CMR konvansiyonu hükümlerinin uygulanması gerektiği, gecikme nedeniyle bu durumu davalı karşı davacının CMR 30/3 maddesi uyarınca davacı karşı davalıya mail yolu ile bildirmiş olduğu, dolayısıyla davacı karşı davalının kusurlu taşıma işini kendi kusuru ile geç teslim etmesinden dolayı davalı karşı davacının talebi gibi 4.489,97 TL kadar tazminata hak kazandığı, davacı karşı davalının bu bedelden sorumlu olduğu, asıl davada davalının takibe itiraz etmekte haklı olduğu, bu nedenle icra inkar tazminatı şartlarının gerçekleşmediği, davalı karşı davacı her ne kadar kendi davalarının kabul edilmesi halinde takas mahsup talebinde bulunmuş ise de mahsup talebine davaya cevap dilekçesi ile değil karşı dava ile talep etmiş olup mahsup talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla her iki dava yönünden ayrı ayrı karar vermek gerekmiş ve tüm dosya kapsamına göre asıl davanın ve karşı davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle; ssıl davanın kabulü ile davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazın 4.489,97 TL yönünden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına, karşı davanın kabulü ile 4.489,97 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, asıl alacağa 12/05/2016 tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı- karşı davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davacı/ karşı davalının açık kusuru ile söz konusu emtianın dava dışı şirkete beklenen ve talep edilenden çok geç bir tarih olan 28.09.2016 tarihinde teslim edilmesi ile müvekkilinin mağduriyeti ve ticari itibarının da zedelenmesinin söz konusu olduğunu, ancak mahkemece asıl davanın kabulü halinde davacı karşı davalının alacağında hakkaniyete uygun indirim yapılması ve davacı/ karşı davalı aleyhine dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzerine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi talebinin değerlendirilmediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin asıl dava yönünden verilen davanın kabulü kararının istinaf incelemesi ile kaldırılarak asıl davanın reddine, davacı/karşı davalı aleyhine dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzerine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, aksi halde geç teslimden dolayı ilgili mevzuat ve uluslararası sözleşmeler uyarınca navlun bedelinden indirim yapılmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı/ karşı davalı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir. Davacı- karşı davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve Mahkemece mevcut bilirkişi raporu esas alınarak karar verildiğini, ancak söz konusu rapora karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, Davaya konu emtianın 28.09.2016 Çarşamba günü alıcısına teslim edilmiş olup, davalı- karşı davacı tarafından ihbarın 20.10.2016 tarihinde, yani teslimden sonraki 22. günde yapıldığını, CMR Konvansiyonu’nun 30. maddesinde açık bir şekilde yer alan teslimden itibaren yirmi bir gün içinde yapılması lazım gelen yazılı ihbar koşulunu davalı- karşı davacı tarafça yerine getirilmediğini, Davalı- karşı davacı tarafın gecikme nedeniyle tazminat talep edebilmesinin koşulu tek başına gecikmenin vuku bulması olmayıp aynı zamanda gecikme nedeniyle zararın mevcut olduğunun da ispatlanması gerektiğini, Davalı- karşı davacının dava dışı müşterisi … şirketi tarafından davalı- karşı davacıya düzenlendiği ifade edilen faturanın dosyada mevcut olmadığını, davalı- karşı davacı tarafından düzenlenen kredi belgesinde sadece fatura numarası zikredilerek müşterisi lehine alacak kaydı girilmesinin zararın oluştuğunun ispatını sağlamadığını, davalı- karşı davacı tarafın gecikme nedeniyle üretimin durdurulması nedeniyle zarardan söz edilmiş ise de dava dışı … tarafından düzenlenen faturada “process stoppage/ işlem durdurma maliyeti” şeklinde bir açıklamanın yer aldığını, Davalı- karşı davacı, geç teslim nedeniyle aynı malzemelerin bu defa … vasıtası ile gönderildiğini, bu şirket tarafından davalı-karşı davacıya posta hizmeti ücreti açıklaması ile 1.435,75 TL fatura düzenlediğini belirtilmiş ise de davaya konu taşımada taşınan malın ağırlığının 8.400 kg. olduğu, söz konusu fatura içeriğinde posta hizmetine konu malların toplam ağırlığını 46,50 kg. olduğu dikkate alındığında, davalı- karşı davacının … ile farklı bir taşıma hizmeti aldığı ve illiyet bağının mevcut olmadığı sonucunun ortaya çıktığını, Karşı dava yönünden, davalı- karşı davacının talebine karşı CMR’nin 32. maddesi uyarınca zamanaşımı defi ileri sürülmüş ise de mahkemece bu hususun değerlendirilmediğini, Asıl dava yönünden müvekkili lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, Müvekkilinin davalı- karşı davacıya taşıma hizmeti verdiğini ve takip başlatmakta hukuki yararının bulunduğunu, dolayısıyla davalı- karşı davacının kötü niyet tazminatı talep etmesinin haksız ve ispatlanamayan karşı dava yönünden davalı- karşı davacının taleplerinin hukuka aykırı olduğunu, Yukarıda bahsi geçen nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine kararı verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, CMR hükümlerine tabi yük taşıma sözleşmesinden kaynaklanan taşıma ücreti alacağının tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir. Karşı dava ise aynı taşıma ilişkisi içerisinde oluşan karşı alacağın tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır. Karşı davada, alacak talebinin yanında takas ve mahsup talebinde de bulunulmuştur. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın ve karşı davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının … A.Ş., borçlunun … Sanayi, alacak tutarının 4.755,68 TL olduğu, borç sebebi olarak 4.489,97 TL tutarındaki “navlun bedeli” açıklamalı faturanın gösterildiği, takip talebinin ekinde … Ltd. Şti. tarafından … adına keşide edilen 4.489,97 TL tutarında e-faturanın bulunduğu, yine ihracatçının …, gönderilenin … olduğu, Halkalı Gümrük Müdürlüğüne ait gümrük beyannamesi suretinin ve … no’lu dolaşım belgesinin ve ayrıca … tarafından … adına keşide edilen 08.09.2016 tarihli faturanın bulunduğu görülmektedir. Borçlu vekili icra dosyasına itirazında, müvekkilini muamele merkezi Koceli Gebze olmakla yetki itirazında bulunduğu, aynı zamanda alacaklıya herhangi bir borcu bulunmadığından tüm borca ve ferilerine itiraz etmiş olduğu görülmüştür. Dosya içerisindeki Dolaşım Belgesinin incelenmesinde; 09.09.2016 tarihli gönderici olarak …, alıcı olarak ise … olduğu, 8.400 kg’lık emtianın konu edildiği görülmektedir. İlk derece mahkemesince alınan 05.09.2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; …’in ticari defterlerinde …’den 25.05.2017 tarihi olan takip tarihi itibariyle 4.489,97 TL alacaklı olduğu, …’nin ticari defterlerine göre ise …’un takip tarihi itibariyle …’e 4.489,97 TL borçlu olduğu, navlun bedeli açıklamalı 20.09.2016 tarihli 4.489,97 TL tutarındaki faturanın …’nin ticari defterlerine kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davalı- karşı davacının geç teslim iddiası ile zarara uğradığını öne sürerek tazminat talebinde bulunduğu görülmekle, bu kapsamda ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda; davacı ve davalı arasındaki mehil yazışmaları irdelenmiş, 09,09,2016 tarihli mehil yazışmasının içerdiğinden … A.Ş. tarafından taşımaya konu emtianın mutlaka bir hafta içinde çıkması gerektiği, gecikme olması durumunda daha önceden bilgi verilmesi, dava dışı alıcıya 16.09.2016 tarihinde kati suretli en geç 19.09.2016 tarihinde kara yoluyla teslim yapılacağı konusunda sözleşme imzalandığı hususlarının belirtildiği tespit edilmiştir. Bilirkişi raporunda, Gümrük Çıkış Beyannamesinin Halkalı Gümrük Müdürlüğüne verilen … numara ile 09.09.2016 tarihinde açıldığı ve aynı tarihte kapatıldığı, normal şartlarda Slovakia yol süresinin maksimum yedi gün olduğu, 19.09.2016 tarihinde mal teslim edildiği, taşıyıcının aracına yaptığı fazla yükleme nedeniyle Kapı Kule’den çıkışına izin verilmediği, 2016 yılındaki Kurban Bayramının 12-15 Eylül tarihleri arasında olduğu, gümrüklerde bu tür zamanlarda yoğunluk olabileceği hususunun taşıma işi yapan davacı tarafça da bilinebileceği, taşıyanın taşıtana 23.09.2016 tarihinde emtiayı alıcısına ulaştıracağı hususunu bildirildiği, daha sonra teslim tarihinin 24.09.2016 tarihi olarak revize edildiği, ancak bu tarihte de teslim olmadığı, taşıtanın alıcı firmaya yeni bir ürün hazırlayıp hava yolu ile taşıttığı, sonuç olarak 10.09.2016 tarihinde yola çıkması gereken emtianın iki hafta sonra yola çıkmış olduğu, CMR’nin 30/3. maddesi uyarınca taşıtan … tarafından 20.10.2016 tarihinde gönderilen e-mail ile taşıyıcıya emtianın geç teslim edildiğinin yirmi bir günlük süre içinde bildirilmesi sebebiyle gecikmeden dolayı tazminata hak kazanılmış olduğu, CMR’nin 23/5. maddesinde düzenleme bulan sınırlı sorumluluk prensibinin istisnalarının, bu istisnaların mevcut olduğunu iddia eden tarafa ait olduğunu, sonuç olarak asıl dava yönünden davacı- karşı davalının hizmetin ifasını ispatlamış olması sebebiyle takip tarihinden itibaren navlun alacağına hak kazandığını, … A.Ş.’nin taşıma işindeki gecikmeden ve bunun CMR hükümlerinde yer alan zaman sınırları içinde davacı- karşı davalıya bildirildiği anlaşıldığından, CMR’nin 23/5. maddesi gereğince navlun ücreti kadar gecikmeden dolayı tazminat talep edilebileceği, ayrıca somut olayda CMR’nin 29/1. maddesi gereği kasıt veya kasta eş değer suç varsa bahsi geçen bu üst sınırın yükseltilebileceği yönünde kanaat bildirilmiştir. Davacı- karşı davalının istinaf başvurusunun incelenmesinde; Dosya içerisinde mevcut taraflar arasında gönderildiği anlaşılan e-mail suretlerinin incelenmesinde; … çalışanı olduğu anlaşılan …’in … çalışanı …’a 10 Ekim 2016 tarihinde gönderildiği e-mailin içeriğinden, …’un 9 Eylül’de … tarafından teslim alınan emtianın …’a hiçbir bildirimde bulunmadan 28 Eylül’de teslim edilmiş olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır. … tarafından …’e aynı tarihte, yani 10 Ekim 2016 tarihinde gönderilen e-mail içeriğinden de bayram tatili öncesi gümrükte meydana gelen yığılma sebebiyle yoğun çaba harcamalarına rağmen emtianın ancak 28 Eylül günü teslim edildiğinin kabul edildiği görülmektedir. Ayrıca, davacı- karşı davalı vekilinin gerek karşı davaya cevap gerekse istinaf dilekçelerinde, davalı- karşı davacının geç teslimden kaynaklı davasının CMR’nin 30/3. maddesi uyarınca hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığına dair beyanı bulunmakla; taraflar arasında taşıma ilişkisinde uygulanacak hüküm CMR’nin 30/3. maddesi olup, bu maddeye göre yük alıcının kullanımına verildiği tarihten sonraki yirmi bir gün içinde durumun yazılı olarak taşıyıcıya bildirilmemiş ise teslimdeki gecikmelerden dolayı tazminat ödenemeyeceği düzenlenmiştir. Bu maddeye göre eşyanın teslimindeki gecikmenin yazılı olarak ihbarı şarttır. Ancak taşımacı gecikmeyi bir tutanak ile teyit etmiş veya ihbar süresinde dava açılmış veya teslimdeki gecikmenin taşımacı tarafından ikrar edildiğinde ihbara gerek yoktur. Taraflar arasındaki az yukarıda bahsi geçen varlığı ihtilafsız 10.10.2016 tarihli e-mail yazışmasında, teslimdeki gecikmenin zaten taşıyıcı davacı- karşı davalı şirketin kabulünde olduğu anlaşılmakla, somut olayda ihbar koşulunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Bahsi geçen sebeple davacı- karşı davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. CMR’nin 32/1. maddesinde, sözleşme kapsamındaki taşımalardan kaynaklanan davalar bakımından zamanaşımı süresi bir yıl olarak kabul edilmiş, taşımacının bilerek kötü hareket olarak kabul edilecek kusurlarının söz konusu olması halinde ise üç yıl olarak belirlenmiştir. Öte yandan, CMR’nin 32/3. maddesi gereğince, zamanaşımının kesilmesi ve durması hususları ile ilgili olarak davanın açıldığı mahkemenin hukuku uygulanacak olup, bu durumda TBK’nın 146 ve devamı maddelerinin uygulanması gerekmektedir. Bu bağlamda davalı- karşı davacı tarafça, davacı- karşı davalı taşıyıcının taahhüt ettiği taşımanın geç ifa edilmesinde ve emtiada oluşan hasarda davacının “bilerek kötü hareketinin” neden olduğunun iddia edildiği anlaşılmakla, somut olayda davacı karşılık davalı taşıyıcının bayram dönemine denk gelen yoğunluğu ve sınır kapısındaki rutin yığılmayı önceden öngörmemesi kasta eşdeğer bir kusur olarak nitelendirilemez. Dosya içerisinde davacı- karşı davalının kasta eşdeğer kusurunun bulunduğunu ortaya koyan başkaca bir delil ve belge de mevcut değildir. CMR’nin 32/1. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde zamanaşımı süresinin emtiadaki hasarın niteliğine göre ve en erken teslim tarihinden olmak üzere belirleneceği ifade edilmektedir. Dosya kapsamı uyarınca emtianın 28.09.2016 tarihinde alıcısına teslim edildiği sabittir. Davalı karşı davacı 09.10.2017 tarihinde karşı davasını açmıştır. Davacı karşı davalı vekili süresinde verdiği karşı davaya cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuş ve bu hususu istinaf başvurusunda da red sebebi olarak öne sürmüştür. Bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesince karşı davanın zamanaşımı sebebiyle reddi gerekirken kabülü yönünde hüküm verilmesi hukuka aykırı olmuştur. Sonuç olarak davacı- karşı davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü ile karşı davanın kabulüne dair ilk derce mahkemesi kararının kaldırılarak, karşı davanın reddine dair yeniden hüküm kurulması gerekmiştir. Öte yandan, faturaya konu navlun alacağı likit- bilinebilir bir alacak olduğundan, asıl davada davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemesi de isabetsiz olmuştur. Davacı- karşı davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun da kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının asıl dava açısından kaldırılması ile asıl alacak üzerinden davacı karşı davalı lehine % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmiştir. Davalı- karşı davacı vekilinin İstinaf Başvurusunun İncelenmesi Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin taşıma hizmeti vermesinden kaynaklı olarak müvekkilinin karşı taraf adına navlun alacağı adı altında keşide ettiği faturaların ödenmemesinden kaynaklı olarak talepte bulunmakla ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda her iki taraf ticari defterleri incelenmiş ve faturaların her iki taraf ticari defterinde de kayıtlı olduğu görülmüştür. Zaten taşıma hizmetinin verildiği hususunda bir ihtilaf bulunmamakta, ancak davalı- karşı davacı teslimin dava dışı alıcıya geç yapılmasından kaynaklı ortaya çıkan zararı karşı alacak talep etmekte ve bunun mahsubunu istemektedir. Ancak az yukarıda bahsi geçtiği üzere, karşı davanın zamanaşımı sebebiyle reddi gerekmektedir. Sonuç olarak Her iki tarafın sahibi lehine delil niteliğindeki ticari defterlerinden de tespit edildiği üzere, davacı- karşı davalı takibe konu ettiği miktarda navlun alacağına hak kazanmıştır. Taraflar arasında geç teslim durumunda navlun alacağından indirim yapılmasını gerektirir bir sözleşmesel düzenleme bulunduğuna dair bir iddia ve delil olmadığı da anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle faturaya bağlanan navlun bedelinden indirim yapılmaması isabetli bulunmuştur. Davacı- karşı davalının, davalı- karşı davalıdan 4.489,97 TL tutarında navlun alacağı bulunmakla; bu tutar takibe konu edindiğinden ilk derece mahkemesince asıl davanın kabul edilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık olmadığından, davalı- karşı davacının istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davalı- karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; HMK’nın 353/1.b.2. Maddesi uyarınca davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının yukarıdaki şekilde düzeltilmek üzere kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; A- Davalı- karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: 1-HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca davalı- karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı – karşı davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 229,72 TL istinaf peşin karar harcının davalı- karşı davacıdan tahsiline, 3- Davalı- karşı davacı vekili tarafından sarf edilen kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, B- Davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: Davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının düzeltilmek üzere kaldırılmasına, asıl ve karşı davaların esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Asıl Dava Yönünden: a- Asıl davanın KABULÜ ile davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca 4.489,97 TL asıl alacak yönünden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 2/2.maddesi uyarınca ticari temerrüt faiz uygulanması suretiyle takibin devamına, b- İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca likit alacağa vaki haksız itiraz nedeniyle davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile takdiren %20 oranında hesaplanan 897,99 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, c- Asıl davada başlangıçta peşin olarak alınan 52,90 TL harcın ve icra takibi peşin harcı 23,78 TL’nin alınması gerekli olan 306,72 TL harçtan mahsubu ile bakiye 230,04 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, d-Asıl davada davacı tarafından yargılama sırasında yapılmış olan 52,90 TL peşin harç gideri, 154,50 TL posta ve tebligat gideri, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1707,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, e-Asıl davada davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden, iş bu hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A….T uyarınca belirlenen 4.489,97 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-Karşı dava yönünden: a- Karşı davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, b-Karşı dava yönünden alınması gerekli 80,70 TL harçtan, karşı dava açılırken peşin yatırılmış olan 77,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3,70 TL harcın karşı davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, c-Karşı davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, iş bu hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A….T uyarınca belirlenen 4.489,97 TL avukatlık ücretinin karşı davacıdan alınarak karşı davalıya verilmesine, d-Karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, e-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca taraflarca yatırılmış olan gider avanslarından artan kısımlarının yatıran tarafa iadesine, 3-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama yönünden; a-Davacı- karşı davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; 77,00 TL istinaf peşin harcının talep halinde ilk derece mahkemesince davacı- karşı davalıya iadesine, b-Davacı-karşı davalı tarafından sarf edilen 121,30 TL istinaf başvuru harcı giderinin davalı- karşı davacıdan alınarak davacı- karşı davalıya verilmesine, 7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 8-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353.1.b.2. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.