Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1999 E. 2022/442 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1999
KARAR NO: 2022/442
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09.04.2019
NUMARASI: 2018/676 Esas – 2019/372 Karar
DAVA: Maddi ve Manevi Tazminat
Taraflar arasındaki Maddi ve Manevi tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalılardan satış sözleşmesi uyarınca İstanbul ili, Kağıthane ilçesi, … mahallesi … mevki … Parsel … Kat … numaralı bağımsız bölümü (sözleşme eki planda 14 numaralı ofis olarak tanımlanmıştır.) 269,69 m2 olduğu ve mimari projesine uygun olarak inşa edildiğini taahhüdü ile satın aldığını, davalıların kusurları ile sözleşmeden doğan edimlerini gereği gibi ifa etmeyerek, müvekkilini zarara uğrattıklarını, taşınmazın davalılarca onaylı mimari projeye aykırı olarak ve taşınmazın bitişiğinde yer alan kat bahçesi ile taşınmazın arasındaki duvar kaldırılarak taşınmaz alanına dahil edildiği ve taşınmazda yapılan büyümenin yaklaşık brüt 90 m2 olduğu ve bu büyüme ile mevcut kullanım alanının brüt 219 m2 brüt alana sahip hale geldiğinin ortaya çıktığını, taşınmazın davalıların gerek sözleşme öncesi gerekse müşterek kusuru ile projeye sözleşmeye ve kanuna aykırı şekilde ve taahhüt edilen m2’nin altında teslim edildiğini, davalıların TBK 112. madde ve diğer TBK hükümleri gereğince ve ayrıca sözleşme öncesi kusurlu hareketlerinden dolayı … ilkesi çerçevesinde müvekkiline karşı borca aykırılıktan sorumlu olduklarını, davalıların kusurlu fiilleri nedeniyle, müvekkilinin yüksek bedel ile dolar üzerinden ödeme yaptığı taşınmazının değerinin düştüğünü, kredi alınamaz hale geldiğini, müvekkilinin davalıların sözleşmeden doğan borcunu gereği gibi ifa etmemesi nedeniyle maddi manevi zarara uğradığını bildirerek davanın kabulüne, doğan fazlaya ilişkin müvekkili hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 1000 TL maddi zararın ve 5000 TL manevi zararın, TBK 112 ve ilgili maddeler ile … ilkeleri kapsamında dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tazmin edilerek, müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …Ticaret A.Ş. vekili, savunmasında özetle; davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, davacının iddialarının yerinde olmamakla birlikte davaya konu taşınmazın teslim süresi gözetildiğinde ayıp ihbarında bulunmayan davacı taleplerinin zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacının davaya konu taşınmazı müvekkili şirket ve diğer davalı şirketten 05.04.2013 tarihinde satın aldığını, davacının taşınmazla ilgili talebinin uygun olmadığını, davacının davaya konu taşınmazı teslim alırken herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmediğini ve taşınmazı olduğu gibi kabul ettiğini, mevcut durum ve ilgili mevzuat gereği davacıya tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, dava konusu olayda davacı tarafından talep edilen manevi tazminatın şartları oluşmadığından davanın reddi gerektiğini, ayrıca davacının manevi tazminat talebinin fahiş olmakla birlikte zenginleşme amacı taşıdığını, davacının manevi bir zarara uğradığı iddiasının ispat yükünün kendisinde olduğunu, bir kimsenin, manevi tazminat talep edilebilmesi için şahsiyet hakkına hukuka aykırı bir tecavüzün ve manevi zararının bulunması, uygun illiyet bağının bulunması ve davalının sorumlu olmasını veya kusursuz sorumluluğunu gerektirir bir durumun bulunması gerektiğini, davacının satış işlemi neticesinde uğramış olduğu manevi zarar bakımından müvekkili şirketin herhangi bir taahhüdü ve sorumluluğu bulunmadığını bildirerek davanın öncelikle esasına girilmeksizin usulden reddine, kabul olunmaması durumunda esastan reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirketin sözleşmeden doğan taahhüdünü tam ve eksiksiz şekilde yerine getirmiş olduğunu, sözleşme konusu taşınmaza ilişkin 05.04.2013 tarihli teslim tutanağının olduğunu, buna karşın ve üstelik 5 yılı aşkın bir süreden sonra davacının ileri sürdüğü bıı iddianın gerek zamanaşımı gerekse hak düşürücü süre yönünden dinlenebilir olmadığını, davacının bir ayıplı satış iddiasında bulunduğu da dikkate alındığında davanın görev yönünden de reddinin gerektiğini, diğer taraftan davacının esaslı bir delile dayanmadığından zararını belirsiz diyerek 1.000 TL gibi sembolik bîr değerle açtığını, davanın bu yönden de reddi gerektiğini, davacının iddiasının aksine, satış sözleşmesinin hiçbir yerinde ve hiçbir maddesinde 269,69 m2’lik bir taşınmaz satıldığının yazılı olmadığını, iddiasını sözleşmeye dayandırmadığından mesnetsiz davanın reddî gerektiğini, davacının manevi tazminat talebinin ise haksız ve hukuki mesnetten mahrum olduğunu, ayıplı bir satıştan söz edilecek olsaydı dahi Yüksek Yargıtay kararlarına göre, malvarlığına yönelik, eksik ve ayıplı işler nedeniyle manevi tazminat talep edilemeyeceğini bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dosya içerisinde bulunan satış sözleşmesi örneğinden taraflar arasında gayrimenkul satış sözleşmesi bulunduğu, davacının davasında gayrimenkul satış sözleşmesine aykırılık nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararının tazminini istediği görülmüştür. Dosya içerisinde bulunan gayrimenkul teslim tutanağında, taraflar arasındaki satışa konu gayrimenkulün davacıya 05/04/2013 tarihinde teslim edilmiş olduğu görülmüştür. Türk Borçlar Kanunun 244.maddesine göre: bir yapının ayıplı olmasından doğan davalar mülkiyetin geçmesinden başlayarak 5 yılın ve satıcının ağar kusuru varsa 20 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağı hükmünü içermektedir. Davalı … San. A.Ş. vekili davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı itirazında bulunmuş, davacının ayıptan doğan zararının taşınmazın mimari projeye aykırı olarak yapıldığı, mevcut kullanım alanının taahhüt edilenden az olduğu iddiasına ilişkin olduğu, dosya kapsamı itibariyle davacı tarafından var olduğu iddia edilen ayıbın ağır kusura dayalı bir ayıp olarak kabulünün mümkün olmadığı, davacının davasını TBK.244/3 maddesinde yazılı 5yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açmamış olması nedeniyle davacının maddi ve manevi tazminat davalarının reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; öncelikle somut uyuşmazlıkta TFK değil; TBK hükümleri tatbik edileceğini, zira TTK 23. madde hükmüne göre; “tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de T esasa ilişkin taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek sonuca gidilmelidir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine, 4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 07.04.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.