Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1986 E. 2022/490 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1986
KARAR NO: 2022/490
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 23.05.2019
NUMARASI: 2019/139 Esas – 2019/419 Karar
DAVA: Yargılamanın İadesi (HMK M.374 vd.)
Taraflar arasındaki yargılamanın iadesi davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından açılan ve mahkemece verilen 13/07/2007 tarih, 2005/752 Esas, 2007/99 Karar sayılı gerekçeli kararda; davacı şirket yetkilisi … ile çalışanının Ordu Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/18 E sayılı dosyasında yargılanıyor olmasından dolayı davalı şirketin haklı nedenle sözleşmeyi feshetmesi, sözleşmede yer alan taahhüt miktarları bakımından davacının bir zararının olmaması, davalının haklı feshi neticesinde hükümsüz olan sözleşmeye dayanarak, borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan müspet zararın davacı tarafından talep edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, mahkemece haklı fesih nedeni olarak gösterilen müvekkili şirket yetkilisi …’ın aldığı Vergi Usul Kanunu’na muhalefet cezası hükmünün Ordu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/10/2012 tarihli, 2012/54 E- 2012/217 K sayılı kararıyla, “Kısmen Sahte Fatura Düzenlemek Suretiyle 213 sayılı Vergi Usul Kanununa Muhalefet” suçuna ilişkin “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararının CMK’nın 231/10. maddesi gereğince ortadan kaldırılmasına karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, bu nedenle yargılamanın iadesinin gerektiğini ileri sürerek, dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle yargılamanın iadesi talebinin teminatsız olarak kabulü ile 642.324,93 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirketin sözleşmenin feshine dayanak yaptığı davacı şirket yetkilisi tarafından işlenen suça ilişkin Ordu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16/10/2012 tarih, 2012/54 Esas, 2012/217 karar sayılı kararıyla “Kısmen Sahte Fatura Düzenlemek suretiyle 213 sayılı Vergi Usul Kanununa Muhalefet” suçundan 17 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilerek, hükmün açıklanmasının geri bırakıldığını ancak, kararının davacı tarafça beraat kararı verilmiş gibi algılandığını, bu yönde verilen kararın davacı şirket yetkilisi tarafından bu suçun işlenmediği anlamına gelmediğini, dolayısı ile haklı fesih nedeninin ortadan kalkmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı tarafça, Ordu 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen karar gerekçe gösterilerek yargılamanın yenilenmesi istenmiş ise de; incelenen Ordu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16/10/2012 tarih, 2012/54 Esas, 2012/217 Karar sayılı kararıyla, adı geçenler hakkında hapis cezası verilerek CMK’nın 231.vd.maddeleri gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sözkonusu karar kesinleştikten sonra denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmemesi ve denetimli serbestlik yükümlülüklerine aykırı davranılmaması nedeniyle 28/11/2018 tarihli ek kararla CMK’nın 223/8 ve 231/10.maddeleri uyarınca kamu davasının düşmesine karar verildiği ve kararın bu haliyle kesinleştiği ancak, Ordu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen ve yargılamanın yenilenmesi (iadesi) nedeni olarak ileri sürülen sözkonusu bu hükmün HMK 375.maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymadığı…” gerekçesiyle, koşulları oluşmayan yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkin davanın HMK’nın 379. madde gereğince esasa girmeden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin iş bu davada … ile aralarında yapılan sözleşmede bulunan ve ihale belgelerine göre uğradığı içerisinde Profesör, Doçent, Yeminli Mali Müşavir ve uzmanlardan oluşan bilirkişi heyetleri incelemesiyle 4 adet bilirkişi raporuyla 642.324,93 TL tutarında ücrete hak kazandığının tespit edildiğini, dosyada bulunan İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2005/752 E., 2007/99 K. Sayılı 13/03/2007 tarihli kararında da bahsedilen davalı savunmasında müvekkili şirket yetkilisi …’ın kestiği resmi faturayı defterine işleyip tüm vergilerini ödemesine rağmen Vergi Usul Kanunu’na aykırılıktan dolayı aldığı mahkumiyet nedeniyle … tarafından 02.05.2005 tarihinde ve 51 no’lu yönetim kurulu kararı ile feshedildiği beyanında bulunduğunu, başkaca herhangi bir savunma gerekçesi sunmadığını, dava konusu olayın bir eda davası olup bir tespit davası niteliğinde olmadığını, feshin haklı olup olmadığının şu anda başka bir dava dosyasında Yargıtay incelemesinde olduğunu, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi vermiş olduğu 13/03/2007 tarihli kararda davanın açıldığı ve müddeabihin arttırıldığı her iki tarih itibariyle de sözleşmenin davalı tarafça feshedildiğinden bahsedildiğini, ancak müvekkilinin dava tarihinde toptancılığa devam etttiğini, …’in Ordu … Noterliğinin 24.09.2008 tarihli, … sayılı ihtarname ile müvekkilinin sözleşmesini feshettiğini, hal böyle iken hayatın olağan akışına göre “mevcut olmayan toptancılığın noter kanalıyla 3 yıl sonra tekrar feshedilmesi akıl ve mantıkla bağdaşmadığını, söz konusu fesih ihtarını İade-i Muhakeme talepli dava dilekçesinin ekinde sunduklarını, yine mahkemenin 13.03.2007 tarihli kararında “Sözleşme, davalı tarafından anılan 02.05.2005 tarihli kararda ayrıntılı olarak yer verilen “birden çok nedene ?” dayalı olarak feshedilmiş bulunmaktadır.” yorumunu getirdiğini, ancak bu karar Anayasamızın 141. Maddesine açıkça aykırı olduğunu, mahkemelerin iddia ve savunmaları en ince ayrıntısına kadar irdelemek zorunda olduklarını, 13.03.2007 tarihli kararda, yönetim kurulu kararında belirtilen tüm hususları mahkemenin irdelemeden kabul etmiş olmasının bir hukuk tecavüzü olduğunu, mahkemenin feshi haklı bulma gerekçesi olarak alınan cezadan başka bir sebep bulunmadığını, müfettiş tarafından alınan aynı ceza nedeniyle tutmuş olduğu raporla fesih istendiğini, ancak müvekkili şirket yetkilisi …’ın yeniden yargılanarak mahkumiyetinin ortadan kalktığını, … ‘ın HAGB kararı aldığını ve HAGB kararının mahkumiyet niteliğinde olamayacağı ve hukuki bir işleme esas olamayacağı birçok içtihatta yer aldığını, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi, HAGB’nin “sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmayacağını” açıkça ifade ettiğini, dolayısıyla yargılamanın iadesine konu HAGB kararı herhangi bir hüküm niteliğinde olmadığından iade-i muhakeme talebini yapabilmek için hukuken HAGB kararının dolayısıyla mahkumiyet kararının ortadan kalkmasını beklediklerini, HMK’nın 375/1-ğ bendi gereği İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararına esas teşkil eden mahkumiyet hükmünün ortadan kalkmış olmasının nasıl görmezden gelindiğini anlayamadıklarını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/16336 E., 2016/16238 K. 29.12.2016 tarihli kararının ekli olduğunu, bu karar gereği uyuşmazlık konusu davada müvekkili şirket yetkilisinin de yeniden yargılanarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı aldığını, söz konusu kararın bir hüküm niteliğinde olmadığından iade-i muhakeme talebinin HMK madde 375’e uygun yapabilmek için söz konusu cezanın kaldırılması ve düşme kararının kesinleşmesini bekledikten sonra süresi içerisinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulduğunu, Ayrıca davalı cevap dilekçesinde ısrarla sözleşmenin fesih edilerek son bulunduğunu ileri sürdüğünü, ancak dava dosyasında mevcut olan, …’in fesih tarihinden sonra müvekkili … Ltd. Şti. ile yüzlerce yazışma yaptığını, dolayısıyla müvekkilinin fiili toptancılığı devam ettiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve yeniden yargılanma taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ilk derece mahkemesinin 13.03.2017 tarihli, 2005/752 E- 2007/99 K sayılı kararına ilişkin olarak HMK’nın 374 vd. maddeleri uyarınca yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı tarafın iddiasının ileri sürülüşüne göre, iade sebebi olarak, HMK’nin 375. maddesinin 1/ğ bendinde belirtilen, “Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması” sebebine dayanıldığı anlaşılmaktadır. HMK’nin 377. maddesinde, yargılamanın iadesi süresinin 375. maddenin 1/ğ bendinde öngörülen halde karara esas alınan ilamın bozularak kesin hüküm şeklinde tamamen ortadan kalkmasından haberdar olunduğu tarihten itibaren üç ay ve her hâlde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıl olduğu belirtilmiş olup, eldeki dosyada iade istemine konu karar 13.05.2008 tarihinde kesinleşmiş olduğuna göre, yargılamanın iadesi istemine ilişkin eldeki davanın 15.03.2019 açılış tarihi itibariyle, on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmaktadır (Yargıtay 8 HD 2021/9922 E 2021/9117 K 17.09.2021 T. emsal kararı). Mahkemece, bu gerekçe ile yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, farklı gerekçelerle ret kararı verilmesi isabetsiz olmuştur. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, kararın reddi gerekçesi isabetsiz olduğundan, HMK’nın 33 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca istinafa konu kararın gerekçesi düzeltilmek üzere kaldırılarak, dairemizce aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca kararın gerekçesi mahkememizce resen düzeltilmek üzere ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine, 2-Peşin harç karar harcını karşıladığından başkaca harç takdirine yer olmadığına, 3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 4-Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılmış olan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, b-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,c-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından, istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 21.04.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.