Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1980 E. 2022/561 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1980
KARAR NO: 2022/561
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14.06.2019
NUMARASI: 2018/27 Esas – 2019/593 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirketin 10/03/2015 tarihinde akdettikleri sözleşme ile “… duvar Kağıdı”nın Konya-Aksaray-Karaman illeri içerisinde tek yetkili olduğunu, Sözleşmenin 8. maddesinin A bendinde Şirketin Bayi ye karşı olan yükümlülükleri belirtildiğini, Bu yükümlülüklerden c bendinde aynen “’işbu sözleşme ile tanınmış yetkilerin korunması için azami çaba sarf edilecek olup, başka bölgelerde uygulanacak satış politikalarından bayinin etkilenmemesi için gerekli özen gösterilmesini kabul ve taahhüt eder. ” denerek sözleşme süresince bayinin Konya-Aksaray- Karaman illeri içerisinde tek satıcılık aldığını ve şirketin yani davalının bu iller içerisinde sözleşme dışı 3. bir kişiye satış yapmayacağı taahhüt edildiğini, Sözleşmenin 15. maddesinde işbu sözleşmenin süresi için 31/12/2015 tarihine kadar geçerli olacağı söylenmişse de devamında, “fesih konusu gündeme gelmediği takdirde 1 yıl süre ile geçerli olup; taraflar müddetin bitiminden 1 ay evvel yazılı olarak feshi ihbarda bulunmaz ise; işbu sözleşme, birer yıllık süreler için kendiliğinden uzamış olur. ” hükmü blunduğunu, Müvekkilinden herhangi bir feshi ihbar yapılmadığı için ihtar eden müvekkil firma, sözleşmenin uzadığı inancıyla davalı firmanın ve ürünlerinin reklamını yapmaya devam ettiğini, İşbu sözleşme devam ederken, gerek 2015 yılında gerek ise diğer yılda, sözleşmede davalı yana yüklenen yükümlülükleri ihlal ettiği tespit edildiğini, Bunun üzerine derhal davalıya Konya … Noterliği 19.04.2016 tarihli … yevmiye nolu ihtarı ile sözleşmeye aykırı durumların tespit edildiğini, 7 gün içerisinde bu aykırılıkların giderilmesi ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalarak 200.000.00 TL zararın tazminini, işbu sürenin bitiminden itibaren TBK 125/2 anlamında ifadan vazgeçilip, müspet zararlarımızın tazminini talep edeceğimizi davalıya bildirdiklerini, İhtarın davalıya 22/04/2016 tarihinde tebliğ edildiğini, 7 günlük süre dolduktan sonra 29/04/2016 tarihi itibariyle davalı yan temerrüde düştüğünü, düzenlenen Faturada dava dışı … Tic. A.Ş.’nin davalıya ait markaları Konya ilinde sattığı açıkça görüldüğünü, İşbu irsaliyeli faturanın düzenleme tarihi 13/04/2016, fatura seri nosu … olduğunu, İhtarda da belirtildiği üzere 2. seçimlik hakkı kullanacaklarını bildirdiklerini, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2016/538 esas sayılı dava dosyası ile sözleşmeye aykırılık nedeniyle tazminat davası açtıklarını, O davanın açılmasından mütevellit davalının elinde bulunan ve avans olarak verilen çeklerin bir tanesini icraya koyduğunu, Geri kalan üç çekin bedeli karşılığı malı müvekkiline gönderilmediği gibi herhangi bir iade de yapmadığını, defalarca davalıyı çeklerin iadesi noktasında uyarmalarına rağmen, özellikle sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı İstanbul’da açılan davadan dolayı davacı müvekkili çekler ile korkutarak, anlaşmaya zorlanmaya çalıştıklarını, bu nedenle söz konusu çeklerin icraya konu edilip, müvekkilinin bir kez daha haciz baskısı altında zorla imzasının alınmasının önüne geçmek adına, işbu menfi tespit davasını açtıklarını, gelinen bu aşamada müvekkiline 03/06/2016 düzenleme tarihli … nolu çekten kaynaklı ihtiyati haciz kararı alındığını ve Konya … İcra Müdürlüğü … esas sayılı icra dosyası ile takibe geçildiğini, firmada maddi değeri dahi olmayan katalogların dahi haczedileceğini, zorlamalar karşısında, dava konusu edilen; … Nalçacı şubesine ait çek defterinden kesilen; … çek nolu, 29/02/2016 düzenleme tarihli, 25.000.00 TL’lik, … çek nolu, 04/04/2016 düzenleme tarihli, 25.000.00 TL’lik, … çek nolu, 03/05/2016 düzenleme tarihli, 25.000.00 TL’lik, olmak üzere toplam 75.000.00 TL’lik 3 adet çek için müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiklerini, dava konusunda her ne kadar Konya … İcra Müdürlüğü … esas sayılı icra dosyasına konu edilen … nolu 03/06/2016 tarihli çek dava konusu edilmemiş ise de bakiye de müvekkilin davalıya olan borcuna sayıldığını ve müvekkiline bu çekten kaynaklı icra dosyasına borcunu ödediğini, bu nedenlerle davanın kabulüne, müvekkilinin Konya … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tesipiten, dava açılmasına sebebiyet verilmesinden ötürü %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında 22.03.2015 tarihinde akdedilmiş olan bayilik sözleşmenin 2. maddesinde “…şirket tarafından üretilen ve tedarik edilen … marka duvar kağıtları ürünlerinin sözleşmede belirtilen illerde…” şeklinde bir konu sınırlamasının mevcut olduğunu, İlgili marka … yeni bir marka olmakla birlikte yapılan sözleşme gereğince davalı şirket hiçbir yatırım yapmadığı gibi sözleşme konusu yükümlülüklerine de aykırı davranmış olduğundan mezkur ürünler hiçbir zaman davalı firmaya gönderilmediğini, Davacı ile müvekkili şirket arasındaki bayilik sözleşmesi sadece … marka duvar kağıtlarını kapsadığını, Davalı taleplerinin hukuki hiçbir dayanağı da bulunmadığını, Davacının delil olarak gösterdiği ve müvekkili şirket tarafından sözleşme yükümlülüklerine aykırılık teşkil ettiği ileri sürdüğü hiçbir husus doğru olmadığı gibi yine müvekkil şirkete ait bir marka olan vitale ürünleri satıldığını, Müvekkili şirketin davacıyla arasında bulunan sözleşmede sayılan illerde … duvar kağıtları dışında bir mal satımına engel olacak bir taahhütte bulunmamış olduğunu, iş bu sebeple müvekkili şirket ile davacı arasında bulunan bayilik sözleşmesinin ihlali söz konusu olmadığını, ayrıca davacı şirket ile müvekkil/davalı şirket arasında karşılıklı tazminat taleplerini içerir dava da İstanbul 14. Asliye Ticaret mahkemesinin 2016/538 e. sayılı dosyasından görülmeye devam ettiğini, işbu davanın bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, sözleşmenin 4.3. ve 6/c maddesine istinaden davacının kendisinden beklenilen gayret ve çabayı göstermediği gibi kötü niyetli olarak müvekkilden fayda sağlamaya çalıştığını, bu nedenlerle, davanın öncelikle yetkisizlikten ve husumet yokluğundan usulen reddine, davanın esası ve konusu itibariyle haksız davanın küllen reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya kapsamı ile uyumlu bulunarak hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; Taraflar arasında 10.03.2015 tarihinde düzenlenmiş ve imzalanmış “… duvar kağıdı bayilik sözleşmesi” bulunduğu, İncelenen davalı ticari defter ve kayıtlarına göre Davalının davacı ile aralarındaki ticari ilişkiye ait muhasebe hareketlerini … numaralı alıcılar hesabında takip ettiği, anılan hesabın dava tarihi itibarı ile bakiyesinin “0” olduğu. Başka bir deyişle taraflar arasında cari hesap ilişkisi yönünden dava tarihi itibarıyla bir borç ya da alacak söz konusu olmadığı, davalı defterlerinde çeklerin iadesi yönünden, uyulması gereken kayıt düzenine uyulmadığı, davalı vekili 07.05.2019 tarihli duruşmada: ” dava konusu çekler müvekkil uhdesinde kalmış olup davacı tarafça iade alınmamıştır. Bu çeklerin tahsil edilmesi söz konusu olmadığı gibi herhangi bir işlem yapılmamış. Bu çeklere yönelik bayilik sözleşmesi bitiminden sonra bu dava açılmıştır. Bu çeklerden açılmış bir icra dosyası olmadığı gibi verilmiş bir tedbir kararı da söz konusu değildir. Bayilik sözleşmesi sona erdikten sonra bu çekler davacı tarafından teslim alınmaksızın müvekkil uhdesinde kalmıştır. Davacının şehir dışında olması sebebiyle de iade edilememiştir. 14 ATM dosyasının sonucunun beklenilmesi de bu dosyaya bir katkı sağlamayacaktır” şeklinde beyanda bulunduğu, Taraf beyanlarından anlaşıldığı şekli ile dava konusu bedelsiz kalan çeklerin muhataba iade edilmediği halde, kayıtlarda iade gösterilmek sureti ile davalı bakiyesinin kapatılmasına rağmen, davalının davaya ve icraya konu çekleri uhdesinde tuttuğu, Davalı kayıtlarında …, …, … numaraları çeklerin iade olarak gösterilip kayıtlardan çıkarılmasından sonra, son işlem tarihi itibarıyla davacı yanın davalı yana herhangi bir borcunun bulunmadığı dolayısıyla davacı yanın bu çeklerden dolayı davalı yana borçlu olmadığı…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile dava konusu … Nalçacı Şubesine ait …, …, … numaralı keşidecisinin … San. Ltd. Şti olan her biri 25.000 TL bedelli çekerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötü niyet tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; çeklerin icra takibi yapılan icra müdürlüğü kasasında olduğunu, tahsil ile infaz edilen takiplerde çek asılları ancak ve sadece borçluya teslim edildiğini, takip alacaklısının infaz edilen takip dosyasında çek ve senet asıllarını alabilme hakkı bulunmadığını, Huzurdaki davanın konu itibariyle icra takibinden önce açılan menfi tespit davası olduğunu, bu davanın haksız bir alacak iddiasının varlığı halinde ikame edilebileceğini, oysa dosya incelendiğinde bilirkişi tarafından da tespit edildiği gibi müvekkilinin ticari defterlerinde alacak kaydı bulunmadığını, buna göre alacak iddiası bulunmayan bir konuda menfi tespit davası açılmasının mümkün olmadığını, Dava konusunu oluşturan çeklerin icra takibine konu edildiğini ve davacıdan borcu bu şekilde tahsil edildiğini, mahkemece icra takibinde infaz edilen dosyada icra müdürlüğünce artık takip dayanağı çek veya senetin alacaklıya verilmediği ancak borçluya verildiği hususu göz ardı edildiğini, dolayısıyla icra müdürlüğünde bulunan çekleri borçlunun sadece kendisi gidip teslim alabileceğini, tahsil edilen dosyada icra müdürlüğü çekinin alacaklıya teslim edemeyeceğini, bu hususun net olduğunu, buna rağmen çeklerin davalı müvekkilinin uhdesinde gibi hüküm tesisinin isabetsiz olduğunu, Bilirkişi tarafından da tespit edildiği gibi son işlem yapıldığında davacı ile borçlu arasındaki ilişkinin ticari defterlere göre kapandığını, o halde davacının diğer üç çek için borçlu olduğunu ileri sürmediklerinin tespit edilen ticari defterlerinden de sabit olduğunu, dolayısıyla sanki dava konusu çeklerle ilgili böyle bir iddia ileri sürmüşüz gibi huzurda ki davanın ikamesi haksız olduğunu, davacının davanın açılmasına kendisinin sebebiyet verdiğini, Her şeyden önemlisinin, davacının dava dilekçesinde, müvekkilinin ticari defter kayıtlarına dayandığını ve bunları kabul ettiğini beyan ettiğini, buna göre kayıtlarından da iade olduğu tespit edildiğine ve ilgili çeklerle ilgili bir borç/alacak kaydı da olmadığı gerçeğinin nazara alınması sonrasında herhangi bir belgenin olmaması gibi bir sebep gösterilip dava açılabilmesi durumunda, herhangi bir 3. şahsın başka bir 3. şahsa huzurdaki davayı açması durumunda da borçlu olmadığının tespiti yapılabileceği gibi ilginç bir durum ortaya çıkacağından ve somut olayla ilgili benzeri bir emsal karar da olmadığı da düşünüldüğünde davanın küllen reddine karar verilmesi gerektiğinin hakkaniyete uygun olduğunu, Dava konusu çeklerin davanın açıldığı tarih itibariyle banka ibraz süresinin geçtiğini, kambiyo vasfını yitirdiğini, müvekkilinin zaten bu çeklerden alacaklı olduğunu iddia etse bunları ibraz edeceğini, dolayısıyla iade edilmiş çekler ile ilgili huzurdaki davanın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, çekin müvekkili tarafından bankaya ibraz edilmediğine göre müvekkilinin huzurdaki davanın açılmasına sebebiyet vermediğinin açık olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki bayilik ilişkisi kapsamında davalıya verildiği, ancak sözleşmenin feshi nedeniyle bedelsiz kaldığı iddia edilen üç adet, her biri 25.000 TL tutarlı çekler nedeniyle borçlu olunmadığı iddiasıyla, İİK’nın 72. maddesi uyarınca menfi tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında bayilik sözleşme ilişkisi bulunduğu, dava konusu … Nalçacı şubesine ait … çek nolu 29.02.2016 keşide tarihli, … çek nolu 04.04.2016 keşide tarihli, … çek nolu 03.05.2016 keşide tarihli, her biri 25.000 TL tutarlı çeklerin davacı tarafından davalıya avans çeki olarak verildiği anlaşılmaktadır. İlk derce mahkemesi karar gerekçesinde de yer verildiği üzere; davalı defterlerinde dava konusu çeklerin davacıya iade edildiği kaydı bulunduğu, ancak davalı vekilinin yargılama aşamasında 07.05.2019 tarihli duruşma tutanağında “..dava konusu çekler müvekkil uhdesinde kalmış olup davacı tarafça iade alınmamıştır. Bu çeklerin tahsil edilmesi söz konusu olmadığı gibi herhangi bir işlem yapılmamış. Bu çeklere yönelik bayilik sözleşmesi bitiminden sonra bu dava açılmıştır. Bu çeklerden açılmış bir icra dosyası olmadığı gibi verilmiş bir tedbir kararı da söz konusu değildir. Bayilik sözleşmesi sona erdikten sonra bu çekler davacı tarafından teslim alınmaksızın müvekkil uhdesinde kalmıştır. Davacının şehir dışında olması sebebiyle de iade edilememiştir.” beyanı da dikkate alındığında, her ne kadar dava konusu çeklerin davalı defterlerinde davacıya iade edildiği kaydı mevcut ise de çeklerin fiilen davacıya iade edilmediği gibi, davalı uhdesinde tutulduğu anlaşılmıştır. Davalının bu çeklerden ötürü davacının borcu olduğuna dair iddia ve savunması da bulunmadığı anlaşılmakla, davanın kabulü yönünde verilen karar isabetli olup, aksi yöndeki davalı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 3.886,75 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4- Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 5-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 11.05.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.