Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1971 E. 2022/487 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1971
KARAR NO: 2022/487
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 02.05.2019
NUMARASI: 2017/780 Esas – 2019/430 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararlarının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirketlerin kurucusu olan …’ın kızları oldu …’ın ise öz kardeşleri olduğunu, muris …’ın özel du sebebiyle yurtdışına çıkacak olması ve şirketleri idare etmekte zorlan gerekçesiyle bu şirketlerdeki hisselerini emaneten oğlu …’a devretti bu devrin bila bedel yapıldığını, …’ın Türkiye’ye dönmesi üzerine … tarafından iade edileceğini, … üzerinde görülen hisselerin toplamının, %97’sinin müteveffa …’a ait olduğunu, bu oranın hiçbir şekilde sermaye artırımından etkilenemeyeceğini, … tarafından belgelerin sahte olduğu gerekçesiyle müvekkilleri aleyhine Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, yapılan soruştuma üzerine müvekkilleri hakkında takipsizlik kararı verildiğini, belgelerin muris … tarafından 2005 – 2007 yılları arasında müvekkili davacı … ‘a ileride kendisine bir şey olacak olması veya haklarını koruyamayacak bir hale gelmesi halinde gerek kendisinin gerekse de diğer çocuklarının bir hak kaybına uğramamasını teminen verildiğini, zaman içerisinde …’ın şirkete ait menkul ve gayrimenkulleri gerektiği gibi idare etmemesi, sahibi gözüktüğü hisselerin %97’sinin gerçekte babası …’a ait olduğunu kabul etmeyerek şirketin asıl sahibi imiş gibi davranmaya başladığını, müvekkillerinin mirasçılık payları oranında adlarına tesciline ve şirket pay defterine işlenmesine karar verilmesi amacıyla Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açtıklarını, davanın henüz derdest olduğunu, …’ın 30.06.2014 tarihli şirket genel kurulu toplantısında kendisinde bulunan çoğunluğunu da kullanarak müvekkillerinin itirazlarına rağmen şirket ana sözleşmesi tadiline gittiğini, TTK m. 395 ve 396 hükümlerinde yer alan işlemleri yapabilmek amacıyla yetki aldığını ve gerek …’ın gerekse de diğer kardeşlerini ileride telafisi imkansız zararlara sokacak bir art niyet gösterisinde bulunduğunu, iş bu genel krul kararlarının iptali maksadıyla Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın Yargıtay aşamasında olduğunu, 28.06.2017 tarihinde yapılan genel kurula müvekkillerinin pay sahibi ortaklar olacak çağrılı olduğu halde müvekkillerine vekaleten …’un toplantıya katılmak üzere hazır bulunduğu halde toplantı başkanı tarafından sicil gazetesinde de yazılı olduğu üzere toplantıya katılamayacağı yönünde karar alınması ve müvekkillerinin genel kurul toplantısına katılması ve kararlara iştirak etmesinin engellenmesinin kanunun açık ve emredici hükümleri gereği genel kurul kararlarının geçersizlik halini oluşturduğunu ve genel kurulda alınan kararların ve genel kurulun iptali sebebinin doğurduğunu beyanla, her iki anonim şirket olağan genel kurul kararlarının butlan hükmünde olduğunun tespitine, bu mümkün olmadığı takdirde her iki şirket genel kurul kararlarının iptaline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; 28.06.2017 tarihli davalı şirketlerin olağan genel kurul toplantılarına katılmak üzere davacıların temsilcisi olduğu ileri sürülen Av. …’un şirket merkezine geldiğini, noterlikçe düzenlenen vekaletnamelerin TTK m. 445 gereği Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğinin 21/1 maddesinde anılan ve ayrıca 08.06.2017 tarihli … sayılı TTSG 676.sayfasında ilan edilen toplantı davetinde örneği verilen vekaletnamenin unsurlarından olan pay adedini içermemesi, vekaletnamede yazılı hisse oranı ibaresinin yönetmelikte yazılı adedini göstermemesi nedeniyle toplantıya alınmadığını, davacıların yetkisiz olarak genel kurulda kendilerini temsil ettirmeleri neticesinde toplantılarda anılan kararlar hakkında dava açma haklarının ortadan kalktığını, TTK. m. 425 ve HMK. m. 114. dava şartlarının oluşmadığını, davalı şirketlerin 28.06.2017 tarihli usulüne uygun şekilde toplanan genel kurulda alınan kararların oy çokluğuyla karara bağlandığını, davacıların taleplerinin tamamen haksız olduğunu, davacıların dava dilekçesindeki ilanın durdurulması ve yürütmesinin geri bırakılması hakkında hiçbir kesin inandırıcı delil ibraz edemediğini, davacının huzurdaki davada elindeki sahte düzenlenmiş belgelerle, TTK’nun genel kurul kararlarının iptaline veya butlan sebebiyle geçersizliğinin tespitine dair hiçbir hak elde edemeyeceğinin aşikar olduğunu beyanla, davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda, davacı şirketin genel kurula temsilci vasıtasıyla katılmasının engellendiği, uyuşmazlıkta tek bir pay sahibinin pay miktarı ne olursa olsun salt toplantıya haksız olarak alınmaması halinde bu aykırılığın genel kurul kararına etkili olup olmadığının aranmaksızın söz konusu genel kurul kararının iptali gerektiği, aksi halde büyük pay sahiplerinin, genel kurul kararının alınmasında etkili olmayan küçük pay sahiplerinin genel kurullara girmelerini engellemelerine izin verilmiş olacağı, bunun da pay sahibinin vazgeçilmez nitelikteki temel haklarının ihlaline yol açacağı, TTK. Madde 446/1-b bendi kapsamında usuli bir kanuna aykırılık teşkil eden durumun açık olduğu anlaşılmakla 28/06/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak…” davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda altıncı sayfasında TTK’nın 446 /1/b hükmü gereği temsilci vasıtasıyla genel kurula katılma talebinin vekaletnamenin geçersiz olması sebebiyle sağlanmadığı ve pay sahiplerinin toplantıda temsil edilmediklerini belirttiğini, ancak Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik incelendiğinde, 18. maddede vekaletnamenin geçerliliğinin yazılı olma koşuluna ve ek:3 ‘ te belirtilen formata uygun olma koşuluna bağladığını, Bilirkişilerin 07/01/2019 havale tarihli raporda yönetmeliğin kanunun yaklaşımına ters olarak bu kuralın getirildiğinden ve yönetmeliğin daha çok halka açık şirketler bakımında uygulanması gerektiğinden bahsetse de bu aşırı doktrinel çelişkili görüşe hukuken katılmanın mümkün olmadığını, kendilerince kabul edilmediği halde, hukuken çelişkili bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, TTK’nın 425.vd. maddeleri ve anılan yönetmelikte belirilen kuralların normal anonim şirketlerde de uygulanmasının bir zorunluluk olduğunu, Pay sahibinin genel kurula katılma hakkını kullanabilmesi için, şahsen katılacaksa pay sahibi olduğunu; temsilci aracılığıyla katılacaksa, temsil yetkisi verdiğini kanıtlaması gerektiğini, pay sahibinin temsilciyi yetkilendirme şeklinin paya göre belirlendiğini, senede bağlanmamış payların, nama yazılı paylar ve ilmühaberlerde, pay sahibi kural olarak pay defterinde adı-soyadı yazan kişi olduğunu ve bu kişinin yazılı olarak temsilci atayabildiğini, (TTK m.426), resmi şekilde belirtilen bir vekaletnamede pay oranının yanlış göstermesinin kanaatlerince vekaletnamenin geçerliliğini de etkilediğini, Dava ile hukuki ilgisi olmayan pay sahipliği ile ilgili Alman Hukukçuların görüşleri de belirtilerek davacıların toplantıya alınmamalarının genel kurul kararına olan etkisine bakılmaksızın genel kurul kararının iptaline karar verilmesi gerektiği görüşünü ileri sürdüklerini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 22/01/2001 tarihinde, 2000/ 9458 Esas, 2001/ 320 sayılı kararında; usule aykırı olarak düzenlenen vekaletname ile genel kurul toplantısına pay sahiplerinin alınmamasını doğru bulduğunu, ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 27/12/2004 tarih, 3489 esas, 12889 Karar sayılı ilamının ekli olduğunu, Davacıların genel kurul toplantısında ibraz ettiği vekaletnamelerde temsil edilebilmeleri için yasanın ve yönetmeliğin aradığı şartların karşılanmadığını, Davalı müvekkili şirketlerin temsilcilerinin, davacıların genel kurula katılmalarını engellemediğini, davalıların, şirket genel kurullarına temsilcilerinin vekaletnamesinin TTK 425 vd ve Yönetmelik gereği hatalı olarak düzenlenmesi sebebiyle Bakanlık komiseri tarafından alınmadığını, davacıların genel kurul toplantılarına alınmamalarının Bakanlık komiserliğince sağlandığını, müvekkili şirketlerin temsilcileri tarafından SAĞLANMAdığını, somut davada davalı müvekkili şirketlerin temsilcilerinin davacıların genel kurul toplantılarına alınmamalarında hiç bir kusuru bulunmadığını, … A.Ş’ nin de 28/06/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurulu toplantısı sırasında … vekili olduğunu ileri süren Av. … şirket merkezine gelmiş ve Beşiktaş … Noterliğinin 22/06/2017 tarihli … yevmiye sayılı ibraz edilen vekaletnamenin TTK m. 425 gereği Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve esasları Hakkında Yönetmeliğinin 21/1. maddesinde anılan ve ayrıca 08/06/2017 tarihli 9343 sayılı TTSG 676. sayfasında ilan edilen toplantı davetinde örneği verilen vekaletnamenin unsurlarından olan pay adedini içermemesi, vekaletnamede yazılı hisse oranı ibaresinin yönetmelikte yazılı pay adedini göstermediğini, şirket pay defterinde kayıtlı pay oranıyla örtüşmediğini, ortağı pay oranı 0,0008949 olduğu halde bahse konu vekaletnamede 0.09 olarak gösterildiğinin görülmesi sebebiyle Bakanlık komiseri tarafından alınmadığını, … A.Ş.’nin 28/06/2017 tarihli Olağan Genel kurulunda şirket hissedarlarından …’in , temsilcisi olduğunu ileri süren Av. … genel kurul toplantısına katılmak üzere şirket merkezine geldiğini, ancak Büyükçekmece … Noterliğinin 22/06/2017 tarihli … yevmiye sayılı ibraz edilen vekaletnamenin TTK : 425 gereği Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve esasları Hakkında Yönetmeliğinin 21/1. Maddesinde anılan ve ayrıca 08/06/2017 tarihli 9343 sayılı TTSG 676. Sayfasında ilan edilen toplantı davetinde örneği verilen vekaletnamenin unsurlarından olan pay adedini içermemesinin, vekaletnamede yazılı hisse oranı ibaresinin yönetmelikte yazılı pay adedini göstermediğini, şirket pay defterinde kayıtlı pay oranıyla örtüşmediğini, ortağı pay oranı 0,0012034 olduğu halde bahse konu vekaletnamede 0.012 olarak gösterildiğinin görülmesi sebebiyle Bakanlık komiseri tarafından toplantıya alınmadığını, Hem … A.Ş. hem de … A.Ş.’ nin 28/06/2017 tarihli usulüne uygun şekilde toplanan genel kurulda alınan kararlara göre, açılış ve Başkanlık Divanı seçimi, toplantı tutanağının imzalanması için Başkanlık divanına yetki verilmesi, Yönetim kurulu faaliyet raporu ile denetçi raporunun okunması ve müzakeresi, Bilanço kar ve zararların okunması, müzakeresi, ve tasdiki ile 2016 yılı zararı hakkında Yönetim Kurulunun teklifinin görüşülüp karara bağlanması, TTK’nın 395 ve 396. maddelerinde yazılı muameleleri yapabilmeleri için Yönetim Kuruluna yetki verilmesi, görev süreleri sona erecek olan yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi ve görev sürelerinin tespiti, 2016 yılı hesap dönemi faaliyetleri ile ilgili olarak yönetim kurulu üyelerinin ibrası konuları görüşüldüğünü, oy çoğunluğuyla karara bağlandığını, Davacıların pay sahipliği ile ilgili TTK’ na aykırı hiç bir karar alınmadığından, genel kurul kararının iptaline karar verilmesine hukuken ihtiyaç olmadığını, davacıların bu yönde dava açmada hukuki menfaatleri de olmadığını, davacıların kötü niyetli olduğunu, Ayrıca mahkemece TTK 449 gereği 28/06/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararların geri bırakılmasına ve tedbiren durdurulmasına ve bu tedbir kararının ticaret sicil gazetesinde yayınlanmasına karar verildiğini, mahkemece davacılardan herhangi bir teminat alınmaksızın tedbir kararı verilerek alınan kararların yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, mahkemece davacılardan herhangi bir teminat alınmadan karar verilmesinin, davalı müvekkili şirketlerin zarara uğramasına sebebiyet vereceğini, Davacı genel kurul kararlarının butlanla sakat olduğunun tespitini bu durumun mümkün olmaması halinde ise alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiş iken mahkemece davacının iptal talebinin kabul edildiğini, butlanla kararların sakat olduğu iddiasının reddine karar verilmesi gerekirken bu konuda hiç bir karar verilmediğini, bu yönden de kararın kaldırılması gerektiğini, Mahkemece karada hüküm kısmında, herhangi bir karışıklığa cevaz vermemek adına her iki şirketin de ünvanları ve alınan kararlar açık olarak yazılması gerekirken sadece kısaca hüküm kurulduğunu, aslında iki şirket genel kurulunda alınan kararların iptal edilmesine rağmen sanki bir şirket için karar verilmiş gibi yazıldığını, bu bakımdan HMK’ na aykırılık mevcut olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı … şirketlerin 28/06/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarının butlanının tespiti, olmadığı taktirde iptali istemine ilişkin terditli bir davadır. Anonim şirket genel kurulunda alınan kararların iptali hususu TTK’nın 446. maddesinde, butlanı ise 447. maddesinde düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçeyle iptal isteminin kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzenin yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava terditli olarak açılmış, davacı tarafından öncelikle genel kurul kararlarının batıl olduğunun tespiti, olmaz ise iptallerine karar verilmesi istenmiş, ilk derece mahkemesince butlan iddiası ve talebi yönünde değerlendirme yapılmadığı, bu talep yönünden gerekçe yazılmadığı gibi herhangi bir karar verilmemiş, yalnızca yazılı gerekçe ile genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesi doğru olmamıştır. Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik’in Toplantıya Katılma Hakkı başlığını taşıyan 18. maddesinde; “..Halka açık olmayan şirketlerde gerek nama gerek hamiline yazılı pay senetleri sahiplerinin vekilleri vasıtasıyla toplantıda temsil edilebilmeleri için vekâletnamenin Ek-3teki örneğe uygun olarak noter onaylı şekilde düzenlenmesi veya noter onaylı olmayan vekaletnamelerde noter huzurunda düzenlenmiş imza beyanının eklenmesi gerekir.” denilmiştir. Bu durumda, halka açık olmayan ortaklıklarda nama ve hamiline yazılı pay senetleri sahiplerinin vekilleri vasıtasıyla toplantıda temsil edilebilmeleri için toplantıya katılmak üzere yetki verildiğine dair paydaş tarafından düzenlenen vekaletnamenin noterden verilmiş olması veya vekaletname noterde düzenlenmiş değil ise, vekaletnameye noter huzurunda düzenlenmiş imza beyanının eklemeleri gerekir. Bu gereklere uymayan pay sahipleri ile temsilcileri bakanlık temsilcisi tarafından genel kurul toplantısına alınmazlar ( Emsal Bkz. Yargıtay 11 HD, 22.01.2001 tarih ve E.9458- K.320 sayılı ilamı). Buna göre mahkemenin davalı şirketler vekillerince ileri sürelen yönetmelik hükmünün halka açık şirketler yönünden vekaletnamede bulunması gereken hususları kapsadığı, davalı şirketin ise halka açık şirket olmadığından davacıların vekaletnamelerinin bu koşulları taşımasının istenemeyeceği yönündeki gerekçesi de doğru olmamıştır. Mahkemenin kabulüne göre, davacıların temsilcileri vasıtasıyla ortaklık hakkından doğan genel kurula katılma ve oy kullanma haklarının engellendiği, pay miktarı ne olursa olsun salt toplantıya haksız olarak alınmaması halinde bu aykırılığın genel kurul kararına etkili olup olmadığı aranmaksızın söz konusu genel kurul kararının iptali gerektiği, aksi halde büyük pay sahiplerinin genel kurul kararının alınmasında etkili olmayan küçük pay sahiplerinin genel kurullara girmelerini engellemelerine izin verilmiş olacağı, bunun da pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki temel haklarının ihlaline yol açacağı, TTK’nın 446/1-b maddesi kapsamında usuli bir kanuna aykırılık teşkil eden durum oluştuğu gerekçesiyle, dava konusu kararların iptaline karar verilmiştir. Yargıtay 11. HD’nin 2017/4647 E- 2019/3855 K sayılı, 16.05.2019 tarihli emsal kararında da belirtildiği üzere; 6102 sayılı TTK’nın “İptal sebepleri” başlıklı 445. maddesine göre “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” Aynı kanunun “İptal davası açabilecek kişiler” başlıklı 446/1-b maddesinde ise “Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri…” hükmü mevcuttur. Bu hukuki açıklamalara göre somut olaya bakıldığında; davacı ortakların temsilcilerinin vekaletteki eksiklikleri gerekçe gösterilerek haksız olarak toplantıya alınmamış olması, davacıya iptal davası açma hakkı verir. Ancak, davacıların ortaklık hakkından doğan genel kurula katılma ve oy kullanma haklarının engellendiği, davacıların genel kurulda alınacak kararlar üzerinde etki etme imkanlarının haksız olarak ortadan kaldırıldığı, alınan bu kararların dürüstlük kuralına aykırı olduğunun ve iptali gerektiğinin kabulünün gerektiği, yani, bu durumda kararların içeriklerinin ayrıca incelenip tartışılmasına, kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılığını araştırmaya gerek olmadığı yönündeki ilk derece mahkemesi gerekçesi yerinde olmayıp, tek başına bu aykırılık genel kurul toplantısının iptali sonucunu doğurmayacak olup, ilk derece mahkemesince TTK’nın 446/1-b ve 445. maddesinde yer alan koşulların (kararın nisap ve içerik yönünden) gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenerek dava konusu genel kurullarda alınan her bir karar yönünden inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar vermesi gerekir. Bu açıklamalar ışığında, davadaki taleplerden bir kısmı yönünden karar verilmeksizin ve dava konusu genel kurul kararlarının iptali talebi bakımından karar nisap ve içerikleri yönünden esasa etkili deliller toplanıp, tartışılıp, değerlendirilmeksizin karar verilmesi nedeniyle, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir. Ayrıca hüküm kaldırılmış olmakla ilk derece mahkemesince yargılamaya devam olunacağından, dava konusu genel kurul kararlarının tedbiren icrasının durdurulması yönünündeki talep bakımından ilk derece mahkemesince her zaman yeniden değerlendirme yapılabilecektir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 21.04.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.