Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1946 E. 2021/273 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/1946
KARAR NO : 2021/273
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ:19/09/2018
NUMARASI:2016/1330 E. – 2018/928 K.
DAVANIN KONUSU: Şirket genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin % 28 oranında pay sahibi ortağı olduğunu, sağlık sorunları sebebiyle bir yılı aşkın süredir yurt dışında olduğunu, bu süreçte hiçbir toplantıya katılmadığını, toplantıya katılmak üzere kimseye vekalet vermediğini, genel kurul ve sonrasında alınan karalarda imzasının bulunmadığını, ancak davalı şirketin bu dönemde genel kurul yaparak müvekkili varmış gibi karar aldığını, 03.05.2016 tarihinde yapılan 2013-2015 yılı genel kurulunda şirket esas sözleşmesinin 6. ve 9. maddelerinin değiştirilerek ilan edildiğini, ilanın gereği gibi yapılmadığını, genel kurul toplantısında bakanlık temsilcisi bulunması gerekirken bu kurala uyulmadığını, davalı şirkete İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/3802 Değişik iş kararıyla kayyım atanarak TMSF’ye devredildiğini, müvekkilinin paylarının da TMSF’ye devredildiğini, şirketin tüm işleri ile ilgili olarak müvekkilinin imzasının, örtülü veya açık rızasının bulunmadığını ileri sürerek, 03.05.2016 tarihinde yapılan genel kurulun yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 21.10.2016 tarihinde TMSF’ye devredildiğini, bu itibarla yönetim kurulu görevlerini ifa yetkisinin tümüyle yeni yönetim kuruluna ait olduğunu, şirketin 21.10.2016 tarihinde TMSF’ye devir edilmesi nedeniyle bu tarihten önceki genel kurullara ilişkin iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, dava konusu 05.03.2016 tarihli genel kurul kararlarının 13.05.2016 tarihinde ilan edildiğini, davacının talepleri üç aylık hak düşürücü sürede ileri sürülmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların tüm delilleri celbolunarak dava dosyası ve davalı şirkete ait ticari defter kayıt ve dayanak belgeleri üzerinde uzman bilirkişi heyeti aracılığıyla inceleme yaptırılarak rapor alınmıştır. Alınan raporun dosyadaki verilere uygun, gerekçeli ve denetime açık bulunduğu anlaşılmakla, hükme esas alınmıştır. Davalı şirket savunmasında, davaya konu genel kurul kararlarının alınmasından itibaren üç aylık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddini talep etmiş ise de, yoklukla malul kararlarının geçersizliğinin tespiti istemi hak düşürücü süreye tabi değildir, bu nedenle davalının bu yöndeki savunması mahkememizce nazara alınmamıştır. (Yargıtay 11 HD nin 14.06.2012 tarih 3574 E, 10601 K. vb kararlarında olduğu gibi ) Davaya konu edilen 03.05.2016 tarihinde Beyoğlu 19 Noterliğince tasdik edilerek 13.05.2016 tarihinde ticaret sicil gazetesinde yayınlanan 15.04.2016 tarihinde yapılan 2013-2014-2015 yıllarına ait olağan genel kurul toplantı tutanağının incelenmesinde ; toplantının davalı şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresinde yapıldığı, TTK nun 416.maddesi-ne göre yapılan toplantıya hiçbir ortağın itiraz etmediğinin belirtildiği, hazır bulunanlar listesinin tetkikinden şirketin 1.000.000.00 TL lik sermayesine tekabül eden 1.000 adet hisseden 592.000.00 TL lik sermayeye karşılık 592 adet hissesinin asaleten (…, …, … ve … ) 408.000.00 TL lik sermayeye karşılık 408 adet hissenin de vekaleten (… vekaleten …, davacı … vekaleten … ) olmak üzere toplam 1.000 adet hissenin toplantıda tespit edildiğinin ve böylece gerek kanun ve gerekse ana sözleşmede öngörülen asgari toplantı nisabının mevcut olduğunun yazılarak toplantının yapıldığı ve ” şirketin 2013-2014-2015 yıllarına ait kar-zarar bilançosunun ve hesaplarının tasdik edilerek 2013-2014-2015 yıllarına ait karın dağıtılmamasına , 2010 yılı karından kanun ve ana sözleşme gereği ayrılması gereken yasal miktarlar ayrıldıktan sonra geriye kalan kardan bürüt 622.093,53 TL lik kısmının yönetim kurulunun öngördüğü miktarlarda ve zamanlarda dağıtılmasına , yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine, 3 yıl süre ile görev yapmak üzere …, …, … , …, … ve …’un yönetim kurulu üyeliklerine seçilmesine, yönetim kurulu üyelerinden …, … ve …’a aylık kişi başına 12.500.00 TL net ücret ödenmesine, diğer yönetim kurulu üyelerinden …, …, …’a ise aylık kişi başına 7.000.00 TL net ücret ödenmesine, …yönetim kurulu üyesine TTK nun 395 ve 396.maddesinde sayılan izinlerin verilmesine oybirliğiyle karar verildiği görülmüştür.Genel kurul kararlarının varlığından sözedebilmek için iki kurucu unsur gereklidir. Bunlar genel kurul toplantısının yapılması ve pay sahiplerinin bu toplantıda karar almasıdır. Bu iki unsurdan birinin eksik olması halinde karar hiç doğmamış sayılır ve en baştan itibaren yok hükmündedir.Dava konusu genel kurul toplantısı TTK 416.maddesi uyarınca gerçekleştirilmiştir. TTK 416.maddesi ‘Çağrısız Genel Kurul’ başlıklı olup, maddede ;’Bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı taktirde , genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilirler’. Genel kurul kararı incelendiğinde davacı pay sahibinin genel kurulda … tarafından temsil edildiği anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan ve davacı tarafça verildiği anlaşılan vekaletname bulunmakla birlikte bu vekaletnamenin noter tasdikli olmadığı , bu halde de olması gereken vekaleti veren kişinin noter tasdikli imza sirkülerinin vekaletnameye eklenmediği görülmektedir. Bu durumda davacı adına verilmiş geçerli bir vekaletnamenin varlığından sözedilemez. Dolayısıyla çağrısız genel kurulun geçersiz bir vekaletnameye dayalı olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. TTK 416/1.maddesi uyarınca gerçekleştirilen çağrısız genel kurulun ön şartı , pay sahiplerinin veya temsilcilerinin genel kurulda hazır bulunmasıdır. Bu şekilde bütün pay sahiplerini kapsayan toplantı nisabı sağlanmış olur. Dava konusu genel kurul bakımından bu şart gerçekleşmediğinden bu genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğu sonucuna varılmıştır.Yapılan yargılama sonucunda; dosya kapsamındaki tüm deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre, dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararlar arasında Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile bu toplantılarda bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 32. Maddesinde öngörülen konular (kuruluş ve esas sözleşme değişikliği işlemleri , sermayenin artırılması veya azaltılması, kayıtlı sermaye sistemine geçilmesi veya bu durumdan çıkılması, …) görüşülmediğinden, söz konusu genel kurulda Bakanlık Temsilcisi bulundurulması zorunluğunun bulunmadığı, ancak dava konusu genel kurulun TTK 416.maddesi uyarınca düzenlenmiş çağrısız genel kurul olduğu, davacı pay sahibinin geçerli vekaletnameye dayalı olarak genel kurulda temsil edilmediği sabit olduğundan, davaya konu genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalı şirketin 03.05.2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine, karar vermiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; 03.05.2016 tarihinde yapılan olağan genel kurulda alınan kararlarının 13.05.2016 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiğini, TTK’nın 445. maddesinde belirlenen üç aylık hak düşürücü süreden sonra açılan davanın reddi gerektiğini, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunun dikkate alınmadan karar verildiğini, toplantıda bakanlık temsilcisinin bulunması zorunlu olmadığı gibi davacının bulunmaması halinde dahi alınan kararların etkilenmeyeceğini, davacının olumsuz oy kullanmasının toplantıda alınan kararlar üzerinde karar yeter sayısı açısından etkisiz olduğunu, şirketin darbe girişimi sonrası TMSF’ye devrinden sonra ve hak düşürücü süreden sonra açılan davanın reddi gerektiğini belirterek, bu nedenlerle İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin 06/06/2013 tarihli ve 10/07/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davaya konu edilen genel kurul kararlarının incelenmesinde, 15.04.2016 tarihinde 2013-2014-2015 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısının yapıldığı, toplantının TTK’nın 416. maddesine göre çağrısız olarak yapıldığı, yapılan toplantıya hiçir ortağın itiraz etmediğinin belirtildiği anlaşılmıştır. Hazır bulunanlar listesinin incelenmesinde, şirketin 1.000.000,00 TL’lik sermayesine tekabül eden 1.000 adet hisseden 592.000,00 TL’lik sermayeye karşılık 592 adet hissesinin asaleten (…, …, … ve … ) 408.000,00 TL’lik sermayeye karşılık 408 adet hissenin … ve davacı … vekaleten … tarafından temsil edildiği ve toplantının tüm pay sahiplerinin katılımıyla yapıldığı, hazır bulunanlar cetveline göre şirketin tüm pay sahiplerinin hazır bulunduğu anlaşılmıştır.Genel kurulda şirketin 2013-2014-2015 yıllarına ait kar-zarar bilançosunun ve hesaplarının tasdik edilerek 2013-2014-2015 yıllarına ait karın dağıtılmamasına, 2010 yılı karından kanun ve ana sözleşme gereği ayrılması gereken yasal miktarlar ayrıldıktan sonra kalan kardan brüt 622.093,53 TL’den yönetim kurulunun öngördüğü miktarlarda ve zamanlarda dağıtılmasına, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına, 3 yıl süre ile görev yapmak üzere …, …, …, …, … ve …’un yönetim kurulu üyeliklerine seçilmesine, yönetim kurulu üyelerinden …, … ve …’a aylık kişi başına 12.500,00 TL net ücret ödenmesine, diğer yönetim kurulu üyelerinden …, …, …’a ise aylık kişi başına 7.000,00 TL net ücret ödenmesine karar verilmiştir. Genel kurulun 7. maddesinde ise şirket ana sözleşmesinin sermayeye ilişkin 7. ve şirketin temsiline ilişkin 9.maddesinde değişiklik yapılarak, yapılan değişiklikle 13.05.2016 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanmıştır. TTK’nın 445. maddesi gereğince, 446. maddede gösterilen kişilerin kanun veya ana sözleşme ile dürüstlük kurallarına aykırı olan genel kurul kararına karşı karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açılabilir. Davacının şirket ortağı olması nedeniyle aktif dava ehliyeti bulunmaktadır. Anonim şirket genel kurulunun ne şekilde toplanacağı TTK’nın 414. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nın 416.maddesi gereğince, bütün payların sahipleri veya temsilcileri aralarında biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uymaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı var olduğu sürece karar alabilirler. Çağrısız toplanan genel kurulda, gündeme oy birliği ile madde eklenebilir; aksine esas sözleşme hükmü geçersizdir. Dava konusu toplantının anılan madde gereğince çağrısız yapıldığı ve hiçbir ortağın toplantıya itiraz etmediği toplantı tutanağında yazılıdır. Hazır bulunanlar listesine göre altı ortağı bulunan şirketin 4 ortağının asaleten toplantıya katıldığı, davacı … ve …’ın ortaklardan … tarafından vekaleten temsil edildiği görülmektedir. Dosya içinde bulunan vekaletnameye göre, davacının genel kurul toplantılarına katılmak üzere …’ı vekil tayin ettiği görülmektedir. Ancak davacı, yargılama süresince genel kurula bizzat katılmadığı gibi toplantıya katılmak üzere kimseye vekalet vermediğini ileri sürmüştür. Mahkemece alınan bilirkişi raporundaki görüşlere itibar edilerek genel kurula katılmak üzere davacı tarafından verildiği belirtilen vekaletnamenin noter tasdikli olmaması ve pay sahibinin noter tasdikli imza sirkülerinin bulunmaması nedeniyle geçerli bir vekaletnameye dayalı olarak çağrısız genel kurulun toplanmadığı kabul edilerek, genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmiştir. Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 21.maddesinde, ” Vekaletnamede; şirketin unvanı, ait olduğu genel kurul toplantısının tarihi, vekilin adı ve soyadı, pay sahibinin pay adedi ile adı ve soyadı veya unvanı ve imzasının bulunması şarttır. Bu bilgilerden herhangi biri bulunmayan özel veya genel vekâletnameler geçersizdir. Konuya ilişkin, Anonim Şirketlerde Elektronik Ortamda Yapılacak Genel Kurullara İlişkin Yönetmelik hükümleri ile Sermaye Piyasası Kurulunun düzenlemeleri saklıdır. Vekaletnameler, ait olduğu genel kurul toplantısı ve yeni bir vekil atanmadığı sürece hukuken bunun devamı sayılan toplantılar için geçerlidir. Gündemin değiştirilmemesi kaydıyla, nisabın yokluğu, azlığın talebi veya genel kurulun kararıyla yahut herhangi bir nedenle toplantının ertelenmesi halinde yapılacak toplantılar hukuken önceki toplantının devamı sayılır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu durumda davacının toplantıda vekil ile temsil edildiğine ilişkin vekaletname bulunması ve vekaletname suretinin dosyada olması karşısında davacı tarafından geçerli bir vekaletname ile genel kurula katılım konusunda vekilin yetkilendirilip yetkilendirilmediğinin değerlendirilmesi gerekir. Mahkemece, vekalet aslının ilgili yerlerden getirtilerek vekalette bulunan imzanın davacıya ait olup olmadığı imza incelemesi yapılarak belirlendikten sonra bir karar verilmesi gerekirken vekaletname ekinde noter tasdikli imza sirküleri bulunmadığı gerekçesiyle yazılı sonuca varılması doğru görülmemiştir. Yönetmelikte belirtilen hüküm, imzanın vekalet veren ortağa ait olup olmadığının şirket tarafından denetiminin sağlanmasına ilişkin olup vekil olarak görünen kişi toplantıya kabul edildiğine göre, vekaletnamenin davacı tarafından verilip verilmediğinin araştırılıp buna göre sonuca gidilmesi gerekir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.04.03.2021