Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1945 E. 2022/335 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1945
KARAR NO: 2022/335
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 16.04.2019
NUMARASI: 2016/530 Esas – 2019/455 Karar
DAVA: Simsarlık Sözleşmesinden Kaynaklı Cezai Şart Alacağının Tahsili İçin Başlatılan Takibe Vaki İtirazın İptali
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın davalı şirket yönünden reddine, davalı gerçek kişi yönünden kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; para alacaklarına ilişkin bu davanın İstanbul Anadolu Mahkemelerinde ve icra dairesinde açılmasının doğru olduğunu, taraflar arasında bir simsarlık sözleşmesinin bulunduğunu, satışların yapıldığı tarih itibariyle davalı savunmasının aksine, son bulmuş/feshedilmiş bir sözleşme olmadığını, feshin tarafların rızası ile veya mahkemeden alınacak bir hüküm ile meydana gelebileceğini, davalılardan …’nin ortağı olduğu diğer davalı şirketin unvanını kullanmadan 24.5.2013 tarihinde tanzim ve imza edilen sözleşme ile davacı tarafa 27.5.2013 tarihinden itibaren 180 günlük yetki vermiş olduğu sözleşmede, bu altı aylık yetki süresi dolmadan, davacının devre dışı bırakılarak kendi buldukları kişilere taşınmazların bizzat satıldığını, buna göre sözleşmede kararlaştırılan maddelere aykırı davranıldığını, davalının ödemeyi taahhüt ettiği hizmet bedelinin ödenmemesi üzerine davalılar hakkında icra takibi yapıldığını, tellallık sözleşmesine aykırı davranılması sebebiyle sözleşmede gösterilen fiyat ve daire listesinde gösterilen 1.084.62,00 TL’nin %6’sını talep hakkının doğduğunu, taşınmazların tümünün …’nin olmadığını, diğer davalı şirketin mülk sahibi olduğunu, …’nin ise şirketin ortağı ve temsile yetkili iki kişiden biri olduğunu, şirket ile hukuki ve fiili bir bağının bulunduğunu, simsarlık sözleşmesine onay/icazet verdiğini, bu nedenle simsarlık ücretinden sorumlu olduğunun kabulü gerektiğini, taşınmaz sahibi gibi hareket edip imza atan müşterinin bu sözleşmeden şahsen sorumlu tutulacağını, başkalarına ait taşınmazlar yönünden bu tür simsarlık sözleşmesi yapılamayacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığını, simsara verilen satış yetkisi süresi henüz dolmadan önce sözleşmeye konu edilen taşınmazın sözleşmede imzası bulunmayan malik olan kişi tarafından üçüncü şahıslara satılması halinde dahi simsar ile (şirketin ünvanını kullanmadan) sözleşme yapan kişi malik olmasa da sözleşmede kararlaştırılan oranda tellala ödenecek ücretten ve varsa cezai şarttan şahsen ve müteselsilen sorumlu olacağını, icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, davalının icra takibine vaki itirazının haksız olduğunu beyan ederek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; davanın görevsiz ve yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı tarafından kendilerine verilmiş bir simsarlık hizmet bulunmadığını, davacının beyan ettiğini gibi devre dışı bırakılmasının söz konusu olmadığını, kendisi tarafından sözleşmesinin sonlandırıldığını, davacı taraf sözleşme kapsamında yükümlülüklerini yerine getirmediğini, dolayısıyla taahhütlerini yerine getirmeyen davacının hizmet bedeli talebinde bulunmasının hukuki dayanağı olmadığını, davacının dayanağı olduğu hukuki ilişki simsarlık sözleşmesi olup, davacının simsarlık faaliyetinde bulunmadığından herhangi bir ücret talep edemeyeceğini, davacının sözleşmedeki yükümlülüklerine yerine getiremediği için sözleşmeyi kendisinin feshettiğini, sözleşmede belirtilen taşınmazların malikinin kendilerinin olmadığını, müvekkilinin taşınmazın maliki olmaması sebebiyle simsarlık sözleşmesinin geçersiz sayılacağını, o tarihlerde taşınmazların … şirketinin üzerinde olduğunu beyan ederek, davanın reddine ve %20 oranından aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememiz dosyası, tarafların delilleri, yapılan sözleşmeler, dosya içeriğinde bulunan tapu kayıtları birlikte değerlendirildiğinde, davacı ile davalı … arasında imzalanan sözleşme tarihinde …nin diğer davalı …’nin tek başına temsile yetkili olmadığı bu hali ile sözleşmenin … şirketini bağlamadığı gözetilerek … Şirketi yönünden davanın husumetten reddine karar verilmiştir. Diğer davalı … ile davacı arasındaki sözleşmenin geçerli olduğu, telallık sözleşmesine taraf olmak için sözleşme konusu taşınmazların maliki olmanın şart olmadığı gözetilerek sözleşmenin geçerli olduğu ve tarafları bağladığı, davacı şirketin aracılık hizmeti verdiği, davacı komisyoncunun devre dışı bırakılarak sözleşmedeki 180 günlük süre dolmadan taşınmazını satıldığı ve sözleşmeyle belirlenen ücreti ödemediği anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmede cezai şart bedeli olarak %6 düzenlenmiştir. Taraflara arasında imzalanan sözleşmenin ekinde yer alan listede dava konusu taşınmazların toplam değeri mahkememizce 1.248.025,00 TL hesap edilmiş ise de, eldeki davanın itirazın iptali davası olduğu ve takiple bağlı kalınarak 1.084.625,00 üzerinden %6 cezai şart alacağı 65.077,50 TL hesaplanmıştır. Bunun yanında, borçlunun borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, kusur derecesi ve borca aykırı davranışın ağırlığı ölçü alınarak cezai şartta tenkise gidilmemiştir. Alacak likit olduğundan, İİK.67.Maddesi gereğince kabul edilen alacak tutarının takdiren %20’si oranında 13.015,050-TL icra inkar tazminatının davalı …’den alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi…” gerektiği gerekçesiyle; davalı … Limited Şirketi aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine; davalı … yönünden davanın kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile alacağa takip tarihinden itibaren kanuni faiz uygulanmak suretiyle devamına, alacak likit olmakla dava konusu 65.077,50 TL alacağın %20’si oranındaki 13.015,050 TL inkar tazminatının davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Husumet yönünden, ilk derece mahkemesinin yargılama giderlerini takdir ederken , HMK’nın 331. maddesini dikkate almaksızın, görevsiz mahkemede açılan davada (İstanbul Anadolu 5. Tüketici Mahkemesinin 2014/773 E. Sayılı dosyası) görevsizlik kararı verilmesi üzerine kendileri lehine görevsiz mahkemede açılıp reddedilen dava nedeniyle maktu vekalet ücreti hükmetmesi gerekirken, bu hususta karar vermemiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Esas yönünden ise müvekkili … yönünden davanın kabulüne dair kararın hukuka aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesi kabul kararının gerekçesinde ; .. davacı şirketin aracılık hizmeti verdiği, davacı komisyoncunun devre dışı bırakılarak sözleşmedeki 180 günlük süre dolmadan taşınmazını satıldığı ve sözleşmeyle belirlenen ücreti ödemediğinin anlaşıldığı, taraflar arasındaki sözleşmede cezai şart bedeli olarak %6 düzenlendiği… gerekçesine dayanılmış olmasının hatalı olduğunu, davacı şirketin aracılık hizmeti verdiğine yönelik dosya kapsamında delil bulunmadığını, sözleşme üzerinde davacı adına imzası bulunan kişilerin, tanıklığına başvurulması yönündeki taleplerinin ilk derece mahkemesi tarafından kabul edilmediğini, oysa ki adı geçen davacı şirket temsilcileri … ve … davacının müvekkiline aracılık hizmeti vermediği sözleşmede belirli süre dolmadan önce, taahhüt ettiği satışları yapamadığından, belirlediği satış hedeflerini yakalayamadığından, kendi isteğiyle faaliyetlerine son verdikleri konusunda mahkemede izahat vereceklerini, sözleşmenin 4.2, 4.3 maddelerine aykırı olarak müvekkiline aracılık hizmeti vermeden ücret ya da komisyon talep edilmesinin hukuki dayanağı bulunmadığını, tanık dinlenmesine yönelik talebin hukuki bir eylemin ispatına yönelik olup, bu husuta dava dosyasına sunulan bilimsel görüşlere itibar edilmeksizin delil toplamadan dava dosyasının bilirkişiye tevdiine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Davacının müvekkilinden ücret talep edebilmesinin temel koşulunun, müvekkiline aracılık faaliyeti vermesi olduğunu, bu durumun simsarlık sözleşmesinin temel unsurunu oluşturduğunu, Yargıtay 11. HD 20.06.2000 tarih, 2000/4982 E.- 2000/5792 K. sayılı kararıyla “..faaliyet ya da aracılık hizmeti verilmeden ücret talebinde bulunulamayacağına…” hükmettiğini, salt taraflar arasında simsarlık sözleşmesi imzalanmış olmasının davacının ücrete hak kazanmasını sağlamayacağını, davacının müvekkiline aracılık hizmeti verip vermediğinin araştırılması gerekirken davacının tanık dinletme talebine muvafakati bulunmadığından bahisle talebin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tanıklarının dinlenilmesi gerektiğini, Davanın kabulü anlamına gelmemek üzere, müvekkiline verilmiş hiçbir hizmet olmamasına rağmen, taşınmazların toplam bedeli üzerinden hesaplanan %6 cezai şart alacağına karşılık 65.077,50 TL komisyon bedelinin fahiş ve hakkaniyete uygun olmadığını, TBK’nın 525. maddesinde, “Sözleşmede aşırı bir ücret kararlaştırılmışsa, borçlunun istemi üzerine, bu ücret hakim tarafından hakkaniyete uygun olarak indirilebilir.” düzenlemesinin bulunduğunu, ilk derece mahkemesi cezai şartta tenkise gitmemesinin varsayıma dayalı olarak borçlunun borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, kusur derecesi ve borca aykırı davranışın ağırlığı ölçü alınarak gerekçesini oluşturduğunu, oysaki tanık dinletme istemi kabul edilse idi davacının müvekkiline hizmet vermeden komisyon isteme yoluna gitmiş olduğunun açık ve net olarak ortaya konulabileceğini, Müvekkilinin icra takibine itirazında haklı olup, davacının müvekkilinden alacaklı olup olmadığı yargılama konusu olduğunu, müvekkilinin kendisine hiçbir şekilde aracılık hizmeti vermeyen davacıya karşı itirazı hukuka uygun olduğunu, diğer yandan, takip tarihi itibariyle alacağın likit olmadığının sabit olduğunu, keza davacının talebiyle bilirkişi tarafından hesaplanan oranda dahi farklılık bulunduğunu, icra inkar tazminatının yasal koşullarının bulunmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının davalı ile arasındaki simsarlık sözleşmesinin ihlal edildiği iddiasıyla sözleşmedeki ceza koşulu alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine davalının yönelttiği itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ile inkar tazminatının tahsili talebine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın davalı şirket yönünden husumet nedeniyle reddine, davalı gerçek kişi yönünden kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davaya esas İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklının …Ltd.Şti., borçluların … ve …Ltd. Şti. olduğu, toplam alacak tutarının 65.077,50 TL olduğu, takibin hukuki sebebinin 24/05/2013 tarihli taşınmazın satılması hakkında Hizmet sözleşmesinin 5/3. maddesi uyarınca cezai şart alacağı olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Dosya içerisindeki ”Taşınmazın satılması hakkında hizmet sözleşmesi” isimli belgenin incelenmesinde; taraflarının … Ltd.Şti., ve müşteri sıfatıyla … oldukları, sözleşmenin her iki tarafça imzalandığı, davalı şirketin sözleşmenin tarafı olmadığı, sözleşmenin İstanbul Pendik’te bulunan kırk üç adet konut niteliğindeki taşınmaz satışına ilişkin olduğu, sözleşmenin 5.2 maddesinde sözleşmenin üçüncü maddesinde yazılı taşınmazın her bir bağımsız bölüm için ayrı ayrı satış bedeli olarak belirtilen meblağın %4+KDV tutarının hizmet bedeli olarak davacıya ödenmesinin taahhüt edildiği, sözleşmenin 24/05/2013 tarihinde imzalandığı, 6.1 maddesinde sözleşme süresinin 180 gün olarak belirlendiği, sözleşmenin 5.3 maddesinde müşterinin (davalının) taşınmazları bağımsız olarak üçüncü kişilere satması halinde davacıya 3. maddede belirtilen meblağın %6’sına denk düşen tutarı ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesi, davacının davaya konu taşınmaz satımında tek yetkili olmasına rağmen davalının davacıyı aradan çıkartarak taşınmazı dava dışı üçüncü kişilere sattığı, dolayısıyla sözleşmeye aykırı davrandığı, satışa konu taşınmazların bedeli her ne kadar 1.248.025,00 TL hesap edilmiş ise de talep ve takiple bağlı kalınarak 1.084.625,00 üzerinden sözleşmenin 5.3 maddesi uyarınca %6 cezai şart alacağı olarak 65.077,50 TL’nin hesaplandığı, davalının borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, kusur derecesi ve borca aykırı davranışın ağırlığı ölçü alınarak cezai şartta tenkise gidilmesine gerek olmadığı gerekçesiyle, davanın davalı gerçek kişi yönünden kabulü yoluna gidilmiştir. Davalı şirket sözleşme tarafı olmadığından hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmiştir.Simsarlık(tellallık) sözleşmesinin adi yazılı şekilde yapılması yeterlidir (TBK m.520 f.3). Yine, TBK m. 521 f.1 uyarınca, simsarın ücrete hak kazanabilmesi için aracılık ettiği sözleşmenin kurulması gerekir. Ancak bu düzenleme emredici nitelikte olmayıp yedek hukuk kuralı niteliğindedir. Somut olayda sözleşme hükümlerine göre sözleşme süresi içinde davalı tarafından davacı simsar devre dışı bırakılarak taşınmazların üçüncü kişilere satıldığı anlaşılmakla, sözleşmenin yukarıda yer verilen hükümleri uyarınca davacı simsar ücrete ve cezai şarta hak kazanmış olup bu konuda davalı vekilince ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Yargılama konusu alacak tutarı ve talebin yazılı simsarlık sözleşmesine dayandığı anlaşılmakla, davalı vekilinin davacı tarafından sözleşmenin fiilen kendileri tarafından feshedildiği ve bu nedenle hizmet verilmediği savunması kapsamında tanık dinlenemeyeceğinden, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde değildir. Sözleşmede simsarlık ücreti bedelinin %4+KDV olarak belirlendiği, akde aykırı davranış halinde ayrıca taşınmazların satış bedeli üzerinden %6 oranında cezai şart ödeneceğinin öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Cezai şartın tenkisinde temel kriterleri belirleyen emsal Yargıtay kararında tespit edilen ilkeler ışığında, davacı simsarın emeği, temel ilişkinin kuruluş şekli, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul ve adil ölçü dikkate alındığında; davacı sözleşme kendi aracılığıyla yapılsaydı %4 oranında ücret alacaktı. Bu durumda geriye kalan %2 lik kısım ceza koşulu oluşturmaktadır. Bu açıklamalara göre ve mahkemenin davalının borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, kusur derecesi ve borca aykırı davranışın ağırlığı ölçü alınarak cezai şartta tenkise gidilmesine gerek olmadığı gerekçesi dikkate alındığında, TBK’nın 182/son maddesi uyarınca, somut olayda sözleşmedeki toplam % 6 oranındaki ceza koşulunun fahiş olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin ceza koşulunun fahiş kabul edilmesi gerektiği yönündeki istinafı da yerinde görülmemiştir. Davanın ilk olarak açıldığı anlaşılan Tüketici Mahkemesinde davalının görev itirazı kapsamında görevsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır. HMK’nın 331/2. maddesi kapsamında eldeki dava görevsizlik kararı verilen davanın devamıdır. Bir davada sadece nihai karar ile vekalet ücretine hükmedilir. Görevsizlik ve yetkisizlik kararları için ayrıca vekalet ücretine hükmedilmemesi isabetli olup, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedeni de yerinde değildir. Davalı vekili tarafından, ilk derece mahkemesinin icra inkâr tazminatına karar verilmesinin yerinde olmadığı ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Mahkemenin kabulüne göre, hükme konu alacak cezai şart alacağıdır. Bu nitelikteki alacak tenkise tabi tutulabilecek olan cezai şart alacağı olmakla likit kabul edilemeyeceğinden, icra inkâr tazminatının şartları oluşmaz. İlk derece mahkemesince davacı vekilinin icra inkâr tazminatı talebinin reddi karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Bu yöndeki davalı vekili İstinaf başvurusu yerinde görülmüş ve kararın bu yönden düzeltilmesi gerekmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin isitanafa konu kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kaldırılarak davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kaldırılarak davanın esası hakında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;1-Davalı … Ticaret Limited Şirketi aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, 2-Davalı … yönünden açılan davanın kabulüne; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren kanuni temerrüt faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, 3- Davacı vekilinin icra inkar tazminatı talebinin, alacak likit kabul edilemeyeceğinden reddine, 4-Alınması gerekli 4.445,45 TL harçtan, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 786,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.659,05 TL harcın davalı …’den tahsili ile Hazineye irad kaydına, 5-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 9.260,01 TL nispi vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya ödenmesine, 6-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı … Ticaret Limited Şirketi yararına takdir olunan 5.100,000 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,7-Davacı tarafından dava açılırken harç olarak yatırılan 786,40 TL’nin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,8-Davacı tarafından sarfedilen 1.400,00 TL bilirkişi ücreti ve 185,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.585,00 TL yargılama giderinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,9-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine, 10-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davalılar adına ayrı ayrı yatırılan istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına; davalılar adına ayrı ayrı yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davalılara iadesine,b-Davalı … tarafından yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı gideri ile ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı 45,10 TL posta gideri toplamı olan 166,40 TL istinaf kanun yolu giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 11-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,12-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1-2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.03.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1a . maddesi uyarınca, dava konusunun değeri itibariyle karar kesindir.