Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1930 E. 2022/376 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1930
KARAR NO: 2022/376
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 20.06.2019
NUMARASI: 2018/336 Esas – 2019/722 Karar
DAVA: Ticari Ünvanın Korunması
Taraflar arasındaki ticari unvanın korunması davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin “… LTD. ŞTİ.” adıyla 08.01.2016 tarihinde … sicil numarasıyla Bursa Ticaret Sicil Memurluğuna kaydolduğunu, davalı şirketin “… LTD. ŞTİ.” adıyla 13.06.2017 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Memurluğuna kaydolarak “…” ibaresini izinsiz ve haksız olarak kullandığını, bu hususun davalıya T.C. Bursa … Noterliğinin 22.12.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarıyla haksız eylemlerine son vererek ticaret sicilinden terkini talebini içeren ihtarname gönderildiğini belirterek davalının ticaret ünvanında yer alan “…” ibaresinin kayıtlı olduğu ticaret sicilinden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; davalının ticaret sicil müdürlüğüne başvurduğunu, bu başvuru sonucunda gerekli incelemelerin yapıldığını, gerekli incelemeler neticesinde davalı şirketin işbu ticaret unvanını kullanmasında herhangi bir sakınca olmadığının tespit edildiğini, davacı taraf ile ticaret unvanlarında sadece “…” kelimesinin aynı veya benzer olmasının bu davayı açmaya yeterli olmayacağını, davacının eğitim sektörü yanında mühendislik, tekstil, inşaat, iş sağlığı ve güvenlik danışmanlık gibi birçok farklı sektörde faaliyet gösterdiğini, davacı ile birebir aynı sektörde faaliyet göstermediğini ve gösterse bile Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere davacı ile ticaret sicil bölgelerinin farklı olduğunu, aynı hizmet sektöründe faaliyet gösterseler dahi faaliyet gösterdikleri iş kolundaki tüketiciler nezdinde belirli bir müspet tanınırlığının bulunması gerektiğini ancak bahsi geçen firmanın hiçbir tanınırlığının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… TTK m.50 uyarınca davacı ticaret unvanının usulüne uygun tesçil edildiği ,tesçil tarihinin 8.1.2016 olduğu,davalı ticaret ünvanının ise 13.6.2017 tarihinde ticaret unvanın tesçil edildiği,önceselelik ilkesi doğrultusunda ticaret ünvanının korunması gerektiği ,keza davalının ticaret ünvanındaki … ibaresinin ,aynı faaliyet konusunda aynı ticaret ünvanındaki … ibaresinin kullanıldığı,davacının bu ünvan içinde ünvanı taçlandıran çalışmalar yaptığı,ilanlar broşürler,yoğun tanıtım faaliyeti yaparak halk nezdinde ciddi bir tanınırlık seviyesine ulaştığı ek kısmın birebir aynı olmasının bu benzerliğin hitap ettiği halk arasında- aynı eğitim konusunda çalışmalar yapıldığı için- yanılgıya sebep olunacağı haksız menfaat elde edileceği ve ticareti dürüstlükle bağdaşmayacağı yönünde verilen mütalaa iddia ve savunma dosyadaki deliller ,sicil kayıtları ile birlikte değerlendirildiğinde,
Her ne kadar ticaret sicil alanları farklı olsa da tarafların aynı eğitim alanında faaliyet göstermeleri,davacı tarafın ticaret ünvanının öncelikli kullanım hakkı,davacının kendi bölgesinde de olsa … ibaresi altında ünvana maddi manevi katkı sağlayan tanınırlığı artırıcı hizmetler verdiği ,her ne kadar davalı taraf kendilerinin … olarak daha tanınır ve Türkiye sathında bilinen bir eğitim grubu olduklarından bahsetmiş ise de bu ünvanın ticaret ünvanları olmadığı,keza davacı tarafın da velilerden gelen “İstanbul ‘da şubelerinin bulunup bulunmadığı, İstanbuldaki … grubunun şubeleri olup olmadığı sorusu üzerine araştırmaya girdiklerinin bildirildiği de görüldüğünden, halk tarafından bir iltibasın da oluştuğu anlaşıldığından…” gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalı …’nin (88130-5) ticaret ünvanında yer alan “…” ibaresinin kaldırılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin ‘…’ ibaresini Ticaret unvanından ziyade marka şeklinde değerlendirdiğini, tespit ve kararını bu şekilde tanzim ettiğini, iş bu durumun kanuna açıkça aykırılık teşkil ettiğini, … LTD ŞTİ.’nin, müvekkilinin salt olarak kullanmış olduğu ticaret unvanı olduğunu, işletme adı veya marka gibi kullanmadığını, kaldı ki müvekkili şirketin marka ve işletme adının … olduğunu, müşteri portföyünün okulu ‘… LTD ŞTİ’ olarak değil aksine Türkiyede tanıkmış bir marka olan ‘…’ olarak tanıdığını, müvekkili şirketin tüm Türkiye’de tanınan … ismini işletme adı olarak kullanırken … LTD ŞTİ nin sadece vergi levhasında yazılı olup haksız rekabet yaratmasının veya iltibasa neden olmasının mümkün olmadığını ve bu durumun haksız rekabete ve iltibasa yol açtığı tespitinin son derece isabetsiz olduğunu, davacı tarafı zarara uğratması veya müvekkili şirketin ticari dürüstlüğe aykırı davranmasının mümkün olmadığını, Bilirkişi raporunda davacının kullanmış olduğu Ticaret Unvanının Bursa Büyük Şehir Belediyesinin çeşitli alanlarında ve farklı tarihlerde yoğun bir tanıtımının yapıldığını bu nedenle davacının kulanmış olduğu ticaret unvanının tanınan bir ticaret unvanı olduğu tespitinin de isabetli olmadığını, nitekim davacı şirketin, sadece sicil bölgesinde birkaç broşür dağıtması veya yine sicil bölgesinde bulunan gazetelerde birkaç kez ticaret ünvanını ilan etmesi salt olarak iş bu ticaret unvanının sicil bölgesinde tanınmış ticaret ünvanı olduğu anlamına gelmeyeceğini, salt olarak sicil bölgesinde birkaç yerel gazeteye ilan vermek veva broşür bastırmak suretiyle gerçekleşmesi mümkün olmadığını, Müvekkili şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne başvurarak ’… LTD ŞTİ. ibaresini ticaret ünvanı olarak kullanmak istediğini bildirdiğinde sicil memuru tarafından yapılan araştırmalarda iş bu Ticaret Unvanın müvekkili şirket tarafından kullanılmasında herhangi bir sakınca olmadığının tespiti ile … sicilinde 13.06,2017 tarihinde kaydı yapıldığını, unvanın iltibasa mahal verecek olduğu takdirde ticaret sicil memurunun … İBARESİNİN tanınmış bir ticaret unvanı olduğunu, bu nedenle iltibasa veya haksız rekabete neden olacağı gerekçeleri ile talep başvurusunu reddetmesi gerektiğini, Davacı tarafa ait ticaret Unvanında bulunan tek bir kelime olan ‘…’ ibaresi ile müvekkili şirketin unvanında bulunan tek bir kelime olan ‘…’ ibaresinin aynı veya benzer olmasının iltibasa mahal verdiği anlamına gelmeyeceğini, nitekim davacı tarafın ticaret unvanından da anlaşılacağı üzere davacının sadece eğitim kurumu alanında faaliyet göstermemekte … Danışmanlık gibi bir cok farklı is alanlarında faaliyette bulunduğunu, dolayısıyla davacı ile davalı müvekkil birebir aynı tüketici sınıfına hitap etmediğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 52. maddesi uyarınca ticaret unvanına tecavüzün tespiti ile davalı şirket unvanındaki “…” ibaresinin ticaret unvanından terkini istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı … Ltd. Şti. ticaret unvanının, davalı şirketten daha önce tescil edildiği, davalının dürüstlüğe aykırı şekilde ticaret unvanında “… ” ismini kullandığı, iltibasa neden olduğu, üzerinde hak sahibi oldukları “…” ibaresinin, davalının ticari ünvanında kullanılmasının iltibas yarattığı iddia edilerek davalının ticaret unvanında yer alan Yek ibaresinin terkini ile unvandan çıkarılması istenmiştir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içerisinden istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı … Ltd. Şti.’nin ticaret sicil kayıtlarına göre; 08.01.2016 tescil tarihinde Bursa Ticaret Sicil Memurluğuna kayıt olduğu, Davalı şirketin ise 13.06.2017 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Memurluğuna kayıtlandığı anlaşılmaktadır. Ticaret unvanının korunmasına ilişkin düzenleme, eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nın 52 ve devamı maddelerinde yer almış, tacirler için büyük önemi haiz, ticari işletme devri ve ticari işletme rehnine konu olan ticaret unvanı, bu hali ile kendine has özel koruma tedbirlerine tabi tutulmuştur. Bu türden açılan davalarda Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulaması gereğince, terkini talep edilen şirkete ait ticaret unvanının ayrıca ek alıp almadığı, tacirlerin iştigal sahalarının benzer olup olmadığı, unvanların genel görünüm itibari ile benzer olup olmadıkları ve bu benzerliklerin üçüncü kişiler açısından karışıklığa neden olup olmayacağı hususları incelenip değerlendirilmektedir. Somut olayda davacı şirketin ticaret unvanının “… Limited Şirketi” olduğu görülmektedir. Bu unvanda şirketin türünü gösteren ibare “Limited Şirketi”; şirketin işletme konusunu gösteren ibareler ise “…” ibareleridir. Diğer bir deyişle davacı şirketin ticaret unvanının çekirdek kısmı “…” ibarelerinden oluşmakta olup “…” ibaresi ise ek olarak seçilmiştir. Bu davacının “…” ekini içeren unvanı 08.01.2016 tarihinde tescil edilmiştir. Davalı şirketin ticaret unvanı ise “…”’dir. Bu unvanın çekirdek kısmı, şirketin türünü gösteren “ Limited Şirketi” ve işletme konusunu gösteren “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Unvanın ek kısmı ise “ … ” ibaresidir. Davacı şirketin ticaret unvanı “… Limited Şirketi” olup, 08.01.2016 tarihli tescille almıştır. Davalı şirket ise ticaret unvanını 13.06.2017 tarihinde, yani davacının unvanı üzerinde hak kazandığı tarihten sonra tescil ettirmiştir. Dolayısıyla TTK’nın 50. maddesi uyarınca usulen tescil ve ilan edilmiş olan bu ticaret unvanını kullanma hakkı sadece unvan sahibi olan davacı şirkete ait olmaktadır. Bu açıklamalar ışığında, her iki şirketin de eğitim alanında faaliyet gösteriyor olmaları da dikkate alındığında; fiili faaliyet alanları farklı olsa bile, davalının ticaret unvanının eki olarak kullandığı “…” ibaresinin davacı şirketin unvanı ile birebir aynı olduğu, bu durumun üçüncü kişilerde karşılıklığa mahal verdiği, ilk derece mahkemesi gerekçesinde yer verildiği üzere bir kısım öğrenci velilerinin davacı şirkete İstanbul ilinde şubeleri bulunup bulunmadığını, … eğitim grubunun şubeleri olup olmadığını sordukları gözetildiğinde, tarafların ticaret unvanlarında ayırt edici klavuz sözcügünün “…” olduğu ve iltibasa yol açtığı, davalının bu kullanımın, TTK’nın 52. maddesinde tanımlandığı gibi ticari dürüstlüğe aykırı olduğundan, davalı şirketin ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin terkinine karar verilmesi isabetli görülmüş, aksi yöndeki davalı vekili istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir (Emsal nitelikte Bkz. Yargıtay 11 HD, 20.06.2019 tarih ve 2018/3422-2019/4689 E.K sayılı ilamı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.02.2019 tarih, 2017/4094 Esas-2019/1069 Karar sayılı ilamı). Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.