Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1922 E. 2022/383 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1922
KARAR NO: 2022/383
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13.11.2018
NUMARASI: 2016/95 Esas – 2018/1169 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; 1 Temmuz 2007 ‘de … ile … arasında Levent’teki … bayiliği için; Yetkili Satıcılık Sözleşmesi, Yedek Parça Yetkili Satıcılık Sözleşmesi ve Yetkili Servis Sözleşmesinin imzalandığını, 8 Mart 2013 ‘de … ‘ın, …’ye ihtarname göndererek … Satıcılık Sözleşmesinin derhal feshini ihbar ettiğini, … Yedek Parça Sözleşmesini ve … Servis Sözleşmesinin iki senelik ihbar öneli ile feshettiğini bildirdiğini, 15 Mart 2013’de … ve … arasında fesih protokolünün imzalandığını, Birinci Fesih Protokolünün, … Satıcılık Sözleşmesinin feshinin sonuçlarının sulhen yerine getirilmesinin, … Yedek Parça Sözleşmesinin ve … Servis Sözleşmesinin 08/03/2015 itibari ile karşılıklı sona erdirilmesinin şartlarını içermekte olduğunu, Haziran 2014’te … ‘nin Kağıthane tesisini … İnşaat ve Ticaret A.Ş. ‘ye devretmek istediğini …’a ilettiğini, 16 Temmuz 2014’de … ve … arasında ikinci bir fesih protokolünün imzalandığını, İkinci Fesih Protokolünün … ‘nin talebi üzerine … ile … İnşaat ve Ticaret A.Ş. Arasında .. Sözleşmelerinin 16/07/2014 tarihi itibariyle kaşılıklı sona erdirilmesinin esas ve şartlarını belirlemek amacıyla imzalandığını, 18 Aralık 2014 ‘te … tarafından Beyoğlu …Noterliği kanalı ile keşide edilen 18 Aralık 2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile … Sözleşmelerinden doğan 2.000.000 USD zararların ödenmesi talep edildiğini, 1999 yılında ..’ın Bayrampaşa’da, 2007 yılında …’nin … önderliğinde, Kağıthane’de … bayiliği yapmaya başladığını, devam etmesinin etik olmadığını düşünerek görevinden istifa ettiğini, İstanbul’un ve hatta Türkiye’nin en eski … 3S Bayilerinden birisi olan …, … ve otomotiv sektörünün tanınan isimlerinden … Yönetim Kurulu Başkam … ‘ın … marka otomobilleri Türkiye pazarına tanıtarak bu markanın bilinirliğinin artmasına katkıda bulunduğunu, bu yatırımlar sebebiyle …’ın 285.000 TL harcama yaparak zarara uğradığını, bu yatırımlara rağmen Bakırköy Tesisinin … tarafından baskı ile kapattırdığını ve müvekkili şirketten baskı ile “Kendi rızamızla kapatıyoruz” şeklinde yazı alındığını, …’nin … markası araçlar için yaptığı çalışmaların aksine, …’ın ticaret hayatının gereklerine ve dürüstlük kuralına aykırı uygulamaları ile …’nin sürekli olarak zarar etmesine sebep olduğunu, Türkiye’de son yıllarda artan vergiler sebebiyle otomobil talebinde gözle görülür bir düşüş olmasına ve otomobil iç pazarı bir önceki yıla göre (2013’e göre) %24 (www….org.tr) gerilemesine rağmen, …’ın her yıl ..’ye artan oranlarda satış hedefleri vermekte olduğunu, ülkemizde yaşanan otomobil talebindeki düşüşün Otomotiv Sanayii Derneği’nin (OSD) 2013 YILI DEĞERLENDİRME RAPORU’nda aşağıdaki şekilde ifade edildiğini, ayrıca yılbaşında … tarafından yetkili satıcılara bildirilen satış hedeflerinin her yıl en az iki kere … tarafından değiştirilmekte olduğunu, aşağıdaki tabloda …’ın yıl içinde yaptığı değişikliklerin gözler önüne serildiğini, diğer yandan, …’ın yetkili satıcılık yerleri seçimi ve öngörülerinin ticaret hayatının gerçeklerine uygun olmadığını, ayrıca iki tane yetkili satıcının (Parlar Etiler ve Bulvar Okmeydanı) … Tesisi’ne çok yakın bir bölgede iflas etmiş olmasına rağmen …’ın bu bölgede müvekkili …’ye yetkili satıcılık teklifinde bulunduğunu, ikna ederek kendi projeleri üzerinden yatırımı gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin faaliyetlerini …’ın yönlendirmesi ve onayı ile Kağıthane bölgesinde başladığını ve devam ettirdiğini, ancak, müvekkili Şirketin, her yıl Türkiye’nin en çok satış yapan yetkili satıcılar listesinde ilk üçte yer almasına rağmen hiçbir zaman kâr etmediğini, bayiliği süresince zarar ediyor olması bir yana, 2011 yılında müvekkili şirketin Kağıthane’de bulunan tsisinden sadece iki km uzaklıkta, başka bir … yetkili satıcılığı (… Oto) açılmasına, müvekkili Şirketin tüm itirazlarına rağmen ve ….’nin çok yakınındaki … Oto bayisine rağmen …’ın izin verdiğini, … Oto’nun açıldığı ilk gün çok fazla indirim yaparak müvekkili şirketin satışlarında hızlı bir düşüşe sebep olduğunu, …’ın keyfi ve ticaret hayatının gerçeklerine aykırı uygulamaları sonucunda, Şirketin sürekli olarak zarar ettiğini,Diğer taraftan, …’ın farklı şehirlerdeki yetkili satıcılara haksız ve gereksiz yere farklı uygulamalarda bulunarak, yetkili satıcılar arasında haksız rekabete sebebiyet vermekte olduğunu, örneğin, İstanbul İli son 10 yılda ortalama 11-12 yetkili satıcı ve toplam 15-18 satış noktası ile … pazarının %25-30’una sahip olurken ve bu süreçte toplam pazarın %60 ve üstü tüm kiralama firmaları İstanbul’dan Pazar alırken, bu adetteki yetkili satıcıların zarar etmemesinin mümkün olmadığını, fakat Türkiye pazarında bölgesel olarak beğeni kazanan perakende satış oranı yüksek il olan Ankara’da maksimum 3 adet bayi ile devam ederek gelen bayilik taleplerini geri çevirdiklerini, Ankara’da ortalama bir bayinin pazar payı %8-11 arasında ve bununla doğru orantılı servis girişlerinin yıllık 20.000 – 30.000 giriş ile karlı hale getirildiklerini,Benzer il desteklerinin İzmir ve Antalya’da da ayrımcılık şeklinde nümerik olarak görülmekte olduğunu,İstanbul’daki bayi sayısının, … satış adetleri ve oturmuş il pazar payına göre bayilerin kar etmesine imkansız kılacak sayıda, diğer bir deyişle, hep olması gerekenden fazla olduğunu, bu durumun, … markasının rakibi olan diğer markaların İstanbul’daki bayi sayıları ile karşılaştırıldığında görülmekte olduğunu, öte yandan, 2011 yılı başında yapılan yetkili satıcılar toplantısında …’ın yeni bir yapılanmaya gideceğinin, … tarafından tüm yetkili satıcılara açıklandığını, bu toplantıda …’ın, Sarıyer (Istinye), Taksim, Pendik, Başakşehir ve Kavacık’ta yetkili satıcılık açılması gerektiğini belirterek, mevcut yetkili satıcılar bu bölgelerde yetkili satıcılık açmak istemezlerse yeni yetkili satıcılar atanacağının bildirildiğini, müvekkili şirket …’nin, rekabetin olumsuz şartlarından arınmak adına Kavacık yetkili satıcısı olmak için …’a başvurduğunu, ancak bu konuda …’tan hiçbir destek alamadığını, Sözleşmelerde yer alan genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerin TTK’nın 55. maddesi kapsamında haksız rekabet oluşturmakta olduğunu,TTK’nın 55/f maddesinin bu durumu şu şekilde düzenlediğini,“f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartlan kullanmak. Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine;Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan, veya Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel İşlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.”Yukarıda izah edildiği üzere, … Sözleşmelerinde … aleyhine yer alan genel işlem koşulların haksız rekabet oluşturmakta olduğunu,Bilindiği üzere, TTK kapsamında haksız rekabet yaratanın kusuru varsa, karşı tarafın zarar ve ziyanın tazminini talep edebildiğini, ..’nin, haksız rekabetin varlığı kapsamında .. Sözleşmeleri’ni haklı nedenle devretmek zorunda kaldığını ve bu dava kapsamında, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğunu,Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un Hakim Durumun Kötüye Kullanılması başlıklı 6. Maddesinin; “Bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar İle kötüye kullanması hukuka aykırı ve yasaktır.” şeklinde olduğunu,İlgili maddede hangi durumların hakim durumun kötüye kullanılması oluşturacağını örnekler halinde saydığını ve bu örneklerden birisinin; “b) Eşit durumdaki alıcılara aynı ve eşit hak, yükümlülük ve edimler için farklı şartlar ileri sürerek, doğrudan veya dolaylı olarak ayırımcılık yapılması.” olduğunu, …’ın, aybaşında bildirdiği hedefler hakkında bayiler ile ayrı ayrı görüşmeler yapmakta ve her bayi için farklı uygulamalarda bulunmakta olduğunu, …’ın, Türkiye’de reklam ve tanıtım faaliyetlerine gerekli yatırımı yapmadığını, bu sebeple de pazar payının gittikçe düştüğünü, … Yetkili Satıcılık Sözleşmesi’nin imzalandığı yıldan bir önceki yıl olan 2006 yılında …’un Türkiye’deki pazar payı %4,5 iken, bu oran 2013 yılında %3,98’e düştüğünü, …’ın 2007’den itibaren Türkiye’de pazar payının düşüşünün aşağıdaki tablodan görülebileceğini, bir taraftan Türkiye’de otomotiv pazarı küçülürken ve bir taraftan …’un pazar payı düşerken, … satış hedeflerinde düşüşe gitmediğini ve bayi sayısını artırdığını, dolayısı ile en basit tabiri ile …’ye destek olmak yerine köstek olduğunu,…’nin, … markasına ve …’a sağladığı menfaatlerin karşılığını hiçbir zaman alamadığını, çünkü bilindiği üzere, yetkili satıcılık sistemini karlı yapan şeyin, araç satışı değil, yetkili satıcıların distribütörlerden aldıkları primler olduğunu, oysaki, …’ın tek taraflı kurguladığı prim sisteminin hiçbir şart altında kar dağıtmamaya yönelik olduğunu,öte yandan, …’ın 2010 yılında müşteri memnuniyeti ölçme politikalarında tek taraflı değişikliğe giderek, satış primlerini de servis memnuniyetine bağladığını,…’ın yetkili satıcılara haksız yere farklı uygulamalarda bulunmasının, güven ortamını yok ettiğini ve … için ticari ilişkinin devamını İmkansız hale getirdiğini,…’ın, sözleşme bölgesinde satış yaptırmama yükümlülüğüne aykırı davrandığını, distribütörün, bir yetkili satıcının satış bölgesinde kendisi satış yapamayacağı gibi, bir başkasına da satış yaptırmaması gerektiğini, bu yükümlülüğün sebebinin, yetkili satıcının müşterilerinin başka bir yetkili satıcıya kaymaması ve böylelikle yetkili satıcının satış hedeflerini tutturarak kar elde edebilmesi olduğunu, her ne kadar, … Yetkili Satıcılık Sözleşmesi ile …’ye Kağıthane bölgesinde münhasırlık verilmemiş olsa da, … tarafından Kağıthane ilçesinde …’nin Tesis kurmasına onay verildiği için, … Tesisi’ne çok yakın bir yerde başka bir yetkili satıcı tesisi açılmasına izin verilmesinin ticaret hayatının dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, sürümün az olduğu otomotiv sektöründe, aynı marka araç satan yetkili satıcıların makul mesafelerde açılması gerektiğinin aşikar olduğunu, …’ın, … Sözleşmelerinden ve … Sözleşmelerinden doğan yükümlülüklerini gereği gibi ifa etmediği için, … ve …ın bu ihlalden doğan zararlarını tazmin etmesi gerektiğini,Diğer taraftan, TBK’nın 126. maddesine göre, “İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.” anılan madde kapsamında, sürekli bir borç ilişkisinde, borçlu temerrüde düşünce, alacaklının seçebileceği iki hakkın olacağını, bunların ifanın devamını ve gecikme (veya ifanın kesilmesi) yüzünden doğan zararın tazminini istemek veya sözleşmeyi feshederek ifa edilmeyen kısım sebebiyle uğranılan olumlu zararın tazminini istemek olduğunu,Bilindiği üzere, olumlu zararın, borç gereği gibi ifa edilse idi alacaklının uğramayacağı zararı ifade etmekte olduğunu, olumlu zararı meydana getiren kalemlerin ise, fiili zarar ve yoksun kalınan kar olduğunu, … Sözleşmelerinden ve … Sözleşmeleri’nden doğan yükümlülükler … tarafından gereği gibi ifa edilse idi, …’nin ve …’ın uğramayacağı zararlar ve …’nin ve …’ın … Sözleşmeleri’nin ve … Sözleşmeleri’nin …’ça gereği gibi ifa edilmemesi dolayısıyla yoksun kaldığı karın, … tarafından karşılanması gerektiğini, şöyle ki;Bilindiği üzere fiili zararın, pasiflerin artması şeklinde veya aktiflerin azalması şeklinde ortaya çıkmakta olduğunu, yukarıda 1. madde altında açıklandığı üzere, …’nin, … Sözleşmelerini imzaladığı günden bu yana, …’ın talepleri doğrultusunda sürekli olarak yatırım yaptığını, ancak …’ın haksız ve ticaret hayatının gerçeklerinden uzak uygulamaları yüzünden hiçbir zaman bu yatırımlarının karşılığını alamadığını, …’ın, Sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini gereği gibi ifa etmediği için, Şirketin 2007 yılından bu yana aktiflerinin azaldığını ve pasiflerinin arttığını, …’ın kar kaybının hesaplanmasını talep ettiklerini,TBK madde 20/2’ye göre: “Uğranılan zararın miktarı tam olarak İspat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” anılan madde kapsamında, … ve … tarafından yapılan çalışmaların dikkate alınması, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren emsal bayilerin karlılıklarının dikkate alınması hayatın olağan akışına uygun olacağını, ayrıca, …’ye ve …’a emsal karlılık oranları belirlenirken; emsal alınabilecek şirketlerin …, … gibi … standartlarında bir markanın en az 10 yıldır İstanbul’da bayiliğini yapan, şirket yöneticilerinin otomotiv sektörünün Önde gelen isimlerinden birisi olan ve bayi satış sıralamasında sürekli olarak ilk üçte yer alan bir şirket olması gerektiğini, zira, müvekkili Şirketlerin uzun yıllar İstanbul’da … bayiliği yaptığını, ayrıca, …’nin ve …’ın Yönetim Kurulu Başkanı … ’m otomotiv sektörünün bilinen isimlerinden olup, 10 yıl boyunca otomotiv dünyasının en prestijli derneklerinden birisi olan …’in hem başkanlığını yaptığını, hem de çeşitli kademelerde aktif görev aldığını, … ‘ın repütasyonunun … araç satışlarını olumlu yönde etkilediğini ve … tarafından açıklanan yıllık satış sıralamasında sürekli olarak ilk üçte yer aldığını,…’ın … Sözleşmeleri’ne aykırı davranışlarının … için sadece maddi zararlara sebep olmadığını belirterek, fazlaya İlişkin haklar saklı katmak kaydıyla; …’ye 5.000 TL, …’a 5.000-TL tutarında maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine; …’ye 1 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacılar ile müvekkili şirket arasında, … Otomotiv Pazarlama A.Ş. bakımından … ve … Otomotiv Pazarlama Limited Şirketi (eski unvanı … Otomotiv ve Pazarlama Ltd. Şti.) bakımından ise Bayrampaşa lokasyonları olmak üzere, ayrı ayrı Yetkili Satıcılık, Yetkili Servis ve Yetkili Yedek Parça Satıcılığı Sözleşmelerinin akdedildiğini,Her iki şirket arasında organik bağ bulunması dışında, davacıların, müvekkili şirket ile Levent Bayisi ve Bayrampaşa Bayisi olarak ilişki yürüttüklerini, anılan sözleşmelere istinaden, 3’lü ortak protokol de imzalandığını, ancak davacı tarafın 50 sayfalık dava dilekçesi dikkate alındığında, her bir bayi için tüm talep ve iddiaların ayrı ayrı yanıtlanması ve yargılanması, bilirkişi incelemesi aşaması da dikkate alındığında, yönetilemez ve insan takatini aşan bir durum meydana getireceğini ve HMK md. 27 gereğince, hukuki dinlenilme haklarının kullanılmasını imkansız hale getireceğini,Anayasanın 141. maddesi gereğince, Devlet’in yargının basit gerçekleştirilmesi için gereken tedbirleri almakla yükümlü olduğunu,Bu nedenle, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, davaların HMK md. 167 gereğince ayrılmasını, ancak yine usul ekonomisi gereğince, dosyaların duruşmalarının eş zamanlı görülmesi ve yine bilirkişi incelemelerinin de eş zamanı olarak gerçekleştirilmesini talep ettiklerini,Davacıların taraflar arasındaki ticari ilişkiyi tanımlarken, 14 yıllık ticari ilişkiye dayanmakta olduklarını, öncelikle, dava konusu talepler değerlendirilirken, dava tarihinden itibaren zamanaşımı süresi dikkate alınarak, değerlendirilme yapılmasını talep ettiklerini, zamanaşımı definde bulunduklarını,Ayrıca, davacıların genel işlem şartlarına dayalı taleplerinin mevcut olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, ticari standart sözleşmelerde genel işlem koşulu haksız rekabet olarak nitelendirilmekte ve TTK md. 60 gereğince, davaya hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her hâlde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğramakta olduğunu, dava konusu sözleşmelerin en yenisinin de 2007 yılına ait olduğunu, müvekkili tarafından davacılardan … Otomotivin temerrüdü nedeniyle, sözleşmesinin 08.03.2013 tarihinde feshedildiğini, daha sonra borçlu … Otomotivin borçlarını ödemesine olanak sağlamak ve bayiliğini devretmesini temin amacıyla 15 Mart 2013 tarihli protokolün imzalandığını, keza 16.07.2014 tarihli protokol ile … Otomotiv (Levent) sözleşmesinin feshi ile bayiliğin …’e devrinin gerçekleştiğini, davacılardan … Otomotivin ise, bayiliğini 10.09.2008 tarihinde …Otomotiv’e devrederek, sözleşmesel ilişkiye son verdiğini,Taraflar arasında sözleşmesel ilişkinin sona ermesinin haklı olup olmadığına ilişkin ihtilaf bulunamamakta, davacıların taleplerini, sözleşmesel yükümlülüklerin ihlaline dayandırmış olmakla, zamanaşımı da her bir ihlal iddiası tarihinden itibaren işletileceğinden, dava konusu hukuki dayanaktan yoksun taleplerin tümüyle zamanaşımına uğramış bulunmakta olduğunu,Davacılar tarafından, 50 sayfalık dava dilekçesi içerisinde, pek çok ayrıntılı açıklama ve farklı hukuki sebep belirtilerek, her bir davacı için ayrı ayrı 5.000 TL tazminat talep edildiğini ve fazlaya dair hakların saklı tutulduğunu,Ancak, bu şartlar altında, hangi maddi vakıaya veya hukuki sebebe dayalı ne tür bir tazminat talebinde bulunulduğu anlaşılamadığından ve hukuki dinlenilme haklarının da ihlal edildiğinden, HMK md. 119 ve HMK md. 297/2 gereğince, talep sonucunun hakim tarafından aydınlatılması amacıyla, davacılara taleplerinin açıklattırılması yönünde müzekkere gönderilmesini talep ettiklerini,Aşağıda detaylı olarak açıklandığı üzere, davacıların Rekabet Hukukuna ilişkin iddiaları için önce Rekabet Kurumu’na başvurması, Rekabet Kurumu’nun rekabete aykırı davranıldiğini tespit etmesi halinde ve bu koşulla, adli yargıda tazminat davası açması gerektiğini,Davacının, böyle bir başvuru yapmadan, doğrudan dava açması halinde, dava şartı yerine getirilmemiş olduğundan, davanın reddinin gerekmekte olduğunu, davanın reddine karar verilmemesi ve devamı halinde ise, konunun bekletici mesele yapılarak, Rekabet Kurumu tarafından herhangi bir ihlal tespiti yapılmadığı üzere, tazminat incelemesine girilmemesi gerektiğini,Davacıların iddialarına ilişkin hukuki sorunun çözümüne ilişkin olarak öncelikle davalı …’nun hukuka aykırı bir davranışının bulunup bulunmadığını tespit etmek gerektiğini, 8.Yasal mevzuat değişikliği nedeniyle davalının bayilik sözleşmelerini yeniden düzenlediğini ve davacılar ile 01.01.2007 tarihinde … marka otomobillerin satışı, satış sonrası hizmeti ve yedek parça satışına ilişkin Yetkili Satıcılık, Yetkili Servis ve Yetkili Yedek Parça Satıcılığı sözleşmelerini İmzaladığı,…’nin ticari faaliyetlerini gerçekleştirmekte olduğu her iki mahallin (Bayrampaşa ve Levent) çevresinde metro inşaat çalışmalarının beklenmedik şekilde uzun sürmesinden dolayı müşteri ziyaretlerinin azalması ile …’nin yaşamaya başladığı fınansal sorunlar ve zorluklar nedeniyle, …’ın bayisine destek olmaya karar verdiğini ve taraflar arasında 31.03.2008 tarihli destek protokolünün imzalandığını, anılan protokol gereği ürün iadesi, araç iadesi, araç ödeme koşulunda düzenlemelerin, konsinye araç temininin yapıldığını,Davacının sıkıntılarının devam etmesi üzerine 01.04.2009 tarihli Genel Müdür Mektubu ile davacılara sağlanan desteğin devam ettirileceğinin bildirildiğini,Davacılara yapılan en son desteğin 31.12.2009 tarihli protokol olduğunu, bu protokol ile de …’nin muaccel borçlarının vadesinin 30 gün daha uzatıldığını ve 400.000-L de maddi destekte bulunulduğunu,Olaylar bu meyanda gelişmekte iken davacıların Bayrampaşa tesisini devretmek istediklerini belirttiklerini ve tarafların karşılıklı mutabakatı ile Bayrampaşa tesisinin … Otomotiv Ltd. Şti. (…) tarafından … Otomotiv Şirketine devredildiğini,Bayrampaşa tesisinin devrinden itibaren … ile … Otomotiv ilişkisinin Levent Bayiliği üzerinden yürümeye devam ettiğini,2013 yılına gelindiğinde, davacının, ödenmemiş borçları nedeniyle 17 Aralık 2012 tarihinde Kadıköy … Noterliği … yevmiye nolu (Tebliğ edilememiş olması nedeniyle aynı ihtarın 4 Mart 2013 tarihi ve … yevmiye nosu İle yeniden gönderildiğini) ve 12 Şubat 2013 tarihinde Kadıköy … Noterliği … yevmiye nolu, ihtarların keşide edildiğini, davacının 8 Mart 2013 tarihli itibariyle halen ödenmemiş 783.694.00-TL borcu nedeniyle de Beyoğlu … Noterliğinin 8 Mart 2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile bayilik sözleşmesinin derhal feshi cihetine gidildiğini,Taraflar arasında bayilik sözleşmesi haklı nedenle feshedilmiş iken, davalının iyi niyeti nedeniyle, taraflar arasında 15 Mart 2013 tarihli fesih protokolünün imzalandığını ve hem davacının fesih nedeniyle zarara uğramasının önlendiğini, hem borcunu Ödeme hem de geçecek zaman zarfında bayiliğini devredecek bir tacir bulması fırsatının yaratıldığını,Davacı … Otomotiv’in, 16 Temmuz 2014’te taraflar arasında imzalanan protokol ile Levent Bayiliğini …’e devrettiğini,Müvekkili şirketin talep ve tavsiyesi üzerine, davacı tarafın yatırım yaptığı ve zarara uğradığı iddiasının doğru olmadığını,Gerçek şu ki, davacıların her İki lokasyonu (Bayrampaşa ve Levent) önünde de metro inşaatı başlatılmış olduğundan, davacılar buna bağlı bir takım güçlükler yaşadığını ve müvekkili şirketin de dosyada mübrez protokollerde görüleceği üzere, iyi niyetle elinden gelen her türlü desteği sağladığını, davacının, protokole bağlı, ürün, araç iadesi, araç ödeme koşulları ve konsinye araç desteği dahil olmak üzere pek çok destek aldığını,31.08.2008 tarihli ilk destek protokolünün, Bağımsız İşletme başlıklı 11. maddesinin aynen:”İşbu protokolün tarafları, …’nin Yetkili Satıcı ve bağımsız işletmeci sıfatıyla işin her türlü riskini bilerek ve üstlenerek işbu Protokol ve Yetkili Satıcılık Sözleşmesine taraf olduğunu, ortaya çıkan şartlar sebebiyle Distribütörün (…) …’ye elinden gelen desteği verdiğini ve fakat her ne şekil ve şartta olursa olsun, işbu protokol kapsamında ortaya çıkabilecek tazminat taleplerinden, zarar ve ziyanlardan Distribütörün (…) hiçbir şekilde sorumlu tutulamayacağını kabul ederler. … bu çerçevede protokolün bitiş tarihinden sonra protokole konu istisnai uygulamaların devam etmemesine ilişkin olarak, Distribütörden (…) hangi nam altına olursa olsun herhangi bir talepte bulunmayacağını ve karşılaşabileceği her türlü zarar ve ziyandan Distribütörü (…) sorumlu tutmayacağını kabul, beyan ve taahhüt eder.” denilmekte olduğunu,Yine, taraflar arasındaki Yetkili Satış Sözleşmesi’nin 2. maddesinde 4. paragrafında yazılı olduğu üzere, Yetkili Satıcı kendi şahsı adına ticaret yapmakta olduğunu,Davacının, bağımsız tüzel kişiliği altındaki ticari faaliyetleri neticesindeki yatırım kararlarının neticelerini müvekkili şirkete yükletemeyeceğini, davacının iddia ettiği gibi tek taraflı olarak davacıya dayatılan bir bayilik sözleşmesinden bahsedilemeyeceğinin aşikar olduğunu,Davacının yazılmamış sayılması gerektiğini ileri sürdüğü, maddeler incelendiğinde, sözleşme sona erdikten sonra, bu maddelerle ilgili beyanlar açısından hukuki bir yarar da tespit edilemediğini, davacının bu maddelerin uygulamasına yönelik somut bir vakaya atıf yapmış olmadığını, Sözleşme süresi boyunca bu maddelerle ilgili bir ihtilaf yaşanmadığını ve geçersizlik iddiasının da ileri sürülmemiş olduğunu,Kaldı ki, ticari sözleşmeler bakımından, yazılmamış sayılma yönündeki taleplerin hukuki dayanağı mevcut olmayıp, öte yandan haksız rekabet hükümleri çerçevesinde zamanaşımına da uğradığını,Davacının, …’nun yetkili satıcıları ile olan ticari ilişkisinin Rekabet Kanunu’na aykırı olduğunu iddia ettiğini,Davacının, tazminat alacağı iddiasını (açık olmamakla birlikte) haksız fiil temeline dayandırdığını, burada hukuka aykırılığın, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddelerinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlalinden kaynaklanmakta olduğunu, iddiaya göre söz konusu hükümlerin davalıya, yeniden satıcı/bayilerine karşı eşit davranma yükümlülüğü yüklemekte olduğunu, somut olayda İddianın …’nun, davacı ve diğer bayiler arasında eşit davranmamış ve dolayısıyla (kusurlu bir şekilde) hukuka aykırı davranarak davacıya zarar verdiği iddiası olduğunu,İlk olarak yapılması gerekenin … eylemlerinin Rekabet Kanunu’na aykırı olup olmadığını tespit etmek olduğunu, bu tespiti yaparken ise, Yargıtay’ın verdiği muhtelif kararları da dikkate alarak, mahkemelerin bu konuda yetkili olup olmadığını değerlendirmenin şart olduğunu,RKHK’a aykırı olan eylemlerin neden olduğu zararların tazmini için, adli mahkemelerde dava açılacağının tabii olduğunu, dolayısıyla mahkemelerin, diğer hususların yanı sıra, varlığı iddia edilen eylemin Kanun’a aykırı olup olmadığını da değerlendirmek durumunda kalacaklarını, fakat Kanun’a aykırılığın, aynı zamanda idari yaptırımların uygulanmasına sebebiyet vereceğini ki bu konuda yetkili olan müessesesin Rekabet Kurumu ve Kurum’un karar organı Rekabet Kurulu olduğunu, şüphesiz aynı Kanun hükümlerinin, iki ayrı kurum tarafından eş zamanlı uygulanma imkanı, Mahkeme ve Rekabet Kurulu kararlarının birbirleriyle çelişkili olması riskini beraberinde getirmekte olduğunu,Bu sorunun çözümüne ilişkin Kanun’da açık bir düzenlemenin öngörülmediğini, dolayısıyla pozitif hukuk açısından bir boşluk bulunduğunu, Yargıtay’ın bu boşluğu, hukuk güvenliği mülahazasını dikkate alarak, Rekabet Kurulu lehine doldurduğunu ve Rekabet Kanunu’na aykırılığın tespitinde yetkili otoritenin Rekabet Kurulu olduğuna hükmettiğini, Yargıtay’a göre Kanun’u uygulamakla uzman bir otorite ihdas edildiğine göre, “hukuka” ya da “Kanun’a aykırılık”ın ancak Rekabet Kurulu tarafından hükme bağlanabileceğini, bu çerçevede, mahkemenin önüne gelen bir ihtilafta Rekabet Kanunu’na aykırılık iddiası dile getirildiği zaman, bunu bekletici mesele yapmalı ve Kurul kararına kadar hukuka aykırılık konusunda hüküm vermekten kaçınması gerektiğini, ancak Kurul kararı var ise, esasa girerek, zarar ve kusur gibi diğer unsurların mahkeme tarafından değerlendirilebileceğini,Bu konuda verilmiş birçok Yargıtay kararının bulunmakta olduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nİn”… tazminata karar verilebilmesi için öncelikle 4054 Sayılı Yasanın yetkili kıldığı Rekabet Kurulu tarafından hakim durumun kötüye kullanılmış olduğunun saptanması gerekir. Mahkemece bu yön gözetilerek, davacı tarafın anılan yasa kapsamında Rekabet Kurumu’na başvuruda bulunup bulunmadığının araştırılması, böyle bir müracaat yoksa, yapılacak başvurunun ön mesele olarak sonucunun beklenmesi gerekirken bu husus düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir” şeklinde hüküm verdiğini,Müvekkili şirketçe Rekabet mevzuatı çerçevesinde, bayilik sisteminde mevzuata uygun düzenlemeler yapılmış olup, bölge sistemi mevcut olmadığından, davacıların hukuki dayanaktan yoksun yakına bayi açılması hakkındaki iddia ve şikayetlerinin dinlenilmesin mümkün olmadığını,Müvekkili şirket uygulamalarının ne haksız rekabet teşkil etmekte, ne de Rekabet mevzuatına aykırılık teşkil etmekte olduğunu,Pazar payının, bayilerin perfomansı, ekonomik politik gelişmeler, tüketicilerin marka/model tercihleri gibi pek çok parametreye tabi olduğunu, yeni model aracın dünyada satış rekoru kırabileceğini, ancak ekonomik kriz nedeniyle dünyada binlerce satan modelin, Türkiye’de pazar bulmayabileceğini,Dolayısıyla, davacı iddialarında olduğu gibi, pazar payındaki düşüş ya da yükselmeleri salt davalının takdirindeymiş gibi iddia etmenin, insaf sınırlarını zorlar nitelikte olduğunu,Aşağıda verilen çeşitli otomotiv üreticilerinin/distribütörlerinin pazar payına bakıldığında son bir yılda dahi önemli değişiklikler olduğunun görülmekte olduğunu,…’un 2003 yılında % 19,67 Pazar Payına sahip iken, bugün %10 seviyesine, …’nın 2003 yılında %6,41 Pazar payına sahipti bugün %5 seviyesine, … 2003 yılında %11,61 Pazar payına sahip iken bugün %4.6 seviyesine gerilediğini, …’nin 2003 yılında %8,7 Pazar payına sahipken bugün %15 seviyesine çıktığını,Bu örneklerin pazar payı kaybeden markaların bayileri lehine tazminat yükümlülüğü mü doğuracağını Ekonomik koşullarından dolayı her markada bayiliklerde el değiştirmeler, satılmalar ve kapanmaların mevcut olduğunu, sonuçta, yatırımcı olan bayilerin, yatırımların neticesinde ekonomideki gelişmeler, tüketici tercihleri, tutulmayan marka model gibi çeşitli nedenlerle para kazanamadıklarını gördükleri anda, kendileri devam edip etmeme kararını vermekte olduklarını,… Markası için de aynı durumun söz konusu olduğunu, Davacıların TBK md. 126’ya dayanarak, olumlu zarar (fiili zarar ve yoksun kalınan kar) talebinde bulunduklarını, oysa, davacıların dava konusu olayları açıklarken haksız rekabete dayandıklarını, yani haksız fiil sorumluluğuna yöneldiklerini, bu kapsamda, davacıların öncelikle müvekkili şirketin kusurunu ispatlamakla yükümlü olup, ayrıca zamanaşımı defiterinin de saklı olduğunu,Kaldı ki, TBK md. 126 gereğince, tazminat talep edilmek için, her şeyden önce davacıların müvekkili şirketi temerrüde düşürmek ve temerrüt nedeniyle, sözleşmeyi feshetmek eylemlerini gerçekleştirmek mecburiyetinin bulunmakta olduğunu,Ancak, ne müvekkili şirketin davacılara karşı temerrüt halinde olduğunu, ne de davacıların sözleşmelerini tek taraflı olarak feshettiklerini, asıl davacıların temerrüt haline düştüklerini, dolayısıyla bu tazminat şartlarının da oluşmadığını,Müvekkili tarafından … Otomotiv’in temerrüdü nedeniyle, sözleşmesinin 08.03.2013 tarihinde feshedildiğini, daha sonra borçlu … Otomotiv’in borçlarını ödemesine olanak sağlamak ve bayiliğini devretmesini temin amacıyla 15 Mart 2013 tarihli protokolün imzalandığını, keza 16.07.2014 tarihli protokol ile … Otomotiv (Levent) sözleşmesinin feshi ile bayiliğin …’e devrinin gerçekleştiğini, … Otomotiv’in ise, bayiliğini 10.09.2008 tarihinde … Otomotiv’e devrederek, sözleşmesel ilişkiye son verdiğini,Fiili zarar adı altında da, yatırımlarının karşılığının alınamaması gibi, soyut taleplerde bulunulmuş olup, fiili zarar olarak kabulünün mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, karşılıklı edimler içeren sözleşmelerde İse, talep ettiği karşı edimler için kendi gerçekleştirmesi gereken edimleri belirtmeden, tek taraflı taleplerde bulunularak tazminat hesaplaması yapılmasının mümkün olmadığını, kaldı ki, fiili zarar talebi altında maruz kalındığı iddia edilen zararların hiçbir şekilde açıklanmamış ve rakamsal hesaplamasının da gerçekleştirilmediğini, dolayısıyla, taleplerin somutlaştırılması ilkesine aykırı şekilde, kısmen 5.000 TL maddi tazminat talebine bağlanan bu tür bir talep bakımından, hukuki savunma gerçekleştirilmesinin mümkün olamadığını,Mahrum kalınan kar hesaplamasında ise, sürekli kar kaybında bulunulduğu, ancak bunun hesaplanamadığı iddia edilerek, TBK md. 20/2’ye göre uğranılan zararının ispatlanamadığından bahisle, hakimin hakkaniyete uygun şekilde zarar miktarını belirlemesinin talep edildiğini, davacının devamla, farklı marka isimleri belirterek, bayi satış ortalamasında ilk 3’te yer alan bir şirket ile emsal alınarak kar kaybının hesaplanmasını talep ettiğini, böyle bir mukayesenin hiçbir hukuki imkan ve dayanağının olmadığını ve kabul edilemeyeceğini, davacının zaten, kar kaybını ispat edemediğini bu şekilde ikrar etmiş bulunduğunu, davacıların her şeyden önce zararını izah etmekle mükellef olup, ispatlamadan önce, daha ortada makul bir izahın dahi olmadığını,Kaldı ki, her iki davacının da müvekkili şirketin desteği ile bayiliklerini yüksek bedellerle devrettiklerini, oysa, dilekçelerinde bu gerçeklerden bahsedilmediğini, anılan bayiliklerin de halihazırda ticari faaliyetlerini sürdürmekte olduklarını, dolayısıyla, davacıların zaten bu anlamda hiçbir fiili zarar veya kar kaybının da mevcut olmadığını,Manevi zarara gelince, müvekkillerinin ne herhangi bir kusuru ne de kişilik haklarını zedeleyici eyleminin mevcut olmadığını, kaldı ki taleplerini bir haksız fiile (haksız rekabet) dayandıran davacılar bakımından zamanaşımı defilerinin de mevcut olduğunu,Davacıların tazminat taleplerini somutlaştırmaması nedeniyle, savunma yapmaları engellenmiş olmakla birlikte, davacıların nedensellik ilkesi (uygun illiyet bağı), temerrüd, kusurun ispatı, basiretli bir tacir olarak varsa zararlarını aza indirme yükümlülüğü gibi ve daha birçok temel hukuk prensiplerine ve mevzuata aykırı taleplerinin tümden reddini talep ettiklerini, ayrıca, 50 sayfalık dilekçe kapsamında iki farklı lokasyon için sıralanan maddi vakıa ve iddiaların da hiçbirini kabul etmediklerini ileri sürerek; davanın reddine, avukatlık ücreti ve dava giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Açılan dava, sözleşmelerdeki yükümlülüklerin ihlali, sözleşmenin haksız feshedilmesi, haksız rekabet hükümlerinin ihlali, genel işlem koşullarının geçersizliği talepli fiili zarar ve yoksun kalınan icra ilişkin maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.2015/344 E.Sayılı dosyada işbu dosya davacısı açısından, 28/01/2016 tarihli celsede davacı şirketlerin ayrı olması, sözleşmelerin farklı olması nedeniyle tefrike karar verilmiş işbu dosya 2016/95 E. Olarak yargılamaya devam edilmiştir. İş bu dosya davacısı ile davalı … A.Ş. Arasında 1999 yılından itibaren başlayan ticari ilişki Rekabet Kurulunun hazırladığı rapor ve sonrasında yeni sisteme uyum çerçevesinde bayilik sözleşmeleri imzalanmak suretiyle yazılı hale getirilmiştir. Bu kapsamda Bakırköy mağazasının davalının baskısıyla kapatıldığı iddia edilmiş ise de yeni sisteme uyum için bayilerin yetki bölgelerinin saptandığı ve bu nedenle Bakırköy mağazasının kapatılmak zorunda kalındığı anlaşılmaktadır. Ayrıca 2007’de başlayıp 2015’e kadar devam eden bayilik ilişkisinin … Otomotiv ‘in temerrüdü nedeniyle sözleşmenin 08/03/2013 tarihinde feshedildiği, daha sonra davacının borçlarını ödemesine olanak sağlamak ve bayiliğin devredilinmesi için15/03/2013 tarihli protokolün imzalandığı, 16/07/2014 tarihinde Levent Bayiliğinin …’e devredildiği, davalı dağıtıcı firmanın imzalanan protokollerle gerek borçların ertelenmesi veya ödenmesi, gerek metro çalışmaları nedeniyle bayinin olumsuz etkilenmemesi için gerekli desteğin verilmesi noktasında iyi niyetli davrandığı anlaşılmıştır. İncelenen ticari defter ve kayıtlara göre … Otomotiv’in brüt satış karlılık oranlarında ve özvarlık alanında düşüşler saptanmış ise de dosyada yaptırılan sektörel incelemeler neticesinde bayilik sözleşmesinin devam ettiği dönemde otomotiv sektörününde iniş ve çıkışlar kaydettiği, dalgalanmaların tüm yerli ve ithal markalar için aynı olduğu, sadece davacı satışlarında aşırı düşüş olmadığı, yatırım kararlarında ise bu hususun davacının kendi insiyatifinde olup alınan ticari risklerden davalı dağıtıcı firmanın sorumlu tutulamayacağı davacının zararı ile davalının fiilleri arasında illiyet bağı bulunmadığı, zaten sözleşmenin de davacının temerrüdü nedeniyle gerçekleşmiş olup talep edilen tazminat bedelleri için gerekli şartlar oluşmamış olup ispatlanamadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece, müvekkili davacı şirket ile davalı şirket arasındaki ekonomik ilişki ve bu kapsamda dosyada mevcut bilgi ve belgeler dikkate alınarak müvekkili şirketin davaya konu dönemlerdeki zararlarında davalı şirket fiillerinin etkisinin söz konusu olmadığı, davalı şirketin elle tutulur somut bir sözleşmeye aykırı davranışının ve tazminatı gerektiren bir kusurunun tespit edilemediği, tarafılarınca ileri sürülen tazminat taleplerinin haklı ve geçerli olmadığı kanaatine varıldığını, karar gerekçesinde, otomotiv pazarını etkileyen faktörler ve iç pazar büyümesine dair somut ve yeterli deliller olmamasına rağmen mahkemece bu gerekçeye dayanılarak davalı şirketin davranışları ile müvekkili şirketin zararları arasında bağlantı kurulamadığının belirtildiğini, ancak davalı şirketin, bayilerine satış hedefleri koyarken basiretli tacir gibi davranmadığı ve çok ciddi stratejik hatalar yaptığı, yıl bazında belirlenen hedeflerde yeknesak bir uygulama olmadığı, hedeflerin bazı yıllarda bir önceki yılın ortalaması dikkate alınarak, bazı yıllarda ise önceki iki yılın ortalaması dikkate alınarak belirlendiği, şirketin bu keyfi hedef hesaplamaları sebebiyle müvekkilin hedeflerini tutturamayarak zarara uğradığı yönündeki iddiaların, davalının yatırım kararlarında serbest olduğu gerekçesiyle değerlendirilmediğini, Özellikle dava dilekçesinin 12-18. sayfalarında yer verdikleri, davalı şirketin yıl içerisinde hedeflerde yaptığı değişiklikleri gösterir tablo ve EK-23’ teki yazışmaların, yukarıda belirtilen bu hususları ortaya koyar nitelikte olduğunu, Dağıtıcı konumundaki davalı şirketin kendi bayileri arasında oldukça eşitsiz birtakım uygulamalarda bulunduğu yönündeki iddiaları da karar gerekçesinde hiç tartışılmadığını ve bu iddiaların reddine ilişkin sebeplere yer verilmediğini, Müvekkili şirketin de dâhil olduğu … yetkili satıcılarının birçoğu zarar etmesine rağmen zarar eden bölgelerde başka yetkili bayilikler açılmaya devam edildiğini, ancak bu bayilikler de zarar edip kapandığını, son 12-13 yılda İstanbul’da toplam on yedi tane yetkili satıcılık açılıp kapanmış olup, davalı şirket 2003-2014 yılları arasında, yedi yıl boyunca kendi satış hedeflerinin de hep altında kaldığını, dava dilekçesinin 22. sayfasındaki tabloda ilgili yıllar arasında belirlenen ve ulaşılan hedeflere yer verilmiş olup, buna ilişkin kararda hiçbir değerlendirme yapılmadığını, İllerdeki bayilik sayıları, pazar payları ve satış oranları dikkate alınmadan, doğru ve makul hesaplamalar yapılmadan belirlenen uygulamaların, İstanbul’daki bayiler zarar ederken, Ankara, İzmir gibi bölgelerdeki bayilerin yüksek kârlılık oranlarına ulaşmasına sebep olduğunu, Bununla birlikte, davalı şirketin, kiralama yapan yetkili satıcılara, diğer yetkili satıcılara uyguladığı fiyatlardan daha düşük araç satış fiyatları uygulaması, yine leasing şirketlerine araç satışı yapan yetkili satıcıların davalı ile yaptıkları sözleşmelere aykırı davranmasına göz yummasının da davalının yetkili satıcılar arasında haksız rekabet yarattığını gösterdiğini, tüm bu hususlara ilişkin belgeler, müvekkil şirketin davalı şirkete konu ile ilgili yaptığı ihbarlar ve başvurular, dosya içerisinde mevcut olduğunu, Davalının bu şekilde haksız rekabete yol açan uygulamaları sebebiyle, başka bir bayisi olan … Otomotiv tarafından açılan davada, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesince, “… uygulamalarından bazılarının, haksız rekabet yaratacak nitelikte olduğu” yönünde karar verildiğini,Taraflar arasındaki ticari ilişkide …’nun ekonomik açıdan daha üstün konumda ve taleplerini dayatabilecek güçte olduğunu ve bu güçlü konumunu kullanarak bayilerle müzakere etmeksizin sözleşmelerde kendi lehine birçok hükme yer verdiğini, her ne kadar ticari hayatta akdedilen sözleşmelerde bu tip genel işlem koşullarının yer alması beklenebilir bir durum olsa da söz konusu koşulların her iki tarafa da adil yaklaşmasının şart olduğunu, Türk Borçlar Kanunu uyarınca, karşı tarafın menfaatine aykırı olan genel işlem koşullarının sözleşme kapsamına girmesini, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı taraf ile bu hususları müzakere etmesine ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlı olduğunu, aksi halde genel işlem koşullarının yazılmamış sayılacağını, davaya konu yetkili satıcılık, yetkili bayilik, yetkili servis sözleşmeleri, davalı tarafından müvekkili ile müzakere edilmeksizin düzenlenmiş olup, müvekkili aleyhine bu tip genel işlem koşulları içerdiğini, burada, taraflar arasındaki güç dengesinin bir taraf aleyhine açıkça bozulduğunu ve sözleşme özgürlüğünden bahsedilmesinin mümkün olmadığını, Diğer yandan, prim sistemindeki mantıksız uygulamalar nedeniyle müvekkili şirketin hiçbir zaman prim alamadığına ilişkin iddiaları açısından dava dilekçesinin 37. sayfasında bulunan 2009-2014 yılları arasındaki tablonun da Mahkemece incelenmediğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki bayilik ilişkisi döneminde davalının sözleşmeye aykırı, haksız ve ticari temaüllere aykırı davranışları ile rekabet hukukuna aykırı davranışları nedeniyle uğranılan zararlar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar tacir olup, sözleşme imzalanırken basiretli davranıp, sözleşmede öngörülen edimlerin sonuçlarını düşünmek zorundadırlar. Sözleşme, tarafların adeta yasası hükmündedir. Ahde vefa ilkesi gereğince taraflar sözleşme hükümlerine uymakla yükümlüdürler. Sözleşmede tarafların hak ve yükümlülükleri kararlaştırılmıştır. Tarafların her ikisi de tacir olduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin Temmuz/2007 tarihli imzalanan sözleşmelerle kurulduğu, buna göre sözleşme ilişkisinin 818 sayılı BK yürüklülükte olduğu dönemde imzalandığı da dikkate alındığında, sözleşme hükümlerinin tacirin basiretli davranma yükümlülüğü ve sözleşme hürriyeti kapsamında ele alınması gereklidir. Bu itibarla sözleşme hükümlerinin davalı lehine genel işlem şartları içerdiğinin ve bu nedenle geçersiz olduğunun kabulü gerektiği yönündeki davacı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin davalının davacının temerrütü nedeniyle 08.03.2013 tarihli ihtar ile feshedildiği, daha sonra davacının borçlarını ödemesine olanak tanımak ve bayiliği devredebilmesi için 15.03.2013 tarihli fesih protokol imzalandığı, daha sonra imzalanan 16.07.2014 tarihli protokol ile taraflar arasındaki … Otomotiv (Levent) sözleşmesinin feshi ile bayiliğin … Otomotive devri sağlanarak sözleşme ilişkisinin sona erdirildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yazılı olarak 2007 tarihinde başlayıp 2015’e kadar devam eden bayilik ilişkisinin davacının temerrüdü nedeniyle davalı yanca haklı olarak 08/03/2013 tarihli bildirim ile feshedildiği, sonrasında yukarıda yer verilen protokollerin imzalandığı anlaşılmaktadır. Sektör bilirkişisinin de bulunduğu bilirkişi kurulu rapor içeriğinde de işaret edildiği üzere; davalının davacı ile imzaladığı protokollerle davacı bayinin gerek borçların ertelenmesi veya ödenmesi gerek metro çalışmaları nedeniyle olumsuz etkilenmemesi için gerekli desteğin verilmesi noktasında iyi niyetli davrandığı sonucuna ulaşıldığı, incelenen ticari defter ve kayıtlara göre davacının bayilik ilişkisi sürecinde, brüt satış kârlılık oranlarında ve özvarlıklarında düşüşler saptanmış ise de dosyada yaptırılan sektörel incelemeler neticesinde bayilik sözleşmesinin devam ettiği dönemde otomotiv sektörününde iniş ve çıkışlar kaydettiği, dalgalanmaların tüm yerli ve ithal markalar için aynı olduğu, sadece davacı satışlarında aşırı düşüş olmadığı, yatırım kararlarında ise bu hususun davacının kendi insiyatifinde olup alınan ticari risklerden davalı dağıtıcı firmanın sorumlu tutulamayacağı, davacının iddia ettiği zarar nedenleri ile davalının fiilleri arasında illiyet bağı bulunmadığı, zaten sözleşmenin de davacının temerrüdü nedeniyle feshinin gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesince, ispatlanamayan davanın reddine dair verilen karar isabetli olup, aksi yöndeki davacı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derce mahkemesinin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esatan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 31.03.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.