Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1921 E. 2020/651 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1921
KARAR NO : 2020/651
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2019
NUMARASI : 2019/105E. 2019/674K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen hükme karşı, davalı ve feri müdahil TMSF tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; temlik Eden … Sanayi Ticaret Limited Şirketi BDDK tarafından el konulmadan önce … A.Ş.’nin Samsun şubesine 07/12/1999 tarihinde 50.000-DEM mevduatını vadeli olarak yatırdığını, temlik eden şirket yetkilisi … 11/03/2008 tarihinde Tokat …. Noterliğinin … Yev. nolu temlik sözleşmesi ile alacaklarını müvekkilleri … temlik ettiğini, temlik edenin bankaya yatırmış olduğu parasını vadesi gelmeden 21/12/1999 tarihinde … A.Ş. yönetimine BDDK tarafından el konulduğunu, TMSF’na devredildiğini, daha sonra … A.Ş. ile birleşip … satıldığını, yapılan araştırmada müvekkilinin parasının KKTC de paravan olarak kurulan dava dışı … Ltd’e aktarıldığını, bu nedenlerle temlik eden tarafından davalı bankanın Samsun Şubesine yatılıran toplam 50.000-DEM mevduat alacağının davalı bankadan tahsiline, alacağın paranın bankaya yattığı tarih olan 07/12/1999 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince fiili ödeme tarihine kadar değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesi özetle; TMSF bünyesinde bulunan … AŞ nin devir ve birleşme suretiyle … Aş bünyesinde birleştiğini, daha sonra … AŞ nin hisselerinin 09/08/2001 tarihinde TMSF ile … arasında akdedilen hisse devir sözleşmesi ile … devredildiğini, bu nedenle hisse devir tarihinden önceki işlemlerden kaynaklanan her türlü mali ve hukiki sorumluluğu TMSF nin hisse devir sözleşmesinin 6.13. Maddesi ile kendi üzerine aldığını, müvekkili banka borcun tarfı olmadığından mahkemenin re’sen taraf değişikliğine hükmetmesi ve davanın reddine karar vermesini talep ettiklerini, müvekkili bankaya husumet düşmeyeceğini, davanın zamanaşımına uğradığını, bu nedenle davanın zamanaşımı ve husumet yönünden reddi gerektiğini belirterek haksız davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.Feri Müdahil TMSF vekilinin dilekçesinde; öncelıkle usul yönünden davanın husumet ve zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, esas ile ilgili olarak da; davacının serbest iradesiyle, daha fazla faiz getirisi sağlayan bir yatırım alternatifi olarak Kıyı Bankacılığını tercih etmiş olduğunu, müvekkili banka tarafından bilgisi dışında işlem yapılması ve iradesinin yanıltılmasının söz konusu olamayacağını, davacının, parasını yatıracağı Finans Kuruluşu hakkında gerekli araştırmayı yapmak suretiyle tedbirli bir tutum içerisine girmesi gerekirken, kendisinden beklenen bu özeni göstermemiş olmasından ya da riske girmesinden müvekkili bankanın sorumlu tutulamayacağını, ayrı tüzel kişiliğe sahip banka hakkında olumsuz beyanlarda bulunmanın bankalar kanununa göre cezai müeyyideyi gerektiren bir eylem olduğunu, müvekkili bankanın vekalet görevini yerine getirdiğini, Davacının, … hesap Cüzdanını aldıktan sonra hiçbir itirazda bulunmadığını, dava konusu miktarın, … Ltd. Şti’ne havale edilmeden önce, müvekkili banka nezdinde vadesiz bir hesapta olduğundan davacının iddilarının haklı bulunması halinde uygulanması gereken faiz oranının vadesiz hesaplara uygulanan faiz oranı olması gerektğiini, davacının fazlaya ilişkin faiz talebinin fahiş ve haksız olduğunu beyanla, öncelikle usuli itirazları çerçevesinde davanın usulden reddine, aksi halde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.Feri Müdahil… vekilinin dilekçesinde; müvekkili kurumun, davalı bankanın borçlarını üstlendiğini, davalı yanın atıfta bulunduğu 18.06.2007 tarihli, Hisse Devir Sözleşmesinin … A.Ş. ile değil, şirket merkezi yurt dışında bulunan … N.V. ile imzalandığını, 18.06.2007 tarihli sözleşmenin hükümlerinin müvekkili kurumu davalı yanın belirttiği şekilde bir taahhüt altına sokmadığını, ancak sözleşmenin hükümleri çerçevesinde, tarafların karşılıklı hak ve borçlarının devam ettiğini, bu bakımdan davalı yanın bu yöndeki iddialarını kabul etmediklerini, huzurda bulunan uyuşmazlığın TMSF’ye devrolunan bankaların off-shore hesapları nedeniyle zarara uğrayan mudilerin açmış ulduğu tazminat davası olduğunu, bu konuda davalı banka aleyhine açılan onlarca davada karar verilmiş ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiş olduğunu, bu davalarda TMSF’nin borcu üstlendiğini açıkça beyan ettiğini, hükümlerin borcu üstlenen sıfatıyla TMSF aleyhine kurulduğunu, bu nedenle davanın, uyuşmazlığın asıl muhatabı olan TMSF aleyhine açılması gerektiğini, aksi halde müvekkili kurumun ileride herhangi bir olumsuz durumla karşı karşıya kalmasına engel olabilmek için davalı yan yanında feri müdahil olarak davaya kabul edilmelerinive usul ve yasaya aykırı işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, alacağını temlik eden …Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin açtığı banka hesabına yatırdığı paranın … hesabına aktarılması nedeniyle alacak talebine ilişkindir. Temlik edenin parasını … A.Ş.’nin Samsun şubesine yatırdığı (… A.Ş. … devredilmiş, …, … A.Ş.’deki hisselerini ….’ye satmıştır), banka tarafından paranın KKTC de paravan olarak kurulan dava dışı … Limited’e aktarıldığı, kapatılan … A.Ş.’nin eyleminin havale görünümlü mevduat toplamak olarak değerlendirilmesi gerektiği, banka yöneticilerinin mudilerin iradelerini fesada uğratarak, haksız ve hukuka aykırı bir fiile maruz bıraktıkları Yargıtay’ın yerleşik kararlarıyla sabit olduğundan davanın kabulüyle bilirkişi tarafından tespit olunan 25.564,59 EURO’nun 07/12/1999 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4-a maddesi gereğince fiili ödeme tarihine kadar değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”, gerekçesiyle, davanın kabulü ile 25.564,59 EURO’nun 07/12/1999 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 4-a maddesi gereğince fiili ödeme tarihine kadar değişen oranlarda faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili ve feri müdahil TMSF vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacı tarafından huzurdaki davaya konu hesaplar ile ilgili olarak İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/471 E sayılı dosyası ile devam eden davada, mahkeme tarafından dava konusu alacağın …’tan borcu üstlenen TMSF’den tahsiline karar verildiğini, anılan karar Yargıtay 11.Hukuk Dairesi tarafından , “mahkemece davacının, alacağın Türk Lirası üzerinden ödenmesi yönündeki tercihinden dönüp yabancı para üzerinden tahsil isteyemeyeceği gözetilmeden hüküm kurulması..” gerekçesi ile bozulduğunu, bozma sonrası dosya İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/254 E numarasına kaydedildiğini, bozma sonrası yargılamanın ilk celsesine davacı tarafın iştirak etmediği için dosyanın önce müracata kaldığını, daha sonra yasal süre içerisinde yenilenmediği için davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, işbu karar taraflara henüz tebliğ edilerek kesinleşmemiş olduğundan dava tarihi itibariyle huzurdaki davanın öncelikle derdestlik yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, ilk dava tarihi öğrenme tarihi olup, 2 yıllık süre geçtiğinden davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, hisse devir tarihinden önceki işlemlerden kaynaklanan ve borcun üstleneninin ve Sözleşmenin 6.13 ncü maddesi gereğince sorumlusunun TMSF olduğunun tartışmaya yer vermeyecek kadar açık ve net olduğunu, nitekim davalı TMSF’nin, borcu üstlenen taraf sıfatıyla hareket ettiği yüzlerce mahkemenin kararlarıyla sabit olduğunu, TMSF, aşağıda yer alan kanuni düzenlemeler gereği borcu üstlendiğinden ve ortada kanuni bir devir olduğundan, bu borcu üstlenmenin üçüncü kişileri de bağlayıcı olduğunu, Hisse Devir Sözleşmesinin (HDS) imzalanmış olduğu sırada yürürlükte olan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14/6(b) hükmüne göre TMSF, yönetimi ve denetimi kendisine intikal eden bankanın, gerekiyorsa alacaklarını, zararlarını devralmaya yetkili bulunduğunu, altı bankanın off shore borçlarının artık TMSF’nin borcu haline geldiğini ve borcun, yasa gereği alacaklısının rızasına ihtiyaç olmaksızın nakledildiğini, bu nedenle, müvekkili banka borcun tarafı olmadığından Mahkemenin, re’sen taraf değişikliğine hükmetmesi ve müvekkili Banka açısından davanın reddinine karar vermesi gerektiğini, müvekkili banka ile … LİMİTED’in farklı tüzel kişiliklere sahip kuruluşlar olduğunu, başka bir kuruluş nezdindeki alacak için müvekkili bankaya husumet yöneltilmesinin usule aykırı olduğunu, dava konusu yapılan alacak için öğrenme tarihi itibari ile (bankaya el konulduğu tarih) zamanaşımı süresi başladığını, dava konusu paranın Offshore bankasına gönderilmesinin üzerinden dahi on yıldan fazla zaman geçtiğini ve dava da zamanaşımı olduğunu, bir an için davacı tarafından TBK’nun 72. Md.nin 2. cümlesi ile ilgili olarak ceza hükmüne ilişkin zamanaşımı ileri sürülebilir ise de; ceza davasına konu suç için, suçun işlendiği tarih itibari ile yürürlükte olan 765 sayılı TCK kapsamında üst sınırı 5 yıl olan cezaya göre en çok 7,5 yıllık zamanaşımının geçerli olduğunu, ayrıca malca sorumlu olduğu iddia edilen müvekkili bankaya karşı açılan bu davada uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanmasının mümkün olmadığını, “BK. 60/2 maddesi ile düzenlenen ceza zamanaşımının adam çalıştıran ve malca sorumlu olanlara uygulanamayacağının kabul edildiğini, açıkça ortadadır ki; huzurdaki davanın konusu ile 765 sayılı TCK.nun 455 ve 459. maddesinde yazılı suçlarla bir ilgisi olmadığını, bu nedenle uzamış ceza zamanaşımı da uygulanamayacağından davanın zamanaşımından reddinin gerektiğinin kesin olduğunu, sonuç olarak zamanaşımının başlangıç tarihini havalenin yapıldığı veya vadenin dolduğu tarih olarak hangisini kabul edersek edelim haksız fiildeki 1 ila 10 yıllık zamanaşımının sona erdiğinin ortada olduğunu, havale tarihi, vade tarihi veya bankaya el konulma tarihinden itibaren 10 yıl işletildiğinde açılan davada zamanaşımının dolduğunun ortada olduğunu, davacı taraf, hataya düşürüldüğünü ve kendisine karşı hile kullanıldığını, iradesinin fesada uğratılarak parasının off shore hesabına gönderildiğini iddia ediyor ise, bu iddiaları da kabul etmemekle birlikte, yeni B.K. 39. Madde düzenlemesi gereği, hata ve hilenin anlaşıldığı tarihten itibaren 1 yıllık süre içerisinde dava açması gerektiğini, somut olayda davacının dava dilekçesindeki beyanlarından olayı bankanın fona devrolduğu tarihte öğrendiğinin anlaşıldığını, bu tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davanın ayrıca bu nedenle dahi reddinin gerektiğini, davacının daha fazla faiz getirisi elde etmek için seçtiği bir hesap türü ve parasını bu hesapları değerlendirmek üzere verdiği talimat ve müvekkili bankanın da davacının bu talimatına uygun gerçekleştirdiği bir havale işleminin mevcut olduğunu, öncelikle tehır-ı icra kararı verilmesini, kanun yolu hatalı olarak gösterildiğinden kararın bu kısmının kaldırılarak kanun yolu olarak Temyiz yolunun açık olmasına karar verilmesini, davada kabul hükmünün kaldırılarak, zamanaşımı, hak düşürücü süre ve husumet yönünden davanın reddine karar verilmesini, TMSF nin borcu üstlenme beyanı sebebi ile ve 5411 sayılı kanun m.107/5b-5 m.107/6 m. 140 ve Borçlar Kanunu Md. 185 mucibince ve TMSF nin taraf olduğu sözleşmeler uyarınca Bankanın sorumlu olmadığı ve TMSF’ nin asli davalı olması yönü ile kararın aleyhe olan kısımlarının ortadan kaldırılmasını, yerel mahkemenin davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmünün maddi gerekçeler, eksik ve hatalı bilirkişi incelemeleri, faiz hesap hatası, sorumlulukların tevcihinde ciddi hatalar bulunması yönü ile ortadan kaldırılarak davanın tümüyle reddine, yargılama masrafı ve yasal vekalet ücretinin de karşı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Feri müdahil TMSF vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, davanın kanıtlanmadığını, genel ve soyut belirlemelerle bir hukuk davasında sonuca gidilmesinin hukuka uygun olmayacağını, mahkeme eğer (ceza mahkemesinde görülen davada hakim ortaklar aleyhine verilen hüküm sonucunda “… A.Ş. çalışanlarının mudileri aleyhine örgütlü, planlı ve kasıtlı olarak kötüye kullanıldığı ve mudilerinin zarara uğratıldığı” sonucuna varıldığını ve bu sonucun HUMK m. 238’de geçen “meşhur ve maruf’ bir vakıa olarak off shore firmasına mevduatını yatıran bütün mudiler için geçerli olacağını düşünmekte ise bunu gerekçesinde belirtmesi gerektiğini, …Ltd.’e havale edilen paraların kamu güvencesi altında olduğu yolunda bir aldatmanın … A.Ş. çalışanları tarafından davacıya yönelik olarak yapıldığını, ne savlandığını ne de kanıtlandığını, ancak mahkeme kararında hem kanıtlar hem de gerekçe kısmında davacının kendi bilgi ve yazılı talimatı ile mevduatının … Ltd.’e havale edilmesinin şekil şartlarını yerine getirdiğini ve yapılan havalenin davacının iradesine uygun olduğunun belirtildiğini, davacının parasını değerlendirmek için off shore bankasını seçmesinin kendi sorumluluğunda olduğu, yani belirtilen riski göze alan bir kişinin risk gerçekleştiğinde iyiniyet iddiasını ileri sürememesi ve seçiminin sonucuna katlanması gerektiğini, geçmişte sıkça krizin yaşandığı ve bankalara ardı ardına el konulan bir ülkede off shore bankaların riskinin öngörülmediğini ya da bilinmediğinin iddia edilecek bir olgu olmadığını, davacının iddiası müvekkili bankadan alacaklı olduğu ise müvekkili banka ile aralarında kararlaştırılmış olan faizi(davamızda vadesiz mevduat faizidir.) isteyebileceğini, kabul edilmemesi halinde yasal faizin talep edilebilmesinin düşünülebileceğini, havale talimatını imzalayarak mevduatını off-shore hesaplara yatıran davacının, parasını Bankada bırakmak yerine off shore hesaplara yatırarak değerlendirmeyi seçtiğini ve off-shore hesabın vergi istisnasından ve ulusal bankaların verdiği faizden daha yüksek bir faizden yararlanmayı talep ettiğini, müterafik kusur ile ilgili bir inceleme yapılmadığını, mudi tarafından imzalanan talimatının alacağın hesaplanmasında indirim sebebi olarak dikkate alınmasının uygun olacağının düşünülerek bunun da bir hükmün kaldırılması sebebi olarak kabulü gerektiğini, açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, … Samsun Şubesindeki hesapta bulunan ve dava dışı … bankasındaki hesabına aktarılan paranın, faiziyle birlikte davalı bankadan tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır.İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı banka vekili ve feri müdahil TMSF vekili tarafından, yasal süreleri içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK.’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamında yapılan incelemede, dava dışı …hesabı açmış olduğu, … bu şirketten alacağı devir aldığı, …. ise … devraldığı anlaşılmaktadır…. arasında 11.03.2008 tarihli temliknamenin mevcut olduğu, … arasında ise Beşiktan …. Noterliğinin … yevmiyo nolu 27/0.2016 tarihli alacağın devri sözleşmesi bulunmaktadır. Her ne kadar ihbar olunan … vekilince istinafa cevap dilekçesinde sonuç kısmında kararın istinafen bozulması istenmişse de; usulünce harcı yatırılarak yapılmış bir istinaf başvurusu bulunmamaktadır. Dilekçede istinaf talebinde bulunulmamış, istinafa cevap verildiği açıklanmıştır. Fer-i müdahil … vekilinin istinaf harçlarının yatırılmadığı ve bu nedenle süresinde usulüne uygun olarak yapılmış istinaf istemi bulunmadığından fer-i müdahil … vekilinin dilekçesi istinafa beyan olarak değerlendirilmiştir. 6762 sayılı Yasanın 336, 309 ve 818 sayılı BK’ nın 41, 55 maddeleri uyarınca davalı banka sorumlu olduğundan ve TMSF’ nin borcu üstlenmiş olmasının tek başına davalı bankanın da sorumluluğuna engel teşkil etmeyeceğinden, davalı bankanın ve feri müdahil TMSF’nin husumet yönünden istinaf sebebi yerinde görülmemiştir (Yargıtay 11. H.D.’nin 06/09/2013 tarih ve 2012/13260 E. Ve 2013/15125 K. sayılı kararı).Yargıtay 11. HD’nin emsal uyuşmazlıklarla ilgili olarak davalı aleyhine açılan davalarda, davanın erken açıldığı, mevduat sahiplarinin öncelikle … bankasına karşı takip yapması veya dava açması ve şayet bu yolla alacağını tahsil edemez ve zarara uğrar ise, davalı banka ve diğer sorumlular aleyhine dava açılması gerektiğine işaret eden içtihatlarına dayalı olarak … bankasına karşı dava açılmadan veya takip yapılmadan açılan davalar reddedilmiş, dolayısıyla zararın doğumu alacağın … bankasından tahsil edilememesi olgusuna bağlanmış ve gelişen süreçte de Kıbrıs’ta kurulan … Ltd. Şti’nin herhangi bir mal varlığının bulunmadığının yine emsal dava dosyaları içeriğinden anlaşılması üzerine de Off Shore bankasına takip yapılmadan veya dava açmadan davalı banka ve sorumluları aleyhine dava açılabileceği içtihad edilmiştir. Dosya içeriğinden de davacının … bankasına daha önce takip yapmadığı gibi dava da açmadığı anlaşılmaktadır. Davacının zararı … bankası aleyhine girişilen yasal işlemlerin yapılmasından sonra doğacağından davanın zamanaşımına uğradığı savunması dinlenemez (Yargıtay 11. HD’ nin 2012/11065 E., 2013/13336 K. sayılı ve 2014/5842 E., 2014/11986 K. sayılı kararları). Hal böyle olunca, dosya içeriğinden davacının … bankasına daha önce takip yapmadığı gibi dava da açmadığı anlaşılmaktadır. Davacının zararı … bankası aleyhine girişilen yasal işlemlerin yapılmasından sonra doğacağından ve davalının sorumluluğunun BK’ nın 41, 55 ve TTK’ nın 336. maddelerinden kaynaklanmasına, davacı zararının off shore bankasından tahsil etme olanağının kalmadığının anlaşıldığı andan itibaren zamanaşımı süresinin başlamasının gerekmesine göre, davalı ve feri müdahil TMSF’ nin davanın zamanaşımına uğradığına ve hak düşürücü sürenin geçtiğine yönelik istinaf sebepleri yerinde değildir.Davacının mevduat alacağının davalı Banka (…) tarafından … Ltd. adlı bankaya aktarıldığı, davacının tüketici olarak bankanın kendisine sunduğu belgelere imza atarken parasını … güvencesinde işletileceği inancı ile işlem yapmaya yönlendirildiği, tüketiciden off-shore bankalarının özelliklerini bilmesinin beklenemeyeceği, bu yüzden müterafık kusurlu sayılamayacağı, bir tüketicinin parasına daha fazla faiz almak istemesinin kusur sayılamayacağı, … paravan bir banka olduğundan davacının yatırdığı parayı tahsil imkanının bulunmadığı, taraflar arasında ihtilaf konusu olan olayın hukuki tanımının havale görünümlü mevduat toplamak olarak değerlendirilmesi gerektiği, … yönetiminin … Ltd. adlı bankanın paravan bir banka olduğunu bildiği, buna rağmen bu banka adına mevduat toplamak suretiyle davacının zararına sebep olduğu, bu bankanın yurt dışında kurulmuş … bir banka olarak gösterilmesine rağmen, KKTC’ de sadece adının yer aldığı, yurt dışında bir faaliyetinin olmadığı, işlemlerin … şubelerinde açılan hesaplardan yürütüldüğü, bu … hesaplarında mevduat toplanmasında davalı Banka’ nın temsilcisi statüsünde bulunanların büyük çalışması olduğu, … adı kullanılarak tasarruf sahiplerinin yoğun ilgilerinin toplandığı, bu kişilere paralarının daha yüksek faiz getireceği ve … garantisi altında olduğu bankanın tüm riski üstleneceği yolunda beyanlarda bulunularak hesapların … ‘ a yönlendirilmesinin sağlandığı, davacı ile banka arasında bu anlamda BK.’nun 390. maddesi uyarınca, vekalet sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşme gereğince vekilin görevini özenle yapmak ve müvekkilinin menfaatlerini korumakla görevli bulunduğu, banka ile offshore arasında organik bağ olduğu, bu bağın mudiler aleyhine örgütlü, planlı ve kasıtlı olarak kötüye kullandığı, davacının bankanın mudisi olarak bu şekilde zarara uğratıldığı, davacının vadeli hesaba döviz yatırdığı, bu itibarla hesaba işletilen faizin yerinde olduğu, hak düşürücü sürenin de geçmediği anlaşılmakla davalı banka ve feri müdahil TMSF vekillerinin esasa ilişkin istinaf sebepleri de yerinde değildir.Mudinin, banka çalışanlarına güvenerek ve onların yönlendirmesiyle parasını off shore bankasına aktarması müterafik kusur olarak değerlendirilemeyeceğinden, bu yöne ilişkin istinaf nedenleri yerinde değildir.İlk derece mahkemesince bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında kuruduğu hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı ve feri müdahil vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin ve feri müdahil vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine, 2-5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 140. maddesince dava fona devredilen banka alacağından kaynaklandığından harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı ve feri müdahil tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakımasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 27.09.2018