Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1916 E. 2022/440 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1916
KARAR NO: 2022/440
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05.04.2019
NUMARASI: 2016/277 Esas – 2019/304
DAVA: Haksız rekabetin Tespiti ve Uğranılan Zararın Tahsili
Taraflar arasındaki haksız rekabetin tespiti ile uğranılan zararın tahsili davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının 08/07/2013 tarihinde … isimli kore firmasıyla 01/08/2013 tarihinden itibaren 3 yıl süre ile yürürlükte olacak münhasır distribütörlük s özleşmesi imzalandığını, davaya konu … adli ürünler de dahil olmak üzere 10 adet ürün için Türkiye sınırları içerisinde pazarlama ve satış yetkisinin münhasıran davacı şirkete verdiği sözleşmenin 1/A maddesi ile düzenlendiğini, 29-31 Ekim 2015 tarihli … 2015 fuar alanında davalının sahibi olduğu … standındaki … firması tarafından üretildiği anlaşılan … adli ürünlerin bulunduğu davacı tarafından tespit edildiğini ve bu tespite dair görüntülerin alındığını, … firması tarafından üretilen ürünlerin münhasır distribütör olan davacı firma dışında Türkiye sınırları içinde ithali, pazara arzı ve satışı mümkün olmadığı için, konuya dair davalıya Ankara Noterliği’nin 04/12/2015 tarih ve … yevmiye numarası ile ihtarname gönderildiğini, davalı tarafından ihtarnameye 07/01/2016 tarihinde cevap verildiğini, cevapda distribütörlük anlaşması olduğunu bilmediklerini, ihtarname ile olayı öğrendiklerini, malzemeleri … İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.’nden aldıklarını bildirdiklerini, … firması ile yapılan yazışmalar neticesinde söz konusu ürünlerin davalıya ya da Türkiye’ye herhangi bir firmaya satılmadığı, ürünün davalı firma tarafından ne şekilde temin edildiği konusunda bilgi sahibi olmadıklarının öğrenildiğini, böylece davalı firmanın ne şekilde temin ve tedarik ederek yurda ithal ettiği konusunda şüphe bulunan ürünleri satışa arz etmek suretiyle yasal haklara tecavüzde bulunduğu anlaşıldığını, bu nedenlerle; her türlü maddi-manevi tazminat dava ve cezai başvuru hakkı saklı tutularak, telafisi mümkün olmayacak zararların önüne geçmek ve açılan davanın etkinliğini sağlamak adına, öncelikle teminatsız uygun görülmezse teminat mukabilinde HMK 389. Ve 390. Md. Uyarınca karşı tarafa tebligat yapılmaksızın dava sonuna kadar ihtiyati tedbir kararı verilerek, … adlı ürünlerin davalı tarafından ithali, ihracı, satışı ve dağıtımının önlenmesi, davalı yedinde veya davalı adına olan diğer yerlerde ilgili ürünlerin toplanarak muhafaza altına alınması, davacı firma ile …isimli … firmasıyla 01/08/2013-01/08/2016 tarihleri arasında geçerli … adlı ürünlerin ithalini, arzını ve Türkiye’deki satışını kapsayan münhasır distribütörlük sözleşmesinin ihtali olan davalı eylemlerinin haksız rekabet olarak tespiti ve meni ve sonuçlarının ortadan kaldırılması, ürünlerin ithali ve satışından kaynaklanan davalı gelirin davacı firmanın zararı olarak tespiti, talepleri içeren haklı davanın kabulüyle yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davalı firmanın sadece satıcı olduğunu, resmi yollardan ithalat yapan vergisi yatırılıp gümrükten yasal yollarla çekilen bir malın satın alınması satılması hiçbir şekilde haksız rekabete konu olamayacağını, davacının yapmış olduğu distribütörlük sözleşmesinin sözleşmeyi yapanları bağladığını, davalı gibi 3. Kişileri bağlamadığını, davalının böyle bir sözleşmeyi bilme gibi bir imkanının olmadığını, resmi yollardan ithalat yapan vergisi yatırılıp gümrükten yasal yollarla çekilen bir malın satın alınması, satılmasının hiçbir şekilde haksız rekabete konu olamayacağını, ortada haksız rekabet varsa öncelikle dava açılması gereken firmanın malı satan değil ithal eden olduğunu, davacının dava dilekçesinde davalı firmanın malı aldığı ithalatçı firmaya ulaşamadığı bu nedenle ihtara cevabını samimi bulmadığını, malın yurda yasal yollardan ithali konusunda şüpheleri olduğunu bu nedenle yasal haklar tecavüz olduğunu anladıklarını belirttiğini, bu ifadeden de davacının yasal yollardan ithal edilen bir malın kendilerinin dışında satışına da hukuken bir engel olmadığını kabul ettiğinin anlaşıldığını, davacının böyle bir hakkı olduğuna inanıyorsa davasını öncelikle malı ithal eden … Tic. Ltd. Şti’ne karşı açması gerekeceğini, bu nedenlerle, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, davanın … Tic. Ltd. Şti.’ne ihbarını, dava masraf ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı ile davadışı …isimli Kore firması arasında 01/08/2013-01/08/2016 tarihlerinde geçerli … adlı ürünlerin ithalini, arzını ve Türkiye’deki satışını kapsayan Münhasır Distribütörlük Sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı yan her ne kadar davaya konu ürünleri yasal yollardan aldığını savunmuşsa da davalının bu ürünleri Türkiye’de tek satıcı hakkına sahip davacı şirket yerine ihbar olunan … firmasından aldığı sabittir. İhbar olunan firmanın Türkiye’de satış hakkı bulunmadığından, davalı ile ihbar olunan arasındaki sözleşme ilişkisinin yasal olup olmaması davacıya karşı öne sürülebilecek bir iddia değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54 ve devamı maddelerinde haksız rekabet düzenlenmiştir. Yasal düzenlemelerde haksız rekabet teşkil eden eylemlere ilişkin sınırlandırma yapılmamış olmakla, davalının eylemlerinin yasal olup olmamasının bu yöndeki savunmanın aksine haksız rekabete bir etkisi bulunmamaktadır. Haksız rekabete ilişkin düzenlemelerin getirilme amacı, ekonomik alanda doğruluk ve dürüstlük esaslarının ihlalini önlemek ve bu kapsamda rekabete dayalı ekonomik düzenin korunmasını sağlamaktır. Davalı yanın davaya konu ürünleri davacıdan almayarak davacının satışa yetkili olduğu ürünün satışına engel olduğu ve bu kapsamda davacının davalının haksız rekabet teşkil eden eylemleri sebebiyle 5.688,28-TL zarara uğradığı alınan bilirkişi raporlarıyla tespit olunmuştur.Tüm yargılama aşamasında toplanan deliller, tarafların iddia ve savunmaları ile dosyamızda alınan bilirkişi raporlarının kül halinde değerlendirilmesi sonucu davalının eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğu, bu eylemler sebebiyle davacının ekonomik olarak zarara uğramış olması sebebiyle haksız rekabet teşkil eden davalı eylemlerinin men’i ve ref’ini talep etmekte haklı olduğu…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacı ile dava dışı … firması arasında 01/08/2013-01/08/2016 tarihlerinde geçerli … adlı ürünlerin ithalini, arzını ve Türkiye’deki satışını kapsayan Münhasır Distribütörlük Sözleşmesi’nin ihlali olan davalı eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, ve bu yöndeki haksız rekabetin men’ine, ve ref’ine, davalının haksız rekabet oluşturan eylemleri nedeniyle davacının 5.688,28 TL zararı oluştuğunun tespitine, davacının maddi ve manevi tazminat haklarının talebi doğrultusunda saklı tutulmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusuna giren olaya paralel ithalat ile ilgili haksız rekabet ve marka hakkının tükenmesine ilişkin, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin bir çok kararı bulunduğunu, ilk kararın, poliçe markalı gözlükler ile ilgili, diğerleri, … ve … markalı ayakkabılar ve …Yatakları ile ilgili olduğunu, her dört kararda da aynı ilkelerin tekrar edildiğini, poliçe gözlükleri davasında, İstanbul 3. ATM davayı kabul ettiğini, Yargıtay’ın, konuyu markanın, rekabet koruyucu hukuk, borçlar hukuku ve haksız rekabet yönünden incelediğini ve malın, kanuni prosedüre uygun olarak menşei ülkesinden başka ülkelerde üretilip o ülkelerden Türkiye’ye ithal edilmesi halinde, ithalatçı tarafından satılması veya ithalatçının fatura karşılığı satın alınıp satışa arz edilmesi halinde 556 sayılı KHK’nin 911.maddeyi uygulanmayacağını, Yargıtay’ın, … ve … markalı ayakkabılar ve Tempur yatakları ile ilgili kararlarında da aynı ilkeyi sözcük sözcük tekrarladığını, bu nedenle verilen kararın gerekçesinin yanlış olup mahkeme kararının, Yargıtay kararları ve görüşü doğrultusunda kaldırılması gerektiğini, (1.Hukuk Dairesi, E:1999/2086, K:1 999/4505, no.lu kararı, 11.Hukuk Dejiresi, E: 1999/3243,K:1999/5170, no.lu kararı, 11.Hukuk Dairesi, E:2000/7381,K:2000/8746, no.lu kararı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, E:2002/1642, K:2002/1999, no.lu kararı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, E:201 1/2676, K:2018/479, no.lu kararı ) Yargıtay, tescilli markalar hakkında verdiği kararlarda, markalı bir ürünün sahibi veya lisans sahibi tarafından Türkiye’de piyasaya sürülmesi halinde hak tükenmiş olduğundan, satışlara müdahale hakkı ortadan kalktığını kabul ettiğini ve bu durumun haksız rekabet sayılamayacağını açıkca belirttiğini, Mahkeme tarafından yaptırılan, bilirkişi inceleme raporunda dava konusu malzemelerin yasal gümrük işlemlerinin yapılarak ithal edildiği, ithal edilen malzemelerin piyasada satıldığı, faturalarının kesildiği, davalı ve ihbar edilenin satın aldığı malların tek satıcısının, davacı şirket olduğunu bilmesinin beklenemeyeceği şeklinde görüş bildirdiklerini, gerçekten de faturalı mal alan bir alıcının aldığı malm tek satıcısını araştırmasına gerek olmayacağı, bunun da mümkün olmadığının açık olduğunu, mahkemenin, kararında, gerekçe olarak, davalı yanın, davaya konu ürünleri davacıdan almayarak davacının satışa yetkili olduğu ürünün satışına engel olduğu gösterildiğini, davalının, fuarda sergilenen bir ürünün tek satıcısı olduğunu bilmesi veya araştırması gerekmeyeceği gibi araştırmasının da istenemeyeceğini, aksi halde her malın yetkili satıcısının bilinmesi gerekeceğini ki bunun da mümkün olmadığını, yasal yollardan Türkiye’de satışa her mal paralel ithalatın konusu olup, marka ve haksız rekabet açısından sorun teşkil etmediğini, bu nedenle bilirkişi kök raporu nazara alınmadan verilen kararın kaldırılması gerektiğini, Mahkeme, zararın tespiti açısından talimatla alınan raporu da dikkate alarak tekrar bilirkişi raporu ile defter ve belgeler üzerinde inceleme raporu aldığını, bilirkişi raporunda taraf defterlerinin incelendiğini ve satın alınan malzemelerin, satışından davalının 5.688,28 TL gelir elde ettiğini, yine kök raporun 8.sayfasında müvekkilinin satın alma, … firmasının, (…) ve … (…) ürünleri …’ den satın aldığı, alınan talimat raporunda mevcut olduğu ve … firmasının, davacının sözleşme akdettiği, … firmasının Kırgızistan şubesi olduğu ve Kırgızistan’dan ithal edildiğinin yine talimat raporunda mevcut olduğunu, ikinci alınan raporda, sadece, davalının elde ettiği gelirin hesaplandığını, ikinci rapor da ilk rapordaki tespitlere dayandığını, dolayısı ile yasal olarak ithalatı yapılan ve fuarda sergilenen bir malı alanın, malı alırken, Distribütör araştırması yapması hiçbir tacirden beklenemeyeceğini, tüm bu hususlar nazara alındığında verilen kararın haklı ve adaletli bir gerekçesi olmadığı ve uygulamada tacirlerin böyle bir yükümlülüğü bulunmadığının açık olup, bu nedenle de verilen kararın kaldırılması gerektiğini, Davanın husumet açısından reddedilmesi gerekirken kabul edilmesinin hak ve adalete uygun olmadığını bu nedenle de kararın kaldırılması gerektiğini, ayrıca davacının uğradığı zararı, …isimli Kore firmasının bayisi, … firmasından veya ihbar edilen ithalatçı firmadân talep etmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalının eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespiti, men’i ile maddi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Mahkemece yazılı şekilde, davacının dava dışı … isimli firma arasındaki 01.08.2013- 01.08.2016 tarihleri arasında geçerli … adlı ürünlerin Türkiye’deki satışını kapsayan münhasır distribütörlük sözleşmesi bulunduğu, davacının distribütör olduğu ürünlerin davalı tarafından satışa sunulduğu, davalının bu ürünleri ihbar olunan dava dışı …Ltd. Şti’ den yasal şekilde aldığını savunsa da, ihbar olan firmanın Türkiye de satış yetkisi bulunmadığı da gözetilerek, davalının sattığı ürünleri davacıdan almayarak, davacının satışa yetkili olduğu ürünlerin satışına engel olduğu ve zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak, tek satıcılık sözleşmesi, sağlayıcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde ve sürekli bir sözleşme olup, bu sözleşmeyle yapımcı, ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmayı yüklenir. Tek satıcılık sözleşmesinde, sözleşmelerin nisbiliği ilkesi uyarınca kural olarak edimler ve yükümlülükler bu sözleşmenin taraflar arasında yani yapımcı ile tek satıcı arasında karşılıklı olup, üçüncü kişilere herhangi bir yükümlülük getirmez. Zira tek satıcıya bu bölgedeki tekel hakkını tanımak ve bu olanağı sağlamak yapımcıya düşen akdi bir edim olmaktadır. O halde tek satıcının bu hakkını üçüncü kişilere karşı haksız rekabet yolu ile koruması ilke olarak mümkün değildir. Ayrıca, mahkemenin kanaatinin aksine, aynı malı paralel ithalat yoluyla yasal yollardan menşei ülke haricindeki başka ülkelerden ithal edip, paralel ithalatın sunduğu fiyat avantajından yararlanarak satan kişilerin haksız rekabet kuralları uyarınca men edilmesine neden teşkil etmez. Somut olayda, alınan bilirkişi rapor içeriğindeki tespitlere göre, ihbar olunan …Ltd. Şti tarafından dava konusu ürünlerin davacı ile distribütörlük sözleşmesi imzalayan … firmasının Kırgızistan bayisi olan … firmasından yasal gümrük mevzuatı hükümlerine uygun şekilde ithal edip, davalıya satılan ürünler olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre dava konusu ürünlerin davacının sözleşme tarafı olan yurt dışı şirketin Kırgızistan bayisi olan … şirketinden yasal yolla temin edilen orjinal ürünler oldukları anlaşılmaktadır.Bu haliyle davalının eylemi, ücretini ödemek suretiyle bir başka bölgedeki tek satıcıdan ithal eden şirketten satın aldığı orijinal ürünleri satmaktan ibaret olup, yukarıda değinilen ilkeler ve açıklamalar ışığında, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununun haksız rekabete ilişkin hükümlerini ihlal eder nitelikte fiilleri mevcut değildir. Bu durumda, mahkemece, sözleşmelerin nisbiliği ilkesi uyarınca, sözleşme konusu ürünlerin kendisi dışında iç piyasada satılması ile ilgili olarak davacının ancak kendi akidine karşı ileri sürebileceği hususları üçüncü kişi konumundaki davalıya karşı ileri süremeyeceği, davalının ihbar olunan tarafından paralel ithalat yoluyla ithal edip kendisine sattığı ürünleri, yurt içinde piyasaya sürmesinin haksız rekabet teşkil etmediği gözetilerek davanın reddine karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına ve neticede davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL karar harcının peşin alınan harçtan mahsubu ile artan 45,64 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihindeki AAÜT’deki esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Davalı tarafından yatırılan 97,15 TL istinaf nispi peşin harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde ve karar kesinleştiğinde davalıya iadesine, c-Davalı tarafından harcanan 121,30 TL istinaf başvuru harcı gideri, 71,90 TL posta gideri olmak üzere toplam 193,20 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07.04.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.