Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/191 E. 2020/1179 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/191
KARAR NO : 2020/1179
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/11/2017
NUMARASI : 2015/1 E. – 2017/1316 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 30 yılı aşkın bir süredir … suyunu sattığını, taraflar arasında düzenlenen 11.09.2012 tarihli üç yıl süreli bayilik sözleşmesi ile müvekkilinin davalıya ait suları satmaya başladığını, buna rağmen 28.09.2013 tarihinde müvekkilinin, başka bir bayi ile su almaya gittiğinde müvekkili ile diğer bayiye su verilmediğini, müvekkilinin fabrikadan kovularak bir daha içeri alınmaması konusunda güvenlik görevlilerine talimat verildiğini, davalının herhangi bir bildirim yapmaksızın su verme yükümlülüğünü ihlal ettiğini, müvekkilinin defalarca talep etmesine rağmen su temin edemediğini, başka markalara ait su satılmaması halinde su verilebileceğinin bildirilmesi üzerine 21.11.2013 tarihli Beyoğlu …. Noterliğinden taahhütname verilmesine rağmen su verilmediğini, devam eden 6 ay boyunca müvekkilinin değişik bahanelerle oyalanarak taleplerinin geri çevrildiğini, bunun üzerine keşide edilen Beşiktaş …. Noterliğinin 11.03.2014 tarih … yevmiye numaralı ihtarı ile 28.09.2013 tarihinden itibaren devam eden sözleşmeye aykırılığın giderilmemesi nedeniyle tebliğden itibaren 7 gün içerisinde 30.000,00 USD cezai şartın ödenmesi, aynı süre içinde sözleşme ile kararlaştırılan miktarda su temin edileceğinin taahhüt edilmesi, belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde 11.09.2012 tarihli sözleşmenin feshedildiğinin bildirilmesine rağmen edimin yerine getirilmediğini, davalı tarafından keşide edilen Beşiktaş…. Noterliğinin 21.03.2014 tarihli ihtarıyla, müvekkilinin başka markalara ait su sattığınıın 25.09.2013 tarihli tutanakla tespit edilmesine rağmen sözleşmenin feshedilmediğini, aylık alım taahhüdünün yerine getirilmediğinin, bu nedenle fesih hakkını saklı tuttuklarını, bayinin yetersizliği nedeniyle başka bayilik verilebileceğinin bildirildiğini, ihtarda su verme yükümlülüğünün hangi nedenle yerine getirilmediğinin açıklanmadığını, müvekkiline su temin etmeyen davalının, yeterli miktarda su satılmadığına ilişkin iddiasının yersiz olduğunu, davalının neden göstermeksizin 28.09.2013 tarihinden itibaren su vermediğini, ihtarda belirtilen tutanak tarihinin ise bu tarihten bir ay sonraki 25.10.2013 olduğunu, müvekkilinin sözleşmede belirtilen miktarda su almadığına ilişkin daha önce herhangi bir ihtar yapılmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, su verilmemesinin müvekkili açısından sözleşmenin haklı nedenle fesih nedeni olduğundan sözleşmenin 9/2 maddesi gereğince 30.000 USD cezai şartın ödenmesi gerektiğini, bunun yanı sıra müvekkilinin sözleşmenin 3 yıl süreyle geçerli olacağına inanarak yatırım yaptığını, davalının edimini yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek, 30.000,00 USD (kur: 2,1248-TL) karşılığı 63.744,00 TL cezai şart alacağının sözleşmede belirlenen avans faizinin iki katı oranındaki faizi ile birlikte, feshi nedeniyle oluşan zararın şimdilik 1.000,00-TL’sinin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, taraflar arasındaki sözleşmenin davacının ihtarnamesi ile feshedildiğini, davacının sözleşmeye aykırı eylemlerine rağmen müvekkilince sözleşmenin feshedilmediğini, esasen davacı tarafından feshedilen sözleşmenin yeniden müvekkili tarafından feshinin mümkün olmadığını, sözleşmenin tek yanlı feshi nedeniyle TBK’nın 179. maddesi gereğince davacının cezai şart isteme hakkının bulunmadığını, diğer yandan cezai şarta karar verilebilmesi için sözleşmenin müvekkilinden kaynaklı bir nedenle feshedildiğinin kanıtlanması gerektiğini, davacının, kendisine ürün teslim edilmediğine ilişkin hiçbir kanıt sunmadığını, sözleşme gereğince ürünün sözleşmedeki şartlar dahilinde müvekkilinin fabrikasında veya taşıma ücretinin karşılanması koşuluyla bayinin iş yerinde teslim edileceğini, her iki durumda da bayi tarafından boş damacana vb. ambalajların tesliminin gerektiğini, sözleşme ilişkisinde suyun, davacının kendi aracıyla getirdiği boş damacana ve şişelerin fabrikada doldurularak teslim edildiğini, taraf kayıtlarından anlaşılacağı üzere davacının birer hafta aralıklarla ürün talep ettiğini, bu kapsamda 26.09.2013 tarihinde davacıya 378 adet ürün teslim edildiğini, ortalama satış miktarı dikkate alındığında davacının sadece iki gün sonra 28.09.2013 tarihinde su talep ettiğine ilişkin iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının da bu tarihten itibaren hiçbir sipariş talebi bulunmadığı gibi fabrikaya da gelmediğini, fesih ihtarı tarihi olan 11.03.2014 tarihine kadar 5 ay 13 gün boyunca herhangi bir talepte bulunmadığını, bayilik sözleşmesinin feshi için bir kerelik talebin karşılanmamasının yeterli olmadığını, kaldı ki belirtilen tarihte de davacının hiçbir talebinin bulunmadığını, müvekkilinin davacıya su vermemesinin söz konusu olmadığını, ihtarda hatalı olarak 25.10.2013 yazılmasına rağmen, sözleşmedeki taahhüdüne uymayan davacıya ait iş yerinde yapılan tespitte, davacının başka firmalara ait ürünleri sattığının, iş yerinde başka şirketlere ait ilan ve giydirmeleri kullandığının, satış aracında da başka şirketlere ait suların bulunduğunun, aracın başka şirkete ait reklamla kaplandığının belirlendiğini, buna rağmen müvekkilinin davacıya ürün satışını durdurmadığını, davacının tüm taleplerinin karşılandığını, ürün satılmamasını davacının talepte bulunmamasından kaynaklandığını, davacının başka şirketlere ait ürünleri satması nedeniyle müvekkilinden ürün almadığını, sözleşme ile davacının başka ürün satışının yasaklandığını, iddia edildiği gibi davacının faaliyet gösterdiği yerde başka bir kişiyle bayilik sözleşmesi imzalanmadığını, esasen bayinin yetersizliği halinde müvekkilinin başka bayilerle sözleşme yapma imkanının da bulunduğunu her hangi bir ürün talep etmeyen davacının 21.11.2013 tarihli taahhüdünün cezai şart içermemesi nedeniyle kabul edilmediğini, esasen taahhüde gerek olmaksızın sözleşmeyle asgari alım miktarının belirlendiğini, başka markalara ait suları satan davacının eylemlerinin sözleşmeye aykırı olduğunu, davacının asgari alım miktarına uymaması, bölgedeki müşterilerin ihtiyaçlarını gidermemiş olması nedeniyle sözleşmenin 4/3 maddesi gereğince, yakında bulunan bayilerin müşteri taleplerini karşılamasının istendiğini, sözleşme tarihinde yakın bölgede 3 adet bayi bulunduğunu, sözleşmenin 14. maddesinde de taraflar arasında da münhasırlık ilişkisi bulunmadığı, başkalarıyla aynı bölgede bayilik sözleşmesi imzalanabileceğinin düzenlenmesine rağmen bu yola gidilmediğini, bu nedenle cezai şart koşulları oluşmadığı gibi cezai şartı aşan bir zararının da bulunmadığını, davacının başka firmaların ürünlerini satarak ticaretini devam ettirdiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin kararında; “Tüm dosya kapsamı nazarında yapılan yargılama, toplanan deliller, yeminli tanık beyanları, bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde davacı ve davalı arasında 11.09.2012 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığı, bu kapsamda davacının bayi sıfatıyla su satışı gerçekleştirdiği, davacının davalının bayisi olması yanında başka firmaların su satışlarını gerçekleştirmiş olmasının sözleşme dahilinde mümkün görülmemekle birlikte bu durumun alınan yeminli tanık beyanları ile anlaşıldığı üzere davalının bilgisi dahilinde olduğu ve satış yapılmasına ses çıkarılmadığı, bunun yanında davacının aralarında akdedilen sözleşmenin 5.18 maddesi uyarınca davalı şirketten aylık 3000 adet su almayı taahhüt etmiş olduğu halde bu sayının 11.09.2012 tarihinden hemen sonraki Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık ayları itibariyle taahhüt miktarına yaklaşmakla birlikte gelecek aylarda giderek azalan bir sürece girildiği, bilirkişi raporları dahilinde defterler üzerindeki mali inceleme ile yapılan tespit nazarında davalı şirketin genel olarak toplam satış rakamlarında aşağı yönde önemli bir değişiklik olmazken bayinin daha az satış yaptığının ifade edildiği, bu sebeple davalının sözleşmenin 6.7 ve 4. maddeleri dahilinde başka bir bayi ile anlaşmasının kabul edilebilir nitelikte görülmesi gerektiği, davacı tarafça her ne kadar kendilerine davalı firma tarafından 28.09.2013 tarihinde su almaya gittiklerinde su verilmediği, işyerinden kovuldukları ifade edilmiş ve uyuşmazlık konusunun temelde bu olduğu anlaşılmış ise de mahkememizce bu iddianın yerinde görülmediği, zira kendisinin de davalı bayii olduğu bilinen ve aynı gün davacıyla su almaya gittiği ifade edilen tanık (… Firması sahibi) …’nin 28.09.2013 tarihi itibariyle firmadan toplamda 426,00 TL karşılığında su aldığı, fatura kayıtlarının davalı defterlerinde işli olduğu, bu surette tanık beyanına itibar edilemeyeceği, yine ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme dahilinde davacıya iki gün öncesinde 26.09.2013 tarihinde damacana memba suyu ve cam galon su olmak üzere toplamda 378 adet su verildiğinin sabit olduğu, bununla birlikte yeni ürün tesliminin uygulamada boş şişelerin iadesi karşılığında mümkün olduğunun tanık beyanları dahilinde dile getirildiği, bu bağlamda davacının uygulamadaki bu işleyişe göre aldığı suların satışı ve boş şişe iadesinin akabinde talebinin haklı görülebilmesi yanında somut olayda bu miktarda bir satışın gerçekleştiğinin sabit görülmediği, izahına çalışılan gerekçe nazarında sözleşmenin davacı tarafından haksız olarak feshedildiği kanaatine erişildiğinden sözleşme uyarınca cezai şart ve sair munza zarar talebinin yerinde olmadığına dair mahkememiz nezdinde tam bir vicdani kanaat oluşmuş ve davanın reddine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; 11.09.2012 tarihinde imzalanan sözleşmeden yaklaşık 1 yıl sonra 28.09.2012 tarihinde davalının müvekkili ile birlikte başka bayilere su vermemeye başlandığını, müvekkilinin, davalının örtülü onayı ile başka firmalara ait suların satması eyleminin buna gerekçe olarak gösterildiğini, davalı tarafından sözlü olarak istenilen başka markalara ait suların satılmamasına ilişkin taahhüdün Beyoğlu …. Noterliğinin 21.11.2013 tarih ve … yevmiye numaralı taahhütnamesiyle verildiğini, ancak taahhüdün cezai şart içermemesi nedeniyle kabul edilmediğini, müvekkilinin tüm çabalarına rağmen su verilmediğinden keşide edilen Beşiktaş …. Noterliğinin 11.03.2014 tarihli ihtarıyla 7 günlük süre içinde sözleşme gereği verilmesi gereken ürünün verilmesi ile cezai şartın talep edildiğini, ihtarnameyle müvekkilinin davalıdan su talep ettiğini, yazılı ve tebliğ edilen ihtara rağmen su temin edilmemesinin akde aykırı davranış olduğunu, müvekkilinin defalarca fabrikaya gitmesine rağmen su verilmediğinin tanık anlatımlarıyla sabit olduğunu, gönderilen ihtarın terditli talepler içerip fesih ihbarı olmadığını, tebliğden itibaren 7 gün içinde su verilmemesi halinde uygulanma olanağı bulunmayan sözleşmenin feshedileceğinin bildirildiğini, feshin şarta bağlandığını, mahkemenin kabulünün aksine 30 yıl bayilik yapan bir kişinin hiç bir neden olmaksızın su almaya gelmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, su verilmiş olması halinde müvekkilinden taahhüt istenmemesi gerektiğini, davalının herhangi bir neden göstermeksizin müvekkiline su vermediğini, müvekkilinin ısrarlı talepleri üzerine taahhütname istendiğini, 28.09.2013 tarihinden itibaren su verilmediğinin ticari defter ve taahhütnameyle sabit olduğunu, bu durumda 28.09.2013 ile taahhütname tarihi olan 21.11.2013 arasında asgari iki ay talebe rağmen su verilmediğini, bunun da davalının, su talep edilmediğine ilişkin savunmasını çürüttüğünü, tanık beyanları ile su verilmediğinin sabit olduğunu, mahkemece tanık …’in eşine ait işletmeye 28.09.2013 tarihinde su verilmesi nedeniyle tanık beyanlarının dikkate alınmadığını, bu tarihten sonra tanığa da su verilmediğini, keşide edilen feshe ilişkin 11.03.2014 tarihli ihtarda açıkça su talebinin iletildiğini, akdin gereklerinin yerine getirilmemesi halinde sözleşmenin feshedileceğinin terditli olarak bildirildiği halde yazılı talebin bilirkişi ve mahkemece değerlendirilmediğini, fesih beyanının terditli olduğunu ve feshin 7 gün içinde su teslim edilmemesi şartına bağlandığını, davalının edimini yerine getirmemesi nedeniyle feshin haklı olduğunu ve cezai şart alacağının doğduğunu, davalının her hangi bir neden olmaksızın sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediğini, davalının ihtara rağmen edimini yerine getirmemesi nedeniyle cezai şart alacağının yanı sıra maddi zararlarının da bulunduğunu, bilirkişilerin ek raporu ticari defterleri incelemeden sunmaları nedeniyle zararı belirleyemediklerini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasında düzenlenen 11.09.2012 tarihli bayiilik sözleşmesinin, davalının haksız eylemleri sonucu, davacı tarafından haklı nedenle feshi iddiasına dayalı cezai şart ve fesih nedeniyle oluşan zararların tazmini istemlerine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, sözleşmenin davacı tarafından haklı nedenle feshedilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı süresi içerisinde davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında düzenlenen 11.09.2012 tarihli bayiilik sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin 3 yıl süreli olduğu ve bayinin yeterli hizmet vermemesi halinde bölgede başka bayilik verilebileceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 5/1.maddesinde, bayinin, faaliyetinin kar ve zararı kendisine ait olmak üzere devam ettireceği düzenlenmiştir. 5/18.maddede ise bayinin aylık 3000 adet ürün alacağı taahhüt edilmiştir. Sözleşmenin 6/7.maddesinde bayinin hizmetini belirtilen şartlarda yerine getirmesi ve sözleşmeye aykırı davranmadığı sürece bölgesinin daraltılmayacağı ve başka bayiilik verilemeyeceği düzenlenmiş, 4.madde hükümlerinin saklı olduğu belirlenmiştir. Sözleşmenin 7/21.maddesinde ürünün, bayi tarafından getirilen boş kaplara satıcının tesislerinde doldurularak teslim edileceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 9.maddesinde cezai şart düzenlenmiş olup, davanın dayanağı olan 9/2. Maddede, “satıcı da hiçbir haklı sebep olmadığı halde bayiye su vermez veya sözleşmeyi tek taraflı olarak feshederse 30.000 USD tutarındaki cezai şartı hiçbir itiraz veya def’i ileri sürmeksizin nakden veya defaten ödeyeceğini şimdiden gayri kabili rücu kabul, beyan ve taahhüt eder. Bayinin ayrıca munzam zararını talep hakkı saklıdır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Sözleşmenin sona ermesini düzenleyen 12.madde de, sözleşmenin haklı nedenle feshi düzenlenmiş olup, madde gereğince taraflardan birinin sözleşmeye aykırı davranması ve örnek olarak belirtilen ağır kusurlu hareketlerde bulunması halinde diğeri yönünden haklı nedenle fesih hakkı doğacağı ve bu hakkın noterden keşide edilecek ihtarla kullanılacağı, ihtarın diğer tarafa tebliği anında hüküm doğuracağı belirlenmiştir. Sözleşmenin 12/4.maddesinde ağır kusur halleri örnek kabilinde sayılanlarla sınırlı olmamak üzere sayılmıştır. Sözleşmenin 14/4.maddesinde, sözleşmenin münhasırlık ilişkisi taşımadığı, satıcının aynı bölgede başka bir bayii ile de sözleşme ilişkisine girebileceği düzenlenmiştir.Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin bir yıl sorunsuz devam ettiği çekişmesiz olup, davacı yan, 28.09.2013 tarihinde başka bir bayi ile birlikte su almak üzere fabrikaya gittiğinde ürünün davalı tarafça verilmediğini iddia etmektedir. Yargılama sırasında bilirkişi tarafından tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemede, davacının 26.09.2018 tarihinde ürün aldığı belirlenmiştir. Diğer taraftan belirtilen tarihte ürün verilmediği belirtilen …’e ait bayinin yetkilisi … tanık olarak dinlenmiş olup, su verilmediğini beyan etmiştir. Ancak bilirkişi raporunda belirtilen tarihte tanığın yetkili olduğu bayiye su satışı yapıldığı belirlenmiştir. Diğer yandan, sözleşme ile davacının aylık asgari 3000 adet ürün alım taahhüdü bulunmasına rağmen sözleşmenin hiçbir aşamasında bu miktarda alım yapılmadığı belirlenmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmede, davacının başka bir şirkete ait suları satmama hükümlülüğü bulunduğu, sözleşmenin 5/11.maddesinde açıkça satıcıya ait suların satılacağı ve aynı anda başka marka su satmamayı yüklenmesine karşılık, gerek ticari defter incelemesinde gerekse 25.09.2013 tarihli tutanakla, bayiinin esas olarak başka firmalara ait suları sattığı, bu suları işyerinde ve aracında bulundurduğu, işyerinin başka şirketlere ait reklamlarla kapladığı belirlenmiştir. Bu durumda davacının sözleşmeyle belirlenen asgari alım ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı kabul edilmelidir. Diğer yandan davacı taraf 28.09.2013 tarihinde su verilmediğini beyan etmiş ise de, temel iştikal alanı su satışı olan davacının, bu tarihten fesih ihtarı tarihine kadar herhangi bir yazılı talebinin bulunmaması hayatın olağan akışına uygun değildir. Temel faaliyet alanıyla ilgili uzun süre ticareti engellendiğini iddia eden davacı tacirin bu iddiasının TTK’nın 18/3. Maddesinde belirlenen usullerle belgelemesi gerekir. Diğer yandan mahkeme gerekçesinde kabul edildiği gibi, 28.09.2013 tarihinde davacı ile birlikte su verilmediği beyan edilen bayiye su satışı yapıldığının anlaşılması karşısında tanık beyanına itibar edilmemesi yerindedir. Dinlenen diğer tanıkların görgüye dayalı beyanının bulunmadığı anlaşılmakla ve davacının başka şirketlere ait suları sattığı dikkate alındığında, su alımına ilişkin her hangi bir talebinin bulunmadığının kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme, davacıya başka marka suların satımı konusunda yetki vermemektedir. Buna rağmen davacının, başka marka suları sattığı sabit olup esasen davacı tarafından keşide edilen 21.11.2013 tarihli taahhütnamede, davalı satıcıdan başkasına ait suları satmayacağını kabul etmesi de, başka marka suların satıldığına kanıt oluşturmaktadır. Davacı tarafça keşide edilen 11.03.2014 tarihli ihtarda, 28.09.2013 tarihinden itirabaren su verilmediği ve müvekkilinin satış bölgesinde başka firmalarla ticari faaliyetlere başlandığı belirtilerek cezai şart talep edilerek ihtarın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde su temin edilmesi aksi takdirde sözleşmenin feshedildiği belirtilmiştir. Cevabi ihtarda ise, bayinin asgari alım tutarına uymadığı, bayinin yetersizliği halinde sözleşmenin 4/3.maddesi gereğince başka bayiiler aracılığıyla müşterilerin ihtiyaçlarının temin edilebileceği bildirilmiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından yerine getirilmediğinin kanıtlanamadığı, davacı tarafından talep edilmesine rağmen davalının su satışı yapmadığına ilişkin usulüne uygun herhangi bir kanıt bulunmadığı, davacının sözleşmedeki asgari alım taahhüdü ile başka markalara ait suları satılmamasına ilişkin sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı, bu nedenle davacı feshinin haklı olmadığı anlaşılmakla, mahkemenin cezai şart ve tazminat talebinin reddine ilişkin karar ve gerekçesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin tüm istinaf nedenlerinin reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12.11.2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.