Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1901 E. 2022/110 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1901
KARAR NO: 2022/110
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ:16/04/2019
NUMARASI: 2016/854 E. – 2019/305 K.
DAVANIN KONUSU:Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile dava dışı … Şirketi arasındaki ticari ilişki nedeniyle, dava dışı şirketin … Bankasına ait 29.02.2016 keşide tarihli, 85.000,00 TL bedelli ve … seri numaralı çeki müvekkiline verdiğini, daha sonra keşidecinin borcunu ödemesi nedeniyle müvekkili şirket yetkilisince çekin keşideciye iade edildiğini, ödeme yapıldıktan sonra davacı şirketin kaşesi ve şirketin yetkilisi …’in imzası taklit edilerek çekin sahtecilik yoluyla ciro edildiğini ve sırasıyla davalılardan … A.Ş’ye bu şirketten … Ltd.Şti.’ne, buradan da davalı …’ye ciro edildiğini, … tarafından 02.03.2016 tarihinde çekin … Bankası A.Ş.ye ibraz ederek çek garanti bedeli olan 1.290,00 TL’nin tahsil edildiğini, çekin bankaya ibraz edildikten sonra müvekkilinin haberdar olduğunu ve gerçekten borçlu olduğunu sanarak çek bedeli olan 85.000,00 TL’nin 28.03.2016 tarihinde davalı … şirketine havale ederek ödediğini, çek bedeli ödendikten sonra sahteciliğin fark edilmesi üzerine davalı şirket yetkilileri ile görüşüldüğünü, davalı şirket yetkililerinin mağduriyetin giderileği ve paranın iade edileceği yönünde beyanlarla müvekkilini oyaladıklarını ileri sürerek, müvekkilinin sebepsiz şekilde ödemek zorunda kaldığı 85.000,00TL’nin davalılardan müştereken tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …. vekili, savunmasında özetle; dava konusu edilen çekin davalı … San.Tic.Ltd.Şti ile müvekkili arasında 23.11.2015 tarihinde yapılan faktoring işlemi ile iktisap edildiğini, ibraz tarihinde çekin karşılıksız olması nedeniyle henüz çekin takibe konu edilmediği aşamada, çek bedelinin davacı şirketçe müvekkiline ödendiğini, müvekkilinin çeki son cirantadan geçerli bir faktoring ilişkisiyle devralması nedeniyle meşru hamil olduğunu, faktoring şirketlerinin kıymetli evrak üzerinde yer alan tüm imzaların sıhhatini tetkik edemeyeceğini, kıymetli evrak üzerindeki imzalardan birinin geçersiz olmasının, diğerlerinin de geçersiz olduğunu göstermeyeceğini ve bu hususun ciro silsilesinde kopukluk yaratmayacağını, ciro silsilesinin düzgün olabilmesi için şekli olarak imzaların varlığının yeterli olduğunu, 6361 Sayılı Kanunun 9/III hükmü uyarınca, cirantaların birbirleri arasındaki ilişkilerden doğan defileri foktoring şirketine karşı ileri süremeyeceğini, faktoring şirketinin sorumluluğuna gidilebilmesi için kötü niyetin varlığının kanıtlanması gerektiğini, müvekkilinin kambiyo hukukuna uygun iktisabının korunması gerektiğini ve davacının sebepsiz zenginleşmeyi ispat edemediğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalılar … Ltd.Şti. ve … Tic.A.Ş. Vekili, savunmasında özetle; çekin bizzat davacı şirket yetkilileri tarafından müvekkiline teslim edildiğini, davacı şirket ortaklarının akrabalarının kurduğu ve aile şirketi görümünü verilen iki şirket daha bulunduğunu, bu şirketlerin aynı adreslerde faaliyet gösterdiklerini, anılan şirketlerden … Tic.Ltd.Şti.nin müvekkillerinden yüklü miktarda araç alarak yaklaşık 200.000 Euro tutarında borçlandığını, bu borcun karşılığında çeşitli vade tarihlerinde senetler imzalandığını, araçların üzerinde rehin işlemleri tesis edilmeden … Ltd.Şti’nin bu araçları davacıya devrettiğini ve senet bedellerini ödememeye başladığını, bu nedenle müvekkilleri ile davacı arasında çeşitli yazışmalar olduğunu, davaya konu çekinde bizzat davacı şirket yetkilisi tarafından vadesi geçen bir dizi senede mukabil davalıya gönderildiğini, bu hususun şirket yetkilisi …’in 18.11.2015 tarihli e-mailinde belirtildiğini ve gönderilen e-postada çeklerin numaralarının dahi yazıldığını, yazışmalarda keşidecinin ödememesi durumunda çekin ödeneceğinin garanti edildiğini, alıcının bunun dışında da başka davacı çeklerle de ödeme yaptığını ve bu ödemelerin karşılığında senetlerin teslim edildiğini, iki şirket arasındaki organik bağın her zaman çok açık olarak devam ettiğini, ancak davacının bunu alacaklılara zarar vermek için kullanmaya başladığını ve bu nedenle şirket yetkilileri hakkında Hatay C.Başsavcılığının 2016/14042 soruşturma sayılı dosyası ile dolandırıcılıktan şikayette bulunulduğunu, çek bedeline karşılık davacılara 27.565 Euro bedeli toplam 8 adet senedin iade edip cari hesaptan borcun sildiğini, çek bedelinin ödendiği 28.03.2016 tarihli banka makbuzunda ödemenin … İhracat yetkilisi … hesabından yapıldığının görüldüğünü, açıklama bölümünde de … firması … çek numarasına istinaden açıklaması düşülerek çek bedelinin ödendiğini, buna rağmen çekin keşide tarihinden bir ay sonra ödendiği iddiasıyla dava açılmasının kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;”…Dava; sebepsiz zenginleşmeye dayalı istirdat davasıdır. Mahkememizce davacı şirket yetkilisi …’in bildirilen kurumlardan ıslak imzalı belge asılları getirtilmiş, talimat vasıtası ile ayakta, oturarak sağ ve sol elle atılmış imza ve yazı örneklerinin alınması sağlanmıştır. Dosya İstanbul ATK.Fizik İncelemeleri İhtisas Dairesi’ne gönderilerek davacı şirket yetkilisi …’in dava konusu çek aslındaki imzanın celp edilen ıslak imzalı belgeler ile mukayese edilerek eli ürünü olup olmadığı hususunda rapor düzenlenmesi istenmiş, düzenlenen 19/03/2018 tarih ve … sayılı rapor ile; inceleme konusu çekin 1.ciro imzasının teşhise götürecek önemli karakteristik materyal ve yazı unsuru içermeyen, tersimi basit taklidi kolay imza olması nedeniyle söz konusu imzanın aidiyetinin, bu meyanda sorulduğu üzere …’in eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği belirtilmiştir. Dosya üç kişilik el yazısı imza ve sahtecilik uzmanı bilirkişi heyetine tevdii edilerek, davaya konu çek üzerindeki imzanın … eli ürünü olup olmadığı hususunun dosya kapsamına göre değerlendirilerek rapor düzenlenmesi istenmiş, bilirkişiler tarafından düzenlenen 14/08/2018 tarihli raporda; incelemeye konu … Bankası A.Ş.Antakya Sanayi Şubesine ait ‘…’ keşide düzeltme yer ve tarihli, keşidecisi ‘… Tic.Ltd.Şti.’ olan, ‘… LTD.ŞTİ.’ emrine yazılı, ‘85.000-SEKSENBEŞBİN’ TL meblağlı, ‘…’ nolu çekin arka yüzündeki 1.ciranta ‘….’ içerikli kaşe basım izi üzerinde atılı bulunan imzanın -mevcut mukayeseye esas imzalarına kıyasla-, … isimli şahsın eli mahsulü olmadığı belirtilmiştir. Her ne kadar davaya konu çekteki davacı şirketin kaşesi üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde kaşe üzerindeki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığı tespit edilmiş ise de, davaya konu çekin davacı tarafça, davalı …A.Ş’ye 18 Kasım 2015 tarihinde kargo yoluyla gönderilmiş olması, söz konusu çekin ciro silsilesinde kopukluk olmadan tedavülle diğer cirantalara geçmiş bulunması, çekin karşılıksız çıkmasından sonra hamil tarafından herhangi bir icra takibi yapılmamasına rağmen davacı tarafın çek bedelini ihtirazi kayıt öne sürmeksizin ve çek numarasını da açıkça yazmak suretiyle 28/03/2016 tarihinde banka havalesiyle ödemiştir. Ayrıca işbu dava da ödeme tarihinden yaklaşık 5,5 ay sonra 19/08/2016 tarihinde ikame edilmiştir. İzah edilen tüm bu hususla bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının 6102 sayılı TTK’nın 18/2 maddesi uyarınca bütün iş ve işlemlerinde basiretli bir tacir gibi hareket etmesinin gerektiği, davacının davaya konu edilen çeki, çek numarasının banka havalesine açıkça yazılmasından dolayı bildiği ve herhangi bir icra takibine maruz kalmadan ve ihtirazi kayıt öne sürmeksizin kabullenerek ödemede bulunmuş olduğu nazara alındığında, davacı tarafın uzun bir süre sonra eldeki işbu davayı açmasının dürüstlük kuralına aykırılık içermekle hakkın açıkça kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, 4721 sayılı TMK’nın 2 maddesinde açıkça kötüye kullanılan hakkın hukuk düzenince korunamayacağının belirtilmiş olması karşısında, eldeki işbu davadaki talebin dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiştir…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin bir çok alanda faaliyet gösterdiğini ve her ay onlarca çek, senet ve benzeri bankacılık işlemleri yaptığını, bankalardaki kredi puanının düşmemesi borçlu olunan çeklerin karşılıksız işlemi yapılmadan zamanında ödendiğini, dava konu çekin de karşılıksız işlemi yapılmaması için ödendiğini, ancak daha sonra yapılan hesap incelemelerinde dava konusu çekin iki kere ödendiğinin anlaşıldığını, dilekçe hazırlanması ve delil toplanmasının süre alması nedeniyle davanın daha sonra açıldığını ve bu hususun davanın reddi gerekçesi yapılamayacağını, sebepsiz zenginleşme talebinin yasada açıkça bir ve on yıllık zamanaşımı sürelerine tabi tutulduğunu, davanın belirtilen süreler geçmeden açıldığını, müvekkilinin tüm çeklerini takibe konu edilmeden ödediğini ve bu hususun davanın reddine gerekçe olamayacağını, şirket yetkilisinin imzası taklit edilerek sahte yollarla tahsil edilen çek nedeniyle müvekkilinin mağdur edilmesine rağmen mahkemece kötü niyetli olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, çekteki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığının grafoloji raporu ile belirlendiğini,bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının lehdar cirosu bulunan çek nedeniyle yaptığı ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istirdadı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Keşidecisi dava dışı … Ltd Şti olan … Antakya Sanayi Şubesine ait 29.02.2016 keşide tarihli, … çek numaralı ve 85.000,00 TL bedelli çek davacı emrine keşide edilmiştir. Çekin davacı tarafından ciro edilerek … şirketi tarafından iktisap edildiği, bu şirketin cirosuyla … vasıtaları Ltd’şti onun da cirosuyla … tarafından iktisap edildiği, ibrazında karşılıksız çıkan çek nedeniyle bankaca 1.290 TL’nin ödendiği sabittir. Çekin ciro silsilesinde görünüşte bir kopukluk bulunmamaktadır. … fatkoring şirketi tarafından, faktoring sözleşmesi kapsamında mal ve hizmet teslimine ilişkin faturayla iktisap edildiği anlaşılmıştır. Davacı yanca karşılıksız işlemi yapılan çekin bedeli 28.03.2016 tarihinde yapılmış olup, çek bedeline ilişkin havalede … çekin bedelinin ödendiği belirtilerek 85.000,00 TL ödeme yapılmıştır. Davacı yan çekteki lehtar cirosundaki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığı ileri sürülmüştür. İlk derece mahkemesince alınan grafoloji raporunda da çekteki lehdar cirosunun davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı anlaşılmıştır. Davalı tarafından ibraz edilen elektronik posta yazışmalarında da çekin ticari ilişki kapsamında lehdardan sonra cirosu bulunan davalı …Tic Aş’ye gönderildiği anlaşılmaktadır. TTK’nın 788. maddesi gereğince açıkça emre yazılı kaydıyla veya bu kayıt olmaksızın belirli bir kişi lehine ödenmesi şart kılınan bir çek, ciro ve zilyetliğin geçirilmesi ile devir edilebilir. Çekin incelenmesinde şekli olarak davacının cirosunun bulunduğu ve çekin ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığı anlaşılmıştır. Ancak, ilk derece mahkemesince yapılan incelemede çekteki lehdar cirosunun davacı şirket yetkilisi tarafından yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, imzası sahte olan kişinin kural olarak çek borcundan sorumlu olmayacağı ve mutlak defi olan imza inkarının tüm çek borçlularına karşı ileri sürülebileceği kural olarak kabul edilmelidir. Ancak somut olayda, çekteki lehtar cirosunun davacı şirket yetkilisine ait olmamasına rağmen, çekin ticari ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalı …Tic. A.Ş.’ye verildiği dosya kapsamında bulunan yazışmalardan ve taraflar arasında inkar edilmeyen ticari ilişkiden anlaşılmaktadır. 4721 sayılı TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük ilkesi gereğince herkes haklarını kullanırken veya borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymakla yükümlüdür. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Davacı şirket, dava konusu çeki ticari ilişki kapsamında sonraki cirantaya verdiğini ve çekin kargo ile gönderildiğini elektronik posta ile davalı şirkete bildirmiş ve çeki davalıya göndermiştir. Gönderilen çekin bedeli de çek numarası yazılmak suretiyle ödenmiştir. Davacının çeki göndermesi ve bedelin ödemesi karşısında, artık çekteki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürmesi açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Zira, alıcıya gönderilen çekin kim tarafından ciro edildiği alıcı tarafından bilinemez. Alıcı, ticari ilişki kapsamında aldığı ve dava tarafından kendisine gönderilen çeki ciro ederek ticari faaliyetinde kullanmıştır. Bu durumda, ticari ilişki kapsımında bizzat davacı tarafından davalıya gönderileceği bildirilen ve gönderilen ve daha sonrada bedeli ödenen çekteki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı belirtilerek ödenen miktarın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istirdadının talep edilmesi hukuka uygun bulunmadığından, davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesine yönelik tüm istinaf başvuru nedenleri yerinde olmadığından reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.10.02.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.