Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1899 E. 2020/1337 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1899
KARAR NO : 2020/1337
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2019
NUMARASI : 2015/532 E. – 2019/136 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik verilen hükme karşı davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın Büyükdere/Sarıyer şubesi ile davalı şirket arasında imzalanan ticari kredi sözleşmeleri kapsamında davalı şirkete cari hesap kredisi, kredili ticari mevduat hesabı ve şirket kredi kartları kullandırıldığını, davalı gerçek kişilerin sözlemelerin müteselsil kefili olduklarını, krediden kaynaklanan borcun borçlu ve kefiller … tarafından ödenmemesi üzerine Sarıyer …Noterliğinin 01.08.2014 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilerek borcun ödenmesinin talep edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Dava dilekçesi davalılara usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş, davalılar cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin kararında; “…Taraflar arasında yukarıda izah edilenlerden de anlaşılacağı üzere tebligatların sözleşmede belirtilen ve kanuni ikametgah adresi olacağı kabul edilen adreslere yapılacağı kararlaştırılmıştır. Dosya kapsamında yer alan ilgili ihtarnamenin davalı şirketin sözleşmede beyan ettiği ve dosya kapsamında belirtilen bu adresin ticaret kaydındaki iş adresi olduğu anlaşılmış ve davalı şirketin kanuni ikametgahı olduğu görülmüş ve ilgili ihtarnamenin bu adrese tebliğ edildiği anlaşılmıştır.Taraflar arasındaki sözleşme uyarınca tebligata ilişkin hükümler Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 1998/7140 Esas ve 1998/7768 karar sayılı ilamı uyarınca da mahkememizce geçerli kabul edilmiştir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21.maddesi ve Tebligat Kanunu’nun uygulamasına dair yönetmeliğin 31. Ve 32.maddeleri uyarınca davalı kefillere de yapılan tebliğin usulüne uygun yapıldığına mahkememizce karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmasına karar verilmiştir. İcra inkar tazminatı yönünden, alacağın likit olması, itirazın haksız olması ve diğer şartlarda oluştuğundan icra inkar tazminatının kabulüne karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 4500… 0019 ve 4500…0027 kredi kartları için 7.455,77 TL asıl alacak, 703,20 TL temerrüt faizi ve 35,16 TL BSMV olmak üzere toplam 8.194,23 TL, KMH kredisi için 4.244,19 TL asıl alacak 400,35 TL temerrüt faizi, 20,01TL BSMV toplam 4.664,55 TL, cari hesap kredisi için 126.519,83TL asıl alacak 24.239,81TL temerrüt faizi ve 1.211,98 TL BSMV olmak üzere toplam 151.971,62TL olmak üzere takibin 164.830,40TL üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren asıl alacak tamamen ödeninceye kadar kredi kartları ve KMH kredisi için yıllık %30,24 temerrüt faizi uygulanmasına, cari hesap kredisi için asıl alacak tamamen ödeninceye kadar takip tarihinden itibaren %54 temerrüt faizi uygulanmasına, asıl alacak miktarının %20 olan 27.643,95TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar vermiştir.Bu karara karşı davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde;Kat ihtarı içerikli ihtarın davalı şirket yetkililerine tebliğ edilmemesi nedeniyle temerrütün oluşmadığını, buna rağmen mahkemece tebligatın geçerli olduğunun kabul edildiğini, sözleşmenin kanun ve yönetmeliklere aykırı olamayacağını, bu nedenle müvekkili şirketin dosyada yer alan sözleşmeye göre adres değişikliğini bildirmemesi nedeniyle davacı tarafından gönderilen tebligatın tebliğ edilmiş sayılması mevzuata ve usule aykırı olduğunu, Tebligat Kanun’unun madde 10. Maddesine gereğince tebligatın, muhatabın bilinen en son adresine yapılacağını, adreste bulunamayan muhatap tüzel kişi için tebligatın yapılmış sayılması için TK’nın35.maddesine göre ihtarnamenin tekrar gönderilmesi gerektiğini, ancak davacı tarafından tekrar tebligat gönderilmediğini, bu durumda kat ihtarının davalı borçlu şirkete usulüne uygun şekilde tebliğ edildiğinin kabul edilemeyeceğini; TBK’daki düzenlemeler gereğince kefilin, alacaklı tarafından takip edilebilmesi için asıl borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerektiğini, davalı şirkete ihtarnamenin ulaşmaması karşısında kanunda düzenlenen seçeneklerin tüketildiğinden bahisle davacının, kefillere yönelemeyeceğini, bu kapsamda borçlu şirkete ihtar tebliğ edilerek gerekli süre tanınmadan alacağın tamamının muaccel olmayacağı açık olmasına rağmen davanın kabulünün hatalı olduğunu; takibin asıl borçlunun yanında kefillere yöneltilmesinin hatalı olduğunu, zira öncelikle asıl borçluya takip yapılarak, takibin semeresiz kalması halinde kefiller yönünden takip yapılması gerektiğini, borçlu şirkete temerrüt ihtarı tebliğ edilmediğinden temerrüt oluşmamasının yanında yıllık %18 oranında temerrüt faizi yerine daha yüksek faiz uygulanmasının hatalı olduğunu, imzalanan sözleşmeler kapsamında borçlular tarafından ödemelerin tam ve zamanında yapıldığını, mahkemece uygulanan faiz oranlarının kabulünün mümkün olmadığını, uygulanan faizin kanuna ve hukukun genel ilkelerine aykırı olduğunu, itirazda belirtildiği üzere müvekkilinin borcunun bulunmadığını, davanın kısmın kabulüne rağmen alacağın likit olduğundan bahisle icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili ve davalılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355.maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalılar vekilinin istinaf kanun yoluna yaptığı başvurudan feragate ilişkin 17.01.2020 tarihinde dilekçe sunduğu, vekalette davadan feragat yetkisi bulunmasına rağmen kanun yolundan feragat yetkisinin bulunmadığı, kanun yolundan feragat yetkisi bulunan vekaletin arada geçen sürede sunulmaması nedeniyle istinaf başvurusu esastan incelenmiştir.İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davacı tarafından ticari kredi sözleşmeleri kapsamında, davalı şirkete kullandırılan ticari kredi kartı, kredili mevduat hesabı ve cari hesap kredi borçlarının tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi sonucu takibin durduğu, itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.Davacı banka ile davalı şirket arasında düzenlenen 20.05.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine, davalı gerçek kişilerin kefil sıfatıyla sözleşmenin tarafı oldukları, sözleşmede davalıların sorumlu olduğu kefalet miktarının el yazısı ile yazılmak suretiyle belirlendiği ve kefaletin geçerli şekilde kurulduğu anlaşılmıştır. Bu sözleşmeden başka düzenlenen Busines kart sözleşmesinde de davalı gerçek kişilerin geçerli kefaletinin bulunduğu sabittir. Esasen, kefaletin geçersiz olduğuna ilişkin bir istinaf nedeni de bulunmamaktadır.Genel kredi sözleşmesi ile kredi kartı sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine, davacı banka tarafından keşide edilen Sarıyer ….Noterliğinin 04.07.2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarıyla hesap özeti gönderilerek ödenmesi istenmiştir. İhtar, davalı şirketin sözleşmede belirlenen adresine gönderilmiş, muhatabın taşınması nedeniyle tebliğ edilememiştir. İhtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine keşide edilen aynı noterliği 01.08.2014 tarihli kat ihtarıyla, asıl borçlu ve kefillerin kat ihtarına konu borcu 7 gün içinde ödemesi istenmiştir. Kat ihtarının, davalı borçlu şirketin sözleşmedeki adresinde, muhatabın taşınması nedeniyle tebliğ edilmediği, kefillere ise 11.08.2014 tarihinde tebliğ edildiği ve kefiller yönünden, kat ihtarında verilen sürenin sonunda temerrüttün gerçekleştiği anlaşılmıştır.Kural olarak, kefil, kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından mesuldür. Kefil asıl borçlunun, asıl borcu ile temerrüt faizi borcundan kefalet limiti kadar sorumludur. Ancak kendi temerrüdü oluştu ise bu aşamadan sonra limit ile sınırlı olmaksızın kendi sorumluluğu başlar. Kefil, takipten önce temerrüde düşürülmemişse hesap kat tarihinden takip tarihine kadar işleyen akdi faizden limiti dahilinde sorumlu olur.Temerrüt için hesap kat ihtarının kefile tebliği şarttır. Asıl borçlu yönünden sözleşmede belirlenen adrese tebligat çıkartılması ve tebliğ edilememesi halinde de temerrüdün gerçekleşeceğine ilişkin hüküm konulmuş olması halinde İİK’nın 68/b maddesi uyarınca, asıl borçlu yönünden temerrüt oluşur ise de bu hükmün kefil yönünden uygulanması mümkün değildir. Bu kapsamda, genel kredi sözleşmesinin 12.maddesinde, şirketin bildirilen adresinin kanuni adresi olduğu, bu yere gönderilen tebligatın geçerli bir tebligatın tüm hüküm ve sonuçlarını doğuracağının kararlaştırılması karşısında, davalı şirketin sözleşmede belirtilen adresine yapılan tebligatın geçerli olduğu anlaşılmış, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf nedeninin yerinde olmadığı sunucuna varılmıştır.Davaya konu alacağa dayanak sözleşme ”genel kredi sözleşmesi” başlıklı olup, kullandırılan krediler de ticari niteliktedir. 6098 Sayılı TBK’ nın 120.maddesinde temerrüt faizi yönünden bir sınırlama getirilmiştir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 7.maddesinde ise TBK’nın 120.madde hükmünün görülmekte olan davalarda uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bununla birlikte 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 8/1.maddesinde, ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği hükme bağlanmış, aynı maddenin 3.fıkrasında ise tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler saklı tutulmuş, başkaca bir istisna getirilmemiştir. 6102 sayılı TTK’nın 9.maddesinde ticari işlerde kanuni anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup bu hali ile 6098 sayılı TBK’nın 88 ve 120.maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanmayacağının kabulü gerektiğinden sözleşmede belirtilen oranda akdi ve temerrüt faizi talep edilebilecek olmakla, davalıların bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir.Davalı kefillerin, davalı asıl kredi borçlusu şirketin kullandığı kredilere müteselsil kefil olduğu, hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda ayrıntıları gösterildiği surette, taraflar arısında imzalanın sözleşme hükümleri ve bankacılık mevzuatı uyarınca kredi faiz düzenlemeleri kapsamında uygulanan akdi ve temerrüt faiz oranları yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalının uygulanan faiz oranının fahiş olduğu yöndeki istinaf nedeni de yerinde değildir.Sözleşmenin ticari kredi sözleşmesi niteliğinde olması ve davalı gerçek kişilerin sözleşmenin müşterek borçlusu ve müteselsil kefili olması karşısında, davacının öncelikle asıl borçluyu takip etmesi ve takipte sonuç alınmaması halinde kefillere başvurmasına gerek bulunmamaktadır. Davacının, müteselsil kefillere karşı, asıl borçlu ile birlikte kat ihtarından sonuç alınmaması üzerine takip başlatmasında, bilirkişilerce yapılan hesapta, borçlularca yapılan ödemelerin dikkate alınarak temerrüt tarihine kadar akdi faiz, bu tarihten itibaren temerrüt faizi uygulanmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davalıların bu yöne ilişkin istinaf nedeni de yerinde değildir. İİK’nın 67.maddesi uyarınca, kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın likit (belirlenebilir) olduğu dikkate alınarak, kabul edilen miktar üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde isabetsizlik bulanmamaktadır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının ve gerekçesinin usul ve yasaya uygun olduğu, ileri sürülen istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı, karar ve gerekçesinde kamu düzenine aykırı bir yön bulunmadığı kanaatine varıldığından, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalılar tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3- 8.488.515,6 TL bakiye istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaldına,4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olarak karar verildi. 03.12.2020