Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1890 E. 2022/219 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1890
KARAR NO: 2022/219
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/05/2019
NUMARASI: 2015/279 E. – 2019/654 K.
DAVANIN KONUSU:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının, 22.07.2014 ve 07.08.2014 tarihlerinde müvekkilinden iki adet kırıcı satın aldığını, her iki aracın gerekli kurulumu yapılarak eksiksiz şekilde teslim edildiğini, makinelerin kullanımı hakkında davalı şirket çalışanlarına tanıtım, çalışma, emniyet talimatları, operatör için arıza tespiti, çalıştırma öncesi kontrol, bakım talimatları ile ilgili eğitim verildiğini, makine ile birlikte yedek parça, bakım onarım, operatör ve teknik el kitabının da teslim edildiğini, montajının tamamlanarak çalışma performanslarının kontrol edildiğinin 22.07.2014 tarihli formda açıkça görüldüğünü, kullanım kılavuzunun girişindeki bilgilere göre, makinanın her çalışmasından önce üzerindeki cıvataların ve somunların sıklığının kontrol edilerek gevşeyenlerin sıkılmasının gerektiği, gevşemeden dolayı ortaya çıkacak hasar ve arızanın garanti kapsamında olmadığı, ayrıca nelerin garanti kapsamına girmeyeceğinin belirtildiğini, kullanım kılavuzuna aykırı şekilde kullanılan araçların arızalandığını ve müvekkilinin servis hizmeti verdiğini, her bir servis hizmeti ve değişen parça için servis iş formunun düzenlendiğini ve servis formlarının taraflarca imzalandığını, düzenlenen servis formlarını ve 07.04.2015 tarihli 12.460,80 TL tutarlı, 07.04.2015 tarihli 1.181,18 TL tutarlı, 07.04.2015 tarihli 6.301,20 TL tutarlı, 07.04.2015 tarihli 15.080,40 TL tutarlı, 07.04.2015 tarihli 1.181,18 TL tutarlı, 07.04.2015 tarihli 6.301,20 TL tutarlı faturaların düzenlenerek davalıya teslim edildiğini, toplam 42.505,96 TL alacağın ödenmemesi üzerine başlatılan takibin itiraz nedeniyle durduğunu, davalının servis hizmeti verilmesine itirazının bulunmadığını, makinelerin teslim edilen çalışma belgeleri ile bakım talimatlarına aykırı şekilde vibrasyonlu olarak çalıştırılması nedeniyle müvekkilinin, kullanıcı hatasından kaynaklanan arızaları gidermesi nedeniyle alacaklı olduğunu ileri sürerek, şimdilik 42.505,96 TL alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; sözleşme uyarınca iki adet kırıcının montajı yapılarak teslim edildiğini, ancak monte edilen kırıcının satım öncesi vaat edilen özellikleri taşımadığının tespit edildiğini, makinelerin kullanım talimatına uygun kullanılmasına rağmen belirtilen özellikleri taşımamaları nedeniyle arıza yaptığını, arızaların davacı tarafından garanti kapsamında giderilmesinin üstlenildiğini, davacı tarafından teslim alınıp garanti kapsamında parçaları değiştirilen iki makinenin halen çalıştırılamaması nedeniyle atıl halde beklediğini, garanti kapsamında yapılan onarım ve parça değiştirme ücretinin talep edilemeyeceğini, 17.08.2014 tarihli … nolu ve 15.08.2014 tarihli 307 nolu servis formundaki işlerin yapılmamasına rağmen bedelinin talep edildiğini, davacı tarafından satılan makinelerin arızalanması üzerine, müvekkilinin iş kaybına uğramaması için davacı tarafından gönderilen iki adet demo makinenin de geldikleri gün arıza yaptığını, dosyaya sunulan servis formlarının ve faturaların davacıya ait iki adet demo makinenin tamiri ile ilgili olduğunu, bu fatura ve servis formlarının müvekkilince satın alınan makinelere ait olduğunun davacı tarafından kanıtlanması gerektiğini, düzenlenen hiçbir servis formunun müvekkilince imzalanmadığını, satılan makinelerin çalışmaması üzerine davacı tarafından servise götürüldüğünü ve makinelerdeki parçaların sökülerek demo makineler takıldığını, bu makinelerin de çalışmaması üzerine satılan makinelerden sökülen parçalarla birlikte götürüldüğünü, müvekkilinin başka şirketlerden makine alarak işlerini yürüttüğünü, satılan makinelerin garanti kapsamında dahi onarılamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… taraflar arasında iki adet kırıcı makinesi satışına dair yazılı satış sözleşmesinin kurulduğu, sözleşme konusu malın eksiksiz olarak davalıya teslim edildiği, davacı tarafından söz konusu makinelere ilişkin teknik servis hizmeti verildiği, uyuşmazlığın verilen hizmetin garanti kapsamında değerlenderilip değerlendirilmeyeceği ve davacının söz konusu hizmet bedellerinin davalıdan talep edip edemeyeceği noktasında toplandığı, tarafların incelenen 2014-2015 yılları ticari defterlerinin sahipleri lehine delil vasfına haiz olduğu, davacının ticari defterlerine göre davalıdan dava tarihi itibariyle 42.505,96-TL alacaklı olduğu, söz konusu miktarın 8.507,64-TL’sinin 2014 yılından doğan alacak geri kalanın ise 2015 yılında düzenlenen faturalara ilişkin olduğu, davalının talimat mahkemesince incelenen ticari defterlerine istinaden ise 2014 yılı itibariyle davalının davacıya 6.902,84-TL borcunun bulunduğu, 2015 yılına ilişkin her hangi bir ticari ilişkinin bulunmadığının bildirildiği, tarafların 2014 yılı ticari defterlerindeki 1.604.80-TL farkın ise davalı şirketin davacının hesabına borç olarak kaydettiği 29/08/2014 tarihli aynı tutarlı iade açıklamalı faturadan kaynaklandığı, söz konusu faturanın davacının ticari defterlerinde yer almadığı ve bu faturanın davacıya teslim ve tebliğ edildiğine ilişkin bir delilin bulunmadığı, davalı çalışanlarının servis iş formlarının altına imza atmadıklarını savunmuş olsa da celp edilen SGK yazısı ile tarihler karşılaştırıldığında servis formalarının düzenlendiği tarihler arasında bu şahsın davalı şirketin çalışanı olduğu, teknik bilirkişi raporunda ise makinalardaki arızanın giderilmesi için yapılan faaliyetin garanti kapsamı içinde olduğunun belirtildiği, davalı, servis hizmeti bakımından taraflar arasında sözleşmenin bulunmadığını, davalıya verilen servis hizmetinin olmadığını savunmuş olsa da garanti kapsamında onarım hizmetinin verilmesine yönelik vekalet sözleşmesinin, TBK m. 502 ve 12 hükümlerince herhangi bir geçerlilik şekline tabi olmadığı, sözlü dahi yapılabilceği, dosya kapsamından onarım hizmetinin verildiği anlaşılmakla sözleşmenin geçerli olarak kurulduğu, bu durumda davacının, makinelerin arızasını garanti kapsamında giderme borcunun, vekalet sözleşmesinin uygulama alanını doğurduğu ve işgörme edimine ilişkin borcun bedelsiz olarak yerine getirilmesi gerektiği, zira davacının yaptığı işgörme faaliyeti satım sözleşmesinden doğan garanti yükümlülüğü kapsamında olduğundan davacıznz bir bedel talep edemeyeceği, somut olayda vekalet sözleşmesi uygulama alanı bulacağından malda ortaya çıkan gizli ayıbın uyuşmazlık yönünden etkisinin bulunmayacağı, satım sözleşmesi gereğince gizli ayıptan söz edilmeyeceğinden ayıba ilişkin TBK m. 219 vd. hükümleri uygulama alanı bulmayacağı; çünkü uyuşmazlığın satım sözleşmesinden doğan borçlardan kaynaklanmadığı anlaşıldığından garanti kapsamında davacının verdiği işgörme hizmetinin vekalet sözleşmesinde vekilin “bedelsiz” işgörmesi olduğu doğurması sebebiyle davacının davalıdan düzenlediği faturalara dair alacağının bulunmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın tamamen reddi kararının hatalı olduğunu, ilk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesine göre 2014 yılı itibariyle müvekkilinin davalıdan 8.507,64 TL alacağı bulunduğunun belirlendiğini, dava konusu olayda vekaletsiz işgörme hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, davalının, kullanım kılavuzuna uygun kullanıldığı halde, satışı yapılan kırıcıların, satım öncesi vaat edilen özellikleri taşımadığını, kullanım esnasında ayıpların ortaya çıktığı iddiasında bulunduğunu, bu nedenle uyuşmazlığa TTK ve TBK’nın ayıba ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiğini, müvekkilince satılan ürünlerin vibrasyonlu kırıcı olduğunu, davalının ise bu ürünlerin satım öncesi vaat edilen özellikleri taşımadığı iddiasında bulunduğunu, bu nedenle ayıp iddiasının TTK’nın 23 ve TBK’nın ayıp hükümleri doğrultusunda çözülmesi gerektiğini, ortada vekalet hükümlerinin uygulanması gerektirir bir durum bulunmadığını, davalının kırıcıları talimatlara uygun kullandığını kanıtlaması gerektiğini, bilirkişi incelemesinin bizzat kırıcılar üzerinde yapılmadığını, kırıcılar üzerinde inceleme yapılmadan düzenlenen raporun hükme esas alınamayacağını, dosyadaki evraklar üzerinden inceleme yapılması nedeniyle bilirkişi raporuna itiraz edildiğini ancak mahkemece itirazın değerlendirilmediğini, bu nedenle kırıcıların sunularak ayıpların kullanım hatasından mı yoksa üretim hatasından kaynaklanan gizli ayıp niteliğinde olduğunun belirlenmesi gerektiğini, davalının kırıcılar üzerinde yapılacak inceleme ile ispat edemediği gizli ayıp iddiasının soyut olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince emtia üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, bilirkişinin kırıcılar üzerinde inceleme yapılmaksızın olasılıklar üzerinden rapor düzenlediğini, ilk olasılıkta hidrolik yağının bulunmamasından ikinci ihtimalde ise gizli ayıp nedeniyle hidromotorun arıza yaptığının belirlendiğini, oysa makine üzerinde inceleme yapılarak arızanın neden kaynaklandığının kesin olarak belirlenmesi gerektiğini, makinelerin eksiksiz ve çalışır halde teslim edildiğinin mahkemece de kabul edildiğini, satılan emtianın özelliklerine göre mutlaka kullanım kılavuzuna göre kullanılması gerektiğini, ağır işlerde çalışan makinenin cıvatalarının belirlenen periyotlarda sıkılması gerektiğini, cıvataların sıkılmaması halinde gevşeyen parçaların arızaya neden olabileceğini, davalının bu makineleri kullanım kılavuzuna göre kullandığını kanıtlaması gerektiğini, sunulan servis formlarından arızaların kullanıcı hatasından kaynaklandığının açık olduğunu ve kullanıcı hatasından kaynaklanan arızalar nedeniyle verilen servis hizmetinden davalının sorumlu olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesi kapsamında davalıya satılıp teslim edilen iki adet kırıcı makinenin tamir ve parça değişimi için yapılan giderlerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında satım sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ve iki adet kırıcı makinenin davacı tarafından temin edilerek davalıya teslim edildiği sabittir.Davacı, sözleşme konusu emtiaların sözleşme, garanti belgesi, bakım talimatı ve verilen eğitimlere aykırı şekilde kullanıldığını, kullanıcı hatasından kaynaklanan arızaların müvekkilince giderilerek verilen servis ve yedek parça hizmeti bedellerinin davalı tarafından ödenmediğini ileri sürerek, bu bedellerin tahsilini talep etmiştir. Davalı ise teslim edilen emtianın sözleşme ve sözleşme öncesi belirtilen nitelikleri taşımadığını, arızanın garanti kapsamında giderilmeye çalışıldığını, ancak arızanın giderilmemesi üzerine satıcı tarafından iki adet demo makine teslim edildiğini, bu makinelerin de çalışmadığını, bunun üzerine satılan emtiadakı parçaların sökülerek demo makinelere takıldığını, düzenlenen faturaların ve servis formlarının demo makinesine yapılan işlemlere ilişkin olduğunu, demo makinelerin de çalışmaması üzerine, işlemin sürdürülmesi için başka şirketten makine alındığını savunmuştur. Uyuşmazlık, davacı tarafından satılıp teslim edilen emtiaların ayıplı olup olmadığı, emtialarda oluştuğu ileri sürülen hasarların kullanıcı hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, arıza kullanıcı hatasından kaynaklanmıyorsa garanti kapsamında giderilip giderilmediği noktasındadır. Dosya kapsamında bulunan garanti tescil formundan 22.07.2014 tarihinde bir adet emtianın çalışır şekilde teslim edildiği, emtiaların çalışmasına ilişkin belgelerin emtiayla birlikte teslim edildiği, makinelerdeki arıza nedeniyle çeşitli tarihlerde davacı tarafından servis hizmeti verildiği, buna ilişkin belge ve faturaların dosya içerisinde bulunduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince konusunda uzman bilirkişi kurulundan alınan 13.09.2018 tarihli raporun incelenmesinde; … model makineye ilişkin olarak hidromotor arızasının garanti kapsamında onarılması gerektiği, değiştirilen diğer parçaların da hidromotorun değiştirilmesi nedeniyle, garanti kapsamında olduğu; … model makineye ilişkin olarak mil ve iki adet takoz ile on adet cıvatanın garanti kapsamında değiştirildiği, bu ürünün de hidromotor üretiminden kaynaklı gizli ayıp nedeniyle garanti kapsamında değiştirilmesi gerektiği belirlenmiştir. Hükme esas alınan raporun 4. sayfasında, ayıpların yağ eksikliği veya hidromotorun üretiminden kaynaklı gizli ayıp nedeniyle arızalı olduğu, ancak her iki durumda da bu arızanın garanti belgesi kapsamında ücretsiz giderilmesi gerektiği belirlenmiştir. Davacı, satıma konu makinelerdeki arızaların kullanıcı hatasından kaynaklandığını kanıtlayamamış ve bu aşamadan sonra yeniden yapılacak bir bilirkişi incelemesiyle arızanın nedeninin belirlenmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Servis formlarında imzası bulunan kişinin davalı çalışanı olduğu ve bu hizmeti davacı tarafından davalıya verildiği sabittir. Uyuşmazlıkta çözülmesi gereken esas sorun, yukarıda belirtildiği üzere, davacı tarafından verilen tamir, bakım ve yedek parça hizmetinin garanti sözleşmesi kapsamında verilip verilmediği noktasındadır. Garanti sözleşmesi kapsamında yerine getirilen edim, niteliği itibariyle iş görme sözleşmesidir. İlk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesinde makinedeki ayıpların gizli ayıp niteliğinde olduğu, gizli ayıplı olan hidromotorun değiştirilmesi nedeniyle diğer parçaların da değiştirildiği belirlenmiştir. Rapordaki tespitlere göre, her iki ihtimalde de teslim süresi gözetildiğinde, onarım ve servis hizmetinin garanti kapsamında verildiği hususu, denetime elverişli bir şekilde teknik olarak tespit edilmiştir. Değiştirilen parçaların kullanıcı hatası nedeniyle arızalandığı somut olarak davacı tarafından ispat edilmemiştir. İlk derece mahkemesince uyuşmazlığın vekalet hükümlerine göre çözülmesinin sonuca etkisinin bulunmaktadır. TBK’nın 219. maddesi gereğince satıcı, satılanda hukuki veya ekonomik ayıplardan sorumludur. Bu durumda üretimden kaynaklı gizli ayıbı bulunan emtianın bakım ve onarımının garanti süresi içerisinde yapılmış olması nedeniyle, satıcının ayıptan sorumlu olduğu anlaşılmaktadır. Raporun 4. sayfasındaki açıklamalara göre her iki ihtimalde de arızanın kullanıcı hatasından kaynaklanmamasına göre, yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Diğer yandan, davacı vekili servis ve yedek parça hizmetine ilişkin dava dilekçesinde tarih ve miktarı yazılı olan altı adet 42.505,96 TL bedelli fatura borcunun tahsilini istemiştir. Anılan faturalara konu borcun garanti kapsamında verilen hizmete ilişkin olduğu anlaşılmıştır. 2014 yılı sonuna ilişkin davalının cari hesap borcunun ise bu davaya konu edilmediğinden, mahkemece dava konusu edilmeyen borcun tahsiline karar verilemeyeceği değerlendirilmiş ve davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.24.02.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.