Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1874 E. 2022/307 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1874
KARAR NO: 2022/307
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/05/2019
NUMARASI: 2016/1023 E. – 2019/580 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Kara Taşımacılığı Kaynaklı)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı … Tic. A.Ş.’ne sattığı emtianın alıcıya nakliyesi için davalı … (… Yağ ve Nakliye) ile anlaştığını, 18 ton emtianın anılan davalıya ait çekici ve dorseye sevk irsaliyesi ile birlikte 26.04.2016 tarihinde yüklendiğini, aracın sürücüsü davalı …’ın karayolları tarafından yapılan yol çalışmasını dikkatsizliği ve kusuru nedeniyle fark etmeyerek ani direksiyon kırması sonucu yüklü aracın savrularak, yüklenen PVC tabakaların bir kısmının yola düşerek kullanılamaz hale geldiğini, kazanın bildirilmesi üzerine müvekkilinin çalışanı tarafından hasarın tutanakla belirlendiğini, emtianın hasarı tespit edildikten sonra başka bir araçla müvekkiline ait tesise getirildiğini, hasarlı emtianın kaldırılması ve nakliyesi için müvekkilince 1.375,00 TL masraf yapıldığını, kaza sonucu kullanılamaz hale gelen emtia bedelinin 29.963,35 TL olduğunu ileri sürerek, 31.338,35 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; davacı tarafça bugüne kadar müvekkillerine yöneltilmiş bir tazminat talebi bulunmadığını, müvekkillerinin temerrüde düşürülmediğinden faiz talebinin haksız olduğunu, taraflar arasında taşıma sözlemesi bulunduğunu, kazanın karayolları görevlilerinin yeterli güvenlik ve uyarı tedbirleri almamasından kaynaklandığını, sürücünün daha ciddi ve ölümlü kazayı önlemek için yaptığı manevra sonucu kazanın oluştuğunu, olay tarihinden sonra davacının herhangi bir kusur tespiti yaptırmaması nedeniyle müvekkilinin hukuki durumunun ağırşalmasına neden olduğunu, karayolları görevlilerinin o anki çalışma şartlarını, güvenlik ve uyarı tedbirlerini değiştirebileceğini, kaza anındaki tedbir ve uyarı durumunun kazanın asli nedeni olduğunu, yükün gönderen tarafından yüklendiğini ve normal koşullarda aracın devrilmeden yükün kaymaması gerektiğini, yükün usulüne uygun şekilde araca yüklenmediğini, aracın hafif savrulmasında dahi yükün bozularak hasar görmesinin de yükleme ve istiflemede kusur olduğunu gösterdiğini, davacı temsilcisi ile sürücü tarafından tutulan tutanağa göre, yola savrulan emtianın toplanmış olduğunu ve gerektiğinde hasar tespitinin tutanakla yapılacağının belirtilmesine karşın bugüne kadar taraflarca veya davacı tarafından usulüne uygun yapılmış bir tespit bulunmadığını, buna rağmen tamamen davacının soyut beyanları ile yükün bir kısmının tam zayi olduğunun kabul edilemeyeceğini, kazanın oluşum şekli ve emtianın mahiyeti itibariyle taşınan emtianın tam olarak hasarlanarak zayi olduğununa ilişkin davacı talebinin yersiz olduğunu, taşınan emtianın nitelik itibariyle düşme veya savrulma sonucu tam ziya niteliğinde hasarlanması mümkün olmadığını, düşen emtiada kısmi ziya oluşsa bile, aracın üstünde kalan ve kayma sonucu sadece sandık istifleri bozulan malların kısmi veya tam ziyaa uğramasının mümkün olmadığını, yük hasarının kasko poliçesi kapsamında olmasına rağmen kazadan sonra hasar ihbarı yapılmaması nedeniyle sigortaya başvurulamadığını, davanın sigorta şirketi ve Karayolları Genel Müdürlüğü’ne ihbarı gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…dava, taşımaya dayalı rucuen tazminat istemine ilişkin olup, davacının, PVC emtiasının Lüleburgaz’dan İstanbul’a taşınması işinin davalı tarafından yapıldığı, taşıma esnasında araç içinde devrilip hasar gördüğü hususları uyuşmazlık konusu olmadığı, taraflar arasındaki çekişmenin, meydana gelen zarardan davalının sorumlu olup olmayacağı noktasında toplandığı, TTK’ nun 781.maddesi uyarınca taşıyıcı, kural olarak eşyanın kendisine teslim edildiği tarihden gönderilene teslim olunduğu tarihe kadar geçen süre içinde meydana gelen kayıp ve hasardan sorumlu olduğu, ancak, kayıp veya hasarın, anılan maddede sayılan nedenlerden birinden kaynaklandığını ispat etmesi halinde de bu sorumluluktan kurtulması mümkün olduğu, açıklanan nedenlerden birinin de hasarın, gönderen veya gönderilenin fiilinden yahut verdikleri emir ve talimatın istifleme hatasından kaynaklanmış ise kural olarak taşıyıcının sorumluluğunun olmayacağı, ancak, taşıyıcının, taşımayı sağlam ve eksiksiz yapması bakımından yükleme ve istiflemeye nezaret yükümlülüğü bulunduğu, bu yükümlülüğün ihlali, taşıyıcının müterafik kusurunu oluşturduğu görülmektedir. Öte yandan, taşınan emtiada hasar meydana geldiğinde tazminatın nasıl tespit edileceği TTK’ nun 785. maddesinde hükme bağlanmıştır. Sevk irsaliyesi ile nakliyatçi firma sorumluluğunda nakledilirken tek taraflı trafik kazası sonucu expertiz tarafından belirlenen şekilde araç içerisindeki malzemenin zarar gördüğü, malzemenin hurda değerinin düşülmesi neticesinde 31.752,85 TL zarar hesaplandığı, kazanın tek taraflı olarak gerçekleştiği, bu nedenle araç sürücüsünün tam kusurlu bulunduğu değerlendirilmiş, ekspertiz raporunda belirtilen hasar miktarının kadri maruf ve yerinde bulunduğu, hurda değerinin de uygun görüldüğü, hasarın, yükleme işi davacıya ait olsa bile nakliyeyi yapan davalı taşıyıcının, yol şartları, iklim şartları, ulaşım süresini en iyi bilen kişi konumunda olup, istif ve ambalajın, emtiayı yerine sağlam olarak ulaştırma mükellefiyeti nedeniyle doğru yapılıp yapılmadığını kontrol etme, gözetme, yanlış istif ve ambalaj olması halinde bunu göndericiye bildirmekle yükümlü olup, bu bildirimi yapmasına rağmen gönderici aksine davranıyor ise, CMR’ye bunu şerh düşmek suretiyle ancak sorumluluktan kurtulabileceği, davalı taşıyıcının bu şekilde CMR’ye düştüğü bir şerh bulunmamasına rağmen, istif ve ambalaj gözetim yükümlülüğü nedeniyle doğru istif ve ambalaj yapılmamasından kaynaklı hasarlarda müterafik kusurlu sayılması gerektiği, yerleşik Yargıtay uygulamaları, bilirkişi raporundaki hususlar dikkate alınarak nakliyeciye yüklenen müterafik kusur oranının mahkememiz kanaatine göre de %50 olduğundan bu oranının kabul edildiği, davalı taşıyıcıya emtianın hasarlanmasında kasti, tamamen sorumlu kılacak bir kusur izafe edilemediğinden, taşıyıcının ancak bu müterafik kusur oranında sorumlu olduğu, yapılan hesaplamada davalı taşıyıcının 15.669,18 TL’nin davalı … yönünden dava tarihinden davalı … yönünden kaza tarihi olan 27/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 15.669,18 TL’nin davalı … yönünden dava tarihinden, davalı … yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alına rapora yönelik itirazlarının giderilmeden karar verildiğini, raporda ambalajlama görevinin gönderene ait olduğu, sandıkların ambalajlandığı, yüklemenin davacı tarafından yapıldığı, istifleme ve sabitlemenin gereği gibi yapılmadığı, davalının da gerekli önlemleri almadan yolculuğa başladığı, gerekli uyarıların yapmadığı ve tarafların müterafik kusurunun bulunduğunun belirlendiğini, ancak davalının taşıma konusunda uzman olması nedeniyle gözetim yükümlülüğünün daha da ağır olduğunu, yükleme ve istifleme işinde bir kusur bulunmadığını, aksi olsa dahi işin uzmanı olan davalının yükleme konusundaki eksiklikleri bildirmemesi nedeniyle meydana gelen tüm zararlardan sorumlu olduğunu, sürücünün kazanın oluşumunda kusurlu olduğunu, motorlu araç sürücünün yolda çalışma olabileceği ihtimalini değerlendirilerek aracı sevk ve idare etmesi gerektiğini, bilirkişi raporunun bu hususu gözetilmeden sürücünün haksız fiilinin kanıtlanması halinde sorumlu olduğuna ilişkin tespitinin yersiz olduğunu ve tedbirsiz şekilde arıcı sevk eden davalı sürücünün tüm zarardan sorumlu olduğunu, raporda emtianın tüm bedelinin talepten fazla olduğunun belirlendiğini, buna rağmen müterafik kusur açıklamasıyla talebin yarısına itiraza rağmen hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, yurt içi eşya taşıma sırasında hasara uğrayan eşya bedelinin taşıyandan ve araç sürücüsünden tahsili istemiyle açılmış bir tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, davacıya ait emtianın yurt içinde taşınmasına ilşkin taşıma sözleşmesi bulunmaktadır. Davacıya ait emtia, davalı taşıyıcı …’ye ait araca yüklenmiş, diğer davalı sürücünün sevk ve idaresindeki aracın tek taraflı kazası sonucu bir kısım emtianın hasarlandığı anlaşılmıştır. TTK’nın 875. maddesi gereğince taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur. Zararın oluşmasına, gönderenin veya gönderilenin bir davranışı ya da eşyanın özel bir sebep olmuşsa, tazminat borcunun doğmasında veya kapsamının belirlenmesinde, bu olguların ne ölçüde etkili olduğu dikkate alınır düzenlemesi bulunmaktadır. Aynı Kanun’un 876. maddesi gereğince ziya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur. Somut olayda, hasarın taşıyıcının kaçınamayacağı bir nedenden kaynaklanmadığı, bu nedenle taşıyıcının kural olarak sorumlu olduğu kabul edilmiştir. TTK’nın 863. maddesi gereğince sözleşmeden, durumun gereğinden veya ticari teamülden aksi anlaşılmadıkça; gönderen, eşyayı taşıma güvenliğine uygun biçimde araca koyarak, istifleyerek, bağlayarak, sabitleyerek yüklemek ve aynı şekilde boşaltmak zorundadır. Taşıyıcı, ayrıca yüklemenin işletme güvenliğine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür. İlk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesinde; yüklemenin gönderen tarafından yapıldığı, emtianın yol ve yükün özelliklerine uygun şekilde yüklenerek sabitlenmediği bu nedenle, gönderen ve taşıyanın oluşan hasardan müterafik kusuru olduğu belirlenmiştir. Denetime elverişli bilirkişi raporuyla tarafların kusur oranı belirlenmiş olup, belirlenen oranlar yükün özellikleri ve dosya kapsamına uygundur. İfa yardımcısı olan sürücünün, sorumluluğu haksız fiil şartlarına tabi olup, anılan davalıca istinaf başvurusunda bulunulmadığından bu husus incelenmemiş ve sürücünün ifa yardımcısı olarak taşıyandan fazla bir sorumluluğa sahip olamayacağı, mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinin yeterli olduğu, rapora yönelik itirazların yasa hükmüne uygun şekilde gerekçede karşılandığı, sorumluluğun esasen hukuki bir değerlendirmeye ilişkin olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17.03.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.