Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1870 E. 2022/315 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1870
KARAR NO: 2022/315
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2019
NUMARASI: 2016/787 E. – 2019/553 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkil ile davalı … Ltd.Şti. arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerine istinaden davalıya çek taahhüt kredisi, taksitli ticari kredi, teminat mektupları kredileri kullandırıldığını, anılan sözleşmeyi diğer davalı …’ın müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine 02.03.2016 tarihinde hesabın kat edilerek borçlulara ihtarname gönderildiğini ve alacağın kat tarihi itibariyle muaccel hale getirildiğini, borcun ödenmemesi üzerine, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 312.872,20 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, davalıların takibe yaptığı itirazın iptaline,, takibin devamına, alacağın %20 oranında icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; İİK’nın 45. maddesinde rehinle temin edilmiş bir alacağın borçulusu iflasa tabi borçlulardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğini, ancak rehin tutarının borcu ödemeye yetmez ise alacaklının kalan alacağını haciz ve iflas yoluyla takip edebileceğinin düzenlendiğini, buna göre alacakla ilgili öncelikle rehin ve ipotek var ise rehin ve ipoteği paraya çevrilmesinin yasal zorunluluk olduğunu, müvekkili şirket tarafından kredi borçlarının teminatı olarak 500.000,00 TL bedelli ipotek verildiğini, davacının ise 312.872,20 TL alacak için ilamsız icra takibi yaptığını, 500.000,00 TL ipotek limitli taşınmazın alacağı karşılar miktarda olduğunu, davacının ipotekli taşınmazın alacağı karşılamayacağını iddia ettiğini, ancak bunun taşınmazın icra müdürlüğünce satışından sonra ortaya çıkacak bir durum olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı banka tarafından davalı şirket aleyhine genel kredi sözleşmesine istinaden yapılan icra takibine itirazın iptali talep edilmiş ise de; davalı şirketin borcunun teminatı olarak ipotek verildiği, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığı, takibin devam ettiği, ipotek bedelinin 500.000 TL olduğu, davacı tarafından ilamsız icra takibi ile talep edilen alacak miktarının toplam 312.872 TL olduğu ve ipotek bedelinin altında olduğu, İİK’nın 45.maddesi gereğince rehin ile temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklının yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceği, ancak rehin tutarının borcu ödemeye yetmez ise alacaklının kalan alacağının tahsili için iflas veya haciz yolu ile takip yapabileceği hükmü göz önüne alındığında davalı şirket için ilamsız icra takibi yapılmasının yerinde olmadığı, her ne kadar davacı banka tarafından taşınmazın ipotek bedelinin 500.000 TL olsada daha düşük bir değerde satışının yapılacağı, ileri sürülerek ilamsız icra takibi yapılmasının yerinde olduğu iddia edilmiş ise de; ipotekli taşınmazın satışının halen yapılmadığı ve kaç paraya satılacağının henüz belli olmadığı, borcu karşılamaya yetip yetmeyeceğinin taşınmazın satımından sonra belli olacağı, bu aşamada davalı şirket için ilamsız icra takibi yapılmasının yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davalı şirket hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. Davalılar vekili tarafından her ne kadar davalı … için de İİK’nın 45. maddesi gereğince ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip sonuçlanmadan ilamsız icra takibi yapılmayacağı ileri sürülmüş ise de; davalı …’ın genel kredi sözleşmesinde kefil olarak yer aldığı ve ipotek resmi senetinde, ipoteğin sadece davalı şirketin borcuna teminat olarak verildiği, …’ın borcuna teminat olarak verildiğinin belirtilmediği hususu ile TBK’nın 586.maddesindeki ‘kefil müteselsil kefil sıfatı ile veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girmeyi kabul etmiş ise; alacaklı borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir ancak bunun için borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde bulunması gerekir’ düzenlemesi göz önüne alındığında, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalı … yönünden ilamsız icra takibi yapılabileceği, genel kredi sözleşmesi, icra dosyası ve bilirkişi ek raporuna göre davacı bankanın davalı kefil …’dan 288.517.61 TL asıl alacak, 5,807,56 TL işlemiş faiz, 290.08 TL %5 gider vergisi, 645.89 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 295.261,44 TL alacağı bulunduğu, bir adet çek depo bedeli 1.290 TL’nin faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmek suretiyle takip yapabileceği, davalı …’ın bu miktar borç için yaptığı itirazın yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak bu davalı hakkındaki davanın kısmen kabulüne ve alacak likit olduğundan …” gerekçesiyle; davalı … Ltd.Şti. hakkındaki davanın reddine, davalı … hakkındaki davanın kısmen kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak üzere İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 288.517,61 TL asıl alacak, 5.807,56 işlemiş faiz, 290,38 TL BSMV, 645,89 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 295.261,44 TL alacak için davalının itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren % 24,48 oranında akdi temerrüt faizi ve faizin gider vergisi uygulanmasına, 1.290 TL’nin davacı bankada açılacak faiz getirmeyen bir hesaba depo edilmek suretiyle takibin devamına, alacağın %20’si oranında hesaplanan 59.052,29 TL icra inkar tazminatının davalı …’dan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece davalı şirket açısından davanın reddine, davalı … hakkında verilen kısmen kabule ilişkin verilen hükmün hatalı olduğunu, davalı şirket yönünden, genel kredi sözleşmesi ile borçluya kredi kullandırıldığını, diğer borçlunun kefil olduğunu, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek borcun ödenmesinin talep edildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine başlatılan takibe yönelik itirazın iptalinin istenildiğini, ilamsız takibin yanı sıra tahsilde tekerrür olmamak üzere ipotekli taşınmazın satışı için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi başlatıldığını, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile borçluya karşı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi ile birlikte genel haciz yolu ile ilamsız icra takibi başlatılmasında bir usulsüzlük bulunmadığının bir çok Yargıtay kararında kabul edildiğini, mahkemece ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin akıbeti araştırılmadan karar vermesinin hatalı olduğunu, takip sonucu Uşak … İcra Müdürlüğünün … Talimat dosyası ile 13.04.2018 tarihinde gayrimenkulün ihalesi gerçekleştirildiğini ve taşınmazın 240.001,00 TL’ye alacağa mahsuben müvekkili bankaya ihale edildiğini, ipotek dosyasındaki kapak hesabının ise 13.04.2018 satış tarihi itibariyle 984.169,70 TL olduğunu ve bu miktarın banka alacağını karşılamaya yeterli olmadığını, borçlu tarafından açılan ihalenin feshi davasının reddedilerek kesinleştiğini, buna rağmen 500.000,00 TL ipotek bedelinin müvekkili banka alacağını karşıladığı gerekçesi ile şirket yönünden davanın reddine ilişkin hükmün hatalı olduğunu, 240.001,00 TL’ye satıştan tahsil harcı ve cezaevi harcı düşüldüğünde 201.296,26 TL müvekkil banka tarafından tahsilat yapıldığını, kapak hesabına göre ipoteğin müvekkilinin alacağını karşılamadığı ve bu nedenle ilamsız icra takibinin yerinde olduğunun açıkça anlaşıldığını, mahkemece ihale dosyası incelenmeksizin verilen kararın hatalı olduğunu; davalı … yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, temerrüt faizinin %100 olması gerekirken %24,48 olarak kabul edildiğini, sözleşmenin 2.2.maddesinde “… Müşteri, Muaccel olan veya muaccel sayılan kredi borcuna temerrüt faizi uygulanacağını, temerrüt faizinin ise sözleşmede farklı bir oran belirtilmediği sürece, kredi borcunun muaccel olduğu tarihte cari olan bankanın TCMB’na uygulayacağının bildirdiği en yüksek kredi faiz oranına bu oranın yüzde yüzünün ilavesiyle bulunacak oran” üzerinden hesaplanacak oran olduğunu kabul ve taahhüt eder…” hükmü bulunduğunu, bu hüküm uyarınca temerrüt faizinin bankanın TCMB’na uygulayacağını bildirdiği en yüksek kredi faiz oranına bu oranın yüzde yüzünün ilavesiyle bulunacak oran olacağının taraflarca kabul edildiğini, buna rağmen faiz oranın daha düşük olarak belirlenmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda hesap kat ihtarında davacı banka tarafından kullandırılan ihtiyaç kredisi bilgilerinde akdi faiz oranının yıllık %12,24 olarak bildirilmiş olması nedeniyle temerrüt faizinin de yüzde yüz fazlası olan %24,48 olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirlendiğini, ancak sözleşmede uygulanacak olan temerrüt faizi, akdi faiz oranına yüzde yüzünün eklenmesi ile elde edilecek olan oran olarak belirlendiğini, bankaca Merkez Bankasına bildirilen en yüksek faiz oranının %50 olması nedeniyle temerrüt faiz oranının %100 olarak kabul edilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın her iki davalı yönünden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan banka alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Genel kredi sözleşmesinin incelenmesinde; asıl borçlunun … Ltd. Şti. olduğu, 1.500.000,00 TL limitli kredinin sözleşmeye konu edildiği, sözleşmenin tarihinin 25.06.2013 olduğu, …’ın 1.500.000,00 TL limitle, krediyi teminen müteselsil kefil olduğu anlaşılmaktadır.Dosya içerisinde bulunan Kahramanmaraş …Noterliğine ait 02.03.2016 tarihli ihtarnamenin incelenmesinde, keşidecisinin …, muhataplarının borçlu şirket ve kefil olduğu, ihtarnamenin konusunun ihtiyaç kredisinden kaynaklanan 58.517,61 TL nakdi alacak ile ihtar ekinde bulunan gayri nakdi kredilere ilişkin 231.290,00 TL banka alacağının bulunduğunun bildirildiği, borcun akdi faiz oranının % 12,24 TL, temerrüt faizi oranının % 100 olduğunun bildirildiği, alacağın ihtarnamenin tebliğinden itibaren 24 saat içerisinde ödenmesi talep edilmiştir. Dosya kapsamında bulunan ipotek akit tablosunun incelenmesinde … tarafından şirket borcunu teminin 500.000,00 TL limitli üst sınır ipoteği kurulduğu, ipoteğin asıl borçlunun borcu için verildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından 17.03.2016 tarihinde asıl borçlu ve ipotek veren aleyhine 297.932,53 TL nakdi ve gayri nakdi alacağın tahsili amacıyla İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çervilmesi yoluyla takip başlatıldığı belirlenmiştir. Aynı borç nedeniyle 312.872,20 TL’nin tahsilde tekerrür olmamak üzere tahsili amacıyla İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, borçlu ve kefil yönünden ilamsız takip başlatılmış, süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi sonucu takibin durduğu, itiraz ve eldeki davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır. İİK’nın 45/1.maddesinde, “Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Ancak rehin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas ve haciz yoluyla takip edebilir” düzenlemesi bulunmaktadır. Somut olayda, asıl borçlu tarafından verilen ipoteğin 500.000 TL olduğu bu takip itibariyle asıl borçlunun ipotek tutarını aşan bir borcunun bulunmadığı, bu nedenle asıl borçlu yönünden yapılan takibin İİK’nın 45.maddesine aykırı olduğu, ipotekle tahsil edilmeyen bir borcun bulunması halinde geçici veya kesin rehin açığı belgesi alınarak takibe devam edebileceği anlaşmış, ilk derece mahkemesinin asıl borçluya yönelik karar ve gerekçesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. İİK’nın 45 ve TBK’nın 586. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, tahsilde tekerrür olmamak üzere somut olayda kefil yönünden ipotek miktarını aşan borç yönünden takip başlatılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinin 22. maddesinde, “Müşteri, muaccel olan veya muaccel sayılan kredi borcuna temerrüt faizi uygulanacağını, temerrüt faizinin ise sözleşmede farklı bir oran belirtilmediği sürece, kredi borcunun muaccel olduğu tarihte cari olan bankanın TCMB’na uygulayacağını bildirdiği en yüksek faiz oranına ve bu oranın % 100 ‘ünün ilavesiyle bulunacak oran üzerinden hesaplanacak oran olduğunu…” kabul edeceğine dair düzenleme bulunmaktadır. Davacı vekili bilirkişi raporuna yönelik itirazında; bankaca 27.03.2014 tarihinde TCMB’ye % 50 faiz oranı uygulanacağını bildirildiğini ileri sürmüş buna ilişkin belgeyi sunmuştur. Bilirkişi tarafından banka kayıtları üzerinde yapılan incelemede, bankaca bildirilen bu faiz oranının uygulandığı tespit edilmemiştir. Bankaca, bu oranın fiilen uygulandığına ilişkin herhangi bir kanıt da sunulmamıştır. Sözleşmede düzenlenen hükmün (faiz oranının) belirsiz nitelikte oluşu ve bu oranın bankaca uygulandığının kanıtlanmaması nedeniyle ihtarnamede belirtilen akdi faizin iki katı oranında temerrüt faizi uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiş ve tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.03.2022 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.