Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1863 E. 2022/363 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1863
KARAR NO: 2022/363
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/06/2019
NUMARASI: 2018/727 E. – 2019/702 K.
BİRLEŞEN DAVADA
DAVANIN KONUSU: CEZA KOŞULU ALACAĞI (İşçinin Rekabet Yasağı)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı, asıl ve birleşen davada davalılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl ve birleşen davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin taşımacılık ve lojistik sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı …’in 01.11.2011 ile 30.09.2013 tarihleri arasında, davalı …’ın ise 09.01.2008 ile 29.07.2013 tarihleri arasında müvekkili şirkette operasyon sorumlusu olarak çalıştıklarını, bu pozisyonda taşıma işlerinin yürütülmesinde sorumluluk alarak bir çok müşteri ile birebir iletişim kurduklarını, müşterilere ilişkin ve şirket içi ticari sır niteliğinde sayılabilecek pek çok detaylı bilgiye erişim sağladıklarını, davalıların kendi isteği ile istifa ederek işten ayrıldıklarını, iş sözleşmelerinde, sözleşmenin sona ermesinden itibaren bir yıl boyunca rekabet etmeme yükümlülüğü kararlaştırıldığı halde, davalıların müvekkili şirketle aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı … Ltd. Şti.’nde çalışmaya başladıklarını, davalıların aynı dönemde beraber çalıştığı toplam 9 kişi ile birlikte hareket ederek müvekkili şirketten ayrılarak rakip firmaya geçtiklerini, bu kapsamda müvekkili şirkette çalışan …’ın dava dışı şirkette yönetim kurulu üyesi olarak atanmasından sonra müvekkili şirkette çalışan çok sayıda personelin işten ayrılarak anılan şirkette çalışmaya başladıklarını, davalılar ve diğer çalışanların müvekkili şirkette öğrendiği sırları rakip şirkette kullanarak müvekkilini zarara uğrattıklarını, müvekkilinin çalıştığı bazı müşterilerin rakip firmayla iş yapmaya başladığını, dava dışı şirketin 2013 yılında lojistik sektöründe faaliyette bulunmak üzere kurulduğunu, kuruluş sırasında müşterilerine gönderilen yazılarla müşterilerin yeni şirketle çalışmalarının talep edildiğini ileri sürerek, iş sözleşmesinde kararlaştırılan 1 (bir) yıllık net ücret tutarına denk gelen cezai şarttan ve uğranılan maddi zarardan şimdilik 15.000 TL nin avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl ve birleşen davada davalılar vekili, savunmasında özetle; davada hukuka aykırı şekilde elde edilen kişisel bilgilerin delil olarak kullanıldığını, müvekkillerinin iş akdini haklı nedenlerle feshettiğini, işveren tarafından fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi ve mobing uygulanması nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini, müvekkilinin işe girebilmek için imzalamak zorunda kaldığı iş sözleşmesindeki rekabet yasağı düzenleyen hükmün hukuka aykırı olduğunu, rekabet yasağı kapsamına alınan illerin sektörün en yoğun iş olanaklarının bulunduğu yerler olduğunu, bu iller dışında lojistik sektöründe iş bulunmasının mümkün olmadığını, cezai şartın işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde olmaması gerektiği gibi tek taraflı cezai şart koşulunun geçerli olmadığını, ticari sırra vakıf olunmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu savunarak, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Taraflar arasındaki sözleşmenin yukarıda yer alan hükümleri incelendiğinde ‘İşçi iş sözleş- mesinin sona erdiği tarihten itibaren 1 yıllık süre içerisinde, işverenin faaliyet gösterdiği İstanbul, İzmir, Denizli, Bursa, Ankara illeri sınırları dahilinde işverenin faaliyet konusuna giren iş ve alan- larda, işverenin izni olmaksızın kısmen veya tamamen işverene rakip olabilecek biçimde bağımsız işletme veya şirket kuramayacağını, mevcut işletme veya şirketlere ortak olamayacağını, işverenlikte üstlendiği işle yanı mahiyetle gerek kendi adına ve hesabına gerekse kendi adına üçüncü kişiler hesabına işlem yapmayacağını, işverenin portföyünde mevcut şirketleri yeni işinde kullanmayacağını, işverenden ayrılan diğer personel ile kendisine veya onlara ait işyerlerinde birlikte çalışmak dahil olmak üzere iş görmeyeceğini, işverenle ticari ilişkisi olan veya sona eren firmalarda alt işveren ve müteahhitlerde çalışmayacağını, kabul ve beyan eder …Taraflardan herhangi birinin kendine düşen mükellefiyeti yerine getirmemesi halinde veya sözleşmede yer alan hükümlerden herhangi birine aykırılık halinde, diğer tarafa maddi ve manevi zarar ve ziyanı hariç olmak üzere işçinin 1 yıllık net ücreti tutarında cezai şat ödemeyi ve bu cezai şartın fahiş olmadığım şimdiden kabul ve beyan ederler. Oluşan zararın iş bu cezai şart miktarını aşması durumunda taraflar fazlasını tazmin ile yükümlüdür’ hükmüne yer verildiği görülmekledir. Rekabet yasağının sınırlandırılmasına ilişkin TBK. m. 445/1 hükmüne göre: ‘Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz’. Taraflar arasındaki sözleşmede yer alan rekabet yasağına ilişkin hükmün, TBK. m. 445/1 hükmünde yer alan ‘yer, zaman ve işlerin türü bakımından’ uygun sınırlamalar içerdiği görülmektedir. Davalılar her ne kadar davalıların iş sözleşmesinin davacının haksız tutumu nedeniyle sona erdirdiğini ,bu nedenle sözleşmedeki haksız rekabet yasağına ilişkin hükmün uygulanamayacağını savunmuş ise de, savunmayı destekler nitelikte delil sunulmadığından davalıların sözleşme ile ka- rarlaştırılan cezai şart tazminatından sorumlu olmaları gerektiği sonucuna varılmıştır. Sözleşmedeki düzenlemeye göre ;tazmini gereken cezai şart tutarı net ücretin 1 yıllık karşılığı olarak belirtilmiş olmakla …’in sorumlu olduğu cezai şart :son net ücreti 2.009,26 TL x 12 =) 24.111,12 TL, …’ın sorumlu olduğu cezai şart:son net ücreti 3.162,00 TL x 12=) 37.944,00 TL olarak tespit edilmiştir. Davacı vekili ibraz ettiği 22/04/2019 tarihli talep artırım dilekçesi ile cezai şart talebini asıl davada; 24.780,00 TL’ye, birleşen davada 37.944,00 TL’ye çıkarmış, harcı tamamlamıştır.Yapılan yargılama sonunda, davalıların taraflar arasındaki sözleşmede yer alan rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünü ihlal ettikleri sonucuna varılmakla tespit olunan cezai şart tutarına göre asıl davanın kısmen kabulüne ” gerekçesiyle; … aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile rekabet yasağına aykırılık nedeniyle tespit edilen 24.111,12 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine; davalı … aleyhine açılan davanın kabulü ile rekabet yasağına aykırılık nedeniyle tespit edilen 37.944,00 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl ve birleşen davada davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece kaldırma kararının hatalı değerlendirilerek davanın kabulüne karar verildiğini, dosyada alınan bilirkişi raporundan, davalıların davacıya ait müşterileri rakip firmaya aktarmak suretiyle davacının zarar etmesine sebebiyet verdiklerine ilişkin herhangi bir delile rastlanmadığı, davacının karlılık durumunda düşüş olmadığı, davacının haksız rekabetten dolayı tazminat talebinin yerinde olmadığının anlaşıldığını, davacının cezai şart talebinin ise rekabet yasağının sınırlandırılmasına ilişkin TBK’nın 445/1.maddesi hükmünde bulunan yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun sınırlamalarını içermediğini, ancak her iki davalının da iş akdini haklı nedenle feshettiklerini davalılardan … tarafından Bakırköy 21. İş Mahkemesi Mahkemesi 2014/184 Esas, … tarafından ise Bakırköy 28. İş Mahkemesi 2014/ 172 Esas sayılı dosyaları ile müvekkillerin iş akitlerini haklı nedenle feshettiklerinin tespit edildiğini, bu davalara delil olarak dayanıldığı gibi, bekletici mesele yapılmasının istenildiğini, mahkemece 03.02.2015 tarihli celse de iş mahkemeleri dosyalarının incelendiğini, iş mahkemesince verilen kararların getirtilmesinin 22.04.2019 tarihinde talep edilmesine rağmen talebin mahkemece dikkate alınmadığını, TBK’nın 447/2. maddesi uyarınca iş akdinin işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona ereceğini, işçi tarafından İş Kanununun 24. maddesine dayanılarak haklı nedenle derhal feshedilmesi halinde rekabet yasağının ortadan kalkacağını, iş mahkemesindeki dosyaların delil olarak sunulmasına rağmen bu dosyaların sonucunun beklenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, iş mahkemelerince iş akdinin haklı nedenle feshedilmesi nedeniyle müvekkillerinin sorumluluğunun kalmadığını; iş sözleşmesinin 11. maddesinde rekabet etmeme taahhüdü ve 12. maddesinde cezai şartın düzenlendiğini, 12. maddenin salt rekabet etmeme taahhüdü olmayıp genel olarak düzenlenen bir cezai şart maddesi olduğunu, 11. maddede rekabet etmeme taahhüdü için arıca bir yaptırım öngörülmemesi nedeniyle cezai şart hükmünün geçersiz olduğunu, 12. maddedeki cezai şartın işçi aleyhine tek taraflı olarak konulması nedeniyle TBK’nın 420. maddesi gereğince geçersiz olduğunu, rekabet etmeme taahhüdünün TBK’nın 444.maddesine aykırı olduğunu, anılan maddedeki koşulların yanı sıra zamanda işçinin çalışma özgürlüğünün de ortadan kaldırılmaması gerektiğini, rekabet etmeme şartının ancak işçinin ticari iş sırlarını öğrenmesinden yararlanarak iş verene etki edecek derecede bir zarar vermesi halinde geçerli olabileceğini, bu bilgilerin kullanılması işverene önemli bir zarar verebilecek nitelikte değilse yapılan rekabet yasağı sözleşmesi geçerli sayılmayacağını, alınan raporda doğrudan bir zararın bulunmadığının belirlendiğini, TBK’nın 447/1.maddesi uyarınca “Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer” hükmü gereğince işverenin karlılığının devam etmesi nedeniyle taahhüdün devamında işverenin bir yararının bulunmadığını, mahkemece işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye girip girmediğinin değerlendirilmediğini ve çalışma hakkının Anayasal bir hak olduğunun dikkate alınmadığını, sınırlamanın işçinin çalışma özgürlüğünü ortadan kaldıracak nitelikte olduğunu, taahhüdün konu olarak sınırlandırılmaması nedeniyle geçersiz olduğunu, TBK’nın 182. maddesinin son fıkrasına göre cezai şartın tenkis edilmemesinin hatalı olduğunu, avans faizi uygulanmasının yerinde olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonraki dönemde işçinin rekabet yasağını ihlal etmiş olması nedeniyle, TBK’nın 444 vd. maddeleri uyarınca sözleşmede yer alan ceza koşulu alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı ile davalı … arasında düzenlenen 01.01.2011 tarihli iş sözleşmesinin 12. maddesinde rekabet yasağı, 13. maddesinde ise cezai şart düzenlenmiştir. Aynı şekilde davalı … ile düzenlenen 09.01.2008 tarihli iş sözlşemesinin 11. maddesinde rekabet yasağı, 12.maddesinde ise cezai şart hükmü bulunmaktadır. Davalı …’ın 29.07.2013 tarihinde, davalı …’in ise 12.09.2013 tarihinde davalı şirketten istifa ederek ayrıldıkları ve dava dışı … Limited Şirketinde çalışmaya başladıkları sabittir. Davacı ile her iki davalı arasında düzenlenen süresiz iş sözleşmelerinin 11-12.maddelerinde, işçinin sözleşmenin sona ermesinden itibaren bir yıllık süre içinde, işverenin faaliyet gösterdiği İstanbul, İzmir, Denizli, Bursa ve Ankara illeri sınırları dahilinde, işverenin faaliyet konusuna giren iş ve alanlarda, işverenin izni olmaksızın kısmen veya tamamen işverene rakip olabilecek biçimde bağımsız işletme veya şirket kuramayacağı, mevcut işletme veya şirketlere ortak olamayacağı, işverenlikte üstlendiği işle aynı mahiyette gerek kendi nam ve hesabına gerekse üçüncü kişilerin hesabına işlem yapamayacağı, işverenin portföyünde mevcut şirketleri yeni işinde kullanamayacağı, işverenden ayrılan diğer personel ile kendisine veya onların işyerlerinde birlikte çalışmak dahil olmak üzere iş göremeyeceği, işverenin ticari ilişkisi olan veya sona eren firmalarda alt işveren ve müteahhitlerde çalışamayacağını kabul ederek düzenlememi bulunmaktadır. Her iki sözleşmede de rekabet yasağına aykırı davranılması halinde işçinin bir yıllık net ücreti tutarında cezai şart ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Her iki davalıya ait sözleşmeler, 818 sayılı TBK’nın yürürlükte olduğu tarihte yapılmıştır. Hizmet sözleşmeleri ise 6098 sayılı TBK yürürlüğe girdikten sonra sona erdirmiştir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükteyken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır”. Yine aynı Kanun’un 4. maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır”. Taraflar arasında 818 sayılı BK yürürlükte olduğu dönemde akdedilen hizmet sözleşmelerinde; işçinin, işten ayrıldığı takdirde iki yıl süreyle rekabet etmeme yükümlülüğü altına girdiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin bu hükmü, davalıların işten ayrıldığı 2014 yılında hüküm doğurmaya başlamıştır. Bu durumda, 6101 sayılı Yasa’nın 4. maddesindeki düzenleme dikkate alınarak dava konusu rekabet yasağı ve ceazi şarta ilişkin sözleşme hükmü konusunda Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanmalıdır (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/6975 E.- 2016/2969 K.sayılı, 16.03.2016 tarihli emsal kararı). Rekabet yasağı TBK’nın Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Öte yandan, TBK’nın 445/1. maddesi hükmüyle, rekabet yasağı kaydının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte Kanun’un 445/2. maddesinde ise hakime, sözleşmede yer alan aşırı nitelikte rekabet yasağını kapsam ve süre yönünden sınırlayabilme yetkisi verilmiştir. Somut olayda sözleşme yer, zaman ve konu sınırlaması yapılmıştır. Ancak mahkemece TBK’nın 447/2. maddesi değerlendirilmeden karar verilmiştir. Rekabet yasağı sözleşmesinin sona ermesi hali TTK’nın 447. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca, rekabet yasağı, işverenin bu yasağı sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer. Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer. Somut olayda, her iki davalıca iş sözleşmelerinin feshedildiği sabittir. Asıl ve birleşen davada davalılar vekili davacı işverenin iş akdine aykırı eylemleri nedeniyle iş sözleşmelerinin müvekkillerince feshedildiğini, işçilik alacakları için Bakırköy İş Mahkemelerinde dava açıldığını ileri sürmüş, bahsedilen dava dosyaları mahkemece getirtilip incelenmesine rağmen sonuçları değerlendirilmemiştir. Dairemizce UYAP üzerinden yapılan incelemede: davalı … tarafından Bakırköy 28. İş Mahkemesinin 2014/172 Esas sayılı davasında iş akdini haklı nedenle fesih gerekçesiyle işçilik alacaklarının talep edildiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, davalının istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 51. Hukuk Dairesinin 02.12.2021 tarihli, 2021/145-267 Esas- Karar sayılı ilamıyla istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verildiği; aynı şekilde davalı … tarafından Bakırköy 25. İş Mahkemesinin 2014/184 Esas sayılı dosyasında açılan davada mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesinin 14.04.2021 tarihli ve 2018/159 Esas- 2021/675 Karar sayılı ilamıyla istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır. TBK’nın 447/2. maddesindeki düzenleme uyarınca, iş akdinin işçi tarafından haklı nedenle feshi halinde rekabet yasağının sona ereceği açıktır. İş mahkemelerince yapılan yargılamada sözleşmelerin davalı işçiler tarafından haklı nedenlerle feshedildiği kabul edilerek kıdem ve ihbar tazminatının yanı sıra diğer işçilik alacaklarının hüküm altına alınmış olması nedeniyle iş sözleşmelerinin davalı işçiler tarafından haklı nedenle feshedildiği kabul edilerek, rekabet yasağının sona erdiği anlaşılmakla, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekirken, davaların kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalılar vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun bu nedenle kabulü gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; asıl ve birleşen davalarda davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Asıl ve birleşen davada davalıların istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin istinafa konu asıl ve birleşen davalara ilişkin kararının kaldırılmasına, asıl ve birleşen davaların esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; A) Asıl dava yönünden: 1-Asıl davanın reddine, 2-Alınması gerekli 80,70 TL harcın, peşin olarak yatırılan 256,20 TL’den mahsubu ile artan 175,50 TL harcın, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, B) Birleşen 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/41 Esas sayılı dosyası yönünden: 1-Davanın reddine, 2-Alınması gerekli 80,70 TL harcın, peşin olarak yatırılan 256,20 TL’den mahsubu ile artan 175,50 TL harcın, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 5-Artan gider avanslarının HMK’nın 333. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde yatıran tarafa ilk derece mahkemesince iadesine, C) İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden: 1-Davalılar tarafından istinaf başvurusu sırasında yatırılan 121,30’er TL istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; davalılar tarafından yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davalılara iadesine, 2-Davalılar tarafından yatırılan 242,60 TL istinaf başvuru harcı gideri ile ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı 79,30 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 321,90 TL istinaf kanun yolu giderinin davacıdan tahsili ile davalılara eşit miktarlarda verilmesine, 3-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 4- Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.28.03.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, iş bu karar tarihi itibariyle, dava değerine göre karar kesindir.