Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1853 E. 2022/217 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1853
KARAR NO: 2022/217
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/05/2019
NUMARASI 2017/187 E. – 2019/550 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 30.11.2015 ile 27.02.2016 tarihleri arasında davalıdan toplam 55.525,60 TL tutarında vidala deri satın alarak, bu ürünleri müşterileri …Tic.Ltd.Şti., … Tic.Ltd. Şti ile …Tic.Ltd.Şti.’ne sattığını, satın alınan derinin etiket olarak kullanıldığı tekstil ürünlerinin müşterilere satıldığını, yaklaşık 45 gün sonra yurt dışında müşterilerce mağazalardan satın alan ürünlerin ilk yıkanması sonrasında deri etiketlerin, boya vererek bütün ürünü boyadıklarını, ürünler üzerinde yapılan kontrolde ayıbın açık ve görülebilir nitelikte olduğunun belirlendiğini, müvekkilinin yurt dışındaki müşterilerinin zararlarını düzenlenen yansıtma faturaları sonucu ödediğini ileri sürerek, ürünlerin tamiri için yapılan 108.270,48 TL masrafın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının muayene ve ayıp ihbarı yükümlülüğünü süresinde yerine getirmediğini, satımın 30.11.2015 ile 27.02.2016 tarihleri arasında gerçekleşmesine rağmen ayıp ihbarının Bakırköy … Noterliğinin 17.08.2016 tarihli ihtarıyla yapıldığını, ihtarda da ayıpların, açık görülebilir nitelikte olduğunun belirtildiğini, müvekkilince toplam 55.525,60 TL bedelle vidala deri satıldığını, davacı tarafından ayırt edici özelliği bulunan ürün sipariş etmediğini, kullanılan ürünlerin müvekkilinden satın alınıp alınmadığının davacı tarafından kanıtlanması gerektiğini, vidala derinin genel olarak ayakkabı üretiminde kullanıldığını, ürünlerin etiket olarak kullanılacağına ilişkin bir bilginin verilmediğini, müvekkilince ürünlerin renk vermeyeceğine ilişkin bir taahhüdün verilmediğini, basiretli bir tacir olan davacının ayakkabı yapımında kullanılan bir deri türünü başka bir araştırma yapmaksızın pantolon etiketi olarak kullanmasının hatalı olduğunu, giyim sektöründe etiketli ürünlerin yıkanmasına ilişkin ürün numuneleri üzerinde yapılan inceleme sonucu yıkama talimatının düzenlendiğini, davacının bu tür bir işlem yapmaması nedeniyle kusurlu olduğunu, tacir olan davacının taleplerinin Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerine dayandıramayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… dava konusu uyuşmazlığın davalı tarafından davacı şirkete satışı yapılmış olan vidala deri den üretilen etiketlerin dikimden sonra boya vererek, dikimi yapılan kumaşları kirlettiği ve bu şekilde kullanılamadığından dolayı yurt dışına satışı yapılmış ürünlerin sökülerek değiştirilmesi ve yeni etiket üretiminden kaynaklı masrafların davalıdan talebi ile alakalı olduğu, Davaya konu etiketler tarafımızdan incelendiğinde, deri etiketlerin dikilmiş olduğu denim ürünleri kirlettiği ve ayıplı olduğu görülmüştür. Dava konusu ayıpların yıkamadan sonra ortaya çıktığı, ilk hali ile ele alındığında görülemeyeceği bu nedenden dolayı gizli ayıp olarak nitelendirilebileceği, ancak yıkama yapıldıktan sonra ortaya çıkacağından dolayı muayene ile anlaşılan gizli ayıp sınıfında değerlendirilmesi gerektiği, Deri tekstil sektöründe vidala deri boya verir, haslıı genelde kötüdür. Bu şekilde haslık gerektiren durumlarda vidala deriye yapılan finisaj işlemlerine özel işlemler yapılarak haslık sağlanmaktadır. Sipariş aşamasında bu türdeki gibi haslık gerektiren durumlar hususunda satın alınacak kişi yahut firmaların yazılı olarak uyarılması gerektiği. Davacı … Tic Ltd Şti tarafından davalı … Dış Tic Ltd Şti ne dava konusu tazmin talebiyle ilgili reklamasyon faturası düzenlenmediği, Davacı … San Tic Ltd Şti nin tazmin talebinin 108.270,48 TL olduğu, fakat davacının davalıdan aldığı ürünleri sattığı …Tic Ltd Şti tarafından davacıya 93.792,29 TL tutarında reklamasyon faturası düzenlendiği, davacıya alacak hakkı doğması için kendisine düzenlenen reklamasyon fatura tutarları kadar davalı … Tic Ltd Şti ne fatura düzenlemesi gerektiği, açıklanmış, taraflar arasındaki ticari ilişki alım satım ilişkisi olduğundan TTK 23 maddesinde açıklandığı üzere, alıcının ayıplı malı teslim aldığı sırada ayıp açıkça belli ise 2 gün içinde, açıkça belli değilse 8 gün içinde incelemek veya incelettirmekle malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa satıcıya ihbarla yükümlü olduğundan, davacının kanunda düzenlenmiş olan ayıp ihbar süresine uymadığı, bu hususta davalıya herhangi bir bildirimde bulunmadığı, satımdan 3 ay süre sonra bildirimde bulunduğu anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin 30.11.2015 ile 27.02.2016 arasında toplam 55.525,60 TL bedelle vidala deri satın aldığını, ürünlerin yurt dışında kullanıldıktan sonra yapılan ilk ev yıkamasında, ürünlerde kullanılan deri etiketlerin boya vererek bütün ürünü boyayarak, leke yaptığını, kontroller sırasında ayıbın açık görülebilir nitelikte olduğunun belirlendiğini, yurt dışındaki alıcılar tarafından bildirilen zararların ödendiğini, müvekkilinin emtiayı yurt içinde sattığını, alıcıların da ihracat prosedürü içinde ürünü yurt dışına satarak nihai tüketim malında etiket olarak kullandıklarını, bu nedenle ayıpların tespiti ve bildiriminin zaman aldığını, ürünlerin Hollanda’da olması sebebi ile Türkiye’ye getirilmesinin yüksek maliyet ve zaman kaybı olacağı düşünüldüğünden iade alınmadığını, davalının ürünleri aynı anda üretmesi nedeniyle hepsinin ayıplı olduğunu, bir kısmının ayıpsız olduğunun kabul edilemeyeceğini, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da ayıplı malın tanımlandığını ve aynı Kanun’un 12. maddesinde zamanaşımının özel olarak düzenlendiğini, iki yıl süresince tüketicinin ayıp ihbarında bulunacağının düzenlendiğini, müvekkilinin uğradığı zararlar nedeniyle yapılan tamir bedelinin talep edildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satılanan ayıbı nedeniyle TBK’nın 227. maddesinin 2. fıkrası atfıyla, aynı Kanun’un 112. maddesi uyarınca tazminat talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasındaki satım sözleşmesi ilişkisinde, davalı tarafından davacıya 30.11.2015 ile 27.02.2016 tarihleri arasında 55.525,60 TL değerinde vidala deri emtiası satıldığı sabittir. Yazılı sözleşme bulunmadığı gibi satılan emtianın niteliği, hangi amaçla kullanılacağı, emtiada bulunması gereken özellikler hususunda davalının bir taahhüdünün bulunduğu kanıtlanmamıştır.Davacının, satın almış olduğu emtiayı etiket işiyle iştigal eden … Şirketine sattığı, anılan şirketin de etiketleri Türkiye’de bulunan başka şirkete sattığı, bu şirketlerce etiketin yurt dışındaki ithalatçıya satıldığı, ithalatçıdan emtiayı alan … şirketinin ise ürünleri nihai alıcısına sattığı anlaşılmıştır. Vidala derisi emtiasının nihai satıcı tarafından tekstil emtiasında kullanıldığı, yıkama sonucu etiketteki boyanın ürüne sirayet etmesi nedeniyle üründe ayıp meydana geldiği, dosyada bulunan bilirkişi raporu ve ürün numunesinden anlaşılmıştır. Davacı tarafından 17.08.2016 tarihinde keşide edilen ihtarda, yapılan kontroller sırasında üründe açık ayıp bulunduğu belirtilerek 4077 sayılı Kanun’un 4.maddesi gereğince seçimlik haklardan tamir bedellerinin iadesinin talep edildiği, dava dışı alıcılara ödenen 108.270,48 TL’nin ödenmesi talep edilmiş, ihtar 19.08.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporunda davacı tarafından reklamasyon faturası açıklamasıyla 93.793,29 TL ödediği anlaşılmıştır. TTK’nın 23/1-c maddesinde, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı, malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya inceletmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbar etmekle yükümlüdür. Taraflar arasındaki ilişki ticari satım olup, TTK’nın 23/1-c maddesinde ayıplı mal hakkında alıcıya ihbar yükümlülüğü getirilmiştir. Alıcı muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeden ayıp nedeniyle satıcıdan mal bedeli ve zarar gideriminde bulunamaz. Davacı alıcı, süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu yazılı belge ile kanıtlamak zorundadır (Yargıtay 19 HD 2015/5982 Esas- 2015/15327 Karar sayılı, 23/11/2015 emsal tarihli kararı). Her ne kadar dava ve istinaf başvurusunda Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun maddelerine atıfta bulunmuş ise de bu açıklamanın nihai tüketiciler tarafından ayıba dayalı hakları açıklamak üzere yapıldığı anlaşılmaktadır. Davamıza konu uyuşmazlıkta satım ilişkisinin tarafları tacir olup, satımın ticari nitelikte olması nedeniyle TTK’nın 23. maddesi ile TBK’nın satım sözleşmesini düzenleyen hükümlerine göre uyuşmazlığın çözülmesi gerekmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere, taraflar arasındaki sözleşmede satın alınacak emtianın niteliği, kullanılacak yer vb. hususlarda bir sözleşme hükmü bulunmadığı gibi, emtianın etiket olarak kullanılacağı ve etiketlerin belli bir sıcaklıkta yıkanmaya karşı korumalı olduğuna ilişkin satıcının bir taahhüdü bulunmamaktadır. Alıcı tarafından teslim alınan emtianın TBK’nın 23. maddesinde belirtilen süreler içerisinde kullanım amacına uygun şekilde muayene edilerek, ayıbın tespiti halinde bu hususun satıcıya bildirilmesi gerekirdi. Oysa somut olayda alıcı muayene ve gözden geçirmeyi ihmal ettiğinden TBK’nın 223/2. maddesi gereğince satılanı olduğu gibi kabul etmiş sayılmalıdır. Diğer yandan, satıcı, ayıplı olduğu ileri sürülen ürünlerin kendisinden alınıp alınmadığının da kanıtlanması gerektiğini savunmuştur. Davacı beyanlarında emtianın yurt dışında tekstil ürünlerinde etiket olarak kullanıldığı ve reklamasyon faturalarına rağmen ürünlerin iade edilmediği belirtilmiş, sadece bir adet kot pantolon ve üzerindeki etiket sunulmuştur. Ürünlerin davalıdan alınıp alınmadığı ve ürünler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılma imkanı bulunmadığından ayıbın davalı tarafından satılan ürünlerden kaynaklandığının da somut delillerle kanıtlanmaması karşısında, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davacının istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 24.02.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.