Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1848 E. 2022/179 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1848
KARAR NO: 2022/179
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/01/2018
NUMARASI: 2014/1137 E. – 2018/27 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 01.03.2010 tarihinde düzenlenen “… Abone Merkezi Teknik Servis ve Satış Sözleşmesi”nin davalı tarafından Beyoğlu …Noterliğinin 04.01.2012 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmenin 16/3.2.maddesi gereğince feshedildiğini, fesihte herhangi bir gerekçe gösterilmediğini, müvekkilinin davalının markasını diğer iki bayi ile birlikte geliştirerek önemli portföy bağlantıları kurduğunu, müvekkilinin sözleşme kapsamındaki abonelik işlemlerini alt yapı faaliyetlerini yerine getirdiğini, taraflar arasında hiçbir sorun bulunmamasına rağmen davalı şirketin yönetim sorunları nedeniyle, neden gösterilmeksizin sözleşmenin tek taraflı ve haksız şekilde feshedildiğini, müvekkilinin faaliyetleri nedeniyle davalının müşteri çevresinin artması nedeniyle portföy alacağı bulunduğunu, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müvekkilinin kar kaybına uğradığını, sözleşme kapsamında müvekkilinin ciddi yatırımlar yaptığını, fesih nedeniyle zarara uğradığını, fesih tarihi itibariyle müvekkilinin tahsil edilmemiş hak ediş alacaklarının bulunduğunu ileri sürerek şimdilik 1.000 TL portföy tazminatı, 1.000 TL yoksun kalınan kar, 1.000 TL yapılan harcama ve masraflar bedeli, 2.000 TL hak ediş bedeli olmak üzere 5.000 TL maddi tazminat ile 15.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı ile müvekkili şirket arasında imzalanan 01.03.2010 tarihli sözleşmenin 22.2 maddesi uyarınca, sözleşmeyle ilgili çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümünde İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu, davadaki taleplerin usulüne uygun şekilde açıklanmadığını ve delillerin sunulmadığını, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinde davalının sözleşmeye aykırı eylemleri nedeniyle, müvekkilince daha önce dört kez ihtarname düzenlendiğini, ihtarlarla sözleşmeye aykırılıkların giderilmesinin istenildiğini, davacının sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle, 04.01.2012 tarihli ihtarname ile tebliğden itibaren 3 ay sonrasında hüküm ifa edilmek üzere sözleşmenin feshedildiğini, fesih ve ihtarın sözleşmenin 16.3.maddesine uygun olduğunu, tarafların ticari defterlerinin incelenmesi halinde davacının alacağının bulunmadığının anlaşılacağını, davacının eylemleri ile müvekkilinin müşteri nezdindeki itibarının zedelenmesi nedeniyle, feshin haklı olduğunu, davacının Adana bölgesinde münhasır bayi olmadığını ve bu hususun sözleşmenin 4.3.maddesinde açıkça belirlendiğini, davacının her bir abonelik için ücreti hak kazandığını ve gerekli ödemelerin yapıldığını, yapılan hak ediş bedellerinin ödendiğini, sözleşmenin 16.3.maddesi gereğince davacının kusuru nedeniyle feshedilmesi karşısında TTK’nın 122.maddesi gereğince portföy tazminatı koşullarının gerçekleşmediğini, ofis giderlerinin ticari faaliyet kapsamında yapıldığını ve manevi tazminat koşullarının oluşmadığının savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacı davasında; davalının aralarındaki belirli süreli tek satıcılık bayilik sözleşmesini haksız ve tek taraflı olarak sona erdirmesinden dolayı, portföy tazminatı, yoksun kaldığı kar, yapmış olduğu harcama giderleri, hak edişden doğan alacakları ile uğradığı manevi zararın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Dosyada bulunan 01.03.2010 tarihli abone merkezi teknik servis ve sözleşmesi örneğinden taraflar arasında, davacının davalıdan abonelerine fiber internet satış ve pazarlama, diğer hizmetlerin verilmesi konusunda sözleşme bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı tarafından davacıya Beyoğlu …Noterliği aracılığı ile gönderdiği 04 Ocak 2012 tarihli ihbar ve ihtarname örneğinden davalının taraflar arasındaki 01.03.2010 tarihli sözleşmeyi tebliğden itibaren üç ay sonra geçerli olmak üzere sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği görülmüştür. Taraflar arasındaki sözleşmenin 16.maddesinde sözleşmenin süresinin beş yıl olduğu, davalı … AŞ’nin herhangi bir gerekçe göstermeden üç ay önceden bildirimde bulunmak koşuluyla tazminatsız sözleşmeyi fesh edebileceği hükme bağlanmıştır. Talimat yoluyla davacı defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde, davacının defterlerinde, davalıdan olan alacağını tahsil etmiş olduğu, alacağının bulunmadığı, sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zarara ilişkin, davacının fatura ve belge sunmadığından hesaplama yapılamadığı rapor edilmiştir. Davacının delil olarak dayandığı davacı defter ve belgelerinde yapılan inceleme sonucunda aldırılan bilirkişi raporuna göre; davacının davalıdan alacağının bulunmadığı rapor edilmiştir. Taraflar tacir olup, imzalamış oldukları sözleşmenin 16/3 maddesine göre davalı herhangi bir gerekçe göstermeden üç ay önceden ihbarda bulunarak sözleşmeyi tek taraflı olarak tazminatsız fesh etme hakkına sahip olduğunun hükme bağlanmış olması, davalının, davacıya üç ay önceden noter kanalıyla ihbarda bulunarak üç ay süre vererek sözleşmesi fesh etmiş olması nedeniyle davacının haksız fesih nedeniyle davalıdan tazminat, kar kaybı ve menfi zararlarını isteyemeyeceği, taraf defterlerinde yapılan incelemede davacının davalıdan alacağının olmadığı tespit edilmiş olduğundan ve davalının haksız feshi söz konusu olmadığından manevi tazminat talep edilemeyeceğinden davacının maddi tazminat davasının reddine, davacının manevi tazminat davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davacının maddi tazminat davasının reddine, davacının manevi tazminat davasının reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı şirket arasında düzenlenen 01.03.2010 tarihli sözleşmenin davalı yanca 04.01.2012 tarihli ihtarla tebliğden itibaren 3 ay sonrasında hüküm ifade etmek üzere feshedildiğini, taraflar arasında 1994 yılından beri süregelen ve en son yapılan 5 yıl süreli tek satıcılık ve bayilik sözleşmesinin feshinin haksız olduğunu, müvekkili şirketin davalının markası ve tanınırlığına sağladığı katkı, yaptığı abonelik sözleşmeleri ile altyapı hizmetleri nedeniyle denkleştirme tazminatı alacağının bulunduğunu, sözleşme süresince müvekkilinin tüm edimlerini yerine getirdiğini ve sözleşmeye aykırı bir davranışının bulunmadığını, ancak davalı şirketin yönetim sorunlarını nedeniyle ticari ilişkinin bozulmaya başladığını, öngörülmez fesih sonucu müvekkilinin karından yoksun kaldığını, davalı şirkete kazandırılan müşteriler nedeniyle portföy tazminatı alacağı bulunduğunu, düzenlenen hak edişler ile yapılan masraf ve harcamalar nedeniyle maddi zararı bulunduğu gibi ticari itibarının zedelenmesi nedeniyle manevi tazminat alacağı bulunduğunu, sözleşmenin haklı nedenle feshini gerektirir bir durumun bulunmadığını, müvekkilince yapılan imalatların davalı yanca görülerek kabul edildikten sonra davalının bildirdiği değer üzerinden fatura düzenlendiğini, ancak imal edilmesine rağmen davalı tarafından incelenmeyen imalatlar bulunduğu gibi, kabul edilmesine rağmen henüz davacı tarafından fatura miktarları bildirilmediğinden fatura düzenlenmeyen imalatların bulunduğunu, mahkemece yerinde inceleme yetkisi verilen bilirkişilerin sadece ticari defterleri incelediklerini, bunun yanı sıra yapılan imalatlara ilişkin belgelerin hazır edilmesine rağmen incelenmeden rapor düzenlendiğini ve bu rapora yönelik itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, bilirkişilerce taleplerinin dikkate alınmaması üzerine Adana 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/20 D.İş sayılı dosyasında alınan tespit raporunda tüm imalatların belirlendiğini, bilirkişi raporuna yönelik itirazların değerlendirilmesi halinde yapılan imalatların belirlenebileceğini, davalının sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini kanıtlama yükümlüğü bulunduğunu, sözleşmenin 16.3. maddesinin sadece davalıya tek yanlı fesih imkanı sunması nedeniyle geçersiz olduğunu, belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebileceğinin yasada düzenlendiğini, mahkemece feshin haklılığı veya haksızlığına ilişkin bir gerekçe oluşturulmamasının hatalı olduğunu, koşulları oluşmasına rağmen portföy tazminatına ilişkin bir değerlendirme yapılmadan soyut olarak talebin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, talep edilen her bir istek kalemi yönünden hiç bir inceleme yapılmadan ve gerekçe gösterilmeden taleplerin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin bayilik ilişkisine güvenerek yaptığı masraf ve yatırımların başka bir yerde kullanılması imkanı bulunmaması nedeniyle bedellerinin tazmini gerektiğini, haksız fesih nedeniyle müvekkilinin manevi zarar görmesi nedeniyle manevi zarar koşullarının oluştuğunu ve sözleşmenin süresinden önce haksız şekilde feshi nedeniyle kar kaybı zararının bulunduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasında düzenlenen 01.03.2010 tarihli bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararlar ile denkleştirme tazminatına ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen 01.03.2010 tarihli “… Abone Merkezi Teknik Servis ve Satış Sözleşmesinin” incelenmesinde; sözleşmenin ikinci maddesinde davalı tarafından verilen internet ve iletişim hizmetlerinin davacı tarafından kablolama yapılması ilgili cihazların kurulumu ve kurulum sonrası teknik destek hizmetlerinin verilmesi konusunda tarafların hak ve yükümlülüklerinin düzenlendiği; sözleşmenin dördüncü maddesinde davacının yükümlülüklerinin düzenlendiği, bu kapsamda davacının fiber internet satış ve pazarlama işlerini yapacağı, buna ilişkin kablo çekimi ve modem kurulumu ve kurulum sonrası hizmetlerinin verileceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 5.maddesinde davalının yükümlülüklerin düzenlenmiş olup, devam eden maddelerde ücretlendirme, ödeme ve iş kabulünün ne şekilde yapılacağı düzenlenmiştir. Sözleşmenin 16.maddesinde sözleşmenin süresi 5 yıl olarak belirlenmiştir. 16.3.maddesinde davalının tazminatsız fesih halleri düzenlendikten sonra, ” … herhangi bir gerekçe göstermeksizin 3 ay önceden yazılı ihtar etmek suretiyle, her zaman tazminatsız olarak sözleşmeyi feshetme hakkına sahiptir. Ancak, davacı bu süre zarfından … isterse hizmetlerine devam etmek zorundadır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme devam ederken, davalı tarafından gönderilen 04.01.2012 tarihli ihtarla sözleşmenin 16.3.maddesi uyarınca ihtarın tebliğinden itibaren üç ay sonra hüküm ifade etmek üzere feshedilmiş ve ihtar davacıya tebliğ edilmiştir. Davacı, dava dilekçesinde sözleşmenin haksız şekilde fesih edildiğini ileri sürerek, bayilik sözleşmesini erken ve haksız feshi nedeniyle uğradığı kar kaybını, bayilik sözleşmesine güvenerek yapmış olduğu masrafları, bayilik sözleşmesi devam ederken yapmış olduğu, ancak sözleşmedeki prosedür nedeniyle henüz davalı tarafından kabul edilmeyen veya kabul edilmesine rağmen fatura düzenlenmeyen hak ediş bedellerinin ve TTK’nın 122.maddesi gereğince denkleştirme tazminatı ve uğradığı manevi zararların tahsilini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde mali müşavir bilirkişi tarafından inceleme yapılmış, düzenlenen rapordan sonra bu kez yerinde inceleme yetkisi verilerek elektrik mühendisi ve mali müşavir bilirkişi aracılığıyla davacının ticari defter ve belgeleri üzerinden tüm talepler yönünden inceleme yapılması hususunda 22.12.2015 tarihli ara karar oluşturulmuştur. Belirtilen ara karar üzerine oluşturulan bilirkişi kurulunca düzenlenen 23.08.2017 havale tarihli üç sayfa rapor dosyaya sunulmuştur. Raporda, her bir istek kalemi yönünden ayrı ayrı bir değerlendirme yapılmamış ve davacı vekilince 23.10.2017 tarihli dilekçeyle bilirkişi raporuna itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesinde genel olarak henüz sözleşmedeki prosedürün tamamlanmaması nedeniyle, davalı tarafından kabulü yapılmayan veya kabulü yapılmasına rağmen sözleşme gereğince davalının fatura miktarının bildirmemesi nedeniyle, fatura düzenlenmeyen hak ediş alacağı bulunduğu, buna ilişkin belgelerin bilirkişiler tarafından incelenmediği, belgelerin yaklaşık 300 klasörden ibaret olduğu, talep edilmesi halinde bu belgelerin mahkemeye sunulabileceği ve belgelerin incelenerek rapor düzenlenmesi talep edilmiştir. Bilirkişi raporunda her bir istek kalemi yönünden ayrı ayrı tespit yapılmadığı, sadece davacının ticari defterleri üzerinden cari hesap alacağının bulunup bulunmadığının değerlendirildiği görülmüştür. Oysa, az yukarıda belirtildiği üzere davacının denkleştirme tazminatı talebinin bulunduğu ve bu tazminatın ticari defterlerden kayıtlı olamayacağı gibi, henüz faturalandırılmamasına rağmen davacı tarafından yapıldığı belirtilen imalatlara ilişkin cari hesap alacağı da bulunduğu ileri sürülmesine rağmen, bu hususların bilirkişi tarafından hiçbir şekilde değerlendirilmediği ve mahkemece davacının her bir istek kalemi yönünden gerekçe oluşturularak davacının itirazlarının karşılanmadığı anlaşılmıştır. Mahkeme gerekçesinde bulunması gereken hususlar HMK’nın 297. maddesinde düzenlenmiş olup, tarafların iddia ve savunmalarının özeti anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi ile sabit görülen vakalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gerekçede yer alması gerekir. İlk derece mahkemesi gerekçesi ve incelemesinde belirtilen hususların yerine getirilmemesi nedeniyle, istinaf incelemesi yapılabilecek bir karar bulunmamaktadır. Bu durumda, ilk derece mahkemesince, davacı vekilinin talimatla alınan bilirkişi raporuna yönelik ciddi ve sonuca etkili itirazlarının değerlendirilmesi ve özellikle davacı tarafından imal edilmesine rağmen henüz faturası düzenlenmemiş yatırım bulunup bulunmadığının belirlenmesi, varsa değerinin tespiti, sözleşme hükümleriyle belirlenen iş süreçlerine göre davacının henüz faturalandırılmadığını ileri sürdüğü işler yönünden talep hakkının doğup doğmadığı üzerinde durularak ve bu hususlar sözleşme maddeleriyle ilişkilendirilerek sonuca gidilmelidir. Yani, faturalandırılmayan hak ediş alacaklarının değerlendirilmesinde, taraflar arasındaki sözleşmenin ve iş süreçlerinin nasıl başlatıldığı, fatura düzenlenmediği belirtilen işlemlerle ilgi nasıl bir süreç işletildiği hususları, taraflar arasındaki önceki uygulamalar ve sözleşme hükümleri dikkate alınarak belirlenmeli ve davacının imal etmesine rağmen fatura düzenlenmemiş hak ediş alacağının bulunup bulunmadığı belirlenmelidir. Diğer yandan, davacının denkleştirme tazminatı talebi bulunmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu hususta bir değerlendirme yapılmadığı, bilirkişi kurulunca da bu istek kalemi yönünden bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. Denkleştirme tazminatının şartları TTK’nın 122. maddesinde düzenlenmiş olup, davalı tarafından sözleşmenin feshedildiği de dikkate alınarak ihtarda gösterilen fesih sebebinin haklı nedenle fesih nedeni olup olmadığı gerekçeli olarak ortaya konulduktan sonra, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmak suretiyle denkleştirme tazminatının koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilerek bir sonuca gidilmesi gerekir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Başvuran tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17.02.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.