Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1846 E. 2022/173 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1846
KARAR NO: 2022/173
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/04/2019
NUMARASI: 2015/669 E. – 2019/353 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketçe davalı şirkete plastik hammadde satışı yapıldığını, müvekkilince düzenlenen fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını, % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı tarafından satılan ürünlere ilişkin yapılan analizler sonucunda, ürünlerin ayıplı olduğunun tespit edildiğini, davacı tarafa yapılan ayıp ihbarlarının sonuçsuz kaldığını, ayıplı emtianın satışına ilişkin bedelinden de müvekkilinin sorumlu tutulamayacağının savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davacı tarafın fatura alacağına dayalı olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile yapmış olduğu icra takibine davalının itirazı üzerine açılmış olan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talepli itirazın iptali davasıdır. Davacı tarafından ibraz edilen ticari defterler ve kayıtların incelenmesi neticesinde dava konusu … sıra no’lu faturanın bedelinin yasal defterlerde 07.03.2014 tarihinde … numaralı yevmiye kaydı ile KDV dahil toplam tutarının (93.096,96 TL) davalı şirketten alacak olarak davacı şirket kayıtlarına kaydedildiği, dava konusu … sıra no’lu faturanın bedelinin yasal defterlerde 21.03.2014 tarihinde … numaralı yevmiye kaydı ile KDV dahil toplam tutarının (74.997,48 TL) davalı şirketten alacak olarak davacı şirket kayıtlarına kaydedildiği, davacı tarafından davalıya 21.03.2014 tarih … sayılı ve 07.03.2014 tarih … sayılı 2 adet fatura kesildiği, faturaların KDV dahil toplam tutarının 168.094,44 TL olduğu, 10.09.2014 ve 25.08.2014 tarihlerinde davacının davalıdan yaptığı iki adet çek tahsilatı da dikkate alınarak, davacının davalıdan olan alacak bakiyesi (168.094,44 – 60.000,79 =) 108.093,65 TL olduğu hükme elverişli ilk mali bilirkişi raporundan anlaşılmıştır. 10.09.2014 ve 25.08.2014 tarihlerinde davacının davalıdan yaptığı iki adet çek tahsilatı takip tarihi olan 18/03/2015 tarihinden önce olduğu için somut olayda TBK. m. 100 hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmadığından ikinci mali bilirkişi raporuna bu yüzden itibar edilmemiştir. Mahkememizce alınan 15/10/2018 tarihli hüküm kurmaya elverişli kimya mühendisi ve gıda mühendisi bilirkişi heyet raporuna göre, “Türk Gıda Kodeksi Gıda ile Temas Eden Plastik Madde ve Malzemeler Tebliği”nin 11. maddesine göre, işletmeci tarafından madde ve malzemelerin üretiminin ara basamaklarındaki ürünlerden başlayarak, madde ve malzemenin üretimde kullanılacak maddeler de dahil olmak üzere, bu madde ve malzemenin bu Tebliğ hükümleri ile uyumlu olduğunu gösteren uygun belgelerin beyanı zorunludur. Davacı firma, … firmasına ürünlerin teslimatından belli bir süre geçtikten ve olay meydana geldikten sonra test yaptırdığı ancak bu testin ürünün gönderilen partiye ait olduğunu kanıtlayamadığı anlaşılmış olup ürünün satışından önce gerçekleşmiş bir testin yapılmadığı anlaşılmıştır. Davalı taraf ise, davacıdan aldığı hammadde için karşı taraftan migrasyon testi istememiş ve ayrıca kendisi de bu testleri yaptırmamış ve bu şekilde üretime geçmiştir. Davalı firmanın Tarım ve Orman Bakanlığının geri toplattırdığı partiye ait ürün formülasyonu girdilerinin tamamı için uygunluk belgelerini ve analizlerini veyahut son ürününe ait yaptıracağı uygunluk analizini kayıtlarında tutması gerekmektedir. Bakanlık tarafından yapılan denetimlerde piyasaya sürülen ürünlerde uygunsuz bir sonuç çıktıdığından ürünler toplatılmıştır. Bakanlığın yasal olarak istediği uygunluk belgesini her iki taraf da yaptırmamış ve takip etmemiş olduğu için oluşan ayıbın hangi taraftan kaynaklandığı tespit edilememiştir. Davalı taraf bu malzemeyi gıda ile temas eden plastik madde üretiminde kullandığı için davacı taraftan bu uygunluk belgesini talep etmesi veya bu testi kendisi mutlaka yaptırması gerekirdi. Ticari satımlarda ayıp ihbarının olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 25. maddesinde belirtilen süreler içinde yapılması gerekir. Hükme göre açık ayıplarda 2 gün, açıkça belli olmayan ayıplarda 8 gün içinde ayıp ihbarı yapılmalıdır. Ayıp ihbarının yapıldığını ileri süren kişi 6762 sayılı TTK’nun 20. maddesinde öngörülen şekilde yapıldığını kanıtlamalıdır. 6762 sayılı TTK’nun 20/3. maddesine göre, ayıp ihbarının noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü mektupla yahut telgrafla yapıldığı kanıtlanmalıdır. (Y. HGK. 25.05.2016 T. 2014/19-861 E. 2016/632 K.) Somut olayda davalı satıcıdan satın aldığı plastik hammaddelerin ayıplı olduğuna ilişkin süresi içerisinde e-posta yoluyla davalı satıcıya bildirimde bulunduğunu iddia etmiş, davacı ise taraflarına bu yönde herhangi bir bildirim yapılmadığını savunmuştur. Davacı, 6762 sayılı TTK’nun 25. maddesinde öngörülen sürelerde, aynı Kanunun 20/3. maddesinde belirtilen şekilde ayıp ihbarının yapıldığına ilişkin e-posta kayıtları dışında başkaca delil sunmamıştır. Mahkememizce alınan ilk mali bilirkişi raporuna göre fatura konusu malların teslim tarihlerinin 07/03/2014 ve 21/03/2014 olduğu, fiili sevk tarihlerinin de aynı tarihler olduğu görülmüştür. Davalı tarafça süresi içerisinde faturalara usulüne uygun itiraz edilmediği gibi davacı tarafa faturalar iade de edilmemiştir. Yine teknik bilirkişiler gıda ve kimya mühendisi raporuna göre davalı tarafın malzemeyi gıda ile temas eden plastik madde üretiminde kullandığından davacı taraftan uygunluk belgesini talep etmesi veya bu testi kendisinin mutlaka yaptırması zorunlu olduğundan davalı tarafça TTK. m. 25’de belirtilen süreler içerisinde ve TTK. 20. maddesinde belirtildiği şekilde ayıp ihbarının noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü mektupla yahut telgrafla yapılmadığı da anlaşılmakla Davanın kabulü ile takibin 108.093,65 TL üzerinden devamına, asıl alacak 108,093,65 TL’ye takip tarihinden itibaren yıllık %24 faiz işletilmesine, alacak likid ve belirlenebilir olduğundan %20 oranındaki 21.618,73 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın kabulü ile takibin 108.093,65 TL asıl alacak üzerinden iptali ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %24 oranında faiz işletilerek takibin devamına, alacağın %20’si oranındaki 21.618,73 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkeme gerekçesinde ilgili Bakanlığın yasal olarak istediği uygunluk belgesinin her iki tarafça alınmaması nedeniyle meydana gelen ayıbın hangi taraftan kaynaklandığının ispatının mümkün olmadığı şeklindeki bilirkişi raporunun esas alındığını, oysa bilirkişilerin ürünleri incelemeden herhangi bir bilimsel veya teknik görüşe yer verilmeden soyut olarak rapor düzenlediklerini, mahkemece buna ilişkin itirazlarının karşılanmadan verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin gıda, kozmetik ve ilaç firmalarına plastik ambalaj ürettiğini ve üretimde kullanılan ürünleri davacı gibi tedarikçilerden temin ettiğini, davacı şirketten temin edilen ham maddelerde, ürünlerin sağlığa uygun olup olmadığını denetlemek ve inceletmekle yükümlülüğünün satıcıda olduğunu, satıcının bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle tam kusurlu olduğunu, müvekkilinin aldığı ham maddeyi davacı şirkete duyduğu güven çerçevesinde kullanırken, Bakanlık yetkilileri tarafından 2014 yılı sonunda yapılan denetimlerde üretimi yapılan plastik ambalajlardan alınan numune üzerinde test yapıldığını ve ham maddenin izooktan direncinin olmadığının belirlendiğini, bu tür bir mamulün yağlı gıdalarda hammadde olarak kullanamayacağının ortaya çıkması üzerine ayıbın davacıya bildirildiğini, davacının mevzuata ve insan sağlığına aykırı ham maddeyi inceletmeden müvekkiline satması nedeniyle kusurlu olduğunu, müvekkilinin uygunluk belgesi alma gibi zorunluluğunun bulunmadığını, sonradan ortaya çıkan ve süresinde ihbar edilen ayıp nedeniyle sorumluluğun davacıda olduğunu, müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmeden sadece davacının ticari defterlerinin incelenmesi ile varılan sonucun hatalı olduğunu, mahkemece hükmedilen faizin yüksek olduğunu, alacağın likit olmadığını, mahkemece yürürlükte olmayan kanun hükümlerinin değerlendirilerek karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenle itirazlarının müvekkili ticari defterlerinin de incelenerek düzenlenecek raporla giderildikten sonra karar verilmesi gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe ilgili itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 83 ve HMK’nın 222. maddeleri uyarınca ticari defterler ticari davalarda delil olup, usulünce her iki tarafın defterlerini sunmasına olanak tanınmalıdır. İlk derece mahkemesince, taraf vekillerinin katıldığı 06.04.2016 tarihli oturumda ticari defter ve belgeler üzerinde 06.05.2016 tarihinde saat 14,00 ‘ten itibaren bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılmasına karar verilmiştir. Davalı vekili 06.05.2016 tarihinde sunduğu dilekçede müvekkilinin muamele merkezinin Düzce ilinde olması nedeniyle ticari defterlerin incelenmesi için talimat yazılmasını talep etmiştir. Bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucu hazırlanan ön raporda bu husus belirtilmiş ve tarafların eksik olan belgelerinin sunulması talep edilmiştir. Bilirkişi ön raporunda her iki tarafın sunduğu belgelerin rapor düzenlemeye yeterli olmadığı tespit edilmiştir. Davacı vekili 20.12.2016 tarihli beyan dilekçesinde davalı defterlerinin incelenmesi için Düzce Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılması talep edilmiştir. Davacı taraf dava dilekçesinde her iki tarafın ticari defterlerine dayanmış olup, tacir olan tarafların ticari defterlerinin birlikte değerlendirilerek, tarafların ticari ilişkiyi hangi hesaplarla izlediği, defterler arasında fark bulunması halinde farkın sebebi, ticari defterler ve kayıtlardan belirlenerek sonuca ulaşılmalıdır. İlk derece mahkemesinin ticari defterleri incelemeye gerek duyması halinde her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun verilen sürede ibraz edilmesi halinde birlikte incelenmesi HMK’nın 222.maddesinin gereğidir. Bu nedenle, davalının ayrıca delil olarak ticari defterlerine dayanmış olması gerekmez. Mahkemenin gerek taraflardan birinin talebi üzerine veya kendiliğinden inceleme yapması halinde, her iki tarafın ticari defterlerinin birlikte incelenmesi gerekir. Davalının ticari defterlerinin incelenmesi taraflarca istenilmesine rağmen, incelenmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince davalının ticari defterlerinin incelenmesi için gerekirse talimat yazılması, ticari defterlerde farklılık bulunması halinde farklılığın sebebini gösterir ek rapor alınması ve taraflar arasında vade ve faiz oranına ilişkin bir anlaşma bulunup bulunmadığının belirlenerek bir karar verilmesi gerekirken, esasa yönelik önemli delillerin toplanmadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17.02.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.