Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1815 E. 2020/501 K. 04.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1815
KARAR NO: 2020/501
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2019
NUMARASI: 2018/324 Esas – 2019/360 Karar
DAVANIN KONUSU: İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
Taraflar arasında görülen ipoteğin fekki davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda verilen görevsizlik kararına karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Ada, … parsel … Blok, … Kat … numarası sayılı bağımsız bölüm üzerinde 30/06/2006 tarih-…yevmiye sayılı 362.088,00-TL aksi ve 1.sıra ipoteğin mevcut olduğunu, lehine ipotek edilenin davalı … Adi Ortaklığı olduğunu, tapu kayıtlarının ve ipotek akit tablosunun Başakşehir Tapu Sicil Müdürlüğünden celp edilmesini talep ettiklerini, tapu kayıtlarının davacı tarafça 23/02/2018 tarihinde elden teslim alındığını, müvekkili ile davalı arasında imzalanan ve taşınmaz satış sözleşmesi başlığını taşıyan (02/01/2006 tarihli) sözleşme kapsamında anılan taşınmazın müvekkiline satışının taahhüt edildiğini, müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini, tapunun devri olduğunu, ancak ipoteğin kaldırılmadığının anlaşıldığını, ödemelerin TOKİ’nin hesabına yapıldığını, müvekkilinin ülkemizin önde gelen kadın doğum uzmanı hekimlerinden biri olduğunu, borçlarını günü gelmeden ödediğini, müvekkili ile davalı şirket arasında sözleşmelerin imzalandığını, müvekkilinin borçlu olduğu bonoların tanzim edildiğini, davalı tarafından ipotek bedelinin ödenmesine rağmen ipoteğin kaldırılmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin maliki olduğu İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Ada, … parsel … Blok … Kat … Numara sayılı bağımsız bölüm üzerinde ipoteğin kaldırılmasına, ipotek bedelinin ve tüm takdiyatların gelmesi sonrasında varsa eksik harcın ikmal edilmesine, delillerin celp edilmesine, avukatlık ücreti ve yargılama giderinin davalıya yükletimesine, yargılama sırasında ortaya çıkabilecek belge ve bilgiler kapsamında TOKİ’ye yönelecek dav haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; eksik yatırılan peşin harcın ipotek bedeli üzerinden ikmal edilmesi gerektiğini, davacı yanın ipoteğin fekki istemiyle huzurda ikame ettiği davada kadın doğum uzmanı olduğunu, ipoteğe konu taşınmazın dükkan vasfında olduğunu, ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu belirttiğini, oysaki huzurdaki davada taşınmazın satımına ilişkin sözleşmenin dükkan satışını konu almasının taraflar arasındaki ilişkinin ticari nitelikli sonucunu doğurmadığını, davacı yanın mesleği de göz önünde bulundurulduğunda işbu sözleşmeye ticari nitelik yüklenemeyeceğinin açık olduğunu, görevsizlik nedeniyle davanın reddini, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceği ve pasif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddinin gerektiğini ileri sürerek, davacı tarafça eksik yatırılan harcın tamamlanmasına, aksi takdirde davanın reddine, mahkemenin görevsizliğine, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karış tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan ipotek nedeniyle davacının borcunun olup olmadığı konusunda, ipotek lehdarı olan adi ortaklık adına herhangi bir beyanda bulunması veya herhangi bir belge sunabilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle ipotek nedeniyle davacının borcunun bulunmadığının yargılama sırasında tespit edileceğini, bu konudaki nihai takdirin mahkemede olduğunu, müvekkili …’e yöneltilen davanın husumet yönünden reddine, tüm yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacının tacir olmadığı, satıma konu taşınmazın dükkan olmasının davacıyı tacir haline getirmeyeceği, davanın mutlak veya nispi ticari dava niteliğinde olmadığı, bu nedenle davaya bakma görevinin genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine ve HMK’nın 20. maddesindeki prosedür uyarınca dava dosyasının görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF BAŞVURU NEDENLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalıların adi ortaklık oluşturan kişiler olup bu sıfatla kendilerine dava yöneltildiğini, adi ortaklığın ve dolayısıyla davalıların tacir olduklarını, aynı satım sözleşmesinden kaynaklanan ve ayıba dayalı talepleriyle ilgili olarak açtıkları davanın asliye ticaret mahkemesinde görüldüğünü, davanın ticari dava niteliğinde olduğunu, bu nedenle ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TMK’nın 883. maddesi uyarınca, borcun sona erdiği iddasıyla ipoteğin fekki istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. Maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 5/1. maddesi uyarınca, ticari davalara bakma görevi, asliye ticaret mahkemesine aittir. Ticari davalar, mutlak ve nispi ticari davalar olarak ikiye ayrılmaktadır. Nispi ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinin ilk cümlesinde tarif edilmiş olup, her iki tarafın da “Ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan” hukuk davalarıdır. Mutlak ticari davalar ise tarafların tacir olup olmadıklarına ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, yasa gereği ticari dava sayılan uyuşmazlıklardır. TTK’da düzenlenen hususlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar ile aynı Kanun’un 4/1-a ve devamı bentlerinde yazılan uyuşmazlıklar ve diğer kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen uyuşmazlıklar, mutlak ticari davalardır. Eldeki davada, taraflar arasındaki uyuşmazlık ipoteğinin fekki isteminden kaynaklanmaktadır. İpoteğin fekki TMK’da düzenlenmiştir. Ayrıca, ipoteğin satım bedelini temin etmek üzere kurulduğu anlaşılmaktadır. Taşınmaz satımı TBK’da düzenlenmiştir. Bu tespitlere göre, uyuşmazlık TTK’da düzenlenen bir hususa ilişkin olmadığı gibi başka bir kanun hükmüyle ticari dava sayılan davalardan da değildir. Buna göre eldeki dava, mutlak ticari davalardan değildir. Davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için, TTK’nın 4.maddesinin 1.fıkrasına göre, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir. Yani, uyuşmazlığın sadece bir tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması yeterli olmayıp her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir. Somut olayda davalılar ve onların oluşturduğu adi ortaklığın tacir olduğu dosya kapsamı itibariyle kabul edilebilir ise de davacının tacir olduğuna ve taşınmaz alımının bu ticari işletmeyle ilgili olduğuna dair hiç bir kanıt yoktur. Davacının hekim olduğu, herhangi bir ticari işletme kaydının bulunmadığı, taşınmaz alımının ticari bir işletmeyle ilgili olmadığı anlaşılmaktadır. Satın alınan bağımsız bölümün “dükkan” niteliğinde olması da satın alanı tacir haline getirmez. Çünkü, ticari işletmenin tanımı TTK’nın 11. maddesinde yapılmış olup, dükkan vasıflı bağımsız bölüm taşınmaz, tek başına ticari işletme değildir. Bir dükkan, ancak bir ticari işletmenin (veya bir esnaf işletmesinin) faaliyet yeri olabilir. Bu açıklamalara göre, davacının tacir olmadığı, uyuşmazlığın davacının bir ticari işletmesiyle ilgili olmadığı anlaşıldığından, eldeki davanın ticari dava olmadığı anlaşılmaktadır. Davaya konu taşınmazın dükkan vasfında olması nedeniyle davacının tüketici olduğundan söz edilemeyeceğine göre, davaya bakma görevi, genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesine aittir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararı usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 04/06/2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.c maddesi uyarınca karar kesindir.