Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1806 E. 2022/166 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1806
KARAR NO: 2022/166
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/12/2022
NUMARASI: 2014/858 Esas – 2017/1110
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Sudi Arabistan’dan ithal ettiği, 18 palet toplam 24.750 kilogram ham maddenin antrepoda müvekkil şirkete nakledilmek üzere davalı şirkete ait … plakalı aracın 23/08/2012 tarihinde teslim edildiğini, aracın sürücüsünün diğer davalı olduğunu, ham maddenin teslimi sırasında 2400 kilogram ham maddenin eksik olduğuna ilişkin tutanak düzenlendiğini, müvekkilinin navlun bedelini itirazı kayıtla ödeyerek mal bedeli ve yoksun kalma karı ödenmesi amacı ile davalılara 31/08/2012 tarihinde ihtarname keşide edildiğini, bu nedenle zayi olunan malın bedelinin ödenmesi gerektiği, bunun yanı sıra müvekkilinin ham maddeyi işledikten sonra yatış yaptığını ham maddenin yurt dışında ithal edildiğini, davalıların kusuru nedeni ile müvekkiline teslim edilmeyen mallar için yeniden ithalat masrafı yapılması gerektiğini, ithal ve taşıma giderlerinin faiz ve karşılanmayan zarar olduğunu, ileri sürerek ham madde bedeli için 7.857,46TL’nin temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte 2.200,00-TL’nin ise dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Ltd.Şti. vekili savunmasında özetle; davanın haksız olduğunu, harcın eksik ödendiğini, müvekkilinin dava konusu emtianın taşımasının alt taşıyıcı olarak yüklendiği, taraflar arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığını, buna rağmen asıl taşıyıcının taşıyıcıya karşı dava açılmadığını, müvekkilinin teslim aldığı yükü davacı şirkete ait fabrika binasının bulunduğu adrese getirdiğini, müvekkilini karşılayan güvenlik görevlilerin gece saatinde boşaltma işlemi yapılamayacağı için aracı boşaltmanın yapılacağı rampaya yanaştırarak sabaha kadar beklemesini istediklerini, davalı sürücününde tarif edilen şekli ile aracı boşaltma rampasına yaklaştırarak araç içersin de istirihata çekildiği sırada fabrika sahası içerisinde güvenlikli ortamda araçtaki bir kısım emtianın çalındığı, müvekkilinin olayda kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı … davaya cevap vermemiş, bu davalı vekili bilirkişi raporuna karşı beyanlarını içeren 26/04/2016 tarihli dilekçesinde; müvekkiline kusurun atfedilemeyeceğini hırsızlık olayının meydana gelen yerin fabrika sahası olduğunu savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan zararın tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamındaki delillerden davalı ile davacı şirket arasında taşıma ilişkisinin bulunduğu, davalı şirketin davacıya ait hammadde emtiasını taşıdığı, diğer davalının ise araç sürücüsü olduğu sabittir. Uyuşmazlık meydana gelen zararda davalıların sorumluluğu bulunup/ bulunmadığı noktasındadır. TTK.’nın 875. Maddesi gereğince taşıyıcı, eşyanın taşımak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde eşyanın kaybından, hasarından veya teslimdeki gecikmeden doğan zarardan sorumludur. Taşıyıcının sorumluluktan kurtulma halleri anılan kanunun 876. Ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra TTK.879. Maddesi gereğince taşıyıcı kendi adamlarının, taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin görevlerini yerine getirmesi sırasındaki fiil ve ihmallerden de kendi fiil ve ihmali gibi sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Belirtilen maddeler ışığında somut olaya bakıldığında sürücünün teslim aldığı yükü, teslim etmeden taşıyıcıdan beklenen sorumluluğa aykırı davranarak aracı park ederek çalınmasına sebep olduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı çalışanlarının talimatı ile araca park edildiği savunulmuş ise de dosya kapsamındaki belgelerden güvenlik görevlilerin davacı çalışanları olmadığı, sitenin güvenliğini sağlayan kişiler olduğu, boşaltma rampasına tam olarak yaklaşılmaksızın aracın park edilerek yükü korunmasız bırakılması nedeni ile hırsızlık olayın meydana gelmesi anlaşılmakla taşıyıcının sorumlu olduğu , davacı yönünden müterafik kusur nedeniyle tazminat miktarından indirim yapılamayacağı anlaşılmıştır. Bunun yanı sıra ağır kusur olarak değerlendirilen sürücü eylemi sonucu hırsızlık olayının meydana gelmiş olması nedeni ile, ifa yardımcısı olan sürücünün de haksız fiil hükümleri gereğince sorumlu olacağı kabul edilerek zayi olan emtia bedelinin sözleşme ve haksız fiil sorumluluğu hükümlerine göre davalılardan tahsiline, diğer istek kalemi yönünden davacının davasını kanıtlayamadığı…” gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 7.857,46TL’nin, davalı şirket yönünden 15/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi, davalı … yönünden ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ve davalı … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı şirkete gönderilen ihtarnamenin tebliğinin 14.11.2012 olduğu açıkça görüldüğünü, kararda faizin işlenme tarihinin yazılmasında maddi hata meydana geldiğini, davalı şirket yönünden işleyecek olan faizin 15.11.2012 olarak düzeltilmesi gerektiğini, Anılan kararda ağır kusur olarak değerlendirilen sürücü eylemi sonucu hırsızlık olayının meydana gelmiş olması sebebiyle ifa yardımcısı olan davalı … yönünden haksız fiil hükümleri gereğince bedelin dava tarihinden yani 26.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkili şirkete verilmesine karar verildiğini, TBK md.117/2’de gereğince … yönünden faizin başlangıç tarihi olarak dava tarihinin belirlenmiş olması hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, faizin başlangıç tarihinin haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 24.08.2012 olarak belirlenmesi gerektiğini, Müvekkili şirket anılan hammaddeyi ithal edip işledikten sonra satışını yaptığını, davalıların kusurları nedeniyle müvekkili şirkete teslim edilemeyen emtianın ithali için yapılmış olan masrafların karşılanamadığını, Ayrıca üretimde kullanılmak üzere yine aynı emtiadan aynı miktarda satın alınması, ithali ve müvekkili şirkete yeniden nakliyesi gerekmiş olup bütün bu işlemleri gerçekleştirmek için yeniden ödenen bedel emtianın değerinde meydana gelen artış da göz önünde bulundurulduğunda müvekkili şirketin uğradığı zararlar verilen karar neticesinde karşılanamadığını, ilk derece mahkemesinin, bilirkişi raporlarına karşı bu yöndeki itirazları değerlendirmediğini, Kararda, diğer istek kalemi yönünden davacının davasını kanıtlayamadığı şeklinde gerekçe belirtildiğini, ancak, bu talebin bilirkişi raporlarında değerlendirilmediğini, müvekkili şirket defterleri üzerinde bu yönde bir inceleme yapılmadığını, ilk derece mahkemesinin, bu konudaki itirazlarla ilgili bir karar da vermediğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tüm talepler yönünden kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, istinaf başvurusunda özetle; Müvekkilinin, davalı … firmasına hizmet akdi ile bağlı olup olay günü … plaka sayılı aracın şoförlüğünü yaptığını, müvekkilinin davacıya ait yükü kendisine bildirilen adrese getirdiğini ve burada kendisini karşılayan güvenlik görevlisinin talimatı ile aracını boşaltma yapılacak rampaya yanaştırdığını, yükün boşaltılacağı saati beklerken yol yorgunu olması sebebiyle aracın içinde istirahate çekildiğini, hırsızlık olayının yaşandığı yer davacıya ait fabrikaya ait olup dosyadaki görüntülerden de anlaşıldığı üzere güvenlik görevlisi ve güvenlik kameralarının olduğu bir alan olduğunu, beklenilen yer güvenlikli bir bölge olduğundan ve davacıya ait bir alan olduğundan dolayı müvekkilin hırsızlık olayını öngörmesi mümkün olmadığını, ayrıca, müvekkilinin sürücüsü olduğu araçta yedek şoför bulunmadığından müvekkilinin hem aracı kullanıp hem de araca ve yüke nezaret etmesi kendisinden beklenemeyeceğini, ikinci bir şoförün araçta bulundurulması yükümlülüğü davalı firmaya ait olup bu nedenle müvekkiline kusur atfı mümkün olmadığını, izah edilen maddi gerçek dava dosyasında da ispat edildiğini, müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun olmadığı ilk bilirkişi raporuyla da tespit edildiğini, buna rağmen mahkemece müvekkilinin ağır kusurlu olduğunun değerlendirilerek zarardan sorumlu tutulmasının hukuka uygun düşmediğini, Davacının, eldeki davada ileri sürdüğü alacağını sözleşmeye dayandırdığını, kabul anlamına gelmemek üzere, davacının sözleşmeden kaynaklanan alacağını talep ettiği davayı müvekkiline yöneltmesinin mümkün olmadığını, müvekkili ile davacı arasında herhangi bir sözleşmesel ilişki bulunmadığından davanın müvekkili açısından usulden reddi gerektiğini, haksız fiil iddiasını davacı değil davalı şirket müvekkili şirkete karşı ileri sürebileceğini, eldeki davada müvekkilinin ancak ihbar olunan sıfatıyla dahil olmasının mümkün olduğunu, davacının doğrudan müvekkiline rücu hakkı bulunmadığını, bu hususun ilk derece mahkemesince hiç değerlendirmediğini, davacının davasını dayandırdığı hukuki ilişkinin dışına çıkarak hüküm kurulduğunu, kararın bu yönüyle de kaldırılması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın müvekkili yönünden tümden reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirket ve onun çalışanı araç sürücüsü tarafından yurt içi taşımasına konu emtianın taşıma sırasında hırsızlanması nedeniyle sorumlu oldukları iddiasıyla, mal bedeli ve aynı malın temini için uğranılan zararların tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili ile davalı … vekilince, yasal süreler içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 353. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinede: Uyuşmazlık, taşımaya konu olup hırsızlık nedeniyle zayi olan emtia ve zararlardan dolayı davalıların sorumlu olup olmadığı ve eğer sorumlu iseler talep edilebilecek zarar miktarının ne olduğu noktasında toplanmaktadır. Somut olayada hırsızlık olayı, davalı şoförün boşaltma rampasına tam olarak yanaşmaksızın aracın park edilerek yükün korumasız bırakılması nedeniyle meydana geldiği, davalı yanca davacı çalışanlarının talimatları uyarınca hareket edilerek aracın park edildiği ileri sürülmüşse de güvenlik görevlilerinin sitenin güvenlik çalışanları olup, davacı çalışanları olmadığı anlaşılmaktadır. O halde böyle bir durumda şoförden (ve taşıma şirketinden) yüke özen borcu kapsamında basiretli bir taşıyıcıya yakışacak azami tavrı sergilemesi, öncelikle yükün güvenliğini sağlayacak tedbirleri alması, en basitinden aracın başından ayrılmayarak durum ve şartlara göre günün ilk saatlerinde karşılaşma ihtimali en yüksek olan çalınma gibi bir durumlara karşı önlem alması beklenir. Taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren kimselerce yükün güvenliği hakkında herhangi bir tedbir alınmaksızın, emtia yüklü aracın park edilerek şoförün araç içinde uyuması ağır kusur ya da pervasızca ve zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle yapılan bir ihmal ya da hareket olarak değerlendirilmiştir. Bu sebeple davalıların, sınırlı sorumluluktan yararlanamayacağı, zayi olan yükün tam değeri üzerinden sorumlu olduklarının kabulü gerekir. Taraflar arasında yurt içi taşıma ilişkisi bulunduğu, davalı gerçek kişinin de araç sürücüsü olduğu ihtilafsızdır. Bunun yanında 08.02.2012 tarihinde antrepo çıkış tutanağı ile davalılara teslim edilen emtialardan, dosyada yer alan tutanak kapsamında 2400 kg emtianın hırsızlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davalılar bakımından kendilerine tam ve sağlam olarak teslim edilen yükün aynı şekilde teslim edilmesi borcu doğmuştur. Bu durumda davalıların yüke özen mükellefiyeti devam ederken oluşan hırsızlık ve zarar sebebiyle davacıya karşı davalıların müteselsilen sorumlu olduğunun kabulü isabetli olup, davalı … vekilinin müvekkili ile davacı arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından sorumluluğu bulunmayacağı yönündeki istinafı yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde: Bilirkişi ek rapor içeriğinde işaret edildiği üzere davalı şirkete ihtarın 14.11.2012 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakla, davalı temerrüdünün 15.11.2012 tarihinde gerçekleştiği, buna göre davalı şirket yönünden kurulan hükümde sehven 15.11.2017 tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edildiği ve hükmün buna göre kurulduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde görülmüştür. Bu nedenle hükmün 1 nolu bendindeki “15.11.2017” tarihinin, “15.11.2012” şeklinde düzeltilmesi gerekmiştir. Davacı vekilince diğer davalı şofor yönünden haksız fiil tarihi 24.08.2012 tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi gerekirken dava tarihinden itibaren temerrüt faizine karar verilerek hüküm kurulmasının doğru olmadığı ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Ancak dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünde “…7.857,46 TL’nin temerrüt tarihi olan ihtar tebliğ tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi oranında faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili” istenmiştir. Buna göre davalı şoför yönünden kuralan hükümde de temerrüt faizi tarihinin 15.11.2012 tarihi olarak belirtilerek, bu tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile dava tarihinden faiz yürütülmesine karar verilmesi isabetsiz olup, davacı vekilinin dava dilekçesindeki talebi ile bağlı ve sınırlı olmak üzere istinaf başvurusu kısmen yerinde görülmüştür. Bu nedenle davalı şoför gerçek kişi yönünden kuralan hükmün 1 nolu bendinin de bu surette düzeltilerek hüküm kurulması gerekmiştir. Davacı vekilince dava dilekçesinde, davalılarca hırsızlık sonucu teslim edilemeyen malların ithali nedeneyle yapılan giderler ve aynı miktarda malın satın alınması, ithali ve nakliyesi için ödenmesi gerekecek bedelin de zarar olarak tahsili istenmiş ise de bu zarar kalemleri yönünden zarar ve tutarı ispat edilmediğinden, aksi yöndeki davacı istinafı yerinde görülmemiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile istinafa konu kararın HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda yazıldığı üzere; A-Davalı … vekilinin istinaf başvurusu yönünden: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 358,34 TL istinaf nispi karar harcının davalı …’tan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, B-Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın kısmen kabulü ile 7.857,46 TL alacağın 15/11/2012 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi uyarınca avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Alınması gereken 536,74 TL harçtan peşin alınan 137,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 399,09 TL harcın davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yatırılan 137,65 TL peşin harç ile 24,30 TL başvuru harcı giderinin davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen 1.750,00 TL bilirkişi ücreti ve 393,30 TL posta masrafı toplamı olan 2.143,30 TL’nin, davadaki haklılık oranlarına göre hesaplanan 2.090,09 TL’lik bölümünün davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı … … tarafından sarf edilen 83,60 TL posta masrafının davdaki haklılık oranlarına göre hesaplanan 2,07 TL’lik bölümünün davacıdan alınarak davalı ….Şirketi’ne verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına, 6-Avukatlık ücret tarifesine göre, hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 7-Avukatlık ücret tarifesine göre, hesaplanan 200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine, 8-Artan gider avanslarının, yatıran taraflara iadesine, 9-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan 44,40 TL peşin istinaf karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b-Davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı gideri ile ayrıntısı UYAP’ta 40,50 TL posta giderinin toplamı olan 161,80 TL istinaf kanun yolu giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 10-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 11-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10.02.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1a . maddesi uyarınca, dava değeri itibariyle verilen karar kesindir.