Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1789 E. 2022/163 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1789
KARAR NO: 2022/163
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05.03.2019
NUMARASI: 2016/441 Esas – 2019/233 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ve şirket ortaklarına borçlu olan … adlı kişinin … Adana Ofisi ve ofis müdürü … aracılığı ile … sistemi üzerinden müvekkile borcunu ödemeyi teklif ettiğini, …’e …’ın ince inşaat malzemesi temin etmesi, …’in Mersin Mezitli ve Tarsus’ta daha önce yaptığı 17 daireyi müvekkili şirket ortağı …’ya anahtar teslimi vermesi karşılığında …’nın …’tan olan alacağının … aracılığı ile karşılanması için anlaşmaya vardıkları ve bu amaçla müvekkili şirket ile … arasında 08.04.2013 tarihinde … üyelik sözleşmesinin imzalandığı, akabinde … ile Müvekkili şirket arasında 08.04.2013, 30.04.2013 ve 15.07.2013 tarihlerinde birden fazla … işlem protokolü imzalandığı, ilgili malzemeler … tarafından ince inşaat malzemeleri temin edilmediğinden …’in müvekkile olan borcunu yerine getiremediği, 17 daire yerine müvekkili şirketin …‘e ödediği 767,000 TL karşılığında sadece 5 daireyi teslim ettiği, …’ın … komisyonu talep ettiği ve müvekkil şirketin 116.348 TL ödemek zorunda kaldığı; … şirketinin …’e inşaat malzemelerine ilişkin vaadini yerine getirmemesinin üyelik sözleşmesine ve özen yükümlülüğüne aykırı olduğu, müvekkili şirketin sözleşme ilişkisi süresince ödediği üyelik ve komisyon ücretleri karşılığında uygun hizmet alamadığı, bu durumda karşı tarafın sebepsiz zenginleştiği, sebepsiz zenginleşme tarihinden itibaren yasal temerrüt faizinin işlemesi gerektiği, …’in …’in Müvekkiline daireleri teslim etmemesine kasten sebep alması nedeniyle tahsil ettiği komisyon bedellerini iade etmesi gerektiğini, müvekkilinin davalıya ihtar gönderdiğini, davalının da müvekkilinin talebinin kabul edilmediğine dair ihtar gönderdiğini beyan etmiş sonuç olarak; Borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptaline, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; TBK m.82 uyarınca sebepsiz zenginleşme taleplerinde iki yıllık zamanaşımı süresi bulunması nedeniyle Davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, müvekkili organizatör ile davacı arasında imzalanan üyelik sözleşmesinde, … şirketinin üyeler arasındaki alım satımlarda taraf olmayacağı, alım satım eksikliklerinde üyelerin …’dan herhangi bir talepte bulunamayacakları, yetki kodu almakla mal ve hizmeti … kapsamında uhdesine almış sayılacağının açıkça belirlendiğini, müvekkilinin davacı veya diğer üyelere hiçbir mal ve hizmet satış-temin taahhüdünün bulunmadığını, davalının imzaladığı … üyelik sözleşmesi ile … çeki düzenleyerek yapacağı işlemlerde %5 + KDV nakit komisyonu müvekkile ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, bu doğrultuda 1.211.000- TL alım ve 1.211.000-TL satım işlemi gerçekleştirdiği, müvekkilce düzenlenen komisyon faturalarını ödediği, dolayısıyla davacının ödediği bedellerin sözleşme kapsamında hesaplanan komisyon ve üyelik bedelleri olduğu, şeklinde açıklandıktan sonra sonuç ve istem olarak; haksız davanın reddi ile yargılama masrafları ve ücreti vekâletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… işlemler sadece üyeler arasında gerçekleştirilecektir. Her bir üye hangi üye ile alım satım yapacağına serbest iradesi ile kendisi karar verir. Üye satış yapmak üzere alıcı üye ile mutabakata vardığı satış şartlarını protokole bağlayarak … Merkezinden satış için telefon, internet veya cali çenter vasıtasıyla onay kodu alır. Onay kodu alınması alıcı üyenin planlanan işlem miktarı kadar … nezdindeki hesabında alını limitinin varlığı anlamına gelir. Onay kodu verilmiş olması …’i hiçbir surette üyeler arasındaki işlemin tarafı haline getirmez. Üyeler arasında gerçekleşen alım ve satım işlemlerinde, fiyat, ürün nitelikleri, ifa süreci, ürünle ilgili nitelik ve nicelik şartları, satış sonrası teknik hizmetler ve ürün garanti şartlarına yönelik yükümlülükler ve alım satım işlemlerinden kaynaklanabilecek sorumluluklar her bir üyenin kendisine aittir. … ve görevlendirdiği … danışmanları alım ve satım işlemlerinden doğrudan sorumlu değildir. … işleminde, alıcı üye, satıcı üyeye … çeki düzenleyerek bedel ödemesi yapar. Üye sattığı ürünün bedeli karşılığında alacağı … çeki miktarınca … sisteminden barterli alacak hakkı elde eder. Üye bu … alacak hakkım … ortak pazarında … üyeleri tarafından satışa sunulan mal veya hizmetleri satın almak suretiyle tahsil eder. Üye başka bir tahsilat şekli ve içeriği talep edemez kuralı gereğince davacının davalıdan alacaklı olması için bir neden bulunmadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Teamül gereği senede bağlanmamış sözlü anlaşmaları ispat edebilmek için, senetle ispat zorunluluğunu ortadan kaldırarak tanıkla ispata izin verdiğini, ancak dava konusu maddi olguları tanıkla ispat etme talebinin reddedildiğini, bu durum anayasal bir hak olan adil yargılanma hakkını kısıtlayıcı bir durum olduğunu, Müvekkilinin, ödediği üyelik ve komisyon bedellerine karşılık teşkil eden uygun ve sözleşmeye göre bir hizmet alamadığını, somut olayda, …’in müvekkilimize öncesinde …’ın limitine dair beyanda bulunması; sonrasında ise, … ile ilişkilerinin sorunlu olduğunu belirtmesi ve bunun sonucunda da vaat ettiği ince inşaat işçilik malzemelerini temin etmemesinin … sisteminin sağlıklı ve verimli olarak çalıştırmadığını gösterdiğini, bu durumda müvekkilinden tahsil edilen komisyon bedelinin gerek hukuki gerekse de mantıki sebebi ve dayanağı ortadan kaldırdığını, müvekkilinden tahsil edilen üyelik ve komisyon bedellerinin iadesini zorunlu kıldığını, ancak mahkemece somut olayın sadece normal bir … ilişkisi olarak değerlendirildiğini, oysa somut olayda … sisteminin davalı … şirketinin de içinde olduğu üç taraflı bir sözleşme olduğunun kabulü ile değerlendirme yapılması gerektiğini, Taleplerinin alternatif bir hukuki dayanağı olarak ise TBK madde 112’ye aykırılık gösterilebileceğini, … ilgili sözleşmelerde, kendisinin satış – … – işlemine taraf olmadığını belirtse de, bunun gerçeği yansıtmadığı açıktır. Zira, somut olayda, … sadece sistemin kullanımını taraflara sağlayan bir “bağımsız koordinatör” rolünde değil, ayrıca …’e inşaat malzemesi vaadinde bulunmak suretiyle işlemin tarafı haline de gelmiştir. Buna göre, ilgili durumda, üç köşeli bir hukuki işlem mevcut olup, … da işlemin tarafı halinde kabulü gerektiğini, …’ın TBK madde 112’nin kıyasen uygulanması sonucunda, bizzat sözleşmeye aykırılık hükümlerine göre sorumlu görülmesi gerektiğini, davalı tarafça müvekkilden tahsil edilen komisyon ve üyelik bedellerinin iadesi gerektiğini, ileri sürerek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki … sözleşmesi uyarınca davalıya ödenen komisyon ücretlerinin iadesi için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacının eldeki davadaki istemi, davalı … şirketine komisyon olarak ödediği tutarın iadesidir. Taraflar arasında 08.04.2013 tarihli … sözleşmesi imzalandığı ve bu sözleşme ile davalının davalı … sistemine üye olduğu ihtilafsızdır. Davacının delil olarak dayandığı ve üçüncü kişiler ile imzaladığı … işlem protokollerinde davalı şirketin taraf olmadığı ve imzası bulunmadığı, buna göre davacıya karşı işlemlerde herhengi bir taahüdünün ve sorumluluğunun kanıtlanmadığı anlaşılmaktadır. Mahkeme gerekçeli kararında … sistemi ve işleyişi açıklanmıştır. Bu tespitlere göre, barterli işlemler sadece üyeler arasında gerçekleşir. Her bir üye hüngi üye ile alım satım yapacağına serbest iradesi ile karar verir. Üyeler arasında gerçekleşen işlemlerde … hiçbir surette işlemin tarafı haline gelmez. Üyeler arasında gerçekleşen alım satım işlemlerinde fiyat, ürün nitelikleri, ifa süreci, ürünle ilgili nitelik ve nicelik şartları, satış sonrası teknik hizmetler ve ürün garanti şartlarına yönelik yükümlülükler ve alım satım işlemlerinden kaynaklanabilecek sorumluluklar her bir üyenin kendisine aittir. … ve görevlendirdiği … danışmanları alım ve satım işlemlerinden doğrudan sorumlu değildir. Buna göre davacı vekilinin somut olayda normal bir … ilişkisi bulunmadığı, somut olayda … sisteminin davalı … şirketinin de içinde olduğu, üç taraflı bir sözleşme olduğunun kabulü ile değerlendirme yapılması gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir. Davalının toplam 71.449,00 TL’lik komisyon faturalarının davacı defterlerinde de kayıtlı olup, davacı tarafından ödendiği bilirkişi rapor içeriği ile anlaşılmaktadır. Buna göre davacının … sisteminde gerçekleştirdiği işlemler kapsamında ödediği komisyon bedellerine karşı hizmet almadığı, bu nedenle davalının sebepsiz zenginleştiği yönündeki savunmaları yerinde olmayıp, aksi yöndeki davacı istinafı da yerinde görülmemiştir. Davalının muvafakatı olmadığı da gözetildiğinde, alacak ve tutarı itibariyle mahkemece tanık dinlenmemesi isabetli olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinafı da yerinde değildir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, karar kesinleştiğinde, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyizi yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi. 10.02.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.