Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1780 E. 2022/162 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1780
KARAR NO: 2022/162
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26.12.2017
NUMARASI: 2016/53 Esas – 2017/954 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 2010 yılında acentelik sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin sözleşme uyarınca acentelik sıfatından kaynaklanan tüm görevlerini layıkıyla yerine getirdiğini, sözleşme uyarınca müvekkilinin müşterilerinin talebi üzerine Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi düzenlediğini, poliçe düzenlenirken öncelikle müvekkilinin sigortalayacağı aracın ruhsat bilgilerini kabul ettiğini, akabinde davalı tarafın kendisine ait olan sistemden araç bilgilerini sorgulayarak aracın hangi cinsten olduğunu ve aracın bir önceki sigorta poliçe bilgilerini sistemden kontrol ederek aracı sigortaladığını, bu sistemin sigorta acenteleri arasında yaklaşık 10-15 yıldan beri kullanılagelen bir sistem olup, acentelerin bu sistemde geçen bilgiler haricinde kendiliğinden bir poliçe düzenlemelerinin mümkün olmadığını, müvekkilinin araçların ruhsat bilgilerini kontrol ederek mezkur sistemleri dahilinde dava dilekçesinin açıklamalar kısmı 3 nolu bendinde yer alan araçları sigortaladığını, bahsi geçen bu araçların müvekkili tarafından Motorlu Araç Trafik Belgesi’nin, daha önce yapılmış olan sigorta poliçeleri ve davalı sigortanın sisteminden araç tipleri kontrol edilerek araç tipi tahsis edildiğini ancak davalının 2015 yılının 7. Ayında mezkur sistemde değişiklikler yapıldığından bahisle mezkur araçların araç cinslerinin hatalı olduğunu bildirdiğini, bu sebeple trafik araç grup kodu zeyili tanzim ederek poliçe bedellerindeki artışların taraflarından ödenmesi gerektiğini belirten yazılı ihtarın taraflarına tebliğ edildiğinin, bu zeyil belgelerinin incelendiğinde poliçe bedellerinde artışlar olduğunun görüleceğini, bu tebliğden evvel müvekkilince tanzim edilen poliçelerden fark talep edilerek ücret istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, … Sigorta’ nın sisteminde yaptığı değişiklik nedeniyle hiçbir kusuru bulunmaksızın ve basiretli bir tacirin yerine getirmesi gereken tüm … Sigorta’ nın ödenmesini istediği bu ödemelerin haksız olduğunu beyanla davalı tarafından talep edilen 38.604,48 TL’ lik haksız bedelin tespiti ile karşı tarafa borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacının araç bilgilerini Tramer kayıtlarından alsa dahi elindeki bilgiler ile doğrulamak zorunda olduğunu, zira davacının acente olarak müvekkilinin vekili konumunda olduğunu, TTK 119.maddesine göre acentenin müvekkilinin menfaatlerini korumakla yükümlü olduğunu, acentenin kusursuz olduğunu ispat etmedikçe müvekkilinin uğradığı zararlardan sorumlu olduğunu, TTK’ nun 111.maddesine göre, müvekkilinin menfaatlerini korumak için acentenin önlem alma mecburiyeti olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin 1.,4.,5. Ve 24.maddelerinde bu hususların ifade edildiğini, 25.madde de bunlara aykırı davranışlardan dolayı acentelik sözleşmesinin haklı olarak derhal feshedilebileceğinin belirtildiğini, davacının bu yükümlülüklere aykırı hareket ederek işlem yaptığını, ayrıca müvekkili tarafından her yıl acentelere yönelik yayınlanan Uygulama Esasları’ nın Oto Sigortaları bölümünde acentenin mutlak suretle sigortalanması talep edilen aracı görmesi gerektiğinin belirtildiğini, davacı tarafın sadece ruhsata bakarak dahi araç grubu bilgisinin yanlış olduğunu görebilip, çok yüksek miktarda prim kaybını engelleyebileceğini, daha önce başka şirket acenteleri tarafından bilerek veya bilmeyerek hatalı girilmiş olan bilgilerin varlığının davacının da hatalı işlem yapmasına gerekçe teşkil etmeyeceğini, davacı tarafın araç bilgilerine müdahale edemediği iddiasının da bir dayanağı bulunmadığını, davacı tarafın manuel olarak bu bilgileri düzeltmesi gerektiğini, davacı tarafın acente olarak tanzim ettiği poliçede tahakkuk eden prim ile özel amaçlı taşıt kategorisinde olan söz konusu araçların olması gereken primlerini çok farklı olduğunu anlamamasının mümkün olmadığını, davacı tarafın en iyi ihtimalle ağır kusuru ile müvekkilinin zararına sebep olduğunu, kaldı ki davacının poliçe tanzim etmiş olduğu bir kısım araçların ilk defa sigortalanmış olup daha önce kayıtlarının bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İddia, savunma, toplanan deliller ve mahkememizce de benimsenen bilirkişi raporu ve ek raporu kapsamı birlikte değerlendirilmiştir.Mahkememizce de benimsenen bilirkişi raporunda da ifade edildiği gibi, dava dilekçesinde söz konusu edilen 7 araç için davacı acente tarafından tanzim edilmiş poliçeler ile davalı sigorta şirketi tarafından tanzim edilmiş zeyilnamelerin bilirkişi raporunun dördüncü sayfasındaki tabloda gösterildiği, bu tablonun incelenmesinden de görüleceği üzere davacı acente tarafından yanlış ve hatalı poliçe tanzim edilmesinin, davalı sigorta şirketinin bilgisayar sisteminden veya sistem değişikliğinden kaynaklanmadığı, davacı acentenin müşterilerine ait araçların poliçelerini, mutlaka araçların araç tescil belgelerini görerek ve özellikle aracın maliki, plakası, marka ve modeli ile araç cinsi, şase nosu ve motor nosunu bu belgeler üzerindeki bilgiler üzerinden yazmak şartıyla tanzim etmesi gerekirken, davacı acentenin poliçelerini aracın bir önceki sigorta poliçe bilgilerini sistemden kontrol ederek bu bilgiler üzerinden tanzim etmesi ve bu nedenle de başka bir sigorta şirketi veya acenteleri tarafından düzenlenmiş olan poliçelerde hata mevcutsa dava konusu poliçelerde olduğu gibi bu hataları kendi düzenlediği poliçelerde de devam ettirmesi nedeniyle meydana gelmiş olduğu, dava dosyasına ibraz edilen poliçe ve zeyilnameler ile birlikte söz konusu araçlara ait araç tescil belgeleri ve bazı araçların Emniyet Genel Müdürlüğü/ EGM Sorgu Kayıtlarını tetkikinden, örneğinin araç cinsi, araç tescil belgesinde hidrolik kullanımlı kanal açma aracı ( Özel Amaçlı Taşıt ) veya itfaiye aracı ( Özel Amaçlı Taşıt ) iken bilirkişi raporundaki tabloda dökümü yapılan yedi adet aracın davacı acente tarafından tanzim edilen poliçelerinde kamyon olarak araç cinslerinin olması gerekenden farklı olarak gösterilmiş olması nedeniyle davalı sigorta şirketinin bu durumu farkederek araçların olması gereken araç cinsleri üzerinden zeyilname düzenlemiş olmasının doğru ve yerinde olduğu…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dosyada mübrez bilirkişi raporlarında mevcut bulunan ve tartışmaya mahal vermeyecek derecede somut olan hataları dilekçelerinde belirtmelerine rağmen, dikkate alınmayarak eksik inceleme sonucu hatalı bir şekilde hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporlarındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini, HMK’nın 266. maddesine göre mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vermesi gerektiğini, hakimin uygun görmediği bilirkişi raporu karşısında yeniden bilirkişiden görüş almadan, bilirkişi raporunun aksine veya gerektiğinde başka bilirkişinin düşüncesine başvurmadan, hakimin bilirkişi yerine geçerek bilirkişi raporuna aykırı düşen kişisel düşünce ve gözlemine veya tanık sözlerine dayanarak hüküm vermesinin bozma nedeni olduğunu, mahkeme kararlarında olduğu gibi bilirkişi raporlarının da gerekçeli olması gerektiğini, gerekçesi olmayan ve çelişkili bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm verilemeyeceğini, somut olayda ise mahkeme bilirkişiden rapor aldığını, farklı bir bilirkişiden rapor alınması yönünde ki itirazın üzerine aynı bilirkişiden ek rapor alındığını, bilirkişi raporuna yaptıkları itirazlar cevaplanmadığı gibi çelişkilerin de giderilmediğini, bu sebeple farklı bir bilirkişiden veya üçlü bir bilirkişiden rapor alınması yönünde ki talepleri dinlenmeden, çelişkiler giderilmeden, hüküm kurduğunu, bu nedenle çelişkili bilirkişi raporlarına dayanarak verilen kararın usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini, Ayrıca mahkemece keşif yapılmadan karar verildiğini, HMK’nın 288. maddesine göre, hakimin, sözlü yargılamaya kadar taraflardan birinin talebi üzerine veya resen alınabildiğini, somut olayda da uyuşmazlığın esastan çözülebilmesi için dava konusu üzerinde keşif yapılması zorunlu olduğunu, buna rağmen mahkemenin, davacı tarafça açıkca keşif talep edilmesine rağmen, keşfe gerek görmeyerek, eksik inceleme ve araştırmayla esas hakkında hüküm kurduğunu, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı davalı yanca ZMMS poliçeleri kapsamında dava dilekçesinde yazılı 7 aracın cinslerinin farklı olduğu gerekçesiyle zeyil poliçe bedellerinin müvekkili tarafından ödenmesini talep ettiğini, davalı şirketin sistem değişikliği nedeniyle ortaya çıkan durum nedeniyle müvekkilinin sorumlu görülemeyeceği ileri sürmüştür. Mahkemece alının bilirkişi rapor ve ek rapor içeriğindeki tespitlerde gözetilerek, davacının yanlış ve hatalı poliçe düzenlemesinin, davalı sigorta şirketinin sisteminden ya da sistem değişikliğinden kaynaklanmadığı sonucuna varılarak hüküm kurulmuştur. Davacı, mahkemece hatalı bilirkişi raporundaki tespitlere dayanarak hüküm kurulduğunu, yeni bir bilirkişi kurulu raporu alınması talepleri üzerine mahkemece ek rapor alınarak sonuca gidildiğini ileri sürmüştür. HMK’nın 282. maddesine göre, hâkim, bilirkişinin oy ve görüşününü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirecektir. Mahkeme yargılama sürecinde kök rapor ve davacı yanının itirazlarını karşılamak üzere ek rapor almıştır. Bilirkişi raporları yukarıda sözü edilen HMK’nın 282. maddesi kapsamında takdiri delil niteliğinde olup, mahkemece bilirkişi raporundaki tespitler ile diğer deliller dikkate alınıp gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde değildir. Somut olayda uyuşmazlığın çözümü için keşfen inceleme yapılması zorunlu olmayıp, mahkemece dosya üzerinde yaptırılan inceleme sonucu bilirkişi raporu alınması ve yeterli görülerek hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Buna göre davacı vekilinin incelemenin keşfen yapılması taleplerinin yerine getirilmediği, keşfen inceleme yapılmaksızın rapor alınarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı yönündeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesinini karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye irat kaydına, bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 10.02.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, karar kesindir.