Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1766 E. 2022/194 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1766
KARAR NO: 2022/194
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13.06.2019
NUMARASI: 2017/646 Esas – 2019/459 Karar
DAVA: Şirket Müdürünün Görevden Alınması – Kayyum atanması
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … Ticaret ve Ltd. Şti. arasında 27/11/2015 tarihli protokol imzalandığını, akabinde dava dışı … Turizm A.Ş.’ne ait yetkilerin dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’ne devrine ilişkin 29/02/2016 tarihli ek protokol imzalandığını, davalı şirkette %50 ortak olan müvekkili dışındaki hisselerin … Otel’e müvekkilinin muvafakati doğrultusunda geçtiğini, ancak her iki şirkette de müdür ve imza yetkilisi olan davalı gerçek kişinin, devir işleminden sonra …’daki hisseleri müvekkilinin muvafakati olmaksızın kendi şahsı adına devraldığını ve ilan ettirdiğini, protokol gereği otelin işletmesini yapma hakkı kendisine tanınan şirket müdürü davalı gerçek kişinin, kira borçlarını ödememesi nedeniyle şirketin tahliye noktasına geldiğini ve diğer yönden kusurlu işlemleri nedeniyle mal sahibine ceza kesilmesine sebebiyet verdiğini ileri sürerek, dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle, davalı gerçek kişinin davalı şirkete yönelik ağır kusuru ve suiniyetli işlemleri nedeniyle davalı şirket müdürlüğünden alınmasına, yerine geçici kayyum atanmasına ve müvekkilinin şirket müdürü olarak tayinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında imzalanan 27/11/2015 tarihli protokol ve 29/02/2016 tarihli ek protokol uyarınca müvekkili şirketin otel işletmeciliğini yapma hakkının dava dışı … Ltd. Şti.’ne verildiğini, müvekkilinin protokol uyarınca üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini ve ödemeleri zamanında yaptığını, ancak davacının ruhsat alma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı otelin kapatılma durumuna geldiğini ve müvekkili şirketin bu sebeple zarara uğradığını, bu nedenle müvekkili şirket müdürü gerçek kişinin yerine kayyım atanmasının ve müdür olarak davacının görevlendirilmesinin talep edilemeyeceğini, şirket müdürünün azli için haklı sebeplerin bulunmadığını, kaldı ki ortaklar arasındaki uyuşmazlığın hiçbir suretle kayyum atanmasını gerektirecek bir durum olmadığını ileri sürerek, dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Alınan bilirkişi kurulu raporu gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, davacı taraf itirazları yerinde görülmemiş, mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporu, getirtilip-sunulan belgeler ve toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; davacı tarafça ileri sürülen nedenlere dayalı olarak şirket müdürü davalı gerçek kişinin, şirket müdürlüğünden azli ile davalı şirkete kayyım atanması talep edilmiş ise de; benimsenen bilirkişi kurulu raporunda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, davalı şirket müdürünün azlini gerektirecek koşulların oluşmadığı, şirket müdürünün azline ilişkin ileri sürülen nedenlerin haklı sebep olarak sayılamayacağı anlaşılmaktadır. Dolayısı ile TTK nın 630. maddesinde öngörülen şirket müdürünün azli için haklı nedenlerin bulunmadığı ve şirkette organ yokluğu da olmadığı, dolayısı ile kayyım atanmasının gerekmediği… ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince verilen kararın yasa ve usule açıkça aykırı olup bilirkişi raporuna yapılan itirazlar ve hukukçu bilirkişi de eklenerek yeni bir rapor alınması yönündeki taleplerinin kabul edilmemesi doğrultusunda eksik inceleme neticesi verildiğini, Dava dilekçesinde belirttikleri hususlarda değerlendirme içermeyen, sadece ticaret odası kayıtlarının kopyalanıp yapıştırıldığı ve TTK çerçevesinde kayyım atanmasını ya da atanmamasını gerektirecek hiçbir görüş içermeyen bilirkişi raporuyla hüküm verildiğini, serbest muhasebeci mali müşavir ile turizmci olarak belirlenen ve aralarında hukukçu olmayan ve dava konusu hakkında bilgisi olmayan bilirkişilerin de zaten bu konuda görüş belirtmelerini beklemenin mümkün olmadığını, Geçici olarak kurulan … Ltd. Şti. bünyesinde % 50 -50 ortak olan müvekkili dışındaki hissenin, önce … Tic. Ltd. Şti’ne müvekkilinin muvafakati doğrultusunda geçtiğini, ancak her iki şirkette de müdür ve imza yetkilisi kılınan davalı …’ın bu son devirden sonra …’daki hisseyi de müvekkiline haber vermeksizin ve muvafakatini almaksızın kendi şahsı adına devraldığını ve bir takım usulsüz işlemlerle bunu Ticaret Sicil Gazetesi’nin 07.09.2016 tarihli sayısında yayınladığını, bu hisse devrinin 12.08.2016 tarihinde Beykoz … Noterliğinin … sayılı işlemi ile davalı tarafından tek taraflı olarak yapıldığını ve şirket karar defterine müvekkilinin adına kendisi imzalayarak sahte işlemler yaptığını, bu belgelerin ekte sunulduğunu, bu usulsüz ve resmi belgede sahtecilik suçunu öngören işlemler nedeniyle İstanbul C. Başsavcılığına da 2017/113255 soruşturma sayılı müracaatta bulunulmuş olup bu soruşturmanın devam ettiğini, raporda bu konuda en küçük bir görüş bulunmadığını, Protokol gereği otelin işletmesini yapma hakkı kendilerine bırakılmış olan ve şirketi temsil eden şirket müdürü olan ve bilahare bu şirketteki hisseyi usulsüz olarak şahsı adına devralmış olan davalının, 2017 yılı itibarıyla yedi aydır buranın kiralarını kasıtlı olarak ödemediğini ve mal sahibi tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile takip yapmasına neden olduğunu, şirketi tahliye noktasına getirdiğini, bu dosyanın incelenmediğini ve raporda da değerlendirilmediğini, Ayrıca kendilerinin denetlenebilmesi açışından otele alınmış olan otel çalışanı … adlı kişi ile parasının ödenmemesi ve işten atılmak istenmesi nedeniyle sorun yaşadıklarını, bu konuda 01.06.2017 tarihli emniyet tutanaklarının tutulmasına neden olunduğunu, bu tutanakların da ekte sunulduğunu, bu konuda da bir görüş bulunmadığını, ayrıca bilirkişi heyetince yerinde inceleme de yapılmadığını, otel adresine gidilmiş olsa ve oradaki durum görülse ve çalışanlarla bir diyalog sağlansa yine bu şekilde bir rapor ortaya çıkmasının mümkün olmayacğını, Bütün bu hususların dışında, TTK’nın 630. maddesi ve devamında şirket müdürlüğünden azil hususunda belirtilen hükümlerin çok açık olduğunu, bağlılık ve özen gösterme yükümüne uymayan, yasadan ve ana sözleşmeden doğan yükümlerini ağır bir şeklide ihlal eden, son olarak şirketin içini boşaltarak malları tahliye edip boşaltan, malları müvekkilinden kaçıran ve kendi dilekçelerinde belirtildiği üzere …com verilerinde 9.4 başarı puanı bulunan bir otel işletmesinde ortağına bir buçuk yıl boyunca tek kuruş kâr payı ödemeyen bir müdürün azlini ve kayyım atanmasını gerektirecek bir tespitin yapılamadığını söylemenin abesle iştigal olduğunu, zira davalı tarafça artık ortada ne bir şirket ne de faal bir işyeri bırakıldığını, davaya konu şirketten kaçırılan malların Taksim’de yine kendilerine ait olan ve kendi çalıştırdıkları otele götürüldüğünü, bu bakımdan acilen davalının şirket müdürlüğünden azli ile müvekkili ortağın bir an önce şirkete müdür ve kayyım olarak tayinine karar verilmesi gerektiğini, bir an önce hukukçu bir bilirkişide eklenerek olayı çözümlemeye yeterli yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmesi gerekmekte iken, bütün taleplerin reddine karar verilmesinin eksiklik olduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin müdürü olan davalı gerçek kişinin TTK’nın 630/2. maddesi uyarınca müdürlük yetkisinin kaldırılması ve kayyım atanması istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir. Bilirkişi kurulunun uyuşmazlık noktaları kapsamında dosya üzerinde yaptıkları inceleme sonucu rapor tanzim ettikleri, mahkemenin de bilirkişi raporunu, dosyadaki diğer deliller ve taraf beyanları ışığında yeterli görerek sonuca gittiği anlaşılmaktadır. HMK’nın 282. maddesi uyarınca hâkim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre bilirkişi raporu takdiri delil olup, mahkemece gerekçesi yazılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Müdürlük görevinden azil için gerekli haklı sebeplerin varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından hukuken değerlendirilebilecek hususlardan olup, bilirkişi heyetinde hukukçu bilirkişi bulunmadığı gerekçesiyle raporun hükme elverişli olmadığı yönündeki davacı vekili istinafı yerinde görülmemiştir. Dava dışı … Ltd. Şti.’nin davalı şirketteki %50 oranındaki hissesinin davacının muvafakati olmaksızın usulsüz işlemler ile davalı müdürün kendi adına devredildiği ileri sürülerek, bu hususun davalı müdürün haklı azli nedeni olarak görülmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Bu yöndeki davacı iddiasının kanıtlanması durumunda bile, iş bu devrin dava dışı … Ltd. Şti.’nin hukukunu etkiler nitelikte ve dava dışı şirketin zararı niteliğinde olacağı anlaşılmaktadır. Bu yöndeki davacı iddialarına konu açılıp yürütülen soruşturmanın iş bu dava bakımından sonuca etkili olmayacağı anlaşıldığnıdan, davacı vekilinin bu konudaki istinafı yerinde görülmemiştir.Davalı şirketin işlettiği otele yapı tatil tutanağı düzenlenmesi, kiraların zamanında yatırılamayıp, yer sahibi tarafından icra takibine konu edilmesi gibi konuların, taraflarca dosyaya sunulan sözleşmeler kapsamında davacı yan edimlerinin de süresinde ve gereği gibi yerine getirilip getirilmediği hususları ile doğrudan ilişkili olduğu, bu kapsamda bu yöndeki iddiaların davalı müdürün azli için yeterli görülemeyeceği, yine otel çalışanı olduğu ileri sürülen … isimli kişinin davalı şirketteki iş ilişkisinin sonlandırılması ve bu yönde kolluğa yansıyan şikayetlerin, şirket müdürünün azli için yeterli hukuki sebep oluşturmayacağı kanaatine varıldığından, davacı vekilinin bu yönlerdeki istinafı da yerinde görülmemiştir. Davalı müdürün otel eşyalarını başka bir otele kaçırdıkları hususunda ise yeterli kanıt sunulmadığı anlaşılmaktadır.İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.02.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.