Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1754 E. 2022/444 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1754
KARAR NO: 2022/444
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17.04.2019
NUMARASI: 2015/1925 Esas – 2019/415 Karar
DAVA: Ünavana tecavüz ve Haksız Rekabet Nedeniyle Maddi- Manevi Tazminat
Taraflar arasındaki haksız rekabet ve unvana tecavüz iddiasına dayalı olarak açılan maddi ve manevi tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2004 yılından itibaren diyaliz filtreleri ve malzemeleri iş kolunda faaliyet gösterdiğini, davalılardan …’nın müvekkili şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, diğer davalı …’nun ise daha önce müvekkilinde çalışan olduğunu, davalıların … A.Ş.’yi devralıp daha sonra ismini … A.Ş. olarak değiştirdiklerini, devraldıkları şirket Mısır menşeili diyalizör üretimi yapan üretici şirketin 2003 yılında Türkiye’de kurduğu şirket olduğunu ve müvekkilinin bu şirketin Türkiye’deki tem yetkili satıcısı olduğunu, davalılardan … A.Ş.’ndeki tüm hisselerini 25/10/2013 tarihinde diğer davalı …’na devrettiğini, daha sonra 10/12/2013 tarihinde şirketin ismini … A.Ş. olarak değiştirdiklerini, …’nun müvekkili firmada 2011 yılından 19/06/2015 tarihine kadar personel olarak çalıştığını, müvekkilinin ticari faaliyetinin azalarak yok olmasını ve piyasanın davalıların kurduğu şirkete yönelmesini sağlamak amaçlı olarak davalıların ortak hareket ettiğini, müvekkilinin piyasada … markasıyla isim sahibi olduğunu, ancak davalıların aynı isimli firma kurarak ve müvekkili çalışanlarını kurdukları firmaya yönlendirerek ve piyasada … olarak her anlamda kendi kurdukları şirketin gösterilmesini sağlayarak müvekkilinin ticari hayatını sona erdirmek kastı ile hareket ettiklerini, müvekkili tarafından davalılara ihtarname gönderilerek isim hakkına vaki tecavüzün ve haksız rekabet eylemlerinin sona erdirilmesinin istendiğini, davalılar tarafından verilen cevabi ihtarname ile … isminin marka olarak davalılardan … adına tescil edildiğini ve marka kullanım bedeli ödenerek taraflarınca kullanıldığının bildirildiğini, …’nın müvekkili ile tüm ilişkilerini sona erdirerek 09/07/2015 tarihinde ana holding olan … Limited ile birlikte … Tic. A.Ş.’yi kurduğunu, 28/09/2015 tarihinde müvekkilinin tek satıcılık yetkisinin sona erdiğine dair yazı gönderilmiş ve faaliyetin durdurulacağının bildirildiğini, organize bir şekilde müvekkilinin tüm ticari faaliyeti bitirilmek suretiyle hareket edildiğini, müvekkilinin piyasada satış yapmak sureti ile almış olduğu siparişlerin karşılığı olan malzemelerin … firması tarafından müvekkiline teminden kaçınıldığını, aynı müşterilere davalıların kurduğu firma kanalıyla mal satışı yapıldığını, davalıların tüm eylemlerinin haksız rekabet ihlalini oluşturduğunu, müvekkilinin 2015 yılı Ocak – Haziran ayları satışının 480.413,00 TL iken bu tarihten dava tarihine kadar sıfır TL satış yaptığını belirterek davanın kabulü ile davalıların haksız rekabet teşkil edecek dava konusu eylem ve işlemlere son verilmesine, ticaret sicilinden … A.Ş. ibaresinin şirket unvanından çıkarılmasına, … Ltd. Şti ile iltibas oluşturacak … A.Ş. İbaresinin başka hiç bir surette kullanılmamasına, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat ile 300.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; TTK’nın 60. maddesi uyarınca açılan davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilleri tarafından haksız rekabet fiilinin söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin 17/03/2003 tarihinde yabancı ortaklı olarak kurulduğunu, yerli sermaye şartı aranan ihalelere katılma amacı ile yabancı kurucuların bilgisi dahilinde 12/05/2003 tarihinde müvekkili şirket alt bayi olarak … Ltd. Şti ünvanı ile kurulduğunu, müvekkillerinden …’nın eski Ticaret Kanunu’nun beş ortak şartını sağlayabilmek için şeklen ortaklık yapısında bulunduğunu, yabancı ortakların çekilmek istemesi ile hisselerin tamamının …’na devredildiğini, davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin kuruluşundan itibaren 2008 yılına kadar davacı şirketin yurtiçi piyasaya satışını yapmakta olduğu ürünlerin Türkiye distribütörü olduğunu, davacının hiç bir zaman tek yetkili satıcı olmadığını, müvekkilinin hammadde satışı yaptığını, davacının ise aynı ürünlerin satışını yapmamakta ve tek bir firmadan ürün almadığını, davacı ile müvekkilinin faaliyet alanlarının farklı olduğunu, davacının müşteri portföyünden müvekkili şirkete bir kayma olmadığını, …’nun hem müvekkili şirket ortağı hem de davacı şirkette personel olarak çalıştığının davacı şirket tarafından bilinmemesinin beklenemeyeceğini, müvekkili ile davacı şirket arasında personel transferi olmadığını, … ibaresinin müvekkillerinden …’nın fikir ürünü olduğunu ve TPE marka sicili nezdinde 08/06/2006’dan beri müvekkili adına kayıtlı olduğunu, müvekkili şirketin isim değişikliğinden davacının haberdar olduğunu, ünvan değişikliğinin davacı şirket ortakları ve müdürleri ile birlikte kararlaştırıldığını, iki şirket arasındaki ticari ilişkinin ünvan değişikliğinden sonra devam ettiğini, TTK’nın 50. maddesi uyarınca tescilli ticaret ünvanın kullanımının haksız rekabet teşkil etmediğini, müvekkili adına tescilli olan markanın davacı tarafça kullanıldığını, müvekkili ile davacının … ibaresi bulunan bir ürün satışı olmadığını, bu firmaların başka üreticilerin mallarını alıp satmakta olduklarını, aynı pazarda faaliyet göstermeyen ve üzerinde ticaret ünvanı yazılı olmayan müvekkillerin karıştırılma ihtimalinin olmadığını, ünvan değişikliğinden sonra müvekkilinin cirosunda yada müşterilerinde olağan dışı bir artışın söz konusu olmadığını, ünvan değişikliğinden önce de müvekkili şirketin cirosunun yüksek olduğunu, davacı şirketin düştüğü söylenen satışlarının ünvan benzerlikleri ile bir ilgisinin olmadığını, müvekkili …’nın davacı şirketten ayrıldıktan sonra şirket kurmasının gerek TTK açısından gerekse haksız rekabet yada rekabete aykırı bir davranış olarak değerlendirilemeyeceğini, manevi tazminat taleplerinin söz konusu olamayacağını, Türk Borçlar Kanunu uyarınca şahsın kendisine ait bir hakkın zedelenmesinin söz konusu olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davanın kısmen kabulü ile, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil nosunda kayıtlı davalı … TİC. A.Ş.’nin ticaret ünvanında kullandığı ‘…’ ibaresinin davalı şirket ünvanından silinmesine, sicilden terkinine, Davalının ünvanı karar tarihine kadar kullanımı tescile dayalı olduğundan haksız rekabetin tespiti ve men’ine ilişkin istemin reddine, Davacının maddi tazminat isteminin davalılar … ve … A.Ş. Yönünden ıslah edilen hali ile kabulüne, 1.000,00 TL’nin dava tarihinde ve ıslah edilen 75.429,43 TL’nin ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte bu davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, Davacının manevi tazminat isteminin davalılar … ve … A.Ş yönünden kısmen kabulüne, 50.000,00 TL manevi tazminatın bu davalılardan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, …’ya yönelik dava ile diğer davalılara yönelik fazlaya ilişkin tüm taleplerin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ticaret unvanının ticaret sicilden terkin edilmesi hususunda davacının unvanı mevcut durumda kullanmadığı gerçeği dikkate alındığında hukuki yarar bulunmadığını, Davacının talebi olmaksızın TTK madde 52 uyarınca manevi tazminat takdir edilerek taleple bağlılık ilkesinin göz ardı edildiğini, Manevi tazminat tutarının somut olaydaki uyuşmazlık dikkate alındığında şartları oluşmaksızın ve fahiş miktarda tayin edildiğini, Bilirkişi raporunun gerekçeli olmaması ve denetimden uzak olması sebebi ile yanlış ve eksik yorumlandığını, Müvekkillerine hiçbir bağlantısı olmayan dava dışı bir şirketin kazancı nedeniyle müvekkillerinin sorumlu tutulamayacağını, Davanın her iki müvekkili açısından zamanaşımına uğradığını, tüzel kişilik perdesinin istisnai şartlar oluşmaksızın kaldırıldığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.04.2019 tarih ve 2015/1925 E. ve 2019/415 K. sayılı ilamının müvekkilleri … ve … Dış Tic. A.Ş.açısından olan kısımlarının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak savunma ve beyanları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 50. maddesi uyarınca ünvana tecavüzün önlenmesi ve aynı Kanun’un 56 vd maddeleri uyarınca haksız rekabetin tespiti, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Mahkemece, davacının taleplerinin kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak davacı şirketin dosyaya sunulu ticaret sicil gezeteleri ile 13.04.2018 tarihinde tescil ve ilan olunan genel kurul kararı ile ticaret sicil kaydının tasfiyesiz infisah yolu ile terkin olduğu, bu surette karar tarihinden önce taraf ehliyetinin ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Yine bu durumda davacı şirket vekilinin de vekalet ilişkisi kendiliğinden sona ermiş olacaktır. Davacı şirketin, dava dışı … Limited Şirketine TTK’nın 155-156 maddeleri uyarınca tüm aktif ve pasifleri ile kül halinde devrolunması suretiyle birleşmeyle sicil kaydının tasfiyesiz infisah yolu ile terkin olduğu, TTK’nın 153/1. maddesi uyarınca devrolunan şirketin bütün aktif ve pasiflerinin kendiliğinden devralan şirkete geçeceği de düzenlendiğinden, davacı vekiline davacı … devralan şirketten alacağı vekaleti sunması için mehil verilerek, devralan şirketin davaya devam edip etmemesi durumuna göre oluşacak sonuç dairesinde karar verilmesi gerekir. Bunun dışında, davacı şirketin yukarıda açıklandığı üzere karar tarihinden önce ticaret sicilden unvanı ile sicinden terkin edilmiş olduğu da gözetilerek, devralan şirket tarafından davaya devam edilmesi halinde de; TTK’nın 50. maddesi uyarınca unvana tecavüz iddiası kapsamında dava ve talepte hukuki yararının bulunup bulunmadığının da tartışılarak bir hüküm kurulması gerekir. Yukarıdaki gerekçe ışığında, davacı şirketin karar tarihinden önce birleşme ile ticaret sicilden terkin olduğu, böylece dava şartı olan taraf ehliyetinin sona erdiği dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından, istinafa konu kararın HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalılar tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine, 4-Davalılar tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-İlk derece mahkemesince verilen hüküm, Dairemizin iş bu kararı ile ortadan kalktığından, İİK’nın 36/5. maddesi gereğince yatırılmış olan teminatın yatırana iadesine, 6-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 07.04.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.