Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1722 E. 2022/99 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1722
KARAR NO: 2022/99
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24.01.2019
NUMARASI: 2017/999 Esas – 2019/40 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, her iki taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı distribütör arasında 01/01/2013 tarihli Açık Satış Noktası Sözleşmesinin akdedildiğini, bu sözleşme kapsamında davalı tarafın 10/b maddesi gereği davalı bira satışına ilişkin faaliyetlerini kısmamayı ve bira satışını azaltacak davranış ve eylem içerisinde girmemeyi, 10/e maddesi gereği davalı işyerinde, depoda ve eklentilerinde görsel reklam malzemeleri bulundurmayı, 21. Maddesi gereği sözleşme süresi içerisinde kısmen veya tamamen çalıştırmaması halinde cezai şart ödemeyi ve çeşitlice başkaca yükümlülükleri kabul ve taahhüt ettiğini, davalı tarafın dava konusu sözleşmeye rağmen haksız olarak işletmeyi kapattığını, müvekkili şirket ve davalı tarafından sözleşme uyarınca yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerin tamamının eksiksiz olarak yerine getirilmesine rağmen, karşı tarafın sözleşmeye aykırı olacak şekilde işyerini kapatmış olmasının müvekkilinin mağdur olmasını sebebiyet verdiğini, sözleşme kapsamında müvekkili şirket tarafından davalının işyerinin işletilmesine katkıda bulunmak üzere toplam 200.000,00 TL tutarında katkının yapıldığını, müvekkili tarafından İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/9 D.İş sayılı dosyası ile tespit davası açılmış olduğunu, bu dosya üzerinden alınan bilirkişi raporunda davalının işyerinde işletme tabelasının sökülerek, ticari faaliyetin yapıldığı dükkanın metruk bir durumda bırakılarak terk edildiği hususunda tespit ve raporun hazırlandığını, ancak hukuki işletmelerin başlatılması amacıyla davalı tarafın ticaret sicil kayıtlarındaki sorgulamalarının yapılması esnasında davalı şirketin tasfiye sürecini tamamladığı anlaşıldığından müvekkili tarafından İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/824 Esas, 2017/831 Karar sayılı dosyasıyla ihya talepli davanın açıldığını, bu süreçte davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla da icra takibine geçildiğini ve davalının itirazı neticesinde takibin durduğunu, ihya davasının yargılaması sonucunda İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayıl takip dosyası ve bu dosya sebebiyle açılabilecek itirazın iptali ve menfi tespit davaları ile sınırlı olmak üzere tasfiye edilmiş olan davalılardan … Ltd. Şti.’nin geçici olarak yeniden ihyası suretiyle ticaret sicile tesciline karar verildiğini beyan ederek, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve davalıya alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Dava dilekçesi davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı tarafça davaya cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi neticesinde; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin davalının sözleşmeyi ihlali nedeniyle yerine getirilemediği, sözleşmenin 21. Maddesi uyarınca davacının nakit olarak ödemiş olduğu katkı payının iadesini ödediği tarihten itibaren işleyecek TCMB avans faizi ile talep etme hakkına sahip olduğu, davacının aynı zamanda 21. Madde kapsamında 100.000,00 USD cezai şart talep edebileceği, sözleşmede belirlenen cezai şartın davalının iktisaden mahvına sebep olabileceği, bu sebeple TK’nın 182. Maddesi gereğince cezai şart miktarının 4/5 oranında tenkis edilmesi gerektiği anlaşıldığından, kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptaline, takibin 272.822,80 TL ve 20.000,00 USD üzerinden devamına, asıl alacak 200.000,00 TL’ye takip tarihinden itibaren avans faizi, 20.000,00 USD takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4A maddesi uyarınca faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacak likit olmadığından ve mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda belirlendiğinden %20 tazminat talebinin reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile itirazın kısmen iptaline, takibin 272.822,80 TL ve 20.000,00 USD üzerinden devamına, asıl alacak 200.000,00 TL’ye takip tarihinden itibaren avans faizi, 20.000,00 USD takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi uyarınca faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, %20 tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 01.01.2013 tarihinde davacı ile müvekkili davalının tasfiye memuru olduğu tasfiye halindeki … Ltd. Şti. arasında “Açık Satış Sözleşmesi” imzalandığını, imzalanan sözleşmenin 12.maddesi kapsamında davacının dava konusu şirkete 200.000 TL tutarında katkı payı ödemesi yaptığını,İmzalanan sözleşmenin 12.maddesi uyarınca davacının tarafından işletmeye ödenen katkı bedelinin herhangi hedef, koşula tabi olmaksızın karşılıksız olarak yapılan bir ödeme olduğunu ve bu sebeple adı katkı payı olduğunu, ancak davacının sözleşmede açık ve net bir şekilde herhangi bir hedefe veyahut rakip ürünlerin satılması koşuluna bağlı olmaksızın gerçekleştirilen katkı bedeli ödemesinin iadesini ve bununla birlikte cezai şart da talep ettiğini, Davacının söz konusu talebini imzalanan sözleşmenin 2. Ve 10/b maddesine dayandırdığını, ancak müvekkilin tasfiye memuru olduğu şirketin, sözleşmenin gerek 2. maddesine gerekse 10/b maddesine aykırı davranmadığını, davacının, müvekkilin hissedarı olduğu şirketin sözleşmeye aykırılığı hususunda hiçbir delil sunamadığını, bilirkişi raporunda da bu husus dikkate alınmadığını, oysa ki şirketin; sözleşmenin 2.maddesinde belirtildiği şekilde … Cad. … Sk. N:… Göktürk/Eyüp adresinde işletmekte olduğu işyerinde, şirketin yetkilendirmiş olduğu bayi veya distribütör vasıtasıyla dağıtımını yaptığı bira ürünlerini, tüketici taleplerine uygun, düzenli ve süreklilik arz edecek şekilde satın almayı, müşteri talebini karşılayacak şekilde etkin olarak bulundurup sattığını, İmzalanan sözleşmenin 10. maddesinde ise müvekkilinin hissedarı olduğu şirketin satış ve tanıtım faaliyetleri ile ilgili olarak uyması gereken kural ve şartlar ile yükümlülüklerinin belirlendiğini, davacının, dava dilekçesinde dayandığı 10/b maddesinde ise şirketin; sözleşme süresince işyerinde bira satışına ilişkin faaliyetlerini kısamayacağı veya bira ve biraların satışını azaltacak ve şirketin ve biraların kalite, marka ve imajını olumsuz etkileyecek herhangi bir davranışta bulunamayacağının, işyerindeki personelin de bu konuda aynı itinayı göstermesi ve sözleşmedeki hükümlere harfiyen uyulmasını sağlama yükümlülüğünün belirtildiğini, şirketin faaliyette olduğu süre boyunca sözleşmenin 10/b maddesindeki yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, faaliyette olduğu süre boyunca bira satışına ilişkin faaliyetlerini hiçbir şekilde kısıtlamadığını veya durdurmadığını, aksine davacı yandan sürekli olarak markanın imajını olumlu yönde etkiledikleri için övgüler aldığını, davacının sözleşmeye aykırılık iddialarına ilişkin hiçbir delil sunamadığını, dava dilekçesinde dayandığı hususların dışında İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/9 D.İş dosyasına sunulan bilirkişi raporunun gerçeği yansıtmadığını, öncelikle bilirkişi raporunda belirtilen hususun davacı yanın sözleşmeye aykırılık iddiası ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, ancak yine de bilirkişi raporunda belirtilen hususlar gerçeği yansıtmadığını, zira … İşletmeleri Ltd. Şti. tarafından sözleşmede belirtilmiş olan adreste işletme tabelasının sökülerek ticari faaliyetin yapıldığı dükkan metruk bir durumda bırakılarak terk edilmediğini,Tahliye kararı sonucunda müvekkilinin, tasfiye halindeki şirketi işletmekte olduğu “… Cad. … Sk. N…. Göktürk/Eyüp” adresinden 15.04.2015 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile tahliye edildiğini, hal böyle olunca bu hususlar hakkında araştırma yapılmaksızın sadece adreste yapılan tespit ile bilirkişi raporu verilmesi ve raporda adresin terk edildiğinin belirtilmesi hukuka ve gerçeğe uygun olmadığını, davacının sözleşmeye aykırılık oluşturduğunu iddia ettiği 2. ve 10. (10/b) maddelere ilişkin hiçbir delil sunmadığını, Davacının, müvekkilin hissedarı olduğu dava dışı tasfiye halindeki şirkete ödediği katkı payını ve sözleşmede belirtilen cezai şartı talep etmesi için sözleşmede açıkça belirtilen sözleşmeye aykırılık unsurları oluşmadığından; davacı yanın katkı payını ve cezai şartı talep etme hakkı bulunmadığını, Vekalet ücreti hususunda mahkeme kararının Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin 13. Maddesine açıkça aykırı olduğunu, zira davacı tarafından açılan davanın toplam değeri 643.493,54-TL (200.000 TL katkı payı ile 100.000 USD cezai şart istemli) olup, mahkeme tarafından verilen kısmi kabul kararında; takibin 272.822,80 TL ve 20.000,00 USD üzerinden devamına, asıl alacak 200.000,00 TL’ye takip tarihinden itibaren avans faizi, 20.000,00 USD takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4A maddesi uyarınca faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, %20 tazminat talebinin reddine karar verildiğini, karar tarihi itibariyle kabul edilen tutarın TL karşılığı 378.022,80 TL olup reddedilen tutar ise 265.470, 74 TL olduğunu, bu durumda davalı vekili adına hesaplanacak vekalet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca reddedilen tutar olan 265.470, 74 TL üzerinden hesaplanması gerektiğini, hesaplama sonucunda takdir edilmesi gereken davalı vekalet ücretinin 21.878,20 TL olduğunu, buna rağmen mahkemenin bu gerekçe ile 2.520,74 TL nisbi vekalet ücretine hükmettiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı tarafça faiz oranına ve faizin başlangıç tarihine itiraz edilmediğini, bu itibarla itiraz edilmeyen faiz oranı bulunmazken mahkemece faiz hesabı yaptırılması ve bilirkişi tarafından farklı faiz oranı ile hesaplama yapılması ve bu hesaplamaya istinaden mahkemenin davanın kısmen reddine karar vermesi taleple bağlılık ilkesine ve HMK’ya aykırı olduğunu, bu itibarla icra dosyasında talep edilen faiz oranı ve faizin başlangıç tarihine dayalı olarak takibin külliyen devamına karar verilmesi gerektiğini,Davaya konu takipte faiz oranlarında herhangi bir hata bulunmadığını, ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda 22.10.2013 – 27.12.2013 tarih aralığında %11 olarak kabul edildiğini, ancak bu oranın %13,75 olduğunu, ayrıca bilirkişi tarafından faiz başlangıcı 22.10.2013 olarak tespit edildiğini ve faizin de bu tarihten itibaren hesaplandığını, ancak, davalı … Ltd. Şti.’nin, müvekkili şirkete 06.10.2013 tarihinde fatura kestiği hususu dikkate alınarak bu tarihin 06.10.2013 olduğunu, bu nedenlerle de yapılacak olan istinaf incelemesinde haklı davamızın tüm yönleriyle ve taleplerimiz kapsamında kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Mahkeme tarafından talep edilen 100.000,00.-USD tutarındaki cezai şartın tenkis edilerek 20.000,00.-USD üzerinden kabulüne karar verilmesi kanuna aykırı olduğunu, davalının tacir olduğu, bu mahiyette TTK Madde 22. hükmü uyarınca cezai şartın tenkisinin mümkün olmadığı yerleşik yargı kararlarıyla da aşikar olduğundan işbu alacak talebi açısından tenkis yapılmadan talepleri doğrultusunda karar verilmesi gerekirken 4/5 oranında tenkis uygulanmasının kabulü mümkün olmamak ile beraber istinaf incelemesi neticesinde cezai şart talebine ilişkin takibin 100.000,00.-USD üzerinden devam edilmesine karar verilmesi gerektiğini,Mahkeme tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde 138,56.-TL tutarında ihtarname masrafı ve işlemiş faiz olarak 74.409,58.-TL talebimiz mevcut iken, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu doğrultusunda işlemiş faizin 72.027,40.-TL olduğu ve dosyada mübrez ihtarname bulunmaması sebebiyle 138,56.-TL’nin talep edilemeyeceği rapor edildiğini, iş bu dilekçelerinin ekinde sundukları Beyoğlu …Noterliği’nin 23.06.2016 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ve makbuzu ile sabit olduğu üzere anılan ihtarname kapsamında 139,56.-TL masraf yapıldığını, bu itibarla bu miktarında icra takibi içinde yer almasından dolayı icra dosyasında hesaba alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satın alma sözleşmesine aykırılık nedeniyle ödenmesi gerektiği söylenilen cezai şart alacağının ve katkı payı alacağının tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca ipatil ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde:Davacı, taraflar arasında açık satış noktası sözleşmesinin akdedildiğini, davalının işletmenin faaliyetine son vererek sözleşmeye aykırı davrandığını iddia ederek ödenen katkı payının iadesini ve sözleşmede kararlaştırılan cezai şarta hükmedilmesini istemiş, davalı ise işletmenin bulunduğu yerin maliki tarafından icra yoluyla tahliye edilmesi nedeniyle sözleşme konusu taşınmazda satış yapamadığını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Somut olayda, davanın tarafları arasında 01.01.2013 tarihinde satın alma sözleşmesinin akdedildiği ihtilafsız olup, sözleşmenin konusu itibariyle davacı …A.Ş.’nin pazarlama dağıtım ve satışını gerçekleştirdiği bira ürünlerinin, işletmekte olduğu işletmede satın almayı davalının taahhüt ettiği, dosya kapsamındaki … makbuzuyla davacı tarafından davalıya 22.10.2013 tarihinde 200.000 TL işletme katkı payı ödemesi yapıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 21. Maddesi; ‘İşletici, sözleşme süresi içinde işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması, işletmeyi devretmesi veya işletmede iş değişikliği yapması veya işbu sözleşmede belirtilen hükümlerden herhangi birini ihlal etmesi veya ilgili mevzuatlara aykırılıktan kaynaklanan nedenler ile faaliyetine son verilmesi veya askıya alınması gibi nedenler ile işbu sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi halinde, kredi veya katkının kendisine henüz ödenmemiş kısmını talep etme hakkını yitireceği gibi şirket veya bayi veya distribütör kayıtlarındaki borçları ile şirketten veya bayi ve distribütörden almış olduğu nakit veya nakit bazlı mali katkılar ile kredi ve diğer her türlü sabit yatırım harcamalarının tümü ile kendisine uygulanan iskonto tutarlarını verildiği tarihten itibaren işlemiş ticari faizi de dahil olmak üzere T.C Merkez Bankası tarafından uygulanan avans işlemlerindeki güncel faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte şirket veya bayi veya distribütöre nakden ve defaten itirazsız geri ödemeyi ve ayrıca şirkete 100.000 ABD doları cezai şart ile birlikte şirket veya bayi ve distribütörün kar kaybı da dahil olmak üzere uğradığı her türlü zararını itiraz etmeksizin nakden ve defaten ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” şeklindedir. Dosya kapsamında bulunan İstanbul 8 Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/9 D. İş sayılı dosyasında keşfen alınan 16.02.2016 tarihli tespit raporu ile sözleşme konusu Eyüp İlçesi , … Mahallesi İstanbul … Sok. No:… adresindeki davalının faaliyetine son verdiği anlaşılmaktadır. Davalı işyeri faaliyetinin kiralayan tarafından icra yolu ile tahliye edilmesi nedeniyle son bulduğunu yani ifa imkansızlığı bulunduğunu ileri sürmüş ise de bu savunmayı cevap süresi içinde bildirmediği gibi buna dair belge sunmamıştır. iş yerinin dava dışı kiralayan tarafından tahliyesinin sağlanmasında ve bu nedenle sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesinde taraflar arasındaki sözleşmenin 21 maddesi hükmü de gözetildiğinde, davalının sorumlu olacağı sonucuna ulaşıldığından ve somut olayda davalı kusursuz olduğunu kanıtlayamadığından, ifa imkansızlığının sağladığı olanaktan yararlanamayacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin bu konuda aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Mahkemece gerekçesi yazılmak suretiyle davacının takip ve dava konusu yaptığı cezai şart alacağından TBK’nın 182. maddesi uyarınca takdiren indirim yapılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Yine mahkeme gerekçeli kararında yer verildiği üzere cezai şart alacağından mahkeme takdiri ile yapılan indirim tutarı yönünden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinden, davalı yararına hükmedilen vekalet ücreti miktarı sonucu itibariyle doğru olduğundan, davalı vekilinin hükmün … nolu bendi ile lehlerine hükmedilen vekalet ücreti miktarına yönelik istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde: Davacı vekili katkı alacağı iadesine ilişkin olarak faiz başlangıcına yönelik istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı, alacak talebini, taraflar arasındaki açık satış noktası sözleşmesinin 21 maddesine dayandırmaktadır. Davacı tarafından davalıya katkı payı ödemesinin 22.10.2013 tarihinde yapıldığı banka dekont örneğinden anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 21 maddesinde katkı payının ödendiği tarihten itibaren işletilecek faiziyle iade edileceği kararlaştırıldığından, sözleşmenin bu hükmü uyarınca bilirkişi tarafından davalıya katkı payı ödeme tarihinden itibaren faiz hesabı yapılarak bulanan sonuca göre kurulan hüküm isabetli olup, aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Yine davalı yan, takibe itiraz dilekçesinde, takipte istenen borca, faize , tüm feri ve masraflara itiraz ettiğini bildirmiş olup, davacı vekilinin davalının faiz oranına ve başlangıç tarihine itiraz ileri sürülmediği, bu doğrultuda bilirkişi tarafından yapılan faiz hesabı dikkate alınarak hüküm kurulmasının taleple bağlılık ilkesine aykırılık teşkil ettiği yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Davacı vekilince cezai şart alacağından TBK’nın 182. maddesi uyarınca indirim yapılmasının doğru olmadığı ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Davacının cezai şart talep etme hakkı bulunmakla birlikte. TBK’nın 182/son maddesi uyarınca; hakim, fahiş bulduğu cezai şartı resen tenkis edebilir. Davaya konu somut olayda, mahkeme gerekçesinde yer verildiği üzere, davalının incelenen vergi beyannameleri kapsamında son üç yıl zarar ettiği, kaldi ki davalının tasfiye edilip, iş bu dava kapsamında ihyasının sağlandığı gözetildiğinde, sözleşme hükmü, dosya kapsamı, dikkate alınarak cezai şartın davalının ekonomik mahvına neden olabilecek tutarda olduğu sonucuyla tenkis edilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin aksi yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir. Davacı tarafından icra takibinde 138,56 TL ihtar masrafı alacağı talep edilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacının bu alacak kalemine ilişkin ihtar ve gider belgesi sunulmadığı açıkça belirtilmiş, davacı vekilince iş bu rapora karşı sunulan 14.06.2018 tarihli beyan dilekçesinde raporun bu yönüne itiraz ileri sürülmediği gibi, istinaf aşamasına kadar ihtar ve giderine ilişkin belge de sunulmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle bu alacak kalemi yönünden de davanın kabulü gerektiği yönündeki davacı istinafı yerinde görülmemiştir.Yukarıdaki gerekçe ve açıklamalar ışığında her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 36,30 TL karar harcının davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 18.007,68 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03.02.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.