Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/172 E. 2019/268 K. 21.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/172
KARAR NO : 2019/268
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/443 Esas
TARİHİ : 27/07/2018
DAVA VE TALEP: Şirket Yönetiminin Azli, Yeni Yönetim Teşkili- Şirkete Kayyum Tayini- İhtiyati Tedbir
Taraflar arasındaki yöneticilerin azli davasının yapılan yargılaması sırasında davacı tarafından talep edilen kayyım atanması yönündeki ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karara karşı ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketlerin %26,01’lik hissesinin, Nisan/2011 tarihinde yönetimi ile birlikte yabancı bir şirkete devredildiğini, devirden sonra sergilenen inanılması güç kötü yönetim sonucu şirketlerin özel hastanelerinin ard arda kapandığını ve şirketlerin borçlu hale geldiğini, şirketlerin iflasa sürüklendiğini belirterek, şirketlerin yöneticisinin azline, yönetim organının teşkiline ve TTK’nın 630/2. maddesi gereğince şirketlere kayyum atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir Davalılar vekili savunmasında özetle; davalı şirketlerin ayrı tüzel kişilikleri bulunduğunu, bu nedenle toplu olarak dava açılmasının mümkün olmadığını, davalı şirketlerin bir kısmının anonim, bir kısmının limited şirket olması sebebiyle yönetimin azli ve kayyum atanmasına ilişkin hükümlerin farklı olduğunu, davacının iddialarının genel mahiyette olduğunu, iddiaların delillendirilmediğini belirtilerek, usul ve esastan davanın reddin ve tedbir isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 27/07/2018 tarihli ara Karar sayılı kararında; “…Dosyanın yapılan incelemesinde; davacı tarafından şirketlerin yönetilemediği, borçlandırılarak iflasa sürüklendiği iddia edilmiş ise de; dosya kapsamında tarafların iddia ve itirazları dikkate alındığında, taraflar arasında ilk olarak davacının şirketlerdeki hisse oranı yönünden ihtilaf olduğu, davacı tarafından çoğunluk hisseye sahip olunduğu iddiasına karşılık, davalılar tarafından davacının hisse oranın iddia edilenden çok daha az miktarda olduğunun belirtildiği bu nedenle davacının hissesinin tespitinin gerektiği, yine davacının şirketlerin iflasa sürüklendiği iddiaları yönünden ve yönetimim sorumlu olup olmadığının tespiti açısından davalı şirketlere ait ticari kayıtlar üzerinde inceleme yapılması gerektiği, henüz dosya kapsamında bu yönden bilirkişi incelemelerinin yapılmadığı, dosya kapsamında yer alan delillerin davacı iddialarını 6100 sayılı HMK 390/3 maddesi gereğince yaklaşık ispata yeterli olmadığı ayrıca dava konusu dikkate alındığında, talebin davanın esasını etkiler mahiyette olduğu ve yargılamayı gerektirdiği…” gerekçesiyle davalı şirketlerde mevcut yönetimin temsil yetkilerinin ve yönetim hakkının kaldırılarak şirketlere kayyum atanmasına ilişkin tedbir talebinin redddine karar verilmiştir.Bu karara karşı ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Dairemizin 2018/1017 Esas – 2018/760 Karar sayılı 16.07.2018 tarihli kaldırma kararına müteakip murafaa açılmaksızın ve diyecekleri sorulmaksızın resen ele alınan dava dosyası üzerinden hatalı ve hukuka aykırı karar verildiğini, Dairemizce verilen kaldırma kararı sonrası ilk derece mahkemesince bir murafaa günü tayin edilerek tarafların bozmaya karşı beyan ve diyecekleri tespit edilmek yoluna gidilmeksizin dava dosyasını resen ele alarak tamamıyla suni ve yargılamaya sonradan ithal edilen birtakım açıklamalarla kaldırılan 21.03.2018 tarihli karara bir gerekçe yaratılmaya çalışılmış olmasının, gerekçe adı altında ortaya atılan açıklamaların yetersizliği ve dayanaksızlığı bir yana başlı başına bir bozma/kaldırma sebebi teşkil ettiğini, Daire kararının dahi taraflara tebliğ edilmediğini, ayrıca 16.07.2018 tarihli kaldırma kararında ortaya konulan hususları karşılamadığı gibi talepleri doğrultusunda ittihaz olunan kaldırma kararını müteakip nasıl bir yol takip edilmesi gerektiği ve hangi delil ve vakıalar dikkate alınarak ihtiyati tedbir taleplerinin karara bağlanmasının icap ettiği noktasında açıklamalarda bulunmak suretiyle davacı olarak yargılamaya dahil edilmediklerini ve Anayasal nitelik taşıyan hak arama hürriyeti ve adil yargılanma hakkını alenen ihlal ettiğini, bu hususun ayrıca bir bozma/kaldırma nedeni oluşturduğunu, …… A.Ş. bünyesinde yer alan … hakkında iflas kararı verildiğini, bunun yanı sıra aynı Holding bünyesinde yer alan…..A.Ş. ve ….. San. Tic. Ltd. Şti. hakkında iflas davalarının bulunduğunu, Sağlık Bakanlığı kayıtlarıyla sabit olduğu üzere, bu şirketlere ait toplam 18 hastanenin kapanmış ve ruhsatlarının askıya alınmış olduğunu, 2019 yılında tek maddi değere sahip özel hastane ruhsatnamelerinin de iptal edilecek olduğunu ve ….. A.Ş. tarafından davalı şirket hisselerinin dahi satışa çıkartıldığını (İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün …. E., İstanbul ….. İcra Müdürlüğü’nün …… E. nolu dosyaları üzerinden), şirketlerin sermaye kaybı yaşadığını, Sağlık Bakanlığına devri gereken arşivlerine dahi sahip çıkılamayıp mevcut yönetimce sorumluluktan kurtulmak amacıyla ihtarnameler keşide edildiğini, Belirtilen tüm bu hususlar dikkate alınarak milyonlarca lira kamu ve personel borcu bulunan ve buna karşın elinde sadece önümüzdeki altı aylık süreçte ard arda iptal edilecek olan özel hastane ruhsatnamelerinin bugün için 100.000.000 TL’nin üzerinde maddi değeri kalan davalı şirketlere borçlarının hiç değilse bir bölümünü ödeyebilmek ve ortaya çıkan çok büyük mağduriyetlerin bir bölümünü ortadan kaldırabilmek maksadıyla bir şans tanınmasını ve gecikilmeksizin ihtiyati tedbiren kayyum atanmasını talep etmek durumunda kaldıklarını, Bu nedenlerle istinafa konu ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbirin reddine ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talepleri gibi tedbiren kayyım atanmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından davalı şirket yöneticilerinin yönetim yetkilerinin kaldırılarak azli ile TTK’nın 630/2. maddesi uyarınca şirketlere kayyım atanması istemli açılan davada, davalı şirketlere tedbiren kayyım atanması yönünde istenen ihtiyati tedbirin reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı tarafından davalı şirketlerde hissedar olunduğu, şirketlerin kötü yönetimi sonucu sahibi olduğu hastanelerin kapandığı, iflasa sürüklendikleri ileri sürülüp, şirket yöneticilerinin görevlerinden azline, şirketlere kayyım atanmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Davacı tarafından şirketlere tedbiren kayyım atanması talep edildiği, mahkemece bu yöndeki talebin 21.03.2018 tarihli ara karar ile reddine karar verildiği, kararın istinaf incelemesi sonucu dairemizin 16.07.2018 tarihli 2018/1017 E 2018/760 K sayılı kararı ile özetle kararın gerekçesiz olması nedeniyle kaldırıldığı, sonrasında ilk derece mahkemesine gönderilen dosyada istinafa konu edilen 27.07.2018 tarihli gerekçeli ara karar yazılmak suretiyle kayyım atanması istemine yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.Dairemizin yukarıda yer verildiği şekilde ilk derece mahkemesinin 21.03.2018 tarihli ara karar ile tedbir isteminin reddine ilişkin kararının gerekçesiz olması nedeniyle kaldırıldığı, sonrasında ilk derece mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme ile red kararının gerekçesi yazılarak istinafa konu 27.07.2018 tarihli ara karar ile tedbirin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemenin gerekçe yazımını dosya üzerinden yapmasında usule aykırılık yoktur. Davacı vekilinin, usule ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.İhtiyati tedbir, geçici hukuki korumalardandır. Asıl olan şirketlerin genel kurulları uyarınca seçilmiş yöneticileri tarafından yönetilmeleridir. Davalı şirketlerde yönetim boşluğu olduğu da ileri sürülmemektedir. Ayrıca, davacı tarafın ileri sürdüğü iddialar yargılama süreci içinde ispata muhtaç iddialardır. Davalı yöneticilerin kusur ve sorumluluklarının bulunduğuna dair iddia, bu aşamada yaklaşık ispat edilmemiştir. Bu açıklamalar ışığında, uyuşmazlığı esastan çözecek olan ilk derece mahkemesince, ileride değişen durum ve koşullar itibariyle talep halinde her zaman ihtiyati tedbir kararı verilebileceği de gözetildiğinde, mevcut dosya kapsamına göre davalı şirketlere kayyım atanması koşulları bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf nedenleri de yerinde değildir.İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 21.02.2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.