Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1687 E. 2022/221 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1687
KARAR NO: 2022/221
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2017
NUMARASI: 2016/1410 E. – 2017/929 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; davalı şirket ile aralarında yapılan ticari anlaşma gereğince müvekkilince davalıya mal teslimatı yapıldığını, fatura düzenlendiğini, ancak fatura bedelinin ödenmemesi üzere önce Bursa …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında 7.598,61TL alacağın tahsili için başlanan takibin yetki itirazı üzerine Gebze …İcra Müdürlüğünün … esas sayısına gönderildiğini, davalının alacağın mevcudiyetini kabul etmeyerek itirazda bulunduğunu, itirazın yerinde olmadığını belirterek, itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı tarafın ek rapor alınmasına gerek olmadığı yönündeki beyanı HMK’ nın 26. Maddesi uyarınca dikkate alınarak sözlü yargılamaya devam edilmiş, alacak bedeli dikkate alındığından kesinlik sınırında olduğundan ve dosyada alacağın varlığını kesin delil ile ispata yarayan bir delil sunulmadığından, davacı tarafından ticari defterleri incelenmiş ise de tek taraflı defter incelemesi sonucu ticari defterler HMK’ nın 222. Maddesi uyarınca kesin delil olarak değerlendirilemeyecek ve davacı, davalı tarafın ticari defterlerine açıkça delil olarak dayanılmamış olduğundan davanın reddine, cevap dilekçesi ile de kötüniyet tazminatı talep edilmediğinden bu konuda karar verilmemiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davacı ile davalı arasında satıma ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmadığını, ancak zaten satım sözleşmesinin yazılı yapılması şart olmayıp, sözleşme serbestisi kapsamında icap ve kabul beyanlarıyla sözleşmenin kurulduğunu, Dosyada takibe konu cari hesaba dayanak teşkil eden irsaliyeli faturalar bulunduğunu, irsaliyelerin bir kısmında teslim alan imzasının bulunmadığını, davacı tarafından düzenlenen fatura bedelleri toplam 23.515,62 TL ise de teslim alan imzası bulunmayan fatura bedellerinin 12.263,95 TL, davalı tarafın ödemiş olduğu fatura bedelinin ise 15.917,01 TL olduğunu, 18.12.2017 tarihli celsede davalı tarafından davaya konu faturalara ilişkin yapılan ödemelerin hangi faturaya ilişkin olduğu hususunun tespiti gerekli olduğundan mahkemece buna ilişkin ek rapor alınması yönünde ara karar oluşturulduğunu, ancak sonrasında davacı tarafın ek rapor alınmasına gerek olmadığı yönündeki beyanı uyarınca mahkemece sözlü yargılamaya geçildiğini, iş bu kararın gerekçesinde her ne kadar alacağın varlığının kesin delille ispat edilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmişse de müvekkil şirketin usulüne uygun tutulmuş olan ticari defter kayıtlarına göre karşı taraftan alacaklı olduğu hususunun 28.07.2017 tarihli bilirkişi raporu ile sabit olup bu delil gözetilerek huzurdaki davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Her ne kadar müvekkili şirketin karşı tarafın ticari defter kayıtlarına dayanılmadığı iddia edilmişse de tarafların ticari defter kayıtlarına ve BA-BS formlarına dahi dayanılmış olduğunun dava dilekçesi ve delil listesi ile sabit olduğunu, karşı tarafın ticari defter kayıtlarını ibrazdan kaçınmış olması nedeniyle müvekkili şirketin tek taraflı ticari defter kayıtlarına itibar edilmesi gerektiğini, nitekim somut olayda taraflar arasında süregelen ticari ilişki sipariş usulüne dayanmakta olup davalı şirketin vermiş olduğu siparişlerin, sipariş formları aracılığıyla müvekkiline iletildiğini, akabinde sipariş üzerine üretilen malların davalı şirkete teslim edildiğini, davalı şirketin ise teslimat sonrasında müvekkili şirkete ödeme yapmakta olduğunu, Bilirkişi raporunda müvekkili şirketin 19.04.2013 tarihli … Seri … Sıra nolu 3.934,12 TL bedelli fatura üzerinde karşı tarafın teslim aldığına ilişkin imza bulunmadığını, ancak karşı tarafın üzerinde imzası bulunmayan işbu fatura bedelini 29.08.2013 tarihinde (3.934,12 TL) ödediğini, yine müvekkili şirketin 27.05.2013 tarihli … Seri … sıra nolu, 2.038,21 TL bedelli fatura üzerinde karşı tarafın teslim aldığına ilişkin imza bulunmamasına rağmen karşı tarafın işbu fatura bedelini 07.10.2013 tarihinde 2.374,75 TL olarak ödediğini (127524 seri a sıra nolu 336,54 tl bedelli fatura bedeli ile birlikte olarak, “imzasız 2.038,21 TL” + “336,54 TL”= 2.374,75 TL), Kaldı ki kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için mahkemenin gerekçesinde belirttiği şekilde yalnızca imzalı faturalar dikkate alınacak olursa; 07.10.2013 tarihinde imzalı faturalara göre müvekkil şirketin alacak toplamı 5.444,04 TL olmasına rağmen yine 07.10.2013 tarihine dek toplam 6.308,87 TL ödeme yapmış olduğunu, ne var ki karşı tarafın teslim almadığı mallara ilişkin fazladan ödeme yapmış olduğu iddiasının hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığını, yapılan fazla ödemelerin imzasız faturalara konu malları da ihtiva ettiğinin kabulü gerektiğini, Karşı tarafın süregelen yargılamada fatura içeriğindeki malları teslim almadığı iddiası bulunmadığını, Mahkemece karşı tarafın yapmış olduğu ödemelere ilişkin olarak müvekkil şirket kayıtları esas alındığı halde, karşı tarafın borçlu olduğuna dair aynı kayıtların esas alınmamış olması nedeniyle de işbu hükmün kendi içerisinde çelişkili olduğunu, Yukarıda bahsi geçen sebeplerden dolayı ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satım ilişkisi kapsamında bakiye açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında talimat yoluyla Gebze Asliye Ticaret Mahkemesince aldırılan 23.01.2017 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacı tarafın 2013-2014 yıllarına ait ticari defterlerinin ve sahibi lehine delil niteliği bulunduğu, davacının ticari defterlerinde 2013-2014 yılı içinde davacı firmanın davalıya mal satışlarına ait kestiği faturaların ve davalının davacı firmaya yaptığı ödemelerin detaylarının bulunduğu, davalının yaptığı ödemeler düşüldükten sonra davalının 08.08.2014 tarihi itibariyle davacı firmaya 7.598,61 TL borçlu olduğu belirlenmiştir. Dosya içeresindeki mevcut irsaliyeli faturalar bilirkişi tarafından incelenmiş, teslim alınan imzası bulunmayan … nolu, … nolu, … nolu faturalarla ilgili siparişin davacıya gönderildiği, dolayısıyla bu faturaların siparişlerle ilgili olduğu konusunda bilirkişide kanaat bildirilmiştir. Sonuç olarak, davacının davalıdan 7.598,61 TL alacaklı olduğu, davalının davacı adına keşide ettiği faturaların toplamının 23.515,62 TL olduğu, 12,263,95 TL tutarındaki irsaliyeli fatura için fatura üzerinde teslim alındığına dair imza ve kaşe bulunmadığı, ancak ibraz edilen sipariş formları üzerinde yapılan değerlendirmede 2013 ve 2014 yılı davalı …’a teslim edildiği ispatlanan mal tutarının 11.251,67 TL olduğu, 2013-2014 yılı için … A.Ş.’nin davacıya toplamda 15.917,01 TL ödeme yaptığı, tarafların bağlı oldukları vergi dairesine müzekkere yazılarak 2013-2014 yıllarına ait BA ve BS formlarının celbi talep edilmekte ise de dava konusu faturaların zaten beyan sınırlarının altında kaldığı yönünde değerlendirme yapılmıştır. Davalı vekili az yukarıda bahsi geçen 23.01.2017 tarihli bilirkişi raporuna karşı 27.02.2017 havale tarihli itiraz dilekçesi ibraz etmiş olmakla dava konusu faturaya konu malların müvekkiline teslim edilmediğini beyan ederek haksız davanın reddini talep etmiştir. 24.03.2017 tarihli celsenin 1 nolu ara kararı gereği davalı vekiline, müvekkiline ait 2014 ve 2015 yılı ticari defterlerini sunması için iki haftalık kesin süre verilerek defterleri süresinde ibraz etmemesinin hukuki sonuçlarının tebligat yoluyla ihtaren bildirilmesine karar verilmiş ve 24.03.2017 tarihli duruşma zaptının Tebligat Kanunu 21/2. maddesi gereğince 03.04.2017 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu görülmüştür. Davalı vekilinin 07.04.2017 tarihli dilekçesi ile müvekkiline ait ticari defter kayıtlarının Güngören /İstanbul adresinde bulunduğundan bahisle ticari defter ve kayıtlarının bulunduğu yere gidilerek yerinde inceleme talep etmiş olduğu görülmektedir. İlk derece mahkemesine yine talimat yoluyla dosyaya kazandırılan 28.07.2017 tarihli az yukarıdaki bilirkişiden farklı bir bilirkişi tarafından düzenlenen raporun incelenmesinde; davacı şirketin ticari defterleri bilirkişi incelemesine esas olmakla davacının 2013-2014,2015 yılına ait ticari defterlerinde davalı şirketten 7.598,61 TL alacaklı olduğu, davacının ticari defterlerinde davalı adına muhtelif tarihlerde düzenlediği birden çok 23.515,62 TL tutarındaki faturanın kayıtlı olduğu, davacı şirketin davalı şirketten yapmış olduğu tahsilatlar 15.917,01 TL olmakla davacının 7.598,61 TL alacak bakiyesinin kaldığı yönünde rapor düzenlenmiştir. Davalı vekilinin 28.07.2017 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde dosya içerisindeki 23.01.2017 tarihli ilk bilirkişi raporu ile sonradan alınan 28.07.2017 tarihli bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu, zira ilk bilirkişi raporunda davacının düzenlediği irsaliyeli faturalar üzerinde müvekkili şirket yetkilisinin imzasının bulunmadığının dolayısıyla fatura konusu malın müvekkiline teslim edilmediğinin açıkça sabit olduğunu, 28.07.2017 tarihli raporda ise; bilirkişilerce dosya içerisindeki sipariş formlarına dayanılarak davacı şirketin davalı şirket adına keşide ettiği mal ve hizmetlerin davalı şirkete verildiğine yönelik tespitin yapıldığı, davalı davaya cevap vermemiş olmakla bu suretle müvekkilinin davayı tümden inkar etmiş olduğunun gerektiğini ve davacının teslim olgusunun yazılı delille ispatının şart olduğunu, dosya içerisindeki sipariş formlarının teslim olgusunu ispata yeterli olmadığı yönünde değerlendirme yapılmıştır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada davacı alacağını kesin şekilde ispatlayamadığından davacının tek taraflı olarak düzenlediği ticari defterleri kesin delil olarak değerlendirilmemiş ve davacının davalı tarafın ticari defterlerine de delil olarak dayanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Somut olayda davacının dava dilekçesinde münhasıran davalının ticari defterlerine dayanmadıkları, davalının ticari defterlerinin yanında da başka delillere de dayanıldığı anlaşılmıştır. HMK’nın 222/5. maddesi gereğince, taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak karşı taraf defterini ibradan kaçınırsa ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.Az yukarda bahsi geçtiği üzere davacının, davalı defterlerine münhasır delil olarak dayanılmadığı dosya kapsamı itibariyle açıktır. Davacı defterlerini inceleyen bilirkişi de bir kısım fatura içeriklerinin davalıya teslimine ilişkin sipariş formları olduğunu belirtmiştir. Mahkemece, bu belgelerin davacının satış faturaları ile ilgili olup olmadığı saptandıktan sonra davalıya bu malları teslim alıp almadığı sorularak meselenin aydınlatılması gerekir. Davacı alacağına dayanak olan malları davalıya veya davalı adına üçüncü kişiye teslim ettiğini ispatlayabildiği takdirde bu defa davalının teslim edilen mal bedelini ödediğini ispat etmesi gerekir. Davacı talebini fatura, irsaliye ve sipariş formlarına dayandırmıştır. Bazı irsaliyelerde imza bulunmamakla birlikte bazı ödemelerin miktar olarak birebir fatura miktarları ile örtüştüğü ve dolayısıyla bu suretle bu faturaların ödendiği öne sürülmektedir. Hakimin davayı aydınlatma ilkesi gereği HMK’nın 169. maddesi uyarınca davalıya mahkemece resen isticvap davetiyesi gönderilerek davacı vekilinin dava dilekçesinde dayandığı sipariş formlarının kendileri tarafından gönderilip gönderilmediği, bu formlara konu emtianın teslim alınıp alınmadığı, sipariş formları üzerinde yer alan elle yazılan yazıların davalı şirket yetkilisi ya da şirket çalışanları tarafından yazılıp yazılmadığı, ödemeler belli faturalara özgü yapılmışsa hangi faturalara istinaden ödemelerin yapılmış olduğu konusunda davalıdan izahat istenilmesine, ayrıca isticvap davetiyesi gönderilirken davalı tarafça isticvaba icabet olunmaması halinde teslim olgusunun sabit görüleceği hususunun HMK’nın 171. maddesine göre ihtar edilerek sonuca gidilmesi gerekir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin davanın çözümüne etkili delilleri yeterince değerlendirmeden ve uyuşmazlık noktaları aydınlatılmadan karar vermiş olması nedeniyle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 25.02.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.