Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1683 E. 2020/287 K. 11.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1683
KARAR NO : 2020/287
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/01/2017
NUMARASI : 2016/857E. 2017/6K.
DAVANIN KONUSU: Şirket Genel Kurul Kararının Butlanı – İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararlarının butlanı, olmadığı takdirde iptali davasının ilk derece yapılan yargılaması sonunda butlan talebinin kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı, süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak genel kurul kararlarının iptaline dair verilen kararın Yargıtay tarafından bozulması üzerine, bozmaya uyularak yapılan açık yargılama sonucunda dosya incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirket nezdinde 3.200.000 TL sermaye payı karşılığında 3.200.000 adet paya sahip olup %16 oranında paya tekabül eden bir azınlık pay sahibi olduğunu, davalı şirketin 2015 yılına dair olağan genel kurul toplantısının 03.08.2016 tarihinde yapıldığını, ancak vekil edeni şirket temsilcilerinin toplantısının yapıldığı yerde bulunmalarına rağmen oy kullanmalarının haksız ve hukuka aykırı şekilde engellendiğini, engellemelerden ilkinin vekiledeni şirket yetkili temsilcilerinin toplantı öncesinde ibraz ettikleri ve Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik (BTY) ekinde yeralan vekaletname örneğinin birebir aynısı olan vekaletnamede pay adedi sayısının yer almıyor olması, ikincisinin ise mevcut olmasına rağmen noter tasdikli imza sirkülerinin vekaletnameye eklenmemiş olduğu hususu olduğunu, şirket tarafından düzenlenen vekaletnamenin geçerlilik koşullarını eksiksiz bir şekilde taşımakta olup, olağan genel kurul toplantı tutanağında yetkili temsilcilerin toplantıya alınmamasının gerekçesi olarak gösterilen açıklamaların 6102 sayılı TTK karşısında hiçbir değer ve anlamı olmadığını, genel kurul toplantısına katılma, oy kullanma, bilgi alma ve denetçi talebinde bulunma gibi kanundan kaynaklanan vazgeçilmez ve müktesep hakları ihlal edilen vekileden şirketin haksız olarak toplantıya katılmaması sonucunda alınan tüm kararların TTK’nın 447. maddesi kapsamında batıl olduğunu, vekiledeninin kanundan doğan haklarını kullanmak isteyeceği ilk genel kurul toplantısında da en önemli hakkı olan toplantıya katılma ve oy kullanma hakkının kasıtlı olarak elinden alındığını, gerek doktorindeki baskın görüş gerekse Yargıtayın yerleşik içtihadı dikkate alındığında, vekileden şirket yetkili temsilcilerinin genel kurul toplantısına katılmasına haksız olarak izin verilmemesi hususu sabit olduğundan, genel kurul toplantısına katılması ve oy kullanması haksız olarak engellenen müvekkili şirketin yokluğunun genel kurul tarafından alınan kararlar üzerinde etkili olup olmadığı araştırılmaksızın karara varılması gerektiğini, bunun her türlü tartışmanın üzerinde olduğunu beyanla, davalı ….A.Ş.’nin olağan genel kurul toplantısında alınan tüm kararların, vekileden şirketin kanundan doğan emredici nitelikte haklarının elinden alınması nedeniyle butlanına ve iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının kötüniyetle, hiçbir haklı ve hukuki gerekçeye dayanmaksızın açılan bu dava nedeniyle davalının uğraması muhtemel zararlarına karşılık TTK’nın 448. maddesi uyarınca mahkemece taktir olunmak üzere davacının teminat göstermesine karar verilmesini, teminat gösterilmemesi halinde ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini, ayrıca, davacının dava açma ehliyetinin bulunmadığını, iptal davası açabilecek kişilerin 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesinde sınırlı sayılmış olup, davacıların ise genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini iddia etmekteyse de bu iddiasının dinlenirliği bulunmadığını, ayrıca davacı taraf temsilcisi olarak, dava konusu genel kurul toplantısına katılma talebinde bulunan …. tarafından usulüne uygun vekaletname ve imza sirküleri sunulmadığını, davacı tarafı temsil etmek üzere toplantıya katılmak isteyenlerce sunulan vekaletname geçersiz olduğu gibi, vekaleti verenin pay sahibini temsile yetkili olduğunu ispata dair sunulan imza sirkülerinin de kanunun aradığı şartlara haiz olmadığını, Bakanlık temsilcisi … toplantı tutanağında geçen ihtilafın özetine dair pragrafı noktasından virgülüne kadar kendisi yazdırmış olmasına rağmen, altına imzasını da atmış olduğu genel kurul toplantı tutanağı yerine hangi nedenle bir ek tutanak tanzim etme ihtiyacı duyduğunun taraflarınca anlaşılamadığını, davacı şirketi temsilen hazır bulunan … toplantıya katılamamasının tek nedeninin, geçersiz bir vekaletname ve fotokopi bir imza sirküleri ile toplantıya katılmak istemeleri olup, toplantıya katılmalarının haksız olarak engellendiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, kaldı ki davacı pay sahibinin sahip olduğu oy oranının alınan kararların sonucuna etki edemeyecek nitelikte olduğunu, davacının iptalini talep ettiği genel kurul kararlarının objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğu iddialarının dinlenirliği bulunmadığını, bunun dışında dava dilekçesinde ileri sürülen iptal sebeplerine ilişkin olarak somut, hukuki, dinlenilebilir bir iddia ileri sürülmediğini beyanla, genel kurul toplantısına katılmak adına usulüne uygun vekaletname ve noter tasdikli imza sirküleri ibraz etmemiş olan davacı tarafın işbu davayı açma ehliyeti olmadığının tespiti ile davanın dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddine, aksi halde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; vekaletnamede pay oranının bulunmadığına dair gerekçenin haklı ve yasal zeminde olmadığı gibi yasada vekaletin şekline ilişkin açık bir düzenleme olmamasına rağmen BTY’nin 21/1. maddede belirlenen şekil şartlarına göre de somut davada sunulan vekaletname ve imza sirkülerinin davacı temsilcilerinin genel kurul toplantısına kabul edilmelerine engel teşkil etmeyeceği, dolayısıyla davacı yanın TTK’nın 447(1)-a maddesinde tanımlanan pay sahibinin genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını ortadan kaldıran genel kurul toplantısının batıl olduğu anlaşılmakla, genel kurul kararlarının mutlak butlanla batıl olduğunun tespitine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen butlan kararının hukuka aykırı olduğunu, davacı temsilcilerinin genel kurula alınmamasının bir butlan gerekçesi olmadığını, olsa olsa bir iptal sebebi olduğunu, mahkemenin hukuka aykırı değerlendirmeler yaptığını, verilen kararın aksine davacının TTK’nın 446. maddesi uyarınca iptal davası açma ehliyeti (aktif husumet ehliyeti) bulunmadığına karar verilmesi gerektiğini, davacı temsilcilerinin toplantıya katılması ve olumsuz oy kullanması halinde dahi davacıların pay oranının alınan kararlara etki etmeyeceğini, davacının teminat göstermesi gerektiği yönündeki talebinin gerekçesiz bir şekilde reddedildiğini, Bakanlık temsilcisi hakkında yapılan suç duyurusunun akıbeti beklemeksizin hukuka aykırı nitelikte hüküm tesis edildiğini, dava konusu genel kurul kararlarının hukuka uygun olduğunu, dava dilekçesinin afaki olarak genel kurul kararlarının iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun beyan edilmesinden ibaret olduğunu, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına, genel kurul kararlarının butlanı talebinin reddine, kararların iptali talebi yönünden ise TTK’nın 446. maddesi gereğince davacının iptal davası açma ehliyeti bulunmadığından reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava; davalı Anonim Şirketin 03/08/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarının butlanının tespiti, olmadığı taktirde iptali istemine ilişkin terditli bir davadır. Anonim şirket genel kurulunda alınan kararların iptali hususu TTK’nın 446. maddesinde, butlanı ise 447. maddesinde düzenlenmiştir.İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçeyle butlanın tespiti talebinin kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Dava dosyası istinaf incelemesi için Dairemize gelmiş ve 2017/319 esas sırasına kaydedilmiştir. Dairemizce dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davada butlan halinin bulunmadığı, iptal edilebilirliğin söz konusu olduğu, davacıların ortaklık hakkından doğan genel kurula katılma ve oy kullanma haklarının engellendiği, davacıların genel kurulda alınacak kararlar üzerinde etki etme imkanlarının haksız olarak ortadan kaldırıldığı, alınan bu kararların dürüstlük kuralına aykırı olduğunun ve iptali gerektiğinin kabulünün gerektiği, yani, bu durumda kararların içeriklerinin ayrıca incelenip tartışılmasına, kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılığını araştırmaya gerek olmadığı gerekçesiyle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda yasal koşulları bulunmayan butlanın tespiti talebinin reddine, davalı şirketin 03/08/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan tüm kararların TTK’nın 445. maddesi uyarınca iptaline dair 2017/319 E- 2017/405 K sayılı, 06.07.2017 tarihli hüküm verilmiştir. Dairemizin anılan hükmüne karşı, davlı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur. Yargıtay 11. HD’nin 2017/4647 E- 2019/3855 K sayılı, 16.05.2019 tarihli kararıyla, Dairemizin anılan hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında; “…Bölge Adliye Mahkemesinin kararı, davalı vekilince temyiz edilmiştir.1- Dava, davalı anonim şirketin 03/08/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararların butlanı, olmadığı taktirde iptali istemine ilişkin olup uyuşmazlığa dava tarihi ve dava konusu genel kurul tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümleri uygulanacaktır. 6102 sayılı TTK’nın ‘İptal sebepleri’ başlıklı 445. maddesine göre ‘446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.’ Aynı kanunun ‘İptal davası açabilecek kişiler’ başlıklı 446/1-b maddesinde ise ‘Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri…’ hükmü mevcuttur.Somut olayda davacı ortağın temsilcilerinin vekaletteki eksiklikler gerekçe gösterilerek haksız olarak toplantıya alınmaması davacıya iptal davası açma hakkı verir, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesinin davada butlan halinin bulunmadığı, iptal edilebilirliğin söz konusu olduğu yönündeki kabulü yerindedir. Ancak, davacıların ortaklık hakkından doğan genel kurula katılma ve oy kullanma haklarının engellendiği, davacıların genel kurulda alınacak kararlar üzerinde etki etme imkanlarının haksız olarak ortadan kaldırıldığı, alınan bu kararların dürüstlük kuralına aykırı olduğunun ve iptali gerektiğinin kabulünün gerektiği, yani, bu durumda kararların içeriklerinin ayrıca incelenip tartışılmasına, kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılığını araştırmaya gerek olmadığı yönünde gerekçeye yer verilmişse de tek başına bu aykırılık genel kurul toplantısının iptali sonucunu doğurmayacak olup, mahkemece 6102 saylı TTK’nın 446/1-b ve 445. maddesinde yer alan koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenerek genel kurulda alınan her bir karar yönünden inceleme yapılması sonucuna göre bir karar vermesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine…” karar verilmiştir.Bozma kararı üzerine, HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca duruşma açılıp taraflar davet edilmiş, yapılan duruşmada Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.Dairemizin bozulan kararının gerekçesinde belirtildiği ve Yargıtayca da isabetli bulunduğu üzere; somut olayda butlanın yasal koşulları mevcut değildir. Terditli taleplerden ilki olan butlanın tespiti talebinin reddi gerekir. Bu konu, yargıtay bozma kakarı dışında kalmış olup yeniden tartışılmasına gerek bulunmamaktadır. Somut olayda, bozma sonrasında değerlendirilmesi gereken husus, dava konusu 03.08.2016 tarihli genel kurulda alınan kararların TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.Dairemizin bozulan ilamında ayrıntılı olarak ve hukuki dayanaklarıyla açıklandığı üzere; davacının genel kurula katılma hakkı, davalı tarafından yasaya ve Yönetmeliğe aykırı olarak keyfi bir şekilde engellenmiş olup, TTK’nın 446/1.b maddesi uyarınca davacıların, iptal davası açma hakları bulunmaktadır. Esasen davacıların iptal davası açma haklarının, yani aktif husumet ehliyetlerinin bulunduğu hususu, Yargıtay bozma ilamı içeriğiyle de benimsenmiştir. Bozma ilamı doğrultusunda, genel kurulda alınan her bir kararın kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığının, yapılan usulsüzlüğün her bir genel kurul karanının alınmasında etkili olup olmadığının denetlenmesi gerekmektedir.Davacıların, yukarıda açıklandığı üzere iptal davası açma haklarının bulunduğu, iptal davasının TTK’nın 445. maddesinde öngörülen üç aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı belirlenmiştir.TTK’nın 445. maddesi uyarınca kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı kararların iptaline karar verilir. Bu durumda, uyulan bozma ilamı doğrultusunda, dava konusu genel kurulda alınan her bir kararın nisap ve içerik yönünden denetlenmesi gerekmiştir.Mahkememizce, bozma sonrasında oluşturulan bilirkişi kurulundan kök ve ek raporlar alınmıştır. Bilirkişi raporlarındaki tespitler, HMK’nın 282. maddesi uyarınca, mahkememizce serbestçe değerlendirilmiştir.Davada terditli talep olarak dava, konusu 03/08/2016 tarihli genel kurulun tüm gündem maddeleriyle alınan kararlarının iptali istenmiştir. Genel kurulun 1 ila 3. maddeleri ve 5. maddesi müzakere ile ilgili maddeler olup içerik yönünden iptallerini gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.4 nolu karar, denetçi raporunun kabulüne ilişkindir. Katılanların oy birliğiyle alınmış olup, davacıların oyları sonuca etkili olmayacağından, karar nisabı yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bu kararın içeriği yönünden kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık bulunmadığı, iptalini gerektirir bir husus bulunmadığı kanaatine varılmıştır.6 nolu karar, bilanço ve kâr- zarar hesaplarının onaylanmasına ve 2015 yılı kârının, şirketin zararda olması nedeniyle, dağıtılmasına ilişkin bir karardır. Katılanların oy birliği ile alınmış olup, davacıların oyları sonuca etkili olmayacağından, nisap yönünden iptali gerektiren bir durum yoktur. Bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarında yapılan değerlendirmelere göre, kârın dağıtılmayıp yedek akçelere eklenmesinin, şirketin mali yapısına, denetim raporu içeriğine ve şirketin o yıl büyük miktarda zarar etmiş olmasına göre kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olmadığı, bu nedenle iptalini gerektiren bir husus bulunmadığı kanaatine varılmıştır.7 nolu karar, şirket yöneticilerinin ibrasına ilişkindir. Şirket kayıtlarına göre, şirketin yönetim kurulu üyeleri …, …, … Yönetim kurulu üyeleri … ve … aynı zamanda şirketin ortaklarıdır. Diğer iki yönetici, dışarıdan atanmış olup ortaklık sıfatları yoktur. Genel kurul tarihi itibariyle davalı şirketin ortakları ve pay durumları şöyledir:-…: 1.600.000 pay,-…. A.Ş. : 3.200.000 pay,-…: 1.521.820 pay,-…: 6.000.000 pay,-…: 4.839.090 pay,-…: 2.839.090 pay.TTK’nın TTK’nın 436/2. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin, kendilerinin ve diğer yöneticilerin ibralarında oy kullanamayacakları hükme bağlanmıştır. Buradaki oydan yoksunluk, sadece yönetim kurulu üyesi yada yöneticisi olan ortaklara getirilmiş bir oydan yoksunluk olup yorum yoluyla genişletilemez. Yani, ibra oylamasında sadece şirket yöneticisi olan ortakların oy hakkından yoksunluğu söz konusu olup yöneticilerin alt ve üst soyu veya eşi oydan yoksun değildir. Bu husus, bilirkişinin ek rapor için görevlendirilmesine dair ara kararda açıkça vurgulanmasına rağmen bilirkişi kurulu nisap hesaplamasında bu hukuki konuyu anlayamamış, bu nedenle bu husus mahkememizce dosyadaki verilere göre resen değerlendirilmiştir.Dava konusu genel kurulda, ibra oylamasında oydan yoksun olmadıkları halde yönetim kurulu üyesinin eşine, annesine ve kızına oy kullandırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum hukuka aykırılık oluşturduğundan, nisabın değerlendirilmesinde davacıların oy oranlarıyla, haksız olarak oy kullandırılmayan ortakların oylarının da dikkate alınması gerekir. Bu hukuki açıklamalara göre, 7. maddede ibrayla ilgili olarak her bir yönetim kurulu üyesinin durumu aşağıda ayrı ayrı değerlendirilmiştir:Yönetim kurulu başkanı …’ın ibrasına dair kararda, oydan yoksun olmadıkları halde eşine ve kızına oy kullandırılmadığı, kararın 1.600.000 olumlu oyla alındığı anlaşılmaktadır. Tek başına davacının oy oranı dikkate alındığında bile bu kararın iptali gerekir. Çünkü davacının oy miktarı 3.200.000 olup olumlu oylardan fazladır. Bu ortağın eşi olan ve oy kullandırılmayan …. oy miktarı da 6.000.000, kızı … oy miktarı 2.839.090’dur. Bu ortaklar oy kullansalardı ne yönde oy kullanacaklarının bir varsayım olarak kabulü mümkün değildir. Bu durumda, toplantıya katılmasına hukuka aykırı şekilde engel olunan davacının oy miktarı ve toplantıla katıldığı halde kanuna aykırı şekilde oy kullandırılmayan ortakların oyu dikkate alındığında, …’ın ibrasına dair kararın alınmasında davalı tarafça yapılan usulsüz ve hukuka aykırı uygulamaların etkili olduğu anlaşıldığından, iptali gerekmiştir. Yönetim kurulu üyesi ve başkan vekili …. ibrasına 4.439.090 oyla karar verilmiştir. Oylamada sadece … oy kullandırıldığı, oy hakkı bulunduğu halde ortaklardan anne … oy kullandırılmadığı anlaşılmaktadır. Davacının 3.200.000 olan payı ve kanuna aykırı şekilde oy kullanmasına izin verilmeyen 6.000.000 pay sahibi … oy miktarı dikkate alındığında, şirket tarafından yapılan usulsüzlüklerin bu kararın alınmasında etkili olduğu kanaatine varıldığından, yönetim kurulu üyesi … ibrasına dair kararın da iptaline karar verilmesi gerekmiştir.Diğer yönetim kurulu üyeleri…. ibra oylamalarında olumlu oy kullanan paydaşların oy miktarı dikkate alındığında, davacı oylamaya katılsaydı bile sonuca etkili olmayacağı anlaşılmaktadır. Bu ibra kararlarının içerik olarak da kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılığı da tespit edilmediğinden, bu iki şirket yöneticinin ibrasıyla ilgili iptal talebinin reddi gerekmiştir. 8 nolu kararla, şirkete dışarıdan bağımsız denetçi ataması yapılmıştır. Bu karar, katılanların oy birliği ile alınmış olup, davacının oy miktarı sonuca etkili değildir. Davacı katılsaydı bile olumlu oy kullanan ortakların oyları, kararın alınmasına yeterli olacaktı. Kararın içerik yönünden değerlendirilmesinde ise; bilirkişi kök ve ek raporu içeriklerine göre, denetçi seçiminde kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı bir yön bulunmadığı kanaatine varıldığından, bu maddeye yönelik iptal talebi reddedilmiştir. 9 nolu kararla, yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396. maddeleri uyarınca izin verilmesi görüşülmüş ve kabul edilmiştir. TTK’nın TTK’nın 436/1. maddesi uyarınca, pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz. Bu kapsamda, TTK’nın 395 ve 396. maddeleri uyarınca yönetim kuruluna izin verilmesine dair oylamalara, yönetim kurulu üyesinin kendisi, alt ve üst soyu ile eşi katılamaz. Bu hukuki açıklamalara göre, her bir yönetim kurulu üyesine izin verilmesine dair kararlar aşağıda ayrı ayrı incelenmiştir: Yönetim kurulu başkanı …’a izin verilmesine dair karar 1.600.000 olumlu oyla (ortak … oyuyla) alınmıştır. Diğer ortaklar, eş ve çocuk konumunda olduğundan oydan yoksundur. Toplantıya katılması hukuka aykırı şekilde engellenen davacının pay miktarı (3.200.000 pay) dikkate alındığında, davcının katılması ve olumsuz oy kullanması halinde bu karar alınamayacaktı. O halde, bu kararın alınmasında davalının yaptığı hukuka aykırı eylem etkili olduğundan, …’a izin verilmesine dair kararın iptaline karar verilmesi gerekmiştir. Yönetim kurulu üyesi … hakkındaki kararın alınmasında anne ve babasının oydan yoksun olması nedeniyle oy kullanmadığı, diğer iki ortağın (…) oyuyla ve 4.439.090 olumlu oyla ibra edildiği anlaşılmaktadır. Bu oylamada, yönetim kurulu üyesinin kardeşinin oy kullanmasına yasal bir engel yoktur. Bu durumda, davacının pay miktarı (3.200.000) dikkate alındığında, davacının toplantıya katılmış olması halinde bile bu kararın alınması mümkün olup davacının katılmaması bu karar yönünden sonuca etkili değildir. Kararın içerik olarak da kanuna, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırı olduğuna dair somut bir olgunun varlığı da iddia ve ispat edilmemiştir. Bu nedenlerle, yönetim kurulu üyesi … hakkındaki izin kararının iptaline dair talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Diğer yönetim kurulu üyeleri … izin verilmesine dair kararların katılanların katılanların oy birliğiyle alındığı, kararın alınmasında usule aykırılık bulunmadığı, bu kararın alınmasındaki olumlu oy miktarı dikkate alındığında, davacının toplantıya katılmış olması halinde bile bu kararların alınması mümkün olup davacının katılmaması bu kararlar yönünden sonuca etkili olmadığı sonucuna varılmıştır. Kararların içerik olarak da kanuna, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralı aykırı olduğuna dair somut bir olgunun varlığı da iddia ve ispat edilmemiştir. Bu nedenlerle, yönetim kurulu üyeleri …. hakkındaki izin kararlarının iptaline dair talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, Yargıtay bozması sonrası yapılan duruşmalı inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Yasal koşulları bulunmayan butlanın tespiti talebi tespitinin reddine, 2-Genel kurulda alınan kararların iptali talebinin kısmen kabulüyle, davalı şirketin 03.08.2016 tarihli genel kurulunda; a-Gündemin 7. maddesinin 1. fıkrasıyla yönetim kurulu başkanı …’ın ibrasına dair kararın, b-Gündemin 7. maddesinin 2. fıkrasıyla alınan yönetim kurulu başkan vekili …. ibrasına dair kararın, c-Gündemin 9. maddesinin 1. fıkrasıyla alınan yönetim kurulu başkanı … yönünden TTK’nın 395 ve 396 maddeleri uyarınca izin verilmesine dair kararın, TTK’nın 445.maddesi uyarınca iptaline, 3-Gündemin diğer maddeleriyle alınan kararlara yönelik iptal isteminin reddine,4-Alınması gerekli 54,40 TL harçtan, peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 25, 20 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına, 5-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL peşin harç, 29,20 TL başvurma harcı, 4,30 TL vekâlet suret harcı olmak üzere toplam 62,70 TL harç giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,6-İlk derece yargılaması aşamasında davacı tarafından harcanan 65.00 TL tebligat giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre takdiren 1/2 oranında hesaplanan 32,50 TL’lik bölümünün davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 7-Davacı, ilk derece yargılamasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A….T.’ne göre 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,8-Davalı, ilk derece yargılamasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A….T.’ne göre 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,9-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 31,40 TL istinaf harcının talep halinde davalıya iadesine, b-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarfedilen 6.000,00 TL bilirkişi ücreti ile 91,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 6.091,50 TL istinaf yargılama giderinin, istinaf başvurusundaki haklılık oranına göre takdiren 1/2 oranında belirlenen 3.045,75 TL’lik bölümünün davacıdan alınıp davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,c-Davacı tarafından istinaf yargılamasında sarfedilen 1.500 TL ek bilirkişi ücreti giderinin, takdiren 1/2 oranına göre hesaplanan 750,00 TL’lik bölümünün davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,d-Davalı tarafından harcanan 85,70 TL istinaf başvuru harcı giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,e-Taraflarca yatırılan gider avanslarından artan kısımların, karar kesinleştikten sonra yatıran tarafa iadesine,10-İstinaf yargılaması duruşmalı yapılmış olup bir duruşma icra edildiğinden ve istinaf başvurusundaki kısmi haklılık dikkate alınarak;a-A….T.’ne göre belirlenen 3.400,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,b-A….T.’ne göre belirlenen 3.400,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,11-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,12-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık yasal süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.11.03.2020