Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1654 E. 2022/183 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1654
KARAR NO: 2022/183
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2018
NUMARASI: 2017/1023 E. – 2018/1396 K.
DAVANIN KONUSU:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkillinin … plakalı … marka aracın maliki olduğunu, aracın davalı …’den satın alındığını, satın alınmasından itibaren çeşitli tarihlerde çeşitli şikayetlerle onarım için davalı şirketin Kartal servisine aracın defalarca götürüldüğünü, bu durumun araçtan yararlanamamanın süreklilik arz etmesine neden olduğunu belirterek, imalat hatasından kaynaklanan arızalı ve ayıplı mal niteliğinde olan satıma konu aracın ayıpsız sıfır kilometre yenisiyle değiştirilmesine, bu mümkün değilse aracın satış bedeli olan 82.867,00 TL’nin satış tarihinden itibaren uygulanacak değişken oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davasında özetle: dava konusu aracın ticari bir araç olduğunu, dolayısıyla uyuşmazlığı çözmekte görevli mahkemelerin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, usulüne uygun ayıp ihbarında bulunulmadığını, davacının terditli talepte bulunmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu aracın ayıplı olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Alınan bilirkişi raporuna göre dava konusu araçta gizli veya açık ayıp niteliğinde bir imalat hatasının bulunmadığı, araçtan faydalanamama halinin süreklilik kazanmadığı, aracın yakıt deposunun altındaki paslanmanın davalı şirketçe ücretsiz tamir edilmesi gerektiği rapor edilmiştir. Yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamından; davacının, aracın ayıplı olduğundan bahisle ayıpsız misliyle değiştirilmesi talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla, bilim ve fenne uygun bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddi gerektiği.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hükmün dayandığı bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, müvekkil tarafından 28.02.2013 tarihinde davalıdan satın alınan aracın ticari araç olduğunu, satın alındığı tarihten yaklaşık bir buçuk ay sonra araçta ilk arızanın ortaya çıktığını ve bu tarihten sonra işbu davanın açıldığı güne kadar aracın tam olarak on altı kez çeşitli arızalar nedeniyle servise bırakılmak zorunda kalındığını, davalı firmanın yetkili servisi tarafından davacıya her defasında araçtaki sorunun giderildiğinin bildirildiğini, ancak aynı arızaların tekerrür etmeye devam ettiğini, Bilirkişi heyetinin 30.03.2018 tarihinde, araç üzerinde adliye otoparkında keşif yaptığını, ancak tutanakta da açıkça belirtildiği üzere, bilirkişilerden sorulduğunda “aracı inceledik ancak bu şekilde ayıp tespiti mümkün değil, laboratuvarda inceleme yapmamız gerekmektedir, bu konuda yetki verilsin” şeklinde beyanda bulunmalarına rağmen bilirkişilerin laboratuvar incelemesi yapmadan rapor hazırlayıp “araçta imalattan kaynaklanan ayıp yoktur” şeklinde kanaat bildirdiklerini, hal böyle iken ayıp tespitine ilişkin raporunun nasıl hazırlandığının, hangi tespitlere ve değerlendirmelere dayanıldığının anlaşılamadığını, Bilirkişilerin hazırladıkları raporda aracın beş yıllık sürede 225.693 km kat ettiğinin, kullanımdan dolayı eskime olabileceğinin belirtildiğini, bilirkişilerin bu yorumu abesle iştigal olduğunu, zira işbu davanın esasen 24.02.2015 yılında İstanbul 1. Tüketici Mahkemesi nezdinde açıldığını, Tüketici Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmesinin ardından dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiğini, ayrıca müvekkilinin dava konusu aracı davalıdan 28.02.2013 tarihinde satın almış olup, 08.04.2013 tarihinde aracın arızalanması üzerine onarım için aracı servise götürdüğünü, bu tarihten sonra da çeşitli arızalar nedeniyle aracı servise götürmeye devam ettiğini, kaldı ki sözde onarılan arızaların sürekli tekerrür ettiğini, yani dava konusu arızaların bilirkişilerin raporlarında yansıttıkları gibi aracın satın alınmasından beş yıl sonra değil, araç 2000 km’de bile değilken bir buçuk ay sonra ortaya çıktığını, Müvekkilinin söz konusu aracı aldığı tarihten iş bu davayı ikame ettiği tarihe kadar geçen iki yıllık sürede on altı kez araçtaki ayıplar nedeniyle servise müracaat ettiğini, araçtan yararlanamama halinin süreklilik arz ettiğini, kaldı ki iş bu davanın ikame edildiği tarihten sonra da şikayetlerin devam ettiğini, bu hususun aracın servis kayıtlarıyla sabit olduğunu, bilirkişi raporunda bu servis kayıtları incelenmeden, kaç kez servis başvurusu yapıldığına dahi bakılmadan kanaat oluşturulduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, ticari satıma konu aracın ayıplı olduğu iddiasıyla TBK’nın 227. maddesi uyarınca, satılanın ayıbı nedeniyle öncelikle ayıptan ari bir yenisiyle değiştirilmesi, olmadığı takdirde satıştan dönme nedeniyle satım bedelinin faizi ile birlikte daval satıcıdan tahsili talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul 1. Tüketici Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli, 2015/371 Esas – 2015/1231 Karar sayılı ilamıyla ticaret mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği, söz konusu kararın 15.03.2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. 30.03.2018 tarihinde satıma konu araç üzerinde yapılan keşif tutanağında, bilirkişilerin, ”Aracı inceledik ancak bu şekilde ayıp tespiti mümkün değil, labaratuvarda inceleme yapmamız gerekmektedir, bu konuda yetki verilsin” şeklinde imzalı beyanlarının olduğu görülmektedir. İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında alınan 10.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda, hem 30.03.2018 hem de 05.05.2018 tarihlerinde araç üzerinde keşfen inceleme yapıldığı belirtilmektedir. Raporda, keşif esnasında çekildiği anlaşılan araca ait fotoğraflara yer verilmiştir. Bilirkişi raporunda; dosya içerisindeki 08.04.2013, 13.05.2013, 26.11.2013, 12.12.2013, 23.12.2013, 11.02.2014, 05.03.2014, 25.03.2014, 14.04.2014, 07.06.2014, 11.09.2014, 24.09.2014, 25.09.2014, 11.10.2014, 08.11.2014 ve 27.11.2014 tarihli müşteri istek formu isimli belge de incelenmiş ve sonuç olarak aracın 28.02.2013 tarihi olan satın alma tarihinden itibaren beş yıllık sürede 225.693 km katettiği, araçtaki arızaların servise girdikten sonra kısa süreli giderilebilecek arızalar olduğu, aracın arıza hallerinin süresi ile aracın kullanım süresi karşılaştırıldığında, araçtan faydalanamama halinin süreklilik kazanmadığı, araçta gizli veya açık ayıp niteliğinde bir imalat hatasının bulunmadığı, aracın yakıt deposunun kapağının altındaki paslanmanın davalı şirketçe ücretsiz tamir edilmesi gerektiği yönünde değerlendirme yapılmıştır. Davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesi sunduğu, bilirkişilerin gerekli inceleme ve testleri yapmadan sadece çıplak gözle sonuca ulaştığı, bu sebeple rapora itibar edilmemesi gerektiğini belirterek servis kayıtlarında açıkça yer alan araçtaki arızaların kronolojik sırayla bir kez daha itiraz dilekçesinde dile getirildiği anlaşılmıştır. Ayrıca davacı vekili sıfır km’de alınan aracın iki yıl içerisinde on altı kez çeşitli ayıplar nedeniyle servise gördüğünü beyan ederek bilirkişi raporunda kaç kez servis başvurusu yapıldığına dahi bakılmadan değerlendirme yapıldığını, bu sebeplerle dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilerek tekrar rapor alınmasını bu mümkün değilse, önceki bilirkişilerden ek rapor alınmasını talep etmiştir. Davalı vekili ise bilirkişi raporu doğrultusunda davanın aydınlatılmış olduğu doğrultusunda davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince dosya içerisindeki 10.11.2018 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. HMK’nın 282. maddesindeki yasal düzenleme uyarınca, hâkim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre bilirkişi raporları takdiri delil olup, mahkemece bilirkişi raporu alınmak suretiyle uyuşmazlık çözülmüş ise de az yukarıda bahsi geçtiği üzere bilirkişilerce keşif tutanağında, ayıbın ancak laboratuvar incelemesiyle tespit edileceği yönünde beyanda bulunmaları üzerine keşif tutanağının 1 numaralı ara kararı ile bilirkişilere araç üzerinde laboratuvarda inceleme yapılmak üzere yetki verildiği, ancak laboratuvarda araç üzerinde inceleme yapılmaksızın, sadece aracın fotoğraflarını çekmek suretiyle, araç başında yapılan gözlem neticesi sonuca ulaşıldığı, davacı vekilinin laboratuvarda araç incelenmeden rapor hazırlandığına ilişkin itirazının bulunduğu, ilk derece mahkemesince keşif tutanağında bilirkişilerin aksi yönde beyanları bulunmasına rağmen laboratuvar incelemesi yapılmaksızın hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas alındığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesi gerekçesinde ve bilirkişi raporunda, keşif tutanağında yer alan beyan göz ardı edilerek laboratuvar incelemesine gidilmeksizin hazırlanan raporun teknik ve bilimsel dayanaklarının açıklanmadığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesi kararında sadece bilirkişi raporuna atıf yapmakla yetinilmiştir. Yine karara esas alınan bilirkişi raporunda davacı tarafından araca yönelik yapılan şikayetlerin neler olduğuna yönelik olarak 29 kalemde şikayet sebepleri sıralanmış, ancak buna ilişkin servis tarafından hangi tarihte ne şekilde şikayetlerin giderildiğine ilişkin servis kayıtları bilirkişilerce değerlendirilmemiştir. İlk derece mahkemesince bilirkişi raporunda var olan bu yöndeki eksiklik de giderilmeden hüküm verilmiştir. Yine aracın satın alındığı tarihten itibaren garanti süresi kapsamında defaten arızalandığı iddia edilmiş olmakla, dosya içeresinde araca ait garanti belgesi de bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin uyuşmazlığın çözümü için yeterli inceleme ve araştırma yapmadan, delilleri tümüyle toplayıp denetlenebilir teknik tespitleri yaptırmadan hüküm verdiği, hükmün bu haliyle istinaf incelemesine elverişli olmadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17.02.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.