Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1632 E. 2022/156 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1632
KARAR NO: 2022/156
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2019
NUMARASI: 2016/1270 E. – 2019/256 K.
DAVANIN KONUSU: Şirket genel kurul kararının iptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; davacının, davalı şirketin 28/09/2015 günü yapılan 01/07/2014-30/06/2015 dönemine ilişkin genel kuruluna kadar şirketin yönetim kurulu üyeliğini yaptığını, bu tarihte yapılan genel kurulda yönetim kurulu üyeliğine seçilmediğini, genel kurulda 8 nolu maddenin görüşülmesi esnasında hiçbir açıklama ve gerekçe sunulmadan hatta müzakere dahi yapılmadan davacının olumsuz oyuna rağmen kârın dağıtılmaması kararının alındığını, halbuki esas mukavelenin 23. maddesinde kârın nasıl dağıtılması gerekliği yönünde madde bulunduğunu, ayrıca yıllık 2.244,000,00 TL huzur hakkı belirlenmesinin sadece azınlık sahipleri aleyhine bir karar olup, esasen örtülü bir kâr dağıtımının söz konusu olduğunu, genel kurulun 9 nolu kararı uyarınca yönetim kurulu üyelerine fahiş oranda huzur hakkının belirlenmesinin haksız ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin kendi menfaatlerine olan kararlarda oy kullanmaları hususunda TTK’nın 395. ve 396. maddelerince izin verilmesine ilişkin kararda da oy kullanamayacaklarının açık olduğunu, ancak genel kurulda davalı şirketin Yönetim kurulu üyeliklerine üç yıl süre ile …, … ve … A.Ş.’nin seçildiğini, finansal tablolara ve buna bağlı alarak alınan diğer tüm kararlara ilişkin 3, 4, 5, 6 ve 7 nolu kararların kanun, esas mukaveleye ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, finansal tabloların ve faaliyet raporunun zorunluluklar hilafına düzenlendiğini belirterek, davalı şirketin 18/08/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 3,4,5,6,7,8,9 ve 11 nolu kararların TTK’nın 449. maddesi uyarınca uygulanmasının geri bırakılmasına, TTK’nın 445. maddesi uyaınca göre kanun, esas mukaveleye ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğundan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle: davacının, davalı şirketin uzun süredir yönetim kurulu üyeliğini yaptığını, şirketin ağırlıklı olarak baba … ve … tarafından yönetildiğini, davacının dışlanmasının söz konusu olmadığını, davacının 28.09.2015 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin oy birliği ile seçildiğini, 3, 4, 5, 6 ve 7 nolu kararların hukuka aykırı olduğu hususunda somut bir delil gösterilmediğini, davacının bu kararlarla ilgili genel kurulda hiç söz almadığını ve finansal tabloların ve faaliyet raporunun ne yönden eksik olduğuna dair somut bir gerekçenin ortaya konulmadığını, üstelik finansal tablolara ilişkin bağımsız denetim raporunun genel kurulun bilgisi dahilinde olduğunu ve bu bağımsız denetim raporuna istinaden yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini, 8 nolu kararda kâr dağıtılmamasına ilişkin olarak sektörün yaşadığı ekonomik belirsizliklerin sürmesi, çok sayıda rakiplerin bulunması faktörleri göz önünde bulunduran şirketin elde ettiği kârı dağıtmama kararı aldığını, ayrıca ana sözleşmede kâr dağıtma zorunluluğunun bulunmadığını, 9 nolu karara ilişkin olarak, yönetim kurulu üyelerine verilen huzur haklarının makul olduğunu, 11 nolu izin kararının geçerliliğine ilişkin olarak, bu kararların alınmasının arkasında yatan nedenin davalı şirketin bir takım okullarının dava dışı hissedar …’nun mülkiyetinde bulunduğu, bu nedenle zorunlu izin alındığını, ayrıca genel kurulda dava dışı … ve …’nun oy kullanmaktan yoksun sayılması gerektiğine karar verilmesi halinde dahi gerekli toplantı ve karar nisabının sağlandığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, TTK 445 vd. maddeleri gereği genel kurul kararının iptali istemine ilişkin olup TTK 446.maddesinde iptal davası açabilecek kişiler sayılmıştır. Davacı, dava tarihinde TTK 446/1-b de öngörülen ‘pay sahipleri’nin dava açabileceği hükmüne istinaden işbu davayı açmıştır. Ne var ki davalı şirketin devir suretiyle infisahına dair karar alınıp ilan edildiği, öncesinde devreden ve devralan şirketlerce yapılan devir sözleşmesine göre davacı ve başka bir kısım davalı şirket hissedarlarının ayrılma akçesi ödenmek suretiyle devralan … A.Ş’de pay sahibi yapılmamasına karar verildiği, anılan devir kararının iptalinin talep olunmadığı, bu suretle kesinleştiği belirlenmiştir. Dava şartının mevcut olduğunun, davanın her aşamasında resen inceleneceği HMK 115/1 maddesinin amir hükmü olup davacının şirket ortaklığı son bulunmuş olmakla, aktif dava ehliyeti kalmadığından davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle, davanın aktif husumete ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve müvekkilinin, şirketlerdeki paylarının sistemli olarak azaltıldığını bu durumun müvekkili için hem manevi hem de ekonomik anlamda artık katlanılamaz bir hal aldığını, Dava konusu genel kurul gündeminin 8. maddesi kapsamında alınan kâr dağıtılmama kararının, şirket esas sözleşmesinin 22. maddesinde öngörülen % 5 kâr payı dağıtılmaması kuralına aykırı olduğunu ve TTK m. 445 uyarınca iptalinin talep edilebileceğinin tespit edildiğini, ancak, müvekkilin babası ve kardeşini bu kez de şirket birleşmesi ve infisah gibi metotlarla, müvekkilin bu hakka kavuşmasını engellemeye çalıştıklarını, Davanın açılmasından sonra, müvekkilinin paydaşlığının elinden alınması sonucuna bağlı olarak, davanın açıldığı anda sahip olduğu taraf ehliyetini kaybettiğini söylemenin her şeyden önce hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu, Kârın dağıtılmamasına ilişkin olarak alınan 8 numaralı kararın hukuka aykırı olduğunun bilirkişi raporuyla da belirlendiğini, 8. maddenin görüşülmesi esnasında hiçbir açıklama ve gerekçe sunulmaksızın ve hatta bu durum müzakere edilmeksizin, muhalif oya rağmen çoğunluk oylarıyla kâr dağıtılmamasına karar verildiğini, Şirket esas mukavelesinin “Kârın Dağıtımı” başlıklı, tadil edilmiş olan 23. maddesinde davalı şirket, esas mukavele gereğince dağıtılması zorunlu olan %5 kârı hiç dağıtmadığı gibi, kalan kârın da dağıtılmamasına karar verildiğini, alınan bu keyfi kararın, bu haliyle öncelikle esas mukaveleye ve sonrasında dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, kâr dağıtımına karar verme yetkisine münhasıran sahip olan genel kurulun bu yetkisini kötüye kullanması halinde, mahkemenin buna müdahale edip, kâr dağıtmama kararını iptal edebileceğini, Kârın dağıtılmamasına ilişkin bu kararın sadece azınlık pay sahipleri için ve onlar aleyhine alınmış bir karar olup, esasen örtülü bir kâr dağıtımının mevcut olduğunu, kâr dağıtımı, kurumlar vergisinden indirilemezken, huzur hakkının, bir gider olarak indirilebileceğini, şirketlerin, kâr dağıtımı yerine huzur hakkını seçmelerinin en büyük nedeninin bu olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca genel kurul kararının iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava dilekçesinde 18.09.2016 günü yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 3,4,5,6,7,8,9 ve 11 numaralı kararların iptali talep edilmektedir. Eldeki davanın açılış tarihi ise 18.11.2016 olup davanın, TTK’nın 445. maddesindeki hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. Davanın … A.Ş.’ye karşı açıldığı, yargılama aşamasında … A.Ş.’nin 14.02.2018 tarihli dilekçe ibraz ederek; …A.Ş.’nin …’ye devrolunmak suretiyle birleştiği ve davacının da pay sahibi sıfatını kaybettiğini beyan ederek, davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dilekçe ekinde 31.08.2017 tarih 9400 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 342. sayfasının çıktısı yer almakla; Üsküdar … Noterliğinin 22.08.2017 tarihli, … Y sayısıyla tasdikli 22.08.2017 tarihli Genel Kurul Kararı ile … A.Ş.’nin … A.Ş. ile birleşmesi neticesi infisah etmiş olduğu bildirilmiştir. Yine dilekçe ekinde devir (birleşme) sözleşmesi bulunmakla; istinafa konu davanın davacısı …’nun birleşme neticesi şirkette herhangi bir sermaye payının, dolayısıyla pay sahipliği sıfatının kalmadığı, bu şekilde birleşmeden önce ortak sıfatı bulunan …’nun da aralarında olduğu diğer bazı ortaklara ayrılma akçesi ödenmesi ve birleşme sonrası şirkette yeni pay verilmemesinin kararlaştırılmış olduğu, …’na bu kapsamda ödenecek toplam ayrılma akçesinin tutarında 470.492,55 TL olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Genel kurul kararının iptali davalarını açabilecek kişiler, TTK’nın 446. Maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır. Anılan kanuni düzenleme uyarınca, genel kurul kararına karşı iptal davası açabilecek kişiler; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy kullanan ve muhalefetini tutanağa yazdıran veya çağrının usulüne uygun olmadığını, gündemin usulünce ilen edilmediğini, yetkisiz kişilerin toplantıya katılarak oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına haksız olarak izin verilmediğini iddia eden pay sahipleri ile yönetim kurulu ve kararların uygulanmasından kişisel sorumluluğu doğacak yönetim kurulu üyeleridir. Somut olayda davacı, şirket ortağı (pay sahibi) sıfatıyla eldeki davayı açmıştır. Davacının dava süresince bu sıfatını koruması gerekir. Oysa, yukarıda açıklandığı üzere, davacının, şirket birleşmesi sırasında payını alarak şirketteki paydaşlık durumuna son verildiği, böylece aktif dava ehliyetinin sona erdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçisi isabetli olup davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10.02.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.