Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1619 E. 2022/154 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1619
KARAR NO: 2022/154
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2019
NUMARASI: 2017/668 E – 2019/228 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında 08/05/2013 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi, bayilik protokolü ve satış taahhütnamesinin akdedildiğini, diğer davalının ise bayilik sözleşmesi protokolün garantörü olduğunu ve 100.000 TL’ye kadar kefil olduğunu, davalının 08/05/2018 tarihine kadar müvekkilinin bayisi olması gerektiğini, davalının akdedilen satış taahhütnamesine aykırı davrandığını ve taahhüt edilen satış hacimlerine ulaşılamadığını, bununla birlikte taraflar arasındaki sözleşmenin haklı bir neden olmaksızın davalı tarafından tek taraflı olarak 07/04/2014 tarihli ihtarname ile feshedildiğini beyanla neticeten bayilik sözleşmesinin 46.d. maddesi uyarınca müvekkili şirketin sözleşmenin erken sona erdirmiş olması nedeniyle sözleşmenin olağan bitiş süresine göre hesap edilecek kâr mahrumiyetinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL’lik kısmının, davalı …’ın satış taahhüdünden kaynaklanan cezai şart alacağının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000 USD kısmının, bayilik protokolünün 4.2 maddesi uyarınca ödemekle yükümlü olduğu cezai şart bedelinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 USD’lik kısmının, cari hesap alacağından kaynaklı olarak davalının borçlu olarak göründüğü 2.755,32 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, tüm alacak kalemlerine ihtarname tarihinden itibaren, bu talepleri kabul edilmez ise dava tarihinden itibaren, taraflar arasındaki sözleşme şartları madde 42 uyarınca avans faizine 20 puan eklemek suretiyle tespit edilecek oranda faiz işletilmesine, yargılama giderleri davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilin söz konusu akaryakıt istasyonu için 350.000 TL civarında yatırım yaptığını, ancak istasyonu kiraya veren … tarafından istasyonun kendilerine bırakılması için zorlama yapıldığını, bu yaptırımlar neticesinde müvekkili ile davacı şirket arasında yapılan sözleşmede belirtilen yıllık alım kotasının da bu nedenle dolmadığını, davacı şirketin hukuk dışı davranarak 12 ay dolmadan müvekkili şirkete ihtarname çekerek doğmamış bir alacağın tahsili yoluna gittiğini, davacı şirketin asıl amacının istasyonu geri alarak mülk sahibi olan ortaklığı devam ettirmek ve bir şekilde müvekkili şirketten kurtulmak olduğunu, bu nedenlerle müvekkilinin sözleşmeyi haklı olarak fesih ettiğini, ayrıca yapılan eylemlerden dolayı … ve … aleyhine maddi manevi tazminat davaları açıldığını beyanla neticeten davalı adreslerinin ve dava konusu istasyonun yerinin Nizip olması nedeniyle davanın yetkisiz mahkemede açıldığının kabulü ile dosyanın yetkili yer mahkemesi olan Nizip mahkemelerine gönderilmesine, davacının her ne kadar ticari ilişkinin zamanından önce sonra erdirilmiş olduğu iddiası ile tazminat talebi var ise de bu talebin mahkeme edilmesinin konu ile alakalı Nizip 1. Ve 2. Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılmış…,… ve … numaralı tazminat ve el atmanın önlenmesi davalılarının sonuçlarına etki edecek olması olması nedeniyle bu dosyalar ile birleştirilmesi gerektiğini belirterek, davadaki tüm taleplerin reddine ve yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yargılama kapsamında toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi ve tüm dosya kapsamında edinilen vicdani kanaat sonucunda; huzurdaki davada taraflar arasındaki 08/05/2013 tarihli bayilik sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın davalı tarafça tek taraflı olarak 07/04/2014 tarihli ihtarname ile fesih edildiği iddiasına dayalı olarak cezai şart, kar mahrumiyeti, cari hesap alacağının dava konusu edildiği, davalı şirketin asıl borçlu, diğer davalının garantör sıfatı ile bayilik sözleşmesinde imzalarının bulunduğu, davalının istasyonu terke zorlanmasının, önceden öngörülmeyen bir durum olmadığı, böyle bir durumda davalının, makul bir süre tayin ederek zorlamanın bertarafa edilmesini talep etmek ve tayin ettiği makul sürenin semeresiz geçmesi halinde aynen ifa dışındaki diğer seçenekleri yürürlüğe koyma imkanına sahip olduğu, somut olayda davalı tarafın tek taraflı feshinin haklı nedene dayanmadığı, cezai şart isteminin satış taahüt ihlaline dayalı olup davacı defterlerinin taraflar arasındaki sözleşme gereğince kesin delil hükmünde olduğu kararlaştırılmakla davacı defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesiyle davalının taahhüt ettiğinden eksik ürün aldığının sabit olduğu, 6102 sayılı TTK’nun 22. maddesine göre tacir sıfatına haiz bir borçlunun fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemeyeceği, ancak kararlaştırılan cezai şart miktarının borçlunun ekonomik yönden mahvına sebebiyet verecek derecede yüksek olduğunun belirlenmesi halinde hakimin uygun bir miktarda indirimde bulunabileceğinin Yargıtay kararları ile kabul edildiği, rapordaki hesaplamanın dosya kapsamına uygun, denetime elverişli olduğu, 81.713,37-TL bedelinde cezai şartın üstündeki bir cezai şartın davalı şirketin ekonomik olarak mahvına sebep olacağının tespit edildiği, taraflar arasındaki sözleşmeye ek taahhütnamede davalının sözleşme süresi boyunca her yıl yapmış olduğu eksik alımların m3 başına 60-USD ile çarpılarak cezai şart hesaplanacağının kararlaştırılmış olduğu, sözleşmenin başladığı 08/05/2013 tarihinden feshedildiği 11/04/2014 tarihine kadar davalının davacıdan toplam alım miktarının 17 m3 olduğu görülmekte olup, buna göre davacının davalıdan talep edebileceği cezai şart tutarının 26.760,00-USD olarak hesaplandığı, ancak davacı talebinin eksik alım yönünden 10.000-USD olduğundan HMK’nın 26. maddesinin amir hükmü taleple bağlılık kuralı gereğince bu miktar yönünden davacı yanın cezai şart talebine hükmedilmesinin gerektiği anlaşılmıştır. Bir diğer cezai şart talebi yönünden bayilik protokolünün şartı ceza uygulaması başlıklı 4.2 maddesine göre davalının herhangi bir ihlalinde veya sözleşmeyi erken feshetmesi halinde davacının 50.000-USD tutarına kadar olmak üzere tek taraflı olarak ceza-i şart uygulama ve tahsil etme hakkına sahip olduğu konusunda anlaşmanın olduğu, bu hüküm gereğince sözleşmeyi süresinden önce tek taraflı fesheden davacının davalıdan sözleşmenin erken feshedilmesi sebebiyle 50.000-USD cezai şart talep edebileceğinin tespit edildiği, ancak davacının talebi 10.000-USD olduğundan HMK’nın 26. maddesinin amir hükmü taleple bağlılık kuralı gereğince bu miktar yönünden davacı yanın cezai şart talebine hükmedilmesinin gerektiği anlaşılmıştır. Davacı yanın diğer talebi olan kar mahrumiyeti yönünden ise davacının, davalının akaryakıt satış istasyonunun bulunduğu yere çok yakın başka bir bayisi olmadığı, bu kapsamda yeni bir bayilik tesisi için ne kadar süre gerektiği konusunda bilirkişiye inceleme ve tespit yaptırılmış, davacının o bölgede yeni bir bayi tesis etmesi için gerekli süre kadar davalının hizmetinden mahrum kalacağı değerlendirilip sadece bu miktar için kar mahrumiyetine hükmedilmesinin gerektiği anlaşılmış olmakla 3 aylık makul süre kapsamında davacının talep edebileceği kar mahrumiyeti tutarının hesaplanması gerekmiş olup, davalının bir yıl için taahhüt ettiği tutar 500.00 m3 olup, buna göre 3 ay için 500 m3/ 12 ay x 3 ay 125m3 alım yapmasının gerekmekte olduğu, davacının davalıdan 3 aylık makul sürede talep edebileceği tutarın ise 7.500-USD olarak hesaplandığı, ancak davacının talebi 10.000-TL olduğundan HMK’nın 26. maddesinin amir hükmü taleple bağlılık kuralı gereğince bu miktar yönünden davacı yanın kar mahrumiyeti talebine hükmedilmesinin gerektiği anlaşılmıştır. Son talep olan cari hesap alacak istemi yönünden ise davacı defterlerinin taraflar arasındaki sözleşme gereğince kesin delil hükmünde olduğu kararlaştırılmakla davacının dava tarihi itibariyle kendi defterlerinde davalıdan 6.633,92-TL alacaklı durumda olduğu, ancak davacının talebi 2.755,32-TL olduğundan HMK’nın 26. maddesinin amir hükmü taleple bağlılık kuralı gereğince bu miktar yönünden davacı yanın cari hesap alacak talebine hükmedilmesinin gerektiği anlaşılmıştır. Davalı yanın davadan önce temerrüte düşürüldüğünü gösterir tebliğ şerhi ibraz edilmediğinden davalının dava tarihi ile mütemerrit olduğu, davalı gerçek kişinin garantör olarak imzasını taşıyan sözleşme ve taahhütname ile garantör ve kefalet sorumluluk hükümleri düzenlenmiş ve garanti altına alınan borcun miktarı 100.000-TL olarak belirlenmekle davalı …’ın 100.000-TL’ye kadar sorumlu olması kaydıyla davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın kabulü ile 20.000 USD cezai şart, 10.000-TL kâr mahrumiyeti ve 2.755,32 TL cari hesap alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen dava tarihinden itibaren cezai şart alacağına 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince, devlet bankalarının bir yıllık USD cinsi mevduata uyguladığı en yüksek faiz uygulanması ve diğer alacak kalemlerine sözleşme temerrüt faizi olarak sözleşmenin 42. maddesi gereğince değişen oranlarda avans faizine 20 puan eklenerek tespit edilecek faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİDavalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dosyanın öncesinde Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/6794 E.- 2017/3082 K. sayılı kararı ile “yetki” yönünden bozulduğunu, bu karar doğrultusunda yerel mahkemece işlemlere devam edildiğini, yapılan yargılama sonucunda da “istinaf” yolu açık olmak üzere karar verildiğini, halbuki dosyanın yargıtay incelemesinden geçmiş olduğundan bahisle tekrar “Yargıtay” yolu açık olarak karar verilmesi gerektiğini,Müvekkili şirketten hem kâr mahrumiyetinin hem satış taahhüdünden kaynaklı cezai şartın hemde bayilik sözleşmesinden kaynaklı cezai şartın talep edildiğini, bu durumun hukuka ve hakkaniyete aykırı olup, davacı tarafın bu taleplerinin reddedilmesi gerektiğini, müvekkili şirket hakkında hukuka aykırı olarak hem satış taahhüdüne aykırılıktan dolayı hem de bayilik protokolüne aykırılıktan dolayı iki kez cezai şart uygulandığını, Müvekkili … tarafından imzalanmış kefalet, garantörlük sözleşmesi gibi bir sözleşme olmamasına rağmen bu hususun mahkemece dikkate alınmadığını, aksinin kabulü halinde ise müvekkili …’ın müşterek ve müteselsil kefillik miktarının 100.000,00 TL olduğunu buna rağmen mahkemece müvekkili … aleyhine 100.000,00 TL’den daha fazla sonuç doğuracak nitelikte hukuka aykırı şekilde karar verildiğini, Davacı şirketin cari hesap muavin döküm listesinde yer alan, ancak müvekkili şirketin kayıtlarında yer almayan beş adet faturayı kabul etmediklerini, tek tarafın kayıtlarına dayalı olarak karar verilmesinin de mümkün olmadığını, zira söz konusu faturalara konu malın teslim edilip edilmediğinin belli olmadığını, müvekkili firmanın davacı firmaya herhangi bir borcu bulunmadığını, 24.10.2018 tarihli raporun “III-İnceleme Tartışma ve Değerlendirme” kısmının 4. maddesinde davacının davalıdan 6.633,92 TL alacaklı olduğu ancak taleple bağlılık ilkesi gereği 2.755,32 TL’nin dikkate alınması gerektiğinin tespit edildiğini, oysa ki 17.07.2018 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere müvekkili şirketin davacı şirkete her hangi bir borcu bulunmadığının belirlendiğini, Bilirkişi tarafından taraflar arasındaki ek taahhütnameye göre hesaplanan cezai şart tutarını kabul etmediklerini, tek taraflı olarak kararlaştırılan ve fahiş miktarda olan cezai şartın geçersiz olduğunu, söz konusu taahhütnamede müvekkillerden …’ın imzası bulunmadığını, bilirkişinin bu hususu göz önüne almadan sonuca ulaştığını, kaldı ki müvekkilinin sözleşmeyi feshinin davacının sözleşmeye aykırı hareket edip, bir yıl dolmadan ihtar göndermesi ve kötüniyetli olarak önceki işletenle birlikte hareket etmesinden kaynaklanması nedeniyle haklı nedene dayanmakta olup, davacı tarafın cezai şart talep etmesinin zaten mümkün olmadığını,Bilirkişi raporunda hesaplanan 148.980 USD kâr mahrumiyeti fahiş olup, sözleşme süresinin sonuna kadar kâr mahrumiyeti hesaplanmasının hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, ayrıca zaten müvekkilinin haklı nedenle sözleşmeyi feshetmiş olduğundan davacının hem cezai şart talep edip, hem de aynı zamanda kâr mahrumiyeti talep etmesinin mümkün olmadığını, Müvekkili şirketin söz konusu petrol istasyonunun bulunduğu taşınmazı, istasyonu daha önce işleten …’tan kiraladığını, …’un oğlu …’un davaya konu sözleşmelerde garantör olarak imzasının bulunduğunu, buna rağmen …’un davada taraf gösterilmemesinin, davacı şirketin önceki hak sahipleri ile birlikte hareket ederek müvekkili şirketi petrol istasyonundan çıkarmayı amaçladığı yönündeki iddialarını doğruladığını, davacının henüz bir yıl dahi dolmadan müvekkili şirkete ihtar göndererek cezai şart talep etmesinin de davacının kötüniyetli hareket ettiğinin bir göstergesi olduğunu, müvekkili şirket yetkililerinin, istasyondan çıkmaları hususunda … ve oğlu … tarafından sürekli tehdit edilmiş olup, Nizip Cumhuriyet Savcılığında buna ilişkin kayıtlar, hatta koruma kararı mevcut olduğunu, müvekkilinin davacıya göndermiş olduğu ihtarda sözleşmesel hakkını kullanarak istasyonu üçüncü bir kişiye devretmek istediğini bildirdiğini, ancak bu isteğinin de kabul görmediğini, Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bayilik ilişkisi kapsamında asgari alım taahhüdüne aykırılık iddiasına dayalı cezai şart, akde aykırılık iddiasına dayalı sözleşme gereği kararlaştırılan cezai şart, akdin süresinden önce haksız şekilde feshedilmiş olduğu iddiasına dayalı kâr mahrumiyeti taleplerine ve ayrıca cari hesap ilişkisi kapsamında tahakkuk ettiği söylenilen alacak talebine ilişkin eda davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Her ne kadar dava dosyasında temyiz edilerek kesinleşmiş bir yetkisizlik kararı mevcut olsa da sözkonusu karar kesinleşmiş olduğundan, yetkili mahkemenin esas hakkında verdiği yeni hüküm açısından geçerli kanun yolu, istinaf kanun yoludur. Esasa ilişkin mahkeme kararı verildiği tarihte istinaf kanun yoluna tabi olduğundan, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Dosya içerisindeki Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi’nin incelenmesinde; sözleşmenin 08.05.2013 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği, sözleşmenin süresinin beş yıl olduğu,… Ltd. Şti.’nin bayi sıfatının bulunduğu, sözleşmenin 46. maddesinin d bendinde; ” bayinin işbu sözleşme ile veya bu sözleşmeye protokollerle belirlenen cezai şarta ilaveten fesih tarihinden sözleşme sonuna kadar geçecek dönemde yıllık satış taahhüdüne göre satması gereken toplam petrol ürünleri miktarlarını fesih işlemi nedeniyle satamaması sonucu …’in uğradığı tüm zarar ve ziyanı fesih tarihinden sözleşme süresi sonuna kadar satması gereken beher metreküp beyaz ürün, beher ton siyah ürün, beher ton madeni yağ ürünleri, beher ton otogaz Lpg ürünlerindeki … karı esas alınmak suretiyle belirlenecek toplam … zararını… nakden ve defaten ödemeyi kabul eder.” düzenlemesinin yer aldığı; sözleşmenin cezai şart başlıklı 47. maddesinin incelenmesinde “…bayinin ..’in rıza ve izin almaksızın sözleşmenin tek taraflı fesih etmesi ve/veya başka bir dağıtım şirketinin bayiliğini doğrudan veya dolaylı olarak alması halinde bayi … ile aralarında kararlaştırılacak ve sözleşme eki olarak belirlenen işlemlerde kaleme alınacak olan cezai şart tutarlarının ihtarname keşidecesine ve mahkeme kararı alınmasına gerek kalmaksızın ilk yazılı talep üzerine …’e ödeyeceğini beyan kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenleme bulunduğu görülmüştür. Dosya içerisindeki “Bayilik Protokolü” isimli belgenin incelenmesinde; … Petrol ve … Dekorasyon arasında yapıldığı, …’ın da garantör sıfatı olduğu, sözleşmenin 3.11 maddesinde …’ın bayi yanında …’e karşı bayilik sözleşmesi ve sözleşmenin ekinde yer alan tüm metinlerdeki cezai şart da dahil, doğmuş ve doğacak tüm alacaklarını üçüncü şahsın fiilini üstlenme anlamında garantör sıfatıyla …’e karşı süresiz olarak üstlendiği ve garanti ettiği düzenlenmiştir. Protokolün, Satış Yükümlülükleri başlıklı 3.1.8 maddesinde, “bayinin sözleşmenin devamı süresince yıllık cezai şarta dayalı olarak en az beş yüz metreküp … tarafından dağıtım yapılan beyaz ürünü, yıllık cezaya dayalı olarak en az üç ton … ve/veya … markalı veya … tarafından belirlenecek marka ve … tarafından gösterilecek kuruluşlar tarafından üretilen sair madeni yağ ürünlerini ve sair petrol ürünlerini münhasıran … ‘ten (yada madeni yağ yada oto Lpg ürünlerini … ‘in anlaşmalı olduğu kişi/ kuruluşlardan) alarak nihai tüketiciye ve petrol mevzuatının istasyonlu akaryakıt bayiler için belirlediği kişi/kuruluşlara satmayıp …’e karşı beyan ve taahhüt eder.” şeklinde düzenleme bulunduğu; protokolün Cezai Şart Uygulaması başlıklı 4. maddesinin 1. bendinde; “… ile bayi arasındaki Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin, Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi için belirlenen süresi içinde bayi tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak fesih edilmesi halinde”, protokolün 4. maddesinin 4.bendinde; “…’in bayi eylemleri sebebiyle oluşan zarar ziyan ve tazminat hakları saklı kalmak ve …’in akaryakıt bayilik ilişkisinin fesih edip etmeme seçimlik hakları saklı kalmak üzere bayi ve/veya garantör, …’in ilk yazılı talebinde ve …’in hiçbir kanuni merasim yürütmesine gerek olmaksızın bin amerikan doları tutarındaki parayı …’e nakden ve defaten ödeyeceğini kabul ve taahhüt edeceği ” şeklinde düzenleme bulunduğu; protokolün 4.maddesinin 5. bendinde ise; “taraflar arasındaki protokolün, bayilik sözleşmesinin eklerin, mevzuatın bayiye yüklemiş olduğu yükümlülüklerden herhangi birinin kısmen dahi ihlali halinde ..’in bayilik ilişkisinin fesih etme hakkı saklı kalmak üzere ihlal yaratan her bir bayi eylemi için 50.000 USD tutarına kadar olmak üzere bayiye tek taraflı olarak cezai şart uygulama ve tahsil etme hakkına sahip olduğu” hususunda düzenleme mevcuttur. Dosya içerisindeki “Satış Taahhütnamesi” isimli belgenin incelenmesinde; satış taahhüdünde bulunanın … Yapı Dekorasyon olduğu, …’ın yıllık satış taahhüdünün ihlal ettiği taktirde sadece marker ve numaratör değerlerinde bir olumsuzluk olması durumunda cezai şart uygulamasını …’ten satın alıp satamadığı, beher metreküp beyaz ürün için 60 USD, beher ton madeni yağ için 250 USD tutarında cezai şartı …’e nakden ve defaten ödemeyi kabul ettiği anlaşılmaktadır. “Kefaletname” isimli belgede …’ın müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatının bulunduğu, kefaletname tarihinin 08.05.2013 olduğu, kefaletnamenin konusunu … Petrol ile … Yapı arasında imzalanmış bayilik sözleşmesi sair sözleşmeler ve protokol nedeniyle sözleşmelerden kaynaklanan cezai şartlar ve sözleşmenin ihlali nedeniyle müşterinin … Petrol’e karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarında 100.000 TL’sine kadar olan kısımdan …’ın sorumlu olduğunun belirtildiği görülmektedir. Nizip … Noterliğinin 7.04.2014 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile ihtarnamede sayılan birtakım sebeplerden kaynaklı olarak bayinin … ile olan sözleşme ilişkisini feshettiği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince davalının ticari defterlerinin incelenmesi hususunda talimat yazılmış ve 17.07.2018 tarihli bilirkişi raporu talimat dosyasına ibraz edilmiştir. Söz konusu raporun incelenmesinde; davacı firma tarafından davalı firma adına beş adet fatura keşide edildiği, faturaların toplamının 3.615,327 TL tutarında olduğu, söz konusu faturaların davalının ticari defterlerinde yer almadığı, davacı firma tarafından 20.06.2013 tarihinde 7.300 TL tahsilat yapıldığı ancak kayıtlarda bahsi geçen ödemenin 6.459,95 TL olarak gözüktüğü, davacı firmanın kayıtlarına göre davalı firmadan alacak olarak gözüken farklılığın (3.615,37-840,05=2.775,32 TL ) olmak üzere 2.775,32 TL şeklinde belirlendiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında alınan 24.10.2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacıya ait 2012,2013,2014 ve 2015 yılı ticari defterleri incelenmiştir. Davacı dava tarihi itibariyle davalıdan 6.633,92 TL alacaklı konumda olduğu kanaatine varılmıştır. Sözleşmenin başladığı 08.05.2013 tarihinden fesih edildiği 11.04.2014 tarihine kadar davalının davacıdan toplam eksik alım miktarının 17 metreküp olduğu, sözleşme gereği eksik alım için metreküp başına 60 USD kararlaştırıldığı, sözleşmenin başlamasından sona erdiği tarihe kadar geçen 338 gün için davacının talep edebileceği cezai şartın 27.760,00 USD olduğu, bayilik protokolünün 4.2 maddesine göre davalının herhangi bir ihlalinde veya erken feshinde davacının 50.000 USD tutarına kadar tek taraflı olarak cezai şart uygulama ve tahsil etme hakkı olduğu, davacının sözleşmenin erken sona erdirilmiş olması sebebiyle sözleşmenin olağan bitiş süresine göre hesaplanacak kâr mahrumiyetine ilişkin ise sözleşmenin 46.b maddesindeki düzenleme gereği 08.05.2013- 08.05.2014, 09.05.2014 – 08.05.2015, 09.05.2015-08.05.2016, 09.05.2016-08.05.2017, 09.05.2017-08.05.2018 tarihleri arasındaki toplam 1825 gün için değerlendirme yapılmış ve sonuç olarak her bir yıl için taahhüt edilen ve buna karşılık satılamayan ürün miktarı değerlendirilerek 148.980,00 USD kâr kaybı oluşacağı yönünde kanaat bildirilmiştir. Bilirkişilerce şirketin dava tarihindeki özvarlığı değerinin Türk lirası karşılığı göz önünde bulundurularak 81.713,37 TL tutarı üzerindeki bir cezai şarta hükmedilmesi durumunda şirketin ekonomik mahvına sebebiyet verilebileceği yönünde değerlendirme yapılmıştır. Bilirkişi raporunda; İstanbul … Noterliğinin … yevmiye numaralı 05.03.2014 tarihli ihtarnamesinde keşidecinin davacı muhatabın davalı olduğu söz konusu ihtarnamede davalının alması gereken 500 metreküp satış taahhüdünün yerine getirilmesi talebine yönelik olarak gönderildiği belirtilmiştir. Davacı, sözleşmenin feshi nedeniyle oluşan kâr kaybını talep etmekle bilirkişilerce yeni bir bayilik tesis edilene kadar geçen süre için uğranılan zararın talep edilebileceği, somut olayda makul sürenin azami üç ay olduğu yönünde bilirkişilerce kanaate varılmıştır. Bilirkişilerce sonuç olarak, davalı tarafından süre tayin edilmeden sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanmadığı, sözleşmeye ek taahhütnameye göre davacının talep edebileceği cezai şart tutarının 26.760,00 USD bayilik protokolünün 4.2 maddesine göre davacının davalıdan sözleşmenin süresinden önce sona erdirilmesi sebebiyle talep edebileceği cezai şart tutarının 50.000 USD, bayilik sözleşmesinin 46.d maddesine göre davacının davalıdan talep edebileceği kâr mahrumiyeti tutarının 148.980,00 USD olduğu, mahkemece üç aylık makul sürenin benimsenmesi durumunda davalının bir yıl için taahhüt ettiği tutar 500,00 metreküp olmakla, üç ay için davalının 125 metreküp alım yapması gerektiği, böylece davacının talep edeceği bedelin 7.500 USD olduğu değerlendirilmiştir. Satın alma taahhüdüne aykırılığa ilişkin taraflar arasındaki az yukarıda bahsi geçen düzenlemelerin hukuki niteliğinin irdelenmesi noktasında; sözleşmenin başladığı 08.05.2013 tarihinden fesih edildiği 11.04.2014 tarihine kadar bir yıldan az süre geçtiği, davalının davacıdan toplam eksik alım miktarının 17 metreküp olduğu, sözleşme gereği eksik alım için metreküp başına 60 USD kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda sözleşme bir yıldan az sürmekle davacı tarafın herhangi bir ihtar göndererek çekince belirtmeksizin ürün teslimine devam etmiş olduğundan bahsedilemeyecektir. İlk derece mahkemesince sözleşmenin başlamasından sona erdiği zamana kadar geçen 338 gün için davacının talep edebileceği cezai şartın 27.760,00 USD olduğu hesaplanmıştır. Ancak bahsi geçen sebeple, somut uyuşmazlıkta zaten satın alma taahüdüne aykırılıktan bahsedilerek bu kapsamda cezai şart hesaplanması mümkün değildir. Davalı, aradaki sözleşme ilişkisi çerçevesinde karşı tarafça edimsel yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olmasından bahisle genel hükümler çerçevesinde sözleşmenin feshi yoluna gitmiştir. Taraflar arasında tam iki taraflı sözleşme olduğundan TBK 123. ve 125. maddeleri gereğince davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshi için davacıya edimini ifa için mehil vermesi ve onu temerrüde düşürmesi gerekir (Yargıtay 19.HD, T: 18.02.2016,2015/12525 E, 2016/ 2506 K sayılı ilamı ). Ayrıca somut olayda davalı, fesih sebeplerinin haklılığına ilişkin dosyaya herhangi bir belge de sunamamıştır. Sonuç olarak sözleşmenin davalı yanca haksız olarak feshedildiği şeklinde kanaate varılmaktadır. Taraflar arasındaki bayilik protokolünün 4.2 maddesine göre davacının davalıdan sözleşmenin süresinden önce sona erdirilmesi sebebiyle talep edebileceği cezai şart tutarının 50.000 USD olduğu anlaşılmakla, mahkemece bu hüküm uyarınca tenkisat da yapılarak cezai şarta karar verilmesi gerekirken anılan sözleşme hükmüne dayalı cezai şart istenebileceği kuşkusuz ise de aynı konuda iki ayrı cezai şart kararlaştırılmış olması, ekonomik sözleşme özgürlüğünü ahlâk ve adaba aykırı şekilde kısıtlamış olacağından sözleşmeden ayrı olarak taahhütnamede öngörülen cezai şarta ayrıca hükmedilemeyeceği bilinmekle, zaten az yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında somut olayda yıllık alım taahhüdüne aykırılıktan kaynaklı cezai şart talep koşulları oluşmamıştır. Netice olarak, davacı bayilik protokolünün 4.2 maddesine göre 50.000 USD cezai şart talep etmekte haklı olmakla, taleple bağlılık gereği 10.000 USD’nin davalılardan tahsili gerekmektedir. Davacının kâr mahrumiyetine ilişkin talebinin irdelenmesi noktasında ise; davacı, davalı bayi dışında başka bir firmayla benzer nitelikte sözleşme yapabilecektir. Bu durum karşısında, davacının fesih sonrası aynı veya benzer şekilde sözleşme yapması için gerekli makul süre tespit edilip belirlenecek bu makul süre için mahrum kalınan kârını isteyebileceği nazara alınarak somut olayda sözleşmenin 46.b maddesindeki düzenleme gereği 08.05.2013 – 08.05.2014, 09.05.2014 – 08.05.2015, 09.05.2015-08.05.2016, 09.05.2016-08.05.2017, 09.05.2017-08.05.2018 tarihleri arasındaki toplam 1825 gün için hesaplama yapılmış ve sonuç olarak her bir yıl için taahhüt edilen ve buna karşılık satılamayan ürün miktarı tespit edilerek 148.980,00 USD kâr kaybı oluşacağı, üç aylık makul sürenin benimsenmesi durumunda davalının bir yıl için taahhüt ettiği tutar 500,00 metreküp olmakla, üç ay için davalının 125 metreküp alım yapması gerektiği, böylece davacının talep edeceği bedelin 7.500 USD olduğu zaten isabetli şekilde değerlendirilmiştir. Davacı vekili bu kaleme ilişkin 10.000 TL talep etmekle, zaten taleple bağlılık gereği davacı vekilinin bu kaleme yönelik davasının kabulü gerekir. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun bu sebeplerle reddi gerekir. Davacının cari hesap alacağına yönelik talebi açısından; davacının lehe delil vasfını haiz olan ticari defter kayıtlarına göre davacı alacaklı görünmektedir. Davalı taraf ticari defterlerinde ise dava konusu faturalar kayıtlı değildir. Taraflar arasında davacının defterlerinin münhasır delil olduğuna ilişkin anlaşma, ticari defterlerde yazılan her şeyin mutlak olarak kabul edileceği anlamına gelmez. Davalı ticari defterlerine işlediği faturaların somut dayanaklarını da göstermelidir. Davacının mal teslimini kanıtlaması gerekir. Somut olayda mal teslimi kanıtlanamadığından cari hesap ilişkisinden kaynaklı alacak talebine yönelik davanın reddedilmesi gerekli olup, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu haklı bulunmuştur. …’ın kabul edilen alacak kalemleri açısından 100.000 TL’ye kadar sorumlu olduğu, ancak dava tarihindeki harçlandırılmış değer dikkate alındığında, sorumluluk limitinin aşılmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; Davanın kısmen kabulü ile; 1-Davacının kâr mahrumiyetinden kaynaklanan tazminat talebinin, taleple bağlı kalınarak kabulü ile 10.000,00 TL tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek ve sözleşmenin 42. maddesi gereğince değişen oranlarda avans faizine 20 puan eklenerek tespit edilecek temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 2-Akde aykırılıktan dolayı tahakkuk eden cezai şart alacağı talebinin kabulü ile taleple bağlı kalınarak, 10.000 USD alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, 3-Davacının alım taahhüdüne aykırılıktan kaynaklı cezai şart talebinin reddine, 4-Davacının cari hesap alacağından kaynaklı alaca talebinin reddine, 5-Alınması gereken 2.213,24 TL harçtan peşin alınan 982,95 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.230,29 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye … kaydına, 6-Davacı tarafça yapılan 1.011,95 TL harç giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafından harcanan 2.200 TL bilirkişi ücreti, 1.148,50 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 3.348,50 TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 1.884,99 TL’lik kısmının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihindeki …’ne göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 9-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, hüküm tarihindeki …’ne göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,10-Tarafların yatırmış oldukları gider avanslarından kullanılmayan kısımların, hükmün kesinleşmesinden sonra resen ilgili taraflara iadesine, 11-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davalılar tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 990,00 TL nispi istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davalılara iadesine, b-Davalılar tarafından sarf edilen 121,30 TL istinaf başvuru harç gideri ile 120,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 241,30 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 12-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 04.03.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, davanın kısmi dava oluşu dikkate alınarak, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.