Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1595 E. 2022/52 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1595
KARAR NO: 2022/52
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/02/2019
NUMARASI: 2017/694 E. – 2019/53 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta nezdinde, maksimum tazminat sorumluluğu 1.105,00 Euro veya hangis daha yüksekse ödenecek primin 30 katı teminat verilmek suretiyle 01.02.2016-31.01.2017 vadeli ve Kredi Sigortası Genel Şartları ve düzenlenen … Sigorta Poliçesi Özel Şartları kapsamında müvekkilinin sigortalandığını, minimum primi 38.800 Euro olarak belirlenen poliçede, döviz cinsinin Euro, bekleme süresinin 5 ay, maksimum satış vadesinin 30 gün, ticaret konusunun alüminyum profil üretim ve satışı, faturalama süresinin 30 gün olduğunu, Kredi Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesinde sigortanın kapsamı ve teminat altına alınacak rizikoların belirlendiğini, müvekkilinin sigorta primlerini poliçede gösterilen para cinsinden ödemesine rağmen , davalının gerçekleşen riziko bedelini ödemediğini, müvekkilinin poliçe kapsamında Almanya’da faaliyet gösteren müşterisi … ile davalıdan alınan kredi limiti kapsamında poliçe genel şartlarında belirlenen rizikolara karşı sigorta örtüsü altına alınan ticari ilişkiye girdiğini, müvekkilinin yurt dışındaki şirketle 2014 yılı öncesine dayanan ticari ilişkisi bulunduğu gibi davalı şirket ile de eskiye dayalı sigorta sözleşmesi ilişkisi bulunduğunu, oluşan riziko nedeniyle davalı tarafından önceki dönemde hasar dosyası açıldığını, önceki dönemdeki uyuşmazlık nedeniyle davalının önerisiyle yurt dışında bulunan müşteriyle protokol yapılarak ödemelerin yapılmaya başlandığını, ödeme sırasında yurt dışındaki alıcının yeniden sipariş vermesi üzerine, müvekkilince davalı sigortacıya başvuruda bulunularak poliçe genel şartlarınnı A-5. maddesindeki teminatın tesisi ve tadili başlıklı hükümler uyarınca limit talebinde bulunulduğunu, yurt dışındaki müşteri ve davalı ile eskiye dayalı ticari ilişkinin bulunması nedeniyle riskin davalı tarafından da bilindiğini ve davalının önerisiyle önceki dönem borçlarının yapılandırılması için müşteri ile protokol düzenlendiğini, müvekkilinin 2016 yılında yenilenecek poliçede, müşteri tarafından yapılan yeni ürün siparişleri için davalıdan ek limit talebinde bulunduğunu ve ek limit talebinin davalının İstanbul şubesince uygun görüldüğünü, yapılan işlemle müşteri ile yapılacak yeni ticaret sonucu oluşacak ek risklerin de sigorta örtüsü altına alındığını, davalı tarafından verilen 15.02.2016 tarihli yazıyla … şirketi için 50.000,00 Euro kredi limitinin tahsis edildiğini, müvekkilinin sigortacıya duyduğu güven sayesinde yeniden satış yaptığını, yurt dışındaki müşteri ile önceki ticari ilişkide yaşanan sıkıntıları bilen müvekkilinin, bu sıkıntıları bilen sigortacı tarafından tahsis edilen limite güvenerek yeni satışı gerçekleştirdiğini, ancak yapılan satışa ilişkin bedellerin ödenmemesi üzerine davalıya başvurulmasına rağmen, hasar bedelinin henüz ödenmediğini, poliçe özel şartlarına göre başvurudan itibaren 30 gün içinde ödemenin yapılması gerektiğini, poliçede TTK’nın uygulamasının benimsendiğini, buna göre gerçekleşen rizikonun teminat dışında kaldığının sigortacı tarafından ispatlanması gerektiğini, davalı şirketçe müşteri riskinin bilinerek teminat verildiğini, gelinen aşamada sigorta şirketince bilinen hususların poliçenin düzenlenmesi aşamasında bildirilmediğinden söz edilerek tazminatın ödenmesinden kaçınılamayacağını, davalının bu eyleminin TTK’nın 1452.maddesine açıkça aykırı olduğunu, bildirilmeyen veya yanlış bildirilen bir olgunun veya gerçek durumun sigortacı tarafından bilinmesi halinde sigortalının beyan yükümlülüğünü ihlal ettiğinden söz edilerek sözleşmeden cayılamayacağını, TTK’nın 1452. maddesine göre aynı Kanun’un 1433 ila 1449. maddelerindeki hükümlerin sigortalı aleyhine değiştirilemeyeceğini, anılan hükümler gereğince rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta ettirenin, ancak ihmali belirlendiği ve beyan yükümlülüğünü ihlal ettiği hallerde ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılabileceğini, somut olayda ek teminat verilirken alıcının durumunu bilen ve buna göre prim belirleyen sigortacının gerçekleşen rizikoyu teminat dışında tutmasının yasa hükümleri ve kredi sigortası amacına aykırı olduğunu, sigorta konusunda önce olan davalının poliçenin düzenlenmesi sırasında önceki durumunu bildiği müşteri ile ilgili prim ve limit belirlerken gerekli araştırmaları yapması gerektiğini, rizikonun teminat dışında kalması için riziko ile teminat dışı bırakılan husus arasında uygun illiyet bağının bulunması ve rizikonun münhasıran bu sebepten oluşması gerektiğini ileri sürerek, 50.000,00 Euro’nun 02.06.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının poliçe kapsamındaki talebini süresinde müvekkiline iletmediğini, poliçe kapsamında düzenlenen en eski faturanın vadesinin 22.05.2016 olduğunu, maksimum uzatma vadesinin poliçede 60 gün olarak belirlendiğini, bildirim süresinin ise maksimum uzatılan vadeden 30 gün sonrası olduğunu, davacının vadesinde ödenmeyen borç bildirimini 17.10.2016 tarihinde yapması nedeniyle poliçe özel şartı ile kredi sigortası genel şartlarının B.1 maddesi gereğince talep hakkını yitirdiğini, poliçenin düzenlenmesi aşamasında sigortalının kendisine yöneltilen sorulara yanlış cevaplar verdiğini, sigorta poliçesi özel şartlarında olumsuz bilgilerin bildirilme mecburiyetinin bulunduğunu, kredi sigortası genel şartlarının A.7.1.6 maddesinde de ödenmemiş olan bir borçla ilgili olarak sigortalının olumsuz bilgi bildiriminde bulunması halinde rizikonun poliçe teminatın dışında kalacağının belirlendiğini, sigortalının borcunu vadesinde ödemeyen alıcısını sigortacıya bildirmediğini, başvuru evrakında yer alan orjinal vadesinden itibaren 60 günü geçen alacağının olup olmadığını, cari yıl ve 2014 yılları için hasar bulunup bulunmadığı sorularına hayır cevabı verdiğini, müvekkilinin de bu beyanı esas alarak Almanya’da yerleşik … firmasına yapılacak ihracat satışı için 50.000 Euro limit tanımlandığını, bu şirketin önceki dönemden kalan borcunu bildirilmesi halinde bu limitin müvekkilince tanımlanmayacağını, önceki döneme ilişkin borçlarını ödemeyen alıcının 01.02.2016 başlangıç tarihli poliçe dönemi içinde gerçekleşen alım satımdan kaynaklı fatura borçlarını da ödemediğini, müvekkilinin bu durumda 17.10.2016 tarihinde davacı tarafından yapılan vadesi geçmiş borçlar bildirimi ile haberdar olduğunu, davacının kasten yanlış beyanda bulunarak, alıcı için limit açtığının ortaya çıktığını, davacının 01.10.2014 başlangıç tarihli poliçe için hasar ihbarında bulunduğunu, ancak daha sonra davacı ile alıcının anlaştığı belirtilerek hasar başvurusun geri çekildiğini, taraflar arasındaki protokole uyulup uyulmadığının müvekkilince bilinmediğini, ilk poliçenin sona ermesini müteakip davacının başka bir sigorta şirketinden poliçe satın aldığını, 01.02.2016 tarihinde yeniden müvekkiline başvurularak poliçe satın alındığını, bu poliçe için düzenlenen formlarda vadesi geçmiş alacak bulunmadığının belirtildiğini, bu nedenle talep edilen tüm tazminatın teminat dışı olduğunu, temerrüt tarihinin hatalı gösterildiğini, poliçede % 10 muafiyet kaydı bulunduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir. Davacı vekili, cevaba cevap dilekçesinde özetle; TTK’nın 1446. maddesi gereğince hasar ihbarının geç yapılmış olmasının tazminat talebinin reddine gerekçe yapılamayacağını, geç bildirim ile hasarın artmış olması halinde anılan maddeye göre işlem yapılması gerektiğini, tazminat miktarında bir değişiklik olmaması halinde, sorumluluğun ortadan kalkmasından veya azalmasından söz edilemeyeceğini, TTK’nın 1452.maddesi gereğince bu hükmün koruyucu ve emredici nitelikte olması nedeniyle, sigortalı aleyhine değiştirilemeyeceğini, poliçenin davalının Türkiye şubesi tarafından TTK hükümlerine göre düzenlendiğini, poliçe nedeniyle müvekkilinin davalıya oldukça yüksek prim ödendiğini, rizikonun kredi sigortaları genel şartları uyarınca tazmini gerektiğini, satım faturasının 22.05.2016 tarihli olarak düzenlendiğini, müvekkilinin poliçe öncesi dönemde de davalının müşterisi olduğunu, davalının önceki poliçe dönemlerinden müvekkiline tanımladığı kredi nedeniyle, ödeme gücünü iyi bildiğini, TTK’nın 1438. maddesi gereğince davalının 2014 yılında gerçekleşen rizikodan haberdar olması nedeniyle bu durumun bildirilmediğini savunarak sorumluluktan kurtulamayacağını, önceki dönemde alıcının yaşadığı ödeme güçlüklerinin davalı tarafından bilinerek hasar dosyası sonrası ödeme güçlüğünün aşılması için bir takım uyarılarda bulunduğunu, davalının bu durumu bildiği halde ek limit açarak müvekkilini satış yapmasına imkan sağlandığını belirterek davanın kabulünü istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; uyuşmazlığın sigorta poliçesi kapsamında hasarın oluşup oluşmadığı, hasar başvurusunun süresinde yapılıp yapılmadığı ile, poliçenin düzenlenmesi aşamasında sigorta şirketince sigortalıya yöneltilen sorulara gerçeğe aykırı cevaplar verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasındaki … poliçesinin 47520.01 maddesinde ‘Sigorta şirketi, Türkiye Kredi Sigortası Genel Şartlarını kabul eder. Poliçenin herhangi bir maddesinin Türkiye Kredi Sigortası Genel Şartlarına aykırı düşmesi ve menfaatlerinizin tersine olması durumunda, Türkiye Kredi Sigortası Genel Şartlarındaki hükümler geçerli olacaktır.’ şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Kredi Sigortası Genel Şartları A.1.6. Maddesindeki ‘Ayrıca sözleşme olması şartı ile; yukarıda sayılan hallerin dışında alıcının sözleşmede kararlaştırılan şartlarla mal veya hizmet bedelini ödememesi (temerrüt) hali teminat altına alınmıştır.’ düzenlemesi kapsamında taraflar arasında davacının dava dışı … ile ticari ilişkisini teminat altına alan sigorta poliçesi düzenlendiği dosya kapsamıyla sabittir. Bu kapsamda dava dışı şirketin temerrüdü kapsamında davalı sigorta şirketine hasar başvurusunda bulunulduğu ve davalı yanca hasar talebinin reddolunduğu anlaşılmaktadır. Sigorta poliçesi kapsamında hasar bildirim süresi maksimum uzatma vadesini takip eden 30 gün olarak belirlenmiştir. Hasar ihbarı poliçe kapsamında süresinde yapılmadığı görülmekle birlikte ihbar yükümlülüğünü düzenleyen Türk Ticaret Kanunu 1446. Maddesinde ‘(1) Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir. (2) Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa, kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden indirim yoluna gidilir. (3) Sigortacı rizikonun gerçekleştiğini daha önce fiilen öğrenmişse, ikinci fıkra hükmünden yararlanamaz.’ düzenlemesine yer verilmekle bu düzenleme aynı Kanunun 1452. Maddesi kapsamında emredici mahiyettedir. Bu kapsamda davalı tarafça ihbarın süresinde yapılmadığı savunması yerinde görülmemiştir. Sigortalının poliçenin düzenlenmesi aşamasında gerçeğe aykırı cevaplar verdiği ve bu kapsamda oluşan hasarın teminat kapsamı dışında kaldığı yönünde savunmada bulunmuşsa da taraflar arasında aynı teminat kapsamında hasar öncesinde de sigorta ilişkisinin bulunması, davalı tarafın bildirim yükümlülüğüne aykırılığı somutlaştırmaması ve kaldı ki aykırılık oluşsa dahi TTK 1447/2. Maddesi gereği ihlalin hasarı sigorta kapsamından çıkarmayacağı, kusurun ağırlığına göre ödenecek tazminat tutarında indirim yapılacağı düzenlemesi karşısında davalı sigorta şirketinin davacının kusurunu ispatlayamaması sebebiyle bu yöndeki beyanlarına da itibar edilmemiştir. Tarafların ticari defter ve kayıtlarına yönelik incelemede hasar miktarının 50.516,50 Euro olduğu, poliçe kapsamında tazmin miktarında muafiyet koşuluna yer verilmesi ve bu kapsamda davacı tarafça aynı sigorta poliçesi kapsamında farklı bir firma hakkında %10’luk muafiyeti kabul etmesi hususları birlikte değerlendirilerek hesaplanan 45.464,85 Euro tazminatın sigorta poliçesi kapsamında teminat sınırları içerisinde kalması sebebiyle dava değeri dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne…” gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 45.464,85 Euro tazminatın temerrüt tarihi olan17.11.2016 tarihinden itibaren 3095 yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının bir alıcısına sattığı mal bedellerinin ödenmediği gerekçesiyle kredi sigortası kapsamında yaptığı hasar başvurusunun reddi iddiasıyla dava açtığını, ihtilaf konusu uyuşmazlığın çözümü için diğer sigorta branşlarına göre oldukça farklı bir işleyişi olması sebebiyle kredi sigortaları branşında uzman bilirkişi tayin edilmesi gerekirken, kredi sigortaları branşında uzmanlığı olmayan bir sigortacı bilirkişi ile mali müşavir bilirkişiden alınan ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli olmayan raporla karar verilmesinin hatalı olduğunu, düzenlenen sigorta poliçesi ile alıcılar için belirlenen kredi limitleri dahilinde ve poliçe şartları kapsamında, alıcının sözleşmede belirlenen koşullarla mal veya hizmet bedelini ödememesi halinin teminat altına alındığını, başvuru sırasında yöneltilen sorulara doğru cevap verilmediğini, bu kapsamda davacının, güncel olarak orijinal vadesinden itibaren 60 günü geçen alacağı olup olmadığı, cari yıl ve 2014 yılları içinde hasar olup olmadığı sorularına gerçeğe aykırı olarak “alacakları olmadığı” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu tür sigortalarda sigorta ettirenin, poliçe süresi içinde ticaret yapmak istediği alıcılar bazında ayrı ayrı başvuru yaparak her bir alıcı için “alıcı limiti” talep ettiğini, bu nedenle gerek poliçe öncesi gerekse poliçe döneminde alıcılarla ilgili doğru bilgi verme yükümülüğü bulunduğunu; davacının sigorta kapsamında vadeli mal satacağı … firmasına ilişkin orijinal vadesinden itibaren 60 günü geçen alacağı olup olmadığı, cari yıl ve 2014 yılları içinde hasar olup olmadığı sorularına gerçek dışı beyanda bulunarak müvekkilinin teminat vermesini sağladığını, müvekkilinin, … firmasının dava konusu 01.02.2016 tarihli poliçenin yapıldığı tarihte davacı şirkete borcu bulunduğundan 17.10.2016 tarihli hasar başvurusuna eklenen belgelerle haberdar olduğunu, müvekkilinin 2014 yılındaki hasar dosyasının geri çekilerek taraflar arasında protokol yapılması nedeniyle eski alacaktan haberdar olmadığını, bu nedenle önceki dönemlere ilişkin soruların sorulduğunu ancak davacının kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, Kredi Sigortası Genel Şartları Madde A.7.1.6. düzenlemesi gereği “ödenmemiş olan bir borç ile ilgili olarak sigortalının olumsuz bilgi bildirimi veya vadesi geçmiş borç bildiriminde bulunduğu veya bulunmuş olması gereken alıcılara yapılmış olan sevkiyat, teslimat veya hizmet sağlamadan doğan zararlar” teminat kapsamı dışında kalması nedeniyle, davacının … firmasından olan alacağının teminat dışında olduğunu, poliçe özel şartlarının olumsuz bilgilerin bildirim mecburiyeti başlıklı 18900.00 nolu modülde de sigortalının, alıcının ödeme yapmayacağına ilişkin kuşkusu bulunmasa halinde bu durumu derhal bildirmesi gerektiğini, davacının poliçe genel ve özel şartlarındaki yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının teminat kapsamında olduğu belirlenen ödemelerinin yapıldığını, bu nedenle kredi branşında bir bilirkişiden rapor alınarak karar verilmesi gerektiğini, buna ilişkin talibin reddinini hatalı olduğunu, poliçede maksimum uzatma vadesi 60 gün olarak belirlendiğini, bildirim süresinin ise maksimum uzatılan vade varsa onu takip eden 30 gün olduğunu, poliçe dönemi içinde düzenlenen en eski faturanın vadesinin 22.05.2016 olduğundan, maksimum uzatma vadesinin 21.07.2016 tarihinde, bildirim süresinin ise 20.08.2016 tarihinde dolduğunu, davacının ise bundan sonra 17.10.2016 tarihinde hasar başvurusunda bulunmasa nedeniyle hasar ödemesi yapılamayacağını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, dava dışı alıcıya satılan ve tahsil edilemeyen mal bedellerinin, kredi sigorta poliçesi kapsamında davalı sigortacıdan tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarıca, taraf vekillerince ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında 2014-2015 döneminde kredi sigorta sözleşmesi ilişkisi bulunduğu, sözleşme kapsamında davacının yurt dışındaki müşterilerine yapmış olduğu ihracatın ödenmeyen bedellerinin sigorta örtüsü altına alındığı, sonraki dönemde davacının başka bir sigorta şirketi ile aynı nitelikte sigorta sözleşmesi ilişkisine girdiği, dava konusu 01.02.2016 tarihli poliçe ile yeniden sözleşme ilişkisinin kurulduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen 01.02.2016 tarihli poliçenin düzenlenmesinden önce sigortacı tarafından yazılı şekilde sigorta sözleşmesine esas olacak sorular sigortalıya bildirilmiştir. Anılan formda davacının güncel olarak fatura orjinal vadesinden itibaren 60 günü geçen borcun ve cari yıl ile 2014 yılından kalan borcun bulunmadığı belirlenmiştir. Davacı tarafından düzenlenen sigorta poliçesi ile davacının 38.000 Euro prim karşılığı davacının yurt dışında kurulu bulunan … şirketine yapılacak ihracat bedelleri sigorta örtüsü altına alınmıştır. Davalı vekili istinaf başvurusunda, poliçenin düzenlenmesi sırasında, davacı tarafından sorulan sorulara verilen cevaplara göre 50.000 Euro limit tahsis edildiğini, sözleşmenin kuruluşu aşamasında davacının kasıtlı şekilde yanlış bilgi vererek … şirketinin 2014 yılından veya orjinal vadesi üzerinden 60 günü geçen borcun bulunmadığını beyan etmesi nedeniyle sigorta sözleşmesinin kurulduğunu ve rizikonun poliçe özel şartları ile kredi sigortası genel şartlarının A.7.1.6.maddesi gereğince teminat dışı olduğunu ileri sürmektedir. TTK’nın 1435. maddesi gereğince sigorta ettiren, sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sunulan hususlar aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır. Devam eden maddelerde yazılı sorular düzenlenmiştir. TTK’nın 1438. maddesinde ise bildirilmeyen veya yanlış bildirilen bir hususun yada olgunun gerçek durumu sigortacı tarafından biliniyorsa, sigortacı beyan yükümlülüğünün ileri sürerek sözleşmeden cayamaz. İspat yükü sigorta ettirene aittir. Beyan yükümlülüğünün gerçeğe aykırı yerine getirilmesinin yaptırımı TTK’nın 1439. maddesinde düzenlenmiş olup, rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihmal edildiği takdirde, bu miktar tazminatın yada bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa sigortacının ödenen prim ve ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak, sigorta tazminatını veya bedelini ödemesi gerekir. Somut olayda, rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigortacı tarafından hasar dosyası açılmış ve gerçekleşen rizikonun poliçenin 18900.00 modülün D bendini ihlali nedeniyle teminat dışı olduğu, 2014 yılındaki alacaklar halen tahsil edilmemişken ve eski hasar dosyası halen kapanmamışken bu bilginin sigortacıyla paylaşılmaması ve 2016 yılında yeni bir limit başvurusu yaparak limit alınması, limit tahsis edilen satıma ilişkin en eski vadeli faturanın 22.05.2016 tarihli olması maksimum uzatma vadesine göre 21.07.2016 tarihi ve bildirim süresini 20.08.2016 tarihinde dolmasına rağmen, 17.10.2016 tarihinde bildirim yapılması nedeniyle teminat miktarının ödenmeyeceği, 01.02.2017 tarihinde davacıya bildirilmiştir. Taraflar arasındaki poliçenin 18900.00 modülünde, olumsuz bildirim mecburiyeti düzenlenmiş olup, sigortalının, sigorta şirketinin ivedi olarak zarar getirebilecek olaylardan haberdar edeceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda, sigortalının, alıcının ödeme yapmayacağına dair bir kuşkusu bulunuyorsa alıcı üzerine keşide edilen kıymetli evrakı ödemiyorsa vb. hususların bildirileceği düzenlenmiştir. Poliçe özel şartlarının 18500.01 maddesinde muacceliyet şartları düzenlenmiştir. Bu kapsamda, kredi sigortası genel şartlarının B.1 maddesinde borç ile ilgili herhangi bir temerrüt hali sigortalı tarafından vade tarihinden veya uzatılmış vade tarihinden itibaren 60 gün içerisinde sigortacıya bildirilir. Bu süre özel şartlarda belirtilmek kaydıyla vade veya uzatılmış vadeden itibaren 30 güne indirilebilir. Poliçe genel şartlarının A.7 maddesinde, teminat dışında kalan haller düzenlenmiş olup, A.7.1.6 maddesinde, ödenmemiş bir borç ile ilgili olarak sigortalının olumsuz bilgi bildirimi veya vadesi geçmiş borç bildiriminde bulunduğu veya bulunmuş olması gereken alıcılara yapılmış olan sevkiyat, teslimat veya hizmet sağlamadan dolayı zararlar poliçe teminatı dışında tutulmuştur. Buna göre, sigortalının önceki borçluya ilişkin doğru bilgilendirme yükümlülüğüne aykırı vermiş olduğu bilgilerle poliçe düzenlenmiş olması halinde meydana gelen hasar poliçe teminatı dışındadır. Taraflar arasında, daha önce 01.10.2014 tarihinde düzenlenen kredi sigorta poliçesi kapsamında alıcının borcunu vadesinde ödememesi üzerine davacının başvurusu ile … nolu hasar dosyası oluşturulmuştur. Bu dosya ile ilgili olarak sigortacının önerisi ile davacı ile alıcı arasında 23.11.2015 tarihli protokol düzenlenmiştir. Belirlenen protokolün 3. maddesinde 130.000 Euro borcun 30.12.2015 tarihinden başlanmak üzere 16 taksitle ödeneceği, son ödemenin 30.12.2017 tarihinde 13.000 Euro olarak yapılacağı belirlenmiştir. Bu kapsamda, davacı daha önceki sigorta poliçesinden kaynaklı hasar dosyasındaki ihbarını geri çektiğini, 30.11.2015 tarihinde davalıya bildirmiştir. Anılan dosyanın hasar ihbar tarihi ise 07.11.2014’tür. Davalının da bilgisi dahilinde olan protokole ilişkin borcun 7 taksitinin ödendiği, bilirkişi raporuyla sabittir. Protokole bağlanan borcun 2. taksitinin ödeme vadesinden sonra davacı sigortalının başvurusu ile 01.02.2016 tarihli dava konusu yeni poliçe düzenlenmiştir. Davacı ile alıcı arasındaki borcun yeniden vadelendirilmesi ve bu poliçenin yeniden düzenlendiği tarihte protokoldeki ödeme tarihleri ve bilirkişi raporlarındaki ödenen taksit sayısına göre, vadesi geçmiş bir alacak bulunmamaktadır. TTK’nın 1438. maddesi ile poliçe genel şartlarının A.7 maddesinde düzenlenen beyan yükümlülüğü davacı tarafından yerine getirilmiştir. Zira, az yukarıda belirtildiği üzere, poliçe tarihi itibariyle protokol gereğince alıcının gecikmiş bir taksit ödemesi bulunmamaktadır. Diğer yandan poliçenin düzenlenmesi sırasında, sigortacının önceki hasar dosyası nedeniyle davacı ile alıcı arasındaki 2014 yılında kalan borç ilişkisini bildiği, borcun ödenmemesi nedeniyle sigortacı tarafından hasar dosyası açıldığı ve bu dosya kapsamında tarafların protokol ile yeni bir vade üzerinde uzlaşmaları nedeniyle hasar ödemeleri yapılmadığı belirlenmiştir. Poliçe düzenlenme tarihi itibariyle vadesi geçmiş bir borç bulunmadığından ve ödeme sorununun davalı tarafından bilinmesi nedeniyle davacının beyan yükümlülüğüne aykırı hareket etmemesi karşısında, TTK’nın 1439. maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Davalı, hasarın 60 günlük uzatma vadesini takip eden 30 günde ihbar edilmemesi nedeniyle poliçe özel şartları ile kredi sigortası genel şartlarının B.1 maddesi gereğince teminat dışı olduğunu savunmuştur. TTK’nın 1447. maddesi gereğince sigorta ettiren rizikonun gerçekleşmesinden sonra sözleşme uyarınca veya sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve sigorta ettirenden beklenebilecek olan her türlü bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde sağlamak zorundadır. Bu yükümlülüğün ihlal edilmesi sebebiyle ödenecek tutar arttırılırsa kusurun ağırlığına göre tazminattan indirim yapılır. Anılan hüküm TTK’nın 1452. maddesi gereğince koruyucu hüküm olup sigortalı aleyhine değiştirilemez. Somut olayda, davacı tarafından hasarın geç ihbar edilmiş olmasının yapılacak ödemenin niteliğinde bir artışa neden olmadığı, makul süre içerisinde riziko ve buna ilişkin belgelerin sigortacıya sunulduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesi yeterli olup, davalı itirazlarının bildirim yükümlülüğü ve geç bildirim nedeniyle hasarın teminat dışı oluşuna ilişkin olması nedeniyle hâkimlik mesleğinin gerektirdiği bilgi ile çözülebileceği anlaşılmakla, davalı vekilinin tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 8.282,88 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 20.01.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davalı vekiline tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.